Her yaşın bir güzelliği var taurus, biz bayanlar daha mı şanslıyız ne, hemen boyalar imdadımıza yetişiyor..erkekler azıcık şanssız bu konuda, gerçi şimdi erkekler de boyatıyor ama herkes değil tabi ki..
Kendini ispatlama yöntemin gayet muzırmış bu arada:D ama akıllıca , kesin sonuç..
En çok hatırımda kalan şeylerden birisi, o zaman el arabalarında oyuncak falan satılırdı mahalle aralarında..Bir zaman böyle küçük tahta bir kafeste oyuncak bir kuş bayağı revaçta...Ama çekiliş yapılıyor kazanırsan senin.. Ben bu uğurda elimde ki tüm parayı bitirmiş yinede o kuşu kazanamamıştım, o kadar üzüldüm ki adamcağızda dayanamadı bana tamam seni kazandı sayıyorum diye verdi bir tane kafes.. Eve geldim hoplaya zıplaya annemden bir azar,bu kuş uğruna mı tükettin tüm harçlığını diye.. Ama azar falan boşa idi, gözüm hep kafeste içimde bir mutluluk, o artık benimdi....
Sonra macun şeker faslı, sokağımızda oturan bir komşu yapıp satıyordı şekeri, ama daha satışa çıkmadan biz yolunu kesip tüm renklerden çubuğa sardırıp afiyetle yiyorduk.. Az para çok şeker, ama olsun o kadar komşu hakkı denen bişey vardı eskiden...
Daha sonra aklıma çocukken izlediğim bahçe sinemaları geldi...Sinemada çalıştığı için çevre tarafından Sinemacı Mehmet ismiyle hitap edilen, aynı sokakta oturduğumuz bir komşumuz daha vardı. Arada çalıştığı sinemadan bir film makinası getirirdi.Sonra bahçesi en geniş olan komşuya bu makina kurulur,duvara da iki kocaman beyaz çarşaf asılırdı..Sinemacı Mehmet Amca bu hazırlıkları yaparken biz de bulabildiğimiz sandalyeleri bahçeye dizer,sonra da en önden yer kapmaya çalışırdık Film başlar,herkes büyük bir heyecanla izlemeye başlardı.Arada film kopar;bizim aaaa noldu ki . olur mu ya serzenişleri arasında Mehmet Amca tamirata uğraşırdı..Ve mutlu son..Film bıraktığımız yerin az öncesinden tekrar başlar,biz de aynı heyecanla izlemeye devam ederdik.Aslında evde televizyon da vardı ,yakında sinemada...Ama Sinemacı Mehmet Amca'nın filmleri bir başka güzeldi...