Zıplanacak içerik

özgürgerçek

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

özgürgerçek tarafından postalanan herşey

  1. Söylediğimiz şu; Gerçek olan; Demek ki HYP nin diğerlerinden bir farkı yok... Bir partiye filan yüklendiğimiz yok... Söylediğimiz şu... Partilerin birbirinden farkı yok... Fark olmayınca da... Durum ortada... Seçimlere, Kasım 2007 seçimlerine az kaldı... Meydanlarda, basında medyada farkı göreceğiz... Ben diyorum ki... Partilerin birbirinden farkı yok... Bir sonraki seçimler, 2010 mu olur, 2011 mi olur... Onu beklemekten başka şimdilik yapacak bir şey yok... Belki o zaman görürüz farklı bir parti...
  2. Zorlama ile kurulan bir devlet ne kadar yaşar? Zorlama ile kurulan bir devleti kurduranın amacı nedir? Zorlama ile kurulan bir devletin ona komşu olacak devletlerle ilişkileri nasıl olur? Herşeyden önce kurulacak bir devleti, neden bir başka devlet kurmak ister? Bir devleti ancak o devletin vatandaşları, insanları kurar... Bu kurma işi de niyet ister... Yürek ister... Yürek ben bir devlet kuracağım diyorsa o yürek o devleti kurar... Türkler nasıl devlet kurulur, nasıl devlet idare edilir bunu iyi bilirler... Tarihte örnekleri çok... Bir başka devletin desteği ile kurulan hiç bir devletten insanlık alemine bir yarar gelmemiştir... ABD nin amacı başka... Niyeti başka... Kuzey Irakta bir Kürdistan devleti kurmak istiyoruz diyenlerin amacı ne? Niyetleri ne? Söylemek başka şey... Kurmak başka şey... Komşuluk ilişkileri başka şey... Sana destek veren devletin uydusu olmak başka şey... Devlet olmak başka şey... Tarihin çeşitli dönemlerinde kurulmuş Kürt devletleri vardır... Hepsi de tarihte kalmıştır...
  3. özgürgerçek şurada cevap verdi: editor başlık Editör
    DEMOKRASİ ÜZERİNE... İnancımıza göre Allah insanı yarattı... İnsanoğlu yeryüzünde yaşamaya başladıktan sonra ihtiyaçlarını gidermek için aklını kullanmaya başladı... Başladı... Çünkü yaşaması gerekiyordu... Çevresini tanıdı... Araştırdı... Buldu... Çoğaldı... Mücadele... Mücadele... Yaşam için her alanda mücadele... Yıllar... Yıllar geçti... Çok çok yıllar geçti... İnsanoğlu çok çok tecrübeler yaşadı... kazandı... Ve insanoğlu çoğaldıkça çoğaldı... Yeryüzüne yayılmıştı artık... Halen merak ettiğimiz, araştırmaya çalıştığımız çok çok yıllar geçti... Çoğalan insanlar toplu halde yaşamaya başladılar... Toplu halde yaşamanın, topluluklar halinde yaşamanın da sorunları başladı. Sorunlar çözüldükçe mutlu olan insan yeni sorunları da çözmeye başladı... Sorunlar hiç bitmedi ve günümüze kadar geldi... Ve insanoğlu yaşamın sonuna kadar sorunlarını çözmeye devam edecek... Sorunlar başta yiyecek, barınma, güvenlik, beraber yaşama, fiziksel, biyolojik, sosyal ve diğer sorunlar... Bir gün geldi... Bir an geldi... İnsanoğlu yönetim denen bir sorun ile karşılaştı... O güne kadar insan özgürdü... Zaten insan özgürdü... İnsanın en önemli özelliği özgürlüğü idi... İnsanoğlu o güne kadar kendisini yönetmişti... Kendi kendi yönetmişti... Bir yönetici yoktu... Doğal olarak yaşam devam ediyordu ve yönetici diye bir ihtiyacı da yoktu... Babasından atasından gördüğünü devam ettiriyordu... Şimdi ise karşısında bir sorun... bir ihtiyaç vardı... Çok çoğalmıştı... Kalabalık olmuşlardı... Yönetim şart olmuştu... İhtiyaç olmuştu... Sorun olmuştu... Yönetim sistemi olarak insanoğlu çok çeşitli sistemler, modeller denedi... Firavunlar, derebeyler, krallar, beyler, sultanlar, padişahlar, imparatorlar, hanedanlar ve neler de neler... Yönetimi elinde tutanlar hep güç bende dediler... Ve güçlerine dayanak aradılar... Kimisi gücümü babamdan, kimisi atamdan, ama çoğu gücümü tanrıdan alıyorum dedi... Tanrıdan gücümü alıyorum diyenler kendilerini daha da güçlü hissediyorlar ve her istediklerini yapıyorladı... Böylelikle yıllar yıllar geçti... Çok çok yıllar geçti... İnsanoğlu çoğaldıkça çoğaldı... Çoğaldıkça çoğaldı... Kimi zaman insanlar, topluluklar mutlu oldu yönetimler altında... Kimi zaman mutsuz oldu... Ama çoğu zaman mutsuz oldu... İnsanoğluna yakışmayan zulümler yaşadı yönetimler altında... Ve bir gün geldi... İnsanoğlu düşünmeye başladı... Beni kim yönetiyor diye... Beni yöneten de benim gibi insanoğlu değil mi demeye başladı... Yaşamını sorguladı... Ben dedi başlangıçta kendi kendimi yönetiyordum... Ben dedi özgür insanım... Beni dedi tanrı adına yönettiğini söylüyor beni yöneten... Ama beni yaratan beni özgür bırakmıştı... Nasıl bir iş bu... Düşündü... Düşündü... Ve düşündü insanoğlu... Beni monarşi, oligarşi yönetmesin dedi... Beni firavun, kral yönetmesin dedi... Peki beni kim yönetsin? Bir yöneticiye ihtiyacım var... Ve buldu insanoğlu yöneticisini... Ben seçeceğim dedi... Ben atayacağım yöneticimi... Beğenmezsem de değiştiririm... Yıllar... yıllar boyu... İnsanoğlu, kendisinin ne şekilde bir yönetim sistemi altında yaşaması gerektiğini yaşaya yaşaya, tecrübe kazana kazana buldu... Şimdilerde adına demokrasi denilen yönetim sistemi insanoğlunun kendi kendi yönetmesi şeklinde ve seçim esası üzerine olmak üzere çok değişik şekillerden geçerek günümüze kadar geldi...
  4. Bölmek ve yönetmek İngilizlerin ve Amerikalıların genel bir politikası... Yapmak istedikleri bölmek... Yönetmek... Doğal kaynakları yönetmek... Yaşayıp göreceğiz... Ama bir önemli nokta da bizim siyasi iktidarların göstereceği duruş... Onu da göreceğiz...
  5. Bizler yapıyoruz da... Siyasi partiler, liderler, politikacılar yapmıyor... yapamıyor... yapamıyorlar... insanları bölüyor da bölüyorlar... Yangını söndüreceklerine yangına körükle gidiyorlar... Anlaşılması zor bir durum... Bizler dediğin gibi yapmaya devam edelim... Sabır ve hoşgörü ile...
  6. özgürgerçek şurada cevap verdi: yam_yam başlık Politika Bilimi
    Yazılanlar bir gerçek... Ben de bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum... Olay bir yönetim meselesi olduğuna göre sorun yönetimde... Yönetim dediğimiz kişiler seçmenler tarafından seçim dönemlerinde seçilen siyasi partilerin politikacıları... Seçimlere siyasi partiler giriyor... Siyasi partilerin liderlerinin belirlediği üyeler/politikacılar her seçim dönemi seçmene iktidara geldiği zaman neleri yapacağını söylüyor, vaatler veriyor, ve seçimi kazanrsa iktidar partisi olarak ülkeyi yönetmeye başlıyor... Bazan tek başına bir parti iktidar olurken bazan de birden fazla parti bir araya gelerek koalisyon şeklinde ülkeyi yönetiyorlar... Yönetenler seçilener yani siyasi partiler... Yönetirken öncelikli kurallar şunlar... Devletin rejimi Cumhuriyet. Rejimin siyasi yönetim sistemi/modeli ise Demokrasi... Çok partili sistem... Kuvvetler ayrılığı var... Yasama - Yürütme ve Yargı... Seçmenler seçilenlere ne diyor? Sana oyumu verdim... Bir dahaki seçim dönemine kadar benim adıma ülkemi yönet... Yetki sende... Ben patronum ve sende bana hizmet edeceksin... Bana hizmet edebilmen için memur tut, işçi tut, ne tutarsan tut bana en iyi şekilde, en verimli ve ekonomik, sağlıklı bir şekilde hizmet ver... Yasa çıkar, tüzük yap, yönetmelik yap ne yaparsan yap adaletli davan ve hizmeti sun... Sakın unutma efendi benim, patron benim... Sen bana hizmet edeceksin... Hizmette kusur etmeyesin... Ben sana bo görevi zorla vermedim, vermiyorum... Sen bu işe talip oldun... Ben ehilim dedin... Böyle böyle, şöyle şöyle hizmet edeceğim, şunları bunları yapacağım dedin... Ben senden şunu istiyorum ey siyasi parti... Beni ve ülkemin tüm vatandaşlarını mutlu et... Toplumsal mutluluğu sağlayabilmen için elinden gelen her türlü çabayı göster... Ha... bir de şunu yapmaya çalış... Bu ülkenin kurucusu Atatürk'ün hedefi neydi? Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak hedefini yakalamaya çalış... Gayret sarfet... Haydi sana kolay gelsin... Evet... Bu konuşmalar böyle olmasa da seçmenin bir demokraside seçilenlerden istedikleri bunlar... Peki ne oluyor? Tamamen tersi... Yani patron olan, efendi olan halk, vatandaş, seçmen köle durumuna geliyor... Seçilenler ise patron, efendi oluyor... Nasıl oluyor? Bilinen hikaye şöyle... Adam evladına çalış adam ol dermiş... Evlat haylaz mı haylaz... Baba söyler dururmuş... Oğlum çalış adam ol... Bir gün çocuk evden ayrılmış gitmiş... Baba bak göreceksin adam olacağım diye... Aradan uzunca yıllar geçmiş... Evlattan haber yok... Baba meraklanmış... Bizim çocuk ne yapar ne oldu diye... Baba bir gün evdeyken kapıya jandarma dayanmış... Haydi demiş seni götürüyoruz evladının yanına... Baba meraklanmış... Acaba ne oldu bizim çocuğa diye... Şehre gelmişler... Valinin konağına götürmüş jandarma babayı... Baba bir de bakmış valinin odasında oğlu karşısında durur... Baba hoşgeldin demiş evlat... Baba bak gördün mü? Vali oldum... Sen bana hep adam ol derdin... Gördünmü vali oldum... Baba bir iç çekmiş... Ah evladım demiş... Ben sana vali olamazsın demedim ki... Adam ol dedim... Hiç adam olan babasını jandarma ile karşısına getirtir mi? Evet hikaye böyle... Seçilenler, seçildikten sonra ne için seçildiklerini unutup bir başka şeyler oluyorlar... Ülkemizde son elli-altmış yıldır bu hikayedeki olay tekrarlanıp duruyor...
  7. Geçen seçimlerde seçmenler bazı partilere "dur" dedi ve meclise göndermedi. Meclise iki parti girdi. AKP ve CHP... AKP seçmenlerin diğer partilere olan tepkisi sonucu iktidar koltuğuna oturdu... Adında Adalet olan parti AKP döneminde ülkede adalet aranır oldu. Adalet mülkün temelidir duvarlarda yazılı ama adalet yok... Ülkenin durumu ortada... İki parti ile göreve başlayan mecliste şu anda yedi parti var... AKP - CHP - ANAP - DYP - HYP - SHP - GP Bunlardan sadece HYP bu dönemde kuruldu... Genel Başkanı da Yaşar Nuri Öztürk... Görünen o ki Kasım 2007 seçimlerinde HYP nin ilavesi ile eski takımlar (partiler) sahaya çıkacak... Eskiler belli... Yeni ilavenin durumu da ortada... Hani derler ya... Sıfıra sıfır elde var sıfır... Onun gibi bir şey... Gerçek olan... Kasım 2007 den fazla bir şey beklemek boşuna... Vuslat, ümitler kaldı 2010 dan sonraki bahara...
  8. Kişi olarak yapabileceğimiz güçlü bir şey yok sanırım... Bu işi halledecek olanlar siyasi iktidar ve siyasi partiler. Partilere baktığımızda... İktidarda olan AKP nin böyle bir niyeti yok gözüküyor. Şu andaki milletvekili yapısı da belli... Diğer partilere gelince... Onlarda da bir hayat yok... Kasım 2007 seçimleri bir şans olabilir mi? Görünen köy kılavuz istemez derler ama ortada görünen bir şey de yok... Galiba bir sonraki seçimleri... 2010 yılı sonrasını beklemek gerekecek...
  9. CUMHURİYETE SAHİP ÇIKIN Ülkemizdeki siyasi rejimin adı Cumhuriyet... Her nekadar bazılarının Cumhuriyetle bir sorunları var olduğu görülüyorsa da şimdilik Cumhuriyet sahipsiz değil... Bence sorun Cumhuriyet rejimin yönetim sistemi, modeli olan Demokraside... 1923 den 1938 Atatürk'ün ölümüne kadar Demokrasinin çok partili sistemin ülkede yerleşmesi için yapılan çalışmalar bir neticeye ulaşamadı... 1938-1946 yılları arası ise yine tek partili dönem olarak ve ikinci dünya savaşı sıkıntıları içinde yaşandı... Ancak 1946 da İsmet İnönü'nün gayret ve çabası ile Atatürk'ün hedefi ve niyeti olan çok partili sisteme geçilebildi. Ve 1950 de başlayan çok partili demokrasi sistemi günümüze kadar bir çok tecrübelerden geçe geçe geldi... Geldiğimiz noktada Demokrasiye bir bakarsak gördüğüm manzara şu; Demokrasiyi anladığımız gibi anlıyoruz... Demokraside siyasi partilerde lider sultası hastalığı bir kanser gibi siyasi partilerde mevcut... İşin ilginç yönü, liderler böyle bir hastalığa yakalanmadıklarını söylüyorlar... Ve yine aynı liderler lider sultası sorununu çözeceklerini söylüyorlar fakat eylem yok... Demokraside katılım sorunu var... Demokraside kontrol ve denetim diye bir şey kağıt üstünde var uygulamada yok... Demokraside sadece "benim hakkım" zihniyeti hakim... Senin hakkın, onun hakkı, onların hakkı yok... Demokraside "milli eğitim" milli olmaktan çıkmış... Demokraside "adalet" diye bir kavram unutulmuş... Adalet mülkün temelidir sadece duvarlarda yazılı... Demokraside millet efendidir yerine, milletvekili efendidir kavramı yerleşmiş... İşi uzatmadan... Demokrasi kavramı demokrasi olmaktan çıkmış... Yapılması gereken demokrasiyi rayına oturtmak... Ama nasıl? 1958 yılında o günkü iktidarın kurduğu vatan cephesi ile ülke insanlarını bölen siyasi iktidarın bilerek veya bilmeyerek yaptığı yanlışı günümüze kadar gelen diğer siyasi partiler şu şekilde veya bu şekilde devam ettirmişler... Siyasi partiler ve politikacılar bir hastalığa hemde çok tehlikeli bir hastalığa daha yakalanmış durumdalar... Ülke insanlarını bölme hastalığı... Ülke insanlarını bölüyorlar... Sağcı solcu, inanan inanmayan, senden benden, dinci dinsiz, o cepheden bu cepheden, komunist faşist,sünni alevi... Akıllarına ne gelirse o şekilde... Ne için? Oy için... Demokrasi oy uğruna raydan çıkartılmış... Önce demokrasiyi rayına oturtmak gerekiyor... Demokrasi raydan çıktığı içinde Cumhuriyete saldırıyorlar...
  10. Bir solukta iki günde okuduğum bir kitap... Dedelerimiz gerçekten birer çılgın Türk'tü... Onlar savaştılar ve Cumhuriyeti kurdular... Demokrasiyi kurdular... Bize düşen görev Cumhuriyeti ve demokrasiyi geliştirerek ve Atatürk'ün gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak hedefini gerçekleştirmek olmalı...
  11. Batılılaşmak... Batıyı yakalamak... Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak... Hepsi ayrı ayrı şeyler... Atatürk'ün gösterdiği hedef ise; çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak... İyi gördüğünüz, size uyan bir şeyi batıdan da alırsınız, başka yerden de... Aldığınız yere uymak başka, ora gibi olmak başka, bir şeyi yakalamak başka... Kendi kültürümüzü çağdaş medeniyet kültür seviyesinin üstüne çıkarmak ise bir hedef... O hedefi yakalamak ve geçmek ise bir hedef... Sanırım hedef konusunda aynı şeyi söylüyoruz...
  12. Atatürk muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı hedeflemişti. Bu hedefi göstermişti. Ne demek muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak? Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak... Çağdaş uygarlık düzeyi nerede ise, onun üstüne çıkma hedefi. Çağdaş uygarlık batıda da olur... doğuda da... Kuzeyde de... güneyde de... Nerede ise... O düzeyin üstüne çıkmak... Şimdilerde ve son elli yıldır hedef nedir? Batıyı yakalamak... Batının nesini yakalamak? Belli değil... Atatürk'ün hedefini anlamayanlar sadece bir şeyi anlıyorlar ve yapıyorlar... Batı hayranlığı... Hayranlığı brakmanın hedefin ne olduğunu anlamanın zamanı geldi de geçiyor...
  13. İşçi Partisi kendisini feshetmez... Mumcu konuşmasında hangi CHP olacağını belirtmiş... Gerçek olan; CHP, Atatürk'ün kurduğu CHP değil. CHP 12.Eylül.1980 den sonra tüm siyasi partilerle beraber kapatıldı. Şimdiki CHP, Atatürk CHP sinin mirasını harcıyor... Şimdikiler mirasyediler... Atatürk'ün CHP si hiç barajın altına düşer miydi?
  14. 1938-2007 69 yıllık ihanet ve küskün bir halk! İhanet demeyelim belki ağır gelir... Gerçek olan; Halk küskün, halk bıkkın, halk kararsız... Elinde sadece sabır ve hoşgörü kalmış...
  15. Kararsızım... Seçimler iyice yaklaşsın... Gerçek olan; Ülkenin sorunlarına çözüm üreten değil, dert üreten siyasi partiler var...
  16. Yediği yemeğin parasını ödemeyen HYP yetkilileri acaba halkın, vatandaşın hakkını nasıl ödeyecekler? Gerçek olan; Demek ki HYP nin diğerlerinden bir farkı yok...
  17. özgürgerçek şurada cevap verdi: taş duvar başlık Politika Bilimi
    Genç Partinin bu seçimlerde parasal sorunu olmayacak gibi... Hazineden gelen yardımı TV reklamlarına harcıyor. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır derler... Geçen seçimlerde de çok - bazıları uçarı ve palavra da olsa - yüzde 7 civarında oy aldı... Bu seçimler için erken propagandaya başladı... Görünen o ki yapılan anketlerde oy yüzdesinin arttığı gözüküyor... Gerçek olan ; Reklam işe yarıyor demek...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.