suheda tarafından postalanan herşey
-
>>>İLYADA<<<
Sevgilerimle güzel yüreklim........
-
NATALİA
Nerdesin şeker özlendin....
-
hangi şarkıyı dinliyorsun?
Ayşegül Aldinç....Sorma Gün ağarınca Boynum bükülür Dalarım uzaklara Gönlüm sıkılır Sorma ne haldeyim Sorma kederdeyim Sorma yangınlardayım Zaman zaman Ah bu yangın beni öldürüyor Yavaş yavaş Kor kor ateşler yanıyor içimde Aşkı beni kül ediyor...
-
Sen Vurdunda Ben Ölmedim mi?
Aynen Birde şu kendini kahreden yüreğime hükmedebilsem
- Üzgünüm
-
AŞK BİR SAFSATADAN BAŞKA BİRŞEYMİ YOKSA?... (Kendimizi aldatmak son derece keyifli. Oysa, perdenin arkasında olup bitenleri kurcalamaktan kaçınıyoruz)
Kim nasıl tanımlarsa tanımlasın mutlaka eksik kalır,aşk tıpkı acı gibi,anlatılmıyor hissediliyor,çektiğiniz bir ağrıyı karşınızda ki insana ne kadar anlatabilirsiniz,yada o ne kadar anlayabilir görsel birşey değil ki tarif edebilelim hani derler ya "anlamak için yaşamak lazım" Nasıl ki acıyı tanımlayamıyoruz aşkıda tanımlayamayız aşk hissetmektir,ruhunuzda,yüreğinizde,tıpkı acı çekmek gibi............
-
Trenler ve *******..
Ne bu seçimde ne daha sonrasında hiç birşey değişmeyecek,Dünyada ki sistemin çarkları ne zaman emperyalizmi ve siyonizmi öğütürse o zaman bizimde ülkemizdede farklı şeyler olacaktır,tabiri caizse çıkmaz ayın son çarşambasında....
-
Suheda...
Ne güzel bir şiir bu böyle gönüldaşım,kasvete bürünmüş yüreğime ışık verdi....... Çok teşekkür ederim
-
KAÇAK..........
<object width="425" height="350"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/watch?v=9Dxt2mlF3wQ"></param><param'>http://www.youtube.com/watch?v=9Dxt2mlF3wQ"></param><param name="wmode" value="transparent"></param><embed src="http://www.youtube.com/watch?v=9Dxt2mlF3wQ" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" width="425" height="350"></embed></object><br><br> Gittin......<br> Ansızın kaçak gibi tasını tarağını topladın başka bir şehre gidip yerleştin,sahi giderken benim ne hissedeceğimi hiç düşündünmü?<br> Düşünmedin,düşünseydin bu gidişin beni nasıl yıkacağını bilirdin ve gitmezdin..<br> İnsan bu kadar ferdi nasıl yaşar?Sırf kendini düşünerek,sorumsuzca......<br> Şimdi geceleri ayrı gökyüzüne bakıyoruz,ayrı şehirlerde uyanıyoruz,ayrı yollarda yürüyoruz.Senin şimdi yürüdüğün yolları ben hiç tanımıyorum,akşamları gittiğin cafeleri,alışveriş ettiğin mağzaları,selamlaştığın insanları....<br> Keşke senide hiç tanımasaydım....<br> Bu gidişin sonu yok biliyorum artık içimde zerre ümit kırıntısı kalmadı..<br> Aynı şarkıyı başa alıp,alıp dinliyorum hani sende severdin ya Ebru Gündeş söylüyor kaçak...<br><br> Bu şehirde buldum buğday ellerini<br> Bu şehirde sevdim badem dillerini<br> Senle unuttum bütün ezberlerimi<br><br> Pişman değilim ama göçtüm kederden<br> Düşman değilim ama çöktüm erkenden<br><br> Bir daha bu yolları aynı hevesle yürürmüyüm<br> Kim bilir ne bekliyor kalırmıyım ölürmüyüm<br> Ne malum dünya gözüyle bir daha görürmüyüm<br><br> Tuhaf buluyorlar bu kaçak halimi<br> Seninle doldurdum yasak ihlalimi<br> Seninle kapattım aşk defterlerimi<br> Pişman değilim ama göçtüm kederden<br> Düşman değilim ama çöktüm erkenden<br>
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Ben güllerden istiyorum gönüldaşım, teşekkür ederim
-
Mazidir şimdi senin olan yaralı kalbim...
Sevgili arkadaşım sen henüz kabulenememe aşamasındasın daha önünde çok yol var sonra benim dediğim yere gelince hak vericeksin.... "Hayatımda kimseyi böyle sevmemiştim"deriz aşık olduğumuz zaman fakat değişir duygular zamanla,insan olduğu yerde saymıyor ki,yada saydığımızı düşünsene ne olurdu halimiz.Bence bu,yukardada söylemiştim ya ruhumuzun kendini tedavi etmesidir...
-
İki yangın: Sivas ve Başbağlar
Ben ne Sivas katliamını yapanların sivil dindar halk olduğuna inanıyorum nede Başbağları pkk teröristlerin katlettiğine,diyorum ya Sivası yapanlar kimlerse Başbağlarıda katledenlerde onlardır.. Terörün her türlüsüne karşı olmalı insan çifte standartla terör kınanmaz bu ne vicdana nede insanlığa sığmaz... Evet sevgili Kaplan-200 ideolojiler bebekleride öldürür,kardeşi kardeşe öldürttüğü gibi.. En acı olanı ne biliyormusun?asla figüranlıktan vazgeçmeyen halk,bildiği halde sırf işine öyle geldiği için olayları nasıl empoze ettirmeye çalışıyorlarsa bu halka o şekilde görüp savunma yapmaları,ne zaman kendilerine öğretileni değilde gerçek olanı haykırırlarsa işte o zaman ülke gerçek huzur ortamına kavuşacaktır...
-
SEVDİCEĞİM
Cesur yürek, Şu forumda ki bir kaç özel insandan birisin benim için daha sık uğramalısın özlendiğini biliyormusun??
-
The Exorcism of Emily Rose-Şeytan çarpması
The Exorcism of Emily Rose-Şeytan çarpması Varmıdır yokmudur'u irdeleyen bir film Filmi bildiğimiz sıradan korku filmlerinden ayıran en büyük özellik mahkeme oturumları agnostik bir avukat,tanrıya ve mantıksal bilime inanan bir savcı,şeytan varmıdır?yokmudur?Bilim ve alternatif düşünceler çarpışıyor filmde.. En büyük özelliği ise gerçek bir olaydan yola çıkılarak yapılması duruşma sahneleri çok etkileyici,birde Emily Rose karakterini canlandıran Jennifer Carpenter'in başarısı bir insana korkunun neler yapabileceğini görüyorsunuz,ve oyuncu bunu öyle güzel başarıyor ki etkilenmemeniz mümkün değil... Bir ailenin gözleri önünde yok olmaya başlayan kızlarına karşı çaresizliği her yolu deneyip başaramamanın yaşattığı acı,yer,yer bazı sahnelerde sıçrayabilirsiniz,ama güzel yanı korku sahnelerinin gereksiz yere uzatılmayışı zaten amaç filmde insanları korkutmaktan ziyade düşünmeye sevk etmek... İzlemenizi tavsiye ediyorum... Film hakkında bilgi alıntıladım sizin için Filmin Künyesi Yönetmen: Scott Derrickson Senaryo: Scott Derrickson, Paul Harris Boardman Yapım: 2005 - ABD Süre: 119 dk. Tür: Dram Dağıtımcı: Warner Bros. Oyuncular: Laura Linney, Shohreh Aghdashloo, Jennifer Carpenter, Campbell Scott, Tom Wilkinson, JR Bourne, Joshua Close, Katie Keating, Marilyn Norry, Andrew Wheeler Katolik Kilisesi çok ender görülen bir kararla 19 yaşındaki üniversite birinci sınıf öğrencisi bir kızın ruhuna şeytan girdiğini resmi olarak kabul etti. Dehşet verici geriye dönüşlerle anlatılan “The Exorcism Of Emily Rose / Şeytan Çarpması”, ruhuna şeytan girdiğine inanılan genç bir kızın ölümüyle sonuçlanan ihmalden sorumlu tutulan bir rahibin davasını baştan sona ele alıyor.Gerçek olaylardan esinlenilen filmde, aykırı bir uygulama olan şeytan çıkarma ayinini gerçekleştiren Peder Richard Moore’u Tom Wilkinson, savunma avukatı Erin Bruner’ı ise Laura Linney canlandırıyor. FİLMİN ÖYKÜSÜ Emily Rose (Jennifer Carpenter) üniversiteye gitmek için kırsal bölgedeki güvenli evinden ayrıldığında, kendisini nelerin beklediği hakkında sahip değildir. Bir gece yurtta yalnızken, tüyler ürpertici bir ‘halüsinasyon’ (sanrı) görür ve kendinden geçer. Geçirdiği bu krizler daha sık ve ciddi bir hâl almaya başlayınca, koyu bir Katolik olan Emily, kilisesinin rahibi Peder Richard Moore’un kendisine şeytan çıkarma ayini uygulamasını ister. Genç kız bu dehşet verici şeytan çıkarma ayini sırasında ölünce, rahip ihmal sonucu ölüme sebebiyet vermek suçuyla yargılanır. “Bu film ‘şeytan var mı’ sorusunu sorarak, temel bir korkuya işaret ediyor” diyor yapımcı Tom Rosenberg ve ekliyor: “Eğer şeytan varsa, sınırsız bir güce mi sahiptir ve onunla karşı karşıyayken ne yaparsınız?”.
-
GÖL EVİ-The Lake House
- GÖL EVİ-The Lake House
GÖL EVİ-The Lake House Aşk bir insanın kaderini değiştirebilirmi? Aşk bir insanın kaderini değiştirebilirmi? Ben filmi izlediğimde aklıma ilk önce bu soru geldi,iki yıl farkla yaşayan iki insan geçmişten gelen bir adamla gelecekte yaşayan bir kadının aşkı müthiş bir film duygu yüklü aşkı tüm benliğinize hissetirerek anlatan bir film,ve bir o kadar ilginç.... İlginç diyorum çünkü senaryo gerçekten çok ilginç,oldukça farklı düşünülmüş bir film başrollerinde Sandra Bullock,Keanu Reeves, var gerçi bana göre Sandra Bullock yerine daha romantik görünen biri tercih edilebilirdi ama olsun yinede güzel,birde Sandra Bullock'a bu filmdeki saç kesimi çok yakışmış Mutlaka izlemelisiniz.... Sandra Bullock ve Keanu Reeves 1994’ün hit yapımı “Speed/Hız Tuzağı”ndan sonra ilk kez Pulitzer ödüllü yazar David Auburn’ün “The Lake House” adlı yapıtından uyarlanan romantik dramada biraraya geliyor. “The Lake House/Göl Evi”nin diğer oyuncuları ise Dylan Walsh, Shohreh Aghdashloo ve Christopher Plummer. FİLMİN ÖYKÜSÜ Hayatında bir değişiklik yapma vaktinin geldiğini hisseden Dr. Kate Forster (SANDRA BULLOCK) stajını tamamladığı yerel Illinois hastanesinden ayrılarak hasta trafiğinin yoğun olduğu Chicago’da bir hastanede çalışmayı kabul eder. Geride bırakmaktan üzüntü duyduğu tek şey kiralamış olduğu güzel evdir. Sığınağı olarak gördüğü bu ferah ve şık tasarımlı evin geniş pencerelerinden karşıdaki sakin göl görünmektedir. Kendini gerçek anlamda kendi gibi hissettiği tek yer burasıdır. 2006 yılının kış aylarıdır. Kate şehre doğru yola çıkmadan önce evin bir sonraki sakini için posta kutusuna bir not bırakır. Bu notta kendisine gelen mektuplar için yeni adresini yazar ve girişteki gizemli pati izlerinin kendisi taşınırken de orada olduğunu açıklar. Ama evin yeni kiracısı Alex Wyler (KEANU REEVES) geldiğinde, çok farklı bir tabloyla karşılaşır. Yetenekli ama hayal kırıklığına uğramış bir mimar olan Alex yakınlardaki bir inşaatta çalışmaktadır. Genç adam evi fazlasıyla ihmal edilmiş bulur: Tozlu, kirli evin bahçesinde yabani otlar bürümüştür ve hiçbir yerde pati izinden eser yoktur. Ev, Alex için özel bir anlam taşımaktadır: Bu yapı, mesleki başarısı uğruna ailesini feda eden ünlü mimar babası (CHRISTOPHER PLUMMER) tarafından Alex’in mutlu günlerinde inşa ettirilmiştir... Alex huzur bulduğu evi orijinal güzelliğine kavuşturmak için uğraşmaya karar verir. Kate’in notunu günlerce görmezden gelen Alex, bir gün havanın yıprattığı çitleri boyarken başıboş bir köpeğin yaş boyalara bastıktan sonra evin girişine doğru ilerlediğini ve Kate’in tam söylediği yerde pati izleri bıraktığını görür. Şaşkına dönen Alex, Kate’e mektup yazarak evde kendisinden önce kimsenin oturmadığını, ve genç kadının köpeğin pati izlerini nereden bildiğini merak ettiğini söyler. Oradan bir hafta önce ayrılmış olan Kate ise Alex’in kendisine şaka yaptığını düşünür ve ona hemen bir cevap yazar: -Sadece meraktan soruyorum; orada tarih ne? 14 Nisan 2004. -Hayır, der Kate, Bugün 14 Nisan 2006. Aynı gün, ama iki yıl sonrası. Böyle bir şey olabilir mi?- Mazidir şimdi senin olan yaralı kalbim...
Ansızın giriverir hayatınıza,sorusuz,davetsiz kendinizi hiç hissederken aşkı tanıyıp hep olursunuz..... Sonra yine ansızın çekip gider bir neden bile göstermeden anlarsınız ki sadece seven sizdiniz o değildi... İnsanın içini en çok acıtan şeyde budur zaten,sebebsiz ayrılıklar aslında sebeb çok açıktır sevmemiştir,en azından sizin sevdiğiniz kadar sevmemiştir,fakat bunu bir türlü kendinize anlatamazsınız,farkındasınızdır ama kabul etmek istemezsiniz,herkes karşısında ki insanda kendini görür ya işte bu öyle birşeydir kendiniz gibi görür kendiniz kadar sevdiğine inanmak istersiniz.... Sonra içiniz acır...kabullenmek istemeyişler dahada acıtır,fakat unutulur zaman istiyor ama gerçekten unutuluyor aşk acısı çekmeyen yok gibidir sonra birgün gelir hiç unutmayacağım dediğiniz kişinin artık sizin için bir anlam ifade etmediğini fark edersiniz,unutmak için verilen mücadelenin psikolojik bir sonucudur bu,o yüzden zaman bırakmak lazım üstüne fazla gitmemek ve hatta fazla düşünmemek nasılsa ruhunuz bunun üstesinden gelecektir belki biraz geç olacak ama eninde sonunda gelicektir.... İlk dönem kabul edemeyişlerle geçiçek sonra kırgınlık gelicek sonra öfke en sonunda hepsi bitecek nötr kalıcaksınız,fakat dedim ya zaman lazım ve az sabır.....- Hepinize iyi seçimler...
Belli bahsi geçen şahsı (Mustafa Şentop) pek tanımıyorsun yada ZAMAN gazetesinde yazdığı için söyledikleri senin için bir anlam ifade etmiyor olabilir....Eeee insanları kalıplar içerisine sokup değerlendirme çabasının doğurduğu sonuçlardır dar çerçeveler içerisinde tıkılıp kalmak... Mustafa Şentop adlı şahıs Marmara üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üsyesidir üstelik ünvanı doçentliktir- Spartaküs, Malcolm X, Şule Yüksel
İyiki insanların giyimine kuşamına önem vermiyorsun,birde verseydin nasıl olacaktı acaba???- İki yangın: Sivas ve Başbağlar
Ne tuhaftır ki hala Sivas olaylarından bahsederken insanlar o yangını belli bir kesimin üstüne yıkma çabasındadırlar bugün kime sorsanız öyle olmadığını bildiği halde Sivas katliamını dindar kesimin yaptığını söyler,oysaki en az benim kadar yada sizin kadar herkes bilir ki Sivas ve Başbağlar katliamı tıpkı 1980 öncesinde ki Maraş katliamı gibi ülkede mezhep çatışması yaratmak için bilinçli olarak yapılan katliamlardır.... Sivasta sloganlar atarak oteli ateşe verenler kimlerse Başbağlarda insanları kurşuna dizip yakanlarda aynı kişilerdir.. Sözüm ona pkk militanlarının yapmış olduğu Başbağlar katliamı birşekilde üstü örtülmeye çalışılıyor ama diğer taraftan Sivas olayından hala kendilerine rant kapma derdinde olanlar bu yarayı kaşıyıp kanatmaktadırlar... Nedeni açık Alevi oyları... Bir kere insan sormazmı Sivasın hesabını sormak üç-beş pkk lıyamı kalmış ki Başbağlar katliamından sonra Sivasın intikamı alındı demişler. Her yıl türlü etkinliklerle anılan Sivas olaylarına şahit oluyoruz peki Başbağlardan neden kimse söz etmez? Alevi vatandaşlara şirin görünmek için Sivasın hesabını soranlar neden bir kez olsun Başbağların hesabını sormaz? Hep diyorum ya Sivasta yakılan insanlar bu ülkenin vatandaşı idide Başbağlarda ki insanlar uzaylımıydı?- Erdalaktaş
Acılar Denizi Ben acılar denizinde boğulmuşum işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni Duyarım yosunların benim için ağladıklarını Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını... Ü.Y.Oguzcan- FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Çiçekte çok güzel hani,alalım bari teşekkürler.......- Suheda...
Aynı şeyleri düşünüyoruz birbirimiz için çok teşekkür ederim. Daha sık uğra lütfen sevgilerimle... Canım benim,çok severim Kıraç'ı hele bu şarkısı yokmu?Tam on ikiden vurdun.... Gidiyorum buralardan tüm rüzgarlar senin olsun Benden ayrı rüyadasın dilerim birgün uyanırsın.... Tam bu aralarda ki ruh halime göre- BARIŞ AKARSU
Televizyonun en kötü yanlarından biridir bu belkide...... Hiç tanımadığınız bir insan ansızın evinize yerleşebilir bu ekran sayesinde,onu görürsünüz dokunamazsınız ama sesini duyarsınız seversiniz nedensiz..... Sonra birgün onu evinize sokup ailenizden biri yapan tv ekranın sol üst köşesinde yine onunla ilgili bir yazı asılı kalır"öldü"diye içiniz acır gözleriniz dolar ağlarsınız.....O kadar çok etkilerki sizi bu durum ölümünü,cenazesini,ailesinin acısını onlarla birlikte yaşarsınız olayın içindeymişsiniz gibi.... Barış dün gece öldü,içimizi acıtarak aklımdan bir saniye bile atamıyorum o güzel gülen yüzünü,öldü ama...bu kadar basit işte yaşamak kadar gerçek.... Sadece rahmet dileyebiliyorum,başka bir şey yok üzgünüm,üzgünüm,üzgünüm.....- Hepinize iyi seçimler...
- GÖL EVİ-The Lake House
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.