Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

dinazor

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    112
  • Katılım

  • Son Ziyaret

dinazor tarafından postalanan herşey

  1. güldürürken düşündürmek soğan cücüğü kadar akıldan fazlasını gerektirir o fazlalık sizde var, :)

    aydın görüşlü arkadaşım başarılar

  2. Madem çok istiyor ve kabul ediyorsunuz o zaman sizin evinizde kalsın. Biz uygun değiliz.
  3. Örneğin ilk üçüm şöyle; Başbakan halktan çiftçiye küfür ettiği için özür dilesin. Toplumsal barış için. Cumhurbaşkanımız televizyondan halkına güç veren bir konuşma yapsın. Özgüvenimizin artması için Bütün "Derin Güçler" birleşsin. Halka bunu anlatsınlar. Üzerimizdeki baskıyı atmak için.
  4. dinazor

    DERİN DEVLET !..

    "Bence erkeklerden kurulu bir örgüt derin olamaz olsa olsa dik olur. Yani Dik Devlet onu yukarı da aramak gerek. Derin devlet bence Kadınların kurduğu bir örgüttür. Onun için derindir. Kadın gibi birşey yani... anladım."
  5. Hayır ben Dinin güzel bir ahlak üretmesini, (Eğer üretmek istiyorsa) Bu ahlağın sonuçlarını o kültürün içinden gelenlerin bizlere daha iyi örnek olarak göstermelerini isterim. Güzel ahlak sahibi bir Cumhurbaşkanımız olsun isterim. Halkına küfür eden bir Cumhurbaşkanı istemediğimi/zi halkla paylaşıyorum/uz. Mizah da ürer demokrasi de. İzninizle...
  6. Karabağ sorunun çözümü yörede ki bütün halkları rahatlatacaktır. Ermeniler Karabağı nasıl aldılar?
  7. Milletin vekili nasıl ki esip gürlüyor. Çiftçiye küfür ediyor. Bu hakaret değil midir? Cumhurun kendisi en az yetmiş milyon ağıza sahip. Bi o kadar da gözü kulağı ve kafası var... Hangi birinin ağzını kapatacaksınız bizzat siz. Halkın söyleminden rahatsız olmuşsunuz. Bizler de Başbakanın bize sarf ettiği sözden rahatsız olduk. Biz halkı koruyoruz siz kimi koruyorsunuz? Siz halktan birisi değil misiniz? Biz küfürü hakkedecek bir hasat mı kaldırdık? Ektiğimiz Buğday biçtiğimiz bu mudur? Su konusunda da; Suyun kaçmayacağı yer de yok hani... Kulağa da kaçar. Boğaza da. Aşırı suyun boğaza kaçması ise boğulmaya sebep olur. Suyu bırak aksın... Niye barajlar inşaa ediyoruz? Kuraklık zamanı suyumuz olsun. Elektriğimiz olsun diye. Diyorum ki; bu su böyle boş boş akmasın bi işe yarasın. En sonun da gelip dizimizin dibine oturacaktır. Bu işin yaşlılığı da var.
  8. forumda yenisiniz, ama yazılarınızı merakla bekleyenlerden oldum, espirili ama düşündürücü harika bir uslüp, hoşgeldiniz aramıza

  9. Ateşe üferseniz harlanır. Körüklerseniz ateş güçlenir. Birazda sağdan, soldan çalı çırpı toplayıp getirirseniz. Çok güçlü ateş olur. Artık iyice ısınırsınız. Ellerinizi de ovuşturursunuz. Evet ben bütün çalı çırpıyı yaktım. Ama Halkı yakamadım. Temiz havaya çıkın, Uzun yürüyüşler yapın, Tarzınızı gözden geçirin, Acaba ben doğru mu yapıyorum diye düşünün. Çiçekler bile olumluyu olumsuzu algılıyorlar. "Lütfen siz de ben halktan biriyim. Ben halkım diyene kadar nefes alın verin". Bende aynısını yapacağım.
  10. Azıcık Hukuk ne demek? Önce o Çiftçilerden özürdilesin. Televizyondan bütün halka seslensin ve özür dilesin.
  11. Evet... Burası çok güzel bir yer, ayrıca sizinle burada buluşmak da çok güzel oldu.
  12. dinazor

    DERİN DEVLET !..

    Sevgili Dostlar; Türkiye'nin en güçlü medya baronlarından biri olan Aydın Doğan hakkında uzun zamandır yazmayı düşünüyordum. Kısmet bugüneymiş. Kelkitli bir toprak ağasının oğlu olan ve çok genç yaşta İstanbul'da zahirecilik ve ecza deposu sahipliğiyle iş hayatına başlayan Aydın Doğan bugünkü yerine nasıl yükselebildi acaba. Bunun cevapları geçmişte gizlidir. İşin gerçeği, Aydın Doğan'ın arkasındaki esas güç Koç Ailesi'dir. Vehbi Koç'un rahatlıkla kullanabileceği ve dikkat çekmeden rakiplerine çelme takabileceği bir örtüye ihtiyacı vardı, bunu da kendisinin otomobil bayilerinden birisi olan Doğan'ı önce zengin edip sonra da medya dünyasına sokarak yaptı. Doğan'ın zengin edilmesi operasyonu, diğer otomobil bayilerine üretim kısıtlı diye günde 3 araba gönderilirken Doğan'ın bayisine günde 300 araba gönderilmesiyle yapıldı. Zaten çok büyük olan araç talebini İstanbul'da tek karşılayabilen bayi haline getirilen Doğan kısa zamanda zenginleşti. Bunun ardından Milliyet'i o zamanki sahibi Ercüment Karacan'dan almak için teklif yaptı. Bu teklif gazetenin esas gücü Abdi İpekçi ve ekibi tarafından ret edildi. Bunun sebebi Abdi İpekçi' nin Doğan'ın arkasındaki gücün kim olduğunu bilmesi ve bunun peşinden neyin geleceğini tahmin etmesiydi. Abdi İpekçi 'nin direnişi yüzünden akamete uğrayan medyayı ele geçirme planı, İpekçi' nin daha sonra zavallı bir delinin üstlendiği son derece profesyonelce bir suikastla ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşti. Bugüne kadar kendilerini çok solcu görerek İpekçi suikastını "her zamanki şüphelilere" yamayanlar nedense hiçbir zaman bu suikasttan ticari yarar sağlayan odakları göremediler. Ya da görmek istemediler. Doğan'ın, Türkiye'nin bir otomotiv üretim üssü olmasını nasıl engellediğini bilir misiniz peki... Bundan yıllar önce Japon Mazda firması Türkiye'de bir fabrika açmaya niyetlendi. Bize tam bir teknoloji aktarımı yapacak ve bir süre sonra üretimi tamamen bize bırakacaktı. O dönemde Koçlar tenekeden İtalyan arabalarına kuş isimleri verip bizlere satmakla meşguldü. Bu proje için Halis Toprak seçildi. Bir Japon heyeti gerekli görüşmeleri yapmak için Türkiye'ye geldi. Bu sırada Doğan'ın ekipleri haberi almış ve Japonların peşine düşmüştü. Türkiye'de Toprak Holding'in Japonlarla fabrika kuracağı haberini hemen Koçlara yetiştirdiler. Sonra bir anda Milliyet gazetesinde Toprak Holding'in bir firması hakkında vergi yolsuzluğu iddiaları başladı ve devlet göreve davet edildi. Piyasaya da birileri Toprağın firmasının zor durumda olduğu haberini yayıyordu. Kısa sürede panikleyen müşteriler alacaklarını hemen isteyince firma cidden krize girdi ve anında görev başına koşan maliye tarafından el konuldu. Bu olaylardan sonra Toprak Japonlarla ilişkisini kesti ve aynı anda Milliyet'in haberleri de duruverdi. Bizlerde tenekeden yapılma arabalara binmeye devam ettik. Japonların ikinci bir girişimi de ünlü bir işadamımızın kardeşinin öldürülmesiyle kesilmiştir bilenler bilir. Sayın Doğan'ın ülkemize ettiği en büyük "hizmetlerden" biri de AKP hükümetini başa getirmesidir. Bunun için Amerika destekli ve birden fazla grubun ortaklaşa hareket ettiği bir komplo kuruldu. Komplonun diğer faaliyetleri sonucu ekonomik kriz yaratılmış, hükümet sallantıya alınmış ve başbakanın sağlık durumu hakkında halk paniğe sevk edilmişti. Seçim kelimesi kamuoyunun kafasına itinayla yerleştirildi. Fakat suni ekonomik kriz ve ardından gelen Derviş önlemleri sayesinde bu seçimin iktidar partileri için felaket olacağı gün gibi ortadaydı. Biraz daha beklenmesi ve halka olanların tam olarak açıklanıp alınan ekonomik tedbirlerin etkisinin kamuoyuna yansımasının sağlanması gerekiyordu. Bunu bilen hükümet üyeleri normal seçim tarihine kadar beklemeyi uygun gördüler. Normal şartlarda AKP ve Erdoğan'ın tek başına iktidara gelmesi imkânsızdı ama Amerika'nın Irak işgali ve Kıbrıs gibi meseleler bekleyemezdi. Amerika ve Avrupa'yla uyumlu bir hükümetin acilen iş başına getirilmesi gerekiyordu. Eğer bu sağlanamazsa en azından iktidarın MHP kanadı tasfiye edilmeliydi, çünkü DSP içine malum kişiler zaten sızmıştı ve gerektiği zaman partiyi yönlendirecek güce sahiptiler. Tam bu aşamada Doğan müthiş bir plan kurdu. MHP dışındaki bazı partilerin liderleri ve DSP içindeki kliğin başı olan Hüsamettin Özkan Almanya'ya gazete tesisi açılışı bahanesiyle çağrıldı. Plana göre burada MHP'nin dışlanacağı ve siyaseten etkisiz hale getirileceği alternatif bir hükümet kurulacak veya bu toplantının verdiği mesajla MHP seçime zorlanacaktı. MHP'nin bir üçüncü seçeneği yoktu ve her iki seçenekte de sonuçta kaybedecekti. Hepinizin bildiği gibi bu toplantıdan sonra MHP seçime gitme kararı aldı ve vuruşarak çekilme yolunu seçti. Seçimlerde Doğan medyası önceden hazırlanmış psikolojik harekât planıyla AKP dışındaki tüm partileri yıpratarak bugünkü hükümetin yolunu açtı. Sayın Aydın Doğanın eski "iyiliklerini" anlattıktan sonra gelelim son iyiliğine. Aydın Doğan bu günlerde de Avrupa Birliğiyle ortak olarak Kıbrıs, Amerika ve İsrail'le birlikte de Güneydoğu Anadolu projesi üzerinde çalışıyor. Bu operasyonlar la ilgili olarak Doğan Vakfı kullanılmakta. Doğan Vakfı bu iş için Amerika Washington'da "Hasna" isimli bir dernek kurdu. Bu derneğin Internet adresi www.hasna.org. Bu derneğin başında Nevzer Gülümser Stacey adında karışık bir = şahsiyet bulunuyor. Derneğin ilk amacı Kıbrıs'ta Avrupa Birliği politikasına uygun bir şekilde iki kesimli ve Rum hakimiyetine dayalı bir devlet kurmak. Bu amaçla her ay onlarca Kıbrıs Türkü gazeteci ve yazar Amerika'ya gönderilerek burada yağlı ballı geziler ve Rum tezlerini anlatan kurslara tabii tutuluyorlar. Derneğin çıkardığı "Hasna Journal" isimli gazete de her sayısında Denktaş ve Kıbrıslı Türk milliyetçileri aleyhine türlü karalama ve küfür kampanyaları düzenliyor. Hasna'nın diğer bir ilgi alanı da GAP bölgesi. Burada sulama projeleri kapsamında İsrail'le işbirliği içinde Kibutzlar açılması ve bölge halkının kendi kendini yönetmesi kapsamlı çalışmaları var. Doğan Vakfı'nın destek olarak avuç dolusu para verdiği bir diğer dernek de Technology for Peace (Barış için teknoloji) kuruluşu. Internet adresi www.tech4peace.org olan bu kurumun başında nöroloji doktoru Yannis Lauris isimli Rum istihbaratıyla ilişkili bir Rum bulunmakta. Sayın Doğan'ın vakıf ve hayır faaliyeti adına giriştiği işler ne kadar ilginç değil mi? Sayın Doğan'ın ülkemize "geçmişte" yaptığı iyilikler için 1999 senesinde Devlet üstün hizmet madalyası aldığını göz önüne alırsak. Bu son faaliyetleri içinde Avrupa'dan "Legion de Honeur" ve Amerika'dan "Medal of Freedom" alacağını da tahmin edebiliriz. Keyifleri biraz bozduysam kusura bakmayın. Sevgilerimle Bana elektronik posta olarak geldi sizlerle paylaşmak istedim eğer daha detaylı bilgi sahibi olan arkadaşlar varsa lütfen düşüncelerini belirtsinler... Not; Derin devletin derinliklerine giden Otoban, Çevre yolu, Viyadükler üzerinde, Kaç zamandır ne kadar insan kaza sonucu ölmüştür? Trafik kazası süsü verilmiş bu olaylarda hiç mi otomobilin suçu yoktur? Bazıları vebal der hani... Aydınlar bu konuya nasıl bakarlar? Bilimselciler bu konuda ne derler? Bunlar birer test sürüşümüydü? Bilim kurbanları... (aydın doğan'lar böyle ise körleri nasıl acaba.) Koç'lar gibi Aydın'larda Derin Devlettir. Onlara giden yollarda dikenlidir. En azından lastikleri patlasın hesabı. Onun için patikadan gidelim. Asfalt paralı zaten... Lastik de öyle. Devletimiz; Halkımızın Gövdesidir (Kafası dahil). Biz ne kadar derinsek o da okadar derindir. Avrupalı birileri Türkler geçikmiş bir Millettir demiş. Bu söz onların bizi kendi gibi sandıklarını gösterir. Hamız ya... Hem hamız hem de acur Evet! Erken gelenleri gördük önden yer kapmışlar. Kara kıtayı yiyorlar(seyrediyorlar)... (Nereye geç kaldık yahu? Asıl siz nerelerde geziyorsunuz? Hangi çağdasınız? İleri bir çağ da mı yoksa?.. Batı medeniyeti çocuk po*nosunu yok etsin. Alkışlayalım. AB'ye girelim.) Ben de diyorum ki; Arkadaşlar Avrupa diye bir yer hiç olmadı, Hep ham kaldı... Nasıl ki Kur'an Arapları akıllı yapmaya yetmediyse, Rönesans'da Avrupalıyı Ortaçağ'dan kurtaramadı. Bir de Vatikan'da Papa diye bir adam Allahı temsil ediyor. Daha ne olsun... Avrupalılar uyudular. Hala uyuyor ve uyutuluyorlar... Biz de acımızdan kafayı yedik... Kafa bitti artık. Doldur bakalım o kafanın içini şimdi... Özellikle aydınlar bilgilerini gözden geçirsinler. Hangi boyuttayız. En azından bizim çocuklar oyuna gelmesin. Aydın deyince, aklıma Aydın Doğan'lar gelmesin isterim. Koç deyince aklıma koçlar gelsin isterim. Koçlar gibi hızlı trenle donatsınlar. Yurdumuzu. Metro yapsınlar da parasını verelim.(Halk bunları; canıyla, parasıyla yıllarca ödedi aslında.) 500 km İstanbul'a 500 km Ankara'ya Atatürk'e makyaj yapmasınlar (Koç'da sarışın mavi gözlü ama halkçı mı acaba?..) O kadar derin iseler bunu hissederler. Karabağ sorununu çözsünler de üzüm yiyelim. Kafamı buldum...
  13. KeskinKaleme; Mutluluk duydum sağol'un Evet bulunduğumuz noktadan vücudun iç ve dış bütün organlarını görmek mümkün. İnsanları davet ettiğimiz nokta da tam bu noktadır. Ancak bilinmelidir ki; Buradan paracıklar görünmüyor. Yani Bu nokta parasal doğru değil. Manzara güzel. Umarım kalemin biyerime batmaz. Ben zaten tarih öncesiyim. Zararım olmaz sana.
  14. Halkın gücü, Doğru söz, çelik-çomak. Hepimiz doğru yerde olmak konusunda çabalıyoruz. Doğru yerde olmak için son ona kadar bekleyip karar vermek gereksiz. Ne Mutlu bana demek; Ben sonradan Türk oldum. Annem Türk, Babam Türk ama ben sonradan Türk oldum, ne demek? Annen Türk değil Baban Türk; Ama, Türk'üm dedin. Ne Mutlu sana Baban Türk değil Annen Türk; Türk'üm dedin, Ne mutlu sana. İkiside Türk değil; derdimizi anladın sevdin bizi, Ne Mutlu sana. Ve de bir Türkle evlendin... O zaman kolay gelsin sana.
  15. Gülmekten kırıldım... Ömrünüz uzun olsun. Efendim. Benzetmeler harika olmuş.
  16. Cyrano da güvensin artık halka biz şuursuz bir grup değiliz. Bırak halk önünde her bir kişi kendi hesabını versin. Dürüstlük hepimizi kurtarır.
  17. Bence konu Cumhurbaşkanlığı değil. Çünkü Cumhurbaşkanlığı konusu Cumhuriyetle ilgilidir. Konu Saltanat, Hilafet ve Padişah konusudur. Tartışma bu eksendedir. Evet Sultan Tayyip mi olsun yoksa Arınç mı? Zaten Cumhuriyet konusuda Cumhuriyetçilerin savunduğu bir konu. Öyleyse Cumhuriyetçiler başının çaresine baksın. Alsınlar Halklarını da gitsinler!.. Bu Saltanatçılar gerçekte kaç adet oyla hükümet oldular da Cumhurbaşkanı olacaklar? Her nereye gidiyorlarsa güle güle gitsinler.
  18. Ben bir bilim adamı yada aydın kişi değilim. Ama bilirim ki cama taş atarsam cam kırılır. Yoka var dersem yalan olur. Bilirim ki cücük kadar beynimle. Kıt kanaat bilgimle. İftira atarsam. İnsanlığa sığmaz. Katliam diyen ne olsun? Belgeleriyle kanıtlanması talebimizdir. Gerekeni yapsınlar. Eğitim sistemimizin yarattığı hoyrat aydın modelini nasıl korumamızı bekliyorsunuz ki. Bu örnek aydın modellerinin yerine, hızla güzelleriyle değiştirilmesi yüreğime su serper. İftfracılara ne denir ki? Onları kimler savunsun? Etik denen konu. Tam Bilimselcilere ne anlam ifade ediyor sormalı? Demokrasi iftiraya karşı nasıl bir önlem düşünür? Önlem düşünmez de yüceltir yüceltir sonra da yüksekten aşağı mı bırakır. Geciken adalet insan ömrünü kısaltır mı? Bu da bir ceza mıdır? Bilim için her yol Roma ise... (Bilim için sınır yok deniyorsa) Bu savaş halidir. İnsana karşıdır bu savaş. Değilse Bilim bir siyasettir. Siyasette zaten bir yalan. Kar hesabı, Kanlı oyun. Kanlı olduğu kesindir. Dedim ya beynim soğanın cücüğü kadar. Aklım almıyor. Akıllılar kusura bakmasın. Diğerleri zaten benden.
  19. "Nutuk" Gerçek ders kitabı niteliğindedir. Gerçek hayat bilgisi. Net gerçeklik. Öğretici yoldan, yol yordam kitabıdır. Bay Bozanın fikirlerini yanına koyduğunuzda, Bay Bozanın fikri portresini net şekilde görürsünüz. Bay Bozan Fikriyatı nedir? Amacı nedir? Daha bir netleşir. Commandante; "Çelakıl'ın" yaptığına eş bir çalışmayla ne yapılmak istendiğine dikkat etmek gerekiyor derim. Nutuk, gerçekliğiyle kavranırsa yeterlidir. Bu esrarengizleştirme operasyonu aklın yollarını tıkar diye düşünüyorum.
  20. Evini, Akrabayı, Akbabayı, Annesini, Babasını, Karısını, Kocasını, Dedesini, Ninesini, Teyzesini, Dayısını, Halasını, Amcasını, Kızını, Oğlunu, Yiğenini, Torununu, Konusunu, Komşusunu, Büyüğünü, Küçüğünü, İnsanı, Hakkı, Halkı, Emeği, Saygıyı, Sevgiyi, Sağını, Solunu, Ayı, Güneşi, Sazı, Sözü, Türkü, Türküyü, Bağı, Bahçeyi, Börtüyü, Böcüğü, Geceyi, Gündüzü, Denizi, Irmağı, Vatanı, Toprağı, Devleti, Sancağı, Askeri, Sivili, İşçiyi, Memuru, İşsizi, Güçsüzü, Dostu, Düşmanı, Hesabı, Kitabı, Derdi, Dermanı, Yalanı, Doğruyu, Özünü, Sözünü, Elini, Belini, Dilini, İmanını bilmeyen kendini ne bilir? İnsanı bunlardan ayırırsak geriye ne kalır? Ne konuştuğunu bilmeyen bir şey. Ki ona aydın mı deriz? Bütün renkler biziz. Hain denilen bilerek karartandır. Öğrenmenin'de yaşı yok. İyi bellememişlere sözüm. Ayrıca bir hata yaptıysam düzeltirim. Gerçekler hatalarımızı kapımıza getirir bırakır. Ya alırız bakarız. ya kabul etmeyiz ya komşunun kapısına itekleriz yada bönleşiriz. Aydın (Sahtelerini hedef alıyorum) pervasızlığına dikkat çekmek istiyorum. Şımartılmış soslu, hesapsızlık dehası, Örneklerini, isimlerini saymak, sıralamak amacım değil. Bir çoğunda Rönesans-Modern-Post Modern aşağılanmışlığı, kaçırılmış trenler sendromu ve halkı kötüleme rahatlığı. Değerlerimizi yok sayma, kakma-yerme hastalığı. Yersizlik, yurtsuzluk. Oraya gitse olmaz burada kalsa tutmaz. Hepimiz bunlardan rahatsız oluyoruz. Bu sahtekarların çoğu halkı tanımazlar. İki gün halkla yan yana duramazlar. Çoğunun Anadoludan korktuğu da gerçektir. Ev kuşudur çoğu. Evet evden erişebileceği kadarına sahiptir onlar. Devrimcilikleri halkçılığa kadar gelememiştir henüz. Halkı geçmeden de aydın olunmaz. Ölümü-Dirimi, Halkın ağız kokusu, Osuruğu farklı mı, Salyası akar mı? Ya gülüşü... Ya da iskelet yapısı. Evet İskeleti daha başka, Sağlam ve kemikli az. Halk nasıl bakıyor, gözü yok herşeyi görüyor... Belki görürler halkı birgün ve katıla katıla... Tamam.
  21. Üç kişi gelecek... Bütün evi duman edecek... Kalemi eline alacak ve allah ne verdiyse yazacak. Yok böyle ucuz edebiyat. Elbette herşeyin bir bedeli var. Bu topraklarda yaşamış, yaşayan hiç mi aydın çıkmadı da, bu üçü çıkacak bizi aydınlatacak. Bazıları Aydınlık olsun diye oynadığı kibritle evi ateşe verecek. Eeee, sonra da korkudan altına sızdıracak. Hiç mi adam görmedik. Çelebinin sakalı var ancak keçi değil. Bu kişiler yerine, evi ateşe vermeden fikirlerini ifade edebilen, akıllı insanlara bakalım. Onlar ki halkın arasında onurlu bir duruşa sahiptirler. Başları dik, alınları açık kişilerdir. Geçmiş olayları akıl süzgecinden geçirmiş bu kişiler; Geçmişin acılarından kendilerine maaş bağlamamışlardır. Düşmanlık tohumlarını bizlere verip, mazlumu oynamamışlardır. Onlar barışın ve bilincin insanlarıdır. Onlar ne dini alet ettiler ne de parayı barışa tercih ettiler. Onları seviyorum. Alkışlıyorum. Yüceltiyorum. Kelimeleri kılıç yapacaksın sonra bu kelimeleri *****in eline vereceksin. O da gelip beni dağlayacak. Sen aydın olacaksın. Mahalle aydınlanacak. Ev kül olacak. "'Madrabazlar Sirki" sürekli gösterimde.
  22. Madde yok ise Ahlak oluşur mu? Ahlak yok ise Allah var mı? Maddeyi yok sayarsak. Yada ona sadece algı dersek. Algıda yanılmanın büyüğü bu olmaz mı... Tanrı Maddesiz yoktur. Onun varlığının delilidir bu. Sadece algı diyenlere sözüm; İslamiyet, Hristiyanlık,Musevilik Tanrıyı sanal hale getirmiş olur böylece. Bir hayal ürünü, Bir algıdan ibaret, Allah. Bu onu yok eder. Bir rüyaya dönüştürür. Asıl dikkat edilmesi gereken de budur. Çünkü bu tamamen akılsız başların kötülüğü olsa gerektir. Doğrudan bizi ******lık batağına götürür. Tanrının verdiği beyin sayesinde akıllıyız ki; akıl algıdır. Hatalı işleri görebiliyoruz. Gerçek de "Allahı" inkar edenleri kavrayabiliyoruz.
  23. Bu konunun, aramızda bir tartışma yaratacağını tahmin etmiyorum. Çünkü Tarih Bilgisi, Coğrafya, Dil Bilgisi, Din Bilgisi, Ahlak Bilgisi...vs, gibi bilgiler Sosyal beslenme ihtiyacını da giderir. Mu olayı da Bir Mit' tir. İlginç bir konudur. Bu konudan nifak çıkartmak boş işlerle uğraşmaktır. Türk'ün Anavatanı Dünyadır. Ocağı nereye kurmuşsa orada oturur ve yaşar. Evlenir, çoluk çocuğa karışır. Bütün ırkları sever. Yabancılık çekmez. Bütün insanlarla kaynaşabilir. O tam bir dünyalıdır. Özlem duyduğu yer ise, Orada da biz varız. Buyursun gelsin... Hal böyleyken böyle...
  24. Bu mesajın için de bir çekiç var. Bunu gördün mü? Gördüysen al. Aldıysan Monitörüne vur. Vurduysan ne oldu. Hiç birşey olmadımı? Neden acaba...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.