-
İçerik Sayısı
4.469 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
zeyynepp tarafından postalanan herşey
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
zeyynepp şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık Forum Oyunları
kelebek -
atilla han kısss...kelebek hoşgeldin canım foruma...nerelerdeydin bakem sen he
-
demekle dememek arasında kaldı o biri bence
-
gökhan özen__ağlamak sırayla
-
yok ben özlemedım :lol:
-
İştah, bir yemeğin zevkle, neşeyle ve arzu edilerek yenmesidir. Lokmayı uzun süre ağzında çeviren, çiğnemek için zaman kazanmaya çalışan, tabağındaki yemeği bir türlü bitiremeyen bir çocuk karşısında önce aklımıza fiziksel bir rahatsızlığın var olup olmadığı gelmelidir. Örneğin; yüksek ateş, kulak ağrısı, boğaz ağrısı, nefes almayı güçleştiren nezle-grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonları gibi bir rahatsızlık çocuğun sofrada nazlanmasına neden olur. Böyle durumlarda doktor kontrolünden geçirilen çocuğa, önerilen biçimde yiyecek verirken çocuğun isteklerini de dikkate almak en uygun yoldur. Hastalık sırasında çocuğu yemek yemeye zorlamanın hiçbir yararı yoktur. İştahla ilgili olarak ebeveynlerin bilmeleri gereken en önemli şey çocukların bireysel farklılıklar gösterdikleridir. Bu nedenle de başka çocuklara bakarak, onların yemek yeme davranışı ile kendi çocuğunuzun yemek yemesini kıyaslamak, çocuğunuzun daha az yediğini düşünmenize neden olabilir. Neler Yapılabilir? Bazı çocukların iştahlı bazı çocukların iştahsız olmaları pek çok nedene bağlı olabilir. Çocuğu iştahlı ya da iştahsız yapan faktörlerin başında onların iç dünyalarında yaşadıkları büyük önem taşır. Çocuğun bilinçaltına yerleşmiş bir endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlık gibi bir duygu onun iştahını kesebilir. Bu nedenle iştahsız bir çocuk için öncelikle organik bir rahatsızlığının olup olmadığı araştırılırken diğer yandan ruhsal çatışmalarının olup olmadığı, duygusal bir sorunun bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır. Bu arada çocukların iyi gıda alamadıkları için problemli olabileceklerinin yanısıra problemli oldukları için de iştahsız olabilecekleri düşünülmelidir. İştahsız çocuk karşısında neler yapılabilir? · Herşeyden önce çocuğa sofrada yemek yemesi için zor kullanılmamalıdır. Her çocuğun kendine özgü yemek yeme kapasitesi olduğundan çocuk daha fazlasını yiyemez. Çocuğun yemesi konusunda ısrarcı olunduğunda çocuk kendisine fazla gelen gıdayı çıkartılabilir. · Her çocuğun büyüme oranıyla ilgili olarak yemek yeme miktarı vardır. Örneğin, yıllar ilerledikçe başlangıçta alınan yiyecek miktarı azalabilir. Erinlik ve ergenlik döneminde ise iştah yeniden artabilir. · Yemek zamanından önce çocuğa verilen şekerlemeler, çikolatalar, cips vb abur cubur gıdalar da iştahı engelleyebilir. Ancak, çocuk acıktığında yemek zamanını beklemeden ona yemeğini vermek gerekir. Acıkan çocuğa ısrarla yemek zamanını bekletmek onun iştahının kaçmasına neden olabilir. Henüz yemeği hazır olmamış çocuğa, alması gereken gıdalardan bir miktar verilerek iştahının kaçmamasına yardımcı olunabilir. · Sofrada çocuğu olabildiğince kendi haline bırakmak ve kendisinin yemek yemesine olanak tanımak, evi kirletmemesi ve çeşitli kurallara uyması yönünde onu zorlamamak çocuğun yemek davranışına karşı daha olumlu tutum geliştirmesini kolaylaştırabilir. Bazen iştahsızlığın altında, çocuğun yemek yeme karşısında yaşadığı zorlamalar ve baskılar geliyor olabilir ve bu müdahaleler nedeniyle çocuk yeme isteğinden uzaklaşmış olabilir. · Çocuğun sofrada oyalanması ve yemeğini ağır yemesi karşısında tepki göstermemek en iyisidir. Bu arada çocukla konuşmak, hikayeler anlatmak, şakalar yapmak da onun yemek yemesini zevkli hale getirebilir. · Küçük çocukların istediği gıdaları ve onların gereksinimleri olan gıdaları bilerek tertiplenen yemek listeleri onları sağlıklı tutacaktır. Çocuğa değişik alternatifler sunmanın yanında alınması gereken gıdaları süsleyerek göze daha hoş hale getirmek, çeşitlendirmek onların istemedikleri gıdalara karşı da olumlu davranmalarına yardımcı olabilir. Amaç çocuğun çok yemek yemesi değil arzu edilen ve onun için gerekli olan gıdaların alınmasıdır. · Aile bireylerinin birbirleriyle olan ilişkilerinin de çocuğun iştahı üzerinde önemli etkisi vardır. Evde yaşanan gergin bir hava, tartışma ortamı çocukların iştahlarının kesilmesi için yeterli bir neden oluşturabilir. Yine bu bağlamda çocukların, çok sevdiği büyüklerinin üzüntülerinden de etkilendikleri ve iştahlarının kesildiği unutulmamalıdır. Bu nedenle yaşanan sıkıntı ve üzüntüleri çocuğa hissettirmemeye çalışmak önemlidir. · Bazen çocukluk kıskançlıkları da iştahı olumsuz olarak etkileyebilir. İştahsızlık sorununda bu durumun var olup olmadığı da dikkate alınmalıdır. Bazı çocuklar sürekli olarak dikkati üzerlerine çekmek istediklerinden iştahsızlık onlar için bir kazanç halini alabilir. Diğer yandan küçük bir kardeşin varlığı ve annenin onun beslenmesi ile ilgilenmesi de çocuğun yemek yemeye karşı tavır almasına ve yemeğinin anne tarafından verilmesini istemesine yol açabilir. · Anneleri ya da babaları tarafından dövülen ve sık azarlanıp eleştirilen çocuklarda da iştahsızlık görülebilir. Çocuk yemek yemeyerek büyüklerini cezalandırmak itiyor olabilir. Yemek yemediğinde anne ya da babasını üzüldüğünü gören çocuk bundan zevk alabilir ve kızdığında ebeveynlerini üzmek için bu yola başvurabilir. · Yemek sırasında olumsuz, üzücü ve rahatsız edici olaylardan söz etmek, onların yaramazlıklarını ve hoşlanmadığınız yanlarını dile getirmek, eleştirmek, ayıplamak ya da suçlamak çocukların lokmalarını boğazlarına dizebilir. Yemek sırasında rahatsız edici durum ve konuşmalardan kaçınmak gerekmektedir. · Çocuğun tabağına yiyebileceği kadar yemek koymak, bazen de azar azar yemek koyarak tabaktaki yemeğin her bitişinde çocuğu takdir etmek onun yemek yeme davranışının pekişmesine yardımcı olabilir. · Çocukların iştahlı olmalarını sağlamada bir yol da onların açık havada zaman geçirmelerini sağlamaktır. Temiz hava ve dışarıda yapılan gezinti ya da oyun çocukların iştahını artırılmasına yardımcı olabilir. · Çocuğun süt içiyor olması ve süt ile doymuş olması nedeniyle yemek yemeye fazla istekli olmadığı durumlar iştahsızlıkla karıştırılmamalıdır. Bu durumda verilen süt miktarını biraz azaltmak sorunun çözümüne yardımcı olabilir. · Yemeklerin lezzetli ve iyi pişirilmiş olmalarına özen göstermenin yanında soğuk ve aşrı sıcak olmamalarına da dikkat etmek gerekir. · Yemek sırasında yemek yeme usul ve kurallarına ilişkin uzun konuşmalar yapmamak,ikazları müşfik ve sempatik bir biçimde yapmak çocuğun yemek yemeye karşı daha olumlu davranmasını sağlayabilir. Hazırlayan: Psikolog Yüksel Demirer
-
sende hoşgeldin canım bu arada luci nerde
-
hoşgeldin luci sayfama ilk önce güzel düşüncelerin için teşekkür ederim sana topiclerde yazdıklarımın şaka olduğunu ve şakadan anladığın için saol aynı şekilde seni tanımakta güzel sen bu forumun lucisisin
-
canım ya bak geldim yine işte
-
beni mi belki vardır luci
-
kimse özlememiş beni
-
örnekleme çalışmaları
-
malikanemizin tavan arasını karıştırırken şöyle eski kara kaplı bi defter elime geçti içimden bir ses gisli cadılık sihirlerinin olduğu bir defter olmalı diyoduki yanılmışım daha önemli birşey yani bir resim buldum sen,annem,leylam,diloş,radya,spices,gece,mine ve sedoş küçüklüklerinizi buldum eeee resim tabi çok eskiydi böyle sararmıştı ama ben değişik yöntemlerle onu yeni çekilmiş gibi bir hale getirdim
-
.....::Radya::.....
zeyynepp şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
ablacım hiç artık bana pasta yapmıyosun sen ama sen hastaydın unutmuşum bende sana bol vitaminli bi meyve sepeti bırakayım afiyet olsun -
Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında çakırkeyif bir yılbaşı ertesi... kış güneşi, yanlış zamanda açmış bir bahar çiçeği gibi sıcak gülümseyip ısıtıyor tenimizi... Kimsesiz gemiler, burunlarını açık denizlere dikmiş yalpalıyorlar sahil boyunca... Miskin kediler toprakla güneş arasında mahmur... Dostlarla paylaşılan salaş bir meyhanenin ahşap masasında, 25 yılını denize vermiş Hasan Kaptan, kocaman kırmızı yanaklar ve ışıltılı gözlerle hayatı özetliyor: "Deniz, balık, güzel kadın, sağlıklı çocuklar...Hepsi bu...!" Zamanın sakin ve telaşsız aktığı bu dalga boyunda saat sorulursa bozuluyor kaptan: "O yok işte burada" diyor kızgın, "Burada gündoğumu var, günbatımı var, balık vakti var, ama saat yok..." Metropol telaşlarından hayli uzakta bir başka hayat, midye kabuğunun arasından ışıldayan bir inci tanesi gibi gülümsüyor. Neredeyse unutmaya yüz tuttuğumuz bir huzur, bizi yeni bir yılın ilk adımlarında güneşle toprak arasında yakalayıp kollarına alıyor. Tabanlarımızda topraktan yayılan ısı, kulaklarımızda denizin tuzlu sesi ve göz kapaklarımızda kış güneşinin busesi... Bir koca yılı henüz eskitmişken ve yeni bir yılı, içinde ne olduğunu kestiremediğimiz, el değmemiş bir yılbaşı hediyesi gibi paketinden çıkarmaya hazırlanırken bütün bir yaşamıyla hesaplaşmak istiyor insan... Yüzyıllık bir savaşın, sadece yılbaşlarında mola veren yorgun askerleri gibi, akrep ve yelkovanın durduğu bir su başında bilançoya oturmak istiyorsunuz. Acaba ne kadar yara aldık savaşta? Ne kadarını gösteriyor, ne kadarını gizliyoruz? Ne kadarı açık yaralarımız, ne kadarı iç kanamalarımız? Zaferler çıkarabildik mi mağlubiyetlerimizden..? Süresini ve yörüngesini bilmeden çıktığımız bu yolculuğun neresindeyiz acaba... ve daha kaç gemi var içinde olmak isterken ardından el sallayacağımız? Merak etmiyor musunuz; ne kadarı gözyaşı kalan yaşamınızın, ne kadarı kahkaha..? Geride kalan yılların ne kadarından gururlu, ne kadarından pişmansınız? Ne kadarını kurumuş sonbahar yaprakları gibi süpürüp atmak isterdiniz belleğinizden, ne kadarım saklardınız kutsal bir emanet gibi...? Yaşam terazinizde "Keşke hiç yaşamasaydım" dedikleriniz mi, hep tekrarlansın istedikleriniz mi ağır basardı? İnsana gecikmiş bir baharı çağrıştıran ılık kış güneşi altında kısa bir mola verince insan, sahile demirlemiş mahmur gemiler gibi kendini suların yalpalayışına bırakıp maziyi tartıya vurmak istiyor. Ne kaldı geriye bunca telaştan..? Avucunuzun içinden kayıveren sular gibi yitip giden yıllar geride ne tortu bırakıyor? Kendinizi bütün kazılmış siperlerinizin dışına koyup, bütün kalkanlarınızı indirdiğinizde, çırılçıplak karşısına geçtiğiniz yaşam aynasında ne görüyorsunuz? Tüketmek için bunca acele ettiğiniz takvim yapraklarına, onca hızla çevirdiğiniz akreplere, yelkovanlara, içine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz? "Ne kadarı benim hayatım..." diye soruyor musunuz; "...ne kadarını başkaları yaşamış benim yerim.ya da ben başkalarının...?" "Aynadakinin ne kadarı ben'im, ne kadarı oynadıklarım...?" Yamaçlarında gölgelerin oynaştığı kederli anılar ve ışıltılı yaş günlerinden kaçını "keşke yeniden yaşanabilseler" diyerek anımsıyorsunuz? Karlı bir dağ zirvesine ya da bir şömine alevine bakarken dalıp gittiğinizde "Neden zirvede değilim"! mi düşünüyorsunuz, "iyi ki uçuruma düşmedim"i mi...? Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında yakaladığınız bir geniş zamanda, geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasında gidip gelirken en çok ne gelirdi aklınıza...? Sizi bilmem ama ben akıbeti meçhul bir yeni yılın eşiğinde sürpriz bir kış güneşi göz kapaklarımı yalarken sadece sevgiyi düşündüm. Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine... kışın açık denizlere bakarak bekleşen kimsesiz gemilerin güvertesine; geçmiş zamanın, şimdiki zamanın ve gelecek zamanın öznesine hep sevgiyi koydum... Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen... Ve metropol haragülesinden uzakta, kocaman kırmızı yanaklarla gülümseyerek bir başka hayattan haberler veren Hasan Kaptan'ın yalancısıyım ki; ...yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllardan da geriye... Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan... ...öteki yalan... Can Dündar diloşcumm ablacım seni seviyorumm