gloria tarafından postalanan herşey
-
Superchild :)
Şu albümden: Sevdiğim Fotoğraflar
-
'''EN SON DEPREM '''
Ege Denizi'ndeki Sakız Adası açıklarında saat 11:12'de 4,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem başta İzmir olmak üzere Manisa ve çevre illerde de hissedildi.
-
Deyin mi Diyin mi
Bu bilgiyi TDK'nın sayfasından aldım, buraya da ekleyeyim. Sorunuza cevap olması açısından... tek heceli olan demek ve yemek fiillerinde, söyleyişteki i ünlüsü yazıya da geçirilir: diyen, diyerek, diyecek, diyelim, diye; yiyen, yiyerek, yiyecek, yiyelim, yiye, yiyince, yiyipvb. Ancak deyince, deyip sözlerindeki e yazılışta korunur.
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Fil Adam filmindeki John (Joseph) Merrick rolüyle John Hurt 1862 doğumlu Merrick hastalığı nedeniyle 27 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Victoria döneminde henüz hastalığının adı bilinmemektedir. Vücudundaki anomalilik nedeniyle şov dünyasında ünlenmiş ve tanınmıştır. Ölümünden 100 yıl sonra hastalığının çok nadir görülen Proteus sendromu olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Merrick'te NF-1 adı verilen bir şekil bozukluğu hastalığı da vardır. Çok ender görülen bu sendromların her ikisinin bir insana denk gelme olasılığı 62,5 milyarda 1'dir. Merrick yatarak değil oturarak uyumak zorundadır. Yattığında boğulma tehlikesi vardır. Buna rağmen kayıtlara yatarak uyuduğu bir zamanda boğularak ölmüş diye geçmiştir. Evet gelelim bu rol için inanılmaz bir makyaj aşamasından geçen John Hurt'a. John Hurt'a film adama dönüşebilmesi için çok ağır ve yoğun bir makyaj yapılmıştır. Öyle ki makyajını çıkarmadan yatacak olsa boğulma tehlikesiyle yüz yüze kalmaktadır. Çekimler sırasında hayatta kalmak için ayakta durmak zorunda olmasına rağmen bir kaç defasında bunu unutup ölüm tehlikesi geçirmiştir. İronik aslında, yukarıda da anlattığım gibi John Merrick de tam bu sebeple hayatını kaybetmiştir.
-
Dan Brown Cehennem Kitabında Bahsedilen Sanat Eserleri ve Tüm Yerler
Baskısı farklıdır belki. Sayfa numaralarında sorun yok. Öyle olsaydı bir ya da iki hata olurdu ama hepsi yanlış olmazdı.
-
çocukluğum
Çocukluğumuza ait simgeler, semboller, eşyalar, 80'li yıllar, 80'ler
-
Okullar Açılıyor
Şu albümden: çocukluğum
-
Futbol maçı
Şu albümden: Eğlencesine
-
En son hangi filmi izlediniz, kaç puan verirsiniz?
Danny Collins filmini izledim, 2015 yapımı filmin başrol oyuncusu Al Pacino İzleyin ben çooook beğendim.
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Ve tabii ki Frida rolüyle Salma Hayek
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Christian Bale - Trevor Reznik - Makinist Christian Bale'in bir çok performansını çok beğenirim, sadece ben değil bir çok insan beğeniyor tabii ki... O da bukalemun karakterlerden birisi. Birçok rolde inanılmaz değişimler geçirebiliyor. Makinist filminde ki Trevor Reznik de onlardan birisi... Bu da American Hustle isimli filmdeki performansı
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Andy Serkis - Gollum - Lord of the Rings Bence en ciddi dönüşümlerden birisi Andy Serkis'in Gollum karakteri... İlk izlediğimden beri hala Gollum'u bir insanın canlandırdığına inanasım gelmiyor, bana hep tamamıyla teknoloji ile yaratılmış bir kahraman gibi görünüyor. Ben hayranım bu karaktere ve Andy Serkis'e... Bu arada Maymunlar Cehennemi filminde de Andy Serkis, maymunların Musası Caesar rolüyle ekranlara gelmişti.
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Boris Karloff - The Monster - Frankenstein İşte korku sinemasının en meşhur en kült karakterlerinden birisi Frankenstein... Boris Karloff'un performansı da muhteşem. Bu filmi izlemeyen yoktur herhalde?
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Ralp Fiennes - Voldemort - Harry Potter Edebiyat tarihinin en büyük kötülerinden birisi olan Voldemort performansıyla Ralp Fiennes sizce de muhteşem değil miydi?
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Nicole Kidman - Virginia Woolf - The Hours Nicole Kidman ile Virginia Woolf bu filmde gerçekten tek ruh olmuş. Nicole Kidman gerçekten de inanılmaz performansı ve makyajıyla Virginia Woolf ile ikiz kardeş gibi olmuştu. Buna benzer çok etkilendiğim başka bir performans da Kaldırım Serçesi filmindeki Edith Piaf rolüyle Marion Cotillard'ın performansıydı. Cotillard bu rolle Bafta, Altın Küre ve Oscar ödülleri de almıştı. Marion Cotillard - Edith Piaf - Kaldırım Serçesi
-
Sinema tarihinin Bukalemunları
Sinema tarihinin Bukalemunları Sinema tarihinin bazı oyuncuları ve performansları var, sanırım bu performanslar hiçbir zaman unutulmayacak da... Dönüşümleri muhteşem, tam bukalemunvari... Jim Carrey - Grinch - How The Grinch Stole Christmas Film güzel olmasa da Jim Carrey, Grinch ile muhteşem performansı ve inanılmaz dönüşümüyle bu listede yer alması gereken kişilerden birisi değil mi?
-
Just married
Şu albümden: Sevdiğim Fotoğraflar
-
İntihar mitleri - Yanlış bilinenler
İntihar hakkında yanlış bildiklerimiz Sizce intihar etmek isteyen kişi ilgi mi çekmek istiyordur ya da neşeli insanlar intihar etmez mi? İntihar hakkında ne biliyoruz ya da neyi yanlış biliyoruz. İntihar etmek isteyen kişi ilgi çekmek istiyordur. Yanlış. Eğer bir kişi size intihar edeceğini söylüyorsa bu ilgi çekmek için değil, sizden yardım istemek için yapılıyordur. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın. İnsanların intiharla ilgili niyetlerini asla küçümsememeliyiz. Tabii ki intihardan söz eden her kişi illa intihar edecek değil ama bunu paylaştığı anda içinde bulunduğu duruma karşı bir tahammülsüzlüğü, katlanamazlığı olduğu ve acı çektiği gerçeğini görmezden gelmemek gerekir. O nedenle kendinizi böyle bir durumla karşı karşıya bulduğunuzda karşınızdakinin çağrısının dikkat çekmek değil yardım istemek olduğu yönünde değerlendirin. İntihara teşebbüs eden kişi ölmek istiyordur ve artık kararından vazgeçirilemez. Yanlış. İntihara teşebbüs eden kişinin arzusu ölmek değil, içinde bulunduğu dayanılmaz duruma ve çektiği tarifi mümkün olmayan acıya son vermektir. Bunu nasıl yapacağını bilmediği için de çareyi ölmekte arıyormuş gibi görünür ama aslında istediği tam olarak ‘yaşamaya son vermek'tir. İçinde bulunduğu durum değiştirilebilirse ya da çektiği acı hafifletilebilirse intihar etme düşüncesi de değişebilir. İntihar kişisel bir seçimdir. Bu seçime engel olmaya çalışmak hiçbir işe yaramaz. İntihar bir seçim değil, seçilecek bir şeyinin kalmama durumudur. Kişi acı çekmeyi sona erdirmek için hatalı bir bilişsel çıkarımla intihardan başka yol kalmadığını düşünür. Oysaki geçici bir soruna kalıcı ancak kötü bir çözüm olan intihara engel olmak mümkündür ve engelleme girişimi de çoğu zaman işe yarar. İntihar engellenemez çünkü önceden kestirilemez. İntihar genellikle önceden kestirilebilir bir eylemdir. Sevdiğiniz kişinin intihar edeceğine dair düşünce veya ihtimal korkutucudur ancak duyu ve algılarımızı da açık tutmakta fayda var. Çünkü İntihar arzusu/niyeti taşıyan kişiyi iyi tanıyorsanız genel hali ve davranışlarındaki değişimleri fark etmeniz olasıdır. Önemli olan bu değişimlerin farkına varabilmek için duyularınızı ve algılarınızı açık tutmaktır. Zaten sorun çoğunlukla bu işaretleri fark edememekte değil fark etmek istememekte yatar. Neşeli insanlar intihar riski taşımaz. Hep deriz çok gülen ya da fazla neşeli olan insanların içlerine genelde çok güçlü bir hüzün duygusu hakimdir diye. Evet herkes için olmasa da genel olarak bu durum geçerlidir. Kimi zaman mizahı fazlasıyla kullanan kişiler içlerinde derin bir acıyı barındırmaktadır; espri yaparlar, gülerler, güldürürler. Ne var ki bu durumda kişinin iç dünyasıyla dışarıya verdiği mesaj arasında çoğunlukla derin bir uçurum vardır. Bir anlamda, mizah bu insanlar için acımasız dünyaya karşı takındıkları bir maske işlevi görmektedir. Mizah onları yatıştırırken bir yandan da etraflarına onların iyi ve mutlu olduğu mesajını verir.
-
YAŞAMAYA DEĞER = THE HEDGEHOG
Bu filmin kitabı da ölmeden önce mutlaka okunması gereken 25 kitap listesinde yer almış. Listeyi görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
-
Bilgisayarıma Polis Virüsü Bulaştı
Bu polis virüsü benim de bilgisayarıma bulaştığında ilk başta endişelenmiştim, o zaman bilgi işlem çalışanı arkadaşlar da bu virüse bir çare bulamamışlar ve bilgisayarımı formatlamışlardı. Şimdi internette formatlamadan bu virüsten kurtulmanın yollarına dair bir sürü yöntem açıklamışlar, onlara da bi bakarsınız. Geçmiş olsun.
-
Ölmeden okunması gereken 25 kitap
KÜÇÜK ŞEYLERİN TANRISI - Arundhati Roy İlk yayınlandığı ülke: Hindistan Arundhati Roy, İngiltere'nin en saygın edebiyat ödülü olan Booker Ödülü'nü 1997 yılında Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanıyla aldı. Lirik bir dille, şiirsi bir anlatımla, bir söz-büyücü gibi kullandığı sözcüklerle, yasak bir aşkın çökerttiği bir ailenin soluk kesen dramını anlattı. Varlıklı bir Hindu ailesinin güzel kızı Ammu, ailesinin yanında çalışan bir işçiye aşık olur. Önüne geçilmez, kural tanımaz, tutkulu bir aşkla bağlanırlar birbirlerine. Oysa genç adam Dokunulmazlar sınıfındadır, toplumun en alt kademesinden. Sonu olmadığını bildikleri bu aşkta Küçük Şeylerle 'le yetinirler, geleceği düşünemezler. Genç kadının ayrıldığı kocasından olan biri kız, biri erkek ikiz çocukları bu aşkın doğal tanıklarıdır. Olaylar, birbirinden ayrılmayan bu çift yumurta ikizlerinin çevresinde döner, kızın gözüyle anlatılır. Arundhati Roy, geriye dönüşlerle örüyor kurgusunu ve beklenmedik, dehşet verici sona ulaştırıyor. 1960'lı yılların sonunda, Hindistan'ın güneyinde geçen bu öyküde, arka planda İngiltere'den bağımsızlığını yeni kazanmış, siyasal çalkantılar içindeki bir Hindistan'ı, Kast Sisteminin ürkütücü koşullarını ve toplumsal tabuları buluyoruz. Hindistan'da yayınlandığında, Hristiyan bir Hindu kadınıyla alt kasttan bir erkek arasındaki aşk ve aşk sahneleri Hint gelenek ve göreneklerine aykırı düştüğü için büyük tartışmalara yol açan Küçük Şeylerin Tanrısı bir solukta okunan unutulmaz bir roman.
-
Ölmeden okunması gereken 25 kitap
KİRPİNİN ZERAFETİ - Muriel Barbery İlk yayınlandığı ülke: Fransa Konusu: On üçüncü yaş gününde intihar etmeyi planlayan on iki yaşında, son derece zeki ve üstün yetenekli bir kız çocuğuyla, müzik, resim ve felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşında bir kapıcının, kibar bir Japon beyefendisi sayesinde gelişen sıra dışı dostluğunu anlatan Kirpinin Zarafeti, Fransa’da yayınlandığı 2007 yılında 1.100.000 adetlik baskı sayısına ulaşan, göze çarpmayan güzellikleri yücelten, sınıflar ve nesiller ötesi bir dostluğu konu edinen zarif ve etkileyici bir roman. “Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren nefis bir kitap.” Bu arada bu kitapla ilgili çooook ama çok güzel bir bilgi daha paylaşmak istiyorum sizlerle. Konusunu okuyunca fark ettim ki bu kitap da sinemaya uyarlanmış olanlardan. Ayrıca çok da iyi bir uyarlama olmuş, bu zamana kadar izlediğim filmler arasında en iyi filmler arasına koyabileceklerimden.. Mutlaka izleyin derim. Film bilgisiyle ilgili link de atayım yeri zamanı gelmişken: The Hedgehog / Les Herrison / Yaşamaya Değer filmi için lütfen tıklayın.
-
Ölmeden okunması gereken 25 kitap
ÖRÜMCEK KADININ ÖPÜCÜĞÜ - Manuel Puig İlk yayınlandığı ülke: İspanya Konusu: Çoğunlukla diyaloglardan oluşan kitabın konusu, bir Arjantin hapishanede mahkum iki insanın arasındaki ilişkiyi inceliyor. Dönem, tarihin en kanlı baskı dönemlerinden biri, diktatörlük altındaki 1970’ler Arjantin’i... Aynı hapishane hücresinde, yolları dışarıda kesişmesi neredeyse olanaksız iki mahkum… Cazibe dolu filmlerin fantazileriyle gerçeği katlanılır kılmaya çalışan Molina ve tüm benliğini davasına adamış olan ateşli devrimci Valentin. Düş ile gerçeğin, tutsaklık ile bağımsızlığın sınırlarının ortadan kalktığı bir hapishane hücresi... İnsan sevgisinin, aşk ve onurun buyurgan bir sisteme karşı direniş öyküsü, bilinen gerçeği sorgulayan, insan dönüştüren bir masal, örümcek kadının öpücüğü ” Bu kitap hem tiyatroya hem de sinemaya uyarlanmış. Filminin de çok güzel olduğu söyleniyor, henüz izlemedim ama ilk fırsatta izleyeceğim.
-
Ölmeden okunması gereken 25 kitap
BABA VE ********** - Elif Şafak Bu listede okuduğum ikinci kitap ve listede bir Türk yazar. İlk yayınlandığı ülke: Amerika Birleşik Devletleri (Kitap ABD’de yayınlandıktan sonra Türkçeye çevrilip Türkiye’de yayınlandı.) Konusu: Asya Kazancı annesi, teyzesi ve anneannesiyle birlikte yaşamaktadır. Fakat geçmişi hakkında bilgi almak isteyen Ermeni-Amerikan kuzeninin aileyi ziyareti onların hayatını durma noktasına getirir. Arka sayfa: Elif Şafak'ın Baba ve **** adlı kitabını okudunuz mu? Okuyun. Üzerine çok yazıldığı için çok kısadan söyleyeceğim: Farklı katmanları, farklı okumaları, farklı çağrışımları keşfetmek için okuyun. Türkçenin sonsuz zenginliğini, Elif Şafak'ın dil oyunlarını, dille oynamasını, dili uçurmasını, cinsiyetçiliğe meydan okuyan dil “hınzırlıklarını” keşfedip, tadını çıkarmak için okuyun. Unutmak, anımsamak, anılar, suskunluklar, sırlar ve gerçekler, isyanlar ve boyun eğmeler, kaçışlar ve arayışlar üzerine, bizi bize anlatan enfes bir roman olduğu için okuyun. Zeynep Oral, Cumhuriyet Canlı ve eğlenceli. Bu muhteşem roman beni alıp uzaklara götürdü. Geri döndüğümde ise beni başka bir gerçeklik bekliyordu. Alan Cheuse, Chicago Tribune Cesur ve güzel… Kitapta pek çok karakter olmasına rağmen, bu karakterler arasında en etkileyici olanı Kazancı ailesinin kadın reislerinden biri değil, belki de İstanbul'un kendisi. John Freeman, Star Tribune Şafak güçlü kadın karakterler yaratma konusunda çok hünerli, ayrıca İstanbul'a ilişkin canlı tasvirler pek çok kişiyi şehre çekecek türden. Şafak'ın karakterleri kitabı bitirdikten sonra bile insanın zihnini terk etmiyor. - Patricia Corrigan, St. Louis Post-Dispatch
-
Ölmeden okunması gereken 25 kitap
VAROLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ - Milan Kundera İlk yayınlandığı ülke: Fransa Konusu: Son derece felsefi Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Prag’ın huzursuz siyasi ortamına karşı sadık ve sadakatsiz aşkların birbirine karıştığı bir hayata odaklanıyor. Ne yapacağını bilemeden bir avlunun karşı tarafındaki duvara dalıp gitmek; bir aşk anında karnındaki inatçı gurultuya kulak vermek; ihanet etmek; ihanetin göz kamaştırıcı yolunu terk edecek gücü kendinde bulamamak; Büyük Yürüyüş'te kalabalıklarla birlikte yumruğunu havaya kaldırmak; gizlenmiş mikrofonlar önünde espri gösterisi yapmak - bu durumların hepsini tanıdım, hepsini yaşadım... Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir... Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır... Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır...