Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

LluVia

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LluVia tarafından postalanan herşey

  1. bende seni bugün dini bölümde gördüm Ama aynen kendime yakın gördüm (XprencessX'e)
  2. neye çevirirdim acaba böle bi üyeyii Sanırııım siyah kanatlı bi meleğe
  3. Hayelcüü senü bugün imza eklemüş gördüm
  4. Rica ederim. Umarım işe yarar, çünkü ben daha denemedim
  5. LluVia şurada cevap verdi: mistik başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Teşekkür ederim Her şey aslında çok açık ve manalı, ama yanlış anlaşılmaların ve çelişkilerin sebebi yanlış düşünme
  6. LluVia şurada cevap verdi: mistik başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Allah bilir, çünkü insanların ne yaptığını izler görür! Bu yüzden bilir! Ama Allah yazdığı senaryoyu izleyen bir senarist değildir. İnsanlar, yazılmış şeyleri tıpa tıp oynayan bir kukla değildir, sınanma kavramının bi manası vardır. Kur'an'da çelişki yoktur, çelişki insanların anlayamayışıdır!
  7. burada çok yanlış ve saçma bir düşünce görüyorum. Biz inançlılar bilimi inkar etmeyiz ama, ateistler sadece bilimi kabul eder. Yani biz inanıyoruz diye cahil değiliz yani, ekolojik denge kötüye gittiğinden bazı hastalıklar ortaya çıkabilir mesela fakat yaratılışla hiç bir alakası yoktur, sonrasıysa tamamen biz insanlara kalmış bir şey söz konusudur, biz doğaya zarar verirsek, şayet ozon tabakasının kirlenmesine yol açıyorsak, getireceği zararları da biliyoruz ama kendimizi engellemiyoruz. Yani şimdi kanser niye var diye, Allah'a suç atılacaksa çok mantıksız olur. Madem bilimsel yaklaşılıyor, mantıklı yaklaşılsın lütfen'''' diye cevap yazmıştım, ama sanırım bu cevabımın sana olduğunu anlayamamışsın. Mesela tüylerden bahsetmişsin, bak görüntü olarak insanlar tüylerini aldırıyor olabilir ama istenmeyen yerlerdeki tüyler tahrişi önlemek içindir mesela koltuk altı. Yani bilimsel yaklaşıyorsan eğer mantıklı yaklaşmalısın! Bunun yaradılışın muntazamsızlığıyla bir tutman mantıksız, çünkü o tüylerin bile bilimsel olarak bir nedeni vardır. Kaşlar ve kiprikler niye, gözümüze toz girmesin diye, burnumuzdakiler hava akımını yavaşlatsın, hava ısınsın diye, ciğerlerimize soğuk gitmesin diye, kulaklarımızdakiler de yine kirleri tutsun diye. Yani insan vücudunda senin fazlalık olarak gördüklerin bilimsel olarak da bir işe yarıyor. Bilimi savunan biri gibi yazmamışsın. Ayrıca biz inançlı insanlar bilime karşı değiliz, bilimi savunan bazı insanların ateistik düşüncelerine karşıyız. Bu cahil olduğumuzu göstermez ve bilime soğuk baktığımız ve karşı çıktığımız anlamına gelmez. Bu yüzden bilimi savunarak yazacaksan eğer, mantıklı olsun lütfen.
  8. Ben şüphe etmek derken olumsuz anlamda belirtmedim, yani şüphe şüphedir. Olumludur tabi, şüphe eden biri araştırıp doğruyu bulabilir elbet ama öyleyse o an için doğruyu buluyorsa o an inanmak gerekir sadece , bilimin o kanunu değiştireceği de düşünülmeli. Yani bilim doğrudur ama sizin dediğiniz gibi şüpheyle yaklaşıldığı sürece doğru kalır. İkincisi sayın bilimselci , sizce farklılıklar olmamalı mı? Bence olmalı. Olmamasını engellemek yanlış olmaz mı? ''Herkesin farklı doğruları (gerçekleri) olursa; kargaşa olur.'' demişsin, yalnız benim dememle değil, zaten herkesin farklı doğruları vardır, herkes düşüncelerini açıklamata özgürdür. Kargaşaya neden olmamak insanların elindedir, düşüncelerini paylaşmak bunu doğru düzgün belirli sınırlar içerisinde yapmak kargaşa yaratmaz. Asıl kargaşa insanlar kendini açıklamadığı sürece olacaktır, insanlar, her insan kendini, düşüncelerini açıklama ihtiyacı duyar, bu olmadığı sürece her insan patlamaya hazır bir bombadan faksız haldedir. Yani düşüncelerimizi özgür bırakmalıyız herkese saygı duyarak ve bunu adam gibi yaparak, tartışmalıyız fakat kargaşa yaratmamalıyız. Bu senin benim, herkesin elinde olan bi şeydir. Mesela benim senin düşüncelerine saygım var ve bilmek istiyorum Saygılar.. Yoo ben değişime asla karşı değilim tabi ki bilime de. İnançlılar bilimi yok saymaz, ama ateistlerse sadece bilimi var sayarlar. Elbette bilimsel gelişmeler olmalı, olmamalı asla demiyorum. Yalnız değişim oluyorsa hiçbir şey sabit kabul edilmediği için, şüphe olmalıdır fakat, doğruluğuna inanç olmamalıdır, yalnış olduğuna inanç da olamamlıdır yani o an için kabullenilmesi gerekir. Elbette eğer bir bilimsel olay açıklanmışsa ve o an o doğru kabul edilmişse inanılır o doğruya. Şüpheyle ilgili açıklamamı bilimselciye de yaptım Yani ben sizden pek farklı bir şey söylemiyorum.. Bu arada arkadaşız tabi
  9. burada çok yanlış ve saçma bir düşünce görüyorum. Biz inançlılar bilimi inkar etmeyiz ama, ateistler sadece bilimi kabul eder. Yani biz inanıyoruz diye cahil deyiliz yani, ekolojik denge kötüye gittiğinden bazı hastalıklar ortaya çıkabilir mesela fakat yaratılışla hiç bir alakası yoktur, sonrasıysa tamamen biz insanlara kalmış bir şey söz konusudur, biz doğaya zarar verirsek, şayet ozon tabakasının kirlenmesine yol açıyorsak, getireceği zararları da biliyoruz ama kendimizi engellemiyoruz. Yani şimdi kanser niye var diye, Allah'a suç atılacaksa çok mantıksız olur. Madem bilimsel yaklaşılıyor, mantıklı yaklaşılsın lütfen. Bilim meraklıları hep şöle der; kanıt kanıt kanıt... Peki, Arap yarımadasında cahilliğin hat sınırı yaşanıyorken, kız çocukları doğar doğmaz gömülüyorken, putlara tapılıyorken, tıbbi bilgiler yokken, aynı zamanda yani cahiliye döneminde indirilen Kur'an nasıl oluyorda bir takım bilimsel bilgiler verebiliyor, haa bu arada ben 'su 100 derecede kaynar yazıyor Kur'an'da' demiyorum tabiyki. Elbette Kuran bir bilim kitabı değildir. Fakat çeşitli ayetlerinde, son derece özlü ve hikmetli bir anlatım içinde aktarılan bazı bilimsel gerçekler ancak 20. yüzyıl teknolojisi ile keşfedilmiştir. Kuran'ın indirildiği dönemde bilimsel olarak saptanması mümkün olmayan bu bilgiler günümüz insanına Kuran'ın Allah sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır. Alın kanıt işte, daha inanmayacak ne olabilir ki... Mantıksız bi düşünce yapısından başka... ''Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.'' (Zariyat Suresi, 47) *İzafiyet teorisi, Einstein Kuran'da göklerin yaratılışı hakkında bilgi verilen bir başka ayet ise şöyledir: O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30) *Gerçekten de Big Bang'in ilk anını düşündüğümüzde, evrenin tüm maddesinin tek bir noktada toplandığını görürüz. Diğer bir deyişle herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile bu noktanın içinde, birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumdadırlar. Ardından bu nokta şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrılmaktadır. Allah'ın evreni yoktan var ettiğini bir kez daha ortaya koyan Big Bang, bilimsel delillerle ispatlanan bir teoridir. Bazı bilim adamları Big Bang'e alternatifler üretmeye çalışmışlarsa da, elde edilen deliller Big Bang'in bilim dünyasında kesin bir kabul görmesiyle sonuçlanmıştır. O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4) "Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?" (Nuh Suresi, 15) Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2) *Materyalist felsefe, evrendeki ve doğadaki tüm sistemlerin kendi kendine işleyen birer makine gibi olduğu ve bunlardaki kusursuz düzen ve dengenin yaratıcısının rastlantılar olduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Ancak günümüzde, materyalizmin ve onun sözde bilimsel dayanağı olan Darwinizm'in geçersizliği, bilimsel olarak ortaya konmuş durumdadır. 20. yüzyılda birbiri ardına gelen bilimsel bulgular, hem astrofizik hem de biyoloji alanlarında, evrenin ve canlıların yaratıldığını ispatladı. Bir yandan Darwinizm'in tezleri bir bir çökerken, diğer yandan da evrenin yoktan yaratıldığını gösteren Big Bang teorisi ve maddesel dünyada büyük bir tasarım ve "hassas ayar" (fine tuning) bulunduğunu gösteren bulgular, materyalizm iddialarının asılsızlığını bir kez daha gösterdi. Kur'an'da cebelitarık boğazında akdenizin suyuyla, atlas okyanusunun suyunun birbirine karışmadığı yazılıdır, ve gerçektende öyle değil midir! Daha kanıt mı istiyorsunuz, size yetmezki! Big Bang'in patlama hızından atomların fiziksel dengelerine, dört temel kuvvetin oranlarından yıldızların simya işlemlerine, Güneş'in yaydığı ışığın cinsinden suyun akışkanlık değerine, Ay'ın Dünya'ya olan uzaklığından atmosferdeki gazların oranına, Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığından ekseninin yörüngesine olan eğimine, Dünya'nın kendi etrafındaki dönüş hızından Dünya üzerindeki okyanusların, dağların fonksiyonlarına kadar her detay bizim yaşamımız için olağanüstü derecede uygundur. Bugün bilim dünyası evrenin bu özelliklerini, "İnsani İlke" (Anthropic Principle) ve "İnce Ayar" (Fine Tuning) kavramlarıyla ifade etmektedir. Bu kavramlar, evrenin, amaçsız, başıboş, tesadüfi bir madde yığını olmadığını, aksine insan yaşamını gözeten bir amaca göre, hassas bir biçimde tasarlandığını özetlemektedir. Big Bang'in patlama hızı: ____________________ Evrenin oluşum anı olan Big Bang'de kurulan dengeler, evrenin tesadüfen oluşamayacağının göstergelerinden biridir. Avustralya'daki Adelaide Üniversitesi'nden ünlü, matematiksel fizik profesörü Paul Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda (1/1018) bile farklı olsaydı, evren ortaya çıkamazdı.12Stephen Hawking de, Zamanın Kısa Tarihi isimli eserinde evrenin genişleme hızındaki bu olağanüstü dengeyi şöyle kabul eder: Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi. Dört kuvvet: Bugün modern fiziğin kabul ettiği "dört temel kuvvet"in -yerçekimi kuvveti, elektromanyetik kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet- iletişimi ve dengesi sayesinde, evrendeki tüm fiziksel hareketler ve yapılar meydana gelir. Bu kuvvetler, birbirlerinden olağanüstü derecede farklı değerlere sahiptirler. Ünlü moleküler biyolog Michael Denton, bu kuvvetler arasındaki hassas dengeyi şöyle açıklamaktadır: Eğer yerçekimi kuvveti bir trilyon kat daha güçlü olsaydı, o zaman evren çok daha küçük bir yer olurdu ve ömrü de çok daha kısa sürerdi. Ortalama bir yıldızın kütlesi, şu anki Güneşimiz'den bir trilyon kat daha küçük olurdu ve yaşama süresi de bir yıl kadar olabilirdi. Öte yandan, eğer yerçekimi kuvveti birazcık bile daha güçsüz olsaydı, hiçbir yıldız ya da galaksi asla oluşamazdı. Diğer kuvvetler arasındaki dengeler de son derece hassastır. Eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı, o zaman evrendeki tek kararlı element hidrojen olurdu. Başka hiçbir atom olamazdı. Eğer güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvete göre birazcık bile daha güçlü olsaydı, o zaman da evrendeki tek kararlı element, çekirdeğinde iki proton bulunduran bir atom olurdu. Bu durumda evrende hiç hidrojen olmayacak ve yıldızlar ve galaksiler, eğer oluşsalar bile, şu anki yapılarından çok farklı olacaklardı. Açıkçası, eğer bu temel güçler ve değişkenler şu anda sahip oldukları değerlere tam tamına sahip olmasalar, hiçbir yıldız, süpernova, gezegen ve atom olmayacaktı. Hayat da olmayacaktı. Yerçekimi: - Eğer daha güçlü olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da yaşam için çok olumsuz olurdu. - Eğer daha zayıf olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı. Güneş'e uzaklık: - Eğer daha fazla olsaydı: Gezegen çok soğur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, gezegen buzul çağına girerdi. - Eğer daha yakın olsaydı: Gezegen kavrulur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, yaşam imkansızlaşırdı. Yerkabuğunun kalınlığı: - Eğer daha kalın olsaydı: Atmosferden yerkabuğuna çok fazla miktarda oksijen transfer edilirdi. - Eğer daha ince olsaydı: Hayatı imkansız kılacak kadar fazla sayıda volkanik hareket olurdu. Dünya'nın kendi çevresindeki dönme hızı: - Eğer daha yavaş olsaydı: Gece gündüz arası ısı farkları çok yüksek olurdu. - Eğer daha hızlı olsaydı: Atmosfer rüzgarları çok çok büyük hızlara ulaşır, kasırgalar ve tufanlar hayatı imkansızlaştırırdı. Dünya'nın manyetik alanı: - Eğer daha güçlü olsaydı: Çok sert elektromanyetik fırtınalar olurdu. - Eğer daha zayıf olsaydı: Güneş rüzgarı denilen ve Güneş'ten fırlatılan zararlı partiküllere karşı Dünya'nın koruması kalkardı. Her iki durumda da yaşam imkansız olurdu. Atmosferdeki oksijen ve azot oranı: - Eğer daha fazla olsaydı: Yaşamsal fonksiyonlar olumsuz şekilde hızlanırdı. - Eğer daha az olsaydı: Yaşamsal fonksiyonlar olumsuz şekilde yavaşlardı. Atmosferdeki karbondioksit ve su oranı: - Eğer daha fazla olsaydı: Atmosfer çok fazla ısınırdı. - Eğer daha az olsaydı: Atmosfer ısısı düşerdi. Ozon tabakasının kalınlığı: - Eğer daha fazla olsaydı: Yeryüzü ısısı çok düşerdi. - Eğer daha az olsaydı: Yeryüzü aşırı ısınır, Güneş'ten gelen zararlı ultraviole ışınlarına karşı bir koruma kalmazdı. Sismik (deprem) hareketleri: - Eğer daha fazla olsaydı: Canlılar için sürekli bir yıkım olurdu. - Eğer daha az olsaydı: Okyanus zeminindeki besinler suya karışmaz, okyanus ve deniz yaşamı dolayısıyla bütün Dünya canlıları olumsuz etkilenirdi. Dünya'nın ekseninin eğikliği: Dünyanın ekseni yörüngesine 23 derecelik bir açıyla eğim yapar. Mevsimler bu eğim sayesinde oluşur. Bu eğim şimdiki değerinden daha fazla ya da daha az olsaydı, mevsimler arasındaki sıcaklık farkı aşırı boyutlara ulaşacağından yeryüzü üzerinde dayanılmaz sıcaklıkta yazlar ve aşırı soğuk kışlar yaşanırdı. Güneş'in büyüklüğü: Güneş'in yerinde daha küçük bir yıldızın var olması, Dünya'nın aşırı derecede soğumasına, büyük bir yıldızın var olması ise Dünya'nın sıcaktan kavrulmasına neden olurdu. Ay ile Dünya arasındaki çekim etkisi: - Eğer daha fazla olsaydı: Ay'ın şiddetli çekiminin, atmosfer şartları, Dünya'nın kendi eksenindeki dönüş hızı ve okyanuslardaki gelgitler üzerinde çok sert etkileri olurdu. - Eğer daha az olsaydı: Şiddetli iklim değişikliklerine neden olurdu. Ay ile Dünya arasındaki mesafe: - Eğer biraz daha yakın olsaydı, Ay Dünya'ya çarpardı. - Eğer biraz daha uzak olsaydı Ay uzayda kaybolur giderdi. - Eğer biraz daha az yakın olsaydı, Ay'ın Dünya üzerinde meydana getirdiği gel-gitler tehlikeli boyutlarda büyürdü. Okyanus dalgaları, kıtaların alçak yerlerini kaplardı. Bunun sonucunda ortaya çıkan sürtünme okyanusların ısısını artırır ve Dünya'da yaşam için gerekli olan hassas ısı dengesi yok olurdu. - Eğer biraz daha az uzakta olsaydı, gelgit olayları azalırdı ve bu da okyanusların daha hareketsiz olmasına neden olurdu. Durgun su denizdeki hayatı tehlikeye sokar, bununla birlikte soluduğumuz havadaki oksijen oranı tehlikeye girerdi. Ve daha pek çok kanıt.... Hala kanıt istiyorsunuz! Mantıkta rastgeleye yer yoktur! Asıl mantıklı olan budur! Öyleyse bilimde herşey rastgeledir demektir bu; mesela nasıl nefes alıyoruz; rast gele, solunum sistemi mi, o da ne? (!) Kuran'da pek çok ayette kullanılan gök kelimesi tüm evreni ifade etmek için kullanıldığı gibi, Dünya göğünü ifade etmek için de kullanılır. Kelimenin bu anlamı düşünüldüğünde, Dünya göğünün, bir başka deyişle atmosferin, 7 katmandan oluştuğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Nitekim bugün Dünya atmosferinin üst üste dizilmiş farklı katmanlardan meydana geldiği bilinmektedir. Kimyasal içerik veya hava sıcaklığı ölçü alınarak yapılan tanımlamalarda, Dünya'nın atmosferi 7 katman olarak belirlenmiştir. Bugün halen 48 saatlik hava durumu tahminlerinde kullanılan ve "Limited Fine Mesh Model" (LFMII) olarak adlandırılan atmosfer modeline göre de atmosfer 7 katmandır. Modern jeolojik tanımlamalara göre atmosferin 7 katmanı şu şekilde sıralanmaktadır: 1- Troposfer 2- Stratosfer 3- Mezosfer 4- Termosfer 5- Ekzosfer 6- İyonosfer 7- Manyetosfer Bu konuyla ilgili bir diğer mucizevi yön ise Fussilet Suresi'nin 12. ayetinde geçen "Her bir göğe emrini vahyetti" ifadesinde yer almaktadır. Yani ayette Allah'ın her tabakayı belli bir görevle görevlendirdiği belirtilmektedir. İleriki bölümlerde daha detaylı inceleyeceğimiz gibi, yukarıda saydığımız tabakaların her birinin insanların ve yeryüzündeki tüm canlıların yararı açısından çok hayati görevleri vardır. Yağmurların oluşmasından zararlı ışınların engellenmesine, radyo dalgalarının yansıtılmasından göktaşlarının zararsız hale getirilmesine kadar her tabakanın kendine özgü bir işlevi bulunmaktadır. Aşağıdaki ayetler ise bize atmosferin 7 katmanının görünümü ile ilgili bilgi vermektedir: "Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?" (Nuh Suresi, 15) O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır... (Mülk Suresi, 3) Bütün bunlar kanıt işte, yoksa Hz. Muhammed sadece bütün bunları bilen çok zeki bir insan mıydı!
  10. LluVia şurada cevap verdi: mistik başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Konuyu en baştan ele alıp kendi düşüncelerime özgü bir biçimde cevap yazmak istiyorum. Dinimizde kader kavramı var ama bu kader kavramının tam bi açıklaması yok, ve bence çoğu kişi bu kader kavramını doğru bi şekilde anlayabilmiş de değil. Biz sınanmak için dünyadayız (-açıkçası ben nedenini bilmiyorum, sadece yasak meyveyi yemişiz diye mi? bu soru beni düşündüren bi sorudur ve bana pek mantıklı gelmiyor, bu konuda hiç bi sonuca ulaşamadım-) , ve hepimizin yaşayacağı bir kader vardır, ama kader sadece Allah'ın belirlediği bir yol değildir, bizi sınamak için Allah, sadece önümüze seçenekler sunar, ama aynı zamanda kaderimizi biz belirleriz, ve aynı zamanda kaderimize bizden başkaları da etki edebilir. Seçenekler derken; nasıl davranacağımızı ve ne yapacağımızı ölçebileceği iyi ve ya kötü her şey olabilir bu. Şöyle düşünelim; annemiz bize para veriyor ve git bunu nasıl harcarsan harca diyor ama eve dönünce bana ne yaptını nasıl harcadını anlatıp, hesap vereceksin diyor ve de iyi şeylere harcamamız gerektini söylüyor. İşte kader kavramı, bu basit örnekten farksız. Ve böyle düşününce şu gerçek ortaya çıkar; kader her an şekillenen ve değişebilen bir olgudur. Kelebek etkisini izlemişsinizdir bir çoğunuz; çok güzel bir kurgusu var aslında ana temasında anlatılmak istenen; bir kelebeğin kanadının titreşmesiyle bile dünyanın kaderi değişebilir ve kader sürekli hareket halinde yani değişen bi kavramdır. Ben bu saatte bu yazıyı yazıyorum ve biraz sonra ne yapacağım, nasıl davranacağım belli değil. Benim kaderim, diğer insanlara da etki edebilir; mesela canınız sıkkınken annenize bağırmamanız gerektiği halde bağırırsanız, o da size istemediği laflar edebilir, istemediği bi tartışma yaşamış olur. Yani herkesin kaderi iç içedir aslında. Ve sınanmak için buradaysak, kaderimizi sadece Allah'ın belirlediğinden söz edemeyiz.
  11. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    çok hoş yaa
  12. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    işte bu var ya buu, anneme sarılıp uyumak kadar güzel bir şey yok, içimi huzur kaplar ve çok rahatlarım, ona sarılır sarılmaz bütün sıkıntılarım uçup gider ve mışıl mışıl uykuya dalarım. En huzurla uyuduğum yerdir hala bile, halbuki kocaman oldum ama anne her zaman annedir, vaz geçilmez olan en önemli insan benim için annemdir. bu da benim için doğru bu ali için öyle aslında buna şöle diyebilirim, insanların anlamak istediği gibi anlaması beni daha çok üzüyor! Tabi bazen gerçekten yanlış anlarlar o ayrı, ama bu farklı.
  13. kötü mü dersin, ya bence kötü olduu tartışılır, hem sen demedin mi, ne olursa olsun herkese 1 kez daha şans verilmelidir mi dedin affedilmelidir mi ne, işte ondan diyorum yane sen demedin mi öle bakem! Hem bence kıskançlık aşırıya kaçılmadıı müddetçe bi yere kadar güseldir, ama azıcık dozu kaçmış kıskançlıa tahammül edemem, tartışırım ama ayrılacak kadar deilse yine ayrılmam tabüü, niye heba ediim mutluluumu, hee?
  14. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    hehe heee benüm dersanem yok küü, hem aramusda sadece 9 ay var yane bu bişi deüştürmeez çönküü aynu yıl doğmüşüz, bana ay farkuyla hava atmasana Hem ben ingültereye gideceem ve ünüversüteyü orda oküceem ve vizemü beklürem o yüsden dersane diye bi haltım zımbırtım yohtur. İstedüüm saman kalküp istedüüm saman yatürem canım nasul arzu ederse çok rahatumdur o konuda, sen hiç düşünme
  15. Sorun şu ki arkadaşım halinden gayet memnun. Belki de ben yanlış düşünüyorumdur Aslında arkadaşımın meselesi tam olarak bu değil, o herşeye iyi tarafından bakmıyor, olaylara karşı değil, insanlara karşı polyanacılık oynuyor.
  16. Bilimde birşeyler değişiyorsa, bilime körü körüne inanmak pek doğru bir davranış değildir. Öyleyse bilime de şüpheci yaklaşmak gerekir. Bu da demek olur ki bilime de şüpheci yaklaşmak gerekir. Bu da demektir ki, dünyada inanılacak bir şey yok ve her şey yanlış olabilir. (Burda felsefi bir düşünce karşımıza çıkar.) Öyleyse asıl ateizm bilime dahi inanmamak olmalıdır. Burada verdiğiniz örnek bana göre uygunsuz olmuş. Çaydanlığın içinden dev çıkartmak ve sihirli değnek konuya örtüşmüyor. Sanırım bunu öylesine söylemiş olmalısın Çünkü öyle bir şey yok. Bu bir sihirbazlık gösterisi ve ya halusinasyon değildir. Öncelikle şunu sölemeliyim; herkesin zihninde oluşan yaradan, evren, varlık kavramlarının birbirinden farklı olduğunu düşünüyorum, farklı mezhep görüşleri gibi (denebilir ki herkes bi farklı mezhep oluşturabilir aslında)... Herkesin kafasında oluşturduğu inanç farklıdır. Yani aslında demeliyim ki ben şuna inanıyorum; madde vardı diyorsunuz, önceden sadece enerji olarak ( katılıyorum ). Öyleyse, bu enerji aynı zamanda yaradan olmalı. Ve her maddede bir enerji vardır, yani her madde aslında tanrısaldır. Ve tanrı aslında enerjidir. Nasıl ki dinimizde yaradanın şeklinin olmadığından bahsediliyorsa, aynen enerji de öyledir. Benim zihnimde oluşan görüntü ve inancım budur. Ayrıca şunu demiş oluyorum, daha açık olmam gerekirse; ruh madde değildir o hep ebedi olandır deriz dinimizde. Bu demektir ki enerjimiz ruhumuzdur. Ben enerjinin biteceğine de inanmıyorum. Öldükten sonra dahi! Sadece yer değiştirir. Enerjimiz -yani ruhumuz- bedenimizde hapistir, ölünce serbest kalır. Yani insan bedeni maddedir ve geçicidir ve benim görüşüme göre asıl olan enerjidir. Asıl olan enerjiyse, o tanrıdır ve bu demektir ki ben tanrıya inanıyorum ve ondan geliyorum, ona aidim. Ama benim ve ya başkasının tanrı olduğunu asla iddaa etmiyorum burda! Ve ben sana ''dönde bi kendine bak'' derken bunları anlatmak istemiştim. İnsan ruhu ve enerji... Yine söylüyorum ki ilahi inançla bilim bütündür. Çünkü benim zihnimde bir bütün olarak yer almış bir kere. Hayatın gerçeğini ben böyle algılıyorum, ayırt edemiyorum ikisini birbirinden. Ve düşüncemin doğru olduğuna inanıyorum ve benim içimde şüphe yok Bu herkesin (inançlıların ve ateistlerin) görüşüne aykırı da olsa ben bunu savunurum, çünkü varlık ve yaradan kavramlarını düşündüğümde, zihnimde oluşan ve yer eden düşüncelerim -benim gerçeklerim- bunlardır. İsteyen istediği gibi düşünsün... Saygılar, sevgiler...
  17. Şunu sölemeliyim ki ben fikirlerimi savunuyorum gerek kendi kelimelerimle gerekse örnek vererek, gerekse alıntı yaparak. Eğer tam okursan ben dinin bilimle olan ilişkisini göstermek için, o yazıyı alıntı yaptım, yani kendi düşüncelerimi savunduğum ve aynı şekilde düşündüğüm için alıntı yaptım. Zaten alıntı yaptığım da gayet belli oluyor ki ben de belli olmasın diye uğraşmadım, kendimi tamamen açıklayabilmek için kendi düşüncelerime de yer verdim fakat alıntı yapmakta da bir sakınca görmüyorum. Saygılar..
  18. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Gelmez inşallah ben de yine uzaktan güleyim
  19. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    aslında şöyle uyuşan düşüncelerimiz de olabilir, uyuşmayan da tabii, ben ölesine yazdım onu yane espürük niyetine Ama tabe ben de kimseyi düşüncelerine göre yargılamam yargılayamamki, düşünceler olmalı tabiki, denk ve ya zıt olsun olacaktır.. Doğrusun..
  20. Aslında bitmedi çoğu kez..
  21. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Yok yaa sıkılmadım komikti
  22. LluVia şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Seninle hem aynıyız hem de çok zıt desene Ama biri olmalı di mi? İkisi de olamaz mı, mümkün mü acaba?
  23. çok hoş gerçekten
  24. evet bölgesel benim de ihtiyacım olan, ama göbek eritmek için ben günde 100 mekik çekmeye çalışıyorum, hergün çekemesem bile hiç uzun ara vermiyorum, inşallah şu ayva göbeği gidecek Bu arada istediğin diyetler bende var yollayabilirim sana
  25. Aslında vurguluyor; ZÜMER/9- “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler." BAKARA/269- “Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir.Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır.” “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.” (3/190) “İşte biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.” (30/28) HADİS-İ ŞERİFLER: “İlim elde etmek her Müslüman kadına ve erkeğe farzdır.” “İlim aramak için bir tarafa yönelen kimseye Allah,cennet yolunu kolaylaştırır.” “Muhakkak ki alimler, peygamberlerin mirasçılarıdır.” “Hikmet(ilim), mü’minin kaybolmuş malıdır,onu nerede bulursa alır.” “İlim öğrenmek,beşikten mezara kadar farzdır.” “ İLMİN YARISI, SORU SORMAKTIR.” “ Mahşerde alimin mürekkebi, şehidin kanından Mizan’da daha ağır gelir.” “ BİR SAATLİK TEFEKKÜR (HİKMETLİ DÜŞÜNÜŞ ) 60 YILLIK NAFİLE İBADETTEN DAHA HAYIRLIDIR.” “Alimin uykusu, cahilin ibadetinden daha hayırlıdır.” “İlim, Çin’de dahi olsa gidip alınız.” “Bir alim, bir konuda görüş bildirdiğinde bu yorumu doğru ise 10 sevap, yanılır ise 1 sevap alır.” _______________________________________________________________________________ Din, insanın, Allah’la olan ilişkisini açıklayan ve düzenleyen bir gelenektir. Dinin en önemli özelliği ise, bilgi kaynağının insan-ötesi, hatta madde-ötesi oluşudur. Allah’tan gelen bir bilgiye, yani vahye dayanır. Bu vahyi kabul etmenin yolu ise iman etmek, yani inanmaktır. (Bazen buradaki “inanç” kelimesinin, “hiç bir kanıt olmaksızın, körü körüne inanmak” anlamında yorumlandığına rastlayabilirsiniz. Ama aslında çoğu din, özelikle de İslamiyet, “iman” derken körü körüne inanmayı değil, akılcı kanıtlar görerek ikna olmayı kast eder.) Bilim ise, insanoğlunun herhangi inanca veya geleneğe değil, sadece deney ve gözleme dayanarak içinde yaşadığımız evreni ve onun işleyişini anlama çabasıdır. Felsefe ise, insanların dinlerin de cevap getirdiği evrenin ve hayatın anlamı, niteliği gibi sorulara salt akıl yoluyla cevap aramasıdır. Elbette belirli bir dine inananan insanların bu inancı temel alarak felsefe yapmaları mümkür; Hıristiyan veya İslam felsefesinde olduğu gibi. Ancak dinlerin bildirdiği esasları reddeden, dahası bunlara karşı çıkan felsefeler de vardır. Dikkat edilirse din, felsefe ve bilim farklı bilgi kaynaklarına dayalıdır. Dinin kaynağı vahiy, felsefenin kaynağı akıl, bilimin kaynağı ise deney ve gözlemdir. Dolayısıyla bazıları bilimin felsefe ve dinle ilişkisini tartışmaya gerek bile görmez; bunların “ayrı alanlar”da olduğunu belirtirler. Çokça tekrarlanan bir klişeye göre, bilim şeylerin “nasıl” var olduğu ile ilgilidir; din ve felsefe ise “nasıl” değil “niçin” sorusuna cevap arar… * * * Bu yaklaşıma “klişe” dedim, çünkü mesele biraz daha yakından incelenirse, aslında bilimin yolunun zaman zaman din ve felsefe ile kesiştiği görülecektir. Bu kesişmenin en bariz ortaya çıktığı alan ise, “köken” problemidir. Yani evrenin ve canlılığın kökeni… Kainatın nasıl var olduğu, yaşamın nasıl ortaya çıktığı soruları. Çünkü Kur’an-ı Kerim veya Kitabı Mukaddes gibi İlahi kitaplar bizlere suyun kaç derecede kaynadığı gibi teknik bilgiler vermezler; ama evrenin ve yaşamın Allah tarafından yaratıldığını bildirirler. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi İbrahimi dinlerin ortak temeli, felsefede “Teizm” (yani “Tanrıcılık”) olarak da bilinen bu görüştür. Teizme göre sonsuzdan beri var olan, tek bir mutlak varlık vardır. O, Allah’tır ve evreni canlıları O yaratmıştır. Teizm evrenin ve yaşamın Allah tarafından yaratıldığını savunurken, ateizm hiç bir yaratılış olmadığını, maddenin sonsuzdan beri var olduğunu ve hep var olacağını, evrenin düzeninin ve içindeki canlıların da doğa kanunlarının ve rastlantıların bir eseri olduğunu savunur. Haklısın bu konuda.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.