-
İçerik Sayısı
29 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
seviyeli tarafından postalanan herşey
-
Bu gecenin tarifi imkansız... Acıların en koyusu yüreğimde,elime aldığım basit bir kalemle. Asilce seni anlatmaya,seni yaşamaya çalışıyorum.. SEN..deli mavi hoyrat esinti.. SEN..yüreğimin üstüne kapanmaz yaralar açan VE SEN.. aşk nedir bilmeyen yalancı varlık.. Kimbilir kimlerin dizinde uyuyorsun şimdi.. Ben bu gece biraz daha yorgun,huysuzum halbuki bu gece sensizliğin bilmem kaçıncı gecesi unutmalıyım seni öyle değil mi?Hatırlamamalı,ismini anmamalıyım..Ne zordur ki ! Böyle bir ihtimal bile yok.. Şimdi buraya yazıyorum seni benden sonra bir kaç kişi okuyup ellerine,yüreğine sağlık diyecekler..Bilmeyecekler ki bunlar benim sessiz çığlıklarım,sana yakınlığım,hepsi senden bir alıntı bir parça,ve bilmeyecekler ki.. Ben günlerce yitik rüzgarlarla uyandım.. Geceleri sen diye kapattım gözlerimi.. Ve nihayetinde uykuda terk etti beni..şimdi yapayanlızım! Gitmek neyi değiştirdi söylesene? O gördüğün düşler gerçeğe dönüştümü,ben karaları bağlarken sen pembe günler mi yaşıyorsun..peki mutlumusun söylesene..? Tamam.. Al işte bütün rüyaların gerçekleşti birer birer.Oysa ne sözler verilmişti değil mi???Mutluluk denen o zavallı varlığı yutan feleğe bir çomakta biz sokucaktık.Yıkıcaktık umutsuz yolları yerine yeni ümitler yapacaktık.. yürekler dolusu isyanım var sana anlasana..?? Affetmiyeceğim seni.. Sana her yazışımda birkez daha, Bir kez daha nefret edeceğim senden.. Sen beni kimlere,nelere değiştin.. Oysa sen canım,sevdiğim,sevgilim.. nelere değmiştin Nerden bilebilirdim ki sevmenin diğer adınında ayrılık olduğunu!..
-
Sen üzülme bana sevgilim idare ediyorum işte İttire ittire götürüyorum hayatı bilinmezliği ile... Sen üzülme suskunum diye. Söküklerini dikiyorum gecenin. Ay ile yıldızları birleştiriyorum, Gök ile güneşi, martılar ile denizi, güzel ile çirkini... Yaşam ile ölüm arasındaki bu maratonun Son finalini koşuyorum nefes nefese. Sen üzülme ara sıra ağlıyorum diye Adına yazdığım tüm şiirleri fırlatıp attım da denize O canımı yaktı biraz.... Yoksa iyiyim ben. Kızma bana gecenin karanlığına takılıp kaldım diye Merak etme; güneş bana da doğacak Beni de yakacak, içimi yeniden ısıtacak Denizin tuzu tenimi ısıracak Huzur; giyilmemiş bir elbise gibi Ruhumu sımsıkı saracak. Gelmek istersen yeniden bana Kapım açık tüm sevdalara Geleceğin zaman haber ver Ya da dokun yüreğime Gün ışığı aydınlığında
-
Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında... Geriye hiç bir şey kalmayacak... Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde -ki ben en çok onları duydum-... Gittin mi adamakıllı gideceksin !!! Hiç bir özlem kalmamalı dönüşleri emziren... Demem o ki... Böyle gidilmez!!! Büyük olmalı ayrılık !!! Uçsuz bucaksız, dursuz duraksız olmalı... Telefonun numaraları sesime düşmemeli... Yolların yoluma değmemeli... Hiç bir anıya, hiç bir dizeye, hiç bir şarkıya yenilmemeli ayrılık... Şiirler okununca unutulmalı... Hasret dokununca uyutulmalı... Rakının, şarabın diktasında titrerken yürek... Gözyaşlarının debisi arttığında... Gece inmişken ayak parmaklarına kadar... Yahut gün doğarken... Yatağının diğer yastığındaki boşluk tecavüz ederken gözlerine... Ne bileyim tek başına yiyeceğin sofrana iki kişilik servis açtığında... Susacaksın... Duracaksın... Gitmenin hakkını vereceksin !!! Ayrılık gurur duymalı seninle... Gidersen... Sözün ayaklarına geçiyorsa... Ayakların yakınımdan geçmeyecek... Ayrılığı seçtin mi büyük olacak ayrılık...
-
Gitmek zorunda kalır bazen insanlar. Yüreğin haykırmaması için prangalarla bağlar onu. Giden her aman suçludur sevda mahkemesinin önünde. Hiç kimse bilmez gerçekleri. Kendini savunmaz giden. Çünkü bilir savunması hiçbir işe yaramayacaktır. Giderken omuzları dik görünür gidenin. Mağrur mağrur bakar eski sevgilinin suratına. Bitti der. Sevgili ne olduğunu anlayamaz. Çünkü onun sevdası bitmemiştir hala. İlk önceleri kendini suçlar nerde hata yaptım diye sonra gideni. Kaçtı der o. Savaşamadı. Duygusuz o, giderken gözlerinden bir damla yaş akmadı. Halbuki bilmez sevgili gidenin yüreğinden damlar yaşlar. Bilmez sevgili giden aslında ruhunu parçalara böler giderken. Gitmek zorundadır. Ruhu yorgundur çünkü. İki ruhu taşıyamaz onun bedeni,iki yüreği sığdıramaz içine. Bilmez arkada kalan sevdalı bunları... Sevmek bazen çekip gitmeyi bilmektir...
-
Bilir misiniz yalnızlık nasıl acı verir insana? Soğuk bir oda da tek başına uyumak nasıl acıtır yüreğinizi… Yalnızlık çoğuna göre basit bir kelimeden ibarettir. Ama hiç düşündünüz mü sadece istediğinizde değil her zaman yalnız olsaydınız; yaşamınızın nasıl olacağını. Yalnızlık bir annenin karanlık geceler de okuyan çocuğunu düşünerek sabahlamasıdır. Yalnızlık bir askeri bekleyen genç kızın uyumadan önceki duasıdır. Yalnızlık dertlerini boş duvarlara anlattığında onların sana cevap vermesini istercesine boş boş duvarlara bakmandır. Yalnızlık eve döndüğünde sevdiğin kişinin cansız bedeniyle karşılaşmandır. Ölümdür yalnızlık; soğuktur... Ateş gibi yanan kalbinle sevdiğinin sana gelmesini beklemektir yalnızlık. Üşümektir onsuz boş yatakta, ağlamaktır. Özlemektir yalnızlık; hasretle beklemek. ‘Yalnızlık’ sadece bir kelime değil;bir yaşamdır. Umutla beklemek, gözyaşlarını tutmaktır…
-
Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak: "Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?" Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!." diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!."
-
Aşk Kaybolmak mıdır,Kendini Bulmak mıdır?...
seviyeli şurada cevap verdi: Ufuk_efe başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
bu sorunun cevabını gerçek aşıklar bilir sadece onu yaşamayan, gerçekten hissetmeyen anlayamaz zaten paylaşım için tşkler -
BU GECE SENİNLE DERTLEŞECEĞİM...
seviyeli şurada cevap verdi: AynRand başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
gerçekten duygu yüklü ifadeler. emeğinize yüreğinize sağlık -
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar. Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde. • Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur. • Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler... • Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar. • Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların. Sık sık boynunu büker çiçekler. • teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının. • Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz. • Bir kadın gittiğinde... • Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci... • Bir anne gider...Bir dost...Bir arkadaş...Bir sevgili... • canımın sıkıldığı gün telefonda "Sana gelen bana gelsin" diyen sesini hiç unutmamıştım. • Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım. Sözcükler yetim kaldı. • Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır. • Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç kalma" nın. • Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler. • Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. • Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında
-
Bir düş kur; ille de toz pembe olması gerekmez düşlerinin rengi, en çok hangi renkte buluyorsan kendini, aldırmadan serpiştir düşlerine, bir düş kur ki; tepeden tırnağa senin olsun, her yerini güzelliklerle beze... Sevgilerin engin denizler gibi olsun, yüreğine sığmayacak okyanuslar kadar geniş olsun sevmelerin ve sevmenin tadına var yaratılan ne varsa yaratandan ötürü, sev! En güzel duygudur sevmek. Ardına bakma artık; sonsuz gibi görünen yollarda yol alırken, ulaşılmaz sandığın ufuklara dik o güzel gözlerini, her sabah uyanınca yarım ölümden; geç aynanın karşısına, önce kendine gülümse, sonra tüm insanlığa ve göreceksin gününün gülüşün kadar aydınlık olduğunu, tebessümünün büyüsünü göreceksin. Mutluluk kapısını açacak sana o zaman zahmete girişmeden, çünkü sen gülümsersen aynı karşılığı alacağın insanlar çıkacak gün içinde karşına ve unutma ki gülümsemenin vergisi yok. Hayat telaşında geçiyor ömür; zaman denilen nehir akıp giderken gözümüzün önünden, ânın tadına var. Dün çocuktuk, bak bugün gençlik çağlarındayız, ne olacağı belli değil yarının ama belli olan bir gerçek var: bizde yaşlanacağız. Daha dün gençtik, bir bakmışsın ki karlar yağmış olacak o sırma saçlarına, o nedenle bırak telaşları geçmişinde, en sevdiğin şey neyse onu yap, ne bileyim en sevdiğin şarkıyı söyle kendin için, mutlu olmak mı istiyorsun mutlu et sevdiğin birini, çocuklarına vakit ayır, -hayatın telaşında unuttuğumuz geleceğimiz onlar-, değerlendir vaktini onları dinleyerek yada içindeki çocuğun sesine kulak ver torununla çocuklaş, hayat takviminden bir yaprakta böyle kopar gün biterken, bir şey kaybeder misiniz? İçinden ne geçiyorsa yap haydi vakit kaybetmeden; şiirle karın doymaz deseler de insanlar aldırma ve dök içini mısralarla duygularının hamalı kağıtlara, kendince aşkın resmini yap ama tuvale hüzün renklerini yansıtma, doyasıya yaşa!.. muntazam tasarlanmış bir dünyada yaşıyorsun ki; aldığın nefesin değerinin farkına var, en basiti sevdiğini söyle korkusuzca, haykırırcasına yüreğinden yankılanarak gelen bir sesle "Seni Seviyorum"de, çünkü yarın çok geç olabilir bu güzel cümleyi söylemek için... Kim biliyor ki sonunu; bir taşın ayağımıza takılması, kalbimizin yorgun düşüp durması kadar yakın biz insanoğluna ölüm. Unutma! Emanet bir dünyada emanet bir canla yaşıyoruz ve bir gün gelecek ki, bu kavanoz dipli dünyadan zamanı gelince emanetimizi teslim edip ayrılacağız. Vakit kaybetme, erteleme hayallerini ve yaşamın tadını çıkar, bir düş kur; güzellikler üstüne... Güneş pencerenizden, sevgi ve aşk kalbinizden ve o güzel gülümsemeniz yüzünüzden hiç ama hiç eksik olmasın.
-
Küçük bir erkek çocuk annesine sordu. "Niçin ağlıyorsun?". "Çünkü ben bir kadınım" diye cevapladı annesi. "Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi çocuğu kucaklayıp, "Ve hiç bir zaman anlamayacaksın!" dedi. Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu. Baba "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" diye cevapladı. Küçük oğlan büyüdü, yetişkin adam oldu, hala kadınlarin niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldukten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. "Allahım" dedi. "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?" Allah dedi ki... "Ben kadınları özel yarattım!... Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında devam edecek azmi, ailesinin hastalığında yorgunluğa papuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında ve hatta annelerini çok kötü incitselerde, cocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarına tüm kusurlarıyla sevmek kudretini verdim. Erkeğin kaburgasından onları erkeğin kalbini korumaları için yarattım. Onlara iyi bir eşin asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara birer gözyaşı verdim. Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere... İnsanlık için bir gözyaşı..." diye cevapladı.......
-
Söyle Bana Gece; Nedir geriye kalan yaşanmışlık adına çekilen dertlerin biriktirdiği? Alnında biriken keşkelerin yırtık ayak izleri mi? Belkilerin sararttığı düşlerimizi iteleyen rüzgara ne demeli o halde. Umutsuzluk kötü şey bunu çoktan biliyorum, büyüdüm ben. Boşluğa düşer sesin ayakların kıpırdamaz bir zaman…çarparsın yüzünü uzaklara, en yakın sığınak her başın dardayken gelen türkünün dizelerinde saklı sadece. Söyle bana gece; Nerde masalların anlattığı o hiç gözyaşının olmadığı ülke, sınırlarında kalın duvarlar mı var, duvarlarında sınır bekçileri…açmazlar mı kapılarını dünya yanıyorken, saklamazlar mı çocuk korkularını savaşlar ortasından kaçırıp, susturmazlar mı bebekleri, doyurmazlar mı bereketli memeler üstünde,silmezler mi hapishane kapılarında hem içeriyi hem dışarıyı mahpus eden anaların gözlerindeki bulutları? Gerçek bir suskunlukla bekliyorum sabahı. Dilimde ucuz şarapların kekremsi sarhoşluğu geceyi dinliyorum. Penceremi yalayan rüzgarda üşüyüp daha bir sokuluyorum anılarıma. Ne kadar çıplak ve tatsız anılar, ne kadar fakir dilengeç mutluluklar biriktirmişim. Oysa daha dün dediğim yüzleri anımsamakta güçlük çekiyorum. Söyle bana gece; Kim giderken götürdüğü yalnızca kendisidir? Kimin bohçasında yarım kalmış gülüş izleri bulunmaz. Şimdi olsaydı demezdim şimdi olmadı. Şimdi olanlar şimdi olmasını istediklerim değil, aslında hangimizin şimdisi doğru? Ey hayat ben seni yaşamadıysam benim bu yaşadığım ne? Delişen bir ırmak mısın, içinde ağaç kabuğu muyum, hangi kayalıkta çürür bedenim su olurum, bende katarım yitik aşklar ülkesine kimliksiz sesleri? Sustuğumda bil yorgunum. Söyle bana gece; Adına sıfatlar takmaya çalışmak eş olmuyor yüreğimdeki yıkılmış evlerin yalnızlığına. Sırtımda tırnak izleri aç gecelerin boğuştuğu yastıklar. Derdim tasam son kez rastlamak sokak başında adına türküler yakılmış dost yüzlere. Ardından kopsun kıyamet. El ele verir yürürüz caddelerde. En hakiki aşk değil mi çocuk yüzlerindeki sevinç. Deviririz korkuları, devim yaparız, sevişmek deriz adına ölümün, ölürken mutlu ölürüz. Söyle bana gece; düşlerimi bölenler lal mi şimdi?
-
Bulutları seyrettiniz mi hiç daha yakın olayım diye gökyüzüne çıktınız mı çatılara? Bulutlardan şekil çıkarmayı oynadınız mı hiç? Mesela kuşlara dokundunuz mu hiç? Avucunuzun içinde pır pır eden yüreğini sıcacık minicik yüreğini hissettiniz mi hiç? Ağaçlara tırmanıp dal oldunuz mu? Yaprak oldunuz mu? Çiçek açtınız mı hiç? Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karıncalarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi? Yağmurlara karışıp su oldunuz mu ?aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyrettiniz mi pencereden duydunuz mu damlaların sesini? Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı? Kar kaplamış toprağa bakıp gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne? Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç? Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu gelincik oldunuz mu mesela? Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz? Kelebek peşinde koştunuz mu mesela? İpek böceği beslediniz mi? Tırtılın değişimini gördünüz mü hiç? Örümcek ağlarına takılıp kalan böceği kurtardınız mı mesela? Ve o ağlara güneş vurduğunda nasıl parlar bilir misiniz? Taş kınası yaktınız mı elinize kayalardan? Sabun çiçeği ile yıkadınız mı elinizi? Limon çiçeği yasemen kokladınız mı hiç? Dut ağacında kırmızıya boyandı mı elleriniz? Kirazdan küpe yaptınız mı mesela? Koştunuz mu tepelerden aşağılara tuttunuz mu rüzgara yüzünüzü? Atladınız mı yükseklerden kuş olup uçtuğunuzu hayal ettiniz mi hiç? Melek oldunuz mu mesela? Sihirli bir değnekle dokundunuz mu yüreklere? Farkında oldunuz mu yani kısaca hayatın? Farkına vardınız mı acıyla mutluluğun? Fark ettiniz mi hayat her şeye rağmen güzeldir... Acımak kendine hatadır ve suçlamak hayatı... Hayat insana sunulmuş en güzel armağandır. Acıyı da seveceksin hüznü de... Mutluluğu ve sevinci kucakladığın gibi kucaklayacaksın... VE HAYATI FARK ETMEZSEN HAYAT SENİ HİÇ FARK ETMEYECEKTİR... Ve ben farkındayım... Ve ben tüm yaşanmışlıklarımı sevdim... Ve ben yaşıyorum...
-
Gerçek hayatta yapılan bir anketten çıkan sonuçları yaşlara göre gruplandırdık vakti zamanında özetle aşağıdaki durum çıkmıştı sizlerle paylaşmak istedim • Evde bir değişiklik yapmaya kalktığımda, her şeyin düşünülenden iki misli daha pahalıya geldiğini ve iki misli daha uzun zaman aldığını öğrendim. Yaş: 48 • Tasalandıklarımın çoğunun gerçekleşmediğini öğrendim. Yaş: 64 • Evde yapılmış kurabiyelerin sıcakken yenmesi gerektiğini öğrendim. Yaş: 29 • Çocuksuz çiftlerin çocuğunu nasıl yetiştirmen gerektiğini daima senden çok daha iyi bildiklerini öğrendim. Yaş: 29 • Hiç bir kalite malın ucuz bir fiyata satılmadığını öğrendim. Yaş: 52 • İnsanlara iyi davranmanın hiçbir maliyeti olmadığını öğrendim. Yaş: 66 • Haklı olan insanlarla tartışmanın ne kadar zor olduğunu öğrendim. Yaş: 38 • İyi kalpli olmanın mükemmel olmaktan daha önemli olduğunu öğrendim. Yaş: 70 • Bir tartışmayı tatlıya bağlanmadan yatağa gidilmemesi gerektiğini öğrendim. Yaş: 73 • Bugün yediğim baklayı yarın üzerimde fazla kilo olarak göreceğimi öğrendim. Yaş: 39 • Biri “sorun para değil ilkelerdir” dediğinde, sorunun genellikle para olduğunu öğrendim. Yaş: 65 • Tepki göstermenin düşünmekten çok daha kolayımıza geldiğini öğrendim. Yaş: 55 • Yaşamın kimi zaman insana ikinci bir şans tanıdığını öğrendim. Yaş: 62 Resim Otomatik Küçültülmüştür. Bu yazıyı Tıklayarak Orijinal Halini Görebilirsiniz. Bu resim 640x480 Boyutlarında ve 75 KB dir. • Ailemin beni sevmesi için daima mükemmel olmam gerekmediğini öğrendim. Yaş: 18 • Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim. Yaş: 52 • Sevmek ve sevilmenin dünyadaki en büyük neşe kaynağı olduğunu öğrendim. Yaş: 78 • Uygun giyimim başarı için yardımcı olduğunu öğrendim. Yaş: 28 • Bir eşle tartışmada, ilk “Özür dilerim, kalbini kırdım, lütfen beni affet” diyenin kazanan taraf olacağını öğrendim. Yaş: 51 • Evlilik yıldönümünü unutmamın bir facia olabileceğini öğrendim. Yaş: 44 • Kimsenin sır saklayamadığını öğrendim. Yaş: 17 • İnsanların uçaktaki “Lütfen motorlar duruncaya kadar kalkmayınız” uyarısı hariç, her makul uyarıya uyacaklarını öğrendim. Yaş: 51 • Bir insanın en büyük ihtiyacının takdir edilmek olduğunu öğrendim. Yaş: 45 • Ne zaman acelem olsa, önümdekilerin acelesi olmadığını öğrendim. Yaş: 29 • Bütün kadınların çiçek yollanmaktan hoşlandıklarını öğrendim. Yaş: 33 • Seven, sadık bir eşin, bir erkeğin en değerli hazinesi olduğunu öğrendim. Yaş: 68 • Hiç bir erkeğin, bir kadının gözyaşları ile baş edemeyeceğini öğrendim. Yaş: 49 • Sevgi evde öğretilmemişse, başka yerde öğrenmenin zor olduğunu öğrendim. Yaş: 51 • Fikirlerin sorulmasından herkesin hoşlandığını öğrendim. Yaş: 38 • Para her şey değildir diyenlerin genellikle çok parası olan kimseler olduğunu öğrendim. Yaş: 66
-
Simdi sen "su" olduğunu düşün. Su kadar özel Su kadar faydalı ve su kadar çok tükenmez. İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül ister göklerden yağ ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın. Unutma; Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin. Gürültünün parçası olursun sadece!.. Suyun yanında olanlar Suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada lüzum yok ki suyu kana kana içmeye; diye düşünürler. Aynen sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiç bir hayvan ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi hep sabahın en sakin anini bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için. Gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler; Onlar için en uygun olan kendi istedikleri zamanda. Sen hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel su gibi yararlı su gibi vazgeçilmez. Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol; Su gibi yıkıcı sürükleyici ve öldürücü değil!.. Su Gibi Olabilmek Sen bir su ol;Ama rahmet ol; Afet değil ! Su isen tarlalarını basma insanların yuvalarını yıkma ocaklarını söndürme; Sana felaket denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki; Damarlara giresin!.. Su gibi özel su gibi güzel su gibi faydalı su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez-tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi su gibi de kıyametler koparıcı olabileceğini unutma. Unutma; Senin isin rahmet olmak afet değil! Vadiler varken önünde ve ovalar varken yayılabileceğin; Küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan hayat verirsin çevrene. Ve yasayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe. Yoksa hep duyulmayan dinlenmeyen; korkulan ve kaçılan olursun seller afetler gibi. Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak. Ya tutmayı öğreneceksin dilini; veya hiç durmadan konuştuğun için sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama yapman gereken Su değil mi; Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini. Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin. Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın. Ahmak olmayan yolcuların önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde saatlerini kontrol ederek vakit yaklaştığında vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi sen de fikrini bindireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!.. Demeyeceksin; Ben canim isteyince giderim iskeleye vapur da o saniyede gelmek zorunda!.. Demeyeceksin; Ben aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karsımdaki de değil duymak değil dinlemek anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!.. Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın ama maalesef değil.Ağzını açıp Şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavsan gördün mü hiç?.. Veya önüne çıkan Ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğrasan bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler; Beyni olan her yaratık gibi! Hadi... Sen simdi su olduğunu düşün ve kendini su gibi hisset Su gibi özel su gibi güzel su gibi berrak su gibi yararlı. Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez-tükenmez olduğunu hatırla.Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; Girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Vazgeçilmez ol!
-
Yaşama sarılmak, onunla bütünleşmek bütün benliğinle varlığınla içinde ve dışında var olanları hissetmek, duyumsayabilmek her şeye yaşama dair her şeye hoş geldiniz ve güle,güle diyebilmektir. Uzatın ellerinizi tutamayacağınızı düşündüğünüz şeylere dahi uzatın ellerinizi!... Açın yüreğinizi sonsuza dek akıtın içinizde ki coşkun seli… Belki bir kuş olursunuz maviliklerde beklide bir kır çiçeği kim bilir? Belki de vahşetin ortasında gülümseyebilen tek canlı ,tek umut olabilirsiniz istemek ve olmak hepsi bu işte beyninizin ayaklarınızla bütünleştiği yerde dimdik kalabilmek korkmak ama yenilmeden utanmak ama aşabilmek utancı her şey bizim için diyerek yaşama sarılmaktır yaşamaktır! Ben varım diyebiliyorsak, diyebiliyorsanız gerçekten yaşıyorsunuz.
-
Bugün sizden bir şey isteyeceğim. Kullanmayın artik bu sözü. Başka bir şey deyin birbirinize onun yerine. Duygularınıza daha denk düsen bir şey... Benim aklıma gelmiyor ama siz bulursunuz. Ne de olsa sizin duygularınız... Hayır, içini dolduracaksanız '' Seni seviyorum '' un, bir diyeceğim yok. Ama umudum da yok. '' Seni seviyorum '' öyle '' Kendine iyi bak '' gibi bir söz değildir, laf olsun diye söylenen... Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde hakkini vereceksiniz. Bir kere onu gerçekten seviyor olmanız lazım. Yani öyle dokununca geçiverecek arzularla falan karıştırmayacaksınız. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, o biri en az tuttuğunuz takim kadar önemli olacak hayatınızda. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, bir saat eksik uyumayı göze alabileceksiniz onu daha çok görmek uğruna. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, elini tutmak da önemli olacak başka şeyler kadar. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, '' Sevgilimsin '' de demiş olduğunuzu bileceksiniz. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, onu özleyecek, düşünecek, merak edeceksiniz. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, onun gözü telefonda (evet, cep telefonu çıktığından beri kulak değil gözler telefonda) aramanızı beklediğini unutmayacaksınız. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, ona sürprizler yapmayı, ufak hediyeler almayı ihmal etmeyeceksiniz. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, ona şiirler okuyacak hatta kabiliyetiniz varsa, yazacaksınız da. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, şarkıdaki gibi, ellerinizde çiçeklerle kapısında bekleyeceksiniz. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, belki ömrünüzün sonuna kadar değil ama hiç olmazsa yarin, öbür gün de seveceğinizden emin olacaksınız. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, ayni zamanda '' Free takılalım '' da diyemeyeceğinizi bileceksiniz. Birine '' Seni seviyorum '' dediğinizde, o asktan söz ederken siz '' Ben almayayım, alana da mani olmayayım '' demeyeceksiniz. Nasıl? Çok mu zor ? Fazla mı zahmetli ? İnsanin birini sevip sevmediği tam da böyle belli oluyor mu arkadaşlar ?. Sevmeyince '' is '' gibi geliyor bütün bu saydıklarım. O zaman '' Seni seviyorum '' demeyeceksiniz. Bu kadar basit. Bir gün farkında olmadan bütün bunları yapıyor olduğunuzu görünceye kadar. Simdi '' Ne var bunda ? '' Keşke herkes birbirine bolca '' Seni seviyorum '' dese diye düşünenler olacaktır. İyi. O zaman birbirini gerçekten sevenler yeni bir söz bulsunlar söyleyecek. '' Seni seviyorum '' orta mali olsun. Zaten oldu olacağı kadar. '' Sen benimsin ” demeseydin de “ Ben sana aidim ” deseydin... Başka ellerde olsan da varlığını hissedebilirdim belki… Söylemedin ki… “ Senin için her zorlukla savaşırım ” değil de; “ Senden gelen hiçbir şey zorluk değil ” deseydin; İnanırdım yüreğinin sadece bana ait olduğuna… Söylemedin ki… “ Sen olmadan yaşayamam ” değil de, “ Sensizlik diye bir şey yok; sen var olmasan da benimlesin ” deseydin; İnanırdım sevginin sonsuzluğuna… Söylemedin ki… “ Sen benim rüyamsın ” değil de “ Gerçekleşen rüyamsın ” deseydin; Uzağında da olsam yaşatırdım bu gerçeği sende… Söylemedin ki… “ Sen benim eş ruhumsun ” değil de ; “ Sen aslında Bensin ” deseydin; Yokluğunda da devam ettirirdim sen olmayı… Söylemedin ki… “ Seni Seviyorum ” değil de “ Seni hep seveceğim ” deseydin; yalan da olsa sevgin inanırdım bana bir gün döneceğine... Söylemedin ki… “ Seni çok özlüyorum ” değil de “ Seni özlemek bile güzel ” deseydin; ayrı da olsak inanırdım beni her dem yüreğinde yaşattığına… Söylemedin ki… '' Sen benim için çok özelsin ” demeseydin de; “ Özel olan her şey sende saklı ” deseydin; kendimi şimdi böyle basit hissetmezdim… Söylemedin ki… '' Bir gün bitecek ” demeseydin de “ Aslında seni hiç sevmemişim. ” deseydin ; en azından delikanlı biri yaşatırdım yüreğimde… Ama yapamadın ki… Vedalaşabilecek kadar yürekli olsaydın , aklıma geldikçe gülümseyebileceğim hoş bir anı, güzel bir tat olarak kalırdın bende… Yapamadın ki…
-
Hayatla röportaj yaptığımı gördüm rüyamda. "Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat. "Zamanın var mı?" diye sordum. Gülümsedi ve ‘’Benim sonsuza kadar zamanım var.’’dedi. Ne sorular var yüreğinde? İnsanlarla ilgili en çok neye şaşırıyorsun?diye sordum. Hayat basladı anlatmaya: "Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili endişelenmekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar."
-
Hayatına bir sürü kadın girmesi değildir,kaç kadını gerçekten sevdiği ve onlara ne kadar dürüst olabildiğidir. Geniş omuzlara sahip olmak değil,kaç kadına o omuzlara yaslanacak kadar güven verdiğidir. Büyük ve ağır eşyaları kolay kaldırmak değil,hayatın yükünü cesurca taşıyabilmektir. Vurdu mu oturtmak değil, önemli olan dokunuşundaki yumuşaklıktır. Kaslıo bir vücuda sahip olmak değil,o vücutta nasıl bir kalp taşıdığıdır...
-
Doktor, erkek hastasını muayene ettikten sonra, adamın eşi ile özel konuşmak istediğini bildirdi. Adam dışarıya çıktıktan sonra, kadına ciddi bir sesle durumu anlatmaya başladı: “Eşinizin hastalığı ciddi” dedi “Korkunç bir stres'i var. Söylediklerimi uygulamazsanız, bilin ki ilk gerginlikten ölecek”. Sonra devam etti: “Her sabah mükemmel bir kahvaltı hazırlamanız gerekli... Neşeli olmasını sağlamaya dikkat edin. Öğlen için de yanına çok iyi bir yemek vermelisiniz. Dört başı mamur bir menü olmalı. İş yerinde onu yesin. Akşam yemeği olarak ya yumuşacık bir biftek, ya da bol sebze garnisiyle bonfile hazırlayın… Haftada iki akşam da mükellef bir balık olmalı. Rakısına bir adet buz yeterlidir. 35’liğin yarısını geçmesin. Keyiflenir de ‘bir duble daha’ derse bırakın içsin. Böylece gevşer biraz daha. Konuşurken sakın keyfini kaçıracak konulardan bahsedeyim demeyin. Özel problemlerinizi de kesinlikle açmayın. Yoksa kötüleşiverir. Kendinize mutlaka dekolte bir kıyafet seçin. Bakımlı olun. Yanına oturup sırtını ovun. Televizyonda maç seyretmesi için her akşam teşvik edin. Siz de yanına sessizce oturup kırmızı şarap servisi yaparsanız fevkalade olur. En önemli nokta da şu: Haftada birkaç akşam seks yapın ve onu her bakımdan tatmin etmeye bakın... Eğer bu söylediklerimi aksatmadan bir yıl kadar uygularsanız, sanırım o takdirde kocanız iyileşip normal hayatına dönecektir ve uzun bir mutlu yaşam sizi bekleyecektir.” Eve dönüş yolunda koca, eşine sordu: “Doktor ne dedi sana?” Kadın kısaca cevap verdi: “Ölecekmişsin!”
-
Bir doktor, hemsiresi ile bulusmalara başlar. Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile oldugunu soyler. Fakat Doktor, bu olayı karısının duymasını istemediginden, hemşireye bir miktar para verir ve italyaya gitmesini ve cocuk dogana kadar orada kalmasini ister. Hemsire, 'Bebegin dogdugunu sana nasil haber verecegim? ' diye sorar. Doktor da ; 'Bana hemen bir kart gonder ve arkasina 'spagetti ' diye yaz. Ben durumu anlarim. Baska bir aciklama yapmana gerek yok' der. Hemsire parayi alir ve ucaga binip italyaya gider. Alti ay kadar sonra, bir gun doktorun karisi evden arar ve doktora ; 'Sevgilim, bugun postadan senin adina Italya 'dan postalanmis ilginc bir kart geldi.Fakat n! e anlama geldigini anlayamadim...' der Peki karicigim, ben aksama eve gelince sana gerekli aciklamayi yapacagim' der doktor ve telefonu kapatir. O aksam doktor eve geldiginde; karti alir okur ve kalp krizinden oldugu yere duser. Acil yardim ve tibbi mudahelelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladiktan sonra acildeki doktorlar adamin elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar... Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti....ikisi; sosisli, ikisi; sade!!!!!
-
KARI-koca kahvaltı yaparken, kadın bir anda elindeki tavayı kocasının kafasına geçirir. Ne olduğunu anlamayan kocası şaşkınlıkla durumu sorar. Kadın: 'Dün pantolonunu yıkarken içinde, üstünde Çiğdem yazan bir kağıt buldum.' Bunun üzerine kocası 'Karıcım o geçen gün üzerine bahis oynadığımız atın ismiydi' der. Bu açıklamayı yeterli bulan kadın pürneşe içinde kahvaltısına devam eder. İki gün sonra yine kahvaltıda bu sefer daha büyük bir tava ile kocasının kafasına öyle bir vurur ki koca birkaç dakika kendinden geçer. Ayılınca karısına yine durumu sorar ve kadın cevap verir. 'Dün senin at aradı...'
-
* Pembe dizilerdeki sahte aşk nağmelerini bizden duymaya çabalamayın çünkü onlar gerçekten rol yapıyor ve kabak bizim başımıza patlıyor. * Bir SMS gönderdiğiniz zaman ilk 10 saniyede cevap gelmeyince ikinci SMS'te 'Orda mısın???' diye sormayın. Kesinlikle oradayızdır..! * Mağazada gelinliklere bakıp 'Aaaa ne güzeeel' dediğinizde onun bizim için bir anlamı yoktur. Bizi duygusuzlukla suçlamayın. Gelinlik sadece kızların hayalidir erkeklerin değil!!! * Saçlarınızı boyattığınızda bunu fark edemezsek anlayın ki yakışmamıştır ve bu bizim suçumuz değildir. * Çoğu erkek ısrardan ve bir şeyi ikinci kez duymaktan nefret eder; mutlaka ilk söylediğinizi anlamışızdır ama işimize gelmiyordur, lütfen bize geri zekalı muamelesi yapmayın. * Alışveriş yapmak hiç zevkli değildir ve asla zevkli olmayacaktır. * 'Beni seviyor musun?' diye sormayın. Emin olun ki sevmiyor olsak yanınızda bir saniye bile durmayız… * Bizden sizinle aynı üzüntüyü yaşamamızı ve size tuvalete kadar eşlik etmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın görevidir. * Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha sormayın. * Biz erkekler gerçekten basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak, aslında sadece acıkmışızdır ve sadece ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan 'ekmek niçin masada değil' diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın zira tüm erkekler edebiyatçı değildir… * Eğer farkında olmadan 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse, kesinlikle diğer anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın… * Biz farklı anlamlar taşıyan dolaylı, mecazlı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin ve bizi yormayın… * Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız ki büyük ihtimalle şişmanlamışsınızdır. Bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruzdur. * En karmaşık durumda bile bizim için temel kural şudur: 'En kolayını seç'. Bizden komplike şeyler beklemeyin. * Erkekler genelde sadece ana renkleri görürler. Mesela, şampanya bir renk değil, bir içkidir bizim için.Sarımsı Yeşil, Açık Yeşil Likör yeşili, Çimen Yeşili, Kireç Yeşili, Yay Yeşili, Orta Deniz Yeşili Yukarıda saydıklarınız hepsi yeşil işte..! Lütfen bizi zorlamayın..? * Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını bilmiyoruzdur lütfen sormayınız ayrıca uyum diye bir şey yoktur ve sırf uyum için giyeceğiniz şeyleri 1 hafta önceden tasarlamanız tamamen sizin takıntınızdır. Mavi kotun üstüne her renk ve desen blüz giyilebilir. * Kırmızı tokanız var ve sırf bu tokaya uyum sağlaması için lütfen kırmızı takım elbise almaya bize mağazaları dolaştırmayınız..! * Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak gerçekliğinin icrasıdır… * Bizi anlamaya çalışın; ancak bizi anlama işini lütfen fazla abartmayın çünkü çok kolay anlaşılır erkekler. * Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim için bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin. Temiz bir evden ziyade bakımlı görünen bir kadınla bir evi paylaşmak daha anlamlıdır… * Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor ve her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi bozar… Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş ve hatta sadece bir eş lazımdır. Temizlik bir temizlikçi tarafından da yapılabilir ama bazı şeyler temizlikçi ile yapılmaz… Yapılmamalı da. Bizi zorlamayın..! * Aylarca süren baş ağrıları baş ağrısı olamaz, mutlaka bir doktora gidin. * Size 'neyiniz var' diye sorduğumuzda, 'hiç bir şeyim yok!!!' derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin… * Canım sıkılıyor hiç dışarı çıkmıyoruz hep evdeyiz farkındamısın diye sormayın farkındayızdır. Sadece nereye gitmek istediğinizi söyleyin bizi yormayın... * 30 civarında ayakkabınız ve dolaplar dolusu elbiseniz varken bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir