Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

botan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    147
  • Katılım

  • Son Ziyaret

botan tarafından postalanan herşey

  1. sevgili kaplan-200 sanırım anlatamıyorum bizim hepimizin ortak dilimiz TÜRKÇE olmalıdır ve TÜRKÇE herkese mutlaka öğretilmelidir ancak isteyende kendi anadilini öğrenme,öğretme ve geliştirme hakkına sahip olmalıdır...
  2. DTP'li Türk, 'Soyadı Yasası çıktığında bizim bölgede Türkçe bilen kimse yok. Nüfus memuru geliyor ve herkese kafasına göre bir soyadı veriyor' dedi. Zaman gazetesinin haberine göre; Son yıllarda bölge halkının ve devletin bakışında önemli değişimler yaşandığını belirten Türk, ayrı bir devlet istemenin anlamsız olduğunu, düşmanlığa yol açacak bu talebin geleceği karartacağını vurguladı. Birlikte yaşamanın yararlarını anlatırken kendisiyle ilgili de özeleştiri yaptı: "Geçmişte etnisiteyi öne çıkaran bir mantığa sahiptim. Şimdi bu siyasetin büyük tehlike ve tuzaklarla dolu olduğunu görmeye başladım." Birçok arkadaşının bu değişimi yaşadığını anlatan Türk, dünyanın küçüldüğü bir dönemde bunun tersini savunmanın doğru olmayacağını kaydediyor. Malazgirt'ten Kurtuluş Savaşı'na yaklaşık bin yıldır Türklerin ve Kürtlerin omuz omuza yaşadığını ifade ettikten sonra, birlikte yaşamaya bir kez daha vurgu yapıyor: "Duygusal ve kültür düzeyi düşük bir coğrafyada yaşıyoruz. Etrafımız tuzaklarla dolu. Çek ve Slovaklar gibi değiliz ki... Günümüz dünyasında sorunlar silah ve şiddetle çözülemez." Ahmet Türk, gelinen noktada TBMM dışında bir çözüme inanmıyor. "Terör örgütünü neden kınamadıkları" eleştirilerine cevap verirken suçu devlete atıyor. Devletin bugüne kadar Kürt yurttaşını kucaklayacak ve sorunları demokratik yollarla çözecek bir mantık ve niyeti ortaya koyamadığını savunan Türk, "Bütün sıkıntımız şudur: Devlet, sürecin böyle gitmesini eleştirebileceğimiz imkanları bize sunsaydı, farklı ve doğru bir siyaset yapabilirdik. Bu olmadığı için demokratik reflekslerimizi artırma şansımız azalıyor." ifadelerini kullanıyor. DTP'li Türk, her şeye rağmen meselenin kısa sürede biteceği ümidini korurken, çeyrek asırlık süreçteki derin yaraların da çok geçmeden kapanacağına inanıyor. Bu konuda yapılması gerekeni "ortak akılla ortaya çıkacak doğru devlet politikası, doğru medya ve siyasetçilerin doğru mesaj vermesi" olarak sıralıyor. Ahmet Türk, parti içi tartışmalara da ilk kez ayna tutuyor. DTP'nin Meclis dışından bir genel başkan arayışına karşı çıktığını, ancak partisini ikna edemediğini ifade ediyor. Seçim döneminde partiye yeniden genel başkan olmak istemediğini arkadaşlarına anlattığını kaydeden Türk, "Sağlık nedenlerimi gerekçe gösterdim. Ancak tek gerekçem bu değildi. Genel başkanlığımın devamından rahatsız olan bazı kesimlerin ve bazı şahısların olduğunu da biliyordum." ifadelerini kullanıyor. Türk, parti kararıyla genel başkanlığa getirilen Nurettin Demirtaş'a 'sahte çürük raporu' davasının baş ağrıtabileceği uyarısını da yaptığını aktarıyor. Bazen 'düşünmeden ve yeterli tahlili yapmadan' hareket ettikleri özeleştirisini yapan Türk, arkadaşlarına hep özgür ve vicdani doğruları çerçevesinde hareket etmeleri tavsiyesinde bulunduğunu aktarıyor. Bu yüzden Aysel Tuğluk'un son zamanlarda yaptığı çıkışları çok önemsiyor. Tuğluk'un partiye dönük eleştirilerini 'özgürce düşünme'nin sonucu olarak gören Türk, şöyle devam ediyor: "Özgürce düşünemez ve konuşmazsanız siyasete bir şey katamazsınız. Her arkadaşımın inandığı şekilde siyaset yapmasını istiyorum. Aysel Hanım'ın söylediklerini de farklılık olarak değil bir yüreklilik olarak değerlendiriyorum." Ahmet Türk, CHP, SHP, DEP ve DTP milletvekili olarak Parlamento'da görev yapan Türkiye'nin deneyimli siyasetçilerinden biri. Sosyal demokrat kişiliğinin yanı sıra yıllardır Kürt sorunu önceliğinde siyaset yapan partilerin en üst karar noktalarında görev alıyor. Seçimlere bağımsız adaylarla girme kararının ardından DTP liderliğinden istifa etti, 20 milletvekilinin partiye yeniden üye olmasının ardından da DTP'nin TBMM grup başkanlığına getirildi. Suskunluğunu bozan Ahmet Türk, partisi adına ezber bozacak açıklamalar yaptı. Bir süre önce emekli paşaların Milliyet Gazetesi'ne verdiği demeçlerde yaptıkları özeleştirilere, Ahmet Türk de yeni açılımlarla karşılık veriyor. Görüşleri özetle şöyle: Muhalefet, hükümetin cesaretini kırıyor "Bölge insanı savaş çığırtkanlarına karşı AK Parti'yi sığınacak bir liman olarak gördü. Bizim çözüm gücü olmadığımızı çok iyi biliyorlar. Kürtlerin demokratik taleplerini dile getirmemiz için gerekli desteği verdiler; ama CHP ve MHP'nin frenlenmesi için de AK Parti'yi desteklediler. Eğer soysal demokrat olduğunu iddia eden bir parti, gerçekten sosyal demokratlığın gereklerini yapsaydı, gerçekten hak ve özgürlükler konusunda saygılı, demokrasinin gereği bir siyaset izleseydi AK Parti'nin daha cesur adımlar atacağına inanıyorum. Şu anda iki partinin (CHP ve MHP) şoven ve milliyetçi politika izlemeleri, açılımcı politikaya direnmeleri, ister istemez AK Parti'nin demokratik reflekslerini azaltıyor. Muhalefet, Kürt sorunu konusunda ön açıcı değil. Sorunların çözümüne katkı sunan bir yaklaşım biçimi yok. Bazı kesimler beni istemiyor PKK'yı ve Abdullah Öcalan'ı çok rahat eleştirebiliyorum. Bugüne kadar PKK tarafından çok ciddi eleştiriler aldım. Vicdanî doğrularımı kimse için değiştiremem, DTP'nin Meclis dışından genel başkan arayışına karşı çıktım; ancak partimi ikna edemedim. Seçim döneminde partiye yeniden genel başkan olmak istemedim. Sağlık nedenlerimi gerekçe gösterdim. Ancak tek gerekçem bu değildi. Genel başkanlığımın devamından rahatsız olan bazı kesimlerin ve bazı şahısların olduğunu da biliyordum. Parti içinde eleştirilerimi yaptım. Meclis dışından bir ismin genel başkanlığının doğru olmadığını söyledim, bu durumun sakıncalarını anlattım. Hatta, iki başlılık olacağı için grup başkanlığından da ayrılmak istediğimi anlattım. Genel başkanlık yapabilecek çok sayıda milletvekili arkadaşımız vardı. Ama PM'de öyle bir karar alındı. Arkadaşların gerekçesi, Meclis işleriyle örgüt işlerini ayrı yürütmekti. Ben de parti organlarının kararına saygı duydum bu konuda. DEP olayı herkesi değiştirdi DEP döneminden bugüne halkın ve devletin durumunda önemli değişimler oldu. Parti tabanı eskisi gibi baskı görmüyor. 'Ben değişmiyorum' demek, insana ait bir söz olmamalı. Deneyimlerden ve yaşadıklarımızdan dersler çıkarmak gerekiyor. Ben, geçmişte etnisiteyi çok öne çıkaran bir mantığa sahiptim. Ama bugün etnisite üzerinde siyasetin büyük tehlike ve tuzaklarla dolu olduğunu görmeye başladım. Eskiden, 'herkesin devleti varken Kürtlerin niye olmasın' diyorduk. Şimdi bunun kolay olmadığını ve böyle bir durumun birlikte dostça yaşayan iki halk arasında büyük düşmanlıklar yaratacağını ve bu halkların geleceğini karartacak bir noktaya götüreceğini düşünüyorum. Etrafımız tuzaklarla dolu. Çek ve Slovaklar gibi değiliz ki. Bence, birlikte yaşamanın müthiş yararları var. Kaldı ki dünya küçülürken bu durumun tersini savunmanın yararı yok." Soyadımdan hiç rahatsız olmadım Ahmet Türk, merak edilen soyadı konusunda da ilginç bilgiler verdi. Bu konuda bazı spekülasyonların olduğunu hatırlatan Türk, şöyle devam ediyor: "Soyadı Yasası çıktığı dönemde bizim bölgede Türkçe bilen kimse yok. Bir nüfus memuru geliyor ve herkese kafasına göre bir soyadı veriyor. Bize de 'Türk' soyadını vermiş. Bunun ötesinde hiçbir anlamı veya sebebi yok. Bazıları dedemin Türkiye'ye bağlılığı için bu soyadını aldığını söylüyor; ama böyle bir şey yok. Doğru, İbrahim dedem Hamidiye Alayı komutanıydı; ama 7 yıl da sürgünde cezaevinde yattı. Türkiye adında bir üvey annem de hiç olmadı." Türk, buna karşın soyadından hiçbir zaman rahatsızlık duymadığını ifade ediyor. Bu yüzden değiştirmeyi hiç düşünmediğini vurguluyor. DTP Grup Başkanı Türk, ciddi sağlık sorunları yaşayan bir siyasetçi. Doktorların tüm uyarılarına rağmen günde 3 paket sigara tüketiyor. Türk, güvenlik nedeniyle Kızılay'da bile dolaşma şansı bulamadığından yakınıyor. Bu gerekçeyle sinema ve tiyatroya gidemiyor. Zaruri durumlarda korumalığını yapan iki yeğeniyle birlikte bir yerlere gidip geliyor. Boş vakitlerinde daha çok arkadaşlarıyla dama, satranç gibi oyunlar oynuyor.
  3. devirmekten kastın nedir bilemiyorum,bende akp'den pek memnun sayılmam ancak eğer bu ülkede o oy oranına ulaşabildiyse tebrik eder demekki bu halk bu şekilde yönetilmeyi istiyor derim.
  4. haklısın kardeşim ama şimdi ******* devam eder millet...
  5. botan

    Barzani kim

    1991'den buyana saddam yok o bölgede,bölge peşmerge ve dolaylı yollardan amerikanın elinde (kısmende türkiyenin)durum böyleyken barzani baba adamdı ona kırmızı pasaport bile verdik şimdi devletleşmeye gidiyor eyvahh!! biz bunca yıldır kendi kürtlerimizi hep inkar ettiğimiz için onlart yasadışı işlere bulaştı,birileri ülkenizin vermediğini kendiniz alın size silah vereyim dedi ve onları etkisi altına alıp yönlendirdi.ama bunlardan ders çıkarılmayıp kürtler inkar edilmeye devam edildi nede olsa amaç tek milletli bir devletti,ama olmuyordu ve şimdi kuzey ırakta kurulacak devlet devletle barışı,mutluluğu sağlanılmayan kürtler için bir çekim kaynağı olabilir ve hatta kürtler oradaki kazanımların benzerlerini türkiyeden isteyebilirler diye orada oluşan kazanımları yok etmek için etten püften birşeylerle bile olsa oraya girilip bu kazanımlar yok edilmeli değilmi?????
  6. Bir insan sabit bir fikirle hareket edip ****** bizim haklılığımızı anlamaları imkansız.Kendileri bulgaristan veya yunanistan yada almanyada türkler meclise girince (türklüklerini inkar etmeye zorlanmadan ) mutlu olurlar ama aynı şeyi kürtler türkiyede yapmaya kalktımı bölücü oluyorlar bu ne yaman çelişki anlamak zor... saygılarımla kardeşim....
  7. Ülkemizde ırkçı söylemlerini halka empoze ederek halk arasında ayrılıkçılığa sebep olan,şehit asker kardeşlerimizn cenaze törenlerini kendi şovlarına dönüştürenler,her çetenin altından çıkanlar,üniversitelerimizde bile çete kuranlar kapatılmıyor ve size göre bunlar kahraman... HEY ALLAH'ım sen bize yardım et,bu insanlara doğru yolu göster,sen bizi yaratırken ırk yoktu ve sen ırkın ırktan üstün olmadığını bize peygamberlerin aracılığla ilettin,şimdi görüyosun beraber omuzomuza kurduğumuz ülkede bize siz yoksunuz ,(sen aslında bensin ama senin haberin yok diyolar)
  8. KYB'nin internet sitesinin girişine slogan olarak 'Ah Türkler, Kürtler'inizi sevin, koruyun ve onlara güvenin' sözü slogan olarak yazıldı... Vatan gazetesinin haberine göre; Altındaki yazıda ise "Kürtler Türklersiz, Türkler de kürtlersiz olamaz.Türkler baba, Kürtler ise onun kızı gibidir. Baba, artık kızını sevmeli" ifadeleri yer aldı... İşte bu ilginç yazıdan satırbaşları: - Türk devleti, trajikomik kıskançlığı ve güven kaygısı ise kızına zor yıllar geçiren bir despot babaya benziyor. Evdeki kız dışarı çıkamıyor, okula gidemiyor, gerektiği gibi bakılmıyor. Sonunda birileri (PKK) gel bize katıl isyan et diyor, ya da bir başkası (Kürt yönetimi) gizlice evini terk et yanımıza kaç diye telkin ediyor. - Despot baba yıllardır kızıyla barışık olmadığı için endişe ediyor. Onu zaman zaman korkutuyor, dövüyor. Bazen de onu teşvik edenleri dövüp korkutuyor. - Aslında ne olması beklenir? Bu babanın kızıyla sürekli konuşması, onun ihtiyaçlarını anlayıp karşılaması, sevip güvenini kazanması... İşte o zaman baba ile kızı hiç kimse ayıramazdı... - Peki ya kız, yani Kürtler? Onlar babalarına güvenebildiler mi? Hayır... Hep üçüncü sınıf vatandaş oldular. Kürtler şimdi yorgun ve umutsuz. PKK'ya olan inançları da azaldı. Artık yeni açılımlar istiyorlar. Türkiye, Kürtleriyle artık barış yapmalı. Onları sevmeli, korumalı... - Doğuda, güneydoğuda, Marmara'da, İzmir'de, Akdeniz'de, Anadolu'da yüzyıllarır Kürtler ve türkler bir arada yaşadılar. Evlendiler. Türkler Kürtsüz, Kürtler de Türklersiz olamaz...
  9. ALTINA AYNEN İMZAMI ATIYORUM KARDEŞİM...
  10. botan

    Barzani kim

    Benim anlamadığım daha doğrusu sizin ne cewap wereceğinizi merak ettiğim konu ırak devleti kuruldu bukadar yıl geçti aklınız neredeydi??? yoksa bu şimdi hatırladığınız ve hemen girelim alalım dedğiniz yerlerde KÜRT'lerin kazanımlarıylamı ilgili???
  11. botan

    Barzani kim

    basından beri kerkük ve musulda hak idda edip adamların içişlerine karışan kimdi peki?
  12. Kürt Tarihine Giriş (Entry to Kurdish History) Kürtler, Ortadoğu’nun en eski halklarından olup Toros dağlarından Zagros dağlarına kadar uzanan coğrafyada yaşayan ve Hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan halkdır. Yaşadıkları coğrafyanın adı tarihsel olarak Kürdistandır, başka bir tanımla ise kuzey Mezopotamya da denilebilir. Tarihi kaynaklar Kürtlerin tarihini 5000 yıl geriye götürmektedir. Etimoloji “Kürt” isminin kaynağı tarihsel olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Kürt teriminin temelinde KUR kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerce'de KUR, dağ demektir. Tİ eki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KURTİ kelimesi dağın halkı anlamına gelmektedir. Bu ismin geçmişi M.Ö. 3000'lere kadar dayanmaktadır. Kürdistan coğrafyası bilindiği gibi dağlık bir bölgedir. O çağlarda insanlara coğrafyalarıyla veya yaşam tarzlarıyla bağlantılı adlar verilirdi. Kürtlerinde işte bu dağlık coğrafyada binlerce yıldır yaşamasından dolayı bu adı almış oldukları ileri sürülmektedir. Sümercedeki KURTİ adı, Greklerede 2200 yıl önce Kurdienne (Kürt memleketi) diye geçmiştir. The Name Kurd And İts Philological Connections adlı yazısında Driver, listesini yazıtlardan çıkardığı Kurti, Karda, Karduk, Gord, Kord, Cardakes, Cyrtii, vd gibi sonekleri farklı dillere göre değişse de hepsi ortak bir krd/krt öğesi içeren tüm bu adların aynı kökten geldikleri ve etnik olarak ilişkili oldukları sonucuna varmıştır. Dr. Asad Khailany’nin yaptığı araştırmalarda binlerce yıllık tarihi kaynaklar Kürtleri şöyle kaydetmiştir: Dr. Asad Khailany's researches based on thousands of historical resources. What the ancients referried to Kurds as: Sümerler (Sumerians) - Karda, Kurti ve Guti, Babiller (Babylonians) - Garda ve Karda, Asuriler (Assyrians) - Qurti ve Guti, Grekler (Greks) - Kardukh ve Gordukh, Ermeniler (Armenians) - Kortukh ve Gortai-kh, Persler (Persians) - Gurd veya Kurd, Süryaniler - (Syrians) Kardu ve Kurdaye, İbraniler ve Keldaniler (Hebrews and Chaldeans)- Kurdaye, Aramaik ve Nesturiler (Armamic and Nestorians)- Kadu, Erken islamik dönemlerin Arap yazarları (Arabs) - Kurd (çoğul Akrad), Avrupalılar ise M.S. 7. yüzyıldan itibaren (Europeans) - Kurd demişlerdir. Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya’da tarih sahnesine çıkmış birçok kavimlerin Kürt asıllı olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subaru, Kurti, Guti, Lulu, Kusi, Kassit, Mitanni, Med, Mannai, Urartu, Karduk, Cyrtii, Gord, Kord, Kardakes v.s. gibi kavimlerin çoğunun Kürd olması yüksek olasılıktır. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği anlaşılmaktadır. Kürtler, aslen Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan devletlerinin sınırları içinde ve tarihsel olarakda Kürdistan diye adlandırılan coğrafyada yaşayan, Aryan kökenli etnik gruba mensup kişilerdir. Kürt halkı`nın kesin olarak nüfusu belli değildir; bu sayı, kaynağa göre 20 milyon ile 50 milyon arasında değişmektedir. Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümandır. İran'da yaşayan Kürtlerinin çoğunluğu Sünni, diğerleri Ahli-Hak ve Şii'dir. Ayrıca Alevi, Yezidi, Yahudi, Zerdüşt ve Hıristiyan Kürtlerde vardır. Avrupada ise 1.5 milyondan fazla Kürt yaşamaktadır. Dil Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer almaktadır. Bu ailede yer alan İran dil grubu, Kürtçeyi de içermektedir. Daha açıkcası Kürtçe İrani diller ailesinin kuzeybatı grubu içindedir ve Farsça’dan bağımsızdır. Kürtçe, bugün Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan diye bilinen değişik devletlerin sınırları içinde yaşamakta olan ve tarih boyunca Kürdistan olarak bilinen coğrafyada konuşulur. Dünyada tahminen 20-25 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. Kürtçe, Irak ve Kürdistan Özerk Bölgesinde resmi dil olarak tanınmışdır. Filolog (Dilbilimci) Abdülmelik Fırat’e göre Kürtçede 100 binin üzerinde kelime vardır. Kürt edebiyatı, halk edebiyatı ve yazılı edebiyat olarak ikiye ayrılır. Sözlü edebiyat, yani halk edebiyatının tarihi binlerce yıl öncesine kadar dayanıyor. Yazılı edebiyat ise bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Hemadani Baba Tahir (935-1010), Kürt edebiyatının ilk yazılı örneğini, bin 100 yıl önce İran'da Arap alfabesiyle Kürtçe yazmıştır. Kürtçe’nin eski ve güçlü edebi ürünlere sahip diğer bir lehçesi de Kurmanci lehçesidir. Kurmanci lehçesiyle bu güne kadar ulaşmıştır şiirler yazan Kürt şairleri arasında ilk akla gelenler Elîyê Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707)'dir. Ehmedê Xanî'nin Mem û Zîn adlı ünlü eseri ilk kez 1730'da çevrilip yayınlanmıştır. Tarih Kürtlerin Anadolu'nun en eski halklarından biri olduğu yapılan genetik, etnografik, linguistik, etimolojik ve arkeolojik araştırmalarla gün ışına çıkmaktadır. Dünyanın her köşesinde halklar yaşadı. Ama Mezopotamya'nın, Zagros'un ayrıcalığı var. Yazının keşfedildiği yer burası. Atın ilk ehlileştirildiği, ilk tekerleğin döndüğü, ilk aritmetik, tıp, ilk teleskopun yapıldığı, ilk destanın söylendiği, ilk şiirin yazıldığı, ticaret, dış ilişkiler, diplomasi, barış antlaşmaları, ilk türküler, ilk yontular, ilk tapınak, ilk mutfak, ilk şarabın keşfi ve ilk tiyatronun yaratıldığı insanlığa kucağını açmış bir yöre. İşte bunların hepsinde Kürt halkının alın teri vardır. Mezopotamya bölgesini Mezopotamya yapan Dicle ve Fırat nehir isimleride Kürtlerden kaynaklanmaktadır. I. Antik Çağda Kürtler Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya yöresinin antik halklarından biri olan Kürtler hakkında bir çok eski tarihçi ve coğrafyacı binlerce yıl evvel yazdıkları kitaplarda bahsetmektedir. Bu kitaplarda ve eserlerde Kürtlerin antik çağlardan bu yana yer aldığı, kurduğu birçok beylik, krallık ve devletlerden bahsedilmektedir. Özellikle Yunanlı ve Romalı tarihçiler Kürt tarihinin aydınlanmasına ışık tutmaktadır. Anadolu, Mezopotamya ve İran kaynakları Kürtlerden bahsetmektedir. Mezopotamya & Kürtler Subaru Krallığı Subarular’ın yazılı tarihi hakkında ilk bilgileri Hitit tabletlerinden almaktayız. Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Hurriler olmuştur. M.Ö. 3000 ve 4000 yıllarında bölgede Subarular'ın yaşadıkları ve Fırat isminin bu halk tarafından verildiği ileri sürülmüştür. Subarular'ın Hurriler'le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya'ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Mezopotamya'da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler. M.Ö. 17. yüzyıl içindede Subarular Mitanni Krallığı’nı kurdu. Subaruların Kürt olduğuna dair tezler vardır. “Subar”ların diğer adı “Suvar”dır. Subaru kelimesi Kürtçedeki Şivan kelimesinin bozulmuş hali olduğu iddia edilmektedir. Kürtçede “Şivan” Çoban demektir. Kürtlerin önemli bir bölümü bugünde çoban hayatı sürdürmektedir. Erbil’de Subaruların bir bölümünün yaşadığı yerde tarihi Kürt aşiret konfederasyonu olan Zubari konfederasyonu Subari/Subaru adını halen taşımaktadır. Irak’da dışişleri bakanlığı yapmış Hoşyar Zebari adında bir Kürt bakan dahi vardır.
  13. DTP'li Selahattin Demirtaş: "Kuzey Irak'a değil Ankara'ya baktığımız için hırpalanıyoruz" DTP'li Selahattin Demirtaş: Kuzey Irak’a değil Ankara’ya baktığımız için hırpalanıyoruz DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, partisinin Büyük Ortadoğu Projesi’ne dahil olmak istememesi ve çözümü Türkiye içinde araması nedeniyle bu kadar çok hırpalandığını ileri sürdü. DTP içinde farklı eğilimler ve iktidar odakları, bunlar arasında da kıyasıya bir çekişme var. Nurettin ve Selahattin Demirtaş kardeşler bir süredir DTP’nin “en güçlü” figürleri olarak telaffuz ediliyorlardı. Nitekim Diyarbakır’dan Meclis’e giren Selahattin Demirtaş DTP Grup Başkanvekili oldu. Bir süre sonra da ağabeyi Nurettin Genel Başkan seçildi. Selahattin Demirtaş sorularımızı şöyle cevaplandırdı: Parti olarak Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de bir kriz hali söz konusu. Ama bu bizden, seçimlerden çok önce başlamıştı. Bu aslında Kürtlerle, Kürt sorunuyla ilgili bir kriz de değil. Türkiye’de sistem bir tıkanıklık yaşıyor, bunu aşamıyor. Sistemin kriz çözme yetisi yok. Yani rejimin demokratik olmamasından kaynaklı olarak zaman zaman yaşanan krizlerden birini yaşıyoruz. Daha önce “cumhurbaşkanlığı krizi”ydi, şimdi “DTP krizi”, belki daha sonra “türban krizi” olur. Yaşanan “DTP krizi” mi “PKK krizi” mi? Meclis’te grubumuz olduğu için daha çok DTP üzerinden yürüyor tartışmalar ama yaşanan bir Ortadoğu krizidir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında yeni bir Ortadoğu yaratılmak isteniyor. Kürtler de bunun bir parçası. Hem Kuzey Irak’taki, hem Türkiye’deki Kürtler bir şekilde bu projeye eklemlenmeye çalışılıyor. DTP ise buna direniyor. BOP içinde değil, Türkiye’nin demokrasi projesinde yer almak istediği için bu kadar hırpalanıyor. İfade sorunumuz var BOP dahilindeki proje nedir? Kuzey Irak’ta bir Kürdistan’a doğru gidiş var. ABD’nin güdümünde bir devletleşme olacak. Ne kadar veya ne kadar süreyle bağımsız olur, kestiremiyoruz ama olacağı kesin. İşte bu devletleşme süreci içerisinde Türkiye’de yaşayan Kürtlerin tepkileri ölçülmeye, zaman zaman hareketlendirilmeye çalışılıyor. Öncelikle orasının Türkiye Kürtleri için bir çekim merkezi olup olmayacağı anlaşılmaya çalışılıyor. Eğer çekim merkezi haline gelirse, buradakilerin de oraya sevdalanması veya başka bir arayışa girmesi hesap edilecektir. Ama Türkiye’deki Kürtler, DTP’nin öncülüğünde, ısrarla, yönünü Ankara’ya döndüğünü, çözümü burada aradığını ifade ettikçe alabildiğine hırpalanıyor. Halbuki size karşı olan çevreler, tam da bu söylediklerinizin aksine, sizlerin Irak Kürtleriyle birlikte hareket ettiğinizi, o büyük projenin parçası olduğunuzu düşünüyorlar. Kendimizi ifade etme bakımından sıkıntılı olduğumuz açık. Bunda, pozitif yön ve düşüncelerimizi yeterince işlemeyen medyanın da belki payı vardır. Meclis’e girdiğimizden beri bu konular yerine Sebahat Tuncel’in saçları, bir başkasının ayakkabısı işleniyor. Deneyimsizliğimiz, siyasi birikim eksikliğimiz etkili olmuştur fakat DTP’ye yönelik siyasi bir linç kampanyası içinde kendimizi anlatma olanağı pek bulmadık. Şu anda Türkiye’de yaşayan Kürtler, DTP’li olsunlar ya da olmasınlar, çok büyük oranda, çözümün Türkiye’de olduğuna yürekten inanıyorlar. Kuzey Irak’taki gelişmelerden memnuniyet duyulsa da orası bir umut, bir çekim merkezi olarak görülmüyor. İnsanlar Türkler ve diğer etnik kökenli insanlarla birlikte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamak istiyorlar. DTP de bunun politikasını yapmak zorundadır. Bölücü değiliz Özetle “BOP’da yer almadığımız için başımıza iş alıyoruz” diyorsunuz... Bunun uluslararası ayaklarını ispatlama şansımız belki yok ama başka türlü anlamlandıramıyoruz. Biz ısrarla “bölücü değiliz” diyoruz, “Türkiye’de tek devlet olmalı” diyoruz, “resmi dil Türkçe olmalı” diyoruz, “bayrak hepimizin bayrağı” diyoruz. “Kürtler olarak bu sistem içinde daha fazla demokratik hak istiyoruz” diyoruz. Bütün bunlara rağmen bize “Hayır siz bölücüsünüz” denildikçe başka şeylerden şüphelenmeye başlıyoruz. Dağlıca ile başlamadı Peki terör ne olacak? Gabar, Dağlıca baskınları... Her şeyden önce bunlar olmamalıydı. Türkiye’ye yönelik bu tür silahlı eylemler asla olmamalı. Eğer PKK gerçekten siyaset yapmaya niyetliyse bunu silahsız yapmalı, devlet de buna olanak sağlamalı. Kürt sorununu Dağlıca baskınıyla başlamış gibi tartışmak inanılmaz bir yanılgıdır. Abdullah Öcalan’ın yakalandığı 1999’dan sonra Türkiye’de yaşananlar incelenirse Dağlıca baskınının siyasi nedenleri daha iyi anlaşılır. Bu sürede PKK’ya silah bıraktırmak için çok sayıda fırsat ele geçti. PKK’nın ateşkes uygulamasına karşı sağlıklı bir tavır ortaya çıksın diye çok uğraştık. Yüzlerce sivil toplum örgütünün temsilcileri olarak Ankara’ya seferler düzenledik, çok sayıda görüşme yaptık. PKK’nın bölgedeki güç ve etkisini biliyorduk. Bu nedenle “Örgütü bitirdik, bu yüzden ateşkes ilan etti” şeklindeki değerlendirmelerin yanlış olduğunun farkındaydık. İçimizde PKK ve DTP’ye karşı olanlar da vardı. Devletin bir adım atması durumunda bu işin hallolacağını düşündük. “Topluma Kazandırma Yasası”nın makul ölçülere büründürülmesi için çok uğraştık. Ama ısrarla PKK’nın bittiği, bitmiş bir örgütün de muhatap alınmayacağı şeklinde cevaplar aldık. Silahlı bir örgüt yıllarca dağda kalacak, ama eylem de yapmayacak. Örgüt “İnmek istiyorum” diyecek ama devlet de indirmek için bir şey yapmayacak. Bu çok büyük bir siyasi hatadır. PKK da bir gün silahlarını bırakacak. Bitmiyorsa, pişman olmuyorsa, teslim olmuyorsa o zaman o ana kadar kullanılmamış bir yöntem denenmeli. Belki Başbakan’ın şu an ifade etmeye çalıştığı da budur. Potansiyel militanlar Böyle bir ihtimalin denendiğine inanıyor musunuz? Evet bu deneniyor, denenmek isteniyor. Çünkü diğer yöntemler denendi olmadı. Şimdiki lider kadroyu muhatap almak yerine, örgütün beyin merkezini dağıttıktan sonra alt düzey kadroların dönüşü teşvik edileceğe benziyor... Bunu düşünenler olabilir ama bu coğrafyada bu tutmuyor. Öldürdüğünüz her örgüt militanıyla potansiyel onlarca yeni militan yaratmış olursunuz. Özellikle mağdur olduklarına inanan, işsiz ve yoksul Kürt gençleri bu potansiyeli hep diri tutuyor. Bu nedenle, “Bir kısmını öldürürüz, diğerleri de silah bırakmak zorunda kalır” gibi projelerin hayata geçme şansı pek yok. Siz gerçekten DTP’nin kapatılmasını istiyor musunuz? Bu çok saçma. Zorlu bir seçim sürecinden sonra daha yeni Meclis’e girdik. Üç ay sonra kapatılmayı isteseydik bu kadar uğraşmazdık. Dışarıda yapacağımız şeylerle de kapattırabilirdik partiyi. Bu kadar olanak varken, demokratik zeminde kendimizi ifade etme fırsatlarını yakalamışken niye kendimizi kapattıralım! ‘LİNÇ KAMPANYASI’NDAN ŞİKAYETÇİ Kardeşi DTP Başkanı olan Selahattin Demirtaş partisinin Meclis Grup Başkanvekili. Demirtaş diğer partililer gibi ısrarla bölücü olmadıklarını, kendilerini ifade etme fırsatı verilmedğini ve bir linç kampanyası yürütüldüğünü söylüyor. PKK’nın dağdan inmesini biz de istiyoruz Parti olarak yeni bir açılım hazırlığınız var mı? Bizi örgütün yan kolu olarak suçlasalar da şöyle bir avantajımız var: Biz PKK’yı en iyi tanıyan partiyiz. PKK’nın çok etkili olduğu bir tabandan oy alıyoruz. İnsanların niye dağa gittiklerini ve nasıl ineceklerini biliyoruz. Neden bu deneyimimizden ya da bu özelliğimizden faydalanılmıyor? Evet örgüt inmeli, silahını bırakmalı. Ama bunun makul, gerçekleşebilir bir projeyle yapılması gerekir. Bu konuda herkes bu yönümüzden faydalanmalı. Yani köprü olmak istiyorsunuz... Evet, “PKK’yı nasıl indirebiliriz?” tartışmalarına, toplantılarına biz de dahil edilmeliyiz. Bu konuda bize güvenilmeli. Çünkü biz de PKK’nın inmesini istiyoruz. Çünkü onlar silahla dolaşırken bizler politika yapmakta zorlanıyoruz. Çünkü eylemler devam ettikçe sivil siyasetin şansı yok. Yani güçlenebilmek için PKK’nın silahlarını bırakmasını sağlamalıyız. Şimdi Washington’dan da onaylandığı söylenen proje uygulanmaya başladı. İşte biz bu projenin içinde yer almak istiyoruz. Bu projenin eksikleri, yanlışları varsa düzeltmek istiyoruz; çünkü gerçekleşsin istiyoruz. Abdullah Öcalan dışlanarak bir çözüm mümkün mü? Onun sıfır etkisi olduğunu düşünüp bir proje yürütmek ne DTP, ne de devlet açısından mantıklı olur. Devlet de bunu yapmıyor zaten. Konuyu tartışırken onu bir yere koyuyor. Biz de öyle yapıyoruz, çünkü söyledikleri ya da söylemediklerinin parti tabanı üzerinde bir etkisi var. Ondan da öte örgüt üzerinde bir etkisi var. Dolayısıyla İmralı’dan geçen yol, örgüte silah bıraktırmanın en kestirme, en sancısız yoludur. Devlet bunu neden denemiyor, onu neden kullanmıyor? Bunu anlamakta zorlanıyoruz açıkçası. Belki var da bilmiyoruz. Eğer gerçekten Öcalan savaşı yeniden başlatmışsa, o zaman durdurabilir de. Ruşen ÇAKIR- Vatan
  14. botan

    Barzani kim

    Ben sayın BARZANİNİN yahudi olduğuna inanmıyorum sdece bişey sormak istiyorum size ne? derdiniz ne bu adamla ve neden oradaki kazanımlarından sonra bu adam sürekli olarak gündeme getirilmektedir.Eğer kendi içimizdeki sorunlarımızı halletmek istiyorsak yani amaç buysa yüzümüzü ANKARA'ya döndük ve bekliyoruz ne işimiz var bizim barzanini dini inancıyla ALLAH ALLAH....
  15. Aslında osmanlı baya büyük bir coğragyaya sahipti bugünkü YUNANİSTAN,BULGARİSTAN,SURİYE VS. buralarda bizim hakkımız hadi dünyayı ele geçirelim.nıck,nıck,nıck
  16. botan

    BARZANİ!

    tamam ticareti bir yana koyalım,saddam döneminde türkmenlere onca zulüm yapılırken ve bugün k.ıraktaki türkmenler TÜRKİYE'deki kürtlerden fazla haklara sahipken türkmenler katlediliyor ********* TÜRKİYE'nin üniter yapısıyla ilgili ??????
  17. botan

    Türkmen katliamı

    Demek eşitlik ve özgürlük zırva oluyor sana göre....ve hergün dökülen sadece TÜRK'ün kanı öylemi?Peki bizim ciğerimiz yanıyo diyosunda sorunun çözümü için ne öneriyosun? 85 yıldır uygulanan politikada ısrarı öneriyosun yani yeni bir açılım yok(kart kurt,TÜRKİYE TÜRK'LERİNDİR,TÜRK'ÜN TÜRK'TEN BAŞKA DOSTU YOK) bumu kardeşlik AĞRIDAN,SİİRTTEN,VANDAN,ŞIRNAKTAN GELİP Ç.KALEDE ŞEHİT OLANLAR DOSTUNUZ DEĞİL YANİ ONUMU DİYOSUN.
  18. botan

    Türkmen katliamı

    hergün akan kardeş kanına rağmen huzurluyuz diyebiliyosan sen sana diyebileceğim tekşey var kardeşim yolun açık olsun.(ne denebilirki baska)
  19. botan

    Türkmen katliamı

    değerli kardeşim 85 yıldır hep sizin dediğiniz şekilde bu ülke yönetilmedimi?yönetildi.Artık farklı çıkış yollaarı aramalıyız.Bakın TSK pkk karsısında basarıyı elde etti hemde sürekli olarak ancak sorun sadece silahla çözülecek birsorun değildir sorunun askeri yönünü asker hallediyor siyasi,ekonomik,kültürel vs.kısmınıda halletmek devlete kalıyor.Asker bu sorunda askeri basarıya ulasırken çeşitli silahlar deniyor o olmassa diğeri o olmassa diğeri,yani sorun çözmek isteyen farklı fikir ve yöntemler denemelidir.Bukadar yıldır kürt yok dendi,kart kurt dendi,dağ türkü dendi kürtler yokmu oldular yani hayır.Diyosunuzki ileride ayrı devlet istemeyecekleri garantisini kim verecek? ben bir kürt olarak soruyorum eşit bir şekilde hakkınız olan bir ülkede edirneden ardahana izmirden hakkariye,trabzondan adanaya kadar büyük bir ülkede yaşamak dururken kim neden kendini kısıtlayıp oraya sıkıştırsın hele hele bizim gibi içiiçe geçmiş halklar neden ayrılmak istesin?bu söyledikleriniz hiç mantıklı değil sayın hasan 17 SAYGILARIMLA....
  20. botan

    Türkmen katliamı

    bu bahsettiğiniz politika bir gecede birkaç zengini daha zengin eden,amerikayla öldürmeyecem neolur onu bana ver deyip öcalanı alanların hükümeti tarafındanmı korunuyodu?
  21. botan

    Türkmen katliamı

    KÜRT realitesi,KÜRT dili,KÜRT tarihi,KÜRT kültürü...
  22. “KÜRDİSTAN’A OTONOM YÖNETİM!” Altında “Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal” imzası bulunan ve El-Cezire KomutanıTuğgeneral Nehat Paşa’ya gönderilen masaj: “Kişiye Özel. El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine, 1-Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız. 2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler’in bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan’daki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığı’nın görevidir. 3-Kürdistan’da Kürtler’in Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler’e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtler’in birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir. 4-Kürdistan’ın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığı’nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı’dır. 5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir. BMM Başkanı Mustafa Kemal.” (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550) BELGE: 8 “KÜRDİSTAN’DA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM!” Mustafa Kemal’in, Adana’dan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık, İstanbul’a Savaş İşleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan: “Arkadaşlarımın bu ******* suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da, Kürdistan’da, Suriye’de, başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular, haydutların değil, Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..” (Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1980, Sayfa: 139)
  23. Ortak değerimiz olan güzel cumhuriyetimizin 84.yıldönümü kutlu olsun... NE MUTLU BİZEKİ TÜRKİYE'LİYİZ...
  24. İŞTE TAMDA BUNU DEMEK İSTİYORUM... DTP Genel Merkezi'nden 29 Ekim Cumhuriyeti Bayramı dolayısıyla yapılan açıklamada, "Anadolu topraklarını özgür vatan haline getirmek için fedakarca yürütülen mücadele sonucunda kazanılan ortak değerimiz olan Cumhuriyetin ilan edilişinin yıldönümü vesilesiyle halkımızın Cumhuriyet Bayramını kutlarız" denildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: "Ülkemizin ve toplumumuzun sancılı günlerden geçtiği bu dönemde, daha müreffeh bir geleceği hep birlikte ve daha özverili bir çabayla kurmak mümkündür. Cumhuriyetin kuruluşu sürecinde kardeşlik duyguları ile birlikte aynı cephede omuz omuza mücadele eden atalarımızın bizlere bıraktığı mirasa bağlılığın gereği olarak, bugün artık kardeşliği daha fazla öne çıkarmak ve demokrasiyi daha fazla geliştirmek gerektiği inancındayız. Ortak acılarımızı gerekçe yaparak etnik çatışmayı yaratmaya çalışan güç odaklarına karşı verilecek en anlamlı mesaj, farklılıkların Cumhuriyetimizin en önemli özelliği ve demokrasimize güç katan bir zenginlik olduğu anlayışını hakim kılmaktır. Bu bayramın sancılarla geçirilmiş son bayram olması, ülkemizin kaostan kurtulup aydınlık günlere kavuştuğu bir süreç temennisiyle bir kez daha tüm halkımızın bayramını kutlarız."
  25. Evet arkadaşım zaten her ağzına kürt kelimesi alanı yasadışı işler yapmakla veya planlamakla suçlamaları bu olayları bu hale getiriyor,ben defalarca dedim bu ülkede ayrılıkçılık hiçbirzaman kürtlerden prim almadı almazda ancak ırkçılıkta bir bölücülüktür,bu ülkede ırkçılara karşı ortak tavır konulmalıdır ''ister TÜRK ister KÜRT olsun '' çünkü butür şeyler bize ve ülkemize zarar vermakten öteye gidemez,tek bayrağımız ve tek vatanımız var buda vatan TÜRKİYE CUMHURİYETİ bu bayrak KIRMIZI ÜZERİNE BEYAZLA İŞLENMİŞ AY YILDIZDIR buna hiç kimsenin itirazı yoktur zira olsada onları kendi içimizde eritebilecek çoğunluktayız...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.