nobody

Çoğu durumda cezanın caydırıcı olmaması suça teşvik edici oluyor, bunda haklısınız. Peki sizce bu ********* tecavücü yapan kişi "nasıl olsa cezası az" diye mi yapmıştır? Bu kişi cezaevinde deşifre olursa mutlaka linç edilecektir. Daha önce benzerleri oldu, bu kişi de bunu tahmin ediyor olmalı. Kişi yakalanmayabileceğini düşününce cezanın büyüklüğü etkisiz kalıyor bence. Saygı ve sevgilerimle.

Marmara depreminden sonra arkadaşlarla şunu gözlemlemiştik: Depremin şiddetli hissedildiği heryerde insanlar dışarı fırlamış, sabaha kadar da dışarıda kalmıştı, İstanbul'da bile. Ama faya çok yakın oturan bazı kişilerin o korkunç sarsıntıdan sonra dışarı çıkıp şöyle bir baktıktan sonra yataklarına dönüp uyuyabildiklerini duyduk. Ve bu kişilerin ortak özelliği şizofren olmalarıydı. Bu beni ürpertti çünkü -deprem bölgesinde oturuyordum- sonraki güçlü artçı sarsıntılar -örneğin düzce depremi- sırasında 30 dairelik apartmanda evinde yatan tek kişi bendim.

Neden var olmalıyız hep? Bir kelebek nasıl birkaç hafta yaşayıp yok oluyorsa biz de yok olacağız, bu kadar basit. Bu gerçeği bilmek beni hiç rahatsız etmiyor hatta kelebeğin binlerce katı uzun yaşadığımıza şükredebiliriz. Ölümden sonra ruhumuzun yaşamaya devam edeceği hoş bir ütopya doğru ya da yanlış demek için elimizde hiç veri yok (Ku'ran objektif bir kaynak değildir) Biz yok olacakmışız gibi ölelim de yok olmazsak eşeğini kaybedip bulan hoca gibi sevinelim. Yok olmak insanı ürpertiyor. savı bir sosyolojik araştırma konusu olabilir neden sizi ürpertiyor da beni rahatlatıyor????

Yukarıda yazdıklarımı okusaydınız beni karın ağrısıyla suçlamazdınız herhalde. Her mesleğin içinde işini hakkıyla yapanlar olduğu gibi özensizce yapanlar, hatta kötü niyetli olanlar vardır. Doktorluğun kutsal meslek olduğunu da kesinlikle kabul etmiyorum, doktorların çok az bir kısmı bu mesleği yalnızca hastalara yardım etmek için seçmişlerdir, saygın ve belli bir gelir garantisi olmasıdır en yaygın neden. İdealist olarak seçenler de uzun ve yorucu tıp ve uzmanlık eğitimi (toplam 11-12 yıl) sonunda hayatın gerçeklerini görünce bu insancıl amaçlarını unutmak durumunda kalırlar. Zaten çoğunun inançları da zayıflar, materyalist bilgilenme sonucu.(bak=ben) Bu topiğin konusu iki bayan türbanlı doktorun hastaya bakmayı reddetmesiydi. - ki yasal olarak hekimlerin acil olmamak ve başkasına devretmek kaydıyla hastayı reddetme hakları vardır - Ben doktor ya da değil kişilerin örtündükleri için hedef olmalarını vicdanen kabullenemediğim için konuya girdim. Beni tanımadığınız için eleştirlerinizi hoşgörüyle karşılıyorum.

sorunun birinci kısmında anlaştık nihayet asıl sorulmak istenen ikinci kısmı da düşünün lütfen dediğim gibi uzmanı 3/7 diyor ama bence 1/2 soruyu hatırlatıyım:

ancak şunu bulabildim log 1 + log 1 = log 1 dir her elemanı log dan kurtaralım: 1+1=1 olur ????

çevre etkeninin varlığı yadsınamaz ben kendimi örnek vererek bilim dışı bir önermede bulundum vurgulamak istediğim tek önemli etkenin çevre olmadığıydı bu arada önceki mesajımda zav..llı sözcüğümü sansür edenleri kınıyorum

ölmekten korkmak bir genetik miras canlılar ölmekten korkmayıp kolayca ölselerdi nesillerini devam ettiremezlerdi ve zamanla türleri yok olurdu. ama konuya evrimsel döngünün dışına çıkıp bakarsak ölmek "algılarımızın ve düşüncelerimizin sona ermesi" demektir. Ne acı (algı boyutu), ne de üzüntü (düşünce boyutu) kalacaktır, ölünce. Özetle herkesten özğr dileyerek şu sonucu çıkarıyorum: ölmekten korkanlar ilkel hayatta kalma içgüdülerinin esiri olanlar, korkmayanlar ise bunu aşmış olandır... gerçi ben korkmamamın şizofrenik bir belirti olmasından korkmaktayım ya......

bir arkadaşımın çok tecrübeli bir hakim olan babasının bir görüşünü nakletmek istiyorum: Pek çok insan vardır ki yakalanmayacaklarını düşünürlerse 5 (beş) lira için cinayet işlerler kısaca: ceza hiç önemli değil önemli olan yakalanacaklarını hissettirmek nasıl? batı ülkelerinde olduğu gibi her parka, her köşeye, her sokağa video kamera koyarak

bu olayların benzeri yaşanıyor derken ciddi bir suçlama yaptğınızın farkında mısınız? ben dindar biri olmasam da dindar doktorların asla bir insanın hayatını tehlikeye atacak bencillikte bulunmayacaklarıını TEKRAR söylüyorum, en fazla "ben sana bakamıyacağım, şu arkadaşıma git" derler hala bu tür olayların rutinde gerçekleştiğini varsayarak yorum yapmayın lütfen...

ipucu olarak şunu vereyim: hiç de zor ve enteresan bir dizi değil aslında forum boş kalmasın diye kurup göndermiştim

komplo teorisi eleştiriniz doğru ama sizin planınz da pek masum değil niye *****lı bir eşcinselin üzerine araba süreyim niye ergen oğlum (olsaydı) ilk deneyim için bir eşcinseli seçeyim niye boğazını keseyim???

ben babamı 7 yaşında kaybettim ve örnek alabileceğim bir erkek olmadı annem de -sonra itiraf etti ki- benim kız olmamı istermiş meğer 3-4 yaşındayken kız giysisiyle çekilmiş resmim bile var ergenliğe gelene kadar annemin dizinin dibinden ayrılmadım diyebilirim şimdi yemek yapmayı çok seviyorum, tv.deki yemek programlarını -bayanlardan bile fazla- ilgiyle izliyorum giysilerimizdeki sökükleri eşim değil ben dikerim bayan arkadaşlarımın kendilerine özgü sohbetlerine -onlardan biri gibi- katılırım ve bunlardan hiç rahatsızlık duymam, erkek arkadaşlarımn bunları bilmesinden de öyle. çünkü en küçük bir eşcinsel eğilim duymadım hayatımda demek ki neymiş çevresel faktörlerin yeri olsa da mutlaka ama mutlaka genetik veya hormonal faktörler çok daha önemli

evet 1 olmasaydı 3 de olmazdı zaten adına sayma sayıları diyorsak saymaya biyerden başlamak gerekiyor ama yalnızca bundan yola çıkıp Allah olmasaydı hiçbirşey olmazdı diyebilir miyiz? ayrıca söyleminiz dini açıdan da sakıncalı bence Allah 1.dir, .. 2.dir, ..3.dür ..... anlamı çıkıyor Allah 1. değil tektir, 2.si 3.sü olamaz yanılıyor muyum?

4.90 YTL ye bu adresten alabilirsiniz buradan ulaşabilirsiniz: http://www.yenisayfa.com/pgs/prda/prd_pbl.asp?fr_recSID=ssCY

Tanrı'nın varlığı tartışmasını parmak izine indirgemek doğru mu? Koca evren Tanrı'nın kanıtı olamıyor da Tanrı'nın varlığını kanıtlamak parmak izine mi kaldı? Asıl söylemek istediğim Biyometrik yöntem olarak niye irisin değil retinanın kullanıldığı sorulmuş Parmak izi de, iris de taklit edilebilir Yerine geçmek istediğiniz kişinin parmağının kalıbını çıkarıp bunun negatifi bir silikon kılıfı parmağınıza takarak. Yada irisinin macro fotoğrafını çekip bir kontakt lens üzerine kopyalayarak. Ama retinanın taklidi neredeyse olanaksız.

topu siz çekseydiniz ve ben rengini bilmeseydim ve tahmin etmek isteseydim verdiğiniz olasılıkları verirdim ama topun beyaz olduğunu söylerseniz 1/10 ve 2/10 olasılıkları artık sözkonusu olamaz 10/10 olasılığı artık diğer 2 olasılığa paylaştırmak zorundayız bu da 3/7 ve 4/7 olur haklı olma şansım yüksek çünkü soruda zaten bu bilgi veri olarak verilmiş sorulan ikinci kısım (yalnız beyazların olduğu)

elimizde çekilmiş bir beyaz top var bu 3/10 olasılıkla birinci torbadan çekilmiş olabilir 4/10 olasılıkla ikinci torbadan çekilmiş olabilir diyorsunuz peki geri kalan 3/10 olasılıkla hangi torbadan çekilmiş olabili? üçüncü bir torba yok ki.....

sorunun ilk kısmındaki değerlendirmeniz bence yanlış sanırım soruyu yanlış anladınız sonuç 3/10 sa aynı mantıkla ikinci torbadan beyaz seçilme ihtimali 1/2*4/5=4/10 olur 3/10 + 4/10=7/10 olur oysa beyazın seçildiği bilindiği için 10/10 olmalı ikinci sorudaki sonucunuz doğru ama yol olarak ilkiyle aynı mantığı kullandığınız için beni tatmin etmedi, aynı mantık ilk soruda yanlış cevap veriyorsa ikincide de yanlış olabilir???

bu soru zamanında çok tartışılmış legal sonucu 3/7 imiş bir istatistik uzmanı da bunun kesin sonuç olduğunu söylüyor ben yine de 1/2 olduğunu düşünüyorum, sonra açıklarım tabi şu şartla soruda açık değil ama topu seçmek için elimizin iki torbaya gitme olasılığı eşitse. Ki torbaların boyutları eşit ve içleri görünmüyorsa (top sayıları), eşit olması kesin. sizlerin de cevabını alabilir miyim?

toplam sayının 45 ve her sıra-sütun-köşegen toplamının 15 olduğunu biliyoruz. a+e+i=15 c+e+g=15 d+e+f=15 b+e+h=15 hepsini toplarsak a+b+c+d+e+f+g+h+i+ 3e = 60 a+b+c+d+e+f+g+h+i=45 olduğundan 45+3e=60 e=5 bulunur

benim kastettiğim de devlet hastaneleri zaten benim çalıştığım gibi devlet hastanelerinde doktorlar hastayı reddetme özgürlüğünü savunuyorlar tabi bu hastayı kaderine terketmek değil, "ben sana bakmak istemiyorum, başkasına git" anlamında. ve bunun hukuki veya idari bir yaptırımı yok bence çözüm özelleştirmede özel hastanede çalışan doktorlar bu kadar lakayıt davranamazlar yoksa çok gözde bazı branşlar hariç kendilerini dışarıda bulurlar bir hastaya türbanlı ya da sakallı diye bakmamaları da söz konusu olamaz çözüm = özelleştirme

son yıllarda sağlık bakanlığının olumlu gördüğüm bir uygulaması: hastalara doktorunu seçme şansı verildi bir devlet hastanesine gittiğinizde orada 8 dahiliye uzmanı varsa hangi uzmana muayene olacağınızı kendiniz belirleyebiliyorsunuz şuraya varmak istiyorum: doktor arkaşlardan çoğu hekim seçme özgürlüğü varsa "bizim de hastayı reddetme özgürlüğümüz olmalı" diyor. yani bir doktor bir hastayı türbanlı ya da sakallı olduğu için (ya da vb.) "ben seni başka bir doktora sevkediyorum" deme hakkına sahip mi? ya da sahip olmalı mı? kuşkusuz bu topiğe neden olan olaydaki suçlama gibi hastanın aleyhine bir sonuç söz konusu olduğunda bu kabul edilemez ama -acil olmayan- diğer durumlarda doktor bu hakka sahip midir? muayenehanesinde evet ama devletin hastanesinde hayır

kızına sevgiler ve kısmen tebrikler yol yanlış sayılmayabilir ve sonuç doğru ama klasik dizi mantığına uymuyor neden bir den sonra dört geliyor? biraz düşünün çok zor değil

neden yaşıyoruz un cevabını felsefi açıdan bulmak çok zor çünkü yaşam biyolojik bir olay, felsefi değil o nedenle ben cevabın biyolojik temelini açıklayayım tüm canlılar genetik olarak yaşamaya ve üremeye programlanmışlardır böyle olmasaydı, atalarımız yaşamasa ve üremeseydi biz de olmazdık zaten bu yalnızca beynimizde olan bir program değil yani yalnızca içgüdüsel olarak yaşama refleksi göstermiyoruz aynı zamanda vücudumuzun tüm sistemleri yaşamaya programlanmıştır vücuda giren bir bakteriyi öldürmek için beyaz kürelerimiz beynimizin emrini beklemez o halde normal olan yaşamaktır ve sorunun doğru şekli neden kendimizi öldür müyoruz? olmalıdır çünkü benliğimiz (egomuz) aşırı bir sıkıntıya/acıya maruz kaldığında pekala alt benliğin yaşa ve üre emrini dinlemeyip ölümü seçebilir ama benliğimiz hemen herzaman ölmektense acı içinde yaşamayı kabulleniyor peki niye? sabahın köründe kalkıp gece yarılarına kadar karın tokluğuna çalışan, yaşamın hemen hiçbir zevkini tadamayan aksine insanlardan aşağılama, kocasından dayak çocuklarından küfür tadan, kocasından sevgi görmediği gibi sadakatsizliğine göz yummak zorunda kalan, kısaca cehennemi dünyada yaşayan bir kadın -çocuklarını büyütmüş olsa bile- neden hala ölmemekte ısrar eder? Nedeni genetik yaşa ve üre kodlaması olabilir mi? hayır çocukları büyümüş bir kadın, doğurganlığı da sona erdikten sonra yaşayarak türünün neslini sürdürmeye hiçbir katkıda bulunamaz hatta diğerlerinin yemeğini paylaşarak türüne zararı dokunur. Dindar kişiler için cevap Allah korkusudur kuşkusuz. Ama diğerleri için bir cevap bulamıyorum....