Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. Bu müdahale geleceğinin Türkiyesini tehlikeye atacak nitelikteyse, karanlık oyunlara alet olma aşamasındaysa ve gerici ve yobaz bir geleceği ülkemini üzerin çökertme gibi bir niyeti varsa şerihat gibi saçma ve anlamsız bir düzeni getirme gibi bir niyete alet oluyorsa sonuna kadar mücadele etme kararlılılığı ve yürekliliğini taşıma bilincimizi hiç ama hiçbirzaman kaybetmeyeceğiz... Siz bizden fazla olabilirsiniz ama nacizhane bu da bizim artımız olsun... .
  2. Teşekküre ederim sevgili Gece Yağmuru... Bir çiçeğin insan duygularına yaptığı ani ve belirgin olumlu değişiklikliğini hissetmemek mümkün değil. Bunu hissedebilenlere ve bunu hisseden dostların sayısının her geçen gün artması umuduyla Dost sevgilerimle... .
  3. Arkadaşım birçok insan tehlikenin farkında ve sizler dininiz adına birtakım karanlıklara imza attığınızın farkında bile değilsiniz, diğer taraftan hizmet ettiğiniz fikir hepimizi birilerin eline rahatlıkla yem edebilecek türden... Kimse dininden şüphe duymuyor... Fakat birileri bunun radikal, yobaz, karanlık ve bilinmezlik sürüklenmelerine hizmet ettiğinin farkında olamaması işin en garip tarafı... Daha ne kadar müslüman olmalı bu ülke.. Hiçbir ezan dinmedi.. Hiçbir çami kapatılmadı... Ve yaşam içinde insanlar rahatlıkla ibadetlerini yapıyor.. Daha ne isteniyor bunu anlamış değilim.. Niyetiniz daha fazlası mi? Ve bunu anlamamak imkansız inanın.. .
  4. Onların derdi don vb bez barçaları ile konuyu ve gündemi değiştirmek sevgili sardunya... Sevgili yam_yam gayet iyi açıklamış... Konunun özü yerine sistemin onlara dağa fazla ögürlük taleplerine yasal va anayasal olarak karşı gelinmesi aslında. Ama yasalarımız yobaza, gericiye ve islami faşiste en ufak bir taviz verme gibi bir gaflete düşmüş olsa mazallah bunların binlerce talebi olacaktır.. Ve şunu çok iyi biliyorum artık... Bunlar okumuyorlar... Bunlar araştırmıyorlar.. Bunlar inceleme yeteneklerini yitirmiş.. Ve hatta anlattıklarımızı, yazdıklarımızı, uyarılarımızı bile dikkate almayacak kadar kör ve sağırlar... __Yam_yam'mı yazmış iki kelime oku vur.. __GeceKuşumu yazmış... başından ortasında ve sonundan birkaç cümleye bak ve hemen kur'an surelerine bak. __Bilimselcimi yazmış. Onu anlama, onu değerlendirme, onun ne demek istediğini bile düşünme ona karşı birşeyler yaz bu iş tamam.. __Sardunyam'mı yazmış, Vardır bi bityeniği gündemde kalma ve ona yaranma adına sıcak birşeyler yaz... __DİPNOT'mu yazmış? ya o nereden bilirki, üstelik ne biliryorki, herzamanki gibi saçmalar, birkaç yanlışını yakala vur hedefe ya da konuyu dağıtmak için soru sor... ee ne oldu ne kazanıldı hiçbirşey... Peki ne kaybedildi... Çok şey... Kaybedilenlerin çeteresini tutsam benim için binlerce... Ya onlar için kaybeden ne inanç.. Önemli olan ülkenin, insanın, bilimin kaybetmesi değil onlar için... Din ve inançlar kaybedmesin yeter... Peki sonuç, Sonucuda varsın onlar izah etsin, Biz izah etmekten bıktık... Dost sevgilerimle... .
  5. DİPNOT şurada cevap verdi: MINEU başlık Havadan Sudan Konular
    Harika... Sizin adınıza mutluluk duydum sevgili MINEU... Evliliğinizi kutlar, ömür boyu mutluluk ve huzur içinde yaşamanızı dilerim... Hir ikinizede yürekten sevgiler... .
  6. Okumuşlar Ülkesinde Katil hukukçu... Bizi bu günlere getirenlerin kim olduklarını biliyoruz. Akılcı, çağdaş, bilimsel eğitimi törpüleyenler... Danıştay'a 17 Mayıs günü yapılan saldırıyla hukuk eğitimi görmüş bir canavarca işlenen cinayet ve yaralama suçları dün tüm aklı başında insanları olduğu gibi beni de derin bir teessüre sürükledi. O kadar ki, o gün annemin doğum günüydü. Onu bile unutturdu bana üzüntüm. Annem aradı. O da doğum gününü değil, yaşanılan korkunç olayın kendisini sürüklediği şoku anlattı ve müsebbiblerine 1946'dan günümüze isimlerini anarak lânet yağdırdı. Onların kim olduğunu aslında hepimiz biliyoruz: Ülkemizde akılcı, çağdaş, bilimsel eğitimi torpilleyenler. İçinde yaşadığı doğal çevreyle temas halinde olmak insana önemli bir özellik kazandırır: Nesnel, yani objektif düşünebilmek. Sadece insan düşüncesinin girdaplarına girmek, onun objektiviteyi tamamen yakalamasına imkân olmayan dünyasında kaybolmakla sonuçlanır ve kapalı havada sahili kaybeden bir gemi gibi, karaya dönmek zorlaşabilir. Nasıl ki böyle bir geminin pusula ve haritalara veya en azından yıldızları görmeğe ihtiyacı varsa, sağlıklı insan aklının da ürettiği düşüncelerin gerçekle ilgisini sınayacağı gözleme ihtiyacı vardır. Bunu da bize doğa bilimleri sağlar. Türkiye'de doğa bilimleri eğitimini köreltenler, ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmışlardır. Danıştay'a yapılan saldırı akabinde bu saldırıyı gerçekleştiren canavarın tanıdıklarıyla yapılan röportajları seyrettim, babasının dediklerini okudum. Hepsi ortak bir noktayı vurguluyorlardı: Dini bütün bir insandır! Sonra da başta Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere İmam-Hatip okullarını savunanların söyledikleri geldi aklıma: Çocuklarımızın iyi ahlâklı olarak yetişmelerini istiyoruz! Bu mudur dini bütünlerde aradıkları ahlâklılık? Öyleyse, aman, eksik olsun! Tabiî söyledikleri tarih bilgisinden ve basit muhakeme yeteneğinden ne denli yoksun olduklarını gösteriyor: Tarihte dinlerin hükümran olduğu dönemler insanlığın en kanlı, en acılı, en âciz dönemleri olmuştur. Eski Yunan'da VI. yüzyılda bilimin Miletos'ta icadıyla ortaya çıkan parlak dönemden önceki dönemin bir adı vardır: Karanlık Çağ. Büyük savaşların olduğu, yazının neredeyse unutulduğu bu fecî döneme ve bu dönemi temsil eden Olimpik dine bir reaksiyondur bilimin keşfi. Muhteşem Roma, Yunan'ın altın çağının son ışıklarını temsil eder. Roma cehalet kurbanı olduktan sonraki çağa tarihçiler ne ad vermişlerdir? Karanlık Çağlar. Özelliği? Avrupa Hristiyanlık denen Ortadoğu masalının pençeleri arasında perişan olmuştur. 14. yüzyıldaki veba salgını kıtanın nüfusunun neredeyse yarısını dindar/dinsiz ayırımı yapmadan götürünce Avrupa'nın aklı başına geldi. İnandıklarının masaldan ibaret olduğunu anlamaya başladılar. Sonunda Borgia papasının kendi kızını (evlenme yasağı olan papanın nasıl kızı olduğunu sormayıverin) hamile bıraktığı şüphesinin ortaya çıkması, ancak kızın babasından mı yoksa ağabeyinden mi hamile kaldığını bilememesi, Avrupa'da aklı başında insanları isyan ettirdi. İslâm tarihi de müthiş bir parıltıyla başlamıştı. Araplar her konuda Yunan döneminin en parlak çağının halefleri olmak iddiasındaydılar. Oldular da; hattâ onları pek çok konuda geçtiler, insanlığa ölümsüz eserler bıraktılar, modern çağlarımızın temel taşlarından biri oldular. Ne zaman ki bir İranlı çıkıp "vahiy akıldan üstündür" dedi, İslam'ın parıltısı da o günden itibaren karardı ve sonunda 11 Eylüllere imza atan, Danıştay'da görevlerini yapmakta olan suçsuz insanlara saldıran vahşi kafalar türedi. Atatürk 'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözünün kıymetini her geçen gün daha iyi anlamamız lazım. Bu sırf bilim yapmak için söylenmiş bir söz değildir: Yaşamın her safhasında bilim gerekir, bilimsel düşünce gerekir. Aksi felâkete davetiye çıkarır. Türkiye'de ise 1946'dan itibaren bilimsel eğitim terkedilmiş, öğrencilerin kafalarını hurafe ile dolduracak zırva bir eğitim müfredatı giderek azgınlaşmıştır. Yaradılış efsanesinin lise biyoloji kitaplarına nasıl zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler'in Amerikan protestan yaratılışçılarını yardıma çağırmasıyla sızdırıldığı artık belgelenmiştir*. Bugün birinci vazifemiz, Atatürk'ün gösterdiği kılavuza dönmek, gerçek dünya ile temasa geçerek masal dünyasında yaşayıp katil olan değil, gerçek dünyada yaşayıp âkil olan gençler yetiştirmeliyiz. *Bu korkunç olayın Creation/Evolution dergisinde (sayı 34, ss.1-12) 1994'te Taner Edis tarafından yazılmış olan hikâyesi yakında CBT'de yayımlanacak. -____________________________________________- KAYNAK. Bilim Teknik 26.05.2006 / A.M. Celal Şengör.
  7. Gelen tehlike artık devletin resmi kurum ve kuruluşlarıyla da onaylanırken birileri almış eline dini alıntıları okuyor, okuyor, okuyor... Oysa hafızalarını biraz çalıştırsalar yukarıdaki yazımdaki gelen tehlikenin farkına varacaklar ama olmuyor. Yine bunları tek tek anlatmak bize kalıyor ve artık biz bu zahmete alıştık ve severek yaptığımız bir iş haline geldi... Sevgili Su DaMLaSı arkadaşım... Türkiye’de bir şeyler içten içe, kendiliğinden, Hocaefendisiz de değişiyor. Bir ara Hani, Erbakan Hoca kalkıp, “Şeriat gelecek, ama kanlı mı gelecek, kansız mı, bilemem” demişti ya. Sayenizde galiba kansız gelecek. Silah kullanmadan, kimsenin burnu kanatılmadan. Zaten türban konusu da üniversitelerde masum bir öğrenci isteği olmaktan çoktan çıktı.Artık “kamusal alan” diyorlar.”Türbanı, Çankaya’nın burçlarına dikmekten ” söz ediyorlar. Kendinizi, yavaş yavaş erkek hastaya bakmayan türbanlı doktor, türbanlı bayan subay görmeye de alıştırın. Düşünebiliyor musunuz, “Çocuğu gibi gördüğü için” mini etekli kıza meydan dayağı atan o polisi türbanlı bir bayan hakim yargılayacak.. Ne ala adalet! değilmi... Galiba doğru... Alıştıra alıştıra. Alışmaz mısınız? Hani Turgut Özal da söyleemişti ya, “Alışırsınız, alışırsınız.. ” Demokrasiyi bir vagon olarak kullanarak gelecekler.Seçimle iktidarlarını pekiştirerek, kaleleri bir bir ele geçirerek.Egemenlik, duvardan millete böyle geçecek, “ O gün” böyle gelecek.... Gelsin bakalım... Biz hazırız ve bekliyoruz... Ya siz gelen tehlikenen farkındamısınız... Şimdi... ___Gelen tehlike karşısında çocuklarımız mutlu olabilecekmi? ___Herkese hiş ve haş getirecekmi? ___Huzur bulabilcekmiyiz... ___İnsanlarımızın açlık, yoksulluğu ortadan kalkabilecekmi? ___Sağlık hizmetlerimiz toplumumuza en iyi hizmeti vermeyi ve sağlıklı bireyler olma hayalini gerçekleştirebileceklermi? ___Ulus ve bireysel güvenliğimiz herşey ile sağlanabilinecekmi? ___Ekonomik kalkınma ve istikrarı yakalayabilecekmiyiz... Çevremizdeki düşmanlarımız tamam istediğimiz oldu mu diyecekler? ___Ve yine çevremizdeki komşularımızla, ülkelerle huzur içinde olup emperyalizm karşısında durabilecekmiyiz... Efendiiiim... Sizi duyamıyorum... Ama şeriat bunları çözer dediğinizi duyar gibiyim... Şeriat neyi çözmüşki bizim gibi konjoktürel yapısı ve zemini tehlikelerle dolu olan bir coğrafyaya sahip olan ülkemizi çözsün... Lütfen en azından birbirimizi anlayabileceğimiz ufak bir ışık.. Bizin din sade ve şekilsiz yaşayan güzel, insani ve aşk dolu inananlar ile bir problemimiz yok... Kökten, aşırı ve ülke bütünlüğünü tehlikeye sokabilecek ve sürükleyebilecek şerihatçi kişilerle bir problemimiz var ve bu da dünyü döndükçe devam edecektir... Tek Yol Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun ilkeleri bunu unutmayın... Dost sevgilerimle... DİPNOT
  8. . Kırılgan Ekonomi... ''Kırılgan ekonomi'' , bu kavram birçok okura belki soyut gelmişti. Ancak ekonomimizde son bir-iki haftada yaşananlar, kırılgan ekonomi kavramını somutlaştırdı sanıyorum. Kısa sürede döviz fiyatlarında sepet bazında yüzde 20.0 dolayında yükseliş, borsada hızlı düşüş, faizlerde artış, konut kredi talebinde daralma, fiyat artış hızının yükselme sürecine girmesi, kırılgan ekonomi kavramının ne anlama geldiğini, sanıyorum kimi analist ve yorumcular dışında, herkese öğretti. Türkiye'de, biraz iddialı konuşayım, ekonomi bilenler, bilgilerini kamu yararına kullananlar son gelişmelerden önce şunu savunuyorlardı:___ ''Ekonomide temelde bir iyileşme yoktur. Sonu bir kırılma ile bitecek, aldatıcı bir iyilik söz konusudur. Türkiye'deki yüksek getirinin cazibesine kapılan sıcak para girişi oluyor. Gelen para ile bir yandan dış ticaret açığı, cari işlemler açığı finanse ediliyor, Türkiye ucuz mal ve hizmet ithal ediyor, bu durum enflasyon hızının yavaşlamasında etkili oluyor, öte yandan döviz kurları reel olarak yükselmiyor, ucuz döviz, bankalarda ve özel sektörde fonlama maliyetini düşürüyor, döviz girişinin getirdiği likidite genişlemesi de faizlerde bir gerilemeye yol açıyor. Ancak bu durum sürekli olamaz. Türkiye yüksek reel faiz ödemeyi göze alsa da, bir iç ve dış tetikleyici sonucu sıcak para girişi durduğunda veya bir miktar sıcak para çıkışı olduğunda, bu pembe tablo kaybolur. Kurlar, buna bağlı olarak faizler yükselir, açık pozisyonla çalışan bankalar ve özel sektör bundan büyük zarar görür, büyüme hızı yavaşlar, enflasyon hızlanır, bütçe açıkları büyür.'' Nitekim dış piyasalarda bir dalgalanma, gelen sıcak paranın yüzde 15.0 gibi sınırlı bir bölümünün yurtdışına çıkışı, açık pozisyonda çalışanların kurlar daha yükselmeden pozisyonlarını kapatma çabaları, kurlarda faizde hızlı yükselişe, borsada düşüşe, enflasyonda hızlanmaya yol açtı. Türkiye, bu politikalarla, beceri düzeyi sınırlı bürokrat kadrolarla, on yıl ötesini gördüklerini savunurken on gün ilerisini dahi göremedikleri anlaşılan işadamlarıyla, ekonomik başarı kazanamaz. Geçici bazı nedenlerle durum iyiye gidiyormuş izlenimi verilebilir. Ancak bu sürekli ve sürdürülebilir olamaz. İyi, olumlu gibi yorumlanan gelişmeler, aslında bir hastalığın belirtileri, semptomları olabilir. Doğru tanı için, verilerin iyi okunması temel koşuldur. Kırılgan bir ekonomide, temkinli ve tedbirli olmak, risklerden kaçınmak gerekir. . - - KAYNAK: Cumhuriyet 02.06.2006 / YORUM / ÖZTİN AKGÜÇ
  9. o... "Hasret, umut, özgürlük yanımızdı insana sürgün Sevdalı dalımızdı bakışı güneş söylevleri çiçek forumda ablamızdı..." Çok teşekkür ediyorum sevgili MINEU... Senin nezaketine karşılık bende şiir güzelliğinde bir çiçek gönderiyorum... Dost sevgiler... .
  10. Bilimsel Düşünce mi, Allah'a Havale Etmek mi? Bana göre Türkiye'de kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri, toplum ile bilim ve bilimsel düşünce arasındaki uçurumun alabildiğine derin olması. Örneğin Çin'i ele alalım.. ''Çin, liberalleşmeyi aşmış, kalite ve teknoloji konusunda aşama kaydetmiş. Dünyanın en büyük 3. ithalatçısı, ihracatçısı." Yani Çin işe önce ucuz işgücü ile başlayan, buna süratle teknolojiyi, bilgiyi katarak dünyaya meydan okuyan bir ülke... Birde bize bakalım. Bi hâlâ her işi Allah'a havale eden bir mantıkla işlerimizi yürütmeye çalışıyoruz ve ''işi Allah'a havale etmek'' bizim toplumumuzun neredeyse ''olmazsa olmaz'' bir parçası. Günlük yaşamımızın, konuşmalarımızın içine alabildiğine girmiş ve kırmak gerçekten çok zor bir olgu... Neden mi bunu söylüyorum; Geçen hafta cumartesi günü İTÜ'de sabahtan akşama kadar süren ve konunun tüm boyutlarıyla irdelendiği Bilim ve Toplum Kongresi işin ne kadar vahim olduğunu gözler önüne sermesi açısından önem taşıyor. Kongre'nin tartışma bölümünde İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nde görev yapan bir öğretim üyesi söz alarak 1. ve 2. sınıf öğrencilerine yönelttiği küçük bir ankette ''dinsel ve bilimsel gerçekler çelişirse neye inanırsınız'' sorusunu öğrencilerin yarıdan fazlasının ''dini inançlara'' diye yanıtladığını aktardı. Böyle bir ortamda bilimsel düşüncenin topluma egemen olması nasıl gerçekleştirilir? Ülkeler bilim ve teknolojinin gelişmesini ulusal politika haline getirip sahiplendikleri anda ilerleme başlıyor. Bugün Avrupa Birliği vatandaşlarının yüzde 64'ü ekonomik kalkınmada ileri teknolojilerin ve bilgi ekonomisinin son derece önemli olduğuna inanıyor. Bu inanç ülkelerin bilim politikalarına da yansıyor. Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Gürol Irzık , kongrede yaptığı konuşmada, toplumda bilimsel düşüncenin yayılmasında felsefinin son derece büyük rolü olduğunu tarihsel süreçten örnekler vererek anlattı. Çünkü felsefe her şeyden önce sorgulamanın ve zihinsel süzgeçten geçirmenin taşlarını döşüyor. Türkiye'de ortaöğretimde okullarda okutulan felsefe dersleriyse kelimenin tam anlamıyla facia. İkinci önemli olgu, siyaset ile bilim arasındaki alabildiğine kopukluk olduğudur ki bu da ne yazıkki; ''dünyanın geleceğini bilimin şekillendirmesine karşın siyaset, bilime adeta duyarsızlık ölçeğinde cimri davranıyor. Bu özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülen bir davranış bozukluğudur.'' Belli ki Çin şaha kalkmış ilerlerken biz işi anlaşılan sürekli Allah'a havale etmeyi sürdüreceğiz... Umarım yukarıda anlatılan ve bizler için birnevi toplumsal cinayet anlamında olan bu olgular yöntem itibari ile ve cinayetin şekli açısında "Çin işi Japon işi bunu yapan iki kişi" mantığında anlam kazanmaz... Yorum sizin... Dost sevgilerimle... _________________________________ Bu arada Ö. YÜZAK'a sevgi ve saygılar...
  11. Aslında Bugün olup bitene baktığımızda insanların her türlü ortak değeri, dini – imanı – mezhebi aslında “PARA ve GÜÇ” olmuş ve bu durumda ister istemez “ PARAYA TAPANLAR” tarikatının oluşmasına zaman, zemin ve olanak hazırlamış durumda. Elbette bütün bunlar salt bugünün ve bugünkü iktidarın sorunu değil. Bu tür ilişkiler neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Onun içindir ki, ta o zamanlarda “siyaset- tarikat- ticaret” ilişkisi içerisinde gelinen son noktada denilmiştir ki; “Sezar’ın hakkı Sezar’a Papa’nın (kilisenin) hakkı, Papa’ya (kiliseye)”... Yine ülkemizdeki yaşanan olaylarda ve geçmiş hükümetler döneminde denilirdi ki; “yolsuzluğun yapılabilmesi için üç unsur gerekir. Siyasetçi, bürokrat ve iş adamı. Bunlardan ikisi yatağa girerken ki, bu genellikle siyasetçi ve iş adamı olur. Diğeri yani bürokrat erketeye yatar, yani herhangi tehlikeli duruma karşı gözetleme yapar.”... İşte bugün de durum aynı ama bir farkla, şimdi bu kişilerin hangi siyasi kimliğe, hangi, ticari kimliğe ve hangi tarikat kimliğine sahip oldukları çok daha fazla önem ve anlam ifade ediyor. Eğer iktidara biat etmemiş ve ters düşüyorsan avucunu yalarsın artık! İnsanlığın, temelinde derin bir bezginlik, yılgınlık ve umutsuzluk olan depresif ruh hallerini, zulüm, şiddet ve baskı görenlerin zamanla nasıl radikalleştiklerini, medeni oldukları savında bulunanların vahşi yüzünü, insanların çaresizliğini, çilekeşliğini ve dünyanın nasıl bir ateş çemberi içine girdiğini şu sıralarda dünyada ve ülkemde oynanmakta olan kirli oyunlar ve ilişkiler ağını gördükten ve bu filmlerin her defasında başka başka oyuncularla çevrilmiş ama konusu, içeriği üç aşağı, beş yukarı aynı olan yeni versiyonlarını tekrar tekrar izledikten sonra daha iyi anlıyorum. Son söz olarak bugün iktidarı ve gücü ellerinde bulunduranlar ve kendi inançları doğrultusunda ve (laiklik, türban, şeriat) gibi konularda devrim yaptıklarına ya da yapacaklarına inanan veya bir şekilde inandırılmış olanlar şunu asla unutmamalıdırlar ki; 1789 Fransız Devrimi; “Özgürlük, kardeşlik, eşitlik” belgesini yaşama geçirmek üzere var oldu. Ne yazık ki bir süre sonra binlerce insanın kellesini uçurdu. Aralarında devrim yöneticileri Danton ve Robespierre de vardı; devrim kendi çocuklarını da yemişti. Adım gibi biliyorum ki, devrim tıpkı Satürn gibi kendi çocuklarını yiyecektir. Tarihsel süreç içerisinde ve yakın tarihimizde bunun somut örnekleri apaçık bir şekilde ortada dururken ve yine yaşananlara ya da yaşanacaklara en yakın örnek olarak komşumuz İran’da olan-bitenler gözler önündeyken... Bilmiyorum bunu söylemek için de illa “ULEMA” olmaya gerek var mı? Sevgiyle kalın... ______________________________________________________ Sevgili Mete Karakaş'a sevgi ve saygılarımla... 01.06.05 - aç. gzt.
  12. . KUVAYİ MİLLİYECİLERE KARŞI SALDIRILAR ARTIYOR... Son zamanlarda ulusalcılara yönelik saldırılarda ciddi bir artış olduğu görülüyor. Ulusal kurtuluş mücadelesi döneminde, Kuvayi Milliye direnişi ortaya çıktığında da, emperyalistler ve yerli işbirlikçileri bundan hiç hoşlanmamışlardı. Onlara çeşitli iftiralar atıp, türlü komplolarla yollarından çevirmeye çalışmışlardı. Ancak, zafer, yılmadan kurtuluş mücadelesini omuzlayan, Kuvayi Milliyenin ve ulusun olmuştu. Tıpkı ulusal kurtuluş mücadelesi yıllarında olduğu gibi, bugün de, ulusumuz emperyalist baskı, tehdit ve istemlerle yüz yüze bulunmaktadır... Kuvayi Milliyecilerin Karşı Çıktığı Bugünkü Kıskaca Nasıl Girdik? __ 1945’te sona eren II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, Cumhuriyetin temel kazanımlarına yönelik gelişen karşıdevrim süreci, ülkeyi dıştan gelen etki ve belirlemelere açık konuma getirmiştir. __ Her alanda dışa bağımlı bir yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur. __ İşgalci emperyalizme karşı gösterilen ortak direnişin ardından, 1923’te tamamen bağımsız bir ulus-devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde, 80 yıl içerisinde dış belirlemecilik zirveye çıkmıştır. __ Karşıdevrim sürecinin toplumun geniş alanlarında yaratmayı başardığı moral yıkım, yurttaşların birbirlerine ve ülkelerine olan güven ve bağlılık duygularını aşındırmıştır. __ Bu durum Cumhuriyetin ilk yıllarında yakalanan kalkınma ivmesinin ve umudunun, sürekli geri kalmışlık ve umutsuzluk duygularıyla yer değiştirmesine neden olmuştur. __ Soğuk savaş dönemi boyunca devam eden “müttefiklik” ilişkilerinin gizleyerek büyüttüğü genel bağımlılık durumu, bugün ortaya çıkan ağır dayatmaların kaynağı olmuştur. __ Soğuk savaşın 80’lerin sonunda ortadan kalkması ile birlikte, dünyada gelişen ve etkisinden kurtulmanın oldukça güç olduğu, tek merkezli küreselleşme de bu durumun pekişmesine katkı sağlamıştır. Bu bağlamda uluslaşma süreci de önemli yaralar almıştır. __ Ulus düşünsel anlamda da etki altına alınmış, olup biteni kavrayamaz duruma getirilmiştir. __ Son 10-15 yıldır varlığını hissettiren Yeni Dünya Düzeni’nin ya da küreselleşmenin dayattığı süreç, sadece Türkiye için değil hemen tüm ulus-devletler için geçerlidir. __ Emperyalist güçler ulus-devletleri parçalayarak ve yerlerine daha mikro ölçekli alanlar yaratarak, bunları dünya kapitalist sistemine bağlamak istemektedirler. İşte bugün, tüm bu olup bitenlere karşı çıkan vatanseverler, tıpkı 90 yıl önce olduğu gibi ülkenin kurtuluşu için seferber olmuşlardır. __ Adları, yine, Kuvayi Milliyedir. Bunlar, yine ulus için, ülkenin kurtuluşu için bir araya gelmişlerdir. __ Küresel Emperyalistler, Yerli İşbirlikçilerine, “Kuvayi Milliyecilere Saldır” Emri Verdi __ Kuvayi Milliyeciler, tıpkı 90 yıl önce olduğu gibi, düşmanların ve onlarla işbirliği yapan yerli uşakların saldırılarına maruz kalmaktadırlar. __ Onlara saldıranlar, ulusu emperyalizmden kurtaran Kuvayi Milliye ruhuna küfredecek kadar işi ilerletmişlerdir. __ Bu küfürbazlara göre, Kuvayi Milliye ruhu, yol kesen, hırsızlık yapan, hukuk dışı, başı bozuk, çapulcu bir çete ruhudur. __Bu tanıma göre, Kuvayi Milliye, kanun tanımayan, gayrı meşru bir oluşumdur. __ Oysa hepimiz bilmekteyiz ki, hukukiliğin de, meşruiyetin de temelinde, halk iradesi vardır. __ Bu bağlamda Kuvayi Milliye, geçmişte ve bugün, şerhsiz-koşulsuz halk iradesinin ta kendisidir. __ Kuvayi Milliye, emperyalist işgalciye karşı, halkın ortaya koyduğu bir tepkinin ve mücadelenin şerefli adıdır. __ Emperyalist düşmana karşı, vatanın namusunu koruyan ecdadına, başı bozuk çapulcu demeye cüret edenler, azgınlığın, ihanetin ve işbirlikçiliğin zirvesindekilerdir. __ Kuvayi Milliyeye eşkıya yakıştırması yapmak, düşman ağzı ile konuşmaktır. __ Kanımca, ulusal uyanışa karşı, bugüne kadar yapılmış en seviyesiz ve tahrik edici saldırı, Kuvayi Milliyeye söven bu saldırıdır. __ Elde edecek oldukları dış kaynaklı fonlar uğruna, Kurtuluş Savaşımızın şehit ve gazilerine, geçmişimize ve ulusal bilincimize karşı yapılmış bu seviyesiz saldırıyı gerçekleştirenleri kınıyor ve telin ediyorum. Tüm çaba, bugün yükselmekte olan ulusal bilincin, aynen milli mücadele döneminde olduğu gibi karalanma çabasıdır. __ Ancak, tıpkı geçmişte olduğu gibi, Kuvayi Milliye ruhu tekrar galip gelecektir. __ Kuvayi Milliye ruhu yeniden uyanmıştır. Vatan, yukarıda bahsedilen kıskaçtan kurtarılacaktır... . _________________________________________________________________ Kaynak. http://www.acikgazete.com/?newsid=10128&category=149
  13. Umarım anlayabilirler sevgili ithaka umarım... Ama onların derdi inan bana düşünce değil... Araştırmak değil... Kitap okumak değil... Proje üretmek değil.. Geleceğin dünyasında ülkemizin yeri ve konumu ne olacağı düşüncesi hiç değil... Onlar sadece ve sadece gerçek vatanseverleri avlarlar... Onlar Ülkenin aydınlarını, yazarlarını, çizerlerini, düşünürlerini yok edilecek kişiler olarak görürler.. Onlar ki... Danıştayı bile basanın arkasında olan slogan milliyetçileridir aslında... Onlar ki bu ülkeye ve bu ülkenin lideri ve olan ve tüm dünyaca kabul görmüş MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E layık olamadıklarını bilmezler... Bilemezler çünkü ... Öyle gelmiiiiiş... Öyle gider misalı... Gerçek milliyetçiler de bunlara karşı aslında... Bakma burada eline bıçak alıp lahana tarlasına daldıklarına... Ama burası ve bu ülkenin artık lahana tarlası olmadığını onlara öğreteceğiz... Yazık çok yazık... .
  14. Kısacası Kafkaslar'ı sıcak günler, Türkiye'yi de kritik tercihler bekliyor. Bir tarafta GUAM üstünden NATO, AB, ABD var. Öbür tarafta ise her alanda son derece sıcak ilişkilerimiz olan Rusya. Bu tercihlerde denge kaçarsa, Batı'dan dondurucu rüzgarlar esebilir. Ya da Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına pompalanacak petrol özellikle kış aylarında doğalgaz misillemesi olarak dönebilir... Sardunyam güzel bir konuya parmak basmış... Buna sessiz kalmak doğru olmazdı... Bizi pür dikkat ettin ve hazırlıklı olmaya ittin... Teşekkürler sardunya... .
  15. Anladık anladık... Çok iyi ifade ettiniz tebrik ederim... Bu slogan umarım bu ülkeyi kurtarır... Ama gaza getirecek nitelikte olmadığından ben almayayım... .
  16. Kardeşim konu ile yorum ve yordamların varsa dinliyeli... Burası güven ile ilgili sorunlarının ortaya döküldüğü bir yer değil... Gazeteye inanma, yazılanlara inanma, polikikacılara inanma... Bilim adamlarına inanma eee... peki neye inanıyorsuzun?... Hedi neye inandığınız önemli değil diyelim!.. Neler düşünüyorsunuz?... Hadi bu da önemli değil diyelim!... Alternatifiniz ne alternafiniz... Bari bunları konuşalım... Lütfen topik başlığını bir okuyun... ........... Bir tekerleme... Belki anlaşılabiliriz... Danıştay da öcümüzü alamadık, türban takan şeriat öncülerimize gücümüzü tam olarak gösteremedik… Şimdi hocalık hakkı da gitti. Böyle giderse Atatürk denen o sarı paşa, dirilip bizi ve o güler yüzlü ekran peygamberlerini yollar, cehennemin iyi niyet taşlarına. Haşa sümme haşa. Bu da mı gelecekti başa. Ey mübarak gazete i Vakit. Ne vakit resmedeceksin yeni hedefleri, ne vakit?... ........... BASINA İNANMIYORSUNUZ AMA GÜCÜNÜ GÖRÜYORSUN... Sevgiyle kalın... . .
  17. HER ŞEY ALLAH'TAN (Bir depremi bile "Takdiri ilahi" , "Her şey Allah'tan" şeklindeki yaklaşımlarla açıklanmasını eleştiren birinin, guruptaki Avni Anıl'a ne düşündüğünü sorması üzerine, Avni Anıl'ın anlattığı fıkradır.) "Bektaşi'nin biri her gün kasabada 'Her şey Allah'tan', 'Her şey Allah'tan' diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce; - Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı. - Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum." . .
  18. Bunlar bilinmeyel şeyler değil ve burada oyun oynamıyoruz sevgili kardeşim... A memnun olacaksan ve seni mutlu edecekse bu da benden... . . Mustafa Kemal Atatürk Dine kaşı değildi. Mustafa Kemal ulusalcı yâni anti emperyalist, devletçi yâni ecnebi sermaye karşıtı, lâik yani çağdaş ve rasyonalist bir Türkiye örgütlüyor; Batılı emperyalizm'in onu yıkmak için başvurduğu metod aynı; 'din elden gidiyor' feryadıyla, bilinçsiz Müslümanları dürtüyor, ayaklandırıyor; bu da elbette, ulusalcı devletin tepkisine yol açıyor: o şiddetli çıkışlarının asıl manası budur. Şu halde, sözü şöyle mi bağlayalım: Mustafa kemal Atatürk İslamiyet düşmanı değildi, inkılâbın ilk yıllarındaki konuşmaları, onun karşı olduğu, din-i mübin'in 'kefere' tarafından, Türklere karşı kullanılmasıdır: çünkü o, 'tam bağımsızlıktan' yanadır... Bilmem anlaşıldımı... ____________________________________________ Attila İlhan / Cumhuriyet, 09.09.2005
  19. Sizi dua'larınız ile başbaşa bırakıyorum... Umarım duaların bu ülkeyi kurtarmaya yeter... Kalın salıcaklı.. 3 kulivallah 1 üssamet.. vatan kurtuldu... Allah allah... Lütfen devam.. Arap arfleri ile belki başarırsınız... ........... . .
  20. Aynı zamanda inanılmaz performans gösteren yegane üyesisin.. . .
  21. Olamaz ve inanılır gibi değil siz Türk milliyetçileri ve türkçüleri.. Türk böyle mi düşünmeli... Masmavi bir gezegeni ne hale getirdiniz.. Hepimiz p.. öylemi.. yazık size çok yazık.. . .

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.