Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

katar

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    44
  • Katılım

  • Son Ziyaret

katar tarafından postalanan herşey

  1. Merhaba Kralx "Her şey tasarımdır" demek "her şeyin bir yaratıcsı var" demekle eşdeğerdir. Bu başlığın konusu Allahın varlığına delillerdi. Bu nedenle senin söylediklerinin delil olmadığını anlatmaya çalıştım sadece. Senin Allahın varlığını kabul ediyorsun, ben buna saygı duyuyorum ama bunun (herşey tasarımdır o zaman tanrı vardır sözünü) delil olmadığını söylüyorum. Yazdıklarını daha önce de farklı cümlelerle anlatmıştın,ben seni anladığımı düşünüyorum ama sanırım sen benim ne demek istediğimi anlamadın. Ama sanırım bana cevap yazan arkadaşlardan biri anlamış gibi, onun tanrı inancı seninkinden biraz farklı kaçıyor. Altı milyar insan, altı milyar farklı düşünce ve inançtır, her müslümanın da inançları da tam anlamıyla uyuşmaz. Bu normal bir durum. Bu farkı o arkadaşa olan yanıtımda vermeye çalışacağım. Gece Yağmuru, benim tartışmak sözcüğünden anladığım fikir paylaşmaktır, laf yarışından üstün gelmek değil. Bu nedenle senin beni anlamamana ve benim seni anlamamama üzüldüm. "Kati ve değişmeyen bir şey için tartışılmaz" demişsin, sanırım bu bakış açısına sahipken zaten tartışma,sorgulama olmaz. Ben hiç bir şeye tartışılamayacak kadar kati inanmam (Buna bir tanrının varlığı ve yokluğu da dahil). İçimde her zaman inancımın ve düşündüklerimin yanlış olabileceği şüphesini gerektiğinde duyarım. Bu geldiğimiz durumda senin düşünce ve inancına saygı duymaktan başka söyleyeceğim sözüm yok. Merhaba Aserat Yazdıklarında tutarlılık görüyorum, bu konuda samimiyetine inanıyorum. Bu tutarlılık şöyle ki: Öncelikle evrim teorisi insanın maymundan geldiğini söylemiyor. Evrimin insanı ilgilendiren en temel iddiasını bile yanlış biliyorsun, demek ki hiç bir zaman eline evrimi anlatan bilimsel bir makale ve kitap almamışsın. Yani, inkar ettiğin evrimle hiç ilgilenmemişsin. Bu durumda da ateist olan arkadaşların dini konularla neden ilgilendiğine şaşman en azından samimi oluyor. Ama samimi olman, bakış tarzının doğru olduğunu göstermez. Bir şeyi inkar etmek için önce onunla ilgilenmek ve onu bilmek lazım. Benim ve diğer ateistlerin ilgilenmesi bu nedenle son derece anlaşılır ve basit bir şey, yoksa öyle gizli amacımız falan yok için rahat olsun. Merhaba ahirzaman Öncelikle, kısaca demogoji yapmış olabileceğimi söylemişsin. Bir ihtimallede bunu bilinçsiz yapmış olabileceğimi söylemişsin veya yazında sezdirmişsin. Neyse, hiç olmazsa bir ihtimalde olsa, ahlaksız olmama ihtimali vermişsin. Allah varsa, razı olsun Bazı arkadaşlar da, yazdıklarımda kelime oyunları olduğunu söylemiş. Ahirzaman ve diğer arkadaşlar yüzeysel bir şekilde yazdıklarımda çarpıtma var diyeceğine lütfen çarpıtmanın yerini göstersin. Belki ben yanlış anlatmışımdır, belki siz anlamamışsınızdır belki de ben hatalı düşünüyorumdur. Ama en azından beni ahlaksız damgasından kurtarma şansı verin. (Bana göre cümleleri bilinçli şekilde çarpıtmak ahlaksızlıktır) Sevgili ahirzaman, burda yazdıklarımdan en azından beni en fazla anlayanın sen olduğu sonucunu çıkarıyorum. Gerçi, yazdıklarımda çarpıtma olduğunu en fazla sen belirttin ya, o da ilginç! Ben tanrının noksan olduğunu söylemiyorum. Adalet sıfatıyla uyuşması için dediklerinin doğru olduğunu düşünüyorum. İnsanların kendi özgür iradeleri ile, tanrının hükmü olmadan karar vermeleri gerekir ki, o tanrı adaletli olsun. O zaman özgür iradeli insanlar kararları alır, bunları tanrı kontrol etmez, onların düşüncelerine hükmetmez. Bu taktirde, tanrıyı tanımlarken "her şeyi kontrol eder", diye bir özelliği eklemeyin, yani tanrı mutlak güç değildir, tanım gereği. Yanlış anlamadımsa, ahirzaman, senin tanrı tanımında her şeye her an hükmeden bir tanrı yok. Bunu adalet sıfatıyla çelişkili buluyorsun. O zaman tanrı tartışmasının bu noktasında senle çelişmiyoruz. Bence çok güzel bir yazı delta11,tespitlerine katılıyorum. Bu açıklamalarından sonra sadece bir şey soracam. İnsan normal durumda mı, yoksa anormal bir durumda mı sağlıklı düşünür. Bence, normal durumlarsa sağlıklı düşünür, isterseniz iddiamı destekleyecek çeşitli örnekler verebilirim. Merhaba Tan vakti, eğer akıl Allah katında bir nimet olarak veriliyorsa, tanrının adalet sıfatı nerde kaldı?. Sevgili ahirzaman bunu çok güzel açıklamış. sevgilerimle Merhaba artos, Delil zeka işidir. Delil mantıklı, analitik, rasyonel yollarla ispat yapılır. Senin akıldan anladığın duygusal bir yaklaşım. Duygular aldatıcıdır. Birinin seni sevdiğini zekanla anlayablirsin, inançta ismi üstünde, bilinmez, karar verilir, kabul edilir. Doğruyu bulmak için senin anladığın tarzta akıl, zeka ile boy ölçüşemez. Herkese saygılar, sevgiler... Bazı konuşmalarımda kendimi beğenmiş gibi bir hava sezinleniyorsa, herkesten af diliyorum, böyle bir amacım yoktu.
  2. Sevgili Gece Yağmuru Bence sorun şu: Bilimsel açıklamalara dahi olan varlığın olmadığı hakkında en küçük bir şüphe duymuyorsun. Bu durumda ne sen beni anlıyorsun, ne de ben seni! Senle tartışmaya devam etmek isterdim ama seni anlayamadığım için bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Bilmiyorum belki de sen fazla anlatmak istemiyorsun. Maddeyi sabit olarak düşünme. madde devamlı bu dönüşüm içindedir. Bu maddenin kendi özüdür. Madde hiç bir bir zaman sabit değildir, bu değişim onun özüdür,yani onu değiştiren başka bir güce gerek yok. Hiç bir şey sabit değildir, her şey değişkendir. Bu tüm evrenin özelliğidir. Nedense hep değişim veya gelişim için bir güce gerek duyulduğu zannedilir. Sevgiler...
  3. Merhaba Gece Yağmuru Burada herkesi bir anda ikna etmenin mümkün olmadığını biliyoruz. Amacımız karşılıklı olarak birbirimizin düşüncelerini, bakış açılarını öğrenmek. Ben sorudan anladığım ihtimallere ayrı ayrı yanıtlar verdim. Su damlasıyken kan pıhtısı olman en temelde madde-enerji ve bunların ilşkilerine bağlıdır. İstediğin yanıt için metafiziğe girmene gerek yok, bilim istediklerini sebep göstererek, bilimsel verilerle gösteriyor ve her geçen gün daha fazla bir bilgi haznesi getiriyor karşımıza. Sorunun cevabı yüzlerce ansiklopedi yazsak, yetmeyecek kadar kapsamlı. Bütün biyoloji, moleküler kimyayı, fiziği açıklamak gerekli burda. Bütün bunların olduğuna sebep olanın tanrı olduğu senin kabulün. Böyle bir varlığın olduğuna dair hiç bir bilimsel veri öne süremezsiniz. Herşeyin maddeye ve enerjiye bağlı olmadığına dair tek bir örnek verebilir misin? Şu an madde-enerjiden bağımsız tek bir oluşum gösterebilir misin? Merhaba Kralx Kısır bir döngüde ilerlemiyorduk. Her aşamada biraz daha derine iniyorduk. İndikçe sonsuz güçlü bir tanrı için özgür iradenin özgürlüğünü yitirdiğini gördük. Aslında o kadar uzatmaya gerek yoktu, bir yerde özgür irade varsa, tanrı istesin veya istemezsin, orda özgür irade tecelli etmişse, tanrıdan bağımsız bir oluşum veya istek oluşmuştur. Bu da her şeye kadir, mutlak hakim bir tanrıyı imkansız kılıyor. Bütün evreni bir tasarım olarak görüyorsun. Her şey tasarımsa, tasarım olanla olmayan arasındaki bir farkı nasıl anlıyorsun. Bana tasarım olmamanın tanımını, özelliklerini verebilir misin? "Bu böyle olsaydı, tasarım olmazdı" şeklinde. Hayır veremezsin. Çünkü her şeye tasarım derken, aslında tasarımın kelime anlamını yok ettiğinin farkında değilsin. tasarım=her şey anlamını çıkarmış oldun. Sanırım bu durumda tasarım olmayan tek şeyi tanrı olarak göreceksin. Şunu anlatmak istiyorum; herşey x özellğine sahiptir dediğin anda, x bütün şeylerin ortak özelliği oluyor. X'in zıttını yok etmiş oluyorsun. X'in zıttını hiç bir şekilde tanımlayamazsın. Bunun için "bu şey x özeliğine sahiptir" önermesi bilgi vermeyen bir önerme olur. Yani, "her şeyi bir tasarım olarak görüyorum" cümlesini hiç bir bilgi vermeyen bir yapıya indirgemiş oluyorsun. Tabi, verdiğin bu bilgiye göre yaptığın çıkarımların hiç bir anlamı kalmıyor, çükü verdiğin bilgi bilgi olmaktan çıkıyor. Arkadaşlar tanrıya ulaşmak için çok yüzeysel hareket ediyorsunuz, her zaman derinliğine analizden kaçınıyorsunuz. Bilmiyorum, belki de anlatmak istediklerimi tam ifade edemiyorum. Amacım, kimseyi bir anda ateist yapmak değil, zaten bunun imkansızlığının farkındayım. Sadece biraz kuşkucu olun. Kuşku duymadan doğru bulunamaz.
  4. Arkadaşalar grafiği anlamadığım konusunda ciddiyim, grafikte mucize olarak gördüğünüz grafiğe bir üst teğet çizgisi eklediğinizde, grafiğin üstünde belirtilen yazının oluşması mı? Bu arada Amerika başkanı koyu bir dinci, hatırlatayım dedim. Irak savaşını başlatırlarken dini referans almışlardır. Bush kendi ağzıyla "haçlı seferleri" sözünü kullanmadı mı?
  5. Merhaba Bilimselci Burada hepimiz birbirimizden yararlanıyoruz. Düşüncelerin için çok teşekkürler... Merhaba Su DaMLaSı Aleviler sorgulayıcı olup bir de bunun üzerine araştırmacı olsalardı, şimdi aleviler için de Newtonlar, Einsteinlar, Darwinler çıkardı. Bu konuda haklı olduğun su götürmez, ama kökenini mistik bir düşünceden alan bir oluşum için çok şey istemiyor musun? Araştırma için öncelikle sorgulama gerekir, aleviler sunnilere göre çok daha sorgulayıcılar. Bu bakımdan sunnilerden bir adım öndeler ama dediğin gibi ikinci aşamaya (araştırmaya) geçip adım farkını ikiye çıkaramadılar. Ben sorgulamacılığı, araştırmacı sorguculuk ve araştırmacı olmayan sorguculuk olarak ikiye ayırmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Sorguculuk (şüphe) bu işin ilk adımı, araştırmacı olmak sonraki adımı diye düşünüyorum. Aslında bu bakımdan "alevilerin sadece sorgulayıcı yani dediğin gibi salt sorgucu oldukları" çok daha yanlış değil. Kökenini mistik bir inanıştan almış bir toplum için bence sorguculuk çok önemli bir aşama, en azından araştırma adımına göre gerçekleştirilmesi çok zor bir adım. Peki, ama bu zor adımı atıp, neden görece olarak kolay olan ikinci adıma geçemediler. Sorgulayıcı olmak bilimsel bakışın girişidir, gerisinin gelmesi gerekir. Yani salt sorgucu olmak araştımacı olmanın da kaçınılmaz nedeni olmalıdır. O zaman Aleviler neden araştırmacı olma aşamasına daha geçemediler? (Tabi burda bazı istisnalar mutlaka olmuştur ve olması da zaten beklenen bir durumdur) Bence, bu sorunun cevabı geniş bir araştırma konusudur ama yine de bazı tahminlerde bulunabiliriz. Mesala alevilere ne kadar sorgulayıcı olsalar da, bunu ifade etmekte devamlı zorlanmışlardır. Yüzyıllardır hep baskı altında kalmışlardır. Osmanlı döneminde, aleviliğin oluşum aşamalarından itibaren ya lokal olarak soykırıma uğramışlar, ya da en verimsiz en ucra köşelere göçe zorlanmışlardır. Büyük bir kısmı devamlı bir asimilasyonla karşı karşıya kalmıştır, bazıları asimile olmuşlardır. Orta ve doğu Anadoluya gittiyseniz, oralarda bir söz vardır; "kılıçtan dönme" Bu söz asimile edilmiş aleviler için kullanılır. Tarihte bilimi geliştirenlere bakın, büyük bilim adamlarının hayatına bakın, bunların ezici çoğunlukta bir kısmı zamanın koşularına göre çok daha zenginlik, refah ve rahatlık içindeydiler. Avrupa'da ismi duyulan bilim adamları genelde aristokratlardır veya rahatlık içinde olan burjuvalardır. Sonuçta anlatmak istediğim araştırmacı olma aşamasına geçmeyi önleyen daha çok içinde bulundukları çevre koşullarıdır. Bence, burada asıl ilginç olan bir mistik yapı içinde nasıl bu kadar sorgulayıcı olmayı başarabildikleridir. Bu sorunun yanıtının verilmesi gerekir. Acaba bu sorunun yanıtının aleviliğin dinden uzaklaşması ile bir ilişkisi olabilir mi? Bence bu sorunun yanıtı aleviliğin kökenlerinde değil, yaşadığı değişimlerde gizli.
  6. Merhaba arkadaşlar, Benim bazen beynim bulanır. Bazı şeyleri hemen anlayamam. Herkes bu grafiğe hayran kalmış, hayretler içinde... Biri bana mucizeyi anlatabilir mi? Ne özelliği var, bu grafiğin?
  7. merhaba Su DaMLaSı Sorgucu olmak, sorgucu olmayı da sorgulamayı gerektirir. Bu nedenle "soru işaretini doğma yapma eylemi " diye bir şey söz konusu olamaz. Bunlar (sorgucu olmakla, doğma) yanyana gelemez,ters orantılı şekilde işlerler. Ne kadar sorgucu olursan, doğruya ulaşma şansın o oranda artar, doğmadan o kadar uzaklaşırsın. Ben aleviliğin çok sorgucu olduğuna inanmıyorum, sadece sunnilikle karşılaştırıldığında göreceli olarak öyle görünüyor.
  8. Bilim insanın oluşum aşamalari ile ilgileniyor. Bunları neden-sonuç ilişkisi ile açıklıyor. Eğer varoluş sebebi derken hangi bilinçli amaç için vardır diyorsan? Bunun anlamı şu, bilinçli bir varlık insanı bilinçli bir amaç için yaratmıştır. "Bu amaç nedir?" diyorsun. Bu soruyu en önemli soru olarak görüyorsun. Bu sorudan daha önemli bir soru var; insan bilinçli bir varlık tarafından mı yaratılmıştır. Bu sorunun yanıtına göre, belki de senin en önemli gördüğün sorunun anlamı kalmayacaktır? Şu anki bilim, kendi disiplini içinde diğer disiplinlerle(din gibi) karşılaştırıldığında en tutarlısıdır. Çelişkiyle karşılaştığında gerekirse tanımlarını, metodolojisini yeniden oluşturur. Bunu görmek için, biraz bilim tarihiyle ilgilenmek yeterli olacaktır.
  9. Merhaba Gece Yağmuru, Demişsin ki; Bu sorunun cevabı şu anda tartıştığımız konu değil, aslında bu soruyu başka başlıkta tartışsak daha iyi olurdu ama konu açılmışken burdan devam edelim yine de. Her şey madde-enerji den oluşur. Bu ikili hiç bir zaman vardan yok olmaz, yoktan da var olmaz. Zaten aksi bir örnekle daha hiç karşılaşılmadı, aksini düşündürebilecek bir veri yok elimizde. Varlığımı nasıl açıklıyoruma girersem, iş evrime gider. Ordan canlıların oluşmasına ordan Dünya'nın oluşmasına... Böylece şu ana kadar bilimsel olarak tahmin ettiğimiz Büyük Patlamaya gideriz. Bilimde bir kural vardır madde-enerji vardan yok olmaz, yokdan var olmaz. Büyük patlamada da, ortada teorik olarak sonsuz yoğunlukta bir enerji var ve bu genişlemeye başlıyor. Yani, yoktan var olma yok! Daha öncesinde neydin dersen orasını bilmiyorum. Peki, bilmemem beni tanrı fikrine götürür mü? Hayır götürmez. Niye götürsin ki? Şunu da belirteyim, belki burada şunu sormak istiyorsun: Bu kadar kompleks sistemler nasıl kendi başlarına var oluyor? Böyle soruyorsan, "komplex sistemlerin varlığını sorguluyorsun da, bütün bu sistemleri yaratacak müthiş bir gücün varlığının nasıl kendiliğinden var olduğunu sorgulamıyorsun?" derim. Yani, kompleks varlıkların kendilerinden var olması saçma ise, tanrının kendiliğinden var olması daha saçmadır. Ama nedense bu noktada tanrı sorgulanmaz, kendiliğinden var olduğu kabul edilir, ama evren sorgulanır. Objektiflik yerin dibine batırılır. Halbuki, sorgulanmaya neden olan mantık, tanrıya uygulandığında tanrının kendiliğinden var olmasının imkansızlığı ortaya çıkar. Son olarak, hayatın anlamı nedir, insanın oluşmasındaki amaç nedir diye sorabilirsin. Ama bu soru, insanın bilinçli bir varlık tarafından belli bir sebeple yaratıldığı kabulu altında sorulmuştur. Evet, böyle bilinçli bir yaratma varsa, bir amaç da vardır. Ama konumuz zaten, bilinçli yaratmanın olup olmadığı, ispatlamak istenen şeyi kabul edip, bir sonraki adımdaki başka bir konu değil. Yani, bu sorunun muhatabı inanmayanlar olamaz.
  10. Tekrar Merhaba Kralx Ben az önceki yazımda geldiğim en aşamayı tekrarlayacam kısaca... Tanrı bizim isteklerimizi kontrol edebilir mi? Anladığım kadarıyla edebilir diyeceksin, ama hiç bir zaman hiç bir özgür iradeye müdahale etmemiş ve etmeyecektir. Çünkü, ettiği anda özgür irade diye bir şey kalmayacaktır. Sonuçta, özgür iradenin devamlılığı için tanrı iradeye hükmedemez. Şunu demek istiyorum ki, özgür iradenin devamı için tanrı bir şekilde iradeye hükmetmeme kuralına tabi olmuştur. Bir kural tanrıyı kısıtlamıştır. Belki de burda haklı gibi gözüken bir karşı çıkışın olacak, o kuralı koyan da tanrı. Ama dikkat et, özgür iradenin özgürlüğü tanrının sonsuz gücünü gösterdikçe kısıtlanıyor. Yani, özgür irade ile tanrının gücü ters orantılı! İkna olmadıysan kurduğum mantıksal açıklamaya devam edeyim. Senin bu aşamaya kadar anlattıklarını doğru kabul edelim. Sonuçta, tanrı gücü olmasına rağmen insanın isteklerine müdahale etmiyor. Bu şartlar altında ben bir iğneyi kaldırmak istiyorum. Tanrı da gücü yetmesine rağmen benim iğneyi kaldırma isteğime hükmetmiyor. Sonuçta, hükmetmediği için tanrının kontrolu dışında bir istek oluşmuş oluyor. Tanrının kontrolu dışında nasıl bir şey oluşur? Burada "kontrol" kelimesini "oluşmasını sağlayan,oluşmasına her aşamada tamamiyle neden olan " anlamında kullanıyorum. Yani,yine tanrıya mutlak güç özelliğini veremiyoruz.
  11. sevgili kralx Öncelikle bir şekilde kaçamak cevaplar yerine, net ve anlaşılır cevaplar verdiğin için teşekkürler. Konu gittikçe daha netleşiyor. Verdiğin şu son yanıtla düşündüğümüz bir çok kavram daha netleşmeye başladı. Öncelikle özgür irade derken, senin anladığın sadece isteme, murad etme. Yani, sen istersin tanrı gerçekleştirir. Ben toplu iğneyi kaldırmak istiyorum, özgür irade burada sona eriyor, gerisini tanrı gerçekleştiriyor. O zaman irade sadece isteyip, istememe durumu oluyor. Gerisi tanrıya kalmış, isteklerinin bazılarına olabilirlik imkanı veriyor, bazılarına da o imkanı vermiyor. "O zaman senin özgür iradenin ne anlamı kalıyor, sonuçta sen istesen de istemesen de eylemin olup olmayacağı tanrıya kalıyor" demeden önce burda duruyorum, çünkü konuda yeniden kavram kargaşası oluşsun istemiyorum. Burada biraz daha konuyu açayım ve tanrıya şöyle bir tanım daha ekleyeyim, tanrı insanları dünyaya imtihan için gönderdi. Bu imtihan yaptıklarını ölçmüyor, çünkü eylemleri gerçekleştiren tanrı, sadece isteklerini, neyi murad ettiklerini ölçüyor. Bu arada bir not düşeyim, burdan şunu öğreniyoruz ki, önemli olan eylemin gerçekleşip gerçekleşmemesi değil, isteyip istememedir. Yani, istedikten sonra eylemin gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Bu kısım konumuzla tam ilgili değil, ama ciddi bir sonuç ilerde işe yarıyabilir. Tanrının diğer sıfatları ile bu sonucun çelişki oluşturmaması lazım değil mi? Neyse ben konumuza döneyim. Peki, o zaman bizim isteyip istemememizi tanrı kontrol etmiyor, hatta şöyle de diyebiliriz: Eğer, insanların özgür iradesi varsa, tanrı bu isteği kontrol etmemeli, gücü buna yetmemeli. Bu durumda tanrının gücüne sınır koymuş oluyoruz. O zaman yukarda tanrıyı tanımlarken eklediğimiz özelliklere göre böyle bir tanrı olamaz. Bu arada; gücü yeter ama isterse isteklerine müdahale eder, istemediği için etmez diyorsan başka. Artık bu iradenin ÖZGÜRLÜĞÜ gittikçe yok olmaya başladı. Önce iradeyi sadece istemeye, murad etmeye indirgedik, şimdi de istemeyi bile tanrı isterse kontrol edebilirliğe gelmiş olduk. Bu arada dikkat ettim de, benim başlangıçtaki sonsuz güçlü, her şeye hükmeden tanrı ile özgür iradenin çeliştiği fikrim doğrulanmaya başladı. Özgür iradenin özgürlüğünü gittikçe kısıtlıyoruz. Özgürlük ve kısıtlamalar, hiç de uyumlu durmuyorlar. Neyse, devam edelim. Tanrı, isterse bizim isteklerimize karışmıyor.Bu arada tanrının adalet sıfatını gözönüne alalım. Eğer, tanrı isterse bizim isteklerimize karışabilir ve bu durumda istediğini cennete veya cehenneme gönderebilir. Bu durumda zaten irade de artık özgür olmaz. Bu nedenle tanrının özgür iradeli insanları yaratması ve adaletli olması ile çelişik bir durum oluşur. Bu çelişkinin oluşmaması için tanrının insanların isteklerine müdahale edememesi lazım. Yani, sonuçta, tanrının gücü yine kısıtlanıyor. Bir şekilde bütün bu sıfat ve özelikler aynı anda olamaz. Bilmiyorum, durumu kurtarmak için belki özgür iradeyi daha da özgürsüzleştirmek gerekebilir. Fikri olan açıklasın, ben açıkçası zorlanmaya başladım özgürsüzleştirme konusunda.
  12. Ben kendi irademle bir iğneyi kaldırmışsam ve tanrı bana hükmetme yeteneğine sahip olsa bile, o an için müdahale etmemişse ben tanrının isteğinden, iradesinden bağımsız bir şekilde bir eylem gerçekleştirmiş oluyorum. Yani, o iğnenin konumunun değişiminde tanrının hiç payı yok!!! Bu durumda evrendeki bütün işleyişi gerçekleştiren bir tanrı olamaz. Bu durumda evrende her an, her şeyi kontrol eden (yöneten, hükmeden) bir tanrı olmamış oluyor.
  13. Ben Allahın bütün niteliklerini, niceliklerini, her şeyini bilmek gerektiğini söylemedim ki! Sadece iki özellik koydum özgür iradeli insan yaratma ve her şeye hükmetme. Bu ikisi aynı anda olamaz. Tanrının herşeyini bilmeye gerek yok bunun için. İnsan iradesi elbette sınırlıdır. Ama bir toplu iğneyi bile kendi iradesi ile kaldırıyorsa, o zaman o iğneyi kaldırmasına tanrı hükmetmiyor demektir. Tanrı kaldırmasına hükmediyorsa, o zaman da o iğneyi kaldıran özgür irade değildir.
  14. Burda sayılan maddeler ispat niteliğinde değil. Sadece fikirler. Onlarca madde sayııldığı için forum içinde bunları tartışmak da mümkün olmamaktadır. Ama yine de bazı noktalara kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle bir varlığın (daha doğrusu var olduğu iddia edilen bir nesnenin) olup olmadığını anlamak için öncelikle tanımını yapmak gerekir. Bu durumda var olduğu iddia edilen bir cismin yokluğunu ispatlamak için bütün kainatı gezmek gerekmez, bir çelişki bulursun olup biter. Örneğin özgür irade varsa, bu özgür irdaye hükmeden bir tanrı olamaz. O zaman siz, tanrıyı her şeye hükmedebilen ve özgür iradeli insanlar yaratabilen diye tanımlarsanız, bu mümkün değildir. Bu tanrının olmadığını ispatlamak için evreni gezmeye gerek yok. Eğer iradeye hükmedebiliyorsa, o zaman irade özgür değildir. Bu ikisi aynı anda olamaz.
  15. Merhaba Alevilerin islam içinde bir mezhep olup olmadığı konusu aleviden aleviye değişmektedir. Bu konuda cidden çok farklı anlayışlar mevcut. Yaşı ilerlemiş aleviler genelde kendilerini müslüman görürken, yeni nesil ise aleviliği daha çok islamiyet dışı görmektedir. Son zamanlarda alevi gençleri, özelikle yüksek öğrenim yapan ve yapmış olanlar hızla ateizme kaymaktadır. Bu nedenle ateizm Türkiye'de oransal olarak bakarsak, diğer inanışlara göre çok ciddi bir artış eğiliminde. Türkiye'de ateistler genelde inanışlarını rahatça belirtemedikleri için bu artış günlük hayata tam olarak yansımamıştır. Aleviler arasında fazla sayıda komünizm savunucusu çıkması ise tesadüf değildir. Anadolu'da gelişen alevilik ile komünizm arasında insana bakış açısından benzerlikler vardır. Hatta aleviler arasından çıkan Şeyh Bedrettin metaryalist fikirleri ile bilinir. Üretenin üretim metalarına sahip olması ve onları yönetmesi gerektiği düşüncesini ortaya atmıştır. Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaşi Veli gibi önemli alevi önderleri dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun insanların eşitliğini savunmuştur.
  16. Bence de kimliklerden din hanesinin kaldırılması gerekiyor. Bu konuda sevgili nizamulmulk'e katılıyorum.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.