yeryüzünde, 'artık gitmek zorunda olduğunuzu' söylediğinizde, sezgisel bir kavrayış ile sizi en iyi anlayacak olanların yaşadığı dört duvar aralarıdır. bazı evlerin iki sokak ötesinde olur bunlardan. haftada bir yahut iki defa okuldan eve dönerken falan uğrarsınız. çocukların en küçük olanları bir buçuk yaşında olur ve içlerinde elleri en minicik, gözleri ise en kocaman olanlar bunlardır ve adları 'oğulcan'dır.bazen dudakları yarılır ve mavi bir iplikle dikiş atılır bunların dudaklarına; iplik sallanır mavi mavi, daha da bir sevimli olur bu keratalar. hep en küçükleridir fakat siz geldiğinizde herkesten evvel onlar fark eder sizi ve koşarak boynunuza atlarlar. hiç konuşmazlar yalnız, diğerleriyle oynarken siz (hepsi ile oynarsınız; birisini havaya kaldırıp uçak yapmışsanız, diğer otuz çocuğu da aynı şekilde havaya kaldırıp uçak yapmalısınızdır -çok yorucu olur bu bazen) bazen kıskançlıkları tutar ve zırlamaya başlarlar; seslerini o zaman duyarsınız. siz de çok üzülürsünüz, kucağınıza alıp tek söz söylemeden teskin edersiniz onları; zaten kucağınızda susarlar birazdan. sonra diğer çocuklarla biraz daha oynarsınız. sonra "tekrar geleceğim" der ve "artık gitmek zorunda olduğunuzu" söylersiniz. anlarlar.
aradan iki yahut üç gün geçer ki arkadaşınız size verdiği randevuyu bir saat ileri almak zorunda olduğunu söyler. "olur", dersiniz; "ben de o bir saatlik arada çocuklarımın yanına giderim" dersiniz, zaten daha yeni olmuştur paranızı alalı, "hazır param varken, şuradan çikolatalı gofret alayım çocuklarıma" dersiniz ve neşe içinde, aldığınız çikolataları sallaya sallaya gidersiniz yanlarına. çocuklar bahçede oynamaktadırlar ve sizi görünce "aa! abi geldii!" diye bağırmaya başlarlar. fakat bazen bir gariplik sezersiniz. aynur hanım'a (buralarda çalışan güzel insanların adı aynur olur bazen) "oğulcan nerede, çişe falan mı gitti?" diye sorarsınız. "oğulcan'ı evlatlık verdik" diye yanıt verirler işte o zaman bu aynur hanımlar. bir anda ne tepki vereceğinizi şaşırırsınız. üzülmekte mi sevinmekte misinizdir, anlayamazsınız. "yani artık bir annesi var, bir de babası?" demeye çalışırken siz, bir yandan gülümsemektesinizdir ve "oğulcan'ı bir daha göremeyeceğim yani?" demeye çalışırsınız az sonra (evet, bir daha göremeyeceksinizdir çünkü yeni ailesinin bilgileri saklıdır). "güzel bir geleceği olsun" diye umut eder ve diğer çocukların yanına dönersiniz, onlarla oynamaya başlarsınız. çikolatalarını verirsiniz ve "artık gitmek zorunda olduğunuzu" söylersiniz. anlarlar.
arabada müzik dinlersiniz, bağıra bağıra eşlik edersiniz çalan şarkılara. arkadaşınızla buluşur, geyik yapmaya başlarsınız. radikal bulmaca falan çözersiniz. çay içersiniz. sigara içersiniz. "sınav şuradan şuraya kadar" dersiniz. "beşiktaş matheus'la anlaşamamış, iyi olmuş" dersiniz. "hadi ben artık eve gider" dersiniz.
bazen eve gelir ağlarsınız.