Multi tarafından postalanan herşey
-
DEVİR DEVİR CUMHURİYET GAZETESİ VE ONA BİÇİLEN ROL
Dipnot kardeş yazdığın herşey genel ve soyut şeyler.. somut tartışmaların hiçbirine gelemiyorsun.. sıkıştığın zaman hep bu tip laflar ediyorsun.. hiçbir fikrini savunamıyorsun.. karşı fikirlere hep bu tip "......" yazılarla karşılık veriyorsun.. bu, içindeki kinin aklına olumsuz etkilerinin bir yansıması.. kendini biraz gözden geçir.. işkembeden değil de, beyninden konuş
-
"""TARİHİ BİR YALAN!"""
ve birbaşkası.. verdiğiniz cevaplar tamamen komedi
-
HALKIMIZIN DİKKATİNE!
işte bir acizlik belgesi daha.. o kadar yazılana verdiği tek cevap : "HY kimdir?"
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
arkadaşlar mesele çok açık.. Bak dipnot kardeş.. ben senin iyi niyetine inanıyorum..bir doğruya inanmışsın ve insanlara bu bellediğin doğruyu anlatma niyetindesin.. Ama kendisine iftira attığın cemaat insanlarında olan ve sende olmayan birşey var..İnanç Bak, şuna emin ol ki bu insanlar senin çok üzerine düştüğün Dünyan için uğraşmıyorlar.. Yani yaptıklarının karşılığını bu dünyada aramıyorlar.. Sen mesela bir işe girsen onun sana getireceği parayı düşünürsün.. Ama işte o insanlar bu girecekleri işe para gözüyle bakmıyorlar..Amaçları para değil.. para onlar için amaç değil araç.. Öbür tarafını kurtarmaları için bir araç.. Senin amacın olan, bu insanlar için basit bir araç..Şimdi sen kalkıp bu insanlara saltanat kurmak için milleti sömürüyorlar dersen o insanlar buna gülüp geçerler.. Onların kafalarında bir tek şey var: Allah rızası.. Bunun için yapması gerekenler günümüzde para kazanıp bunu insanların kurtuluşu için harcamak.. Nitekim tüm dünyaya yayılmaları bundandır.. yoksa herkes ayağıma baksın, ben kralım! gibi bi düşünce onların akıllarının kıyısından geçmez.. Sen şimdi kalkıp, bu insan şunun bunun ajanlığını yapıyor, rahatlık bolluk içinde, dertsiz tasasız yaşayıp milleti sömürmekle meşgul dersen, bu onlar için tamamiyla bir tezatlık teşkil eder..ki ettiğinden bu kadar tartışmalar yaşanıyor.. şimdi ben kendi adıma bu insanlar gibi olmadığımı söyleyeyim.. yani aralarında bulundum ama onlar gibi değilim.. zaten onlar gibi olsam buraya hiç yazmaya bile tenezzül etmezdim..yani bunları senin benim hakkımda "sen kendini övüyorsun" diye düşünmemen için yazıyorum...hoş zaten övünülecek hiçbir yanım yok orası da benim meselem.. Tekrar söylüyorum, ben senin "insanlara faydalı olayım" düşüncesine sahip olduğuna inanıyorum.. ama yaptığın insanlara fayda vermekten çok uzak..kendi dünyanda ilkokul mezunu birinin bu kadar büyük bir hareketi oluşturması garip gelebilir..bu yazdıklarının da zaten sebebi bunu anlayamamış olman.. bu seni "abd nin yararına olmasa neden beslesin?" gibi dar bir düşünceye hapsediyor.. sana burda insanlar bişeyler açıklamaya çalışıyor.. sonunda senin gelip sıkıştığın nokta bu oluyor... hoş zaten abd besleseydi ona vatandaşlık verirdi.. şu an green card la orda yaşamak durumunda.. abd besleyeceği insana neden tüm kapıları açmasın?
-
KAVRAYAMAYAN YERLİ EVRİMCİLERE ÇAĞRI:
En büyük delilimiz diyor Delile bakar mısınız? Kendileri tarafından yalanlanıyor.. Aslında bizim uğraşmamıza da gerek yok Kendi kendilerini zaten çürütüyorlar.. Sonra da onlara inanmış çürük beyinler oluşuyor..adını da bilimselci koyuyor.. ama komik olmaktan öteye geçemiyor.. Ayrıca bu yazılanlara" zırva" diyenlerden kesinlikle eminim ki yazıyı okumadılar..
-
Gaziden Yılmaz Erdoğan'a cevap
eğer iki taraf da "human"lık yaparsa humanist yaklaşırsın.. Fitne çıkarıp müslümanları birbirine düşüren, büyüdüğü vatanın evlatlarına kurşun sıkan insanlara ben "human" demem not: human=insan
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
Peygamber safı? Müsşümanlığı yaymaya çalışan herkes Peygamber safındandır bence.. Sadece Gülen mi Peygamber safında? Sen de hayatını buna ada sende Peygamberimizi(SAV) safından olursun.. İhtişamlı yaşam mı? Bak yukarıda hayatı var.. Bi oku istersen.. sonra kendine sorular sor.. Mesela şunu sor.. bu adam tüm bu faaliyetlerini ihtişamlı bir yaşam için mi yapmış? Madem ihtişamlı bir yaşam istiyordu bunu pekala önceden de çok kolay gerçekleştirebilirdi.. vs.. artık kendin bulursun kalanını.. ama öncelikle şunu sor: Şu an ihtişamlı bir yaşam mı yaşıyor? ve gayesi bu dünya mı?
-
KEMALİSTLER LAİK OLABİLİR Mİ?
ya türbanın dini tartışması yapılır tamam da kemalistlerin laik olup olmadıkları da bence burda yapılmamalı
-
GÜLEN'İN ESKİ YAVERNDEN MÜTHİŞ İTİRAFLAR... (Biz 1970 yılında 12 insan yoksul öğrencilerin okutulması ve hayır işleri için yemin ederek yola çıktık..)
saçmalama kardeş..abd nerde sahip çıkmış? iyice saçmalamaya doğru kayıyoyr iftiralar
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
Ya ben bu ülkücü(!)lerin Gülen e neden nefret duyduklarına anlam veremiyorum.. Ülkücüler Türk-İslam sentezini benimsemiş insanlar değil miydi? Nedir Fethullah Gülen e saldırma sebepleri? Eğer ülkü ocakları eskisi gibi olsaydı eminim ki bunlar olmazdı.. Eskiden bu adamlar gerçekten müslüman insanlardı.. Şimdi bakıyorum da çoğu kendini ırkçılığa kaptırmış İslam ı unutmuş müslüman yaşam tarzından uzak, sadece saldıran insanlar olmuşlar.. Eskiden ülkü ocaklarında Kuran okunurdu.. Beraber namaz kılınırdı.. Ne oldu da bu hale gelindi? Nerde kaldı müslümanlığınız da sırf iftiraları dayanak gösterip bir insan hakkında bu denli saçma yakıştırmalar yapılıyor? Sen kendini ülkücü sanan kardeşim, ben müslümanım diyen kardeşim, sen neden bir insan hakkında elinde hiçbir delil bulunmadan Dünya ya müslümanlığı, Türklüğü yaymaya çalışan bir insana iftira atıyorsun? Siz bu ülke için ne yaptınız da bu adama laf atma hakkını elinizde bulunduruyorsunuz? Bak sana Kuran dan bir ayet göstereyim: … Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 118-119)
-
KEMALİSTLER LAİK OLABİLİR Mİ?
ya kardeşim bilerek mi yapıyorsunuz? yoksa kavram kargaşası içinde misiniz? bu başlık dini konular başlığı neden olur olmaz başlıklarla sulandırıyorsunuz.. dini konulardan çok bu tip siyasi konular tartışılıyor bu başlıkta.. lütfen arkadaşlar.. egomuzu burda tatmin etmeyelim..
-
BU NASIL BİR CENAZE NAMAZIDIR
bak yam yam.. sen ateist değil misin? sen bu konuda yorum yapma hakkını nerden buluyorsun?.. Ayrıca sen milleti yoldaki kadınlara bakmakla suçluyorsun.. Sen bu konuda önce kendini bi gözden geçir..
-
Coca Cola'nın Yazılışı
PayEveryPennySaveIsrael diye duymuştum.. Anlamı: Sakladığın her parayı israile harca ColaTurka da ne bulacaksın ki kardeşim.. Normal bir yazı ve bir kısaltma tarzı bişey de değil.. Coca cola neden o kadar "artistik" bir logo kullanmış? Bi anlam ihtiva etme olasılığı var yani göz ardı etmemek gerek
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
Bu adamın Abd destekli bir piyon olduğuna nasıl karar verdin? Bu bilinci nasıl edindin? Bu adamın ekonomik gücü sadece kitaplarından aldığı telif ödemeleridir.. Adam hayatını öbür taraf için adamış sen kalkmış serveti var şusu var busu var diyosun.. Madem servet düşkünü bu adam, şimdiye kadar neden bu işlerle uğraştı peki? Neden dünyanın bi ucuna okul açtı? Maddi çıkar için mi? Maddi çıkar için olsaydı gider tüm zengin ülkelere açardı değil mi? Biraz mantıklı düşün.. Daha da kalkıp ekonomik gücü var falan deme.. Bu ekonomik güç cemaat mensubu insanların fedakarlıkları sayesinde hizmet amacıyla kullanılıyor.. Türkiye olsun dünya olsun.. Amaç müslümanlığı ve Türkçe yi yaymak.. Bu paralar sadece bunun için kullanılıyor.. Sen daha ne dersen de.. Ayrıca hala İslam ı siyasete karıştırmıştır tarzı şeyler söylüyorsun.. Bu adamın siyasetle hiç bir alakası yok.. Şu ana kadar ki gelen tüm hükümetlerle sağcısı solcusu hiç önemsemeden iyi ilişkiler kurmuş ve aralarındaki muhabbet sadece "bu ülke için neler yapabilirz" den ibarettir.. Ve yine HÂLÂ inat da inat neden amerika da sorularını soruyorsunuz.. Cevabını belki yüz defa aldın.. sen de biliyorsun neden orda olduğunu.. Senin amacın berrak suyu bulandırmak.. Gözünü nefret bürümüş.. İşkembeden sallıyorsun.. iftira atmak için en olmadık şeyler söylüyorsun.. Yazdıklarına hiçbir delil sunamamanın nedeni de bu işte.. Daha bişey söylemeye gerek yok iki kere iki dört!
-
ateistlere......
Razı oldun mu şimdi CYRANO?
-
Tanrı ve din yanyanamı ?
Tabi daha önündekileri göremeyen bir adam için uzaktakileri göstermeye kalkarsanız sonuç bu olur.. Senin bunu anlamanı beklemiyoruz zaten yamyam.. bunlar sana fersah fersah uzak.. sen önce önündekileri görmen gerekiyorki bunları anlayasın.. içinde bulunduğun vücuduna bakarak başlayabilirsin..
-
TÜRKİYE'DE İSLAMİ BASIN... (İslami basın adlandırması hepimize açılmış bir üçkağıttır. Bir başka kafa bulandırma oyunudur...)
doğru adres olduğuna inanıyorum ne demek kardeşim... burası dini konular başlığı burda din tartışılır islami basın mı tartışılır burda.. bunu tartışmak istiyorsan buna uygun başlıklar var oraya atabilirsin.. Bunu sırf "dini konular" başlığına atman bile provokatifliğini açıkça gösteriyor.. uyandırmaymış.. sen kendini uyanık mı sanıyorsun? lütfen bir daha bu tip şeyleri buraya atmayalım
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
Kardeşim Fethullah Gülen gibi binlerce adam var amerikada.. Amerika hepsiyle teker teker oturup kendi çıkarlarını mı arayacak.. Amerika memleketine gelen her adamla çıkar anlaşması yapıp da mı kabul ediyor memleketine.. Olaya çok komplo bakıyorsun.. Ayrıca yine söylüyorum.. ortaya bi iddia atıyorsan delilleriyle bereber at.. amerika fethullah güleni kullanıyor diyorsun, koy bakalım somut bir delil bana..
-
İnsan Mucizesi
GİRİŞ İNSAN VÜCUDUNDA KISA BİR YOLCULUK Bu kitapta insan vücudundaki bazı sistemlerin nasıl çalıştığı anlatılmakta, bu sistemlerin parçalarından örnekler verilmektedir. Ancak insan bedeni ile ilgili yazılmış birçok kitaptan farklı olarak bu kitapta sıklıkla vurgulanan bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Burada bilgiler detaya inilerek incelenmekte, insan bedeninin her milimetrekaresindeki ince tasarıma dikkat çekilmekte, bedenin derinliklerinde mucizevi işlemler gerçekleştiren hücreler, dokular, moleküller ve salgılar ön plana çıkarılmaktadır. Ayrıca kitapta zaman zaman konularla ilgili teknik bilgiler de verilmektedir. Bundaki amaç insanın kendi bedenindeki karmaşık yapıyı daha iyi anlamasını sağlamaktır. Ve insanın kendi bedeninde gerçekleşen olaylara ülfetsiz bakmasını sağlamak, okuyucuyu derin düşünmeye teşvik etmektir. Bunu sağlamak için kitabı okurken öncelikle kendi bedeninizin içinde bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bu yolculukta sizi akılalmaz sürprizler beklemektedir. Kalbinizin içinde bir jeneratör bulunduğunu, bu jeneratör devreden çıktığı anda yedek bir jeneratörün devreye girdiğini göreceksiniz. İnce bağırsağınızda bulunan hücrelerin, önlerinden geçen yüzlerce farklı madde arasından demir atomunu tanıyabildiklerine ve yakaladıklarına şahit olacaksınız. Baş bölgenizde bulunan hormonal bir bezde üretilen hormon molekülünün, uzun bir yolculuk sonucunda çok uzakta bulunan hedefine -örneğin böbreğinize- ulaştığını ve burada bulunan hücrelere ne yapmaları gerektiğini emrettiğini göreceksiniz. Bu yolculuk sırasında doğduğunuz günden beri "benim bedenim", "bana ait" diye sahip çıktığınız kendi vücudunuzun içinde, derinizin hemen birkaç milim altından başlayarak derinliklere kadar her noktada gerçekleşen mucizevi olaylara şahit olacaksınız. İnsan bedeni, bu açıdan bakıldığında, kendi içinde apayrı bir "alem", apayrı bir "şehir" gibidir. Bu şehrin içinde ulaşım yolları, binalar, fabrikalar, alt yapı sistemi, en üstün teknolojilerden daha üstün teknolojiye sahip cihazlar, kendisinden hiç beklenmeyecek şekilde şuur gösteren, konusunda uzmanlaşmış elemanlar (hücreler, hormonlar, salgı bezleri), tam teçhizatlı askerler ve daha birçoğu mevcuttur. Üstelik bu "alem" yalnızca sizin bedeninizin içinde değildir. Çevrenizde gördüğünüz her insan, anneniz, babanız, kardeşiniz, dostlarınız, çalışma arkadaşlarınız, sokakta yanından geçtiğiniz insanlar, televizyonda izlediğiniz oyuncular kısacası yeryüzünde şu an yaşamakta olan milyarlarca insan, bu mucizevi "alem"e sahiptir. Aynı şekilde bundan yüzlerce, binlerce yıl önce yaşamış olan; milattan önceki dönemlerde yeryüzünde bulunan, hatta ilk insan var olduğundan beri yaşamış olan tüm insanlar da bu kusursuz "alem"e sahiptiler. Tıpkı günümüzde yaşayan insanlar gibi geçmişte yaşayan insanların da vücutlarında kusursuz sistemleri, şuur gösterileri sergileyen trilyonlarca hücreleri, karar alma mekanizmasına sahip salgı bezleri, üstün teknolojiye sahip organları vardı. Bu küçük "alem" içinde gerçekleşen olayları düşünmek ve bu şekilde değerlendirmek son derece önemlidir. Çünkü bunu düşünmeye başlayan insan, büyük bir büyüden kurtulmada ilk adımı atmış olacaktır. Kendi bedeninde -örneğin kendi kalbinde- var olan sistemlerin mükemmelliğini bilen ve bu sistemin tasarımındaki aklı kavrayan bir insana"kalp tesadüfen bu özellikleri kazanmıştır" diyerek evrimci masallar anlatmak mümkün değildir artık. Bu insan, şuursuz atomların biraraya gelmesiyle oluşan hücrelerinin, tüm bunları kendi kendilerine yapamayacağını bilecek ve hücrelerinin sergiledikleri aklın kime ait olduğu sorusunun cevabını bulmaya çalışacaktır. Kendisi de et olan midenin, etleri sindiren asitler salgılarken kendi kendisini sindirmemesi için özel bir sistemin kurulu olduğundan haberdar olan, eli kesildiğinde kanının pıhtılaşması için en az 20 enzimin çok özel bir planlama içinde harekete geçtiğini, bu sırada gerçekleşen işlemlerin sıralamasında bir karışıklık ya da eksiklik olmaması gerektiğini bilen bir insan, bunların hiçbirinin evrimcilerin iddia ettikleri gibi zaman içinde kademe kademe oluşamayacağını da kendisi düşünerek bulacaktır. Derin düşünen insan küçük bir alem olan bedeninin bir Yaratıcısı olduğunu kavrayacak ve okuduğu bilgileri Yaratıcısını tanımak için birer yol olarak kabul edecektir. Vücut içindeki sistemlerde var olan düzeni, her noktada sergilenen üstün tasarımı gören her insan benzeri olmayan bir güç sahibinin, üstün bir aklın insan bedenini yarattığını açıkça görecektir. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır. Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür. (Hac Suresi, 64-66) Kitap boyunca verilecek örneklerde de açıkça görüleceği gibi, insan bedenindeki yaklaşık 100 trilyon hücrenin, salgı bezlerinin, birçok organın, dokunun sahibi ve yaratıcısı üstün kudret sahibi olan Allah'tır. Allah insanı sahip olduğu tüm parçalarla birlikte bir bütün olarak yaratmıştır, kendisini tanıyıp bilmesi için de delillerini göstermiştir. Rabbimizin Kuran'da bildirdiği gibi; Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18) O halde bütün bunlardan haberdar olan insan, Allah'ın kendisi üzerindeki nimetlerinin farkına varmalıdır. Yaşamını yalnızca Allah'ı hoşnut edecek şekilde düzenlemeli; her sabah kalktığında kendisine verilmiş olan yeni günün ve sahip olduğu bedenin, Allah'tan bir lütuf olduğunu bilmeli ve sürekli şükretmelidir. Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz. Ben, O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler. (Yasin Suresi, 22-23) Alıntıdır.. (http://www.harunyahya.org/bilim/hy_insan_mucizesi/insanmucizesi0.html )
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
Ne yeni bir din anlayışı? Sen gerçek dini biliyor musun da bana yeni bir din türetiliyor diyorsun? Kaç tane F.gülen kitabı okudun? bi tane bile okusan bunları yazmazdın.. senin yaptığın milletin kafasını bulandırmak.. sen de başkalarının piyonu olarak yönlendirilmiş birisin..bu belli.. sana da özgür düşünce gibi masallar pohpohlayıp salıyolar meydana.. sen uyu bakalım.. dediklerinin hiçbir dayanağı da yok zaten.. sana inanmam için hiçbir neden yok.. şunu öğren bak sana benden tavsiye: Bişey ortaya atıyorsan kanıtlarıyla beraber koy.. Yoksa müfteri durumuna düşersin.. Yalanın ortaya çıkınca da kaçacak delik ararsın.. Yaşın küçük anlaşılan.. ilerde anlarsın
-
TÜRKİYE'DE İSLAMİ BASIN... (İslami basın adlandırması hepimize açılmış bir üçkağıttır. Bir başka kafa bulandırma oyunudur...)
Kardeşim bunu yeri Dini Konular başlığı mı? Güncel Haber bölümüne atman gerekmez miydi? Dini bir konu mu da bu buraya atyıorsun.. Bi de provokatif değilim diyorsun.. Provokatif değilsen ne diye her açtığın konu bir saldırı niyetinde?
-
BU NASIL BİR CENAZE NAMAZIDIR
Tabi öbür tarafta da böyle "modern" şekilde uğurlananlara güzel bir yer hazırlanıyor değil mi? neyse suheda kardeş.. boşver..bunlar modern olduklarını sanıyorlar ama sapıtmış olduklarının farkında değiller.. cezalarını bulacak yerleri var elbet.. üstüne gitmeye gerek yok
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
ne diyorsun sen kardeş.. yukarda yazılanlara yazacağın bumu? senin gözünü nefret kaplamış, bazı şeyleri görmemekte direniyorsun.. anlamadığınla kalsa gene iyi, bi de üstüne saldırıyorsun.. Doğru olanın kendi yaptığınız olduğunu düşünüyorsun anlaşılan. bak Allah senin gibiler için ne diyor: Onlar, Allah'a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın 'kendilerinin olduğunu düzmektedir.' Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar (cehennemde) öncülerdir. (Nahl Suresi, 62) Kalkmış bana 98 de ortaya atılan lafları önümüze koyuyorsun.. bu lafların üzerinden 8 yıl geçti.. hocaefendi defalarca bu sorulan sorulara cevap verdi.. bi zahmet edip de araştırsan "hangi sıfat ve yetkiyle" papayla görüştüğünü kendi söylediklerini okuyabilirdin..ama senin işin sadece laf atmak ortalığı bulandırmak.. tabii beyhude bunu da bil tabi ortaya attığın bu fitneler de senin başına bela olacak kardeş.. bak ne diyor Allah(cc): Kendilerine: 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiğinde: 'Biz sadece ıslah edicileriz' derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değillerdir. (Bakara Suresi, 11-12)
-
ateistlere......
Proteinler Tesadüfe Meydan Okuyor Hücreyi şimdilik bir kenara bırakalım, çünkü evrim teorisi, hücrenin alt parçacıkları karşısında bile çaresizdir. Hücreyi oluşturan yüzlerce çeşit karmaşık protein molekülünden bir tanesinin bile doğal şartlarda oluşması ihtimal dışıdır. Proteinler, "amino asit" adı verilen daha küçük moleküllerin belli sayılarda ve çeşitlerde özel bir sırayla dizilmelerinden oluşan dev moleküllerdir. Bu moleküller canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluştururlar. En basitleri yaklaşık 50 amino asitten oluşan proteinlerin, binlerce amino asitten oluşan çeşitleri de vardır. Önemli olan nokta şudur: Proteinlerin yapılarındaki tek bir amino asitin bile eksilmesi veya yerinin değişmesi ya da zincire fazladan bir amino asit eklenmesi o proteini işe yaramaz bir molekül yığını haline getirir. Bu nedenle her amino asit, tam gereken yerde, tam gereken sırada yer almalıdır. Hayatın rastlantılarla oluştuğunu öne süren evrim teorisi ise, bu düzenlilik karşısında çaresizdir. Çünkü söz konusu düzenlilik, asla rastlantıyla açıklanamayacak kadar olağanüstüdür. (Kaldı ki teori henüz amino asitlerin 'tesadüfen oluştukları' iddiasına bile geçerli bir kanıt ya da açıklama getirememektedir, bunu da biraz sonra inceleyeceğiz.) Proteinlerin fonksiyonel yapısının hiçbir şekilde tesadüfen meydana gelemeyeceği, herkesin anlayabileceği basit olasılık hesaplarıyla dahi rahatlıkla görülebilir. Örneğin, bileşiminde 288 amino asit bulunan ve 12 farklı amino asit türünden oluşan ortalama büyüklükteki bir protein molekülünün içerdiği amino asitler 10300 farklı biçimde dizilebilir. (Bu, 1 rakamının sağına 300 tane sıfır gelmesiyle oluşan astronomik bir sayıdır.) Ancak bu dizilimlerden yalnızca bir tanesi söz konusu proteini oluşturur. Geriye kalan tüm dizilimler hiçbir işe yaramayan, hatta kimi zaman canlılar için zararlı bile olabilecek anlamsız amino asit zincirleridir. Dolayısıyla yukarıda örnek verdiğimiz protein moleküllerinden yalnızca bir tanesinin tesadüfen meydana gelme ihtimali "10300'de 1" ihtimaldir. Bu ihtimalin pratikte gerçekleşmesi ise imkansızdır. (Matematikte 1050'de 1'den küçük ihtimaller "sıfır ihtimal" kabul edilirler.) Dahası, 288 amino asitlik bir protein, canlıların yapısında bulunan binlerce amino asitlik dev proteinlerle kıyaslandığında oldukça mütevazi bir yapı sayılabilir. Aynı ihtimal hesaplarını bu dev moleküllere uyguladığımızda ise, "imkansız" kelimesinin bile yetersiz kaldığını görürüz. Canlılığın gelişiminde bir basamak daha ilerlediğimizde, tek başına bir proteinin de hiçbir şey ifade etmediğini görürüz. Şimdiye kadar bilinen en küçük bakterilerden biri olan "Mycoplasma Hominis H 39"un bile 600 çeşit proteine sahip olduğu görülmüştür. Bu durumda, tek bir protein için yaptığımız üstteki ihtimal hesaplarını 600 çeşit protein üzerinden yapmamız gerekecektir. Sonuçta karşılaşacağımız rakamlar ise imkansız kavramının çok ötesindedir. Şu anda bu satırları okuyan ve şimdiye kadar evrim teorisini bilimsel bir açıklama sanmış olan bazı okuyucular, belki buradaki rakamların abartıldığından, gerçekleri yansıtmadığından endişe edebilirler. Hayır; bunlar kesin ve somut gerçeklerdir. Hiçbir evrimci de bu rakamlar karşısında bir itirazda bulunamaz. Tek bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimalinin "bir maymunun daktilo tuşlarına rastgele basarak hiç hata yapmadan insanlık tarihini yazması" kadar imkansız olduğunu onlar da kabul etmektedirler.108 Ama diğer açıklamayı, yani yaratılışı kabul etmektense, bu imkansızı savunmaktadırlar. Pek çok evrimci bu gerçeği itiraf eder. Örneğin Harold Blum adlı evrimci bilim adamı, "bilinen en küçük proteinlerin bile rastlantısal olarak meydana gelmesi, tümüyle imkansız gözükmektedir" demektedir.109 Evrimciler, moleküler evrimin çok uzun bir zaman sürdüğünü ve bu zamanın imkansız olanı mümkün hale getirdiğini iddia ederler. Oysa ne kadar uzun bir zaman verilirse verilsin, amino asitlerin rastlantısal olarak protein oluşturmaları imkansızdır. Amerikalı jeolog William Stokes Essentials of Earth History adlı kitabında bu gerçeği kabul ederken "eğer milyarlarca yıl boyunca, milyarlarca gezegenin yüzeyi gerekli amino asitleri içeren sulu bir konsantre tabakayla dolu olsaydı bile yine (protein) oluşamazdı" diye yazar.110 Peki tüm bunlar ne anlama gelmektedir? Kimya profesörü Perry Reeves ise bu soruya şöyle bir cevap verir: Bir insan, amino asitlerin rastlantısal olarak birleşiminden ne kadar fazla muhtemel yapı oluşabileceğini düşündüğünde, hayatın gerçekten de bu şekilde ortaya çıktığını düşünmenin akla aykırı geldiğini görür. Böyle bir işin gerçekleşmesinde bir Büyük İnşa Edici'nin var olduğunu kabul etmek, akla çok daha uygundur.111 Bir tanesinin bile tesadüfen oluşması imkansız olan bu proteinlerden ortalama bir milyon tanesinin tesadüfen uygun bir şekilde biraraya gelip eksiksiz bir insan hücresini meydana getirmesi ise, milyarlarca kez daha imkansızdır. Kaldı ki bir hücre hiçbir zaman için bir protein yığınından ibaret değildir. Hücrenin içinde, proteinlerin yanısıra nükleik asitler, karbonhidratlar, lipitler, vitaminler, elektrolitler gibi başka birçok kimyasal madde, gerek yapı gerekse işlev bakımından belli bir oran, uyum ve tasarım çerçevesinde yer alırlar. Herbiri de birçok farklı organelin içinde yapıtaşı veya yardımcı molekül olarak görev yaparlar. New York Üniversitesi kimya profesörü ve DNA uzmanı Robert Shapiro, sadece basit bir bakteride bulunan 2000 çeşit proteinin rastlantısal olarak meydana gelme ihtimalini hesaplamıştır. (İnsan hücresinde ise yaklaşık 200.000 çeşit protein vardır.) Elde edilen rakam, 1040.000'de 1 ihtimaldir.112 (Bu sayı, 1 rakamının yanına 40 bin tane sıfır gelmesiyle oluşan akıl almaz bir sayıdır.) Cardiff Üniversitesi'nden, Uygulamalı Matematik ve Astronomi Profesörü Chandra Wickramasinghe bu rakam karşısında şu yorumu yapar: Bu rakam (1040.000) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üzerinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal olarak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünü olmalıdır.113 Sir Fred Hoyle ise, tüm bu rakamlar karşısında şu yorumu yapar: Aslında, yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki, insan bu açık gerçeğin neden yaygın olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun (kabul edilmemesinin) nedeni, bilimsel değil, psikolojiktir.114 Hoyle'un "psikolojik" dediği neden, evrimcilerin hayatın yaratılmış olduğunu kabullenmemek için kendilerine yaptıkları şartlandırmadır. Bu kişiler, Allah'ın varlığını kabul etmemeyi kendilerine temel amaç olarak belirlemişlerdir. Sırf bu amaç yüzünden, imkansız olduğunu kendilerinin de gördüğü akıl almaz senaryoları savunmaya devam ederler. Sol-Elli Proteinler Protein oluşumuyla ilgili evrimci senaryonun neden imkansız olduğunu biraz daha detaylı olarak inceleyelim. Canlılarda bulunan bir protein molekülünün meydana gelmesi için yalnızca uygun amino asitlerin uygun sırada dizilmeleri yeterli değildir. Bunun yanısıra, proteinlerin yapısında bulunan 20 çeşit amino asitten herbirinin de yalnızca "sol-elli" olması gereklidir. Kimyasal olarak aynı amino asitin hem sağ-elli hem de sol-elli olmak üzere iki farklı türü vardır. Bunların aralarındaki fark, üç boyutlu yapılarının birbiriyle zıt yönlü olmasından kaynaklanır; aynen insanın, sağ ve sol elleri arasındaki farklılık gibi. Her iki gruptan amino asitler de birbirleriyle rahatlıkla bağlanabilir. Ancak yapılan incelemelerde şaşırtıcı bir gerçek ortaya çıkmıştır: En basit organizmadan en mükemmeline kadar bütün canlılardaki proteinler, sadece sol-elli amino asitlerden oluşmaktadır. Proteinin yapısına katılacak tek bir sağ-elli amino asit bile o proteini işe yaramaz hale getirmektedir. Hatta bazı deneylerde bakterilere sağ-elli amino asitlerden verilmiş, ancak bakteriler bu amino asitleri derhal parçalamışlar, bazı durumlarda ise bu parçalardan yeniden kendi kullanabilecekleri sol-elli amino asitleri inşa etmişlerdir. Bir an için evrimcilerin dediği gibi canlılığın tesadüflerle oluştuğunu varsayalım. Bu durumda, yine tesadüflerle oluşmuş olması gereken amino asitlerden doğada sağ ve sol-elli olmak üzere eşit miktarlarda bulunacaktı. Dolayısıyla, tüm canlıların bünyelerinde sağ ve sol elli amino asitlerden karışık miktarlarda bulunması gerekirdi. Çünkü, kimyasal olarak her iki gruptan amino asitlerin de, birbirleriyle rahatlıkla birleşmesi mümkündür. Oysa bütün canlı organizmalardaki proteinler yalnızca sol-elli amino asitlerden oluşmaktadır. Proteinlerin nasıl olup da bunların içinden yalnızca sol-ellilerini ayıkladıkları ve nasıl aralarına hiçbir sağ-elli amino asitin karışmadığı evrimcilerin hiçbir açıklama getiremedikleri konulardan birisi olarak kalmıştır. Evrimciler, böyle özel ve bilinçli bir seçiciliği hiçbir şekilde açıklayamamaktadırlar. Dahası, açıkça görüldüğü gibi proteinlerin bu özelliği, evrimcilerin "tesadüf" açmazını daha da içinden çıkılmaz hale getirir: "Anlamlı" bir proteinin meydana gelmesi için, az önce de anlattığımız gibi yalnızca bunu oluşturan amino asitlerin belli bir sayıda, kusursuz bir dizilimde ve özel bir üç boyutlu tasarıma uygun olarak birleşmeleri artık yeterli olmayacaktır. Bütün bunların yanında, bu amino asitlerin hepsinin sol-elli olanlar arasından seçilmiş olması ve içlerinde bir tane bile sağ-elli amino asit bulunmaması da zorunludur. Çünkü amino asit dizisine eklenen hatalı bir sağ-elli amino asitin yanlış olduğunu tespit ederek onu zincirden çıkaracak herhangi bir doğal ayıklama mekanizması da mevcut değildir. Bu yüzden tek bir sağ-elli amino asitin bile sol-elli amino asitlerin arasına karışmaması gerekir. Bu da, rastlantı kavramını bir kez daha devre dışı bırakan bir durumdur. Bu durum evrimin gözü kapalı bir savunucusu olan Britannica Bilim Ansiklopedisi'nde şöyle ifade edilir: ... Yeryüzündeki tüm canlı organizmalardaki amino asitlerin tümü, proteinler gibi karmaşık polimerlerin yapı blokları, aynı asimetri tipindedir. Adeta tamamen sol-ellidirler. Bu, bir bakıma, milyonlarca kez havaya atılan bir paranın hep tura gelmesine, hiç yazı gelmemesine benzer. Moleküllerin nasıl sol-el ya da sağ-el olduğu tamamen kavranılamaz. Bu seçim anlaşılmaz bir biçimde, yeryüzü üzerindeki yaşamın kaynağına bağlıdır.115 Bir para milyonlarca kez havaya atıldığında hep tura geliyorsa, bunu tesadüfle açıklamak mı, yoksa, birinin bilinçli bir şekilde havaya atılan paraya müdahale ettiğini kabul etmek mi daha mantıklıdır? Cevap ortadadır. Ancak evrimciler, bu açık gerçeğe rağmen, sırf "bilinçli bir müdahale"nin varlığını kabul etmek istemedikleri için, tesadüfe sığınmaktadırlar. Amino asitlerdeki sol-ellilik olayına benzer bir durum, nükleotidler yani DNA ve RNA'nın yapıtaşları için de geçerlidir. Bunlar da, canlı organizmalarda bulunan bütün amino asitlerin tersine, yalnızca sağ-elli olanlarından seçilmişlerdir. Bu da tesadüfle açıklanamayacak bir durumdur. Sonuç olarak yaşamın kaynağının tesadüflerle açıklanmasının mümkün olmadığı, baştan beri incelediğimiz olasılıklarla kesin olarak ispatlanmaktadır: 400 amino asitten oluşan ortalama büyüklükteki bir proteinin, sadece sol-elli amino asitlerden seçilme ihtimalini hesaplamaya kalksak 2400'de, yani 10120'de 1'lik bir ihtimal elde ederiz. Bu astronomik rakam hakkında bir fikir vermek için, evrendeki elektronların toplam sayısının bu sayıdan çok daha küçük olduğunu, yaklaşık 1079 olarak hesaplandığını da belirtelim. Bu amino asitlerin gereken dizilimi ve işlevsel biçimi oluşturma ihtimalleri ise, çok daha büyük rakamları doğurur. Bu ihtimalleri de ekler ve olayı birden fazla sayıda ve çeşitte proteinin oluşmasına uzatmaya kalkarsak, hesaplar tamamen içinden çıkılamaz hale gelir. Uygun Bağlantı Şart Tüm bu saydıklarımıza rağmen, evrimin çıkmazları bitmiş değildir. Bir proteinin meydana gelebilmesi için gerekli olan amino asit çeşitlerinin, uygun sayı ve sıralamada ve gereken üç boyutlu yapıda dizilmeleri de yetmez. Bunun için aynı zamanda, birden fazla kola sahip amino asit moleküllerinin yalnızca belirli kollarıyla birbirlerine bağlanmaları gerekmektedir. Bu şekilde yapılan bir bağa, "peptid bağı" adı verilir. Amino asitler farklı bağlarla birbirlerine bağlanabilirler; ancak proteinler, yalnızca ve yalnızca "peptid" bağlarıyla bağlanmış amino asitlerden meydana gelirler. Bunu bir benzetmeyle gözünüzde canlandırabilirsiniz: Örneğin bir arabanın bütün parçalarının eksiksiz ve yerli yerinde olduğunu düşünün. Fakat tekerleklerden birisi, oturması gereken yere, vidalarla değil de, bir tel parçasıyla ve dairesel yüzü yere bakacak bir biçimde tutturulsun. Böyle bir arabanın motoru ne kadar güçlü olursa olsun, teknolojisi ne kadar ileri olursa olsun bir metre bile gitmesi imkansızdır. Görünüşte herşey yerli yerindedir, ancak tekerleklerden birisinin, yerine olması gerekenden farklı bir biçimde bağlanması, bütün arabayı kullanılmaz hale getirir. İşte aynı şekilde, bir protein molekülündeki tek bir amino asitin bile diğerine peptid bağından başka bir bağla bağlanmış olması bu molekülü işe yaramaz hale getirecektir. Yapılan araştırmalar amino asitlerin kendi aralarındaki rastgele birleşmelerinin en fazla % 50'sinin peptid bağı ile olduğunu, geri kalanının ise proteinlerde bulunmayan farklı bağlarla bağlandıklarını ortaya koymuştur. Dolayısıyla bir proteinin tesadüfen oluşabilmesi ihtimalini hesaplarken, (sol-ellilik zorunluluğunun yanısıra) her amino asitin kendinden önceki ve sonraki ile yalnızca ve yalnızca peptid bağı ile bağlanmış olması zorunluluğunu da hesaba katmak gerekmektedir. Bu ihtimal de, proteindeki her amino asitin sol-elli olması ihtimali ile hemen hemen aynıdır. Yani, yine 400 amino asitlik bir proteini ele alacak olursak, bütün amino asitlerin kendi aralarında yalnızca peptid bağıyla birleşmeleri ihtimali 2399'da 1 ihtimaldir. Sıfır İhtimal Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi 500 amino asitlik bir protein molekülünün meydana gelme ihtimali, 1'in yanına 950 sıfırın gelmesiyle oluşan ve aklın kavrama sınırlarının çok ötesindeki astronomik bir sayıda, "1" ihtimaldir. Bu yalnızca kağıt üstündeki bir ihtimaldir. Pratikte ise, böyle bir olayın gerçekleşme ihtimali "0"dır. Matematikte, "1050'de 1" veya daha küçük bir ihtimal, istatistiksel olarak gerçekleşme ihtimali "0" olan bir ihtimal olarak tanımlanır. 500 amino asitlik bir protein molekülünün tesadüfen oluşma imkansızlığı bu boyutlara varırken, isterseniz zihninizi imkansızlığın daha ileri boyutlarıyla biraz daha zorlayalım: Hayati bir protein olan "hemoglobin" molekülünde yukarıdaki örnek proteinden daha fazla, 574 tane amino asit bulunur. Şimdi bir de şunu düşünün: Vücudunuzdaki milyarlarca kırmızı kan hücresinden yalnızca bir tanesinde, tam "280.000.000" (280 milyon) hemoglobin bulunur. 10950 = 100.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000. 000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000000. 500 amino asitli ortalama bir protein molekülünün uygun çeşit ve sıralamada dizilmeleri ihtimalinin yanısıra, içerdiği amino asitlerin hepsinin yalnızca sol-elli olması ve bu amino asitlerin her birinin de yalnızca peptid bağı kurması ihtimali 10950'de "1" ihtimaldir. 1'in yanına 950 sıfırın gelmesiyle oluşan bu sayıyı yukarıdaki gibi de yazabiliriz. Oysa bırakın bir kırmızı kan hücresini, onun tek bir proteininin dahi deneme-yanılma yöntemiyle meydana gelebilmesi için dünyanın ömrü yetmemektedir. Tek bir protein molekülü oluşturabilmek için amino asitlerin, dünya kurulduğundan beri art arda, hiç vakit kaybetmeden deneme-yanılma yoluyla birleşip ayrıldıklarını farzetsek bile, yine de 10950'de bir ihtimali yakalamaları için gereken süre dünyanın bugüne kadarki ömründen fazladır. Bütün bunlardan ortaya çıkan sonuç, evrimin daha tek bir proteinin oluşumunu açıklama aşamasında korkunç bir imkansızlığa gömüldüğüdür. Doğada Deneme-Yanılma Mekanizması Var mı? Son olarak, buraya kadar bazı örneklerini sıraladığımız ihtimal hesaplarının temel mantığıyla ilgili çok önemli bir noktayı belirtmek gerekir: Yukarıda hesapladığımız ihtimaller, proteinlerin rastlantısal olarak oluşumunun imkansız olduğunu göstermektedir. Ancak olayın çok daha önemli ve evrimciler açısından içinden çıkılmaz bir yönü vardır: Gerçekte doğada bu ihtimallerin deneme süreci bile başlayamaz. Çünkü doğada deneme-yanılma yoluyla protein üretmeye çalışan bir mekanizma yoktur. SIFIR OLASILIK Faydalı bir proteinin meydana gelebilmesi için 3 temel şart vardır: * Birinci şart: Protein zincirindeki bütün amino asitlerin doğru çeşitte ve dizilimde olmaları... * İkinci şart: Zincirdeki bütün bu amino asitlerin hepsinin sol-elli olmaları... * Üçüncü şart: Bu amino asitlerin, birbirleri arasında yalnızca "peptid bağı" denilen özel bir kimyasal bağla bağlanmışolmaları... Bu nedenle, bir proteinin tesadüfen oluşabilmesi için bu 3 temel şartın hepsinin aynı anda gerçekleşmesi gerekir. Proteinin tesadüfen oluşabilme ihtimali de bu şartların tek tek gerçekleşebilme ihtimallerinin çarpımına eşittir. Bu durumda, örneğin 500 amino asit içeren ortalama bir protein molekülü için: 1. Amino asitlerin uygun dizilme ihtimali: Proteinlerin yapısında kullanılan 20 amino asit çeşidi vardır. Buna göre; - Her amino asitin bu 20 çeşit içinden doğru seçilme ihtimali = 1/20 - 500 amino asitin hepsinin birden doğru seçilme ihtimali = 1/20500= 1/10650 = 10650 de 1 ihtimal 2. Amino asitlerin sol-elli olma ihtimali: - Tek bir amino asitin sol-elli olma ihtimali = 1/2 - 500 amino asitin hepsinin aynı anda sol-elli olmaları ihtimali = 1/2500 = 1/10150 = 10150 de 1 ihtimal 3. Amino asitlerin aralarında "peptid bağı" ile bağlanmaları ihtimali: Amino asitler aralarında farklı kimyasal bağlarla bağlanabilirler. Faydalı bir protein oluşabilmesi için zincirdeki bütün amino asitlerin aralarında yalnızca "peptid bağı" adı verilen özel bir kimyasal bağla bağlanmışolmaları gereklidir. Amino asitlerin aralarında, başka bir kimyasal bağla değil de peptid bağıyla bağlanmaları ihtimalinin % 50 olduğu hesaplanmıştır. Buna göre; - İki amino asitin aralarında "peptid bağı" kurmaları ihtimali = 1/2 - 500 amino asitin hepsinin birden aralarında peptid bağı = 1/2499 = 1/10150 yapmaları ihtimali = 10150 de 1 ihtimal TOPLAM İHTİMAL = 1. X 2. X 3. = 1/10650 X 1/10150 X 1/10150 = 1/10950 10950 de 1 ihtimal 500 amino asitlik bir proteinin oluşma ihtimalini göstermek için tabloda verdiğimiz hesaplar, sadece ideal (gerçek hayatta rastlanamayacak) bir deneme-yanılma ortamı için geçerlidir. Yani görünmez bir gücün, rastgele 500 amino asiti birleştirip sonra bunun yanlış olduğunu görüp, hepsini tek tek ayırıp sonra ikinci kere değişik bir sırada dizdiğini farzettiğimiz hayali bir mekanizma olduğu takdirde yararlı proteinin elde edilmesi ihtimali 10950 de "1"dir. Her denemede amino asitlerin tek tek ayrılıp yeni bir sırada dizilmesi gerekmektedir. Ayrıca her denemede, 500. amino asit de eklendikten sonra sentezin durdurulması ve tek bir amino asitin bile fazladan araya karışmasının engellenmesi, proteinin oluşup oluşmadığına bakılması, oluşmadığında hepsinin çözülüp yeni bir dizilimin denenmesi gerekmektedir. Ayrıca her denemede, araya başka hiçbir yabancı kimyasal maddenin de kesinlikle karışmaması gerekmektedir. Deneme esnasında oluşan zincirin 500 halkaya ulaşmadan parçalanmaması da şarttır. Yani baştan beri bahsettiğimiz ihtimaller, başını, sonunu ve her aşamasını bilinçli bir mekanizmanın yönettiği, yalnızca "amino asitlerin seçilimi"nin kontrolsüz bırakıldığı kontrollü bir mekanizmayla gerçekleşmektedir. Böyle bir mekanizmanın doğal şartlarda var olması ise mümkün değildir. Dolayısıyla doğal ortamda bir proteinin oluşması, "ihtimal" olarak bir yana, teknik olarak imkansızdır. Aslında bu konuda ihtimallerden bahsetmek bile son derece bilim dışı bir üsluptur. Bazı bilgisiz evrimciler bu konuyu bir türlü anlayamazlar. Protein oluşumunu basit bir kimyasal reaksiyon sandıkları için "amino asitler reaksiyon sonucu birleşip protein yapar" gibi komik mantıklar kurarlar. Oysa cansız doğada rastgele gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar, ancak basit ve ilkel bileşikler meydana getirebilirler. Bunların sayısı ve çeşidi de belli ve sınırlıdır. Biraz daha kompleks bir kimyasal madde için dev fabrikalar, kimyasal tesisler, laboratuvarlar devreye girer. İlaçlar, günlük hayatta kullandığımız pek çok kimyasal madde hep bu cinstendir. Proteinler ise endüstride üretilen bu kimyasal maddelerden çok daha kompleks yapılara sahiptirler. Dolayısıyla, her parçasının yerli yerine ve planlı bir biçimde oturması gereken bir yaratılış harikası proteinlerin rastgele kimyasal reaksiyonlar sonucunda oluşabilmeleri kesinlikle mümkün değildir. Yukarıda anlattığımız tüm imkansızlıkları bir an için bir kenara bırakıp, yine de yararlı bir protein molekülünün "tesadüfen" kendi kendine oluştuğunu varsayalım. Ancak bu noktada da evrim bir kez daha çıkmaza girer. Çünkü bu proteinin varlığını sürdürebilmesi için, o anda içinde bulunduğu doğal ortamdan yalıtılıp, çok özel şartlarda korunması gereklidir. Aksi takdirde, bu protein dünya yüzeyindeki şartların etkisiyle anında parçalanacak veya başka asitler, amino asitler ya da diğer kimyasal maddelerle birleşerek özelliğini kaybedecek, yararsız, bambaşka bir madde haline dönüşecektir.
-
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ.... (FETHULLAH GÜLEN 'in tek amacı, ABD desteğinde demokratik yollardan Türk-İslam birliğini gerçekleştirmek değil midir?...)
"Okulumu 1.likle bitirdim, benim kadar hiçbirşey bilemezsin" gibi sözlerle nefsini tatmin edip büyüklük taslıyorsun, sonra da kalkmış hakiki İslamı öğren diyorsun Ayet koydum diyorsun.. Öncelikle ayeti iyi oku..Ayette "Onlar müminleri bırakırlar..." diye başlıyor.. F.Gülen burada tarif edilen insan değildir..Müminleri mi bırakmıştır F.Gülen? Ayeti iyi anla.. Ayrıca Peygamberimiz(SAV) de münafıkların kapısına giderdi.. İlk hicret de Hristriyan hristiyan Habeşistan a.. Ayrıca Kuran da kitap ehli kitap(Hristiyanlar, Yahudiler) ile ilgili de bir sürü ayet var.. onlara neden hiç bakmıyorsun da bu kadar sığ düşünüyorsun? Bak sana birkaç ayet: De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64) Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi, 5) Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125) ...Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir. (Maide Suresi, 82) İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) ...Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115) Gerçek şu ki, iman edenlerle yahudiler, sabiîler ve hıristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide Suresi, 69) Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8) Sen Kuranın bir kısmını okuyor(hatta yanlış anlıyor) diğer ksımını okumuyorsun anlaşılan..sonra da kalkmış hakiki İslamı öğren diyorsun Ayrıca "önce müslümana müslümanlığı öğretmeliyiz" diyorsun.. Bunu F.Gülen için söylemiyorsun umarım.. Türkiye deki bu amaçla açılan okullara bazı din düşmanı ateist kesimce yapılan saldırılar ne için sanıyorsun? Sen merak etme, bu hareket herşeyi düşünmüş.. Sen milleti hakiki İslam a davet edeceğine bence önce sen kendin öğren Ayrıca şunu da unutma; iftira büyük günahlardandır ve vebalinin altından kalkamazsın