Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bayan_Pipo

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    128
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Bayan_Pipo tarafından postalanan herşey

  1. Bayan_Pipo

    Bu nasıl bir gidiş böyle !

    çok teşekkür ederim beğendiğinize sevindim
  2. Bayan_Pipo

    UNUTAMADIM

    Kendine iyi bak" bir "Veda" değil "elveda" cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde... "Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım. Olamayacağım. İstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum." "Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden başkası olmayacak yanında sana bakacak. Ben olmayacağım. Kendine iyi bak ve beni düşünme. Çünkü ben de seni düşünmeyeceğim artık. Arama sakın beni, yazma, çünkü ben yazmayacağım. Sil beni yüreğinden, çünkü ben sileceğim. Fakat, yaşanılan, paylaşılan güzel şeyler hatırına sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum." "Kendine iyi bak. Aramızda geçen herşeye rağmen benden sonra iyi olduğunu bilmeyi tercih ederim. Aslında bilmem çok önemli değil, iyi olduğunu varsayacağım ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle başbaşa, yapayalnız bırakıyorum ben. Biliyorum kendini bırakacaksın benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslına bakarsan, çok da fazla umursamıyorum." "Kendine iyi bak" derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onları ayırmak, eti tırnaktan ayırmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok acı vericidir, yürek parçalıyıcıdır. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine "Kendine İyi Bak" gözleriyle ayrılırlar. At ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar…At ki son elveda mezar sessizliğine bürününceye kadar… Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez "Kendine İyi Bak " derler ve giderler. Onlar eti tırnaktan ayırmak yerine ölümü yeğlerler. Onlar bu acıyı bir kezden fazla kaldıramayacakları nı bilirler. "Kendine iyi bak" derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek. "Kendine iyi bak" derler ve giderler. Seni suskunluğa mahkum edip giderler. Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler. Seni senden alıp giderler. Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet. Suçlatmaz kendini. Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın. Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın. Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın… Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni, "kendine iyi bak" derler ve giderler. Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler. Bir tek anıları bırakırlar geride, bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye unutulmayan nağmeler... Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan, çünkü insafsızlıkları nı görmek istemezler. Herşey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler. "Bitti" diyemedikleri için, "kendine iyi bak" derler. "Kırıldım ve affedemiyorum" diyemedikleri için "kendine iyi bak" derler. "Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım" diyemedikleri için kendine iyi bak derler. "Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum" diyemedikleri için "kendine iyi bak" derler. Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktı r, bilirler. "Kendine iyi bak" bir noktadır çoğu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin. Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin. "Kendine iyi bak" deme bana. Nokta koyma... Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsen beni, keşke ben de affedebilsem… Keşke döndürebilsek zamanı geriye. Keşke bugünkü aklımızla yaşasak herşeyi baştan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? Sen eksikken, ben nasıl tam olurum? Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak, aramıza giren şeytanla olmaz mı? Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı, hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanırdı? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı? Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı? Bunların hepsi yalan mı? Sahiden... Gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? Peki o zaman... Senin istediğin gibi olsun... Öyleyse...Sen de "Kendine İyi Bak." "Kendine Iyi Bak" derler, kurşunu kafana sıkıp giderler!!! (alıntıdır)
  3. Bayan_Pipo

    UNUTAMADIM

  4. Bayan_Pipo

    Bu nasıl bir gidiş böyle !

    Bu nasıl bir gidiş böyle! Hastalık bulaşmış bir köyü terk eder gibi... Suya sabuna karışmadan akıp gider gibi... Suç işlemişcesine vatanından kaçar gibi... Bu nasıl bir gidiş böyle! İmge toplamak için mi istila ettin yüreğimi! Batırdın bayrağını göğsüme... İsteseydin... Sana el değmemiş ilhamlar verirdim... Gerek yoktu uygarlığımı ateşe vermene! Şimdi... Küllerinde duman tüten... Ve içinde ekmek pişen kerpiç fırınların yıkıldığı... Harabe bir bedende soluk alıyor sevdan... Bu muydu istediğin! Yakışmadı!!! Yakışmadı bu galibiyet erliğine../..Sırıttı... Can özüm../..Yaşlı kurdum../..Serserim... Bir zamanlar hasretle bekleyenim... Söylesene... Bu nasıl bir gidiş böyle! Cinayet mahalinden uzaklaşır gibi... Kan davalını görüp saklanır gibi... Bir evi soymuşcasına pencereden atlar gibi... Bu nasıl bir gidiş böyle!!! Pelin ONAY
  5. Bayan_Pipo

    Son noktamsın sen !

    Sen tuvalimde gökkuşağının cümle rengi... Sen gözlerimde en keskin ışığı güneşin... Sen alaca gecelerimin tek parlak yıldızı yakamoz misali... Sen karakış ayazlarında içimi ısıtan samyeli... Sen hayatın saçlarını yakalayan ellerim... Sen yeniden doğuran beni uçuruma 5 kala... Sen içimin gülen yüzü... Sen geleceğe umutla bakan gözlerim... Sen yanağımdaki beyaz papatya güne gülümseyen... Sen hayatı yeniden keşfettiğim... Sen hayal etmeye cesaret edemediğim... Sen rüyalarımın masal kahramanı... Sen mutluluğun en paha biçilmez resmi... Sen ki; aşkın yetmişiki dildeki tek karşılığı...! By BayanPipo
  6. Bayan_Pipo

    Annemmm...

    Ne zaman kar yağsa... Soğuk bir hüzün... Umarsız bir acı gelir çöreklenir sayrılı yüreğime... Bak anne kar yağıyor yine... Küçükken her çocuk gibi yağdığında sevindiğim kar Sanki yüreğime yağıyor anne... Çocukluğumun soğuk kış gecelerinde Bana kocaman bir yorgan gibiydin... Yıllar seni ufalttıkça... Ben çocukluğumdaki sen gibi kocaman oldum anne... Her derdimiz için bir parça koparttık senden... Senin yüreğin dağ gibi kalırken... Benim yüreğim hala küçük bir çocuk anne... Bak yine kar yağıyor... Yüreğimi üşütüyor... Küçükken ellerimi ısıttığın gibi Yüreğimi ellerinin arasına alıp ısıtabilir misin anne.. Gönül DURANOĞLU
  7. Sen gölgesinde dinlendiğim kökü bende bir çınardın... Gazel dökmüş bir bahardı yokluğun! Sen bir saçak altıydın dolu yağarken sığındığım... Dağ başında tahta küçük bir kulübe, ayazlarda ısındığım... Tutunduğum tüm dalları kıran, korkunç bir fırtınaydı yokluğun! Sen hep yolumun üzerinde suyu sonsuz bir pınardın... Tenimde, yüreğimde çöl yanığıydı yokluğun! Sen ayrılığı bile sevdiren sapsarı bir güldün... Kavuşmaların o tatlı heyecanı... Ömrüme yüklenen anlamsız, tesellisiz bir hasretti yokluğun! Sen türküler gibi yanık, mısralar gibi hoyrattın... Şiirleri dilsiz, türküleri issiz bıraktı yokluğun! Sen bakmaya doyamadığım siyah beyaz bir fotoğraftın... Atmaya kıyamadığım, eski, değerli bir kitap... Sen bütün yorgunluğumu alan bir akşam güneşiydin... Umudumu besleyen serin bir seher yeli... Sen dağların bağrında kirlenmemiş bir ırmaktın... Kumsalımda serinleyen çığlık çığlığa bir martı... Sen avuçlarımda taze ekmek kokusuydun... Yüreğime kazınmış muzip, şirin bir gülümseme... Dinmeyecek sandığım gözyaşlarıydı yokluğun! Sen tozpembe ruyalardın, ilk sana anlattığım... Uyanmayı beklediğim bir kabustu yokluğun! Sen, ''Bensiz yaşarsın, sensiz yaşamayı denerim! '' derdin... Bizsiz yaşayamadığım, dipsiz bir karanlıktı yokluğun! Sen en tatlı sohbetlerin gevezesiydin... Sözü hiç tükenmeyen bir düş gezgini... Ortasında boğulduğum sessizlikti yokluğun! Sen kadehimdeki en berrak şaraptın... Gökyüzümdeki en parlak yıldız... Avuntusuz gecelerin korkusuydu yokluğun! Sen aklın başında değil de, yüreğin elindeyken gelirdin bana... Sanki soluk soluğa yaşanmalıydı herşey, hep aceleciydin... Elimi bir yerlere koyamadığım, duvarlardan nefes alamadığım... Tarifsiz bir sıkıntı, tekdüze bir ümitsizlikti yokluğun! Sen mutlulukla kıydığım; ölüm ayırana kadarlık bir nikahtın... Sıranın acıya geldiği, bir bedeldi yokluğun! Sen yazılarıma eni konu yerleşmiş Adı, cismi belirsiz bir sevda... Mutlulukla sarmaş dolaş bir hüzündün... Kalemimi tutuşturan... Ölümü, hasreti cümlelerime taşıyan bir ateşti yokluğun! Sen hayatla yaptığım bütün savaşların ganimetiydin... Namlusu yüzüme dönük bir silahtı yokluğun! Sen, vazgeçmemin engeliydin... Anlaşmaya hep uydum. Ölümle hayat arasında gidip gidip geldiğim, Rus ruletiydi yokluğun!!! (alıntıdır)
  8. Bayan_Pipo

    Sustum!

    Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! Kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... Yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime, kimse duymuyor... Sustum! Bin ah sürüp dudaklarıma, ne kadar susulacaksa o kadar sustum! Sustu benimle deniz... Sustu deli dalgalar... Sustu martılar... Umutlarımı sarıp rüzgarlara, uzaklara savuruyorum her gece.... Yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne, kimse görmüyor... Sustum! Tam acılarımı haykıracaktım ki, sustum... Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! Bir çığlık kanıyor demedim en derininde yüreğimin... İçimdeki volkanları boğarak sustum! Açmadım kimselere yüreğimi ... Hançeri sadece kendime sapladım, sapladım ve sustum! Hüznü yüzümde, acıları gözlerimde topladım sustum! Sustum! Sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir... Yaraları yalayan rüzgar, sokaklarında kahrolduğum şehir... Gözlerim konuşuyor yalnız... Saçı ağarmış hayaller nemli kirpiklerle bulutlandığında... Gözlerim gökte şimşek olup çakıyorum, kimse görmüyor! Sustum! Tuz basıp yaralarıma, ne kadar susulacaksa o kadar sustum! İçinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi... Yaslanıp yalnızlığın duvarına, gül döküp kalabalıklara her gece ... Kimsesiz geziyorum gönül ülkemi, kimse bilmiyor... Sustum! Tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum... Sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak Acılar konuşuyor şimdi yalnız... Yaralı gönlümün sızıları konuşuyor... Tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir ... Atıyorum uçurumlardan, kimse görmüyor! Ne zaman dudaklarından öpmeye kalksam hayatı... Saçlarını koklasam rüzgarların... İçimde incecik bir sevgi ürperiyor... Sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme... Gelmiyor beklediğim bahar, yaralar merhem tutmuyor... Gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara... Kimse silmiyor... Yağmur dinmiyor... Sevdiğim bilmiyor... Sustum! Sustu benimle sarı sabır, Sustu hasret, sustu zaman... Yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata, kimse duymuyor! Sustum! İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi sustum! Sustu dudağımdaki şiir, gözlerimdeki nehir, gönlümdeki yara... Bulutlar haykırdı isyanımı, şimşekler haykırdı... Sadece ben duydum, sadece ben! Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat... Ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi... Yaralar merhem tutmuyor, geceler avutmuyor... Ben sustum, acılarım konuşuyor yalnız... Yaralı gönlümün sızıları konuşuyor... Ben sustum! Susmuyor yüreğimi kavuran kasırga ,pencereme vuran yağmur damlaları Susmuyor dışarda inleyen rüzgar Yıldızlar küs... Ay üzgün... Yağmur dinmiyor... İçimde binlerce şiir kanıyor her gece... Kimse bilmiyor... Kimse duymuyor... Sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu hayat, sustu zaman... Acılar konuşuyor yalnız... Acılarım konuşuyor... Kimse duymuyor... duymuyor... duymu... duy... Nuri CAN
  9. Bayan_Pipo

    Seni Seviyordum

    Seni Seviyordum Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi... Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte... Güldüğü zaman yukarıya bakardı; Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı... Ne güzeldiler sen bilmiyordun... BEN SENİ SEVİYORDUM... Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu Geri dönüyordu, çoğalarak Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteleyişim oluyordun Kalp ağrısı oluyordun, Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun, Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk, Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller... Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun... Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları Derken bir gün uzaktan gördüm seni... Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı Kalbimi acıttı her zamanki gibi... Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi... İclal Aydın
  10. Bayan_Pipo

    Ya canım ellerini tutmak isterse !

    ben teşekkür ederim okuyan gözlerine sağlık
  11. Herkesin biraz faili olduğu meçhul bir cinayetti yüreğim... Olay yeri incelemesi için gelen dedektifler, parmak izlerinin kime ait olduğunu anlayamamıştı... O kadar çoktu ki cinayetimin failleri... O kadar çoktu ki üzerime yağan kurşunlar... O kadar kan akmıştı ki canımdan… O kadar çoktu ki canımdan can alanlar !!! Üstlenen olmamıştı cinayetimi... Sahip çıkan da… Hiçbir masal kahramanı o yüreğe sahip değildi… Cesedimi teşhis etmek için morga çağırılanlar, tanımadıklarını söylediler o soğuk yüzlü kadın cesedini… Timsah gözyaşları bile dökemeden ardımdan, arkalarını dönüp gitmişlerdi koşarak… Yüzleşmeye cesaretleri var mıydı ki… Ne benimle, ne de kendileriyle… Muhasebe yapacak vicdanları da yoktu onların… Kendilerince, verilecek hesapları da… Ben ise… Gözleri açık soğuk cesedimle ve buz kesmiş yüreğimle manşetlerdeydim artık... HERKESİN BİRAZ FAİLİ OLDUĞU MEÇHUL BİR CİNAYET OLARAK !!!
  12. Her şeyi sana yazdım... Seni de her şeye... Kalemler tükettim, tükenmeyen hasretle... ucundan dökülen aşkla, umutla, çığlıkla... Belki de nefretle... Her umuda avuc açtım... Sen dilendim... Aşktan harap bir dilenci şimdi yüreğim... Her şeyi sana yazdım... Seni de her şeye... Hayallerimin paragraf başlarına... Umutlarımın parantez içlerine... Kalemler tükettim tükenmeyen hasretle... Her şeyi sana yazdım,seni de herşeye... Binlerce kez okudum her gün bir ilkokul defterinden... Binlerce kez okudum Seçebilmek için seni soru işaretlerinden... Seni ezberledim hergün karmakarış yazılar içinden... Sana da kendimi yazdım... Bana ait harflerle... Farklı alfabelerle... Herşeyi sana yazdım... Herşeye seni yazdım... (alıntıdır)
  13. Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… Korkar oldum noktalar koymanın ardından yeni cümleler kurmaya... Artık yokmuşsun, artık yokmuşum, artık yokmuşuz... Gün batımları yokmuş oturduğumuz odanın sarı duvarlarına yansıyan... Ellerin yokmuş en beklenmedik anda ellerimle kavuşan... Aşklar yokmuş artık, bir zamanlar var olduğuna inanılan... Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… İçimde kırılan bir ayna kaldı sadece... Geceler yokmuş artık, gündüzler de… Saatlerin kadranları kırılmış, küsmüş zamana... Kala kala bir rüya kalmış geceleri buluştuğum... Bir zamanlar bir romantiğin sarhoş eden gitar sesini dinlediğimiz yer de silinmiş gitmiş haritalardan... Ne çok şey kalmamış, ne çok hiçbir şey var olmuş yaşanıp bitmişlerden… Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… En çok da isminin içinde geçenleri... Bir pusula ömründe ilk kez yanlış yönü göstermiş... Gururuyla intiharı seçmiş, düşüp kırılmış yanlış yönü gösterdi diye... Güney de yokmuş artık, kuzey de… Sabahları yaşadığımız doğu silinip gitmiş, batıysa hiç olmamış ki daha önceden zaten… Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasına yerleştirilen birkaç küçük nokta kalmış... Sadece üç nokta… Apostroflar yokmuş artık, virgüller de çoktan yitip gitmiş geldikleri masallar alemine... Ne bir ünleme rastlayabilirmişiz artık bu ucunu göremediğimiz sokağın ortasında, ne de kendini sorgulayıp duran tek bir soru işaretine… Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… Yok olmuş dakikalar, saatler, saniyeler... Ve sen biraz da... Sahi biz hiç var olduk mu dersin? Belki olduk, belki olmadık... Aslında ne kadar yanıldık, ne kadar aldandık... Biz koskoca birer yalandık... Odanda dağınıklığımı toplayan bir gölge vardı ya hani, o da yok artık... Dağınıklığım da yok, serzenişlerim, boşvermişliklerim de... Artık biz yokuz ki… Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… Ancak, bana aldırmadan geçip giden zaman kalabilirdi ardımdan... Devam etti takvim yaprakları ardı ardınca koparılıp atılmaya... Aylar yıllara dönüp gitti... Artık ay yok, yıldızları da kaybettim ne zamandır... Sahi gökyüzü var mıydı seni sevdiğim zamanlar? Bilmiyorum ama, banyonda her sabah baktığım aynada gördüğüm siluetin yok artık... Ya da telefonlarda duyduğum sesin... Yoklar ne zaman var oldu! Veda etmeyi mi unuttuk artık olmayanlara yoksa! Öylesine yuttum ki sesli harflerimi… İki şehir, bir köprü vardı bir zamanlar... Eskiden izlediğimiz filmler yok artık, ilk kez gittiğimiz bale de oynanmadı bir daha hiç... Belki bir tiyatro oyununun ta kendisi bizdik... Tanrım, sen ve ben ne çok şey yitirdik... Birdik, bizdik, “en”dik, tektik… Sahi biz ne zaman bittik! Ne kadar zaman geçtiyse üzerinden, bu gece o kadar yutuyorum sesli harflerimi… “Ah”larımı yutuyorum artık... Avaz avaz susuyorum, sessiz sessiz çığlıklar atıyorum bu gece kendi kendime... Bitenlere gülüp başlamak isteyenlere ağlıyorum... Hüzünler mutlu ediyor beni, mutluluklara ağlıyorum... Her şey ters dönüyor ama ben yırtıp atıyorum bir kağıda yazdığım seni, yutuyorum bütün sesli harflerimi… Elveda sevgili… (alıntıdır)
  14. herkese ayrı ayrı teşekkür ederim hoş bulduk
  15. Bir ıslık sesi var havada... Bir serin yel esiyor çorak tepelerden... Bir mavzer patlar uzaklarda, vurulan bir ceylan mıdır soluk soluğa, ya da can mıdır yere düşen? Acı mıdır sesini duyduğum,göremediğim... Şurada,coşkuyla yanan yüreğim midir ateşte? Şu küçük ırmakta akan ümidim midir boynu bükük? Haykırışlarım mıdır bu hazin melodi, veda şarkıları gibi kulaklarımda,çığlık çığlığa?... Puslu hava, keskin bir kömür kokusu sızıyor eski bacalardan... Ayazı bozkırın,saçak altlarına çivilemiş güvercinleri... Gülümsemelerini ceplerine, kendilerini hücra köşelerine saklamış insanlar şehrin... Mutsuzluk alabildiğine hür,alabildiğine mutlu bu gün... Kar var yerde,alçak tepelerde buz, bir de eksoz dumanı işte,ciğerleri yakan,çirkin... Şavkı vurur ayın, parlar bıçak sırtı griliğinde, alçak çam dalları buzdan, salkım saçak... Çırpınır bir serçe misali yüreğim, ha kaçtı sol yanımdan,ha kaçacak!... İnce bir sızı dizlerimde,yokuşlarda halsizim... Bir çocuk ağlar içimde,susturamam... Kayar gider avuçlarımdan sevdam, dondu donacak karanlık köşelerinde vadinin... Kırıktır elimdeki fener,söndü sönecek... Bulamam yolumu,ses vermez sevdiklerim... Boncuk boncuk buz yaşlarım yanaklarımdan, dökülür ayak uçlarıma,tutamam...
  16. Şimdi gidiyorsun!... Git! Oysa senden tek bir damla istemiştim Sana kocaman bir deniz sunmak için... Şimdi gidiyorsun!... Git! Ne zaman başladı bu hikaye Anımsamak zor... Gençtim Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım... Komazdı öyle üç-beş nöbetleri... Geceler içimi acıtmazdı böyle... Bir insan bu kadar eksilebilir mi! Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı Bu şehrin biryerlerinde... Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona... Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin!... O adam bendim unuttun mu! Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu! Seni unutamadı! İşin kolayına kaçmadım... Uğruna ölmedim yani Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep! Sen bunu da bilmedin!... Ben bir bakışına bin anlam yükledim!... Sen aşka kestirmeden gittin!... Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma Şimdi gidiyorsun!... Git! Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden Bütün ışıklarımı söndürüyorsun!... Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun!... Yazıklar olsun yazıklar olsun!!! Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor!... Hani sen sevdiğini Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin! Uzun lafın kısası yoktur Anlatacağım çok şey var... Hoyrat bir rüzgar gibi geldin... Aklımı hayatımı dağıttın!... Şimdi gidiyorsun!... Git Daha ayrılığa bile çarpmadan Aşk bize döndü! Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil Ama sana dokunmak da yasak bana!... Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır Sen var ya sen! Allah kahretsin!!! Yani şimdi Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı! Yani şimdi başkaları mı sevecek seni Ben saçlarını okşadığım zaman Ellerin öksüz kalırdı... Şimdi gidiyorsun git!!! Kahraman TAZEOĞLU
  17. Yokluğunda; keskin bıçak... Yağlı urgan boynumda hasret! Yokluğunda; gamlı rutubet her üstüme çöken... Her soluk,her nefes! Yokluğunda; her eşya puslu... Gök yağmur öncesi kapalı, ağlamaklı! Yokluğunda; yıkık gönül kalem... Umudum kırık, hayatım yitik! Yokluğunda;aşkın bahtı gölgeli... Sızılı gönlüm sevda yanığı! Yokluğunda; çakıl, kum, taş... Geçtiğim yollar,baygın gölge dolu! Yokluğunda; yeni yükselen ayın sönük ışığı... Heryerde sereserpe renksiz mehtap! Yokluğun... Kahroluş...! Yokluğun... Zulüm...! Yokluğun... Damarlarımı parçalamış kurşun! Yokluğun... Ruhumu cebelleştiren ecel! Yokluğun... Yokluğun yok oluş yar! Yokluğun... Ölüm !!! Esra ÖZDEMİR
  18. Seni seviyorum... Çünkü her sabah kalktığımda Bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu yaşatıyorsun bana... Ben güne seninle başlıyorum... Ve hergün gün hayatı yeniden keşfediyorum.. Seni seviyorum... Çünkü gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan en parlak renksin sen... Herşey senin rengini taşıyor... Ve benim için ancak o zaman anlamlı oluyor. Seni seviyorum... Çünkü soğuk günlerde içimi ısıtan meltemsin... Sıcak günlerde içime ferahlık veren kuzey rüzgarı... İliklerime işleyerek esiyorsun... Seni seviyorum... Çünkü herşeyde sen varsın... Nasıl olmayacaksın ki? Sanki sen doğduğumdan beri içimdeydin... Yüreğimin en derin köşesindeydin... Sanki ortaya çıkmak için beni bekliyordun... Ve ben orada olduğunu farkedince hakettiğin yere çıkardım seni... Seni seviyorum... Çünkü hep benimlesin... Seni görmem için yüzüme bakmam gerekmiyor... Gözümü kapatsam oradasın... Gördüğüm her yüz aslında sensin.... Seni seviyorum... Çünkü gözlerinin içindeki binlerce yıldız gecenin karanlığını delip geçiyor... Sen bana bakarken ben kendimi yıldızlara bakıyor gibi hissediyorum... O yıldızların parlaklığında kaybediyorum kendimi... Gözlerim kamaşıyor ama şikayetçi değilim aydınlığından... Güneş doğmasa, yıldızlar kaybolmasa diyorum... Ama biliyorum ki güneşim de sen olacaksın gecenin sonunda... Bu kez daha parlak, daha aydınlık çıkacaksın karşıma... Seni seviyorum... Çünkü saçların ellerimin arasında kayıp giderken Dünyadaki cenneti bulmuş gibi hissediyorum kendimi... Cennetin sahibi sensin... Ve biliyorum ki sadece izin verdiklerin girebilir o cennete... Ben o cennette kalmaya kararlıyım... Seni seviyorum... Çünkü her gülümseyişin içime yeniden yaşama sevinci dolduruyor... Her gülümseyişin, karamsarlığı yıkıyor, umutsuzluğu parçalıyor... Bir çiçek bahçesine çeviriyor çorak dünyayı... Çiçek dedim ya... Bir çiçek adı verseydim sana PAPATYA olurdun... Açışıyla dünyaya, insanlara baharın geldiğini müjdeleyen papatya... İddiasız ama güzel... Güzel ama kibirsiz... Seni seviyorum... Çünkü seni sevmeyi, sana dokunmayı, seni dinlemeyi, sana bakmayı, seni koklamayı, seninle paylaşmayı seviyorum... Seninle birlikte insana dair ne varsa onları da seviyorum... Seni sevdiğimi anlatmaya çalışırken Ne kadar çaresiz olduğumu da görüyorum... Her sözcükten sonra durup tekrar tekrar düşünüyorum... Seni yeterince anlatabildim mi diye... Biliyorum ki yetmeyecek... Bu kadar sözcükten sonra bile, sana sevgimi anlatamamış olacağım.... Sözcüklerin bittiği yerde gözlerime bak... Onlar bu sevgiyi çok daha iyi anlatacaktır sana... Mehmet COŞKUNDENİZ
  19. Kimdi kalan, kimdi giden... Giden mi suçludur herzaman!... Ne zaman başlar ayrılıklar... Dostluklar biter ne zaman... Her geçen gün bir parça daha Aldı götürdü bizden... Aynı kalmıyordu hiçbir şey... Değişiyordu herşey kendiliğinden... Artık çözülmüştü ellerimiz... Artık bölünmüştü yüreğimiz... Birimiz söylemeliydi bunu... Ötekini incitmeden... Kimdi giden, kimdi kalan... Aslında giden değil... Kalandır terkeden... Giden de bu yüzden gitmiştir zaten !!! Murathan MUNGAN
  20. Bayan_Pipo

    Bir yıkım gibiydi gidişin !

    Gittin…Ben arkandan sadece baktım.Oysa söylenecek o kadar çok şeyim vardı ki...’Gidersen iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.Gidersen sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak.Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi.O karanlıkta yolumu kaybedeceğim...'diyecektim sana KONUŞAMADIM… Gittin… Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım.Öylesine acıdı ki içim,tutup koparsalardı kolu mu,bacağımı bu kadar acı duymazdım.Acım yaş olup akmalıydı gözlerimden.AĞLAYAMADIM… Gittin…Seni delicesine bir tutkuyla seviyordum oysa.Tutkum seninle olmaktı,tutkum teninde erimek,tutkum hayatı seninle paylaşmaktı.ANLATAMADIM… Gittin…Gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden.Ellerim ellerim değimliydi miydi her dokunuşumda seni ürperten?Ürperirdin biliyorum.Bir kez dokunsam,bir tutsam ellerini,itmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.TUTAMADIM… Gittin… Bir yıkım gibiydi gidişin.Sen adım adım uzaklaşırken benden,çöküp kaldı bedenim olduğu yere.Nice terk edilişlere dayanan bu yürek bu kez yenilmişti.Bu kadar zayıf değildim ben,kalkmalıydım.KALKAMADIM… Gittin...Oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum.Hazırdım gidişine.Kaçak zamanlar yaşıyorduk.Zaman bitecek ve sen gidecektin.Bense gidişinin ertesi günü hayatıma kaldığım yerden başlayacaktım.BAŞLAYAMADIM... Gittin...Birşeyler söyledinmi giderken?"Kal"dememi istedin mi?Son birkez"Seni seviyorum"dedin mi?"Bekle beni"Döneceğim diye umut verdin mi?Beynim öylesine uğulduyordu ki...DUYMADIM... Gittin...Nereye gittiğin önemli değildi.Binlerce kilometre uzakta olsan,iki metre ötemde fark etmiyordu.Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.Kurtulmalıydım senden bu yoklukduygusundan kurtulmalıydım.KURTULAMADIM... Gittin...Unutulanların arasına katılmalıydın.Anıları bir sandığa koyup hayatı bir yerden yakalamalıydım.Bu aşkı noktalamalıydım.Bu sevdadan vazgeçmeliydim.YAPAMADIM... Gittin...Bir okyanusun ortasında,tek küreği kaybolmuş sandalda dalgalarla boğuşan denizciyim şimdi.Bil ki sevmekten vazgeçmedim seni.Bil ki seninle birlikte sevdanıda taşıyacağım yüreğimde.Bil ki seni...UNUTAMADIM... MehmetCOŞKUNDENİZ
  21. Bayan_Pipo

    AşK OYuNU !

    OYUNCAKLARI BIRAKIP, YÜREKLERLE OYNAYALI... OYUNLARIN ADI ''aşk'' KALDI...! BENSE ÇOCUK !!! (alıntıdır)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.