DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
Ne ki şimdi bu?
Canım benim seni çok iyi anlayabiliyorum inan... Bu nedenle duygu ve düşüncelerimi kısaca bir şiirle paylaşmak istiyorum... Sevgi, umut ve dostlukla kal... Sevgiler... İşte karanlık büyümüştür, Dağ daha dağ Su daha su Yıldız daha yıldız olmuştur ötelerde. İşte karanlık büyümüştür, Ellerin Ayakların Solukların karası, Göklere, göklerin karasına karışmıştır kocaman. İşte karanlık büyümüştür, Yaralı atların kişnemeleri Geri çekilen topların gıcırtısıyla büyümüştür yusyuvarlak. Uzaklarda İzmirden çok uzaklarda İşte karanlık büyümüştür, İşte gözlerini örtmüştür yenilen. Fazıl Hüsnü Dağlarca
-
SİVAS KATLİAMI
"Gericiliğin “Teröre sevgi” ve “Teröre tapınması”nın Yakın dönem doruğu olan karanlık 2 Temmuz Katliamı'nı unutmadık, unutturmayacağız! Gözlerini kan bürümüş gericiler, bundan 14 yıl önce 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, 35’i aydın, sanatçı, yurtsever, 37 insanı güvenlik güçlerinin önünde saatlerce kuşatıp diri diri yakmışlar ve bu vahşeti kitlesel histeri içinde seyretmişlerdi. Aydına, sanatçıya, bilim insanına ve ilerici düşünceye tahammülü olmayan ve onlardan korkan gericilik, her zaman histerik bir şekilde linçci ve linç özlemcisi olmuştur. Sivas katliamı bu özlemin ne ilk ne de son örneği idi. Özellikle 1960 sonrasının gerici oluşumlarından Kanlı Pazarlara, Çorum, Maraş, Sivas ve Gazi katliamlarından aydınlarımızın değişik tarihlerde öldürülmesine ve son Danıştay katliamı ile tarihimizdeki bütün karanlık noktalar aydınlatılmadıkça, gericilik gerçekte geriletilmiş ve Türkiye temizlenmiş sayılmayacaktır. Ortaçağ’dan bu yana dini iktisat, siyaset ve toplumsal yaşamın merkezine koymaya çalışan dinsel gericilik dünya literatüründe hep lanetlenmiş ve Avrupa’da 100 yıl savaşları ile gerçekleşen katliamlar 17. yüzyılın kendi karanlığında bile lanetlenmişken, 1993’te daha 12 yaşındaki Koray Kaya’yı ve aydınlarımızı öldürecek zihniyet bile eğitilememişti. TMMOB Makina Mühendisleri Odası
-
TV'DE İZLENEBİLECEK GÜNÜN FİLMİ / FİLMLERİ... (Sinema severlerin beğenisine sunduğum günün TV film/filmleri...)
NOUVELLE-FRANCE / UMUTLAR ÜLKESİ... 28 Haziran 2007 / MOVIEMAK (DİJİTÜRK) Harika bir başyapit... Lütfen kaçırmayın derim... Hayrıca... 30 milyon dolarla Kanada’nın en yüksek bütçeli filmi olan yapım, Kanada’nın ‘Titanic’i olarak adlandırılıyor. Filmin prodüksiyonunu Kanada’nın en iyi yapımcısı olarak bilinen sinema adamı Richard Goudreau üstlenmiş. Bir av partisinden dönerken babasının sağlığının iyi olmadığı haberini alır ve geri döner. Fakat geç kalmıştır. Dönüşünün ertesi gününde, Le Gardeur Marie-Loup ile Pazar yerinde karşılaşır ve birbirlerine ilk görüşte aşık olurlar. Marie Loup özgür görünüşü ve aklıyla zamanının ötesinde bir kızdır. Yörenin papazı olan Blondeau onun bu özgür ruhunu ve konuşmalarını halk içinde kınamakta fakat içten içe ona karşı gizli ve büyük bir aşk beslemektedir. Bu arada genç kızın bir cadının güçlerine sahip olduğunu kulaktan kulağa yayılmakta, hastaları iyileştirmek için şaman büyüleri kullanmakta olduğu söylenmektedir. Yaşanan olaylar karmaşıklaştıkça Le Gardeur sevdiği her şeye veda etmekle yüz yüze kalacaktır.
-
GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
NOTRE DAME'IN KAMBURU..
-
GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
- TV'DE İZLENEBİLECEK GÜNÜN FİLMİ / FİLMLERİ... (Sinema severlerin beğenisine sunduğum günün TV film/filmleri...)
Koşulsuz sevmek ve cesur olmak 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen "Evin Anahtarları" adlı film, bu gece Show TV 'de ekrana geliyor. Koşulsuz sevmek ve cesur olmak hakkında özel bir dram olan yapım, İtalyan yönetmen Gianni Amelio 'nun imzasını taşıyor. Başrollerinde, Kim Rossi Stuart ve Andrea Rossi 'nin oynadığı film, genç bir babanın engelli oğlunun durumunu kabullenmesini yoğun bir anlatımla ekrana getiriyor. Filmin öyküsü şöyle: Doğum sırasında fiziksel ve zihinsel hasar gören ve annesini kaybeden Paolo, hep annesinin ailesiyle beraber yaşamıştır. On beş yaşına geldiğinde babası Gianni, ilk defa Paolo'yu görmek ve bakımını üstlenmek ister. Önce Berlin'e bir kliniğe, ardından bir mektup arkadaşını görmek için Norveç'e giderler. Karşılaşmaları her ikisi için de zor ancak değerli bir deneyim olur. Kaçırmayın derim.... * Show TV, 00.30- Çiçeklerin En Güzeli Sardunyamın Doğum Günü
Bunlar senin için...- KÖRÜ KÖRÜNE YAŞAMAK... ("O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin / demeyecaksin işte, / Yaşarsın çükü...
DİP... bütün acılar kuyunun dibinde çekecek ne kova var ne de ip yaşamaksa her gece fondip Omer Akşahan...- DİNLERİ PAZARLAMAK
Öncelikle sayın editörümüze yıllardır anlatmaya çalıştığımız konuyu çok açık ve yalın birşekilde bizlerle paylaştığı için yürekten teşekkürler... Bakın aşağıda italikle dizilmiş bölüm Mehmed Şevket Eygi 'nin dün Milli Gazete'de yayımlanan yazısından aktarılmıştır. "Uğursuzlar" ın Müslümanlık pazarlamasıyla "saf ve akılsız Müslümanları" ketempereye getirdiklerini söylemektedir, ki doğrudur... Rant rant rant... Onların aklı fikri ranttadır. Dinleri paradır, kıbleleri karıdır o hâbislerin. Ya Rabbi, şu saf Müslümanlar ne korkunç tuzaklara, ne dipsiz uçurumlara düştüler. ................................ Meskenin en iyisi ve lüksü.. Yazlığın en iyisi ve lüksü... Giysilerin en iyisi... Yemeklerin en iyisi... Allah Allah!.. Peygamber bize böyle mi öğüt veriyor? ................................. Hani mensubu olmakla övündüğümüz İslam dini ve şeriatı haram yemeyi yasak etmişti? Şu sahtekârlar bunca serveti sâmânı malı mülkü nereden ve nasıl kazanmışlar? Kimi devleti soymuş, kimi eyidelebleri talan etmiş, kimisi de saf ve akılsız Müslümanları... Çatlayıncaya, patlayıncaya, tıksırıncaya kadar yemişler, şişmişler... .................................. Dinimiz haram yemeyi yasak kılmıştır... Dinimiz şüpheli şeylerden kaçınmayı öğütlemektedir... Dinimiz 'Helalin hesabı, haramın azabı vardır' demektedir... Uğursuzlar dilleriyle bunları söylerler, uygulamada ise tam tersini yaparlar..." * Bunlar kimlerdir?.. Bunlar eşlerine başörtüsü yerine türban taktıranlardır... Bunlar Müslümanlığa yürekleriyle değil, mideleriyle bağlı olanlardır... Bunlar Evangelist Bush takımına biat ederek iktidar koltuğuna oturanlardır... DİN PAZARLAMASINDAN NASİBİNİ ALAN *************...- SEÇİMLERDE, TÜRKİYE EMPERYALİZM İLE YÜZLEŞECEK... ( Türkiye'nin parçalanmak istendiğini gören TSK, "artık yeter" dedi. Halkı emperyalizmin tehdidine.)
Sevgili respektif... Sanıyorum konuyu tam olarak anlamadan ve mesajı algılamadan partisel bir refleks göstermişsiniz... Yazdıklarınıza kısmen katılmakla birlikte tamamen duygusal olduğunu düşünüyorum... Diğer taraftan konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şunların söylenmesinde fayda görüyorum.. Kanımca "AKP döneminde Türkiye ekonomisini açıklayan en belirgin unsur nedir" diye soracak olursak, bu sorunun yanıtı hiç kuşkusuz, "artan dış borçlanma" şeklinde olurdu diye düşünüyorum. Türkiye'nin toplam dış borç stoku 2003 yılı sonunda 130.1 milyar dolar düzeyinde idi. 2006 sonu itibarıyla dış borçlarımız 206.5 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Dolayısıyla, söz konusu dönemde dış borçlarımız net olarak toplam 76.5 milyar dolar artmış bulunmaktadır. Yani yukarıdaki başlıkta ki konuyu daha iyi yorumlayabilmek ve betimleyebilmek için belkide son olarak şu söylenebilir... Denetimsiz ve yönlendirilmemiş finansal akımların spekülatif saldırısı altında Türkiye hızla bir borç tuzağına itilmektedir... Ne dersiniz.. Üstelik bütün bunların tam tesini söyleyebilmek Türkiye şartlarında tabiki mümkün... Çünkü hakikaten günümüz medyası tam istediği gibi şarkı uyarlayıp bizleri oynatmakta... Tabiki davulcuyu görmemek olmaz... Sevgiyle kalın..- SEÇİMLERDE, TÜRKİYE EMPERYALİZM İLE YÜZLEŞECEK... ( Türkiye'nin parçalanmak istendiğini gören TSK, "artık yeter" dedi. Halkı emperyalizmin tehdidine.)
Seçimlerde, Türkiye Emperyalizmle Yüzleşecek 22 Temmuz seçimleri Cumhuriyet tarihimizin en zor ve kritik seçimi olacak. - Türkiye, ya düzlüğe çıkmak için değişim başlatacak; - Ya da karanlık tünelin içinde sürüklenmekte olduğu yola devam edecek. Neden çok kritik bir seçim? Türkiye'nin karşısındaki seçenekler ne? Karanlık tüneldeki yolculuk devam ederse neler olacak? Türkiye ekonomisi, "Batı kapitalizmi için bir cennet olacak". Dev tekeller ahtapotun kolları gibi ülkeyi saracak. Bütün iktisadi alanlar yabancıların ve maşalarının eline geçecek. Halkımız yabancı tekellerin emrinde çalışan işçiler ve teknisyenler haline dönüşecek. Yabancı tekeller ve arkasındaki devletler Türk halkının patronu durumuna gelecek. Tabii ki kimi "Türk ceo'lar" parlayacak. Onlar, yabancı tekeller adına Türk halkını çok başarılı bir biçimde sömürdükleri için ödüllendirilecekler. Köylü, yabancı tekellerin ve onların emrine girmiş yerli şirketlerin ırgatı durumuna düşecek. Sosyal devletin tamamen yıkıldığı bir ortamda oluşacak piyasada yalnız yabancı tekeller değil işbirlikçi şeriatçılar da yerleşecekler. Yerel yönetimlerden "yandaş yeşil şirketlere kadar" tarikatlar ve cemaatler sosyal ve iktisadi düzeni ele geçirecekler. Devletin yerine ve onu tasfiye etmek için oluşturulan serbest piyasadan bölücü örgüt de payını alacak. "Amerika, şeriatçı işbirlikçi ve bölücü sacayağı" tamamlanmış olacak. Serbest piyasa yalnız iktisadi değil siyasi, dini ve etnik yeniden yapılanmanın da altyapısını hazırlıyor. ABD'nin 1978'de hazırlayıp 1980'de Türkiye'ye dayattığı Washington uzlaşması, böylesine sihirli bir maşa. Serbet piyasa üzerinden önce iktisadi, daha sonra da siyasi, sosyal, etnik ve dini yeniden yapılanmaya olanak sağlıyor. Kimin için? Emperyalizm adına Cumhuriyete, demokrasiye, sosyal devlete ve laikliğe karşı bir operasyon bu. Serbest piyasa bu nedenle sömürgecilerin en önemli silahı. Piyasa üzerinden sessiz darbe ABD ve AB Türkiye'nin piyasasını Avrupa Birliği üzerinden kendilerine bağlayarak sessiz darbeyi yapıyorlar. Mevcut politikaların devamı ile AB üzerinden Batı kapitalizminin emrine sokulmuş bir Türkiye hazırlanmak isteniyor. Bu operasyonun adı, "Türkiye'nin askersiz işgalidir" . Ekonomisini ele geçirdiğiniz zaman, - Siyasal partileri ve siyaset adamlarını da denetim altına alıyorsunuz. - Eğitim, kültür ve sağlık hizmetleri de ellerine geçmeye başlıyor. - Ekonomisi, siyaseti ve kültürü denetim altına alınmış bir ülkenin, ordusu da önünde sonunda direncini kaybeder. 22 Temmuz seçimleri Türkiye Cumhuriyeti'nin devamı ya da yok edilmesi seçenekleri arasında bir tercih olacaktır. Bu korkunç gerçeği saklamak isteyen kimi partiler "karşı cepheden transferler yaparak" halkın bu durumu anlamasını engellemeye çalışıyorlar. Ancak bu, işe yaramayacaktır. Halk artık gerçek tehdidi görmeye başladı; - Köylü, işçi, memur, esnaf ABD ve AB'nin taleplerini yerine getiren yönetim yüzünden ezildiğini çok iyi görüyor. Medya karartmaları çare olmadı. Dün oy verdikleri parti yüzünden bu duruma düştüklerini biliyorlar artık. Milyonlarca insan meydanlarda yalnız laiklik için haykırmadı; halkı ezen emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı yumruğunu havaya kaldırdı. - Türkiye'nin parçalanmak istendiğini gören TSK, "artık yeter" dedi. Halkı emperyalizmin tehdidine karşı açık açık uyardı. Türkiye'yi ve bölgeyi kimlerin parçalamak istediğini söyledi. Emperyalizmin Türkiye üzerinde yürütmekte olduğu sessiz ve sivil darbeye halkın yanında, ordu da karşı çıktı. 22 Temmuz'da çok farklı bir seçim yaşayacağız. Emperyalizmle işbirliği yapan oligarşinin tasfiyesi bu seçimle başlayacaktır; başlamak zorundadır...... Cumhuriyet 18.06.2007 7 EROL MANİSALI- TÜRKİYEDE ÜNİVERSİTE SINAVLARINA BÖYLE GİRİLİYOR... (Okunmuş kalem.... Türbe duvarına sürtülmüş kalem.... Kutsal balıklıgöl'e batırılmış kalem...)
Okunmuş Kalemler... Sınav öncesi 'okunmuş kalem' satışı arttı. Cumartesi sabahı, bir gazetede bu haberi görünce düşündüm. Olacağı buydu. Dün yapılan ÖSS artık böyle kazanılmaya çalışılıyordu. 'Okunmuş kalem'. 'Türbe duvarına sürtülmüş kalem'. 'Şanlıurfa'da kutsal Balıklıgöl'e batırılmış kalem'. (Vatan gazetesi, 16.06.2007) Sınav kazandıran 'kutsal evliya' desteği. ÖSS (OKS de), öğrenciler için de aileleri için de gerçek bir travma niteliği kazanmıştır. Bu sınavı kazanmak artık sadece üniversiteye (ya da Anadolu liselerine) giriş sınavı değil, bir kişilik, bir kimlik sınavına dönüşmüştür. Doğru. Ama sınav semavi güçlerin desteğiyle değil, gencin kendi çabasıyla kazanılır. Kendine hedef koyma, hedefine güçlü yönelme, disiplinli çalışma, sabırlı azim, zamanı doğru kullanma, sınavı kazanmanın 'akılcı anahtarları' dır. Bu 'akılcı anahtarlar' ın yerine 'uçuran halı' yı koyma niyeti bir güç arama gayretidir ama insanın asıl gücü kendisinin kazandığı güçtür. Kendinden başkasına güvenmek de özgüven eksikliğinin hem nedenidir hem de sonucu. 'Akıldan yana, bilimden yana' olmak ne zamandan beri yerini 'semavi güçlerden medet umma' ya bıraktı? Atatürk 'ün yolundan ayrılmaya başlanmasından beri Türkiye, kendi rönesansını bıraktı, kendi ortaçağına doğru yol almaya başladı. Türkiye 1923-1945 arasındaki 22 yılda kazandıklarını 1945-2007 arasındaki 62 yılda harcayıp duruyor. Bugünkü AKP iktidarının devletin temel kurumlarıyla, üniversitelerle, yargı organlarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri ile çatışması boşuna değildir. AKP ve onun arkasındaki dinci siyaset anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel varoluş felsefesi ile çatışıyor. Bağımsız laik Cumhuriyet felsefesi ile, din siyaseti ile örtülü şeriat anlayışının çatışması elbette kaçınılmazdır. Bu çatışmada dış desteğin ABD ile sağlanması, ABD'nin Ortadoğu politikasına uygun hareket edilmesini zorunlu kılmıştır. AKP, Amerika Birleşik Devletleri'nin bağımlısı gibi hareket etmektedir. Terör, Kuzey Irak, Ortadoğu konularında ABD politikalarıyla tam bir uyumluluk içindedir. Avrupa Birliği ise, kendi amaçları doğrultusunda (ordunun rejimin değiştirilmesi olgusuna bile karışmamasının sağlanması, din örgütlenmelerinin her düzeyde rahatça yapılması gibi konularda) idare edilmektedir. AKP asıl amaçları için dış destek sağlarken her türlü ödünü de rahatça vermektedir. Bütün bunları Türkiye'de sadece bizler mi görüyoruz? Hayır, aslında herkes görüyor. Ama, öğrencilere satılan 'okunmuş kalemler' gibi, 'satılmış kalemler' de var. 'Okunmuş kulaklar' da var, o kulaklar sadece kendi süzgeçlerinden geçenleri duyuyor. 'Kiralık diller' de var ki, söylenmesi ısmarlanmış sözleri söyleyip duruyorlar. Öğrenciler, bu 'okunmuş kalemler' ile sınavı kazanıp kazanmadıklarını yakında öğrenecekler. Bakalım, biz ulus olarak bu 'satılmış kalemler 'le , 'okunmuş kulaklar' la, ' kiralık diller' le 22 Temmuz sınavını kazanabilecek miyiz? Bütün bunlarla hiç yılmadan mücadele ederek 'Bağımsız laik Cumhuriyet' emanetini yeniden yükseltebilecek miyiz? Çünkü bu 'Çağdaş, büyük Türkiye' ideali, bu ulusa Atatürk'ün emanetidir. Bu emanetin sahibi bizleriz. 23 Temmuz'un sonucu ne olursa olsun... Cumhuriyet 18.06.2007 / ERDAL ATABEK- GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
TİYATROYA DEĞİL, TAYYİP BEYİN HANIM ADAYLARINI SEYRETMEYE GİDİYORUZ...- BABALAR GÜNÜ
Sevgili Sardunya çok teşekkür ediyorum... Bende bahsettiğin tüm değerli arkadaşlarımın babalar günü kutlar ve onları aile, çocuk ve eşleriyle nice mutlu yıllara diyorum...- GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
- SAKIN UNUTMA!... (Son zamanlarda / Uzun zamandır toplumumuzda unutkanlık alışkanlık haline geldi...)
'Terörü yok etmekte kararlıyız' TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Terör olaylarının devam etmesi ve pek çok cana mal olması, şehitlerimizin acısı bizi fevkalade üzmektedir" dedi... ----------------------------------------------- Biz de bu samimiyetsizliği "fevkaladeden" kınadık!..- Ağaçlar içten çürür ve ayakta ölür...
Sevgi dolu güzel, duyarlı ve yürekli insan sevgili sardunya harika bir yazı paylaşmış bizlerle ve bende konu ile alakalı olarak yıllar önce bir yazarımızın yazmış olduğu hikayeyi paylaşmak istiyorum sizlerle... Evinden çıkan şu adam nereye doğru yürüyor? Keten pantolon, incecik bir gömlek, güneş gözlüğü, elinde sabah sigarası. Yürüyecek mi durağa, istasyona kadar? Köşede durup minibüs mü bekleyecek? Hayır. Arabasına binecek. Orada duran Murat'a... Güvenli bir hali var. Yürüyor, elini cebine attı, evet anahtar tomarını çıkardı. Kesinlikle arabalı biri bu! Buradan istasyona ya da otobüs durağına gidecek olsa böylesine başı havada olur mu? Gidiyor, gidiyor, beyaz Murat'ın kapısını açıyor. Başka bir adam da çıktı yandaki kapıdan. Bu da öncekinin ardından yürüdü. Bunun arabası yok. Evet, kesinlikle yok. Bu güneş altında yürüyecek. Komşusu makineyi çalıştırıyor. Bakmıyor sağa sola. Ola ki buyur etmek gerekir birini. Niye yapsın? Köşeyi dönmesini bilmiş o! Varsın yürüsünler, varsın duraklarda itişip kakışsınlar, banliyö trenlerinde sıkışıp terlesinler. Yağmurlarda ıslansınlar. O basar gaza, uçar gider kıyı yolundan... Öyle de yaptı, geçip gitti komşusunun yanından, kornoya hafifçe basıp selam vererek... Sabahları evlerin kapıları açılır kapanır. İnsanlar çıkar içerden. İşlerine gideceklerdir. Kentin bin bir köşesinden yüz binlerce, milyonlarca insan. Evlerinden işyerlerine doğru yürüyorlar şimdi... Evler, apartmanlar, gecekondular... Kent dağı taşıyla bir saldırıya geçmiştir. Nereye? Bir yerlere! Bir ekmeğe, bir yaşam umuduna doğru... Yazın başka, kışın daha başkadır bu sabah yolculukları. Her sabah trenin gelmesini beklemek istasyonlarda. Daha uzaktan görünür görünmez ''Bunun boyu kısa, bu uzun'' diye hesaplar yaparak, içeri girebilinecek bir yer aramak peronda... Niye bir gün vagonlar daha çok, bir gün daha azdır, anlaşılmaz. Hep düşünürüm, demiryollarının bir yetkilisi hiç binmez mi bu banliyö trenlerine? Ana caddeye doğru taşan bu kalabalığın içindeki birey yüz bin, bir milyon başlı bir topluluğun minicik bir parçasıdır. Kişiliği yok olur daha sabah neminin ilk adımında, erir, gider. Yanından taşıtlar vızır vızır geçer. İşte bir komşunun Murat'ı daha. Derken bir Opel. Bir Renault. Ne zaman aldılar bu taşıtları, nasıl aldılar? Falanca kişi ne iş yapar? Bir yerde muhasebeciymiş. Ötekinin bir dükkânı varmış. Hele bir şişman var, ne iş yaptığı belli değil, emekliyim diyor. Onun arabası hepsinden büyük, bir ülke gibi! Kapı önlerine sığmıyor! Nasıl edinirler, nasıl sürdürürler, nasıl altından kalkarlar? Koşarsın sen otobüse, trene, vapura, minibüse, dolmuşa. Kuyruklar uzar uzar, kuyruklarla birlikte kafandaki birbirini tutmaz düşünceler uzar uzar, sonra kopuverir en ince noktasından... Hele bu eylül sabahları! Bir yağmurdan artakalan yapışkan bir hüznün bir hastalık gibi içinize bulaşması! Dizeler gelir geçer dağınık, kırık dökük... Şu ozanlar her şeyi yaşamışlar neredeyse sizden önce! ''Tam vaktinde işbaşında olmak - Geç kaldım, kuyularda ışıdı su - Saatlere çaldırdığı biraz şeyin peşinde - Sesi duyan koştu - Koştu yokuş aşağı rengi atmış bir şapka - Çanta gözlük - Bir eski atkı, adımları yavaş - Uçar gibi hafif bir küçük önlük - Uzun yolunda yayan, basıp gitti. Bir tütün - Bir dolu otobüse sığdı son yolcu, bir ruj - Yetişti tramvaya kahverengi solgun - Lacivert buruşmuş - Yatakların sıcaklığı arkalarda yetim - Başladı ormanda yarış - Girdiğim koşuda ben de senin gibiyim - Bir kanadı kırık kuş...'' diyor Behçet Necatigil 1950'lerde yazdığı bir şiirinde... Duygulanmaya zaman mı var? Dizeleri tam olarak anımsamaya?.. Bir kanadı kırık kuş, demiş ozan... Sabahın hem ıssız, hem kalabalık yollarında koşamazsın da, halin yoktur daha şimdiden, yenik düştüğünü bilirsin ilk adımda... Bu yaşam savaşıdır. Gücü yetene! Yardımsız, desteksiz! Atılmışsın toplum kalabalığı denen bir karışıklığın içine. Birden koşmak gereğini duyarsın, yetişmek için, bir yere, nereye, oraya, ne var ki orada, diyerek, sonra yine koşarak! Derken bir korna sesi, baktın gördün, bu da bir bildik, karşı apartmana yeni taşınan, geçen gün Migros'ta gördüğün bir ahbabın ahbabı, korna çalarak seni selamlıyor, günaydın küçük adam, yolun açık olsun diyor... Salla elini, sonra yine koş durağa, otobüse, trene, vapura, minibüse... Necatigil'in dizelerini yarım yamalak anımsayarak: ''Siz geniş zamanlar umuyordunuz - Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek - Yılların telaşlarda bu kadar çabuk - Geçeceği aklınıza gelmezdi...'' Gelmez, gelemez, sabahları kalabalıklara karışıp eriyen, biten, yiten kent küçük insanlarının aklına ne bir sevgi gelir ne de bir güzellik duygusu... Yalnız koşuşma, kuşku, bir iş, bir ekmek, ardında bir dişlinin sürekli dönüşünün çıkardığı insanlık dışı o ses, o uğultu... ''Hey Vapurlar Trenler'' adlı kitaptan (1975).- haşema..haşema..haşema
- TV'DE İZLENEBİLECEK GÜNÜN FİLMİ / FİLMLERİ... (Sinema severlerin beğenisine sunduğum günün TV film/filmleri...)
TV'de ilk kez yayınlanan bir film ve şimdi başladı... İzlemenizi tavsiye ederim..- haşema..haşema..haşema
Bütün bunlardan sonra şunu söylemekte mümkün.... 1923 Devrimi'nden neredeyse ''bir asır'' sonra Türkiye'de ''örtünmek'' siyasal kavganın odak noktasına dönüştürüldü... ''Örtünme'' Kuran'ın on ayetinde ele alınır, bir yaşam ilkesi olarak benimsenir... Geçenlerde İslam hukuku konusunda yetkili bir hocayla konuşuyorduk... - Kim ne derse desin, dedim, Kuran-ı Kerim ılımlılardan çok radikal İslamcılara kaynak sağlıyor; El Kaide durup dururken ortaya çıkmadı... Kafasını salladı: - Haklısın!.. Durum bu kadar ciddi iken.. Hala bunun ciddiyetini, aymazlığını, tehlikesini göremeyenlerin boşa kürek salladıklarının farkında bile değiller..... Vahim ola bu...- haşema..haşema..haşema
İnancın kıskacından beyine verilebilecek fazlaca birşey olmadığını tarih kanıtlamıştır.. Ama konuyu katkısı olması açısından... Belkide şu söylenebilir... Haşema Avrupa'da, Amerika'da artık moda... Elhamdülillah, yarabbi şükür, deyip haşemayı ayağımıza çekelim ve daha sonra da cumburlop yüzme havuzuna...- haşema..haşema..haşema
Bu sorular... Bu bitmez tükenmez doğma bulaşıklığı.. İlahi güçlerden sürekli meden uman yapışkan bir birey.. Bunların asla sonu gelmez.. Ama ne mutlu ki bizimde gücümüz yerinde... Bire şöyle bakalım; İşte, at izinin it izine, şer politikalarının şirretliğe karıştığı süreç içinde, Cami sayısı okul sayısını aştı... Belli "camia" ların "kurs" larından, "rahlei tedris" lerinden fesli, "amme cüz" lü çocuklar geçirildi... 0 çocuklara kimi akcamlarda ( televizyon) ezan, 23 Nisan Meclis'lerinde Kuran ve "hadis" okutturuldu... Ders kitaplarından Kurtuluş Savaşı portreleri çıkarılıp yerlerine padişah, halife resimleri konuldu... Türban inadına cüppe, çarşaf, haşema yobazlıkları eklendi, çoğaldı... El birlikli, cep birlikli, gerici yayınlarla birlikte yargıya, orduya, üniversitelere karşı silahlı eylemler başlatıldı.. . Bilimden, bilginlerimizden, çağın ve Cumhuriyetin gerçeklerinden değil, "ulema" dan, kimi "fetva" türlerinden "medet" umuldu... "Kul" yurttaşa, "ümmet" ulus'a üstün, ayrıcalıklı kılındı... İstenilen üzere; İŞTE SİZE İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ MÜKEMMEL BİR FOTOĞRAF... Derinliğinizi aldığınız sürecin resmi... Ama ne yazıkki demokratik bilinç, çağdaş uyanış, Kemalist aydınlanma ile oluşan güç sayesinde, fotoğraf hızla negatif bir hale dönüşmektedir ve kararana kadar da devamını süreceğine de inancımız tamdır...- sezerin afları...
Çamurda yürüyen birinin çamur bulaştırmaması mümkün değildir... Üstelik doğmalarını birtakım kurum, kişi ve devletin saygın kişilerinin varsayımsal, uyduruk, karalama niyetli hatalar üzerine inşa edip haklılık peşinde koşmaları ise durumu daha da vahimleştirmektedir... Bakın ADALET BAKANI ÇİÇEĞİN TERÖRİSTLERİ HANGİ MEKANİZMA İLE (HUKUK VE ADALET BAKANLIĞI TESPİTİYLE) AFDDEDİLEBİLDİĞİNİ AÇIKLAYAN ifadeleri... Doğmadan başka azıcık okumay bilinseydi olaylarda böyle okudukları gibi tersten olmazdı... ...Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten gelen yanıtta, Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri arasında, sürekli sakatlık, hastalık, kocama gibi belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak yetkisi bulunduğu anımsatılarak şu görüşlere yer verildi; "Hükümlülerin bu konudaki talepleri gerek Bakanlığımıza gerekse Cumhuriyet Başsavcılıkları'na yapılmaları halinde, dilekçelerin alınmasını takiben vakit geçirilmeden tam teşekküllü Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu'na sevk edilerek hastalığın tıbben tespit edilmesi, alınacak raporla birlikte Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi gerekiyor. Kurum tarafından talepler ivedilikle yerine getirilir. Hükümlünün mahkumiyetine dair kesinleşme şerhini taşıyan mahkeme kararı, Yargıtay ilamı, Adli Tıp mütalaanamesi ve af kanunlarından yararlanmışsa buna dair karar örneklerinin evraka eklenerek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilir. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın yazısı incelenir, bu süreç sonunda ikmal edilen dosya Bakanlığa gönderilir. Ardından da gereği takdir ve ifa edilmek üzere Cumhurbaşkanlığı makamına gönderilir." Hala anlamamaları üzerinde bir iddia da bulunurlarsa teşhis mekanizması otomatikman devreye gireceği aşikardır... Esen kalın.. Kaynak: http://www.digimedya.com/Content/News/172971.aspx- sezerin afları...
Çamurda yürüyen birinin çamur bulaştırmaması mümkün değildir... Üstelik doğmalarını bir hatalar üzerine inşa edip haklılık peşinde koşmaları ise durumu daha da vahimleştirmektedir... Bakın ADALET BAKANI ÇİÇEĞİN TERÖRİSTLERİ HANGİ MEKANİZMA İLE (HUKUK VE ADALET BAKANLIĞI TESPİTİYLE) AFDDEDİLEBİLDİĞİNİ AÇIKLAYAN ifadeleri... Doğmadan başka azıcık okumay bilinseydi olaylarda böyle okudukları gibi tersten olmazdı... ...Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten gelen yanıtta, Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri arasında, sürekli sakatlık, hastalık, kocama gibi belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak yetkisi bulunduğu anımsatılarak şu görüşlere yer verildi; "Hükümlülerin bu konudaki talepleri gerek Bakanlığımıza gerekse Cumhuriyet Başsavcılıkları'na yapılmaları halinde, dilekçelerin alınmasını takiben vakit geçirilmeden tam teşekküllü Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu'na sevk edilerek hastalığın tıbben tespit edilmesi, alınacak raporla birlikte Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi gerekiyor. Kurum tarafından talepler ivedilikle yerine getirilir. Hükümlünün mahkumiyetine dair kesinleşme şerhini taşıyan mahkeme kararı, Yargıtay ilamı, Adli Tıp mütalaanamesi ve af kanunlarından yararlanmışsa buna dair karar örneklerinin evraka eklenerek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilir. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın yazısı incelenir, bu süreç sonunda ikmal edilen dosya Bakanlığa gönderilir. Ardından da gereği takdir ve ifa edilmek üzere Cumhurbaşkanlığı makamına gönderilir." Hala anlamamaları üzerinde bir iddia da bulunurlarsa teşhis mekanizması otomatikman devreye gireceği aşikardır... Esen kalın.. Kaynak: http://www.digimedya.com/Content/News/172971.aspx- haşema..haşema..haşema
Arkadaşlar... Çağımızın yaşamında, politikasında, okulunda, öğretiminde, giyiminde-kuşamında dinciliği geçerli kıldın mı altından kalkamazsınız... Maalasef bugün Türkiye'de insanların yaşamı cadı kazanında kaynatılıyor; televizyonlarda hoca efendi geçinen bir sürü ***** akıllı, ****** insanlarımıza sabahtan akşama Allah, peygamber, Kuran adına öğütler veriyor; sözüm ona dinsel muaşeret öğretiyor... Ayağına giyeceği dondan başına takacağı örtüye dek gardırobunu gökten inme buyruklara bağlamaya çalışan zeval'lı milyonlar ortalıkta kımıl kımıl... Dincilik yaparak para, zenginlik, iktidar kazanmak isteyen irtica tüccarlarının borsası 24 saat çalışıyor... Bizde bu olup bitenlere seyirci kalacağız ve sesimizi çıkartmayacağız öyemi... Üstelik bütün doğmaların ipi pazarlarda artık... - TV'DE İZLENEBİLECEK GÜNÜN FİLMİ / FİLMLERİ... (Sinema severlerin beğenisine sunduğum günün TV film/filmleri...)
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.