ZEMHERiM tarafından postalanan herşey
-
HAYAT İŞTE
Ne olsun işte Herşey bildiğin,bıraktıgın gibi. Aylardan nisan Yine kumparama bahar biriktiriyorum Eylülde koklayabilecegim Bir avuç papatyam olsun istiyorum Bildigim tüm adak ağaçlarına Bu bahar çaput yerine gelincikler takıyorum Alamını çözemediğim tüm iğneli tünceler Ve bilimum sitemler düşünmemeyi öğreniyorum Hayat işte Yaşayıp gidiyorum... Hala elimde işporta malı ucuz bir tükenmezle Gökyüzüne ''Seni Seviyorum''yazabilme hayalim Ve karanlıklara damlayan mum aydınlığın. Duvarlarım yine hayal gölgene perde Başının gölgesi yastığımın beyazında Susuyorum! Kapı karanlığında içeri süzülen bir kaç parça mutluluk Bir tutam şeker, bir miktarda tuz Ve alabildiği kadar anı ile dopdolu Hayat işte Yaşayıp gidiyorum....
-
GÜNÜN ŞİİRİ
Ayrılık Sevdaya Dahil Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin En gorkemli saatinde yildiz alacasinin Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan Onu cok ariyorum onu cok ariyorum Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari Bir yerlere yildirim dusuyorum Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus Tedirgin gulumser Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili Hic bir ani tek basina yasayamazlar Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili Telasli karanlikta yumusak yarasalar Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte Yansimalar tutmus butun sahili Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil Cunku ayriliklar da sevdaya dahil Cunku ayrilanlar hala sevgili Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik Hava agir toprak agir yaprak agir Su tozlari yagiyor ustumuze Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani Karanlik coktu denize Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum Zuhal Olcay
-
En Sevdiğim Şiirler
SANA Sana şiirler okuyacağım gitme, Güneşler doğacak yalnızlığımdan. Sana bir ışık getireceğim, Umutlarla dolu aydınlığımdan. Sana bir dolu umut getireceğim, Küçük ellerine sığmayacak. Sana çiçekler getireceğim, Mis kokulu bahar bahçelerinden. Sana bir serinlik getireceğim, Nisan yağmurunun tanelerinden. Sana avuç avuç yıldız getireceğim, Güneşimden başka... Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim, Köpük köpük dalga dalga. Sana bir rüzgar getireceğim, Dağlardan, tepelerden, ovalardan. Gitme, sana zamanı getireceğim, Zamanın bittiği yerden. Richard Burns
-
En Sevdiğim Şiirler
BIRAKIP GİTTİN BENİ bırakıp gittin beni bütün kapılarda bütün çöllerde tek başıma kodun şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim vardığım hiç bir yerde değildin sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını denizde dalgakırandan da boşluğunu bir günün seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç bana bakıp görmediğin için ben yokken içini çektiğin için ayağına düşen gölgene acıdın mı hiç sen
-
SEZAİ KARAKOÇ
VEDA Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya Kemana veda Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum Tren kaçırmış gibiyim Sana veda
-
Risale-i Nur Külliyatı
Aslında gayet net ve açık bir söz... Fakat kısaca suan için benim aklıma gelen sunlar ; Namazın ehemmiyeti o derece buyuk ki Efendimiz hadisin devamın da NAMAZINI KILMAYAN DİNİNİ YIKMIŞ OLUR ...buyuruyorlar... Hepimiz biliyoruz ki , Üstadın deyişiyle ''İnsan bir yolcudur.Alemi ervahtan baslayan ve ahirette ki asıl yurdumuza kadar süren bir yolculuktur.Ve bizlerde bu hayatta birer yolcuyuz... Ama burada düşünmemiz gereken acaba yolcu oldugumuzu ve bir yolculugun içerisinde olduğumuzu ne derece idrak ettik ve hayatımıza yansıttık? Bizler çok kısa bir mesafe olan bir yere yolculuğa çıkarken yanımıza bavulumuzu alıyor gerekli, gereksiz ne varsa koyuyoruz...Sunu alsam mı almasam mı bile demiyoruz çoğumuz...Çünkü o yolculuk içerisinde ve yolculuğun son duragında rahat bir şekilde olmak amacımız... Ve öyle ki , Yolculuk esnasında etrafımıza da bakmıyoruz..Yoldan gecerken etrafın manzarasını bile seyre dalmıyoruz.Çünkü istedigimiz tek şey bu yolculugun bitmesi ve gideceğimiz yere varmak... İşte düşünmemiz gereken de su ki , bir kaç saat mesafelik bir yolculuk için bile onca hazırlık yapan telaşa giren ve kendimizi sadece o yolculuğa adepte eden bizler acaba HAKİKİ YOLCULUĞUMUZUN NE KADAR FARKINDA VE NE KADAR HAIZRLIKLIYIZ? AZIKLARIMIZ TAM MI YOKSA EKSİLERLE Mİ DOLU??? Aslında bizden istenilen de hiçbirşey değil sadece ve sadece garantisi asla olmayan luzumsuz işlere vakit harcayıp kendimizi ziyan etmekten ise 24 saatimizin 1 saatini Rahman ve Rahim olan Rabbimizin garantisinde olan ukba adına harcamak... Ki bu alışverişlerin en karlısıdır... Selam ve dua ile...
-
Kudüs Yolunda Küçük Bir Şehid: İman el HAMS
insanın yüreği sızlıyor okuyunca..... Biz Ülkemizde bu kadar rahatken bile şikayetci oluyoruz hayatımızdan, ya onlar ne yapsın.... Okumak için hayatları pahasına o kurşunlar arasınlda yürümeye çalısıyorlar...O kurşunlar içimde yürürken bile baskasını düşünmek ne kadar güzel ve temiz bir sevgi...bizlerse hep kendimizi düşünüyoruz bize birsey olmasın diye...baskalarını umursamıyoruz bile....O an Rabbimizi bile düşünmüyoruz...Ne kadar acı bir durum... Ve o minicik bedenlerine binlerce kurşun saplanıyor insanın içi sızlıyor... Rabbim zor durumda olan ve acı çeken annelere, çocuklara vs. sabır ihsan eylesin....Rabbim yar ve yardımcıları olsun... Berceste kardesim yüregine saglık... Paylasımın için ayrıca çok tşk... Selam ve dua ile....
-
• İĞRENİYORUM!
tşk...suheda hoşbulduk... Rabbimizin sevgisi yüreğimizde eksik olmasın... selam ve dua ile...
-
• İĞRENİYORUM!
Aşk Ve Korku Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde, Allah'tan nasıl korkmaz, insan Onu sever de...
-
TÜRBANLI BİR AYŞE, ÇARŞAFLI BİR FATMA GÖRMEK İSTEMİYORSANIZ... (Humeyni’nin İran’a geldiği gibi gelmeyecekler, Çünkü istedikleri şey gelince hazır.)
- Güllerin Efendisine şiirler...
Efendim Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler, Huzûra ersem bir kez, bahara döner güzler... Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım, "Sen Sen" deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler... Köyünün pembe rengi, bulunmaz asla dengi; Temizlenip giderler, günâhla gelen yüzler. Gelenler erer nûra, her biri bir sürûra, Rahmet yağar heryana, kalır mahrûm gözsüzler... Toprağından tozundan, o mübârek izinden Zulmetli dünyâlara akar gelir gündüzler... Ölgün ne desem Sana, medhin düşmezdi bana; Birşey diyeyim dedim, vefâ etmedi sözler. O derin şefkatinden, çok engin himmetinden, Dönüp bir teveccüh kıl; rûhum lütfunu özler! M.Fetullah Gülen- "TANRISAL HÜKÜM" YAKIN!
Sevgili yeshua birde bunlara cvp alabilsek diyorum... Zaten bu konu için açılmış bir topicte var... Kendi inancınızı yaymak insanlara anlatmak istiyorsanız önce neden bu dine girdiginiz açıklamanız gerekmez mi? SElam ve dua ile...- bir ayet meali de siz yazın
NİSÂ SÛRESİ (78) ''Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, ''Bu, Allah'tandır''derler. Onlara bir kötülük gelirse, ''Bu, senin yüzündendir''derler. (Ey Muhammed!) De ki: ''Hepsi Allah'tandır.''Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ (185) Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.- herkese merhaba
ZEMHERiM şurada cevap verdi: oguz_ başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımBen hiç tavsiye etmem boşa vakit kaybı yaparsınız Ben bilmeden öyle yaptım da... Hatta arkadaşa yeni bir bölüm açsınlarda o bölümün adını da İSLAMI KARALAMA bölümü yapsınlar derim... Burdan admine duyrulur- 6.SÖZ
Sen O X. söz dediğin şeyin ne oldugunu bir ögren sonra gel cevap yaz... Aksi halde cok komik oluyorsun... Senin X. söz dediğin zaten yazının basında ki ayetin tefsiri... Risale de zaten Kuran tefsiridir... Öğren de gel canım öğren de gel...- 6.SÖZ
Benim çok sevdiğim ve okuyup üzerinde tefekkür etmemiz gerektigine inandığım bir söz... بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ اِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ اْلمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk'a satmak ve ona abd olmak ve asker olmak; ne kadar kârlı bir ticaret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciği dinle: Bir zaman bir pâdişah, raiyetinden iki adama, her birisine emaneten birer çiftlik verir ki; içinde fabrika, makine, at, silâh gibi her şey var. Fakat fırtınalı bir muharebe zamanı olduğundan, hiçbir şey kararında kalmaz. Ya mahvolur veya tebeddül eder gider. Pâdişah, o iki nefere kemal-i merhametinden bir Yaver-i ekremini gönderdi. Gâyet merhametkâr bir ferman ile onlara diyordu: Elinizde olan emanetimi bana satınız. Tâ, sizin için muhafaza edeyim, beyhûde zâyi olmasın. Hem, muharebe bittikten sonra size daha güzel bir Sûrette iade edeceğim. Hem, gûya o emanet malınızdır; pek büyük bir fiat size vereceğim. Hem, o makine ve fabrikadaki âletler, benim namımla ve benim tezgâhımda işlettirilecek. Hem fiatı, hem ücretleri, birden bine yükselecek. Bütün o kârı size vereceğim. Hem de siz, âciz ve fakirsiniz. O koca işlerin masârifâatını tedârik edemezsiniz. Bütün masârifâtı ve levâzımâtı, ben deruhde ederim. Bütün vâridatı ve menfaatı size vereceğim. Hem de terhisat zamanına kadar elinizde bırakacağım. İşte beş mertebe kâr içinde kâr... Eğer bana satmazsanız, zâten görüyorsunuz ki, hiç kimse elindekini muhafaza edemiyor. Herkes gibi elinizden çıkacaktır. Hem beyhude gidecek, hem o yüksek fiattan mahrum kalacaksınız. Hem o nâzik, kıymetdar âletler, mîzanlar, istimal edilecek şâhâne madenler ve işler bulmadığından; bütün bütün kıymetten düşecekler. Hem idare ve muhafaza zahmeti ve külfeti başınıza kalacak. Hem emanette hıyanet cezasını göreceksiniz. İşte beş derece hasaret içinde hasaret... Hem de bana satmak ise, bana asker olup benim namımla tasarruf etmek demektir. Âdi bir esir ve başı bozuğa bedel, âlî bir pâdişahın has, serbest bir yaver-i askeri olursunuz. Onlar, şu iltifâtı ve fermanı dinledikten sonra, o iki adamdan aklı başında olanı dedi: -Baş üstüne, ben mal-iftihar satarım. Hem, bin teşekkür ederim. Diğeri mağrur, nefsi firavunlaşmış, hodbîn, ayyaş, güya ebedî o çiftlikte kalacak gibi, dünya zelzelelerinden dağdağalarından haberi yok. Dedi: -Yok! Pâdişah kimdir? Ben mülkümü satmam, keyfimi bozmam... Biraz zaman sonra birinci adam öyle bir mertebeye çıktı ki, herkes haline gıbta ederdi. Pâdişahın lütfuna mazhar olmuş, has sarayında saadetle yaşıyor. Diğeri, öyle bir hale giriftar olmuş ki: Hem herkes ona acıyor, hem de "müstehak!" diyor. Çünki hatâsının neticesi olarak hem saadeti ve mülkü gitmiş, hem ceza ve azab çekiyor. İşte ey nefs-i pürheves! Şu misâlin dürbünü ile hakikatın yüzüne bak. Amma o pâdişah ise, ezel-ebed Sultânı olan Rabbin, Hâlıkındır. Ve o çiftlikler, makineler, âletler, mizanlar ise, senin daire-i hayatın içindeki mâmelekin ve o mâmelekin içindeki cisim, ruh ve kalbin ve onlar içindeki göz ve dil, akıl ve hayal gibi zahirî ve bâtırî hâsselerindir. Ve o Yâver-i Ekrem ise, Resul-i Kerim'dir. Ve o Ferman-ı ahkem ise, Kur'an-ı Hakîm'dir ki, bahsinde bulunduğumuz ticaret-î azîmeyi, şu âyetle ilân ediyor: اِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ اْلمُؤْمِنِينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ Ve o dalgalı muharebe meydanı ise, şu fırtınalı dünya yüzüdür ki; durmuyor, dönüyor, bozuluyor ve her insanın aklına şu fikri veriyor: "Mâdem herşey elimizden çıkacak, fâni olup kaybolacak. Acaba bâkiye tebdil edip ibkâ etmek çaresi yok mu?" deyip, düşünürken birden semavî Sadâ-yi Kur'ân işitiliyor. Der: "Evet var. Hem, beş mertebe kârlı bir Sûrette güzel ve rahat bir çaresi var." Sual: Nedir? Elcevab: Emaneti, sahib-i hakikîsine satmak.. İşte o satışta, beş derece kâr içinde kâr var . Birinci kâr: Fâni mal, bekâ bulur . Çünki Kayyûm-u Baki olan Zât-ı Zülcelâl'e verilen ve onun yolunda sarfedilen şu ömr-i zâil, bâkiye İnkılâp eder, bâki meyveler verir. O vakit ömür dakikaları, âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zâhiren fena bulur, çürür. Fakat Âlem-i bekâda, saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve Âlem-i berzah'ta ziyadar, mûnis birer manzara olurlar. İkinci kâr: Cennet gibi bir fiat veriliyor. Üçüncü kâr: Her â'zâ ve hasselerin kıymeti, birden bine çıkar. Meselâ: Akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş'ûm ve müz'iç ve muacciz bir âlet olur ki; geçmiş zamanın âlâm-ı hazînânesini ve gelecek zamanın ehvâl-i muhavvifânesini senin bu bîçare başına yükletecek, yümünsüz ve muzır bir âlet derekesine iner. İşte bunun içindir ki: Fâsık adam, aklın iz'ac ve tâcizden kurtulmak için, gâliben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Mâlik-i Hakikî'sine satılsa ve onun hesabına çalıştırsan; akıl, öyle tılsımlı bir anahtar olur ki: Şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini, Saadet-i ebediyeye müheyya eden bir Mürşid-i Rabbânî derecesine çıkar. Meselâ: Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenâb-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız Bâzı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîr'ine satsan ve onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir Mütâlâacısı ve şu âlemdeki Mu'cizat-ı san'at-ı rabbaniyenin bir seyircisi ve şu Küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar. Meselâ: Dildeki kuvve-i zâikayı, Fâtır-ı Hakîm'ine satmazsan, belki nefis hesabına, mide nâmına çalıştırsan; o vakit midenin tavlasına ve fabri- kasına bir kapıcı derekesine iner, sukut eder. Eğer Rezzak-ı Kerim'e satsan; o zaman dildeki kuvve-i zâika, Rahmet-i İlâhiye hazinelerinin bir nâzır-i mahiri ve Kudret-i Samedaniyye matbahlarının bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar. İşte ey akıl, dikkat et! Meş'um bir âlet nerede... Kâinat anahtarı nerede... Ey göz, güzel bak! Âdi bir kavvâd nerede... Kütüphane-i ilâhînin mütefennin bir nâzırı nerede... Ve ey dil, iyi tad! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede... Hazine-i hâssa-yi Rahmet nâzırı nerede... Ve daha bunlar gibi başka âletleri ve âzaları kıyas etsen anlarsın ki: Hakikaten mü'min Cennet'e lâyık ve kâfir Cehennem'e muvafık bir mâhiyet kesbeder. Ve onların herbiri, öyle bir kıymet almalarının sebebi: Mü'min, îmanıyla Hâlıkının emanetini, onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kâfir, hıyânet edip nesf-i emmâre hesabına çalıştırmasıdır. Dördüncü Kâr: İnsan zaîftir, belaları çok. Fâkirdir, ihtiyacı pek ziyâde. Âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâl'e dayanıp tevekkül etmezse ve îtimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azâb içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş veya canavar eder. Beşinci kâr: Bütün o âza ve âletlerin ibâdeti ve tesbihâtı ve o yüksek ücretleri, en muhtaç olduğun bir zamanda, Cennet yemişleri Sûretinde sana verileceğine; ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede ittifak etmişler. İşte bu beş mertebe kârlı ticareti yapmazsan, şu kârlardan mahrumiyetten başka, beş derece hasâret içinde hasârete düşeceksin. Birinci hasâret : O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin nefis ve hevâ ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler. İkinci hasâret: Emanette hıyânet cezasını çekeceksin. Çünki en kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin. Üçüncü hasâret: Bütün o kıymetdar cihâzât-ı insâniyeyi,hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp hikmet-i ilâhiyeye iftira ve zulmettin . Dördüncü hasâret: Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü, zaîf beline yükleyip zevâl ve firak sillesi altında daim vâveylâ edeceksin. Beşinci hasâret: Hayat-ı ebediyye esâsâtını ve Saadet-i uhreviye levazımatını tedârik etmek için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel Hediye-i Rahmaniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir Sûrete çevirmektir. Şimdi satmağa bakacağız. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar. Yok, kat'â ve aslâ! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i ilâhiyye ise hafiftir, azdır. Allah'a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, târif edilmez. Vazife ise: Yalnız bir asker gibi Allah nâmına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli. Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabûl et, emanetini kabz etmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmîn demeli ve ona yalvarmalı...- TEHECCÜD NAMAZI VE FAZİLETİ...
TEHECCÜD NAMAZI Tabiinin büyüklerinden Esved ile Alkame: "Teheccüd uykudan sonradır" demişlerdir. Hatta hiç uyumaksızın bütün geceyi ibadetle geçirmeyi adet edinmek mekruh sayılmıştır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 13). Buhârî'nin Amr b. el-As (r.a)'dan rivâyetine göre bir kere Resulullah (s.a.s) Abdullah b. Amr'e "Ey Abdullah! Senin her gün oruç tuttuğun ve her gece baştan başa namaz kıldığın haberi bana ulaşmadı mı sanırsın " buyurmuşlardır. Abdullah da, "Evet öyledir, ya Resulullah! Bütün gece namaz kılarım" demiştir. Rasûl-i Ekrem, "Sakın öyle yapma. Kâh oruç tut, kâh iftar et, gecenin bir kısmında namaz kıl, bir kısmında uyu" buyurmuştur (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 13). Kur'an-ı Kerim'de Peygamber Efendimize hitaben: "Gecenin bir kısmında sadece sana mahsus, fazla (bir ibadet) olmak üzere namaz kıl. Muhakkak Rabbin seni öğülmüş bir makama erdirecektir" (el-İsra, 17/79) buyurulmuştur. Ayet-i kerimenin tefsirinde teheccüd namazının Hz. Peygamber için farz veya fazilet olduğu ümmeti için nafile olduğu belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz teheccüd namazını kılmağa devam eder, bu namaz için kalktığında da şöyle dua ederdi: "Ya Rab! Her hamd Senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin daimi müdebbirisin. Yine her hamd senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin nurusun, (bunları aydınlatırsın). Yine her hamd senin içindir. Sen göklerin ve her yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sahibisin. Yine her hamd senin içindir. Sen haksın, senin vaadin de haktır. (Ahirette) seni görmek de haktır. Sözün haktır. Cennetin de haktır, Cehennemin de haktır. Peygamberinde haktır, Muhammed (s.a.s) de haktır. Kıyamet günü de haktır. Ya Râb! Ancak sana itaat ettim. Sana inandım, sana güvendim, sana yöneldim, yalnız senin (burhanlarına) dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Ya Râb! Önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve aşikâra işlediğim (bütün) günahlarımı bağışla! (Ahiret hayatımda beni) takdim eden, (dünya tarihinde nübüvvetimi) tehir eden ancak sensin. (Allahım!) ibadete layık ilah yoktur, yalnız sen varsın, yahut, senden başka ibadete layık ilah yoktur. Hakîmâne tasarruf da, tam kuvvet de Allah ile kaimdir" (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 12). Teheccüd namazı menduptur. İki ilâ oniki rekat arasında kılınabilir. En azı iki rekat, en çoğu oniki, ortası ise sekiz rekattır. Her iki rekatta selam verilmesi daha faziletlidir. Teheccüdün en faziletli vakti: Peygamber Efendimiz (s.a.s), Sahih-i Müslim'de Ebû Hureyre (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir: "Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir" (Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16). Teheccüd namazı çok faziletli bir namazdır. Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde teheccüd namazı kılmaya teşvik edilmiş ve bu namazı kılanlar övülmüştür. Yüce Rabbimiz geceleyin kalkıp teheccüd namazı kılanlar hakkında şöyle buyurur: "Onların yanları yataklarından uzaklaşır (teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkarlar), korkarak ve umarak Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (hayır için) harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için gözlerini aydınlatıcı ne güzel (nimetlerin) saklandığını hiç kimse bilmez" (es-Secde, 32/16-17). Ebû Hureyre (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandırarak ona da kıldıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rahmet eder, (günahlarını bağışlar). Yine geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran, kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına da Allah rahmet eder (günahını bağışlar)" (Ebû Davûd, Salâtü'tTatavvu', 18). Hadis-i şerif insanı teheccüd namazı kılmaya teşvik ettiği gibi, aile fertlerini kaldırıp onlara da bu faziletli namazı kıldırmaya teşvik etmektedir. Yine Ebû Hureyre ve Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmişlerdir: "Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar" (Ebû Davûd, Vitr, 13). Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlar ise Allah'ın mağfiret ve mükâfatına nail olacaklardır. Kur'an-ı Kerimde onlar hakkında "Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar, işte Allah bunlar için bağış ve büyük mükâfat hazırlamıştır" (el-Ahzab, 33/35) buyurulmuştur. Bir kimse itiyat haline getirdiği teheccüd namazını özürsüz yere terketmemelidir. Hz. Âişe validemizin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Gece namazını terketme. Çünkü Resulullah (s.a.s) onu terketmezdi. Hasta ve yorgun olduğun zaman oturarak kılardı(Ebû Davûd, Salatu't-Tatavvu', 18) Yine Hz. Âişe validemiz, "Resulullah (s.a.s)'e namazın en sevimlisi az da olsa devam edileni idi. Resulullah (s.a.s) bir namazı kılmaya başladığı zaman ona devam ederdi" demiştir (Buhar, Savm, 52). Rabbimiz, bizleri hakkıyla kul , efendimize ise hayırlı bir ümmet olmayı ve okuduklarımızın muktezasıyla amel etmeyi nasip etsin inş... Selam ve dua ile...- ilahi adalet
- BERCESTE....
Yusuf Misali Karanlık gecelerde Sonu gelmez hecelerde Mecnun gibi çöllerde Senden haber beklerim. Yusuf misali kuyularda Erimekteyim, yalnızım. Hiç meylim yok dünyaya Daldım ben bir hülyaya Tarifsiz bir sevdayla Senden haber beklerim. Yorgunum bitmez ahım Arşa çıkar feryadım Derdime tek ilacım Senden haber beklerim.- Cevamiul kelim'den inciler...
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şân, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım." Ebu Hureyre ilaveten dedi ki: "Dilerseniz şu ayet-i kerimeyi okuyun. (Mealen): "Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfaatların saklandığını kimse bilemez" (Secde 17).- Cevamiul kelim'den inciler...
"Resûlullah (sav): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): "Rabbiniz: ''Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu."- BERCESTE....
tşk...kardesim paylasımın için de ayrıca tşk... selam ve dua ile...- Üstadın vefatının yıldönümü...
Aman Efendim Aman...! aman efendim aman galiba ahir zaman manzarası yurdumun tufan gününden yaman göz görmez aydınlıkta asümandedek duman yer dumanmış ne çıkar duman dolu asüman türk evi delik deşik yıkık dökük hanüman duraksız itiş kakış süresiz karman- çorman anne çocuk doğurur köpek soyundan azman beyinler zıpzıp kadar mideler koskocaman aziz fikir buğdayı katıra mahsus saman boş laf, hep dalga dalga uçsuz bucaksız umman hayvanlık orkestrası eşek birinci keman orman keleş, nebat kel nebat adamlar orman midelerde ihracat günde beş milyon batman milli servet matbaa bilmem kaç milyar harman yangın evinde satranç plan, reform ve uzman tam birbuçuk asırdır maymunlardan eleman bizdeki hale nispet maymun taklitten pişman hangi yol türke uygun, hangi parti tercüman? çıkamaz meydanlara camide mahpus iman silah küfrün belinde küfrün elinde ferman cehle sorarsan, ilim zehre sorarsan, derman rahmet meçhul kelime bilinmez isim Rahman kutsal kitaptır fuhuş ahlak, okunmaz roman tarih kontra gerçeğe hürriyet hakka düşman millete kastedenin ismi milli kahraman yere batsın bu dünya bu dünyadan hayr uman! genç adam at yorganı sana haram uyuman Aman, efendim aman! Efendim, aman.. aman..! Necip Fazıl Kısakürek- Güllerin Efendisine şiirler...
Bir gece Muhammed'e Bir gece Muhammed'e Çalab'dan geldi burak Seni okur Zülcelal Ne durursun kıl hazırlık. Sallallahu alâ Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem Hep melekler geldiler Burakdan idirdiler Yüzünü döndürdüler Ol dem yürüdü yayan Sallallahu alâ Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem Nice bin yıllık yola Bir anda vara gele Yunus eydür kim ola Ol Muhammed'dir mutlak Sallallahu alâ Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem Yunus Emre- BERCESTE....
Selamun aleykum kardeşlerim bu benim ilk msjım ve burada ki paylaşımlarda cok hoş..hepsini zevkle okudum... Bu da benim severek dinlediğim bir parcanın sözleri... Dün Gece Tomurcuklar açıyorken,başaklar bağlanmışken Titredim efendim seni andım dün gece Bu bahçeler O'nundu bazen uğrar dediler Bir gülün kokusunda seni duydum dün gece Biz hiç yazı görmedik,kışta doğdun dediler Nevbaharda geleni sensin sandım dün gece O'nun geçtiği sokaklar güller kokar dediler Ötelerden kokularla geldin sandım dün gece NOT : 13 ya$inda bir kiz bu ilahiyi duydugunda çok ho$una gidiyor ve gece gunduz dinlemeye ba$liyor... derken bir gece Efendimizi (SAV) ruyasinda goruyor, ve o kadar heyecanlaniyor ki diyecek bir $ey bulamiyor. Ben "titredim" ilahisini çok seviyorum diyebiliyor ancak. Efendimiz de "Evet o ilahiyi ben de çok seviyorum, ne zaman dinlense ben de orda dinlemeye gelirim" diye cevap vermi$ ruyasinda... - Güllerin Efendisine şiirler...
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.