-
İçerik Sayısı
188 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
avniler tarafından postalanan herşey
-
Anlatılanlara göre şehir dışından Diyarbakır’a gelen bazı gruplar çatışmayı körüklemek için eylemler düzenliyor. Çünkü halk mevcut durumdan PKK ve HDP’yi sorumlu tuttuğu için HDP’nin Sur, Cizre ve Silopi’deki çatışmalar için yaptığı gösteri çağrılarına itibar etmiyor. Ancak dışarıdan gelen bazı radikal Alevi grupların hem gösteriler hem de çatışma için eleman getirdiği belirtiliyor. Sur’da MLKP üyelerinin çatıştığı haberleri daha önce de basına yansımıştı. Alevi gruplar önümüzdeki günlerde Bismil’de bir Serhildan (Başkaldırı) isyanı başlatacaklar. Sorun Kürt sorunu, yer Diyarbakır, ancak serhildanı Kürtler değil bir kısım Alevi gruplar yapacaklar. Birileri PKK teröründen netice alınmazsa marjinal gruplardan yeni bir terör dalgası oluşturmak için Doğudaki çatışma ortamına mezhep terörünün tohumlarını ekme derdinde. Bir gün PKK bitse bile terörün mezhepçilik üzerinden devam ettirilmesi planlanıyor. Fitilin ateşi de PKK’nın ilk kurulduğu köylerde yakılacak. Kürt sorunu gibi Alevi sorunu da terörize edilmeye çalışılıyor. Mezhepsel fay hatlarının içine terör tesisatı döşenerek bu defa Alevi vatandaşları ayaklandırmanın planları yapılıyor. Bir buçuk yıl öncesinin hendekleri bugün nasıl başa bela olduysa PKK terörünün içindeki mezhepçi terörün yakında büyük bir sorun olacağının gözardı edilmemesi lazım. PKK bitse de terörün devam etmesi isteniyor.
-
Biden ile görüşen Leyla Zana acilen Recep Tayyip Erdoğan’dan neden randevu istedi? Leyla Zana üzerinden verilmek istenen mesaj mı var? Tehdit mi var? Veya Leyla Zana neyi farketmiştir? Zana, Pkk’nın dışlanıp Pyd’nin gerçek yüzünün hasıl olduğunu mu, yoksa uluslararası bir komplonun yolda olduğunu mu itiraf edecektir! Bakıp göreceğiz.. Leyla Zana’nın görüşmesinden sonra Oktay Vural nasıl bir açıklama yapacak bekleyip göreceğiz… Joe Biden, Abd’nin barışı dizayn eden savaş gücüdür! Biden, siyonizmin en barışçıl yüzüdür! Biden gidecek, bombalar patlayacak! Esed, İran, Pyd saldırıya geçecek! Faili meçhul süsü verilecek bir dizi suikastlere rastlayacağız.
-
Bu Biden bize demokrasi barış ve özgürlük kavramlarına hassas olunmasını ifade ederken, Rimelan hava üssü başta olmak üzere, Tel amir, Abdülaziz dağı bölgesinde bulunan üslerde Abd ajanlarının Ypg ve Pyd güçlerine dağıttığı paraları dile getirmemiştir. Dahlan üzerinden dağıtılan paraların Pyd ve Ypg bünyesindeki lejyoner askerlere, teröristlere verildiğini dile getirmeyecektir. Aynı Biden, Pyd ve Ypg güçlerini yöneten Abd özel birliklerini dile getiremeyecektir. Pyd ve Ypg güclerininin % 90 nına Abd bütçesinden demokrasi adına ödenek çıkartmak için senotoya yaptıgı blöfleri ifade etmeyecektir. Joe Biden, Demirtaş'a Abd ziyaretinde Demokratik Kürdistan için bugünkü zamanı işaret ettigini söylemeyecektir. Biden'in, Cenevre görüşmleri için zemin hazırlamak adına geldiğini kimse bilmeyecektir. Biden Pkk'yı terör örgütü olarak ifade ederken yine İngiltere merkezli bankalar ve off-short hesaplar üzerinden KCK elebaşlarını finanse ettiğini kimse bilmeyecektir. Düşünün ki, Citibank'ın kimler adına hizmet verdiğini Dahlan'a bile söylemeyecektir!... Paralel unsurların ordumuz içindeki uzantılarına "Abd başta olmak üzere" diğer AB ülkelerine sığınabileceklerinin güvencesini verdiğini ve takipçisi olduğunu kimseler öğrenmeyecektir.Bu Biden, Hdp milletvekilleri üzerinden Hdp kongresinde yenilenecek"eşbaşkan"lara yeni dönem Kürdistan güvencesini verdiğini fark edileceğini düşünmemiştir. Dahlan gerçeği ve Biden gerçeği bize şunu gösteriyor, Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Ankara'yı tasfiye edecek büyük bir kumpasın haberlerini veriyorlar. TBMM de temsil edilen bütün parti yetkilileri Biden ile görüşürken Mhp neden çekince koydu? Oktay Vural neden kaçtı? "6.filo protestocuları" içine karıştı! Vural nezdinde MHP neden protestoyu seçti?
-
Santranç oynayanlar piyonlarını çok iyi tanır. 11eylü saldırısını abd kendi yaptı diyen 75 akademisyenin tutuklanmasını destekleyen Joe Biden'in bizdeki pkk destekçisi akademisyenlere sahip çıkmasına şaşırmadık. Joe Biden'in eşi Jıll Biden'in Cüneyt Özdemir'e tabiri caizse İyi gidiyorsun hainliğin dozunu biraz daha artır demesine şaşırmadık. Can Dündar'ın oğluna baban cesur bir adam lakin yakayı çabuk ele verdi demesinede şaşırmadık. Santranç oynayanlar piyonlarını iyi tanır. ABD nin ikinci adamının gelmesi hayra alamet olmadı. Obama'nın veda busesi dağıtacağı zamanların öncesi geldiği gibi hdp milllet vekillerinin gözlerinin içine bakarak pkk tüm düm dünyanın kabul ettiği terör örgütüdür deyip Yahudi lobisinin şikeci sesiyle manifestosunu ortaya koydu. Pyd ve hpg nin varlığını ise Cenevre görüşmeleri perdelemesinin ardına gizledi. Gözümüzü boyadı barış havarisi olarak belirdi bizlerde inandık. Biden'in gelişiyle perdelenen ve kabul ettirilmeye çalışılanları iyi tahlil edelim. Biden'in ülkemizden ayrılmasının ardından Musul ve Cerablus çizgisinde 'Fırat'ın batısında' düğmeye basılacağı kesindir. Biden'in gelmeden önce Rusların sınır bölgemize yakın noktada üs ve havalanı açması boşuna değil. Abd'nin zaten mevcut olan Tel amir, Abdülaziz dağı ve ardından Rimelanda kurdukları hava üsleri mevcuttu. Abd ile anlaşan Rusya'nın yeni bir havaüssü açmaları daraltılan ve tahkim edilen alanların.Pyd'ye arka mevzi ve destek olduğunu iyice aşikar kılmıştır.Pkk ve beraberinde Ypg ve Pyd nin çözülme noktasına geldiği bir dönemde durumu kurtarma derdine düşen Abd merkezli siyonist lobininin Biden üzerinden devreye girmesi yine iyi okunmalı. durumu kurtarma derdine düşen Abd merkezli siyonist lobininin
-
Gelecek Bahardaki Gezi girişimi sponsorları oldukça ciddi. Mustafa ve Ali Koç 1 gece önce Sn CB mızla görüştüler ve Ortak hareket etme noktasında anlaşıldı. M Koç Sabahında Kalp krizi geçirdi. Aynı gün Davos'a gitmek üzere özel uçağıyla yola çıkmaya hazırlanırken. Sabah sporunda Kalp krizi geçirdi. Şaibeli olup olmadığı komplo teorisyenlerini ilgilendiren bir konu.
-
40 yıl öncede vardı pkk bitirilemeyen bir silahlı örgüt olarak. Düşünce yanlış AKP giderse pkk biter. Pkk ya Hükümeti düşürme görevi verilmiş gibi bir durum var ortada. Bir zamanlar Askere yaptırılan görev gibi. TC yıkmaya çalışan hükümet, Ülkenin Şehirlerini ve kasabalarını yeni hastanelerle donattı. Her şehire en az bir Üniversite kurdu. Hemen hemen her Şehre Havalimanı yaptı. Yollar, Tüneller, Barajlar Sulama kanalları, Demir yolları Yerli savunma sanayinin gelişmesi, Haberleşme uydularının yerli yapımı vs vs sayılamayacak bir çok yatırım son 10 yılda yapmış. Hayallerin sınırlarını zorlayan gelişmeler yaşanmış fakat bir Düşünceye göre Vatan batırılmış. Bu ve benzeri Düşüncelerle Yerli ve Milli olan hiçbir gelişme kaydedilememiş Cumhuriyet kurulandan itibaren. Eğer Türkiye Başbakanı komşu bir devlette iç savaş çıkaracak güce ulaşmışsa Dünya süper gücü anlamına gelirki yanlış bir tez. Geçtiğimiz Yıllarda Petrol bölgelerindeki iç savaş ve karışıklıkların devamı olarak görmek Suriye de olanları daha mantıklı. Yapılmak istenen Türkiye dede aynı karışıklarla Rejim devşirme ön çalışmalarıdır. Geziyle denemesi yapıldı 17 aralıklada istenilen sonuca varılmayınca görev pkk hdp ye verildi şuana beklenen olmadı sahaya chp içide dönüştürülüp sahaya sürülmeye hazır. Hatta pkk isim Değiştirip Alevi kartını son olarak sahaya sürecek. Başlığıma katılımınıza teşekkür.
-
Türkiye'de faaliyet gösteren Alman Vakıfları ve STK lar Kâr gütmeyen, gönüllü, sivil toplum, hükümet-dışı, hayırsever ve üçüncü sektör kuruluşları olarak adlandırılan NGO’larla kuşatılmış durumdayız. Görünürde sivil soslu kuruluşlar!... Dünyanın bu kavramla tanışması 10 Aralık 1948 BM İnsan Hakları Beyannamesi 20.ci mad desine istinaden olurken; bizde 1996 yılında BM’nin İnsani Yerleştirme Programı çerçeve sinde HABİTAT zirvesi ile olmuştur. Hakikatte tüm darbe ve darbe denemelerinin ana çekirdeğinde bu sivil soslu kuruluşlar mevcuttu ve darbe aparatı olarak monte edilmişlerdi. Böylesine masum ve legal yapılanmalardı. Küresel sermayenin “insani”yüzleri! Ulus-devlet yapılanmaları gerçek hedefleri! Bu masumiyetlerini dış faaliyet alanlarında görmemek için toplum düşmanı ya da “diktatör” olmak gerekir.Ve “diktatör” söylemi burada anahtar kelime!Hem uluslar arası literatürde hem yerli literatürde!..Öyle ki Kaddafi ve Saddam aynı insani(!) kuşatılışla çevrelenip imha edildi! Uluslar arası ölçekte olmak derin devlet geleneğinin olmazsa olmazlarından. ABD, İngiliz, Alman, Fransız ve İsrail derin yapılanmalarının ve devlet geleneklerinin bir parçası olduğunu düşünmek “komplocu” yaftası ile eş görülse de “kazın ayağı”nın öyle olmadığını gerçek! Ulus-devletlerin zayıflatılarak; mümkünse yıkılarak küreselleşme sürecinde hizaya getirilmesi bu hükumetdışı sivil toplum kuruluşları ve yapılanmalarının ana hedefidir. Bu noktada tarihsel sürece baktığımızda Alman istihbaratının aparatı olarak çalışıp Ülkemizde faaliyet gösteren Alman NGO’ların “travmatik” etkiler yaratmada çok maharetli olduklarını söylemek mümkün. Devlet mekanizmasının neredeyse bütününe,toplum dokusunun tamamına yayılan bu örgütlenmeleri gerçek “paralel” yapılanmalar olarak görmekte o kadar isabetli olur. Türkiye’de faaliyet gösteren Alman vakıfları ve STK’lar, gerçekte Alman İstihbarat Servisi BND’nin kontrolünde çalışan, tüm masrafları Federal bütçeden karşılanan taşeron NGO’lardır!.. Ülkemizde cirit atan, etnik ve mezhepsel haritamızı çıkaran Alman Vakıfları; Batı’nın “B planı” dünya imparatorluğu hedefinde, rasyonellik esasıyla hareket ederler!... En büyük engel olarak gördükleri Türkiye’yi karıştırmak, içten içe kaosa sürüklemek için birçok eylemlerde (Gezi olayları,Alevi-Sünni ve en son kobani kışkırtmaları) gibi aktif rol almışlardır!.Aksini düşünmek “polyannacılık”olur! Bu STK’ların, özellikle de burs verdikleri öğrencileri bu tip eylemlere kullanmak için çağrıda bulundukları ve bir çok toplumsal eylemlerde etkin rol üstlendiklerini de söyleyebiliriz. Sicilleri oldukça kabarık aslında… Faili meçhuller, şiddet örgütlerine kara para aktarmak, siyasal partileri şekillendirmek ve Güneydoğuda şiddeti arttırmak için yapılan eylemlerde aktif rol üstlenmek gibi…! Hangi ulus-devlete monte edilseler, o devlet bünyesinde ağır tahribatlar oluşmuştur.Bu oluşumlar cuntalar yaşamış, demokrasiye geçiş sürecindeki devletlerde, Alman ekolü teziyle Küresel sermayeye hizmet eden sistemi oturtmak amaçlı kuruluşlardır!..Türkiye’de mezhep sorunu çıkarıp Şii-Sünni çatışması tetiklemek amaçlı faaliyetler içerisindeler. Aleviliğin İslam dışı olduğu tezini yoğun bir şekilde işliyorlar ve yurtdışında PKK propagandası yapıyorlar, ABD ise hedef ülkelerdeki bu NGO’lara mali destek verir!... Demokrasi Milli Fonu, Uluslar arası Cumhuriyetçi Enstitüsü gibi kuruluşlar ABD kongresinden onay alınarak, desteklenerek faaliyet gösterir. En etkin algı merkezi ve ajan istihdam alanlarıdır! Irak’ta “çekiç güç” sonrası yeniden yapılanmayı tesis etmek adına büyük çaba harcayan bu kuruluşlar hatırlarsak; IŞİD için 300’e yakın eleman göndermişlerdi! Bunların tamamı barış havarisi mi?? Bu NGO’ların bölge sorumluluk alanlarından biri olan Doğu bölgelerimizde yakalanan sözde Alman gazeteciler Federal yönetimin nimetlerini bölge halkına aktarma ile meşguller!... PKK ve PYD içinde yoğun bir kadroları olan bu sözde Alman NGO unsurları sahayı paylaşmış durumda! Her vakfın bir bölgesi var. Akıllarınca paralel mantık uyguluyorlar. En çarpıcı olanı ise; bir dönem “Lazlar” üzerinde çalıştıkları! “Lazuri Alf abesi”ni yazanın bir Alman Ajanı ve vakıf temelli olması ne kadar insani değil mi ?..Almanya’da basılan “Lazuri Alfabe”sini bölgeye getirip dağıtmaları eğitime verdikleri önemin(!) işareti olarak görülmeli!... Kobani ise, bu noktada sıçrama noktalarıydı. Bölge halkımız bilinçlendiği ve oyunları gördüğü için sonuç alamadılar. Bu küresel taşeronların Irak’ta, Suriye’de son iki yıldır “Uluslar arası Yardım Kuruluşları” sayısında artış olması ne ile izah edilir?. Saddam devrilmeden önceki yapılanmanın 100 katı bir artış! Bu şu demek; Saddam ile bölgeye enjekte edilen virüs yapılandı! Ve Ortadoğu’yu Kangrene çevirdiler. Operasyon geniş kapsamlı ve koalisyonel.! Üst bir amaçları var Ulus-devlet yapılanmasının en tehlikelisi Türkiye için modüler manevralar yapmak! İçimizdeki dış destekli STK’lar ve gönüllü ajanlar vasıtasıyla zemin oluşturuyorlar, Her bölgede faal durumdalar ve oluşan şartlara göre mobilize ediliyorlar. Türkiye hedefte çünkü; medeniyet coğrafyamızda büyük bir birlik oluşturma projesi rahatsız ediyor… Türkiye hedefte çünkü; içe kapanık bir ülkeden dışa dönük bir ülke haline geliyor… Türkiye hedefte çünkü; Eski Türkiye’ye dönmek isteyen, sivil siyasetin alanını daralttı… Türkiye hedefte çünkü; küresel vesayetle mücadele ediyor…Ve "Büyük Türkiye" 100 yıllık sisteme açıktan savaşını ilan ediyor ...
-
Baharın gelmesiyle birlikte hareketli günler başlayacak. İçerden ve dışardan hazırlıklar son hızla devam ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri Hükümeti'ne danışmanlık yapan eski El Fetih örgütü yöneticilerinden Muhammed Dahlan'ın yasadışı yollardan Türkiye'ye girerek hükümete karşı muhalif bir oluşum örgütleme girişiminde bulunduğu iddia edildi. İnsani Yardım Vakfı İHH Başkanı Bülent Yıldırım bundan 10 gün önce yaptığı açıklamada Dahlan'ı kast ederek gizlive Türkiye'ye geldiğini ve bazı isimlerle görüşme yapıp para dağıttığını, bu ismin Mısır'da yaşananları organize eden kişilerden biri olduüunu ifade etmiş ve uyanık olunması çağrısında bulunmuştu. Star Gazetesi'nde yer alan bir habere göre Mısır'dan yayın yapan www.middleeastmonitor.com sitesinde yer alan iddiaya göre Dahlan, Türkiye'de bazı gençlik grupları ile bir araya gelerek, AK Parti hükümetine karşı bir ‘hareket' kurma girişiminde bulundu. İddiaya göre Dahlan'ın hedefi Mısır'ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin darbeyle devrilmesine yol açan süreçte sokak eylemleri organize eden ‘Tamarod Haraketi' benzeri muhalefet hareketi başlatmak. Site, Filistinli güvenilir istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde Dahlan'ın Türkiye'ye girişi ve görüşmeleri de bazı eski El Fetih yöneticileri tarafından sağlandı. İddiaya göre Dahlan, Türkiye'de bazı Türk ve Kürt gençlik grupları ile biraraya gelerek Başbakan Erdoğan hükümetine karşı Tamarod benzeri muhalefet hareketi başlatarak AK Parti hükümetini sıkıştırmayı hedefliyor. Habere göre BAE hükümeti özellikle Türkiye'nen büyük destek verdiği Gazze Hükümetin'i de böylece abluka altına alarak buradaki yönetimi de sıkıştırmayı planladığı belirtiliyor DAHLAN KİMDİR Muhammed Dahlan 29.09.1961 tarihinde Hanyunus’da fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Şimdi ise yüzbinlerce dolarlık villaların ve 5 yıldızlı büyük otellerin sahibi. Gazze’de yaşayan büyük-küçük herkes onun son birkaç yılda Filistin’deki en zenginler listesine girmesinin hikayesini çok iyi biliyorlar. ‘Dolar babası’ olarak tanınan Dahlan nasıl oldu da bir anda milyarder oldu? Eğitim hayatı boyunca iyi bir not aldığı görülmeyen Dahlan, derslerine önem vermediği gibi arkadaşları ile olan sosyal ilişkilerini de ihmal ettiği onu küçüklüğünden beri tanıyan herkes tarafından biliniyor. Dahlan, üniversite hayatına kadar da herhangi bir hareket içerisinde aktif görev almamış, siyasi bir kimliğe girmemiştir. Dahlan, Gazze’nin kurtuluşuna kadar, adamlarının sürekli saldırılar düzenleyerek milyon dolarlarca zarar verdiği, Gazze’deki İslam Üniversitesinde okudu. Üniversitede iken çoğu zaman Müslüman öğrenciler ile tartışmaya giren Dahlan, Müslümanlarla olan kavgasına okuldayken başlamıştı. El-Fetih hareketine de işte bu sıralarda ilk adımını attı. Dahlan’ın yetişmesinde ve yıldızının parlamasında Han Yunus’daki İsrail istihbaratından sorumlu olan Ebu Rami vardır. Şehid Dr. Abdulaziz Rantisi’nin hayatı okunduğu zaman bir çok yerde Ebu Rami ismine rastlamaktayız. Ebu Rami, Rantisi ile çok mücadele etmiş ve hayatına Siyonist rejimden önce defalarca göz dikmiş bir fitneci. Sürgün ve Cezaevi Süreci Bugünlere Hazırlıktı Dahlan, 1981-86 yılları arasında belirli dönemlerde İsrail hapishanelerinde kalmıştır. Ancak konuşmalarında “ben 10 yıl hapiste kaldım” dediği gözden kaçmamaktadır. Dahlan, Zekeriyya Aga’nın üst düzey bir göreve getirilmesi hususunda Arafat’a itiraz etmişti. Arafat “Kimin adına konuşuyorsun” deyince “İsrail zindanlarında kaldığım 10 yılın adına konuşuyorum” demiştir. Dahlan’ın resmi web sitesinde ise 5 yıl İsrail hapishanelerinde kaldığı edilmektedir. Dahlan’ın hapis hayatı, karizmasına çok şeyler kattı. Hızlı yükselişinde Siyonist hapishanelere girmesi etkili olmuştur. El-Fetih liderlerinden Cibril Racub’a göre ise Dahlan İsrail hapishanelerinde 3 yıldan fazla kalmamıştır. Dahlan her ne kadar, anlaşmalarından önce İsrail hapishanelerinde esir hayatı yaşamış olsa da Siyonistler tarafından herhangi bir baskı görmemiştir. Dahlan 1987 yılında Filistin’den sürgün edildi. Dahlan’ın sürgüne gönderilmesi ise, şöhretini daha da arttırdı ve el Fatih’in öncüleri arasında yer edindi. Önce Amman’a sonra da aynı sene Kahire’ye gitti. Bir sene sonra Bağdat’a gitti. Dahlan, özgeçmişini anlattığı resmi web sitesinde, sürgün döneminde gittiği Libya ve Tunus’tan hiç bahsetmemektedir. Kanaatimizce Dahlan, Tunus’ta yaptığı faaliyetleri gizleme ihtiyacı hissetmektedir. Çünkü Tunus, Dahlan’ın işbirlikçi hayatında yükselişi için çok önemli bir devredir. Dahlan, bir müddet Libya’da kaldıktan sonra Cibril Racub ile beraber Tunus’a gitti. Tunus’ta her ikisini de Arafat karşıladı. Bu dönemde Arafat ile Dahlan’ın arası son derece iyi olduğu biliniyor. Dahlan, siyasi ve askeri eğitimini Tunus’da almıştır. CIA çalışanlarından Vatalia Bruner, Dahlan’ın el-Fetih ile CIA arasında aracılık yapmakta olduğun söylemişti. Dahlan 1994 yılında Filistin’e dönmüştür. Dahlan’ın hapis ve sürgün hayatı, onu halk arasında kahramanlaştırmak için uygulanmış bir plandır. Çünkü sürgün kararını ilan eden Siyonist askerler Gazze’nin farklı noktalarında “Ey Dahlan dışarı!” diye sürgününün reklamını bizzat kendileri yaptı, halbuki sürgün edilen diğer liderler için böyle bir şey söz konusu olmamıştı. Şan, Şöhret ve Makam 1997 yılında İsrail gazetesi Haaretz, Dahlan’ın İsrail ve uluslararası bankalardaki servetini 53 milyon dolar olarak açıklamıştı. Dahlan bu büyük servete 3 yıl gibi kısa bir sürede ulaşmıştı. İsrail ile varılan anlaşma gereği, İsrail’in sınırlardan aldığı vergi gelirlerinin%60’ını Filistin Özerk Yönetimi’ne vermesi gerekmektedir. 1997 yılında özerk yönetimdeki bazı yetkililer aylık 250 bin dolar olan vergi gelirinin Muhammed Dahlan’ın hesabına aktarılmasını istediler. Dahlan’ın içinde bulunduğu bu ihanetler zinciri bununla da sınırlı değil. Fakir bir ailenin çocuğu olan Dahlan, Gazze’nin en güzel noktalarından 600 bin dolarlık bir villa satın almıştı. Önce bu reddeden Dahlan, daha sonra ev için 400 bin dolar verdiğini açıkladı. İngiltere’deki dünyanın en köklü üniversitelerinden birisi olan Canbridge Üniversitesine İngilizce öğrenimi için gitti. Üç uzmandan İngilizce eğitimi alan Dahlan, şehirdeki en lüks otellerde kaldı.. Bütün bu masrafların kimler tarafından karşılandığı yine tüm Filistinlilerce malumdur. Şeyh Ahmed Yasin ve Rantisi'ye Olan Düşmanlığı Muhammed Dahlan’ın, intifadanın ölümsüz önderi Şeyh Ahmed Yasin ve Dr. Abdulaziz Rantisi hakkında bir çok olumsuz görüş ve girişimleri oldu. Hatta öyle safhaya varmış ki Siyonist liderlerine, Rantisi’ye suikast düzenleyebileceğini açıkça ilan etti. Rantisi’nin şehadetinden sonra Rantisi’nin evi ile aynı cadde üzerinde bulunan eski evine defana gitmiş ancak Rantisi’nin ailesini ziyaret etmemiş, taziyesini sunmamıştır. Bu tutumu el Fetih içerisinden de yoğun tepkiler getirdi. 2003 yılında Ürdün’deki Akabe görüşmelerinde Amerika ve Siyonistlere Hamas’ı devirme planları sunan Dahlan hakkında Bush; “Bu genç, bizi hayretler içerisinde bırakıyor” demişti. Bu görüşmelere şimdi İsrail terör rejiminin başbakan yardımcısı ve ulaştırma bakanı olan Şaul Mofez, Ariel Şaron ve Mahmud Abbas da katılmıştı. Siyonistler, Abdulaziz Rantisi, Abdullah Şami, Mahmud Zahar, İsmail Heniyye, Nafiz Azzam ve Muhammed Hindi’ye suikast düzenlenmesi teklifini ilettiklerinde Abbas çekimser kalırken, Dahlan Siyonistleri desteklemiş “Şayet siz bizi desteklerseniz, Rantisi’nin ve Şami’nin öldürüleceğini teyid ediyorum” demişti. Ayrıca Rantisi’ye karşı doğrudan ve dolaylı olarak tehditler de savurmuştur. El Fetih İçerisinde Kirli Oyunlar Dahlan’ın Arafat’a yakın isimlerden birisi olmasında Arafat’a karşı daima övücü sözler söylemesi de etkili olmuştur. Tunus’ta iken Arafat hakkında “Başkan, Filistinlilerin haklarına en çok bağlı olan kişidir” demekte 2002 yılında Arafat karargahında kuşatıldığı zaman da “O, Batı Şeria’da iken yerine başka bir liderin geçmesi veya bu zor şartlarda Arafat’ın eleştirilmesi hatadır” demişti. Dahlan bunları söylerken, aslında Arafat’ı tasfiye etme planlarını yürüttüğü de el Fetih kadrosu tarafından bilinmekteydi. Arafat 2003 yılında etrafındaki şüpheli kişileri etrafından uzaklaştırma kararı aldığında bu isimler arasında Dahlan da vardı. 2004 yılında Arafat’a karşı giriştikleri operasyonda başarılı olarak, İçişleri bakanlığından sorumlu devlet bakanı oldu. Hükümeti kurmakla görevlendirilen Abbas, İçişleri bakanı olarak Dahlan’ı önermişti. Ancak bu öneri, Arafat tarafından kabul görmedi. İlişkiler gerilmek üzere ki bir ara formül ile Dahlan’ın devlet bakanı olması teklifi öner sürüldü. Arafat ise bu teklifi zoraki kabul etti. Dahlan 2002 yılında İngiltereye gitmiş, ABD, AB ve İsrailli bir çok yetkili ile görüşmüştü. Dahlan’ın burada Ariel Şaron’un oğlu Umeri Şaron'la uzun görüşmeler yaptı. Dahlan’ın hayatını yakından takip edenler, Dahlan’ın Siyonistler ile çok yakın ilişki içerisinde olduğunu aynel yakin ve ilmel yakin bileceklerdir. Yine Dahlan 2002 yılında Lübnan’da yaptığı bir açıklamada Rantisi’yi öldürmek için 10 adamını göndermeye hazır olduğunu açıklamıştı. Şehid Abdülaziz Rantisi de 2003’te yaralı olarak kurtulduğu suikastın tertipleyicisi olarak İsrail güçleriyle birlikte Mahmud Abbas ve Muhammed Dahlan’ın da olduğunu açıklamıştı. Dahlan özellikle 1996 yılında Gazze’de koruyucu güvenlik birimlerinin başına getirildiği zaman Hamas hareketine mensup olanları tutuklattırmış, hapishanelerde türlü işkenceler yaptırmıştır. Hamas’ın gölgesinde çalışan hayır derneklerini kapattırmıştır. İşgalcilere karşı mücadale edenlere, Oslo’yu kabul etmeyenlere, Özerk yönetimin uygulamalarına itiraz edenlere karşı saldırılardan geri durmamıştır. Dahlan, Filistin hükümetini başarısızlığa uğratmak için Gazze’de ve Batı Şeria’da çatışmalar çıkartarak güvenlik sorununu ortaya çıkardı. Hamas'ın Gazze'deki askeri operasyonunun ardından Filistin'i terk etmek zorunda kalmıştır. Sağlık sorunlarını bahane ederek Batı Şeria'dan ayrılan Dahlan, bazı Avrupa ülkelerinde kaldıktan sonra Kahire'ye dönmüştür. Dahlan hala Dubai'de yaşamaktadır.
-
2006 lı yıllarda Tesadüfen net de gezinti yaparken ilgimi çekmişti burası. Bir kaç gün inceledikten sonra üye olup Balıklama dalmıştım Formlara. Tabi o zaman Gençtik o başka şimdi eskisi gibi dalamıyoruz maalesef:))) Oyunlar kısmından birçok iyi arkadaşlarımız oldu. Bi ara sohbet odalarımız vardı. Güzel günlerdi. İyi vakit geçirmek ve keyif almanın başka bir adıda turkish-media.com du. Sonra Tartışma ve siyasi konular daha fazla katılımcılı olurdu. En hoşuma giden tarafı da Foruma her giren geldiğini belli etmek için mutlaka ortak sayfaya yazardı. Şimdilik aklıma gelen bunlar zaman zaman bu muhabbete devam ederiz:)) Not: Forum yönetiminden arada uyarı almış olsamda şikâyetçi hiç olmadım ))
-
Bir önceki yazımdan baya bir zaman geçmiş. Kendi bölünme korkumuz aşılmış komşuların bölünme durumları konuşulur olmuş. Doğumuz ve güneyimiz yangın yeri.Bölgedeki figüranlar kimdir kimin nesidir karışık PYD-PKK nın yönlendiricileri IŞİD le farklımıdır yada peşmergeyi yönlendiren el Işid i de yönlendiren değilmi yada Esed in sırtını sıvazlayan el İran ı tokatlarmı sorular sorular Evet haritamı dediniz Türkiyeninde oluru alınmayan harita henüz çizilemedi
-
Konu güzel ama devam edilmemiş. Bugünlerde Suriye bölünmek üzere sınırımız kürt devleti oluşumuna gebe ve ırak Kürt bölgesi bağımszlık peşinde. Peki durumlar baya baya karışık varmı bizim yöneticilerinde bazı pilanları. Irak da oluşacak boşlukda musul bölgesi dahil Türkiye egemenliği içine alına bilirmi? Aynı şekilde suriye kürt bölgeside bir şekilde toprak bütünlüğümüz içine alınabilirmi?
-
Ülkemizin neresinde olursa olsun Depremler oldukça fazla insan hayatına mal olmaktadır, nedenlerinden biride çürük yapılar. Bu yapılardan en önemlileride kamu binalarıdır mesala okullar. Denetimsizlik ve adam kayırma üç kagıt bu tip yapılarda işin içine girmektedir Büyük geçmiş olsun Van halkına. Gölcük Depreminden beri Bu tür felaketlere oldukça hazır oldugu çogu yetkili kurulusların görülmüştür. Gereken yardımlar tüm engellemelere ragmen yerine ulaşmıştır Örnek verilecek olursa Gölocük depreminde İstanbulda belki Kızılay çadırı göreniniz olmamıştır ama vanın mezralarına bile 2 gün içinde ulaşılmıştır. Bunlarıda görmemiz gerekir. saygılar
- 23 cevap
-
- Terör olayları
- 23 Kasım 2011 Van Depremi
-
(ve 4 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Arjantinli ve Kanadalı bilim adamları tarafından yapılan yeni bir araştırma, Einstein’ın özellikle küresel ısınma kapsamında çokça tartışılan “Arılar yeryüzünden kaybolursa insanoğlunun 4 yıl ömrü kalır” teorisini çürütüyor. Araştırmaya göre çiçeklerin döllenmesinde arıların büyük bir role sahip olduğu doğru ve gerçekten de arılar yok olursa, bugün severek yediğimiz pek çok meyve ve sebze yok olacak. Sabah'ın haberine göre, Arjantin'deki Nacional del Comahue Üniversitesi'nden Dr. Marcelo Aizen'e göre, bu durum insanoğlunun sonunu getirecek ölçüde büyük bir krize sebep olmayacak. Aizen, insan beslenmesinde pirinç ve buğdayın daha hayati bir öneme sahip olduğunu ve bu gibi besin maddelerinin yetiştirilmesinde arıların herhangi bir “katkısının” bulunmadığını belirtiyor. Bu sebeple de “Arılar kaybolursa, besin çeşitliliğimiz azalır, dünya belki eskisi kadar güzel bir yer olmaz, ancak hayat devam eder” diyor.
- 7 cevap
-
- Arılar
- Arıların önemi
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ergenekon Gazeteciliği Budur
avniler şurada cevap verdi: evrensel düşünce başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Aslında yargılamaların uzaması, soruşturmaların derinleşmesiyle ilgili.Bence uzamansı oldukça faydalı. Gözlemlediğim kadarıyla ilk tutuklamalar başlayandan bu yana Ülke normalleşme süreci yaşamakta. Öyleki hiç faili mechul cinayet olmamıştır, Avrupa insan haklarına başvuru oldukça azalmıştır hatta düşüne biliyormusunuz şehirlerimizde önceden kap kaç ve tinerci cinayetleri hat safhadaydı, haberlerde ilk mahşetti neredeyse. Aynı operasyonların geçmişte italyada yaşandıgını biliyoruz, yaklaşık 10 yıl sürmüş 20 binden fazla insan sorgulanmıştı. Ergenekon operasyonlarında henüz en üst safhadayız. görüldüğü kadar üst tabakadan alta,alt kollara inilemedi. Bu yapılanmanın finans kaynakları ortaya çıkmış değil, tetikçilerine henüz sıra gelmedi. Alt kollarına inilmiş değil, Uluslararası bağlantılarından henüz söz edilmedi. Nacizane görüşlerim bunlar.- 9 cevap
-
- Ergenekon Gazeteciliği
- cemaat kontrolü
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Aynen ya bende ondan oldum Hatta eksiği var fazlası yok sanki beni tarif etmiş
-
AKP kapatılmamiştır evet. Kapatılasaydı kötü olan ekonomi dahada kötü olcaktı, bu geçerli bir neden ama esas AKP hangi pazarlıklar sonucu kapatılmadı. Aklıma hemen şu malum Ergenekon meselesi geliyor. Acaba diyorum Ergenekon'un rahat bırakılma şartıylamı parti kapatılmadı. Eğer böyleyse YAZIKLAR OLSUN demekten kendimi alamıyorum. Hadi hayırlısı bakalım.
-
Pazar gecesi son yılların en vahşi, en kanlı terör eylemlerinden birini yaşadık Güngören'de. Acımasızlığın bu kadarı karşısında dehşete kapıldık, kahrolduk, ağladık, dövündük, lanetler okuduk. Ama şöyle bir bakın ortalığa; herhangi bir istikrarsızlık belirtisi; kaosa benzer bir ortam var mı? İki gündür, halktan gelen yorumlara kulak verin: Bombanın üstündeki imza kimin imzası olursa olsun, bu olayın "Ergenekon bağlantılı" olduğunu düşünmeyen var mı? "Ergenekon'u gündemden düşürmek için" girişilmiş olabilecek bu eylemin Ergenekon'u daha da sağlam bir biçimde gündeme oturttuğunu görmeyen var mı? Kitlelerin olup biteni anlamadığı koşullarda, terör eylemleri korku ve kaosa, kaos ise otoriter rejimlere kapı açabilir. Ama, kaos yaratmaya çalışanların otoriter rejim heveslileri olduğunu dünya alem biliyorsa, bombalar böyle bir sonuca yol açabilir mi? Hayır, böyle bir şey olmadı ve olmayacak Türkiye'de. Kaos bekleyenler treni kaçırdılar. Onlar için vakit artık çok geç... Çünkü artık kül yutmayan bir kamuoyu var Türkiye'de aşağılık katiller bilsinler ki bundan böyle, kaos yaratmak için patlatacakları her bomba istikrara hizmet edecek. İnsanlar kaosa doğru itilmeye çalışıldıklarını gördükçe birbirine kenetlenecek. Ne kardeş kavgası yaratabilecekler bundan böyle ne şeriat korkutmacası... Alevi-Sünni kartı da, Kürt-Türk kartı da ellerinde patladı. Çünkü milyonlar okudu, duydu, dinledi o iddianamedeki menfur planları. Yarın öbür gün kalkıp bir Alevi mahallesine bomba atsalar hiçbir Alevi'nin aklına "Sünniler" gelmeyecek. Çünkü onlar Gazi Mahallesi'nde neler olduğunu artık biliyor. Yarın öbür gün en keskin en ünlü "Ulusalcı"ya suikast tertipleseler, kimse kafasını döndürüp de dindarlara bakmayacak. Çünkü artık herkes biliyor Danıştay Baskını'nın içyüzünü; herkes biliyor Hablemitoğlu ya da Kışlalı cinayetlerinin arka planını. Dün, "Dava açılır, bir de ekonomik kriz çıkarsa, bir umut doğar" dediler, umutları kursaklarında kaldı. Ne oldu; hükümet olağanüstü bir başarı göstererek, sanki iki gün sonra kapatılması beklenen parti o değilmiş gibi, en ufak bir zafiyet göstermeden yönetti ülkeyi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi işine baktı, yatırımlar yaptı, kanunlar çıkarttı, dış politikanın en önemli ataklarını bu dönemde gerçekleştirdi. Ne ekonomik kriz yaşandı, ne herhangi bir istikrarsızlık... Bugün Güngören'deki bombadan medet umdular, yine hiçbir şey olmadı. Bundan böyle, Alevi mahallesine düşen bomba da, Sünni mahallesine düşen bomba da; Kürtler'le Türkler'i, "laikçilerle" "dindarları" birbirine düşürmek için girişilecek her türlü provokasyon da sadece ve sadece Ergenekon'u temizleme iradesini güçlendirecek. Türkiye'de yıllardır süren yanlış saflaşmanın tarumar olduğu; gerçek saflaşmanın su yüzüne çıktığı tarihi bir noktadayız. On yılı aşkın bir süredir, "irtica tehdidi", "gizli gündem" "takiye niyeti" gibi sanal korkular üzerine inşa edilmeye çalışılan "laik-antilaik" saflaşması artık geride kaldı. Çok vakit kaybettik... Ama artık her şey netleşti. 70 milyon hep birlikte "cinayeti gördük"! Şimdi kol kola, omuz omuza, yürek yüreğe verip canilerle hesaplaşmamızın zamanı Sanırım Terörist kim sorusunun cevabını daha güzel kimse veremezdi. Sağolasın Gülay GMKTÜRK
-
PKK nın oluşumu incelersek, o dönemde o bölgede onbir ayri kürt örgüt olduğunu görürüz. Bunlar aşiretlerin başına bela olmuş haraç almaktaydı ve küçük çaplı eylemler yapmaktaydı. Pkk o dönem kurduruldu ve desteklenerek o onbir çete çökertildi. 1980 Darbesindede MİT mensupları nezaretinde Abdulah ÖCALAN Suriyyeye yerleştirildi.(Kaynak:Tekzip edilmeyen gazete haberleri) Darbe döneminde MİT Başkani kimdi dersiniz? Derbeci başı Kenan EVREN'in DAMADI Kimse Kalkıpta PKK nın dışardan birilerinin kurdugunu anlatmasın. Doğu PERİNCEK'le Katil başıyla fotoğrafları hala gazete sayfalarında, yok silahlı birlik denetlemeler gül alıp vermeler. Bugün Dogu PRERİNÇEK neyle suçlanıyor? Ve dönüp bakmak lazim PKK nin kurulduğu yıllarda, şimdi Ergenekon suçlamasiyla içerde olanlar hangi görevde nerdelerdi. Güngören olayını PKK yapmiş olabilir peki emri kim vermistir? Katil başının karısı MİT mensuysa varın gerisini siz düşünün. Birde dönüp, Silahlı Kuvvetlere alınan Silahlardan kimler komüsyon alıyor, kimler aracılık yapıyor? Ve bir not daha: Dünyanın en zengin emekli ikinci Genarali kimmi dersiniz? Hava kuvvtleri Komutanı ŞAHİNKAYA 1980 Darbecilerinden. Ülkem insanı korkularla yaşatılmaya devam etmektedir. Önce ortaya bir öcü konuyor onun etrafında dans ederek çikar saglayan bir gurup elinde sopayla halkı sindirrmekte. Aş, İş, Adalet, Demokrasi isteyen halkın kafasına vurmakta. Biliyoruzki yüz milyar doları olan yüz aile var. Bu yüzmilyar doların sadece otuz milyar doları ülke içinde, gerisi dışarda bunlar değimidir zaman zaman içerden dişarı, dışardan içeri parayı getirip kırız yaratan. Baktığımızda aldığımız dırç borçlar yatırıma gitmemiş bunlara batık kredi olarak verilmiş. Batırılan bankalardan hatırlarsak oraların yonetim kurullarında hangi emekli birokratlar, hangi emekli, memurlar var görürüz. Petrol kaçakçılıgın kaçtane Holdink tarafından yapıldığı belli bunlarda PKK korumasında yapılmakta ve pay verilmekte. Bu ülkede dört kişinin bir araya gelip yaptıgı sohbet bile izleniyorsa PKK diye bir örgüt hala daha nasıl var olabilmekte? Nasılki Ordunun elinde olması gereken Envanterine girmiş Bombalar birilerinin evinde çıkabiliyorsa varın Düşünün PKK ya ne kadar silah ve patlayıcı hatta kumanya aktarıldığını.
- 25 cevap
-
- Ergenekon Operasyonu
- PKK
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Korkulan oldu olmayada devam edecek gibi görünüyor. Neden derseniz, İtalyada aynı durumlar olmustu, ve yaklaşık on yıl kadar devam etmişti. Tam hatırlamıyorum üç tane falan davayı yürüten Savcı öldürülmüştü. Bizimkiler demekki biraz daha vicdansız olsalar gerek, İstanbul Güngörenden başladılar. Güngörende varoş bir semt, iyi bilirim. Lüks semtlerde yapsalardi belkide kendilerinden olanlarda zarar görecekti. Ergenekon Operasyonun' da tutuklananlara baktığımızda üst düzey olanları görüyoruz. Genelde olaylarda tetikçiler yakalanır ama üst düzeyine erişilemiyordu. Özal süikastı, Sabancı süikastı bunlara örnektir. Ergenekon Örgütlenmesi İttihak Teakki Fırkasına dayanır. Alman itifakı kurup Osmanlıyı 1 dünya savaşına sokmuslardı.Böylecede Osmanlıyı çökertmiş, bunun sayesindede İsrail devletinin kurulmasına sebep olmuşlardı.Günümüz içinde şöyle tespitte bulunulabilir: Türkiyenin iç karışıklından yaralanıp bir kürt devleti kurdurulacak, Doğu ve Güneydogu'dan bir kısımda yoprak bölünecek. Birde ermenistanın hak talebi olan topraklar var. Ergenekon Örgütlenmesinin henüz Hücre yapısı çözülmüş degil.Silah depoları ele gecmedi. Örgütün hücre yapılanmasi içinde silahlı kuvvetlerde ve emniyet içinde mensupları oldukça fazla. Bunlar nasil, ne şekilde açığa çıkar açığa çıkarmı orasida bilinmeyen durum. Aynı zamanda üniversitelerimiz heran karışabilir provakasyona en acık yerlerdir. Silahlı kuvvetler içindede karışıklıklar olama ihtimalide var.İşadamlarından, Sendikacilardan, Siyasillerden, Gazetecilerden susturulmak isteneceklere mutlaka süikastler olacak ve bu uzun süre devam edecekgibi. avniler Küçük insanlar insanlarla, normal insanlar olaylarla, büyük insanlarlar düşüncelerle uğraşırlar.
- 25 cevap
-
- Ergenekon Operasyonu
- PKK
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kanun yapmak, değiştirmek, Anayasa maddelerini değiştirmek, düzenleme yeniden yapmak Demoksarilerde parlementoya aittir. Yada tüm bunları yapmak darbecilerin elindedir. Anayasa Mahkemesi 367 gibi tartışma yaratan bir karardan sonra yenibir karara daha imza attı. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddesi ile ilgili değişikliği iptal etti ve yürürlüğü durdurma kararı verdi. Bu, yasama organının tamamen yetki iptali anlamına geliyor. Bundan böyle Yasama organının herhangi bir anayasa değişikliği yapabilme imkanı ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca hukukçular, Anayasa Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma şeklinde bir yetkisinin de bulunmadığını, AYM'nin yasada olmayan bir yetkiyi ürettiğini de belirtmektedirler Bu karar 367'den daha büyük sistematik arızaları getirecek. O tartışmada zorlamayla da olsa mahkemenin 'ben metinden bunu anladım' deme şansı vardı. Fakat burada doğrudan anayasanın vermediği, daha doğru ifade ile diğer erke verdiği yetkiyi kullanma var. Artık kuvvetler ayırımına dayanan parlamenter bir demokrasiden bahsetme imkânımız kalmamıştır. Karar, 'yargı darbesinin radyoda okunan bildirisi hükmünde' diyebiliriz. Tahminlerin aksine 'yorumlu ret' gibi daha yumuşak bir kararın tercih edilmemiş olması da çok sık tekrar edilen yargıçlar iktidarının ilanı anlamı taşıyor
-
Baş örtüsünün serbest olmasına neden karşıyız. 1- Kamu görevinde baş örtülürse, laik devlet anlayışı ile bağdaşmaz. Çünkü laik devlet, bir inanç simgesine izin vermez. 2- Üniversite öncesinde kız çocukları ana - baba baskısı altında başlarını örter, bu alanda serbestlik sağlanırsa ana-baba baskısının kapısı aralanmış olur. 3- Tam bir başörtüsü serbestliği, birdenbire herkesi başını örtmeye yöneltir, bu da başını örtmek istemeyen kadınları -üniversitede başı açık öğrencileri- baskı altına almaya yol açar. Nedenlerimiz yersiz cünkü: 1- Laik devletin başı açıklıkla özdeşleştirilmesi, başı açıklığın, evrensel, layüs'el, tartışılmaz, kutsal ve uyulması gerekli bir giyim tarzı olduğu varsayımına dayanıyor. Buna neden inanalım? 2- Üniversite öncesinde kız çocuklarına ana-baba baskısı yapılacağı varsayımı, hem bu yanlış kanaati onaylamayı gerektiriyor, hem de ana-baba yerine "devlet baskısı"nın kutsanması eğilimine dayanıyor. Ayrıca baş örtüsü yasağı, başlıbaşına bir "baş açma dayatması" ndan başka anlam taşıyor mu? 3- Başörtüsü yasağı tamamen kalkarsa herkes başını örtmeye kalkar, bu defa başı açıklara baskı oluşur. Bu iddia da gerçekten saçma sapan bir varsayımdan yola çıkıyor. Bir kere başörtüsü yasağının olmadığı dönemde kimseye başını örtmesi noktasında baskı yapılmış değil. İki, bu alanda tam bir huzur var. Üç, Türkiye'de herkes başını örtüyor değil. Dört, şayet bir başörtüsü serbestisi kadınların akın akın başını örtmesi ile sonuçlanacaksa, o zaman, başörtüsü yasağı, böylesine bir kadın çoğunluğuna karşı baskı anlamına gelmektedir. Hangi demokrasi, hangi hukuk devleti, hangi insan hakları duyarlılığı böyle bir baskıyı onaylar
-
60 yılların 70 yılların gençliğinin cehaleti nelere mal oldu vatan savunmuşlar vatan korumuşlar bu ülkeyle birlikte bağlmsızlığına kavuşan ülkelerin gelişmişlik düzeyine bir bakıvermek lazım 60 gençliği başbakan ve bakanları astırmış 70 gençliğide 80 darbesiyle hapiste çürümüş Ülke olarak geri kalmışlığımızın en büyük nedenide 60 ve 70 li yılların gençliğidir
-
Röntgencilik ömür uzatıyor Günde 10 dakika boyunca röntgencilik yapan erkeklerin ömrü uzuyor(muş)... "Kadın göğsüne bakmak erkeğin sağlığına iyi gelir ve ömrünün uzamasına yardımcı olur." Bu sıradan bir iddia değil, bilimsel bir çalışmanın sonucu. İki Alman bilim adamı tarafından yapılan bir araştırmaya göre günde 10 dakika kadın göğsüne bakmak yarım saatlik spora eşitmiş. Araştırma 200 erkek üzerinde 5 yıl boyunca sürmüş ve görüntünün erkeğin motivasyonunu doğrudan etkilemediği fakat kan akışı ve tansiyonu geliştirdiği belirlenmiş. 10 dakika yeter! Araştırma sonuçlarını New England Journal of Medicin’de yorumlayan Dr. Kren Weatherby, “Diri göğüslü kadınlara bakan erkeklerin, seksüel uyarılma ile kalbine kan pompalanması ve kan dolaşımı artıyor. Günde 10 dakika böyle bir ‘istihkak’ ayıran kişilerin, kalp krizi geçirme oranlarının yüzde 50 azalacağını da gösterdi. Sıradan bir erkeğin ömrü bu yolla 5 yıl uzayabilir” diye konuştu alıntı