Zıplanacak içerik

onur0226

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

onur0226 tarafından postalanan herşey

  1. bana göre bir insanın özel hayatının detaylarının tartışılması yanlış... bizzat kişinin kendi özel hayatını köşesine taşıması da bizi bağlamamalı... önemsememiz gerekir anlamına gelmemeli...
  2. neyi eleştirdiğini anlamadım... benim bu yaşta yapamadıkşlarımı adam o yaşta yapıyor diye mi eleştiriyorsun...ohhh artık yapamayacak diye seviniyor musun? magazin programında mı duydun bunları yoksa bizzat araştırdın mı? bunu bu forumda paylaşmanın hiçbir mantığı yok.... gereksiz...amaçsız...
  3. onur0226 şurada cevap verdi: mahoni başlık Politika Bilimi
    görüşünüze katılıyorum ... ancak bu durum yine de seçim sistemindeki olumsuzlukları eleştirmemizi engellememeli... saygılar...
  4. mutasyona uğramış gibiler... belki çizgi filmleri yapılır...
  5. fazla havada olurmuş fransızların burunları ders olmuş kendini bilmezlere....
  6. onur0226 şurada cevap verdi: Kuşçubaşı Eşref başlık Türk Tarihi
    israil geçmişteki arap-israil savaşlarının ardından kurulduğu güne nazaran topraklarını çok genişletmiştir.israili haritadan silmeye kararlı araplar,bu yeni durumu kabullnememiştir.israilin işgal ettiği bu yeni bölgelerden çekilmesini istemektedirler... ancak israil bunu reddetmektedir.çünkü bu bölgeler ,hem israil için stratejik önem arzederken (golan tepeleri gibi ülke savunması için önemli mevkiler vs.) hem de araplarla anlaşmaya varılması konusunda kendisi için bir koz teşkil etmektedir.şöyle ki:israil bu topraklardan çekilirse araplar ile israil arasındaki yeni sorun ,israilin bu bölgedeki varlığına indirgenecektir...yani israilin meşruluğu sorununa... israil ile araplar arasındaki mücadele bugün filistin ve hizbullah yoluyla sürmektedir... arap devletleri de bu grupları israil e karşı desteklemektedirler....yani bölgedeki sorun devam ettiği sürece silahlı mücadeleler de her zaman olacaktır...yani bölgede savaş süreklidir... olaya bu açıdan bakıldığında durum israil için birebir güvenlilk sorunudur...toprakları karşısındaki güçlerin füzeler yoluyla yerle bir edibileceği kadar küçük yüzölçümüne sahiptir vs...bu nedenle lübnan sorunu çıkmıştır...israil lübnanın güney bölgesinin askerden vs. arındırılmasını istemektedir vs.. olaya bu açıdan bakılkdığında israilin neden kamuoyu tepkisini,bm kararlarını önemsemediği anlaşılır...birinci olarak mücadeleye mecburdur...ikinci olarak arkasında amerika gibi bir güç olduğu sürece geriye kalanların ne dediğinini de bir önemi yoktur..amerika da israili boş yere desteklememektedir...örneğin beyrut limanı ortadoğunun akdenize açılan kapısıdır ve amerika israil yoluyla burayı kontrol etmelidir vs.... olaya amerika açısından bakarsak ortadoğu yeraltı kaynakları vasıtasıyla başkalarına bırakılamayacak denli önemlidir amerika için...ırak,dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülkesidir..iran rusyadan sonra dünyanın en büyük ikinci doğalgaz rezervine sahip ülksesidir vs...bunlar gözönünde tutulmalıdır...bunun yanında ortadoğunun amerika için rusya ve çin e yönelik bir baskı unsuru olduğu ve amerikanın ortadoğu sorununu halletmeden orta asyaya geçemeyeceği de gözönüne alınmalıdır... amerika ıraktan çıkamaz çünkü yoğun şii nüfusu nedeniyle burası iranın etkisine son derece açıktır....iran ırak ı etkisi altına alırsa bundan doğacak rüzgardan yararlanarak diğer şii nüfuslar yoluyla ortadoğuda etki alanını genişletecektir...iran rusya çin üçgeni amerikanın dünya imparatorluğu fikrinden vaz geçmesi,kabuğuna çekilmesi demektir...orta asya ve orta doğunun yeraltı kaynakları ve asya pazarı amerikanın kontrolünden çıkacak ve amerikaya karşı kullanılabilcektir.. yani sorun kamuoyu sorunundan çok çok ötedir...amerikada demokrat partinin, savaşı değil savaş yönteminhi ve bush un politikalarını eleştirmeleri bu yüzdendir.bu amerika için parti politikası değil,ülke politikasıdır...yani ne olursa olsun dünya kamuoyu amerikanın haklılığına ikna edilecektir... toparlarsak,amerika için bu durum hayati önemdedir...başka zamana erteleyerek ortralığı boş bırakma şansı yoktur....çekilirse kamuoyu baskısından ötürü değil,sorunu halledemeyeceğini anlayacağından çekilecektir... saygılar
  7. onur0226 şurada cevap verdi: mahoni başlık Politika Bilimi
    muhalefet tayyip erdoğanın cumhurbaşkanlığı konusuyla eşinin türbanını halkın gözünde bağdaştırmaya çalışıyor...bence tayyip erdoğan cumhurbaşkanı olursa muhalefet bu konuyu daha da çok kaşıyacak....durumu bir rejim sorunu gibi göstermeye kalkacaklar....muhalefeti artıracaklar...bu sayede muhalefet inisiyatifi eline alacak...statüko bu sayede korunmaya çalışılacak....tayyip erdoğanın statükonun dışına çıkması engellenecek... bu durumda bana göre tayyip erdoğan bu riski göze alamaz.başka birinin cumhurbaşkanlığını önerecek.... bu açıdan bakıldığında türban sorununu muhalefet de gayet iyi kullanıyor....siyasete alet ediyor...olan da türbanlılara oluyor ...
  8. onur0226 şurada cevap verdi: Kuşçubaşı Eşref başlık Türk Tarihi
    sayın kuşçubaşı eşref ''londra konferansı(23 şubat-12 mart 1921) önemli sonuçlarından biri,itilaf devletleri arasında görüş ayrılığını ortaya çıkarmış olmasıydı.italyanın içi kaynıyordu ve italyan hükümeti anadolu macerasında biran önce yakasını kurtarmaya çalışıyordu.nitekim,yunanlılara karşı ikinci inönü zaferinin kazanılması üzerine ,haziran ayından itibaren anadoludaki kuvvetlerini çekmeye başlamışlardır. aynı şey fransa için de ortaya çıkmıştır...fransanın bu sıradaki esas davası almanyadan duyduğu korku dolayısıyla güvenlik tedbirlerini biran önce kurmaktı.ankara hükümetinin gücü ise hergün biraz daha kesin birşekilde ortaya çıkıyordu.ankara hükümeti bekir sami anlaşmalarını açıkça reddetmekten çekinmemişti.üstelik londra konferansının sonuçsuzluğu üzerine yunanlılar ,milli hükümete savaş alanında kesin bir darbe indirmek için harekete geçmişlerdi.30 mart-1 nisan 1921 de inönündeki türk cephesine karşı yeniden taarruz ederek ikinci defa yenilmişlerdi.2.inönü zaferi fransızların milli mücadeleye karşı politikalarında dönüm noktası oldu.....fransa tbmm hükümeti ile 20 ekim 1921 de ankara itilafnamesini imzaladı.bu anlaşma ile türkiye büyük millet meclisi ile fransa arasında savaş hali resmen sona eriyordu.'' kaynak:fahir armaoğlu:20.yüzyıl siyasi tarihi... görüldüğü gibi fransa ve italyanın iç meseleleri ve güvenlik öncelikleri yüzünden bu savaşı sürdürmelerinin olanağı yoktur..bu iki devletin çekilmesinin ardından geriye ingiltere ve yunanistan kalmıştır.ingiltere büyük bir savaştan yeni çıkmıştı...savaşın olumsuz etkileriyle karşı karşıyaydı...kamuoyu km lerce uzaktaki böyle bir savaşın devamını gereksiz buluyordu...savaş sona ersin istiyordu...ayrıca dünya kamuoyunda türkiyeye karşı bir sempati oluşmaya başlamıştı..mücadelemiz haklı görülüyordu....ingilterenin de bunu göz ardı ederek savaşa devam etmesi beklenemez...ingilterenin de büyük zafer in ardından topraklarımızdan çekilmesi yunanistanın da bertaraf edilmesi demekti...çünkü yunanistan ingiltere desteği olmadan bu savaşı sürdüremezdi.... işgalcilerin ısrarcı olmamasının sebepleri bunlar olarak görülüyor.umarım aydınlatıcı olabilmiştir... saygılar sayın kuşçubaşı eşref 1. dünya savaşının ardından ordu çok kötü durumdaydı...ancak doğu cephesinde hala kazım karabekir komutasında görece güçlü birlikler vardı...bunlar ermenilere karşı zafer elde edip gümrü anlaşmasını imzaladık.bunun ardından bolşevikler ermenistanda yönetimi ele geçirdiler..o dönem sovyetlerin tbmm yi desteklediğini de düşünürsek böylece doğu sınırımız güvence altına alınmış oldu...böylece kazım karabekir komutasındaki bir kısım kuvvet batıya aktarılabildi.... ayrıca sovyetler birliği yapılan anlaşmalarla malzeme ve para desteğinde bulundular....dünyaya tbmm hükümetini desteklediklerini duyurdular..bu da milli mücadelede batıya karşı kararlı bir duruş sergilememizde yardımcı oldu...yani imkansızlıklar elbetteki vardı ama durum o kadar da kötü değildi...moral üstünlük... arzu ederseniz sovyetlerin malzeme ve para desteği konusunda elimde döküman var....onalrı da paylaşabilirim...
  9. ben hala neyi savunduğunuzu anlamış değilim.... alıntılar yaparak neyi ispatlamaya çalıştığınızı da anlamış değilim... yönteminize bakarak varılacak bir sonuç göremiyorum ayrıca...varmak istediğiniz sonuçla kullandığınız yöntem arasında kopukluk var bir kere... kendi bakış açınızı dayatıyorsunuz...siz bunları masal olark görüyor olabilirsiniz ancak öyle görmeyene karşı haklı olduğunuzu savunacak bir materyal sunmuyorsunuz...önyargılı yaklaşırsanız sizin görüşünüzü destekleyecek daha pek çok şey bulabilirsiniz...yani bunu daha fazla uzatmanın bir manası yok.... bunun yolu bu değil...kurana bir bütün içinde bakmak gerek...ondan sonra bana saçma geliyor diyebilirsiniz... akılla yaklaşılabilecek bir konu değil bu...inanç olmadan yaklaşılabilecek bir konu da değil..zira imanı dinden çıkaramazsınız...imanı , inancı dinden çıkararak onu yorumlamaya kalkamazsınız...çünkü böyle olursa sizin gidebileceğinizden başka bir sonuca varılamaz... eksik materyalle tam bir sonuca ulaşmaya çalışıyorsunuz..hata ediyorsunuz...
  10. onur0226 şurada cevap verdi: Kuşçubaşı Eşref başlık Türk Tarihi
    rakamlar doğru mu bilmiyorum ancak çanakkale savaşı birinci dünya savaşıyla alakalı olduğundan ve boğazlardan geçip rusya ile iletişimi sağlama açısından müttefikler için önemlidir ...ikincisi osmanlı ile almanyanın bağını koparmak açısından önemlidir...bu etkenler boğazı alma konusunda müttefiklerin ısrarına ve bu da savaşın uzamasına neden olmuştur...çünkü sonuç itibariyle 1. dünya savaşının etkileyeceği alan çok daha büyüktür..bu anlamda ısrarlar boşuna değildir..böylece ölümler de artmıştır... oysa kurtuluş savaşında işgalciler amaçlarına ulaşma konusunda 1. dünya savaşına görece daha az ısrarlı olmuşlardır..bunda kamuoylarının savaşa karşı tutumu vs. etkili olmuştur...bu da ölümlerin savaşın uzunluğuyla artmasının doğru orantısından dolayı daha az ölüme neden olmuştur...başka bir açıklama düşünemiyorum...bu konuda komplo teorileri üretmenin de gereksiz olduğu inancındayım...
  11. sayın tanju ne gibi sorunlar yaşadığınızı ve türkiyeden beklentillerinizi anlatırsanız bizi konu hakkında daha fazla bilgilendirmiş olursunuz.... saygılar
  12. her din halkın eski inançları üzerine kuruludur...yanlışlar atılır,doğrular pekiştirilir...geçmiş inançlarla alakası olmayan yepyeni birşey halka ulaşmakta onu ikna etmekte başarısız olur....arada bir bağ kurulu olmalıdır ki geçiş sağlansın...aksi halde insanların geçmişteki birikimlerinden,dinin içinde de var olan kültür öğelerinden kopması beklenir ki,bu da kendisiyle çelişir... bir dinin evrensellik iddasından korunmanın yolu insanları dinsizleştirmek değildir...her din doğası itibariyle evrenselliği savunur...farklı dinlere mensup toplumlar arasındaki karşılıklı etkileşim içinde hangi kurallara uygunluk gösterileceği sorunu bunu doğurur...ancak bunu engellemenin yolu insanlardan inançlarını terketmelerini beklemek değildir...günümüzde toplumlar arasındaki ilişkileri belirleyen uluslararası kurallar kabul edilmiştir...bu yolla dinler arasındaki mücadelede birisinin üstün gelme zorunluluğunun yarattığı sorun ,çağa uygun hukuk kuralları ve karşılıklı kabul ile aşılmıştır....bunu desteklemenin yolu da şeriate karşı durmaktır...günümüzde kişisel manevi ihtiyaçları gidermekten öte pek bir vasfı olmayan dini,bu özelliğinden de soyutlamak değil... dinler arasındaki mücadele dinin toplumlar arası ilişkileri belirlemede söz sahibi olması engellenerek ortadan kaldırılmıştır...her dinin evrensellik iddasının olması çağın getirileriyle birlikte karşılıklı saygıyı zorunlu kılmıştır... din ihtiyaçlara cevap verdiği ölçüde yaşayacaktır...hala ona ihtiyaç varken ona savaş açmak ,dinin daha fazla önemsenmesinden başka birşeye yol açmaz...zira din her savaşta galip gelir....
  13. rica ederim...özür dilemenize gerek yok ... saygılar
  14. sayın Tenqeriin boşiq ben kapitalizm sömürmüyor demedim,sömürmemesini beklemek hata olur dedim...başkalarının iyiyliği için kendi çıkarlarından vazgeçmelerini beklemek,bunu yapmıyorlar diye onları suçlamak hatadır bana göre...ortada bir olumsuzluk varsa bunun suçlusu bu olumsuzluğa uğrayandan başkası değildir...karşılaştığımız sorunları aşamıyoruz diye başkalarını suçlamak yersizdir...kapitalizm böyledir,kötüdür..fenadır...diyerek bir yere varılmaz...olumsuzluğunb sorumluluğunu başkalarına verirsek çözümünü de onlara devretmiş oluruz...biz ne yapacağız peki...oturup bekleyecek miyiz?yaptıkları yanlışı farkedip özür dilemelerini mi bekliyoruz.. dediğim gibi meyvesini topladıkları sürece buna devam edecekler.. aksini mi düşünüyorsunuz... ezilenlerin ayağa kalkmalarına müsade etmiyorlar diyorsunuz...neden etsinler? veya neden ezilenler ayağa kalkmayı beceremiyor demiyorsunuz?soruyu böyle sormazsak şunu kabulleniriz ki pek de içaçıcı değil: ''onların insafına kaldık''
  15. sayın BrainSlapper masal kitabından ne farkı var demişsiniz... önyargılı davrandığınızı düşünüyorum... verilmek istenen mesajın bu şekilde olay kurgusu içinde anlatılması ,akılda kalıcılığını artırır.verilmke istenen mesaj allaha dayanırsan zalime karşı başarı elde edeceğindir vs... yani buna ne gözle baktığınızla alakalı bişe bu...inanmıyorsanız size hikaye gelir...inanıyorsanız belki nasıl davranmak ,nasıl yaşamak gerektiği konusunda bazı fikirler edinirsiniz...
  16. birilerinin geri kalmışlığı, kapitalizmin meyvelerini yiyen ülkelerin sorunu değildir...bu,onlar için sadece bu geri kalmışlık kendilerine yönlik şiddete yol açıyorsa onlar için bir sorundur...bugünkü ortam gibi... yoksa onlardan bizim de iyiyliğimizi düşünmelerini istemek gibi bir lüksümüz yoktur...bundan fayda sağlıyorlarsa onları suçlamanın bir anlamı yoktur...onları bütün dünya halklarının iyiyliğini istemeye zorlamanın da bir anlamı yoktur..bunun için bir yaptırımınız varsa kullanırsınız...zaten bu yaptırımı sağlayacak bir kamuoyu yaratmaya çalışıyorum derseniz bunun yolu kapitalizmi kötülemek değildir... olası olumsuz etkilerinden şikayet etmeli bunlara çözüm aramalıdır...dünya halkları kapitalizme karşı değildir...kapitalizmden şikayet etmemektedir...dünyaya entegre olamamaktan şikayet etmektedir...bu sayede daha insanca yaşayacağını düşünmektedir.demokrasi vaat etmektedir...kişisel haklarının gelişiminin sağlanmasınından yanadır...bunları insanlara sunacak yollar aramalıdır..bunun yolu gelişmişlere göreceli olarak ekonominin kontrolunü daha fazla elde tutmak olabilir..özgürlüklere daha az önem verilebilir..ancak bu devlet politikası halini almamalıdır..birgün terk edilmesi gerekeceği göz önünde tutulmalıdır... göz önünde tutulmalıdır...
  17. onur0226 şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Siyaset Felsefesi
    çok iyi bir propaganda malzemesidir sabetaycılık...hoşa gitmeyeni karalamak için bol bol kullanılır...niyeyse özellikle toplumun sevdiği insanlar propagandayı yapanlarca böyle tanımlanır...
  18. birliğin olabilmesi için ekonomik ilişkilerin gelişmesi gerekir.bu sayede ülkeler ekonomik ilişkilerinin zarar görmemesi için birlikteliğe gidebilirler.ancak ekonomik ilişkilerin kurulabilmesi ve geliştirilmesi için de istikrar,güvenlik ve bunun gibi unsurların varolması gerekir ki bunlar da batı dünyasına göreceli olarak bu sayılan ülkelerde yoktur. türkiye coğrafyası batı için önemlidir.rusyanın da tarafını düşünürsek batının türkiyeyi de bu tarafa kaybetmesi demek onlar için kabul edilebilir şeyler değildir.türkiye güvenliğinin neredeyse bütününü nato içerisnde oluşuna borçludur.güvenliğini natoya endekslemiştir.türkiyenin bu ülkelerin tarafına kayması demek nato tarafından sağlanan güvenliğinin ortadan kalkması demektir.bu durmda türkiye batı dünyasının direk hedefi olark onlarla karşı karşıya kalacaktır.bu durumda sayılan ülkelerin türkiyenin yanında yer almaları çok zordur.soğuk savaşın ardından bu durum kamplaşmalrı yeniden yaratacaktır.ne rusya ne de çin salt türkiye yüzünden bunu göze alabilecek güçte ve cesarette değildir. zamanla bu ülkeler de sistemlerini batıya kaydırmaya başlayacaktır.o zaman da sağalanan igüvenlik ortamında zaten bu ülkelerle ekonomik ilişkilerimiz de gelişecektir.kamplar artık eskisi kadar kesin sınırlalrla belli değildir.bu durumda ne tarafta yer aldığının değil, ekonomik çıkarlarının nerede olduğunun ve bunları elde edip edemediğinin bir önemi vardır. ayrıca türkiye yolunu çizmiştir.böyle keskin bir dönüş bütün sistemin yerle bir olması ,batıyla olan bütün ekonomik ilişkilerimizin büyük oranda darbe yemesi demektir.bu açıdan gelecekte mevcut şartlar sğlanırsa gerçekleşebilecek yakınlaşmanın dışında böyle bir hızlı geçişin mümkünatı yoktur.
  19. türkiye coğrafi açıdan bir bütünlük arzeder ve bu bütünlüğün bozulmaması gerekir.şöyle söyleyelim:doğu ve güneydoğuda kurulacak bir kürt devleti ,batıda kalacak olan türk devletinin doğu ile olan tüm kara bağalantısını keser.yani yeni türkiye doğu ile olan tüm münasebetini büyük oranda kürt devletiyle olan münasebetine indirger.aynı drum tersten bakılacak olursa kürt devleti için de geçerlidir. bu durumun ekonomiye yapacağı olumsuz katkı iki ülkenin de zararınadır. osmanlı devletinin kuruluşunda ve hızla büyümesnde anadolu coğrafyasının bu tarz bir bütünlük taşıması çok önemlidir.farklı devşletçiklerin varlığında vergilendirme yüzünden artan gelir kaybı anadolu halkının tek bir devlet çatısı altında birleşme gerekliliği yolunda bir mutabakat yaratmıştır. ülkedeki sorun bu açıdan bakılığında farklı uluslar farklı soğrafyada yaşarlar sorunundan ziyade bu halkların ortak bir devlet içinde yaşamasını engelleyen şartların varlığından kaynaklanır. çağın demokrasi alanındaki gereklerine ulaşamadan ve her bireyin fark gözetmeden buna ulaşması sağlanamadan bu sorular devam edecektir. aynı zamanda bu coğrafya güvenlik kaygıları nedeniyle de parçalnaması halinde ciddi sorunlarla karşılaşır.doğu ve güneydoğuda oluşacak bir kürt devletinin toprağını batıya doğru genişletmek istemesi halinde coğrafi hiçbir engelle karşılaşmama olanağı vardır. burada bir ek not belirtmek gerekirse tarihte stalinin kars ve ardahan ı türkiyeden istemesi bu açıdan çok mantıkıdır.kars ve ardahan doğudan gelecek bir tehtide karşın anadolunun kapısıdır.aşıdığı taktirde anadolunun içine kadar yöneltilecek bir askeri harekatı durdurabilmek nerdeyse imkansızdır. tüm bu açılardan bakıldığında anadolu bir bütündür ve parçalanamaz.olabilecek en kötü durum(bir arada ve uygun şartlar altında her iki halkın da uyum içerisinde yaşaması dururken)federatif yönetimin kürtllere sağlanmasıdır.
  20. onur0226 şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    saddam yanlıları genelde sünnilerdir.ırak ın parçalanmasına en güçlü direnci de bunlar göstermektedir.bunun yanında nüfus yoğunlukları bakımından şiilerde,gelecekte ırakta demokratik koşulların oluşması halinde en fazla söz sahibi olan grup olacakları umuduyla ırak ın parçalanmasına karşı çıkmaktadırlar.yani burda şiilerle sünniler arasında ortak bir mutabakat vardır.ancak sünniler ırakta nüfuslarına oranla daha fazla söz sahibi olmak istemekte ve bu da bşr anlaşmazlık yaratmaktadır.saddam sünniler arasında birleştirici bir unsur görevi görmektedir.onun ölümü sünni aşiretler arasında görüş ayrılıklarına sebep olacak,bu durmda sünni gücünün bölünmesine neden olacaktır.bu yüzden şiiler saddam ın idamından yanadır. saddam idam edilirse bu durum sünnilerle şiilerin arasını daha fazla açacaktır.şiiler sünnilerin güçten düşmesinden yararlanarak sünni isteklerine daha fazla direnç gösterecektir.dolayısıyla durum süratle iç savaşa doğru gidecektir. bu da amerikan politikasına uygundur.amerika ırakı bölerek yönetmekten yanadır.iç savaş yoluyla şii ve sünnilerin bölünmeye karşı direncini kıracaktır.bölünme olmazsa mevcut şartlarda şiilerin yoğunluğu sebebiyle ırak ın iran kontrolüne girmesi tehlikesi vardır.amerika en azından ıraktaki kontrolünü tümden kaybetmektense ülkeyi bölerek parçaları kontrol etmekten yanadır. dolayısıyla saddamın idamı iç savaşı körüklemek amaçlıdır.saddamın taraftarlarına bu karar yüzünden işgal kuvvetlerine ve şiiilere saldırmamalarını öğütlemesi de bu yüzden anlamlıdır. ancak amerika bu isteklerini elde ettiği taktirde yani bir iç savaş iyice alevlendiği ve amaca hizmet eder hale geldiği taktirde mahkeme kararı uygulanmayabilir.
  21. bu sözler hep askeri yöne vurgu yapıyor.ancak artık dünyada güvenlik anlayışı halkların refahı,mutluluğu,ekonominin istikrarı vb. şeylerle ölçülüyor.vatan üstünde tüten tek bir ocak kalana değin düşmana karşı duracak bir ulusun evladı olmak artık insanların hayattan beklentilerini yerine getirir şeyler olmaktan çok uzak. insanlar artık güvenlik sorunları son bulsun istiyorlar,çağın gereklerinden faydalanmak istiyorlar,iyi bir eğitim almak istiyorlar,kişisel özgürlüklerin gelişmesini,demokrasinin yaşamlarına entegre olmasını istiyorlar. kendilerini fiziki güçleriyle değil,eğitimleriyle ,başarılarıyla ,ekonomik güçleriyle nitelendiriyorlar.askeri gücü bunları koruyan,sağlayan şeyler olarak görmek istiyorlar.sürekli tehtid altında ve bu tehtidlere karşı koyan bir ülkenin evladı olarak değil,bu tehtidlerden sıyrılmış,her türlü güvenlik sorunun halletmiş bir ülkenin evladı olmak istiyorlar. uygarlıkla bütünleşmek,artık istikrara kavuşmak,mali durumlarını geliştirerek refaha kavuşmak,her an ölebileceği olgusundan kurtulmak istiyorlar vs. vs..... bunları sağlayacak ve bunlarla övünecek bir toplum yaratmak lazım.bunu ortak bir görüş haline getirmek yani bunda toplumsal bir mutabakat sağlamak lazım... geçmişteki, askeri başarışlarıyla övünen ve dünyaya hala bu gözle bakan bir toplum yaratamak lazımken hala bunları pişirip pişirip sunmak sadece militarizme ,hoşgörüsüzlüğe,baskıya gelişme ,varlığını sürdürme imkanı sunuyor.
  22. Türkiye'nin bölgesindeki mevcut şartlar altında nükleer silah üretmemesi demek,dış güvenliğini hala bütün yönleriyle NATO'da oluşuna güvenerek bu kuruma bırakması anlamına gelir.NATO amerikadır.bugün bölgemizde yaşanan şartlara bakıldığında ,artık pek çok noktada amerika ile aynı düşüncede olmadığımıza bakılırsa, güvenliğimizi hala büyük oranda nato ya güvenerek sağlamaya çalışırsak bölgede tekrar amerikanın önceliklerine göre politika yürütmemiz gerekir. bence türkiye artık nato dan mümkün olduğunca bağımsız hareket edebilecek şekilde donanım edinmeye çalışmalıdır. bu bakımdan caydırıcılı yönü ve daha etkin politika üretmemizi sağlayacak bir unsur olarak nükleer silah üretimine geçilmelidir.
  23. bu , fazlaca şişirilmiş bir milliyetçi tepkidir.uzun süreli olması ve bir politika halini alması mümkün değildir. AB ile müzakereleri kesmeye veya uzlaşmaz bir tutum takınmaya hiçbir siyasi parti cesaret edemez.şovenist söylemler bırtakın uzu döneme hitap etmeyi artık günü kurtaermaya bile yetmemektedir. bugün milliyetçi söylemin bu kadar yoğun olmasının sebebi bu durumu yaratanların AB ile müzakereler kendilerinin yönverme çabası yani gemi ellerine almaları çabasından başka birşey değildir.ancak unutmaktadırlar ki,AB, Türk halkının dönemsel eğilimlerine göre politikasını belirleyecek değildir. bugün bu milliyetçi tutumu fazlasıyla şişirenler yarın iktidar olurlarsa paşa paşa tükürdüklerini yalayacaklardır.aksi halde ekonominin tekrar eski haline dönmesinden ,siyasal istikrarsızlıktan sorumlu olacaklardır. bence yapmaları gereken mümkün mertebe AB ile politikalarını uzlaştırmalarıdır.Türkiye nin geleceğini ab ile olan ilişkileri belirleyecektiir.her ne kadar aksi söylense ,farklı öneriler sunulsa bile bunlar sadece popülist ve altı boş söylemlerdir. bugünü kurtarmak,inisiyatifi ele almak için milliyetçi söylemlere başvurmak aynı istikamette uzun dönemli politikalar gerçekleştirileceği anlamına gelmez.eğer öyle olursa bu AB macerası da uzar gider...ancak mevcut şartlar buna izin vermemektedir.
  24. güvenliğin olmadığı bir yerde istikrardan ,istikrarın olmadığı bir yerde de ekonomik gelişmeden söz edilemez.bu yüzden türkiye bir an önce güvenlik sorunlarını çözmelidir. algıladığımız güvenlik tehtidlerine bakrsak bunların ,ülkenin kuruluşundan bu yana hiçbir şekilde içeriğini değiştirmediğini söyleyebiliriz.o halde Ab politikamız tamamiyle düşmanını kendine yakın tut felsefesinden kaynaklanır. ancak AB den alacağımız çok şey vardır.bunların başında da kişisel özgürlüklerin ve demokrasinin gelişmesi gelir.ekonomiyi bizzat kalkındıracak olan da bu olgudur.geniş bir kişisel özgürlük alanı güvenliğin aynı oranda yüksek oluşunun da bir göstergesidir.insanların geleceğe güvenle bakmalarının şartıdır.bu sağlanmadan,yani kişisel özgürlükler gelişmeden ekonominin kalkınmasını beklemek nyanlıştır.çünkü aksi halde insanlar para yatırmaz,para tutar. o halde türkiyenin bir an önce güvenlik sorunlarını çözmesi gerekir.ancak bu sorunların kaynağına baktığımızda da yine aynı şeylerin olumsuz etkisiyle karşılaşıyoruz:ekonomik sorunlar. bizi bölmeye çalışıyorlar diyoruz,bunu bazı etnik grupları kışkırtarak yapıyorlar diyoruz ,bu sayede bizi güçsüz düşürüp son noktayı koyacaklar diyoruz ama bu bölünme sorununun kaynağı olan durumları ortadan kaldırmıyoruz.bölünmeye,ayrılmaya meyilli olanları bu ülkeye bağlayacak şartları kabullenmiyoruz.aksine daha da sertleşiyor,durumu daha da içinden çıklımaz bir hale sokuyoruz.yani kendi paradoksumuzu yine kendimiz yaratıyoruz.insanlara ihtiyaçlarını boşver,gel benim dediğim ve istediğim şartlar altında yaşa diyoruz.bunların çağın koşullarına uygun oılup olmadığını tartışmıyoruz bile.yani güçlü olmamızı sağlayacak durumlar için çağın gereklerine uymamız gerektiğini biliyoruz ama bunu çağdışı yöntemlerle sağlamaya çalışıyoruz. baskı politikası güdüyor militarist ve şovenist yöntemler kullanıyoruz.ama artık bunlar sorunların çözümünde etkili olabilecek şeyler değil. demokrasi geliştikçe,kişisel özgürlükler geliştikçe insanımız geleceğe hep beraber umutla baktıkça bugünün korumaktan ziyade daha uzun süreli düşünmeyi başaracak,dünyaya daha sıkı bağlanacak ve bu durumda da türkiye çağın gereklerine uyan bir ülke olarak dünya tarafından önemsenecektir.çağa uyan ülkeler güvenlik sorunu yaşamazlar .güvenliklerinin teminatı bizzat yönetim anlayışı ve çağa uygunluğu olur. şovenist,çağdışı,baskıcı bir yönetim ve ülke elbetteki diğerleri için de bir tehtid oluşturur.ülke güvenliğimize yönelik paranoyamızın da en büyük kaynağı bizzat bu durumdur. Atatürk batıyı işaret ederken bunu kastetmiştir.batının ilericiliğini görmüş ,çağa uygunluk olarak batının değerlerini işaretlemiştir. bana göre Atatürk de kendi dönemindeki devlet ve yönetim anlayışıyla sonsuza kadar yetinilemeyeceğini ve bu sayede dünyaya entegre olunamayacağını anlamıştır. demokrasi,kişisel özgürlüklerin gelişimi,istikrar,çağa uygun hukuk anlayışı,çağa uygun eğitim anlayışı ve bunların sağlıklı uygulanabilirliği...
  25. Küreselleşme bir geçiş dönemidir.bu açıdan henüz getireceği koşullar tam olarak bilinmemektedir.ancak bir geçiş dönemi olması dolayısıyla yarattığı sorunlara çözümler de sunarak ilerleyecek ,bu yolla da kendinden sonrasının mahiyetini belirleyecektir. zaten insanlık da böyle ilerler.mevcut durumlar insanların ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelir ve sistemde değşiklkler olur.değişiklik tam anlamıyla gerçekleşmez .yavaş yavaş ve ana hatlar etrafında şekillnir. temeldekiler korunur,yan etkiler için çözümler üretilir ve yeni bir durum ortaya çıkar. özetlemek gerekirse küreselleşmeyle beraber ortaya çıkan sorunlar sistemden değil bizzat değişimden kaynaklanmaktadır.değişim gerekliliği ve değişime karşı direnç....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.