Zıplanacak içerik

fantastico

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

fantastico tarafından postalanan herşey

  1. mutluyum mutlusun mutlular
  2. fantastico şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    " Canın sıkılıyorsa, git köpek taşla"
  3. fantastico şurada bir başlık gönderdi: Politika Bilimi
    Bu bir politika bilimi mi , yoksa bir karmaşa mı ,yada bir kandırmaca mı, nedir demokrasi? Demokrasi kanun mu? yoksa yaşam biçimi mi demokrasi...Demokrasi tek taraflı bir düşünme biçimini ortaya koyabilme sanatı mı yoksa! Çelişkilerimiz ,kabullenemediklerimiz mi demokrasi ..Demokrasi nedir ?Demokrasi bizim tanımlarımıza ne kadar uyuyor..Demokrasi yoksa bir yaşam biçimi mi! Şu anki mevcut demokratik ortam,yaşam şartlarımıza kültürümüze ne kadar yakın?Demokrasi din dil ırk farkı gözetmeksizin eşit hak ve özgürlüklere sahip olmakmıdır? Bana göre demokratik olan sana göre nekadar demokrat yada değil?Değilse buna demokrasi denilirmi?Nekadar demokratım?Ne kadar demokratsınız? Kısaca demokrasi nedir ...
  4. Sevgili politika bu kadar celallenme.. Ben Tayyibi dürüst buluyorum seviyorum çünkü samimi buluyorum.Burda akp yi tartışmıyoruz.Ayrıca sen benim siyasi görüşümü biliyormusun ki Benden açıklamalar bekliyorsun..Bu adam % 50 ye yakın bir oy potansiyeli var nerde bu insanlar ,insanlar Tayyibi sevmekten korkar oldular. Kim verdi okadar oyu bu adama ozaman..Çevreme bakıyorum da ,eflasyondan beli kırılan esnafın şimdi yüzü gülüyor, alım gücü yüksek, beyaz eşya fiyatları ortada , ...bundan önceki hükümet döneminde millet açlıktan ölürken, laylada insanlar dolar saçarken ve şöyle derken " ne krizi türkiyede kriz miriz yok derken nerdeydinizz!! Sevgili politika gerçekleri söylemek yürek ister , ben partizan değilim, partizanca yaklaşmam kimseye, kimseyi se yargılamam Ben Türküm ve bizim bizden başka dostumuz yok...sevgiler
  5. KIsmen katılıyorum. Ben dürüst ve samimi buluyorum o kadar, buna katılmayanlar olabilir ,saygı duyarım ... Sevgiler
  6. Her malın bir alıcısı var desem kabalık etmiş olmam herhalde Hak yemem> Aklıma ne gelirse söylerim>Kin tutmam>inanılmayacak derecede dürüst> Bir o kadar yakışıklı>cesur >kahraman>vatan sever>bazen çocuk>bazen sert>hümanist>demokrat>yardım sever>meraklı>gözükara birisiyim işte..sevgiler...
  7. Tayyibi severim dürüst ve çalışkan bir insan..doğruya doğru... Ama politikalarını tartışabiliriz , bana göre Türkiyede şU an gelebilecek en iyi lider .. Saygılarımla
  8. şU an ... Şu an elinde olsa nasıl bir hükümet kurardın ki.. Alternatifin vardır herhalde...
  9. Bence Türkiyede şu an gelebilecek en iyi hükümet bu.. saygılarımla
  10. Aldatılmayı örnek olarak verdim,buna kimsenin itirazı olmaz diye.. Kim olsa affetmez Benim demek istediğim , kişinin içinde duyduğu sevgi ,aşk, nefret adına ne derseniz deyin ,eğer hislerinize kapılıp ben neden böyle bir insana aşık oldum diye kahrolursanız sonsuza kadar aldatılmış bir insan olarak kalırsınız diyorum...
  11. aŞk ...Kör bir kuyuya benzer, Aşk asla leke kaldırmaz diyorum...Bu durum da esas olan sevilen kişi önemli değil, kişinin içinde duyduğu sevgidir..Yani, ihaneti yaşayan bir insan , terk eder, fakat yaşadığı duygular onla kalır ve aslında affeder...Anlayan varmı
  12. "TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR" Bunu unutmayalım...Kime, ne için hayran olduğumuzu bir kez daha düşünmekte fayda var. Bildiğim birşey varsa O da şudur.Dünya' da millet olarak Türke düşman olan ülkelerin en başında Ermeniler ve sırp lar gelir.. O kadar ki 1. dünya savaşı ve 2. dünya savaşının çıkmasına en büyük sebeb bu iki ülkedir .Yanlış anşalmasın I. II. Dünya savaşlarının çıkmasında rol almışlardır, yoksa tek sebebi teşkil etmiyorlar.. Sevgilerimle
  13. SANA MEKTUP II İçimden böyle kopup giderken sessizce, adımlarının Yavaş yavaş uzaklaştığını hissediyorum yüreğimden. Oysa ardına kadar açılabilirdi o kapılar, ama sen sadece aralamakla yetiniyorsun.Kimbilir belki sen bana hiç gelmemeliydin, bende seni hiç hissedememeliydim. Seninle hissederken hiç sorgulamadım kendimi. Seni yaşarken de hiç düşünmüyorum doğruları ya da gerçekleri. Uzaklarda olmak isterdim şu an çok uzaklarda, yanımda yalnız sesin olsa yeter zamanın zulmüne... Tuhaf bir şekilde özlüyorum seni; neyini özlediğimi bilmeden... Seni kendime göre tanımaya çalışıyorum; İçimdeki çocuğa göre şekillendiriyorum. Eğer düşlediğim gibi gülmüyorsan gözlerime, yalnız hayallerimi kaybetmem ben, içimdeki kelebeklerde ölür... kimbilir kaç bahar geçecek sesini duyana kadar, ve sen; Benim seni bıraktığım bahardamı olacaksın? (sula özprodomos)
  14. Haklısın ben bile tatmin olmadım cevaba..Lakin ! neden bu kadar karşısın.İslam dini güzel ve insan haklarına yani kul hakkına öncelik tanıyan bir din.Ön yargılısın.Düşmanca bir yaklaşımın var.Sen atemisin ate isen neden dini konularla bu kadar ilgilisin . Amacın ne .Bu kadar niye uğraşıyorsun anlamıyorum ATE misin değilmisin .onu söyle .yanlış anlama merak ettim... Fazla uzatmayayım arkadaşın topicini tartışmaya açmak istemiyorum. Sadece merak ettim oke
  15. Aslında animasyon yapımlar kadar Animo-İnsancıklarıda ele almak lazım.Acaba insanoğluna has duygu ve anlayışın yok olmasına bağlayabiliriz miyiz bu filmleri...Bunun paralelinde yokoluşun temellerimi atılıyor diye düşünmeden geçemiyorum doğrusu.İnsan ticareti=duygu tacirleri İnsan ırkının en son sürümü bu oluyor herhalde... Sevgiler...
  16. "A tasından başkasına bağlılık gösteren ....... " diyede arapça meali var . yani ana babasından başkasına ülvet yapan kişiler kast ediliyor..Yani soyunu sopunu inkar edenleri kast ediyor.Ha unutuyordum..Efendiden kasıt kadının kocasına olan bağlılığı Kapiş
  17. ALLAH C.C. Peygamberine ve hesap gününe inanan arkadaşları böyle tartışmalara girmemesini tavsiye ederim.. Kafirun Sure sini hatırlatırım.. Saygılarımla[/b]
  18. DÜNYANIN EN BÜYÜK OKÇUSU Bütün bilginlere danıştı. Nerde bir kitap bulduysa okudu.. Ok atmakta usta olduğunu duyduğu kim varsa, yanına gitti. Büyük bir okçunun arkadaşı olduğu söylenen ihtiyar adamı ölmek üzereyken bulp, istediğini anlattı. Konuştuğu herkes, bu işi öğrenmek istiyorsa , dağların ardında yaşayan o yaşlı adamı, o büyük ustayı bulması gerektiğini söylüyordu. Adam dünyanın en büyük okçusu olmaya kararlıydı Karısıyla vedalaştı, yol hazırlıklarını yaptı, tarif edilen dağın yolunu tuttu. Günlerce yürüdükten sonra uatanın yaşadığı yere geldi.. Eyrafı ağaçlarla çevrili, önünde ufacık bahçesi, yıkılmaya yüz tutmuş bir kulübeydi burası. Bir iki seslendi, cevap veren olmadı. Kulübenin penceresinden iiçeriye baktı, etrafı inceledi, çiçekleri seyretti, hala giden gelen yoktu. Bir ağacın gölgesinde uzanıp, hayaller içinde beklemeye başladı.Yorgundu ,az sonra uyuyakaldı. Gözlerini açtığında başucunda dikilmiş, kendisini seyreden biri vardı. Eski ama tertemiz giysiler içinde yaşlı bir adam. Bu büyük usta olmalıydı. Hemen toparlandı, saygıda kusur etmemeye çalışarak kendini tanıttı. Niçin geldiğini, okçuluğa olan merakını, okuduğu kitapları , herşeyi bir çırpıda anlattı... Usta hiçbir şey söylememiş, tek bir soru bile sormamıştı, hatta onu dinlemiyor gibiydi. Elindeki değnekle yere bir şeyler çiziyor, yüzünü ekşitiyor, sürekli uzaklara bakıyordu. Sonra birden kalktı, kulübesine doğru yürümeye başladı. Tam kulübesinin önüne geldiğinde bir an durakladı, başını çevirmeden seslendi : - Gözlerni kırpmamayı öğren, öyle gel !... Bunca yolu bunun için mi geldim, diye düşündü adam. Sonra hak verdi ustaya bir bildiği vardır herhalde deyip evine döndü. Gözlerini kırpmamayı öğrenecekti, ama nasıl ! Hayli zaman düşünüp taşındıktan sonra şöyle bir yol izlemeye başladı.. Eşinin dikiş makinasının üstüne başını koydu.. İğne inip kalktıkça gözlerini biraz daha yaklaştırarak bakmaya çalıştı. Hergün biraz daha uzun süre gözünü kırpmadan bakmayı başararak , tam dört sene boyunca bütün vakitlerini böyle geçirdi. Sonunda başarmıştı. İğne neredeyse kirpiklerine değiyor , ama gözlerini hiç kırpmıyordu.. Adam tekrar büyük Usta nın ardında yaşadığı dağın yoluna düştüğünde , şehirdekiler onun iki kirpiğinin arasına ağ yapan küçük örümceği konuşuyorlardı. Bu kez Usta yı kulübesinde buldu. Olanları anlattı.. Heyecanlıydı, fakat bir takdir sözü duymak için boşuna bekledi. Usta ocağa odun atarken o hayal kurmaya başladı : Birazdan evlat diyecekti, okunu ve yayını al, peşimden gel. Birlikte dışarı çıkacaklar, okçuluğun incelikleri üzerine konuşmaya başlayacaklardı. Usta ona yatacak yatacak bir yer gösterecekti sonra. Senelerce sabahtan akşama kadar çalışacaklardı. Ama sonunda şehre döndüğünde herkes , dünyanın en büyük okçusunu alkişlayacaktı. Ağzı kulaklarına varıyordu adamın. Karısı onunla gurur duyacak, bir sürü öğrencileri olacaktı, kitaplar yazacaktı ve daha neler neler.... Usta nın sesiyle kendine geldi, düşündüklerini belli etmemeye çalıştı. Büyk usta gelip adamın karşısında durdu, gözlerini gözlerine dikti ve dedi ki : - Şimdi küçük şeyleri büyük, büyük şeyleri daha büyük görmeyi öğren ,sonra gel.... Dağdan aşağı yürürken düşünceliydi adam.Anlaşılan ok ve yayı eline alması için bir kaç sene daha sabretmesi gerekecekti. Ama bu kez hiç değilse konuşurken yüzüne bakmıştı büyük Usta. Bunu düşününce mutlu oldu. Bu ilerlediğinin işareti olmaalıydı. Eve geldiğinde karısı hiddetle üzerine yürüdü adamın. Ne zamana kadar devam edecek, diyordu, vaz geç bu sevdadan artık ! bizim halimiz umurunda mı, şimdi ne yapacaksın, sırada ne var ? Karısı konuşurken, o ne yapayacağını bolmuştu. Bir saman çöpü aldı, küçük bir böceği taktı çöpün ucuna . Pencerenin önüne koyup seyretmeye başladı. Aylar boyunca karısıyla kavga etmediği bütün zamanları böceği uzaktan seyrederek geçirdi. Nihayet , tam üç sene sonra ,saman çopünü bir ağaç , böceği bir at kadar görmeye bşladı. Üstelik bütün detayları, büyün görünmez çizgileriyle. Bu ders de tamamdı işte... Büyük usta bu kez kapıda karşıladı adamı, içeriye buyur etti. Dikkatle dinledi. - tamam , dedi sonra , sen büyük bir okçusun artık ! Adam şaşırmıştı. Beraber bahçeye çıktılar, büyük usta bir ok ve yay getirip öğrencisine verdi. Uzaktaki bir ağacı göstererek , şu budağı görüyormusun , dedi, oku oraya atmanı istiyorum senden. Adam oku yerleştirdi, yayı grdi ve attı. Ama ne atış ! tam budağın üstündeydi ok. Sonra bir daha , bir daha ... Attığı her ok bir öncesini arkasına saplanmış, ağaçtan kendilerine kadar uzanan bir hat oluşmuştu. Sevindi adam, teşekkür etti, minnettarlığını ifade edecek kelime bulamıyordu. Vedalaşıp yola çıktı.Okçuların en iyisi oydu artık. Daha yarı yola gelmemişti ki , bir kurt düştü içine ; Büyük usta yaşadıkca ben dünyanın en büyük okçusu olamam ki. dedi. Geri dönmeye karar verdi. Büyük ustayı öldürecekti. Uzaktan , yaşlı ustanın bahçede çiçeklerle uğraştığın gördü. Bu iş kolay olacaktı. Sadağından bir ok çıkardı, yayını gerdi, nişan aldı ve yayı bıraktı. Ama oda ney kendisine doğru gelen oku fark eden Usta bir karşı ok atmış, oklar havada birbirine çarpıp düşmüştü. Okları tükenene kadar bu hal böylece devem etti.S onunda öğrencisinin yanına geldi büyük Usta ve dedi ki: - Anladım dünyanın en büyük okçusu olmak istiyorsun. Eğer benden de iyi olmak istiyorsan, filan dağın ardına giymelisin . Orada tepedeki mağarada falan usta var, git ondan ders al. Mahçup olan adam,utanıyordu. Özür dilecek oldu, ilk defa güldüğünü gördü ustasının: - Git haydi durma!... Günlerce yol yürüdü, tarif edilen dağa geldiğinde perişan haldeydi. Nefes nefese tepeye doğru tırmanırken kayalıkların arasında bir mğara fark etti. Söylenen yer burası olmalıydı. Yeni ustayı merak ediyordu ki, seksen doksan yaşlarında , iki büklüm bir adamın titreyerek mağaranın önüne gelip bir taşın üstüne oturduğunu gördü. Oraya doğru yürüdü. Masa gibi bir kütüğün üstüne kollarını dayamış, öylece kendisine bakan bu ihtiyar bu ihtiyar , bir ok ustası olabilir miydi ? Mağaraya iyice yaklaştı, ihtiyara bir kaç adım mesafede durdu. Başını kaldırıp üstlerinde uçan kuşlara baktı. Sadağından bir ok çıkardı, yayını gerdi ve okunu bıraktı. Okun vınlamasıyla kuşlardan birinin yere düşmesi bir oldu. Güldü ihtiyar, titreyen elleriyle kütüğün üzerinden bir yay alır gibi yaptı, oku yerleştirir gibi, gerer gibi yaptı, kuşlardan birine nişan aldı. Adam bir ihtiyara , bir kuşlara bakıyordu. Elinde hiçbir şey yoktu ki ihtiyarın.... Birden oku bırakır gibi yaptı, fakat oda ne!? kuşlardan biri düşüvermişti !.. Büyük bir şaşkınlıkla olanları seyrrederken, ihtiyar usta ayağa kalktı, yanına geldi, gözlerini gözlerinin içine dikti ve; - Evlat , dedi, sen hala ok ve yaylamı okçuluk yapıyorsun?!! Adam ihtiyar ustanın yanında tam yedi sene kaldı. Şehre geldiğinde bambaşka biriydi artık. İnsanların dertleriyle ilgileniyor, öfkelenmiyor, az konuşuyor, herkesin yardımına koşuyor, sürekli tebessüm ediyordu.. Bir gün bir arkadaşıyla otururken, masanın üzerinde duran bir şey dikkatini çekti adamın. Bu nedir diye sordu... Şaşırmıştı arkadaşı. - Usta , dedi, dalgamı geçiyorsun benimle ? - Hayır hayır ! nedir o? - İyice şaşırdı arkadaşı, ne diyeceğini bilemiyordu. Soru üçüncü kez tekrarlanınca , çaresiz cevap vermek zorunda kaldı: - Ok ve yay usta, ok ve yay............. SERDAR TUNCER .. Satır arası hikayeler
  19. 2.bölüm - Anladım neyi kastettiğini abi. Şimdi buna bayılacaksın; Hani seni arayıp dertlerini anlatıyor ya herkes... Arayana bunu anlatırsın, ama o kadar kişiye de anlat anlat, yorulursun be abi ! Haa... Kolayı var , kitaba al bunu herkes okusun. Öyle bakma abi , iyilikte yaramıyor sana, saat de geç olmuş, neyse bunu da anlatayım da giderim : - Kadının bir tek oğlu varmış, o da ölmüş. Üzüntüyle hikmet ehli bir adama gitmiş. Adam " çaresi var " demiş. " oğlunu geri getirebiliriz " Kadın sevinmiş tabi. " ne yapmam lazım " diye sormuş. Ne cevap vermişti ? dur abi şurda bir kağıt olacaktı, yazmıştım.hah... " Asla acıyı tatmamış bir evden hardal tohumu getir. Bunu senin hayatından acıyı çıkartmak için kullanacağız " demiş... Kadın bu sihirli tohumu aramaya başlamış. Büyük bir ev görmüş. Hani şu Boğazda ki evler gibi...Bunlar acıyı tatmamıştır diye girmiş içeri. Derddini anlatmış,dinlemişler abi, demişler ki " Yanlış yerdesin " başlamışlar anlatmaya abi...Kadın bakmış ki bunların kendisinden çok derdi var, burda kalıp "bunlara yardım edeyim "demiş...Uzatmayayım abi, bir sürü eve gitmiş, acıyı tatmayan ev yok... Ama milletin acısını dinleye dinleye önce kendi derdini unutmuş, sonra sihirli hardal tohumunu... " Cümle nasıldı abi ? seninkiler gibi, kaptım ben bu işi, neyse ... Acı böylece çıkıp gitmiş kadının hayatından böylece.... Şimdi abi, şöyle yazarsın : Acının ilacı , acıyı paylaşmaktır " - Yorulma boşuna , yazmam ! - Alaşıldı, sen bilirsin abi, ben gideyim artık.. Kalmamı istersen çekinme abi, söyle, şöyle baş başa , iki yazar oturur sohbet ederiz.. - Güle güle dostum, güle ggüle.... O merdivenlerden aşağı inerken, ben rahat bir nefes aldıp salona döndüm. Tam koltuğa oturacaktım ki zil çaldı. Kapıyı açtım, kimse yok. Geri dönerken diyafondan bir ses : " Abi , ben sana dünyanın en büyük okçusu olmak isteyen adamı anlattım mı ? bir dinlesen kesin yazarsın bunu.... " Yazmam dünyanın en büyük okçusu filan, diye bağırdım.. Hiçbir şey yazmak istemiyordum.. Balkona çıktım geceyi dinledim...............
  20. 1. Bölüm Kapıyı açtım,daha ayakkabılarını çıkarmadan,abi buldum dedi heyecanla;bir hikaye var ,bunu mutlaka yazmalısın ! Ben daha hoş geldin,geç şöyle otur bile diyemeden anlatmaya başladı: - Düşün şimdi,bundan beş on bin sene önce...o zaman bütün dünyada bir tek ülke varmış abi,birde kral.Herkes çok mutluymuş. Şu senin "Güneşe Yazı Yazılmaz" hikayesindeki gibi aynı.Birde dünyalar güzeli prenses...Cadının oğlu prensese aşık olmuş abi.Prenseste başkasını seviyor.Kral cadının oğluna vermemiş kızını.Cadı çok sinirlenmiş tabi,delilik suyunu bütün ırmaklara karıştırmış.Düşünsene, su içen herkes deli olacak ! Kral bunu nasıl öğrendiyse öğrenmiş.Saraydaki bütün suları koruma altına almış.Dışarıdan su alınmayacak diye de emir vermiş abi. Ne olmuş sonra biliyormusun abi? Suyu içen bütün halk delirmiş.Dünyada saraydakilerden başka akıllı yok ,düşünsene abi. Kralı delirdi diye tahttan indirmeye kalkmışlar.Kral bir gece yakınlarını da alıp saraydan kaçmış abi!... - Yazmam dostum, banim aradığım başka bir şey.... - Tamam abi, dinle o zaman, bir tane daha var,bunu kesin beğeneceksin. İsmimi filan yazmanada gerek yok,biliyorum, kesin yazacaksın bunu: - Yine bir kral varmış abi,ihtiyar bir kral bu.Akıllı bir adammış, şimdi anlayacaksın . Bir yarışma düzenleyeceğim demiş. Yarışmayı kazana da yeni kral olacak. Bir sürü adam gelmiş yarışmaya. Hepsine birer tane çiçek tohumu vermiş " En güzel çiçeği kim yetştirirse kral o olacak " demiş. Herkes tohumlar alıp gitmiş. Bir sene sonra getireceklermiş yetiştirdikleri çiçekleri. Ha abi unutuyordum az daha, fakir bir çocuk da annesi istiyor diye katılmış yarışmaya. O da tohum almış, bir sene sonra bütün yarışmacılar ellerin de kocaman saksılarla gelmişler. Çiçeklerin hepsi birbirinden güzel. Fakir çocuk ise ne yaptıysa büyütememiş çiçeğini. Elinde boş bir saksı o da gelmiş Abi, " dinliyorsun değilmi abi " herkes gülmüş fakir çocuğa, yarışmacılar bir bir geçmiş. Kral hepsine de dikkatle bakıyormuş. En iyisini seçecek kolaymı ? Boy boy ,değişik değişik çiçekler.... " Sen yazarken böyle deme ama, hepsine isim bul abi. Çiçekçi tanıdık var ,ben yarı arattırırım seni, bir sürü rengarenk çiçek işte " Fakir çocuk ise elinde boş saksıyla beklerken Kralın dikkatini çekmiş.. " senin çiçeğine ne oldu " demiş. Garibim iyice mahçup olmuş " Hünkarım " demiş yok yok hünkarım dememiş , anla abi krala ne deniyorsa işte... Ne yaptıysam büyütemedim çiçeği ,gübresi suyu hepsi tamamdı , ama büyümedi.. Millet basmış kahkahayı. Kral ayağa kalkmış elini tutmuş çocuğun... " Yeni kralınızı selamlayın " demiş.. N e o merak ettin değilmi abi ? Tamam kızma ... Meğer kral haşlanmış tohumlar vermiş yarışmacılara.. Eve giden bakmış büyümüyor çiçek , değiştirmiş tohumu. Bir tek fakir çocuk dürüstlük yapmış . Sonunda da kral o olmuş... - Nasıl abi , şöyle kitabın sonunda bir yerlere koyarsın bunu.. Adınıda buldum: Kral ve Çocuk... - Olmaz yazamam. Hikmet yok bu hikayelerin içinde anlasana ! - Amma yaptın abi , çocuk dürüstlük yapıyor kral oluyor , daha ne hikmeti? İstersen ismini değiştiririz: Bilge Kral ve Dürüst Çocuk... - Olmaz - Anladım neyi kastettiğini
  21. Katılıyorum
  22. arkadaşlar deprem tsunami yada birçok doğa olayı dediğimiz arkadaşımızın dediği gibi ilahi taktirdir. Bir ömür göz açıp kapayıncaya geçer zaten.Bu dünyanın ebedi olan ahiretin yanında ne kıymeti var.Dünya ahiret için bir araçtır o kadar.Hesap gününde yaptıklarımızdan sorulacağız yani hesap verceğiz...Eğer dünya hayatı olmasaydı insanlar neyi nasıl yaptığını nerden bilecekti..Bu dünya bir araç o kadar.Fkirlik zenginlik hastalık ve çeşitli sıkıntılar insan için bir sınavdırdır bu sıkıntılara sabrden ler zaten mükafatı fazlasıyla alacaklar.Yoksa samimi olanla olmayan nasıl ayırt edilecekti..Bu dünya kesinlikle ve kesinlikle bir araçtır..Ahirete açılan bir kapı.. Bu dünyaya geldik çünkü hesap gününde yaptıklarımızı inkar edecek bir sebeb olmayacak .Çünkü yapmış olacağız iş işten geçmiş olacak ... sevgiler
  23. tamam faydalanırız.Aslında bu arkadaşlara yardımcı olmak lazım.Aileden bir şey görmemişler.Üzülüyorum bu insanlar için,::bu çocuklar gerçekten iyi niyetli ,bilgili ,kendilerini ortaya koyabilen insanlar kültürlü araştırmacı kişilikler,işte üzüldüğüm nokta şu bu insanlar Allah' tan başka herşeye inanırlar.. Evrim teorisine inanırlar,hiphopa bu ekollere taparlar bunungibi bunları çoğaltabiliriz.Ama nedense bir türlü iman etmezler yada ederler(geçici bir isyankarlık diye görüyorum.zamanla görürler gerçeği) Neyse !saygılar sunuyorum
  24. walla ***** ister inan ister inanma oda senin kaderin.sana şunu söylüyorum Allah herşeyi bilir ve tayin eder.Eğer hesap günü yoksa inananların kaybedecek hiçbirşeyi yok ,tam tersi kazançları çok.Fakat hesap günü varsa inanmayanlar çok şey kaybadecek sonsuz bir hayat cenneti.
  25. Bence hepiniz, birbirinizden de harikasınız

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.