Multi tarafından postalanan herşey
-
Kuran Mucizeleri--1--
Kafirlerin buluşları doğru buluşlarsa elbette herkes alır kullanır. Ne yani kafir bulmuş diye kullanmasın mı adam? Ayrıca HY nın hikayeleriyle bizi uğraştırma diyorsun. Ne demek uğraştırma. Madem geldin foruma uğraşacaksın. Tabi HY ya cevap yazamayan herkes aynı yola başvurur. Şu ana kadar bir istisna bile görmedim. Allah dünyayı big bangle "yoktan" yaratmıştır. Bigbang den öncesi yokluktur. Bigbangden sonrası ise var olandan yaratmaya devam etmektir. HY nın burda bir tutarsızlığı yok. Bak kardeşim, evrim teorisi 200 yıl önce atılmış ama temeli çürük tepetaplak giden bir teoridir. Varsayımlara dayanır, elde kesin bilgiler yoktur. Zaten yaşamın nasıl başladığını da açıklayamaz. Ayrıca fosil kayıtları da evrimi çoktan geçersiz kılmıştır. Sadece teorikte ilerleme oluyor ama çürük bir temelle. Evrim de aynı Allah yaratmıştır gibi bir inanç. Ama Allah yaratmıştırın bir manığı var. Evrim kör tesadüflere bel bağlayarak varlığını devam ettirebilir. Yani dünyada akılsız insan kalmayıncaya kadar varlığını sürdürebilir. Kanıtlanmasına da imkan yoktur. Ayrıca sen yazdıklarıma cevap yazsana. Desene yok Kuran burda şunu dememiştir, siz yanılıyosunuz. Bunu demiyosun yazara laf atıyosun. Ya yazdıklarıma cevap yaz ya da susmasını bil. Erdemi olmak gerek.. değil mi?
-
Kuran Mucizeleri--1--
DÜNYA'NIN DÖNÜŞ YÖNÜ Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır. (Neml Suresi, 88) Neml Suresi'ndeki ayette Dünya'nın sadece döndüğü değil, dönüş yönü de vurgulanmaktadır. 3.500-4.000 metre yükseklikteki ana bulut kümelerinin hareket yönü daima batıdan doğuya doğrudur. Hava durumu tahminleri için çoğunlukla batıdaki duruma bakılmasının sebebi de budur. Bulut kümelerinin batıdan doğuya doğru sürüklenmesinin asıl sebebi Dünya'nın dönüş yönüdür. Günümüzde bilindiği gibi, Dünyamız da batıdan doğuya doğru dönmektedir. Bilimin yakın tarihlerde tespit ettiği bu bilimsel gerçek, Kuran'da yüzyıllar öncesinden -Dünya'nın bir düzlem olduğu, bir öküzün başının üstünde sabit durduğu sanılan 14. yüzyılda- haber verilmiştir. Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi. (Naziat Suresi, 30) Yukarıdaki ayette "serip döşedi" olarak çevrilen "deha" kelimesi, yaymak anlamına gelen "dahv" kelime kökündendir. Dahv kelimesi, döşemek, düzeltmek anlamlarına gelse de, taşıdığı anlam bakımından basit bir döşeme fiili değildir. Çünkü bu kelimede, yuvarlak olarak düzeltmek, döşemek fiillerini tarif etmek için kullanılmaktadır. DÜNYA'NIN GEOİT ŞEKLİ Dahv kelimesinden türeyen diğer kelimelerde de yuvarlaklık anlamı mevcuttur. Örneğin çocukların topu yerdeki bir çukura düşürmeleri, taş atıp çukura düşürme yarışları, cevizle oynanan oyun hepsi dahv kelimesiyle ifade edilmektedir. Devekuşunun yuva yapmasına, yatacağı yerdeki taşları temizlemesine, yumurtladığı yere ve yumurtasına da bu köklerden türemiş kelimeler kullanılır. Nitekim Dünya'nın şekli de bir yumurtayı andırır şekilde yuvarlaktır. Dünya'nın kutuplardan basık küresel şekli, geoit olarak ifade edilmektedir. Bu bakımdan ayette "deha" kelimesinin kullanılması, Allah'ın Dünya hakkında verdiği önemli bir bilgiyi içermektedir. İnsanların yüzlerce sene Dünya'nın şeklinin düz olduğunu düşünmeleri ve gerçek şeklinin ancak teknolojik imkanlar neticesinde anlaşılması, Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğunun önemli delillerinden biridir. DÜNYA'NIN VE UZAY'IN ÇAPLARI Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız. (Rahman Suresi, 33) Yukarıdaki ayette bucakları olarak çevrilen kelimenin Arapçası "aktar"dır. "Aktar", Arapça'da çap anlamına gelen "kutur" kelimesinin çoğuludur ve göklerin ve yeryüzünün birçok çapı olduğunu ifade etmektedir. Arapçada kelimenin kullanım şeklinden tekil mi, çoğul mu (ikiden fazla mı) ya da ikili formda mı kullanıldığını anlamak mümkündür. Dolayısıyla kelimenin buradaki kullanım şekliyle -ikiden fazla olduğunu ifade eden çoğul kullanımıyla- bir başka mucizevi bilgi haber verilmektedir. Bilindiği üzere, üç boyutlu bir cisim ancak düzgün bir küresel şekle sahipse tek bir çaptan bahsedilir. Çaplar ifadesi ise ancak düzgün olmayan bir küresel şekle ait olabilir. Nitekim ayette seçilen bu kelime -çaplar- Dünya'nın geoit yapısına işaret etmesi bakımından önemlidir. Ayette ikinci olarak dikkat edilecek konu ise, çaplardan bahsedilirken yeryüzü ve göklerden ayrı ayrı söz edilmesidir. Edwin Hubble Albert Einstein'ın Genel Görecelik Teorisi'ne göre, evren genişlemektedir; fakat bu, galaksilerin ve diğer kozmik cisimlerin uzayda etrafa dağıldığı anlamına gelmez. Bu, uzayın genişlediği ve bu sırada galaksiler arasındaki mesafenin açıldığı anlamına gelir. Rahman Suresi'nin 33. ayetinde geçen, "göklerin çapları" tanımlaması da uzayın küremsi yapısına işaret etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Uzayın değişik yerlerinden uzayın çapları farklı çıkacağı gibi, sürekli genişleyen uzayın çapları da sürekli değişim gösterecektir. Bu bakımdan ayette çap kelimesinin çoğul biçimiyle kullanılması son derece hikmetlidir ve Kuran'ın herşeyin ilmine sahip Rabbimiz'in vahyi olduğunun göstergelerinden biridir. ATMOSFER'İN KATMANLARI Kuran ayetlerinde evren hakkında verilen bilgilerden biri, gökyüzünün yedi kat olarak düzenlendiğidir: Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe istiva edip de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir. (Bakara Suresi, 29) Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi... (Fussilet Suresi, 11) Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti... (Fussilet Suresi,12) Kuran'da pek çok ayette kullanılan gök kelimesi tüm evreni ifade etmek için kullanıldığı gibi, Dünya göğünü ifade etmek için de kullanılır. Kelimenin bu anlamı düşünüldüğünde, Dünya göğünün, bir başka deyişle atmosferin, 7 katmandan oluştuğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Nitekim bugün Dünya atmosferinin üst üste dizilmiş farklı katmanlardan meydana geldiği bilinmektedir. 20Kimyasal içerik veya hava sıcaklığı ölçü alınarak yapılan tanımlamalarda, Dünya'nın atmosferi 7 katman olarak belirlenmiştir.21 Bugün halen 48 saatlik hava durumu tahminlerinde kullanılan ve "Limited Fine Mesh Model" (LFMII) olarak adlandırılan atmosfer modeline göre de atmosfer 7 katmandır. Modern jeolojik tanımlamalara göre atmosferin 7 katmanı şu şekilde sıralanmaktadır: 1- Troposfer 2- Stratosfer 3- Mezosfer 4- Termosfer 5- Ekzosfer 6- İyonosfer 7- Manyetosfer Bu konuyla ilgili bir diğer mucizevi yön ise Fussilet Suresi'nin 12. ayetinde geçen "Her bir göğe emrini vahyetti" ifadesinde yer almaktadır. Yani ayette Allah'ın her tabakayı belli bir görevle görevlendirdiği belirtilmektedir. İleriki bölümlerde daha detaylı inceleyeceğimiz gibi, yukarıda saydığımız tabakaların her birinin insanların ve yeryüzündeki tüm canlıların yararı açısından çok hayati görevleri vardır. Yağmurların oluşmasından zararlı ışınların engellenmesine, radyo dalgalarının yansıtılmasından göktaşlarının zararsız hale getirilmesine kadar her tabakanın kendine özgü bir işlevi bulunmaktadır. Aşağıdaki ayetler ise bize atmosferin 7 katmanının görünümü ile ilgili bilgi vermektedir: "Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?" (Nuh Suresi, 15) O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır... (Mülk Suresi, 3) Bu ayetlerde Türkçeye "uyum" olarak çevrilen Arapça "tibakan" kelimesi, aynı zamanda "tabaka, bir şeyin uygun olan kapağı ve örtüsü" anlamlarına da gelir ki, üst katın alt kata uygunluğunu vurgular. Kelimenin çoğul kullanımında ise "tabaka tabaka" anlamı kazanmaktadır. Ayette tarif edilen tabaka tabaka halindeki gök, kuşkusuz atmosferi en mükemmel şekilde ifade eden açıklamalardır. 20. yüzyıl teknolojisi olmadan tespit edilmesi hiçbir şekilde mümkün olmayan bu bilgilerin, 1400 yıl önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de açıkça bildirilmesi ise elbette ki çok büyük bir mucizedir.
-
Kuran Mucizeleri--1--
BrainSlapper ne oldu neden espri yapma ihtiyacı duydun? İstersen bi oku da o engin bilgilerine yenilerini kat. Yeri geldiğinde gayet ciddi olabiliyorsun. Burda da senden aynı ciddiyeti bekliyorum
-
KUR'AN Bilimi Teşvik Eder...
BrainSlapper cevap bekliyorum
-
Kuran'ın bir masal kitabından ne farkı var?
Delil yok inanç var diyorsun. Delil olmasaydı 1400 yıldır bu kadar insan bu inancı devam ettiremezlerdi. Bak sana birkaç delil sayayım. Öncelikle Dünya daki canlılar. İşin içine insan karışmasa, dünya mükemmel bir düzenle işler gider. Doğadaki madde döngüsü, ekosistem(adı üstünde sistem) bunu yapan birinin olduğuna bir delildir. Bu delile inanmak inançtır. Kim yaptı sorusuna verilecek 2 cevap var: 1-Tesadüfen, şansına birleştiler denk geldi oldu 2-Bizim algımızın ve aklımızın ötesinde bir Zat yarattı. Bana 2. si 1.sinden çok daha mantıklı geliyor. Aynı şekilde insan kendisini düşünsün. Bizim organlarımız belli bir tasarım ürünü. Kimse bunları yapmakla uğraşmıyor. Küçük bir damlayken rahimde bunlar oluşuyor ve insan meydana geliyor. Bunu açıkki insan yapmıyor, peki kim yapıyor? Kim bunu yapan? Bir hücre nasıl olurda trilyonlarca, birbiriyle mükemmel bir uyum içinde hücreler olur? Akıllı olan hücre mi yoksa bunun sahibi olan Zat mı? Ayrıca insanın içinde sürekli bir devirdaym vardır. Sürekli hücreler yenilenir. Ya da yemek yersin ama yaptığın sadece yemek ve zevk almak. Onun moleküllerini ayırıp vücuduna hangisi yayrlı hangisi zararlı, bunun ayrımını yapıp dağıtan senin organlarındır. Yoksa organlarımız bizden daha mı akıllı? Ya da onları idare eden bir Zat mı var? Bunlar apaçık bir delildir. Bu delillere inanmak inançtır. Burdan Allah ı bulan insan, Allah ın dünyaya peygamber gönderip kendisini tanıttıracağını da anlaması gerek. Değil mi? Öbür taraf mevzuu ise, bununda delilleri var. Bakıyorsun ki dünyaya insanların malını gasp eden, dolandırıcılık yapıp milletin malını yiyen insanlar rahat içide yaşarlarken, masum insanlar aç ve sefalet içinde yaşıyor. Sence bu onların yanına kalacak mı? Belli ki öldükten sonra bunlar hesap verecek ve yaptıklarının cezasını çekecekler. Bu benim için bir delildir ve ben buna inanıyorum. İnanırsam mutlu, huzurlu ve umutlu oluyorum, inanmazsam kendi kendimi yiyip bitiriyorum. Herşey açık. Kuran mucizevi bir kitap değildir diyorsun. Bu konuyu yeni açtığım başlıkta tartışırız. İnsan eliyle mi yazılmış yoksa İlahi bir Kudretin mi eseri orda anlaşılır herşey. Dünyanın düz olmasını ispatlamakla, Allah ın varlığını ispatlamak aynı şey. Tamam örnek olarak vermişsin ama yanlış bir örnek. Dünyanın düz olup olmamasını insanlar 5 algısından biriyle algılayabilir. Ama Allah ı ne gözümüzle görürüz ne kulağımızla duyarız vs. Allah ı mantığımızla buluruz. Bu yüzden Allah ın varlığını ispatlamakla dünyanın düz olduğunu ispatlamak muadil bir örnek değildir. Tevrat insan kitabıdır diyorsun. Şimdiki hali evet insan kitabı. Ama ilk indirildiğinde insan kitabı değildi. Geçmişteki olayları anlatıyor diye insan kitabı diyip atıveremezsin. Gerçi Tevrat üzerinden konuşmak saçma olur. Çünkü hangisi insan sözü hangisi Allah ın sözü bilemeyiz artık. Tartışacaksakl Kuran üzerinden tartışalım.Ayrıca Kuran da sadece Yahudi hikayeleri yok. Kardeşim neden diretiyorsun. Yusuf Suresi bir yahudi hikayesi mi? Nuh tufanı çinin, iskoçyanın vs. dünyanın biçok yerinde destan haline gelmiş. Nasıl gitmiş oralara da destanlaşmış? Sen bana daha bunun cevabını vermedin. Hz.Muhammed de birçok kez öldürülmek istenmiştir. Tarih okuduğuna emin misin sen? Kaç kez öldürme girişimleri olmuş. Ama öldürememişler. Hz.Ömer bile Peygamberimizi öldürmeye geldiğinde müslüman olmuş. Hicret anında mağaraya girdikten hemen sonra örümcek ağ kurup kuş yuva yapıp inkarcıları yanıltmıştır. Ve daha birçok örnek vardı şimdilik bunları hatırlayabildim. Ayrıca o zaman da siyaset vardı ve Hz.Muhammed i öldürmek onların menfaatleri açısından zararlı olacaktı. Ama iş çığırından çıkınca birçok kez öldürme girişiminde bulunmuşlardır. Ve Allah ın izniyle elbette başarısız oldular. Cengiz Han örneğini vermişsin. Ama malesef gene muadil bir örnek vermemişsin. cengiz han kılıcıyla tehdit etmiştir ve güç kullanmıştır. Bu şekilde insanları kontrol altında tutabilir. Kılıcı kimin boğazına dayarsan daya korkar. Ama Hz.Muhammed insanları kılıç zoruyla müslüman yapmamıştır. İnsanlara akıllarını kullanmalarını söylemiş. Delileri sunmuş, hatta mucizeler göstermiş. İnanmazsan cehenneme gideceksin, ama inanırsan hem felah bulacaksın hem de eşsiz güzelliklerin olduğu Cennet e kavuşacaksın demiş. Cengiz han sadece bana uymayanı keserim demiş. Bilmiyorum verdiğin örneği gerçekten tatmin olarak mı verdin? Saygılar
-
Çeçenistan Semalarında ALLAH Lafzı!
Bak kardeşim, Rusları yaratan da Allah. Allah dilese hepsini helak eder. Bir damla sudan insanı Yaratan Zat için bu çok daha kolaydır. Ama siz hâlâ şunu anlamıyorsunuz. Bu dünya hayatı bir sınavdan ibaret. Savaşta kaybedip "Allah bizi unuttu" demek veya savaşı kazanıp "biz Allah ın sayesinde değil kendi zekamızla kazandık" demek kaybetmektir. Ama her iki olaya da kader gözlüğüyle bakmak, Allah ı unutmamak kazanmak demektir. Burdan hemen şunu çıkarmayın, madem Allah kaderi yarattı ne diye savaşalım, kaderimiz kaybetmekmiş gibi yanlış mantık da çıkabilir ortaya. Hayır, insan çalışmalı elinden geleni yapmalı, çeçen kardeşlerimiz ruslardan daha iyi savaşmalı ama kaybederlerse de Allah ı unutmamalılar. Eğer Allah ı unutmayıp yollarından hiç sapmazlarsa o zaman Allah onları galip getirir. Meselenin özü budur. Kaderi unutarak hayatını geçiren insan her zaman üzülür, sıkıntılı olur. "Niye hep böyle oluyor?, Neden hep benim başıma geliyor?, Kahretsin!" gibi sözler söyler ve kendi kendine zulmeder. Oysaki herşeyin Allah dan geldiğine inansa gönlü felahı bulur.
-
Kuran Mucizeleri--1--
EVRENİN VAROLUŞU Kuran-ı Kerim'de evrenin ortaya çıkışı şöyle açıklanır: O gökleri ve yeri yoktan var edendir.(En'am Suresi, 101) Kuran'da verilen bu bilgi, çağdaş bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir. Bugün astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm evrenin madde ve zaman boyutlarıyla birlikte, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur. "Büyük Patlama", orijinal adıyla "Big Bang" teorisi, tüm evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır. Büyük Patlama teorisi bugün evrenin varoluşu ve başlangıcı konusunda bütün bilim çevreleri tarafından ortak kabul gören yegane bilimsel açıklamadır. Big Bang'den önce madde diye bir şey yoktur. Maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı, tamamen metafizik olarak tanımlanabilecek bir yokluk ortamında madde, enerji ve zaman yaratılmıştır. Modern fiziğin ortaya koyduğu bu büyük gerçek, Kuran'da bize 1400 yıl önceden haber verilmektedir. EVRENİN GENİŞLEMESİ Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir: Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.(Zariyat Suresi, 47) Ayette geçen "gök" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Burada da bu anlamda kullanılmıştır. Yani Kuran'da, evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kuran'da bildirilenle aynıdır. Yüzyılımızın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu. Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, bu yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı. Ancak bu gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kuran'da asırlar önce açıklanmıştı. Çünkü Kuran, tüm evrenin Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın sözüdür. "GÖKLERLE YER"İN BİRBİRİNDEN AYRILMASI Göklerin yaratılışı konusundan bahseden bir başka ayet ise şöyledir: O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer,birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?(Enbiya Suresi, 30) Ayetin "birbiriyle bitişik" olarak tercüme edilen "ratk" kelimesi, Arapça sözlüklerde "birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış" anlamlarına gelir. Yani tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için bu kelime kullanılır. Ayette geçen "ayırdık" ifadesi ise Arapça "fatk" fiilidir ki, bu fiil "ratk" halindeki bir nesneyi yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir. Örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması Arapça'da bu fiille ifade edilir. Şimdi ayete tekrar bakalım. Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik yani "ratk" durumunda olduğu bir durumdan bahsediliyor. Ardından bu ikisi "fatk" fiili ile ayrılıyorlar. Yani biri diğerini yararak dışarı çıkıyor. Gerçekten de Big Bang'in ilk anını hatırladığımızda, tek bir noktanın evrenin tüm maddesini içerdiğini görürüz. Yani herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile bu noktanın içinde, "ratk" halindeler. Ardından bu nokta şiddetle patlıyor ve bu yolla maddeler "fatk" oluyorlar… Ayette geçen ifadeleri bilimsel bulgularla karşılaştırdığımızda tam bir uyum içinde olduklarını görüyoruz. 14 asır önce haber verilmiş olan bu bulguların bilimsel olarak ortaya konması ise ancak 20. yüzyılda mümkün olmuştur. YÖRÜNGELER Kuran'da Güneş ve Ay'dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi olduğu şöyle vurgulanır: Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur;her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor. (Enbiya Suresi, 33) Güneş'in sabit olmadığı, belli bir yörüngede yol almakta olduğu, bir başka ayette de şöyle bildirilmektedir: Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir.(Yasin Suresi, 38) Kuran'da bildirilen bu gerçekler, ancak çağımızdaki astronomik gözlemlerle anlaşılmıştır. Astronomi uzmanlarının hesaplarına göre Güneş, Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı doğrultusunda saatte 720 bin km.'lik muazzam bir hızla hareket etmektedir. Bu, kabaca bir hesapla, Güneş'in günde 17 milyon 280 bin km. yol katettiğini gösterir. Güneş'le birlikte onun çekim sistemi içindeki tüm gezegenler ve uyduları da aynı mesafeyi katederler. Ayrıca, evrendeki tüm yıldızlar da buna benzer planlı bir harekete sahiptirler. Tüm evrenin bu şekilde yörüngelerle donatılmış olduğu, yine Kuran'da şöyle haber verilmiştir: 'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun (Zariyat Suresi, 7) Evrende yaklaşık 200 milyar galaksi mevcuttur ve her galakside ortalama 200 milyar yıldız bulunur. Bu yıldızların pek çoğunun gezegenleri, bu gezegenlerin de uyduları vardır. Tüm bu gök cisimleri çok ince hesaplarla saptanmış yörüngelere sahiptir. Ve milyonlarca yıldır her biri kendi yörüngesinde diğerleriyle kusursuz bir uyum ve düzen içinde akıp gitmektedir. Bunların dışında pek çok kuyruklu yıldız da kendisi için tespit edilmiş olan yörüngede yüzüp gider. Evrendeki yörüngeler sadece gök cisimlerine ait değildir. Galaksiler de şaşırtıcı hızlarla planlı ve hesaplı yörüngeler üzerinde hareket ederler. Bu hareketleri esnasında hiçbir gök cismi bir diğeriyle çarpışmaz, yolları kesişmez. Elbette, Kuran'ın indirildiği dönemde insanlık, günümüzdeki gibi uzayı milyonlarca kilometre uzaklara dek gözlemleyecek teleskoplara, gelişmiş gözlem teknolojilerine, modern fizik ve astronomi bilgilerine sahip değildi. Dolayısıyla uzayın, ayette bildirildiği gibi, "özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış" olduğunu, o dönemde bilimsel olarak tespit edebilmek imkansızdı. Ancak o çağda indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de bu gerçek bizlere açıkça haber verilmiştir; çünkü Kuran, Allah'ın sözüdür. DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor.(Zümer Suresi, 5) Kuran'ın evreni tanıtan ayetlerinde kullanılan ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak bir şeyin üzerine bir cisim sarmak"tır. (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır. Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir. Ancak ve ancak Dünya'nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil gerçekleşebilir. Yani 7. yüzyılda indirilen Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir. Unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlayışı Dünya'yı daha farklı algılıyordu. O dönemde Dünya'nın düz bir satıh olduğu düşünülüyordu ve tüm bilimsel hesap ve açıklamalar da buna göre yapılıyordu. Kuran ayetleri ise bize henüz bu yüzyılda öğrendiğimiz bilgileri vermektedir. Kuran Allah'ın sözü olduğu için evren tarif edilirken olabilecek en doğru kelimeler kullanılmıştır.
-
Çeçenistan Semalarında ALLAH Lafzı!
Allah yenildi ne demek kardeşim. Savaşlarda kazanmak da kaybetmek de Allah ın elinde. Nitekim Allah Peygamberimiz e bile yenilgiyi tattırmıştır. Müslüman yense de yenilse de Allah ı unutmamalıdır. Kadere boyun eğmelidir. Biz demiyoruz çeçenler kesin kazanacak. Allah dilediyse kazanırlar. Biz bunun için dua ederiz.(çeçen olsaydık da savaşırdık) Gerisi Allah a kalmış. Bu her zaman böyledir, her zaman böyle olacak.
-
Çeçenistan Semalarında ALLAH Lafzı!
Anlamadığınız şeyleri saçma sapan yorumlar yazmasak daha iyi olmaz mı? Madem bilimselcisin senin ne işin var forumda? Git ülkeyi kurtarsana. memleketin sana ihtiyacı var bilimselci kardeş. Napcan sen Çeçenistan daki Allah lafzıyla?
-
Kuran'ın bir masal kitabından ne farkı var?
İnsan beka ister. Bu insanın doğasında vardır. Herkes ölümden sonra bir yaşamın olmasını ve orda da mutlu olmak ister. Sen diyosun ki sadece korku ve umut iksiriyle dünya üzerinde bu kadar insanı etkiledi. Bu kadar basit mi yani. Kanıt olmadan, mantıklı deliller olmadan bu kadar insan nasıl inanır? Allah ın varlığının ve Hz.Muhammed in peygamberliğinin bir sürü delili var. Bunlar olmadan sadece koırku-umut la nasıl etkileyebilir bir insan dünya üzerinde bu kadar insanı? Ona kalırsa herkes bi şekilde bi inanca sahiptir. Herkes mantığında bu dünyadan sonra bir dünya daha olduğunu kavrar. Bunun için birsürü din çıkmış ortaya. Ama hangisine inanacağız? Kuran gibi mucizevi bir kitap ve Hz.Muhammed gibi mükemmel bir yol göstericinin yolu en mantıklı yol bana kalırsa. Diğer insanların dinleri, kendi düşünceleriyle donatılmış dinler. Eğer bir dinin temeline insan düşüncesi karışırsa yanından bile geçmem o dinin. Bana Kuran gerek. Hz.Muhammed gibi bir deniz feneri gerek. Peki sana soruyorum, sen neye inanıyorsun? Ölümden sonra hayatın olması sence mantıklı mı değil mi? Madem ölümlüyüz niye dünyadayız? Biz mi seçtik vücudumuzu, cinsiyetimizi, ailemizi, ülkemizi vs.. Nasıl bir damla sudan konuşabilen, düşünebilen akıllı bir varlık oluşuyor? Dünyadaki düzen nasıl oluştu..Kim yaptı bunları? Tesadüf mü akıl mı? Mantığın Allah ı kabul ediyorsa, yeryüzüne insanlara doğru yolu gösteren bir kitap göndereceğini kabul edersin. değil mi? Aynı şekilde o kitabı insanlara anlatacak bir de elçi göndereceğini de mantığın alabilir. Peki şimdi soruyorum sana, sen neye inanıyorsun? Din alimlerinin çalışmaları evet, doğru olan birşeyi kanıtlamaktır. Nasılki fizikte, kimyada vs. olan bir şeyi insanlar bir mantığa bağlamaya çalışırlar, çünkü olan ortadadır, buna açıklama getirmek gerek. Aynı şekilde dünyayı Allah ın yarattığı da bir gerçek ve o insanlar da bunun doğruluğunu kanıtlamaya çalışıyorlar ve Elhamdülillah akılda şüphe bırakmayacak şekilde kanıtlıyorlar. Kuran daki kavimlerin isimleri yahudi kitaplarında secere secere yazar diyorsun. Bundan daha doğal birşey olamaz. Tevrat da Allah ın kelamı, Kuran da. Allah Tevratta da insanlara eski kavimlerin başlarına geleni haber vermiş, Kuran da da. Burdan, Kuran Yahudi kitabı demek çok da mantıklı değil. Ayrıca biz Allah ın dünya üzerinde her kavem bir peygamber gönderdiğine inanıyoruz. Sonra bakıyoruz ki Tufan olayı, Tevrat ve İncil'in dışında, Sümer, Asur-Babil kayıtlarında, Yunan efsanelerinde, Hindistan'da Satapatha, Brahmana ve Mahabharata destanlarında, İngiltere'nin Galler yöresinde anlatılan bazı efsanelerde, İskandinav Edna efsanelerinde, Litvanya efsanelerinde ve hatta Çin kaynaklı öykülerde birbirine çok benzer şekillerde anlatılır. Anlıyoruz ki Allah bu kavimlere de Nuh Tufanından bahsetmiş. Şimdi soruyorum sana bunlar da mı Yahudi dini? Nuh tufanı bu kavimlerde nasıl destanlaştı? Hz.Muhammed güzel ahlaklı değil demişsin ve kendince bikaç örnek saymışsın. E peki dünya üzerindeki müslümanlar Hz.Peygamberi örnek alarak yaşıyorlar, onlar neden bu saydıklarını yapmıyorlar? Kendisi Mekke deydek kimse kendisini öldürmemiş diyorsun. Sanki müşrükler güzel ahlaklıydı da Hz.Muhammed kötü ahlaklıydı! Hz. Muhammed i öldürmek için uğraşmadı mı bu adamlar? Kaç kez denediler de başaramadılar. Öyle bi söylüyorsun ki sanki suçlu Hz. Muhammed! Hz. Muhammed döneminde ahlaksızlık, cahillik, rezillik had safhadayken 23 senede mükemmel bir toplum olmuşlar. Bunu nasıl inkar edersin? Kim cahil cühela laftan sözden anlamaz insanları 23 senede düzeltebilir? Kötü ahlakla nasıl olacak bu iş?
-
Çeçenistan Semalarında ALLAH Lafzı!
Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu) Süregelen bir büyüdür" derler. (54/2) sen de trident diyosun.. değişen tek şey kelime..mantık aynı
-
Allah'ın varoluş amacı ne?
Allah a sadece buradan mı bakıyoruz? Bak, şu bir gerçekki bu dünya muazzam bir düzene sahip(Yani tabiat bakımından) Haliyle insan bu düzenin bir kurucusu olduğunu düşünür. Ya kendi kendine tesadüfen olacak, Ya da bizim aklımızdan daha üstün bir akıl bunu düşünmüş yaratmış deriz. Başka bir ihtimal var mı? Ama bu noktadan sonra Allah ı kim yarattı demek bana çok mantıklı gelmiyor, çünkü Allah bizim algılmızın üstünde...üstünde ki bu dünya yı tasarlamış. İnsan vücudunu tasarlamış. Biz Allah ın yarattığı sınırlı varlıklarız. Bizim aklımız bu Dünyadaki olaylara çalışır. Ötesine ise iman etmek zorundayız. Yani Allah ben ezeli ve ebediyim diyor, biz bu durumda buna iman etmek durumundayız, çünkü bunu kanıtlayacak ya da ispatlayacak herhangi birşey olamaz..olamaz çünkü bizim algımızı aşar. Ayrıca biz daha ilk adım olarak Allah ın varlığını tam olarak anladıkmı da Allah ı kim yarattı diye soruyoruz hemen. ilkokul çocuğunun lise kitabı okumaya çalışması gibi bişey olur bu. Önce ilk aşama olan Allah ı bulursak, Allah ın ebedi ve ezeli olduğunu kavrayabiliriz. Anlatabilmişsem ne mutlu.. Saygılar
-
Çeçenistan Semalarında ALLAH Lafzı!
Allahuekber!
-
KUR'AN Bilimi Teşvik Eder...
Kardeşim, Bilerek mi konuşuyorsun yoksa inadından masal mı uyduruyorsun. Ne demek İslam alimleri zındık olduğu için alim olmuş!İlk defa senden duyuyorum. İbn-i Sina müslümandır, zındık falan değildir. Diğerleri hakeza. Lütfen herkesin kabul ettiği şeyi sırf inadınız yüzünden kabul etmemezlik yapmayın. Herşeyi mi siz biliyorsunuz? Matbaanın kabul edilmeyişinin müslümanlıkla falan alakası yoktur. Ayrıca matbaanın Osmanlıya alınmadığı dönem, benim bahsettiğim dönem değil, aksine Osmanlı da İslam ın kendilerine uydurulduğu bir dönemdedir. Yani çöküş dönemi. Gavur icadı deyip kullanmamak İslam a uygun olsaydı, şu an ben sana bu cevabı yazıyor olmayacaktım. Komünizm in uygulanabilir olup olmaması ayrı bir konudur. Onu ayrıca tartışırız. Ama İslam ın hakkıyla uygulandığı dönemler olmuştur ki başlarda İslam dünyası gelişmiştir. İslam kuralları uygulanamaz kurallar falan da değildir. Sadece bazı insanlara zor gelmektedir ki bu insanlar da ülkenin başında olunca haliyle İslam doğru dürüsüt uygulanamamıştır. Lale devrini ben sadece örnek olarak yazdım. Elbette 300 yıllık çöküş 15 yıllık bi döneme bağlanamaz. Ama bu devre bu çözülüşün zirve yaptığı yerdir. Kardeşim lütfen demagoji yapma. Ben "insan"ı kastettim. Bir insanın dünyaya geliş amacı Allah ı bulmaktır. Bunun daha kurcalanacak bir tarafı yok. iki kere iki dört. Sen müslümanlığı çoook yanlış öğrenmişsin. Ve kalkıp bana öğretmeye kalkıyorsun. Şirk demek de Allah a ortak koşmak demektir. Senin dediğinle şirk in hiç alakası yok. Bir müslüman evet Allah ı bulmuştur ama bu bu kadar basit değil. Allah var tamam deyip keyfine bakmak da müslümanlık o zaman sana göre. Hırsızlık yapıp, dolandırıcılık yapıp, zulmedip de Allah var diyen de müslüman o zaman sana göre. Öyle iş mi olur? Bir müslümanın üç temel görevi vardır: ilim-amle-tebliğ.. Yani İnsan sürekli düşünüp Allah a daha yakın olmalı, Yaratılışını hikmetlerini daha derin kavrayabilmeli, Allah a mümkün mertebe daha yakın olmalıdır. İkincisi de bu öğrendikleriyle amel etmesidir. Yani Allah ın bize gösterdiği gibi yaşamalıdır. Mesela bir insan deseki ben çok dürüstüm, ama baksan hiç bir dürüstlüğü yok, sen bu adama sırf o "ben dürüstüm" dediği için dürüst der misin? Hayır tabii ki sen dürüst falan değilsin dersin. Aynı şekilde bir müslüman öğrendiklerini yaşamına da tatbik etmesi gerekir. Üçüncü olarak da öğrendikleriyle diğer insanları uyarmalı, doğruyu gösterici rol oynamalıdır. Müslümanlık senin tarifinin aksine tambellik değil çalışmaktır. Ayrıca İslam a daha nasıl Yahudi dini dersin anlamak mümkün değil. Öğrenmişsin bişey, heryerde aynı şeyi söylüyorsun. Madem Yahudi dini kanıtla o zaman. Hz. Muhammed okuma-yazma bilmiyordu diyoruz. Sen hala Yahudi dini diyorsun. Bir kanıt göster bize???
-
Kuran'ın bir masal kitabından ne farkı var?
Bana göre indirildi. Neyse tamam ortaya çıktı diyelim orta yolu bulalım. Halüsilasyon demişsin. Bunu nasıl söyleyebiliyorsun şaşıyorum. Kim sadece halüsilasyonlar görerek bir kitap oluşturabilir. Ve hangi halüsilasyon gören insan arkasında tüm dünyayı etkileyecek bir medeniyet bırakabilir? Sen heralde bizi sanıyorsun ki hiçbişey sormayan, sadece "evet, doğru" diyen robotlarız biz. Bak, Said Nursinin 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatı iman gerekçelerini kanıtlamak içindir. Aynı şekilde Fethullah Gülen in kitapları, HY nın 40.000 sayfalık eserleri bu sorgulamanın bir neticesidir. Zaten biz sorgulamasaydık, şu an çoğumuz ateist olmuştuk(Allah muhafaza) Çünkü insanda akıl var. Doğruyu görebilme yeteneği var. Mantığı neye uyuyorsa onu kabul eder. Bizim de mantığımız Allah ın varlığına, Hz.Muhammed in peygamberliğine yatıyor ki inanıyoruz. Öbür türlü iman zaten ormanın içinde kuru bir ota benzer. İnsan araştırıp doğruyu bulmakla mükelleftir. Biz de Allah a şükür araştırıyoruz, araştırdıkça da imanımız daha da artıyor. Bu dünyanın bir sanat eseri olduğunu, ve bu sanat eserinin de bir sahibi olduğu kalbimize daha çok işliyor. Sen diyorsun ya bunu bi adam okumuş, tek dayanak da o. Hayır tek dayanak o değil. Bir insan aklıyla bu dünyanın bir yaratıcısının olduğunu kavrayabilir. Bizim imanımızda 3 tane kaynak vardır. 1- Kainat 2- Kuran 3- Hz.Muıhammed İlerde bunların üzerinde daha çok konuşuruz inşallah. Herbirinin kanıtını koyar konuşuruz. Ayırca Kuran da Yahudilerden başka zaten birçok kavimden bahsediliyor. Hud suresini okursan görürsün hepsini. Hatırlayabildiklerim, Nuh Kavmi, Ad Kavmi, Semud Kavmi, Medyen Kavmi... Daha vardı sanırsam. Ayrıca Yusuf Suresi de sadece Hz.Yusuf un hikayesini anlatıyor. Bunlar Mekkelilerin ataları oluyor işte ki Allah da yeryüzünde dolaşıp görün diyor. Kimileri hâlâ ayakta kimileri yıkıldı diyor. Allah doğruyu yanlışı nasıl göstermemiş? Kuran da güzel ahlakın birçok örneği var. Sen okumuşsunudur bilirsin. Ayrıca Hz. Muhammed de güzel ahlakın en mükemmel temsilcisidir.. ki O'na Muhammed-ül Emin denmiştir. Sen düşmanına, kavgalı olduğun birine malını emanet olarak bırakır mısın?.. Hz. Muhammed öyle üstün bir ahlaka sahptiki düşmanları O'na mallarını emanet edebiliyordu.. Bu nasıl oluyor? Bir insan kimseden ahlak dersi almıyor, etrafındaki herkes ahlaksızlık üstüne ahlaksızlık yapıyor,cahillik en üst seviyede, kendisi okuma yazma bilmiyor ki başka bir kaynak tan ahlak dersi alsın ama bakıyorsun ki böyle bir ortamdan düşmanının bile ona güvendiği üstün bir insan çıkıyor. Nasıl oluyor bu dersin? Halüsilasyon görerek mi? Allah hem Kuran da hem de Peygamberimizle bizi iyiyi ve kötüyü göstermiş uyana mükafat, uymayana ceza demiş. Buna sadece korkutmak olarak bakmak, dışarıya pencereden bakmak yerine, küçük bir delikten bakmak gibi bir şey. Yanılıyor muyum? Saygılar.
-
KUR'AN Bilimi Teşvik Eder...
Kardeşim, İslam tarihinin ilk 200 yılında bilime öncülük ettiklerini bilmiyor musun? Tıpta matematikte astronomide çağının çok çok ilerisinde olan müslümanları nasıl görmezlikten gelebiliyorsun? Bugün kullandığımız cebirni kurucusu kim? ingilizce algebra kelimesi nerden geliyor hiç düşündünmü? El-cebir kelimsinin ingilizceye geçmiş halidir algebra. alghoritma nın da Harezmi nin isminden geldiğini biliyorsundur zaten. İbn-i Sina nın tıptaki üstünlüğünü çok kez duymuşsundur. Endülüs deki İslam üniversitelerinin zamanın en büyük okulları olduğunu da duymuş olmalısın. Daha ismini yazamayacağım birçok alim yetiştirmiştir İslam. Osmanlının da yükseliş devrine kadar bilimde ileri olduğunu da bilmeyen yoktur herhalde. Şimdiki İslam dünyasının geri kalmışlığının sebebi kesinlike İslam değildir. Bence burda asıl tembelliği sen yapıyorsun, düşünmeden kolaycılığa kaçıyorsun. Bakıyorsun bugün tüm İslam dünyası geri, o zaman suçlu İslam! Var mı öyle basitlik?! Bugün maalesef İslam dünyası hakettiği yerde değildir. Bunun tek sebebi uygulayıcılarının İslam yolundan uzaklaşmış olmalarıdır. Nitekim Osmanlının da ana çöküş nedeni budur. Lale devri gibi İslam la uzaktan yakından alakası olmayan absürd işler yapmaya kalktılarsa atalarımız bu İslamın suçumudur? Din insana tembellik aşılar demişsin. Kusura bakma ama bence o tembellik sana mahsus. Bu dünya nasıl olsa geçici diyip bu dünyayı sallamak ne demek?! Biz bu dünyaya neden geldik?Allah ı bulmaya ve O na kulluk etmeye geldik. Peki Allah ı yatarak mı bulacağız? Bilimle uğraşıp Allah ın Yüce yaratışını görmek mi daha müslümanca olur yoksa yatıp nasıl olsa öleceğiz mi demek? Allah sence hangi kulundan daha razı olur? Yatandan mı çalışandan mı? Eğer senin gibi düşünen bir müslüman varsa, o zaman o kendisini İslam a değil de İslam ı kendine uydurmuş bir zavallı olur. Eğer bir Müslüman topluluk İslam ı kendisine uydurursa o topluluk İLERLEMEYE MAHKUMDUR. Ama eğer İslam ı kendilerine uydururlarsa o zaman sen haklısın. Lütfen kinimiz doğruları görmemize engel olmasın. Ayrıca Hz.İbrahim e uygulanan sınav, tam anlamıyla mükemmel bir sınavdır. Düşüple düşmemek arasındaki en ince çizgidir bu sınav. Nitekim senin dediğin gibi Allah Hz. İbrahim in oğlunu kesmesini istememiştir sonunda. Bu ona uygulanan bir sınav. Bunda akıl dışı ve psikopatlık(haşa) yok. Ayrıca hurafe dediğin şeye tüm semavi din inanları inanıyor. Müslümanı da hristiyanı da yahudisi de. Ne tesadüftür ki hepsi de aynı hurafeye inanıyor! İnanmadığın şeye hurafe demek kolay tabi. Karakuta kardeş, Hz. Muhammed in okur-yazar olmaması "batılda olanların şüpheye düşmemesi" içindir.Yani insanın aklına şüphe getirmemek için. Ankebut/48 de Allah şöyle der: "Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi." 23 sene neden öğrenememiş diyorsan işte bundan dolayı. 23 sene boyunca vahiy almıştır. Eğer o süre zarfında okuma yazma öğrenseydi, bu sefer herkes kendi yazmış diyecekti.(Gerçi hala bazıları diyor da?!) Peygamber Efendimiz in okuma yazma bilmemesi bizim de O na uymak için okuma yazma öğrenmemiz anlamına gelmez. Zaten O'nun yanındaki bazı sahabeler okuma yazma biliyordu. Eğer dediğin gibi olsaydı Hz. Muhammed onlara da yasaklardı. Hem zaten öyle saçma bir mantığı da hiçbir müslüman kurmaz Saygılar. "Eğer bir Müslüman topluluk kendisini İslam a uydurursa o topluluk İLERLEMEYE MAHKUMDUR." olacak pardon yanlış yazmışım.
-
Kuran'ın bir masal kitabından ne farkı var?
Bak kardeşim, Öncelikle şunu düşün. Kuran nereye indirildi? Arabistana değil mi? O zaman ilk muhatabları da kim olur? Oranın halkıdır değil mi? Şimdi sen diyorsun Allah ın aklında kalan tek şey(haşa) Yahudiler, Nuh, İbrahim vs. Orda bahsedilen olayların hepsi de arap yarımadasında geçmiştir. Ayrıca Allah bunların yanında dünyanın başka yerinde başka kavimler de aynı şekilde cezalandırılmıştır diyor. Ama ayrıntılı olarak Arap yarımadasındaki olayları anlatmıştır. Şimdi kalkıp da çindeki amerikadaki helak olan halkların da mı helaklarını ayrıntılı olarak yazsaydı? Haliyle o bölgede yaşamış eski kavimlerin helakını anlatacak. Bundan daha doğal bişey olamaz. Zaten olayları anlattıktan sonra da "gidip dolaşsınlar" "bunlar, atalarının haberleridir" gibi ayetler de gelmiştir. Dediğim gibi burdan Allah ın aklında sadece o olaylar kalmış(haşa) gibi bir çıkarım yapmak çok saçma olur. Ayrıca Allah insanlara doğruyla yanlışı göstermiştir. Kim doğruya uyarsa felah bulur kim yanlışa saparsa azap bulur. Açık ve net. Suç ve Ceza, Güzel iş ve Ödül. Sana güzeli, doğruyu gösteriyor ve vaadim haktır diyor. İman edersen sen kazanırsın. Etmezsen kazanacağın birşeyin olmadığı halde kaybedeceğin sonsuz bir hayat olacak. Hepimiz "vakti belirlenmiş ecelimiz" geldiği zaman öleceğiz. Ne doğru ne yanlış o zaman herkes görecek. Yaşınızı bilmiyorum ama, sonuçta şu ana kadar zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Öldüğümüz zaman da aynı şeyi hissedeceğiz. Ne kadar kısa kaldık diyeceğiz. Zaman hızla akıp gidiyor. Bize her ne kadar da ölüm uzak gelse de her geçen an ecelimize bir adım daha yakınlaşıyoruz. Bunu bile bile inkar etmek bana çok mantıksız geliyor. Bilmiyorum sen neye güveniyorsun? Yoksa yok olacağını falan mı düşünüyorsun? Nedir güvendiğin şey?
-
Kuran'ın bir masal kitabından ne farkı var?
BrainSlapper yazdıklarına HY nın bir kitabından alıntı yaparak cevap vereyim. ****** Kuran ı Nasıl Yorumlar? Kıssaların masal sanılması Kuran'daki üslubun en önemli özelliklerinden biri de çeşitli konuları örnek ve benzetmelerle açıklamasıdır. Bu örnek ve benzetmeler de çoğunlukla önceden gelmiş Peygamberlerin veya elçilerin hayatlarından ya da Kuran'ın indirilmesinden önce yaşanmış çeşitli olaylardan aktarılan bilgiler içinde geçer. Dolayısıyla Kuran'da yer alan bu tür kıssalar insanlar için pek çok ibret, örnek, işaret ve mesajlar taşırlar. Bu ilahi hikmeti kavrayamayan kimselerin her devirde Kuran hakkındaki cehaletlerini sergileyen sözleri Kuran'da şöyle aktarılır: Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "İşittik" dediler. "İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu, eskilerin efsanelerinden başkası değildir." (Enfal Suresi, 31) Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Eskilerin masalları" dediler. (Nahl Suresi, 24) Oysa akledemeyenlerin masal sandıkları kıssalar, müminlere yol gösteren sayısız değerli bilgi ve örneklerle doludur. Allah her devirde müminlerin başlarına gelebilecek her türlü olay ve şartı geçmiş Peygamberler ve kavimlerin yaşadıklarından çeşitli örnekler ve kesitler vererek açıklamaktadır. Elbette ki Kuran'daki kıssaların ve örneklerin hikmeti yalnızca insanlara tarih bilgisi vermek değildir. Bu kıssalar sayısız ilahi hikmet içerirler; bunlardan birkaçını şöyle sayabiliriz: - Allah'ın müminlerin ve inkar edenlerin üzerinde işleyen ve dünya kurulduğundan beri değişmeyen kanunlarını göstermek; - Müminlerin her devirde karşılaşabilecekleri olaylar, imtihanlar, sıkıntılar karşısında ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını, ne tür tepkiler vermeleri gerektiğini, nasıl bir ruh ve ahlak yapısı sergileyeceklerini, Allah'a karşı nasıl bir tavır ve üslup içinde olmaları gerektiğini tarif edip açıklamak. Her konuda müminlere yol göstermek. - Müminlerin şevklerini artırmak. - İnkar edenleri uyarıp doğru yola davet etmek ve bu davete uymayanların hüsranla biten sonlarını hatırlatmak. - Kıyamete kadar Kuran'a uyan müminleri dünyada ve ahirette bekleyen güzel sonu müjdelemek. Elbette bunları algılayacak akıl ve kavrayıştan yoksun olan kişiler de Kuran'ı bir hikaye kitabı gibi görür, kıssalardaki hikmetlere erişemezler. Bu kişilerin her türlü öğüt ve açıklamaya kapalı, sabit fikirli, algıları kitlenmiş kimseler oldukları ayetlerde şöyle belirtilir: Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, hangi 'apaçık-belgeyi' görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkâr etmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: "Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler. (Enam Suresi, 25) Bu tür kişiler bu davranışlarıyla Kuran'a ya da İslam'a bir zarar veremezler. Kendileri her ne kadar Kuran'a zarar vermek, insanları dinden saptırmak ya da alıkoymak isteseler de, gerçekte yegane zararı farkında olmadan kendilerine verirler. Bu gerçek yukarıdaki ayetin devamında şöyle bildirilir: Onlar, hem ondan alıkoyarlar, hem kendileri kaçarlar. Onlar, yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler. (Enam Suresi, 26) İçinde bulundukları yanılgının farkına vardıklarında ise iş işten geçmiş, çok geç kalmışlardır, artık geri dönüş ve telafi imkanı yoktur. Bu durum ayette şöyle haber verilmektedir: Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (Enam Suresi, 27)
-
Kurandaki çelişkiler
Yam yam kardeş, yazılan yazılara yine mi bu safsatalar diyeceksen sen neden geldin foruma? forum tartışma yeridir, madem safsata olarak değerlendiriyorsun o zaman açıkla bize neresi safsata? ayrıca mucize yoktur diyorsun. anne karnındaki bir damlanın insan olması sana mucize gelmiyormu? ya da kırıp yediğin yumurtanın civciv olması bir mucize değil midir? bunları insan uğraşarak teker teker mi koyuyor her hücreyi? kim yapıyor sence bunları yam yam kardeş? yoksa akılsız atomlar kendilerimi karar veriyorlar? bu soruma cevap verirsen sevinirim. kim yapıyor bunları? nasıl bir damla insan oluyor? lütfen samimi bir şekilde cevap ver
-
HRİSTİYANLARIN RUHANİ LİDERİ, İSLAM PEYGAMBERİNE NEDEN SALDIRDI... ("Muhammed'in getirdiği hiçbir yenilik yok. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler ge)
Öleceğin günü düşün kardeş. Kuran la uğraşmaktan vazgeç derim. Bu yazdıkalrın okudukların konuştukların, hepsi boşuna. Öleceğiz ve yaptığımızla kalacağız bunu unutma
-
"BÜTÜN CEMAAT OKULLARI VE KURAN KURSLARI KAPATILSIN!"... (Cumhurbaşkanı Sezer, yeni eğitim yılı nedeniyle yayımladığı mesajda, tarikat ve cemaatleri)
Hodri meydan diyorsun. tamam hodri meydan. gel tartışalım. işe istersen evrimden başlayalım. sosyolojiden çıkarız. aç bi başlık evrimle ilgili, bekliyorum
-
PAPA, FETHULLAH GÜLEN'İN İPİNİ ÇEKTİ... (İslamla ilgili zehir zemberek açıklamalarıyla "Dinlerarası Hoşgörü" konusunda Vatikan’ın görüşlerini açıkça.)
güzel kardeşim. ben diyalog kuralım demim de hristiyanlık, musevilik doğrudur mu dedim. elbetteki o dinler bozulmuş dinler. ama bu dinler bozuk diye o dinin mensuplarıyla iyi ilişkilerde bulunmazsan gerçeği, doğruyu İslam ı nasıl anlatacaksın? Ayrıca yıllar boyu din savaşları yaşanmıştır. Günümüzde de bu tip diyaloglar olmazsa aradaki uçurum iyice açılacak, yeryüzü yeni din savaşlarına sahne olacaktır. Allah(c.c) demiyor mu "... Kitap Ehli'yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.” (Al-i İmran Suresi, 64) Papa nın açıklamaları evet diyaloğa darbe vurmuştur. Ama karşıdaki yanlış yaptığında bizim de onlara karşı aynı yanlışla cevap vermemiz bize uymaz. Yani kalkıp da bizim de Hristiyanlara düşman olmamız bizi onlarla denk tutar. Ortak nokta, hepimiz Allah a inanıyoruz, yani bizim bir Yaratıcımız olduğuna inanıyoruz, budur işte ortak nokta. sen farklılıkları yazmışsın, sonra diyorsun ki hangi ortak nokta. Hz. İsa yı e Hz ishak ı tanrı kabul etmek elbette şirktir. Bir hristiyanla tartışırken bunu gider ona açıklarsın güzelce, akıl yoluyla. Onlar Allah a şirk koşuyor diye, doğruyu anlatmayalım mı? glikoz arkadaşa Kardeşim, dünyanın dört bir yanında müslümanlar öldürülüyorsa, zulüm görüyorlarsa bu bir din savaşı değildir. Dinden uzaklaşan toplumların yapacağı şeydir zulmetmek.Ayrıca da devletler arası münasebetlerdir. Onlara karşı savaşırız. Hiçbir din masum insanların öldürülmesini meşru kılmaz. Diyalog bir nevi sağduyudur. İnsanlar ölüyor diye yapıcı faaliyetlerden vazgeçip "yak bütün fotoğrafları" demek mi müslümanlara yakışır, yoksa küfre, zulme savaşarak kitap ehline bir olduğumuz yolu "Allah yolu" nu hatırlatmak ve Allah düşmanlarına karşı savaşmak mı müslümanlara yakışır? Burda ince bir husus var. Diyalog onlarla dost olmaktan ziyade beraber iş yapmayı öngörür. Aşağıda ayetlerin tefsiri var, hep beraber iyi okuyalım iyi anlayalım. ve birbirimiz içinde ihtilafa düşmeyelim. Rehberimiz Kuran olsun, nefsimiz değil. Maide 57-58 57- Ey müminler, sakın sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kafirlerden dininizi alaya alanları, eğlence konusu yapanları dost edinmeyiniz. Eğer gerçekten mümin iseniz, Allah'tan korkunuz. 58- Birbirinizi namaza çağırmak için ezan okuduğunuz zaman, onlar bu çağrınızı alaya alırlar, eğlence konusu yaparlar. Bu davranış onların aklı başında olmayan kimseler olmalarından kaynaklanıyor. Bu, kendisinde müminin hamiyeti bulunan herkesi etkileyen bir durumdur. Dini alaya alındığında ibadet ve namazı eğlence konusu yapıldığında, Rabbinin huzurunda durduğu an, oyun ve eğlence konusu yapıldığında, tüm onurunun kırıldığını gören müminin... Müminlerle, bu tür çirkin bir davranışı yapanlarla, akılsızlıklarından ötürü böyle bir suçu işleyenlerle dostluk yapmak mümkün müdür? Allah'ın dinini ve müminlerin Allah'a yönelik ibadetlerini, aklı başında bir insan alaya alamaz. Çünkü akıl, -sağlıklı ve doğru olduğu zaman- çevresindeki her şeyde Allah'a inanmanın işaretlerini görür. Ancak bozulup sapıttığı an, bu işaretleri göremez olur. Çünkü böyle bir durumda, onunla varlıklar arasındaki ilişki bozulmuştur. Oysa tüm varlıklar, kulluk ve ululanmayı hakkeden bir ilahın varlığına işaret etmektedir. Aynı zamanda akıl, sağlıklı, doğru olduğu zaman, evrenin ilahına yönelik kulluğun güzelliğini ve üstünlüğünü algılayacaktır. Eğer sağlıklı ve tutarlı ise, Allah'a yönelik kulluğu oyun ve eğlence konusu yapmayacaktır. Bu alaya alma ve eğlence konusu yapma, Kur'an-ı Kerim'in peygamberimizin (salât ve selâm üzerine olsun) kalbine o günkü müslüman kitle için indiği dönemde, kafirlerden, Ehli Kitap'tan da özellikle yahudilerden kaynaklanıyordu. Peygamberimizin hayatında hristiyanlardan böyle bir davranışın meydana geldiğine ilişkin bir belgeye rastlamıyoruz. Ancak, yüce Allah, müslüman kitle için düşünce ve hayat sistemini dayandıracağı sürekli bir kural belirliyor. Kuşkusuz yüce Allah, tarih boyunca, müslüman nesillerin karşılaşacakları durumları biliyordu. İşte biz, sayıca tüm kafirlerden, yahudilerden daha fazla olan ve kendilerine hristiyan diyenlerden oluşan, bu dinin ve müslüman cemaatin düşmanlarını gördük, görüyoruz. Bunlar da -onlar gibi- İslâm'a düşmanlıkta paylarını almışlardır. Ardarda geçen asırlar boyu İslâm'a, tuzaklar kurmuşlardır. Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) döneminde İslâm'ın Roma Devleti ile çarpışmasından beri kesintisiz bir savaşa tutuşmuşlardır, İslâm'a karşı. Bir süre "Haçlı seferleri, ardından hilafeti ortadan kaldırmak için Haçlı devletlerinin yeryüzünün her tarafından saldırıya geçtikleri "Doğu sorunu" şeklinde sürdü bu savaş. Bir ara, Haçlıların içlerinde gizledikleri ancak, kimi zaman ağızlarından kaçırdıkları sömürgeciliğe zemin hazırlayan ve ona dayanan "Misyonerlik" şeklinde sürdü. Sonra bu kızgın savaş, yeryüzünün hangi bölgesinde olursa olsun ortaya çıkan İslâmî diriliş hareketlerine karşı sürmektedir. Bu saldırıların tümünde yahudiler, hristiyanlar, kafir ve putperestler birlikte hareket etmişlerdir. Bu Kur'an, kıyamete kadar müslümanların yol gösterici kitabı olması için gelmiştir. İtikadî düşüncelerini kurduğu gibi, toplumsal düzenlerini de kurmaktadır bu kitap. Aynı zamanda hareket stratejilerini de belirlemektedir. İşte bakın, Allah'tan, O'nun peygamberinden ve müminlerden başkasını dost edinmemelerini öğretmektedir. Yahudi, hristiyan ve kafirlerle dostluk kurmalarını yasaklamaktadır. Bu sorun karşısında, en kesin tavrı takınmaktadır. Çeşitli yöntemlere başvurarak, bu derece genişçe ele almaktadır. Kuşkusuz bu din, taraftarlarına hoşgörülü olmayı, Ehli Kitap'la, özellikle kendilerine hristiyan diyenlerle ilişkilerinde, iyi davranmalarını emretmektedir. Ancak bunlarla dostluk kurmalarını yasaklar. Çünkü hoşgörü ve iyi ilişkiler, ahlâk ve yaşam tarzı sorunudur. Dostluk, yardım demektir. iki grubun yardımlaşması demektir. Müslümanlarla Kitap Ehli -diğer tüm kafirlerde olduğu gibi- arasında işbirliğinin bulunmasıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, müslümanın hayatında yardımlaşma, din için ve onun sisteminin ve düzeninin insanların hayatında kurulmasını sağlamak amacıyla yapılan cihad için geçerlidir. Bu konuda, müslümanlarla müslüman olmayanlar arasında bir işbirliği olabilir mi? Nasıl olabilsin ki? Bu, kesin ve net bir sorundur, cıvıklığı kabul etmez. Bu konuda yüce Allah, kesin bir ciddiyetten, müslümanın dini konusunda takınması gereken tavra yakışır bir ciddiyetten başkasını kabul etmez. Müminlere yönelik üç çağrı bitince hitap, Ehli Kitab'a karşı şu soruları sorması için peygamberimize yönelmektedir: Niçin müslümanları yadırgıyorlar? Allah'a inanmalarından, Ehli Kitab'a indirilmiş olana ve Ehli Kitap'tan sonra müslümanlara indirilene inanmalarından başka bir nedenden dolayı mı onlardan hoşlanmıyorlar? Müslümanlar inandıklarından, onlar da -Ehli Kitap olarak- yoldan çıkmış olmalarından başka bir nedenle mi nefret ediyorlar? Bu, utandırıcı bir karşılamadır. Aynı zamanda düşmanlığın asıl nedenini ve yol ayırımını da ortaya çıkarmakta, herşeyi açıklayıp kestirip atmaktadır:
-
"BÜTÜN CEMAAT OKULLARI VE KURAN KURSLARI KAPATILSIN!"... (Cumhurbaşkanı Sezer, yeni eğitim yılı nedeniyle yayımladığı mesajda, tarikat ve cemaatleri)
tamam o zaman. sen benim hakkımda zehaba kapıl, ben de sezer hakkında zehaba kapılayım. ben küfrün kökü kazınacak derken sezer ve saz arkadaşlarını kastetmiştim. ilhan selçuk, çölaşanlar.. vb. laiklikliği savunmak küfürdür demedim ben. insan bilmez neyin arkasında ne olduğunu inanabilir. laiklik doğrudur diyebilir. benim asıl kastım laiklik arkasına sığınan din düşmanlarıdır.
-
"BÜTÜN CEMAAT OKULLARI VE KURAN KURSLARI KAPATILSIN!"... (Cumhurbaşkanı Sezer, yeni eğitim yılı nedeniyle yayımladığı mesajda, tarikat ve cemaatleri)
Öncelikle şöyle söyleyim, bir insana Kuran dan cevap vermek o insanı dindar yapmaz, aynı şekilde o insanın hata yapması da o insanın dindar olmadığını söylemek yetkisi vermez. Dindarlık, dini sevmek Allah la kul arasındadır. Sizin beni dindar veya dindar değil gibi yargılarda bulunma hakkınız yoktur. Şunu da belirteyim.. Dikkat ederseniz ben "bence sezer ateist" dedim. "sezer ateist" demedim. kendimce bir yargıya vardım hepsi bu
-
"BÜTÜN CEMAAT OKULLARI VE KURAN KURSLARI KAPATILSIN!"... (Cumhurbaşkanı Sezer, yeni eğitim yılı nedeniyle yayımladığı mesajda, tarikat ve cemaatleri)
100 kişiye sordum 1 i müslüman değilim dedi ne demek nerden varıyorsun kardeşim.. yapılan araştırmalar, bu sonucu ortaya koyuyor. www.dunyadinleri.com da Türkiye de kaç kişi hangi dine mensup yazıyor.