DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
HOCAM BUNLAR CAİZMİ DEĞİLMİ... [İlahi. Fak. Öğr. üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker, kadın ve erkeklerin düğünlerde birlikte oynamalarının ’haram’ olduğunu.)
Size boş gibi gelen bu konular bizim için çok büyük önem teşkil edebilmekte sevgili imtihaninsirri... Çünkü asıl gerçek o ki küçük detaylarda gizli olanlardadır bence... Yanlış anlamış olabilirsiniz ve sizce aşağıda 7 madde halinde saydıklarım gerçekten boş şeylermi gerçekten... 1-__ Bir Müslüman'ın, toprakları şehit kanı ile sulanıp çizilmiş VATAN topraklarını İsevilere Musevilere peşkeş çekmesi caiz midir? 2-__ ABD başkanı BUSH, Müslümanlara karşı haçlı seferi ilan edip Afganistan'ı Ortadoğu'yu kana bulayıp, Müslümanlara zulüm ederken, bir Müslüman'ın onun dümen suyundan gitmesi, iktidar olabilmek için onun icazetini alması caiz midir? 3-__ Bir Müslüman'ın İtalyan ayakkabısı ve kravatı, Fransız takım elbisesi giymesi caiz midir? 4-__ Bir Müslüman'ın, çocuklarını İslam düşmanı bir ülkenin Hıristiyan Okullarında okutması caiz midir? (Hem de Müslüman ülkelerde, Mısır'da El Ezher ve Suudi Arabistan'da benzeri okullar varken) 5-__ Sıradan bir Müslüman'ın evlilik veya sünnet düğününde ancak kap, kacak, tencere, tava bile zor hediye edilirken, bazılarına kilolarla altın hediye edilmesi caiz midir? 6-__ Bir Müslüman'ın bir diğerine "ULAN ANANI DA AL DA GİT..!!!!" demesi caiz midir? 7-__ Müslüman hanımlarımızın kullandığı İç çamaşırı dâhil diğer kıyafetlerinin üretiminde erkek işçilerin de çalıştığı düşünülürse, hanımlarımızın kıyafetlerine kimlerin ellediğini bilmeden almaları ve kullanmaları caiz midir?... (hatta bazı Müslüman hanımlarımızın Batılılar tarafından üretilen kıyafetleri beğenip satın alıp kullandıkları düşünülürse, kim bilir hangi Hıristiyan erkeğinin elinin değdiğini bile bilmeden, Allah korusun bunlar zaten Abdest filan da bilmez)
-
HOCAM BUNLAR CAİZMİ DEĞİLMİ... [İlahi. Fak. Öğr. üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker, kadın ve erkeklerin düğünlerde birlikte oynamalarının ’haram’ olduğunu.)
. HOCAM BUNLAR CAİZMİ, DEĞİLMİ?... KONYA Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker, kadın ve erkeklerin düğünlerde birlikte oynamalarının ’haram’ olduğunu söyledi. Düğün geleneğinde İslami açıdan düzeltilmesi gereken noktalar bulunduğunu belirten İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çeker, şöyle dedi: "İslam’a uygun olan, kadın ve erkeklerin kendi aralarında eğlenip oynamasıdır. Bunda dinen sakınca olmadığı gibi, dinimiz aşırıya kaçmamak şartıyla bu tür eğlenceye izin vermiştir. Ancak, kadın ve erkeğin karışık vaziyette, birbirlerinin yanında, birbirlerine yakın olarak oynamaları dinimizde caiz görülmemiştir. Caiz kelimesi ise mekruh ve haramı içerir. Kadın ve erkeğin birlikte oynamasına ’mekruh’ denilemez. Çünkü bu daha ileri düzeyde yanlıştır. Dolayısıyla buna ’haram’ demek daha doğru olur. Müslümanlık iddiasında bulunan herkesin bundan uzak durması gerekir." (*1) ....... Bu düşünce karşısından sevgili hocamızan bunların CAİZ OLUP/OLMADIĞINI soracağız... Evet. Evet, Sayın HOCAM ülkemizin en önemli yarasına çare olacak bir tespit yapmış. Lütfen bu fırsatı kaçırmayalım ve HOCAMIZI ülkemizin diğer meseleleri ile ilgili değerli fikirlerini kamuoyu ile paylaşması için destekleyelim. Eminim HOCAMIZIN aşağıdaki sorularla ilgili fetvaları ülkemizin önünü açacaktır; 1-__ Bir Müslüman'ın, toprakları şehit kanı ile sulanıp çizilmiş VATAN topraklarını İsevilere Musevilere peşkeş çekmesi caiz midir? 2-__ ABD başkanı BUSH, Müslümanlara karşı haçlı seferi ilan edip Afganistan'ı Ortadoğu'yu kana bulayıp, Müslümanlara zulüm ederken, bir Müslüman'ın onun dümen suyundan gitmesi, iktidar olabilmek için onun icazetini alması caiz midir? 3-__ Bir Müslüman'ın İtalyan ayakkabısı ve kravatı, Fransız takım elbisesi giymesi caiz midir? 4-__ Bir Müslüman'ın, çocuklarını İslam düşmanı bir ülkenin Hıristiyan Okullarında okutması caiz midir? (Hem de Müslüman ülkelerde, Mısır'da El Ezher ve Suudi Arabistan'da benzeri okullar varken) 5-__ Sıradan bir Müslüman'ın evlilik veya sünnet düğününde ancak kap, kacak, tencere, tava bile zor hediye edilirken, bazılarına kilolarla altın hediye edilmesi caiz midir? 6-__ Bir Müslüman'ın bir diğerine "ULAN ANANI DA AL DA GİT..!!!!" demesi caiz midir? 7-__ Müslüman hanımlarımızın kullandığı İç çamaşırı dâhil diğer kıyafetlerinin üretiminde erkek işçilerin de çalıştığı düşünülürse, hanımlarımızın kıyafetlerine kimlerin ellediğini bilmeden almaları ve kullanmaları caiz midir?... (hatta bazı Müslüman hanımlarımızın Batılılar tarafından üretilen kıyafetleri beğenip satın alıp kullandıkları düşünülürse, kim bilir hangi Hıristiyan erkeğinin elinin değdiğini bile bilmeden, Allah korusun bunlar zaten Abdest filan da bilmez) Sayın HOCAM sanırım bu konularda da ARAPÇA yazıların bulunduğu karatahta önünde yapacağınız açıklamalar; Ülkemizi dünya kamuoyunda bir anda TOP 10 a taşıyacak, işsizlik yolsuzluk yoksulluk yalan dolan gibi sorunlarımız kalmayacak hatta bu konudaki tespitleriniz DÜNYA BİLİMADAMLARI KONSEYİNİ de allak bullak edecektir..... Sayın HOCAM organ bağışı caiz midir? bilmiyorum, ama ne olur hiç olmazsa BEYNİNİZİ, vakti kerahet gelip hakkın rahmetine kavuştuğunuzda (Allah geçinden versin, Allah uzun ömür versin) bir "ULUSLARARASI BİLİM KURULUNA" incelenmek üzere lütfedip, bağışlamanızı rica ediyorum.... Dehanızın sırlarından bizi mahrum etmemiş olursunuz... Hepimize kadınsız ve günahsız bir dünya diliyorum…… ________________________________________________________________ (*1)-DİPNOT: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4948588.asp?top=1
-
SAHTE MİLLİYETÇİLER... ("Sahte milliyetçiler"in elinden bu bayrağı almak, bütün devrimcilerin ortak amacı olmalıdır. Çünkü, "proleter uluslar"ın bağı)
. . Hala Fethullah denen o ABD kucağında bilinçli olarak büyütülen o adamın ve birtakım amerikancı dinci kesime arkanı yaslayarak bu işleri olmayacağını görememek gerçekten talihsizlik.. Bakın arkadaşlar şu yazıları çok iyi okuyun... Sevgili Prf. Erol Manisalı ne güzel ifade etmiş bugün olup biteni ve dayatılan modelin şeklini... ABD odaklı bazı çevrelerin en büyük korkusu yeni Ortadoğu projelerine ve haritalarına karşı Türkiye''de geniş bir ulusal ve antiemperyalist cephenin oluşmasıdır. Köktendincinin ''işbirlikçi'' olanını istiyorlar; bölücüler zaten yanlarında; bazı gayri milli sermaye çevrelerinin elleri mahkûm, baştan teslim olmuşlar. Ulusalcı ve antiemperyalist cephenin genişlik ve derinlik kazanması onları korkutuyor. Güney Amerika''da karşılaştıkları durumla Türkiye ve Ortadoğu'da karşılaşmak istemiyorlar. ''Böl ve yönet'' kuralını uyguluyorlar. Bütün gürültü patırtı bundan kopuyor, fincancı katırlarını ürküten bu... Bilmem herşey yeterince açık değilmi? Nedersiniz?... Dost sevgilerimle..
-
ŞERİATIN KESTİĞİ YÜREK... (Ayşe Hanım ile Kübra’nın yaşadıkları gerçek olaylar... "İnanılmaz bir Şeriat uygulaması.." Hak ve hukukun bulunmadığı yer.)
Sevgili seyrekler... Yorum ve düşüncelerinizi keyifle takip ediyor, Sevgi ve saygılar sunuyorum... Dediğiniz gibi bağzı şeyleri çıkarıp atmak gerçekten kolay olmayabilir... Ama atılamaz değil..
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Dünyada bugün Birçok kişi camilere gittiği kadar da kiliselere gidiyor, dua ediyor. Yine bugün Amerika'daki Hıristiyan köktencilikten bahsediyoruz, ama Papa öldüğünde Avrupa'da yaşanan izdihamı da gördük. Din konusunda bir histeri söz konusu, bence. Cumhuriyetçiler zayıfladığında, hükümet değiştiğinde dini köktencilik de zayıflayacaktır. Ancak maalesef medeniyetler çatışması fikri -ki dinle ilgili olsa da aslında Batı ve İslam karşıtlığı üzerine kurulmuştur- birçok insanı etkilemiş görünüyor. Böylesi bir ırkçılık yükseliyor, ki bu ırkçılığın tehlikesi kadar bence bu dini köktencilikte var ki bu daha da endişe verici bir durum. Artık bunun görülmesin,anlanılması dileğimle... Dost sevgilerimle...
-
BUDUR TÜRKİYE BUGÜN... ("Asil kan, benim asil milletim" , "ergenekon, Vatan, Millet, Sakarya vesaire ile geldiğimiz nokta çok aşikardır... Amerikan y)
Bendende sevgili figgaro... Teşekkürler...
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
. . Sevgili okurlar bakın çok değerli ve Ülkemizin aydınlanma meşalesi sayın İlhan SELÇUK bugünkü Cumhuriyet gazetisindeki köşesinin sön bölümünde bakın ne ne yazmış... ................................ İslamcılar, dinciler, softalar neden miras, boşanma, hırsızlık vb. şeriat konularını es geçiyorlar?.. Ağızları kilitli.. Fermuarlı.. Zincirli.. Ya kadınlar?.. Gıkları çıkmıyor.. Medeni Kanunumuzun, yeni deyişle 'Yurttaşlar Yasası' nın şeriata, başka deyişle Kuranıkerim ahkâmına aykırı kurallarını bir yana bırakıp yalnız türbanı sorun yapmak dincilerin laik Cumhuriyetle kavgalarında tilki kurnazlığının dışavurumudur... ''Türban insan haklarından değildir'' deyince kıyamet koparırlar... Mirasta kadına, erkeğin yarısı kadar hak tanımak insan hakkı mı?.. .................................. Nedersiniz?.. Haklı değilmi sizce... Sevgiyle kalın...
-
BUDUR TÜRKİYE BUGÜN... ("Asil kan, benim asil milletim" , "ergenekon, Vatan, Millet, Sakarya vesaire ile geldiğimiz nokta çok aşikardır... Amerikan y)
(Not; bu sahneler, örneğin Kızılay da, Istanbul Bakırköy de , Izmir Karşıyaka da, yani daha vasat alt orta sınıf mensubu Türk gençlerinin bulunduğu ortamlarda da, biraz daha alçak gönüllü şekli ile aynen geçerlidir...) 1-Masalardaki ençlerin ellerinde "nokia, motorola, ericsson" cep telefonları... kimse biribiri ile konuşmuyor, aynı masalarda oturup "cep" leri ile başkaları ile konuşmaktalar...lak lak da lak lak... boş "lak lak"ların görüşme ücretleri "yarı yahudi rus" sermayeli turkcell, tamamı ingiliz telsim'in kasasına bu arada... 2-Akşamın 19.30'unda, "holivut" tarzı kara gözlükler ile oturan, cepleri ile mesajlaşıp, aralarında "konuşabildiklerinde", % 50'si ingilizceden toparlama ile "kayan" konuşmalar... tek bir tanesinde bir "içerik" olmayan konuşmalar... gökkubbede bile tutulamayacak kadar bomboş lakırdılar.... 3-Caddeden restoranları ancak "izlemek" ile yetinen gariban Türk gençlerinin kulaklarında takılı, nasıl, nereden, hangi para ile alındığı meçhul "mp3 çalar"lar ve ellerinde "biraz daha eski model" cep telefonları... 4-Caddede otoparkçı kahyalar... üzerlerindeki renkli penyelerde (pardon, t-shirt diyelim..!) "Michigan", "Dodgers" vb yazılar...!!!, Tabii aynı t-shirt lerin "hakiki marka" olanları restoranlarda "vatan kurtaracak" gençlerimizin üzerinde... 5-Restoran menüleri...ingilizce...!!!! 6- 4x4 sahibi, *** ******, son model cepli bir "koca-sevgili adayı" bulmuşluğun dayanılmaz mutluluğu içerisinde her masada üçer beşer "sonradan sarışın olma" mavi-yeşil lensli , "flip flop" terlikli (eskiden şıpıdık terlik denir idi.. şimdi bilinmiyor..!), daracık, memeleri fışkırtan "marka" t-shirtler giymiş kızlarımız.... 7-Hemen 3 masadan birinde "yabancı dilde" (genellikle amerikan ingilizcesi..) konuşan "orta yaş"lı yabancı arkadaşlar...!!! 8-Restoranda, bendenizi "kendisine yakın" hissederek "abi bitti bu iş" cümlesini "çok içten ve anlamlı" söyleyen, anlamlı, entellektüel ifadeli genç garson arkadaşım.... Şimdi, bu yazdıklarım çok kısa oldu, bunları alın, alım gücü' (veya çalım gücü) ne göre toplumun gençlerinin her katmanına uygulayın.... Türkiye son 20, ve özellikle son 5 yılda tamamen bu görüntünün 10 ile çarpılarak gelebileceği her noktaya geldi.... Şimdi yapılması gereken şey, dürüstçe ve akıl yolundan sapmadan Vatan Millet Sakarya, veya ergenekon, Bilge Kağan romantizminden çıkarak bu "gerçek" durumun tesbitini yapmaktır, ciddi bir "özeleştiri" yapmaktır yapılması gereken... "Asil kan, benim asil milletim" , "ergenekon, Vatan, Millet, Sakarya vesaire ile geldiğimiz nokta çok aşikardır... amerikan yapımı "ılımlı siyonist-islam" ile idare edilmekte olan koskoca bir "tecavüzzede" ülke... yozlaşma ve kayıtsızlığın öte yanına kadar geçmiş bir "Türk gençliği"...!!!, "Aaahhh Atatürk" diye diye gerinip yatan, alım gücünü aşacak derecede alışveriş ile akıllarını bozmuş 30-40-50 yaşlarında ebeveynler ordusu.... Budur Türkiye bugün... milli müesseseleri yaban ellere peşkeş çekilmiş, insanı yozlaşmış, 3-5 "kaygılı" vatandaşı ise etkin olamayacak kadar kaybolmuş, kaybettirilmiş, kimliği tamamen erozyona uğramış, giyimi, karakteri, ahlak anlayışı "sizin benim" şartlandığımız ve "hâlâ var olduğuna inandığımız" şartların çok dışına çıkmış bir Türkiye..... En "milliyetçi"leri bu toprakların dışında yaşayan bir Türkiye... Önce bunun adını koyalım... hayal ile oyalanmayalım.. hastalığı "net" teşhis edemez isek ergenekon, Bilge kağan, fatih matih diye diye gömülmeye başladığımız çamura batıp gideceğiz... hâlâ batmadı isek tabii...... Selamlar, KAYNAK: Haluk ARGUN / [email protected]
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Bunları google'de herkes rahatlıkla bulabilir ama herkes.. Ama ben yıllarını ezberden, oldğu gibi kabulden uzak, objektif bakan ve tüm yorumlarını buna göre yapan yülercen insarndan sadece birkaçının ismini verdim... Bu aydınları hiçbir din ile yönetilen bir islam ülkesinde bulamazsın... O yüzden geri, karanlıklar ve çaresizlikler içinde yüzüyorlar.. O yüzden ilerleyemiyorlar.. O yüzden her alanda geriler.. O yüzden güveniz ve ikiyüzlüler... O yüzden kapanık ve bastırılmışlar Ama yukarıda boyumuz kadar kitaplar yazmış ve yıllarını araştımalara vermiş değerli bilim adamı ve yaralar için değerlendirmelerini duyunca sanki bir şeriat ülkesinde yönetilen biri ulema kararı gibi olmuş.. İşte maalesef acı olan bu... Onlar okumaz çünkü, Onlar araştırmaz çünkü, Onlar sorgulamaz çünkü, Onlar olduğu gibi kabul eden ve yazılanın her zaman doğru ve uygulanır olduğunu düşünüyorlar çünkü, Fakat sizden ricam lütfen Bu ülkenin yetiştirdiği ve dine çok büyük katkılar sunan bu insanları yabana atmayalım. Çünkü hakikaten çok değerli araştımaları, inanılmaz yorumları ve insana ışık tutabilecek değerlendirmeleri var... Bakın Halil Nadaroğluna bile sadece sosyolog olarak algılamışsınız... Cemil Sena için sadece bir sözü ile tanıyorsunuz (Az. Muhammedin felsefesini yazmıştır ) kitaplarını açıklayamadınız veya bilmiyorsunuz Rühşen Çakır'ı solcu bir TV yayında çalıştığı için bir kitabından bile bilgini ve ilginiz yok ve yıllardı köşe yazarlığı yapmakta ve toplantılarına katıldığım değerli bir isem... Soner Yalçın ile ilgili olarak islamle ne alakası ver demişsiniz evet yok ama bahsettiğiniz son yazdığı kitapları iyice okursanın din konusunda perdelerin nasıl aralandığnı ve her kesimi ilgilendiren bir yazar olduğunu göreceksiniz.. Edouard Schuré için mitoloji meraklısı bir yazar demişsiniz birde "Dinlerin gizli" tarihi kitabını okusanız iyi olur derim gülerek.. Neyse burada bunların hepsini anlatmak istemiyorum aslında... Sadece şunu söylemek isterim... Sevdiğim bir söz var;"İnanç sadece dinle mi alakalıdır? İdeolojik ve felsefi inanç, dini inanç kadar önemli değil midir?" Yukarıda saydıklarımın çoğu inancın sadece din ile alakalı olmadığının aydınlık yüzleridin yazın hayatının.. Onlarda körü körüne inanırdı yoksa ama insan halay ettiği sürece yaşıyor.. Hayal etme yeteneğini yitirenler ise maalesef sadece ölülere mahsuz bir olgu... Lütfen saygıda kusur etmeyelim... Ben sizin düşüncelerinize tabiki saygı duyuyorum... Ama bilerek inanalım istiyoru hepsi bu Dost sevgilerimle...
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Ne yazık ciltler dolusu kitaplar yazmış araştırma yapmış ve yaşamının büyük bir bölümünü bu konulara adamış insanlara böyle çirkin ve karalayıcı laf söyleyenler için söylenecek birşey bulamıyorum.. Bunların bir kitabını dahi okumayan, incelemeyen ve araştırmayan birileri kalkıp önyargılı bir biçimde basmakalıp birşeyler söyleyip işin içinden sıyrıldıklarını sanıyorlar.. Maalesef çok üzüldüğümü ve endişelendiğimi belirtmeden geçemeyeceğim... Sizlere kolaylıklar dilerim...
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
Teşekkürler sevgili ilkay55 Farklı düşünmediğimizi ve konu itibari ile düşüncelerinize katılıyorum... Kimsenin kuşkusu olmasın ki fethullah denen amerikan kucağında büyütülen biri hiç bir zaman bu ülkede kendine yer bulamayacaktır... Sevgiyle kalın..
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Anlıyorum sizi... Madem Sayın Yaşar Nuri Öztürk size göre öyle. O zaman bende sizden şu saydıklarım hakkında da bilgi almak isterim sevgili yalnız ağaç.. Çok rica ediyorum bana şu aşağıda saydığım kişiler hakkındaki görüşlerini söyleyebilirmisiniz.. 1-- Halil Nadaroğlu 2-- Cemil Sena 3-- Turan Dursun 4-- Bahriye Üçok 5-- Ruhşen Çakır 6-- Soner Yalçın 7-- Edouard Schuré 8-- Zekeriya Beyaz 9-- Teslime Nesrin 10- Salman Rushdie 11- İlhan Arsel 12- Betty Mahmudi ... İlk aklıma gelenler bunlar.. Sevgiyle kalın...
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
EK OLARAK'TA Sayın İlhan Selçuk'un aynıt tarihli köşe yazısından başka bir bölüm bence gerçekten düşünmeye değer... Bakın Sayın İlhan bey nasıl yorumluyor Başörtüsünü... ............... Gazetelerde okudum, bu yıl Hacıbektaş Şenliği''nde konuşurken demişim ki: ''''- Türban insan hakları ihlalidir...'''' Demişsem, iyi söylemişim... Neden?.. Çünkü türban, çarşaf, peçe, vesaireyle kadına tesettürü öngören kafa, erkek-kadın eşitliğini dışlayarak ''İnsan Hakları Bildirisi'' ne aykırı bir tutumu benimsemiş demektir... Kadında tesettürü savunmak, insan haklarına aykırı bir davanın avukatlığını yapmakla birdir... .............. Evet buna yürekten katılıyorum çünkü kadın namusu, iffeti ve inancı bir bez parçaları ile ifade edilmemeli, o yürek, o bilinç ve o toplumsal bir çağdaş, modern aydın kadının duruş meselesidir.. Şu unutulmamamlı; Din sadece bir inanç birimidir, insanları köleleştirme, onları korkutmak, bastırmak ve sınıf hayrımcılığı yapmak için kullanılmamaldır. Kaldi ki bütün bunları kur'ana mal etmek dinimizin özüne haykırı bir düşünce ve yok edilmesi gereken yobazlıktır, yozlaşmadır tüm bunlar.. Sevgiyle kalın..
-
İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
- İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Yaşar Nuri Öztürk aynen, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demektedir... Bırakın ahmeti, mehmeti, ilhanı şimdi.. Acaba bizler bu bozulanının şimdiki haliyle neresinde yer almaktayız.. Bu sorgulanmıyor da eline metre alan kalkıp onun bunun dininin boyunu ölçmeye kalkıyor... Oldumu şimdi... Sevgiler...- DİNİ İNANCI OLANLAR-OLMAYANLAR... (Kemalistlerin, dindar kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini ima ediyorlar. Kemalistlere dinsiz gözüyle ba)
Size katılıyorum xlark tades... Buna benzerini sevgili Yaşar Nuri Öztürk'te benzer biçimde bahsetmektedir ve aynen, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demektedir... Acaba bizler bu bozulanının şimdiki haliyle neresinde yer almaktayız.. Sevgiyle kalın...- İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Sevgili İlhan Selçuk'un 20.08.2006 tarihli Cumhuriyet'te köşe yazısın son bölümünde haklı olarak bakın ne demiş... ................. Dinci gazeteler türbanın Kuranıkerim''den kaynaklanan ödev ve görev olduğunu sürekli yazarlar... Yok öyle şey... Türban ve benzerleri kıskançlıktan çarpılmış erkek egemenliği mantığının giyim-kuşama yansımış yasağından türetilmiştir... Hem Kuranıkerim''in açık seçik yasakları ve kuralları varken bizim dinciler neden yalnız tesettürü yeğliyorlar?.. Eğer mübarek dinimizin ve Kuranıkerim''in kurallarını yerine getirmek istiyorsak; hırsızların eli kesilmeli, kız çocuğu erkeğe göre mirasın yarısını almalı, koca ''boş ol!'' dediği zaman evlilik son bulmalı... Bunlar gibi nice konuda gıkı çıkmayan dinciler, neden türban üzerinde duruyorlar?.. Çünkü onlar vicdan Müslümanı değil, cüzdan İslamcısı olarak icrayı faaliyet etmektedirler... ..................... yalancılıkta iftiracılıkta ve çamur atma yarışında birinciliği kimyese kaptırmayan dinci basın ve müslüman geçinen din cahillerine atıf olunur...- ŞERİATIN KESTİĞİ YÜREK... (Ayşe Hanım ile Kübra’nın yaşadıkları gerçek olaylar... "İnanılmaz bir Şeriat uygulaması.." Hak ve hukukun bulunmadığı yer.)
Şeriatın kestiği yürek... Ayşe Hanım orta hallinin altında bir Türk ailesinin annesi. Üç cocuğu var. Eşi terzi, ama kumarbaz. Bu yüzden ailenin iki yakası bir araya gelmiyor. Ancak Ayşe Hanım güçlü bir kadın. Ailesini perişan olmaktan, evlere temizliğe giderek, mantı yapıp satarak kurtarıyor. İstanbul Avcılar’da bir ev alıp düzenlerini kuruyorlar. Hatta 1.5 kilo da altın biriktiriyorlar. Ayşe Hanım inançlı bir insan. Zor günlerde dincilerin ağına düşüyor ve kara çarşafa giriyor. Bir gün Ayşe Hanım’ın evine hırsız giriyor ve bütün birikimleri olan altını çalıyor. Aile bir kez daha yıkılıyor. Ayşe Hanım’ın büyük kızı Kübra, kocası Mehmet ile Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde yaşıyor. Bir Suudlu ile evli olan Mehmet’in kız kardeşi onları da oraya aldırmış. Damadı Mehmet Riyad’da mobilya, kızı Kübra da kuaför dükkánı işletiyor. Olayı öğrenen Kübra annesine Riyad’a gelip morali düzelene kadar yanında kalmasını öneriyor. Ayşe Hanım kutsal topraklarda huzur bulmak umuduyla Riyad’a gidiyor. Bir süre dinlendikten sonra iş bulduğu lüks restoranda Türk yemekleri yapıyor. Zengin Araplar Ayşe’nin yemeklerini çok beğendikleri için ona özel siparişler veriyorlar. Ayşe Hanım çok para kazanmaya başlıyor. Bu arada Kübra, kirayı artırmak isteyen dükkán sahibi ile sert bir şekilde tartışıyor. Dükkán sahibi kadın Kübra’ya "Fal bakıyor, büyü yapıyor" diye iftira atıyor ve din polisi "mutavva"ya şikáyet ediyor. Mutavva, Kübra’nın evini basıyor, anne-kızı "Fal bakıp, büyü yaparak Allah’a şirk koşmak" suçundan tutuklayarak cezaevine atıyor. Günler sonra "Kadı"nın huzuruna çıkarılıyorlar. Kadı, soru bile sormadan anne kıza 6 ay hapis, 180 sopa cezası veriyor. Anne-kız akla gelebilecek her türlü ahlaksızlığın, rezilliğin hüküm sürdüğü cezaevinde bin bir işkence çekerek cezalarını tamamlıyorlar. Serbest kalacakları gün kadı, 4’er ay hapis, 80’er sopa cezası daha veriyor. Şeriata inanan Ayşe ve kızı Kübra her türlü pisliği, rezilliği yaşadıkları bu sisteme isyan ediyorlar ama çaresiz cezalarını çekiyorlar. 10 ay sonunda cezaevinden çıkarılıp havaalanına götürülerek sınır dışı ediliyorlar. Böylece hak, hukuk ve insanlığın olmadığı bir düzende çektikleri işkence sona eriyor. Laik demokratik bir ülkede yaşamanın değerini anlayarak İstanbul’da yeni bir yaşam kuruyorlar. Ayşe Hanım ile Kübra’nın yaşadıkları gerçek olaylar Murat İde’nin "Birharf Yayınları"ndan çıkan "Şeriatın Kestiği Yürek" kitabında çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Gerçek bir öyküye dayanan bu kitap keşke şeriat düzenine özenenlere okutulabilse... Onlar da Ayşe Hanım’la kızı Kübra gibi laik demokratik cumhuriyetin değerini anlarlar. . Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/498196...d=39&gid=61- ÇOK ÖZÜR DİLERİM... (Okumadım, araştırmadım, tartışmadım, ilgilenmedim, çünkü ben uslu bir öğrenciydim. İyi öğrenciler ve vatandaşlar kitap okumazlar)
Dünyanın herhangi bir yerinde, hâlâ, yaşanacak güzel şeylerin olduğunu bana üç şey hatırlatır: Kitaplar, sinema ve müzik. Artık hayatımda bunlar arasında doğrular karşısında tepkisiz ve duyarsız kalmayan dostlarımında olduğunu görmek var sanıyorum... Tekrar teşekkürler sevgili arkadaşlar...- Selam
DİPNOT şurada cevap verdi: Caramio başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHoşgeldin sevgili Caramio... Umarım paylaşımlar adına pupa yelken açarız güzel ve anlamlı maviliklere hep birlikte ...- TÜRK ASKERİ LÜBNAN'A DEĞİL KANDİL DAĞINA GİTMELİ.... (Türk askerini Lübnan'a göndermenin diyalektik felsefesi nedir... Ülkemiz tam bir terör kıskacı.)
Cumhurbaşkanı Sezer de karşı... Cumhurbaşkanı, BM kararının çatışma koşullarını içerdiğini söyleyerek "O kararla insani yardım olmaz" dedi. Türkiye'nin karar çıkmadan asker göndermeye talip olan taraf olduğunu belirten Sezer "Bizim sırtımızı sıvazlayacaklar, aslansınız diyecekler, belirsiz bir ortama itecekler" diye konuştu. Sezer, Lübnan'da "başkalarının çıkarları" olduğunu vurgulayarak Türkiye'nin önce kendi iç güvenliğini sağlaması gerektiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Sezer, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki görev devir teslim töreni sonrasında verilen kokteylde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Sezer'e yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle: - Lübnan'a asker gönderme girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? SEZER: Ben ona kesinlikle karşıyım. Mevcut BM kararı çerçevesinde hiçbir koşulda asker gönderilmesinden yana değilim. - İnsani yardım amaçlı olduğu söyleniyor, çatışmaya girmeyeceği söyleniyor? SEZER: Olur mu öyle şey, o kararla insani yardım olmaz. Oraya asker göndererek insani yardım yapılmaz. Asker insani yardımı savaş ortamında yapar. Madem barış var, barış ortamında da asker güvenlik sağlar, insani yardımı sivil güçler yapar. - Asker göndermenin Türkiye'nin ulusal çıkarlarının gereği olduğu söyleniyor. Demek ki buna katılmıyorsunuz... SEZER: Bizim orada ulusal çıkarımız yok. Bizim ulasal çıkarımız kendi iç güvenliğimizin sağlanmasıdır. Orada başkalarının çıkarları var, başkalarının çıkarlarını korumak, onların güvenliğini sağlamak bizim işimiz değil. - Bu görüşünüzü Milli Güvenlik Kurulu'nda hükümete de ilettiniz mi? SEZER: Elbette ilettim. ................................................ Kaynak: Cumhuriyet 26.08.2006- DİNİ İNANCI OLANLAR-OLMAYANLAR... (Kemalistlerin, dindar kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini ima ediyorlar. Kemalistlere dinsiz gözüyle ba)
Toplumsal kurtuluşun ve bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu ''yeniden Kuvayı Milliye'' , ''yeniden Atatürkçülük'' ve ''Yeniden Kemalizm'' dir. Atatürk'ün eğitim politikasını yeniden uygulama alanına geçirmektir. Türk toplumu ancak Atatürk devriminin coşkusuna yeniden ulaşabildiği takdirde siyasal bağnazlıktan da, dinsel bağnazlıktan da kurtulabilir. Türkiye'yi Atatürkiye yapma uğraşı bu coşkunun temelidir. Biz buna hazırız ve bekliyoruz...- DİNİ İNANCI OLANLAR-OLMAYANLAR... (Kemalistlerin, dindar kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini ima ediyorlar. Kemalistlere dinsiz gözüyle ba)
Kısa bir ek.. Atatürk'ün yaptığı büyük devrimlerde, kuşkusuz Osmanlı toplumunun son yüzyılındaki gelişmeler etkili oldu, ancak Prof. Steinhaus 'un da belirttiği gibi ''Kemalist hareket, Osmanlı'daki Genç Türk hareketinin çok ilerisindeydi.'' (Kurt Seinhaus, Atatürk- Devrim Sosyolojisi; Sander, 1973, s.89)- DİNİ İNANCI OLANLAR-OLMAYANLAR... (Kemalistlerin, dindar kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini ima ediyorlar. Kemalistlere dinsiz gözüyle ba)
Yukarıda anlatılan konuda ifade edilenlerin gayet açık ve net olduğunu düşünüyorum.. Ve hayrıca hazır yeri gelmişken burada birşeyi ifade etmek istiyorum yıllar önce Cemal Reşit Rey Salonları'nda yapılan bir panelde Yaşar Nuri Öztürk, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demişti. Ne yazıkki bugün büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü yanlış algıladıkları, yanlış yorumladıkları gibi maalesef aydınlanmanın yarıda bırakıldığı bu ülkede, yıllardır cehaletten hem de koyu bir cehaletten, eğitimsizlikten ve bundan insafsızca yararlanan politikacı ihanetinden ileri gelen yalan yanlış din yorumlarına tanık olmaktayız. Ve bunun bugün halkımıza verdiği zarar ölçülür gibi değildir. Düşünün birkere dostlar bir memleketin istiklalini, onurunu, bayrağını, ezanını kurtaran bir büyük kahramanı karalamak İslam dininin gereği olabilir mi? Mustafa Kemal bu ülke ve tüm insanlık için yaptıkları ile gerçek Müslümanların gözünde Allah'ın bir sevgili kulu sayılmak gerekmez mi? -Benim çocukluğumdan beri biz bunu böyle bildik ve onun gösterdiği hedefler ve ilkelere sıkıca bağlı bir ailenin en ufak bireyi olarak bugünlere geldik.. Ama ne acıdır ki yıllar sonra tekrar ona en fazla ihtiyaç duyulduğu bir ortamda onun için elimizden gelen her türlü fedakarlığı (maddi, manevi) yapma gibi bir sorumluluğu gönül ve yürek meselesi yaparak tekrar bul ülkenin genci olarak tüm benliğimizle üstlyenmiş bulunmaktayız .. Büyük önder Atatürk'ümüzün miras bıraktığı akıl ve bilimi benimseyen içtihat kapısının kapanmadığı bir toplum olmamız için katkıda bulunmamak Atatürk gençleğinin yaşam biçimimize, onuruna, kişiliğine ters düşmektedir. Ben herşeye rağmen tüm arkadaşlarımızın, bü ülkenin aydınlık gençleri böyle önemli bir mevkide bulunduğunun bilincinde olduklarına / olacaklarına yürekten inanıyorum. Dost sevgilerimle...- SAHTE MİLLİYETÇİLER... ("Sahte milliyetçiler"in elinden bu bayrağı almak, bütün devrimcilerin ortak amacı olmalıdır. Çünkü, "proleter uluslar"ın bağı)
Değerli arkadaşım yukarıda bahsetmiş olduğum ve tüm onurumuz ile, tüm benliğimiz ile altına imzamızı attığımız sevgili Uğur Mumcu'nun düşüncleri ile bahsetmiş olduğunuz Karl Marx mekanizması ile, prolaterya yöntemiyle, iktisat ve kamu maliyesi ile ne alakası var.. Konu Osmanlı devleti ile de alakalı dehil.. O da olmadı Gandhi yaşambiçimiyle bu konunun ne alakası var.. Ama illa birşeyler yazmaksa a tamam sizin yukarıdaki düşüncelerinizi de tabiki değerlindirebiliz. Fakat lütfen Sevgili Uğur Mumcu'nun vermeye çalıştığı mesajın yıllar sonra günümüz ile ne kadar güncellik taşıyor. Bence öncelikle böyle yürekli, böyle mücadele ruhu ile ülkesini seven ülkesinin bağımsızlığı ile canını varmiş değirli bir gazetecimizi, değerli bir aydınımızı görüşlerinin öngürüsü ile ve ileri görüşlülüğüyle değerlendirelim.. Sanıyorum sizden istediğim çok fazla birşey yok.. Bizler de bu ülkenin evlatlarıyız ve kanımızın son damlasına kadar laiklik, bölünmezlik ve emperyalizm ile sonuna kadar savaşmaya hazırır.. Çünkü bu mücadele azmimizi büyük önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜMÜZDEN almaktayız.. Fazak sizin doğru bulduğum tespitleriniz de var ve yeri geldiğince onları da forumda betimlemek isterim.. Ki bu nedenle en az azkari müşterek konularda em fikir olabileceğimiz noktalar mutlaka var ve ben buna inanıyorum.. Dost sevgilerimle.. - İlhan Selçuk'un seçkin cemaatine verdiği başörtüsü fetvası
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.