Doğadaki Vahşet Tanrının Oladığının KANITIDIR !
Düşünün.
Evimde hayvanlar besliyorum, ve canım sıkılıyor biraz kan izlemek istiyorum.
Kedi ve köpeğimi bir odaya atıp köpeğin kediyi parçalamasını izliyorum .
Benim için ne düşünürsünüz ?
Psikopat , taş kalpli , acımasız , sadist ,yok edilmesi gereken biri , pislik .
Öyle düşünüyorumki bunları söylersiniz.
Peki ya Tanrı için neden bunu düşünmüyorsunuz.
Doğada her gün milyonlarca suçsuz ve masum canlı acılar içinde ölüyor .
İyi kalpli denilen tanrı bu vahşeti umarsamaz bir şekilde izliyor .
Ne felsefi ne bilimsel, başka hiçbir kanıta gereksinim bırakmayan gerçek .
II Fizibilite
I Başımız fena halde belada, öldükten sonra da peşimizi bırakmayacak bir tanrıyla karşıkarşıyayız .
Hayvanların acı çekmesinden zevk alan bir tanrıyla . Birini bir digerinin yemi yapmış. Neden denge sağmak için diyor bazıları. sanki denge yi başka türlü daha ahlaklı sağlamak mümkün değil gibi.
O halde :
II Tanrı yok .
Voltaire'in isyanı neye?
Evrenin Tanrısal bir dizayna dayandığı savına yöneltilen en keskin eleştiri, evrimci bilim adarlarından de?il. onlardan çok önce yaşamış bir düşünürden, Voltaire'den gelmiştir. 1755'te bir deprem Lizbon kenti nüfusunun dörtte birini (30.000 kişiyi) yok eder. «Lizbon Depremi» diye bilinen bu doğal yıkımda ölenlerin çoğu Azizler Günü nedeniyle kilisede toplanmış dua ediyordu. Felâketi, Tanrı'nın günahkâr kullarını cezalandırması diye yorumlayan papazlar Voltaire'in sabrını taşırır. 18. yüzyılın ünlü düşünürü onlara şu dizelerle seslenir:
... tüm duyarlı nesneler, aynı günde doğmuş benim gibi acı çeker, benim gibi ölürler. Kartal ödlek kurbanı üstüne çullanmış Titreyen organları kanlı gagasıyla parçalar... Savaşın toz dumanında yuvarlanan adam, Can çekişen arkadaşının kanıyla kanı karışmakta, Beklerken leş kargalarına yem olma sırasını. Evet, her kişide tüm dünya sızlanmakta Hepsi ıstırap için doğmuş, birbirini yok etmekte Peki, bu korkunç kaos ne için Her birimizin acısı hepimize mutluluk mu dersin! Ne kutsanacak dünya, öyleyse!
Voltaire'in çağdaşı Rousseau ise yıkımdan doğrudan insanı sorumlu tutuyordu. Ona göre insan «uygarlık merkezleri» diye bilinen kent yaşamı için değil, pastoral yaşam için yaratılmıştır. Voltaire'in bu tür romantik açıklamalar karşısında da sessiz kalması olanaksızdı. Ünlü yapıtı Candide'de alaycı bir dille yazılmış şu satırları okuyoruz:
... burun gözlük taşımak, bacak çorap giymek, taş görkemli şatolar yapmak için dizayn edilmiştir. İster insandan, ister doğadan kaynaklansın, başıma gelen her belânın gerisinde demek ki, Tanrı'nın usta eli vardır. Doğanın karmaşık düzeni Tanrısal dizaynın kanıtı ise, o zaman, Tanrı'nın ya çok beceriksiz, ya da habis olduğunu kabul etmek zorundayız. Tanrı ya önleyebileceği kötülüğü isteyerek önlememektedir; ya da istemediği kötülüğü önleyememektedir.
Yaklaşık yüz yıl sonra Darwin de aynı noktaya parmağını basar:
Doğanın beceriksiz, savurgan, aşağılık, aptalca ve acımasız işine bakınca, Şeytan'ın çömezi acaba nasıl bir kitap kaleme alırdı? Her şeye yetkin, iyilik, güzellik ve doğruluk kaynağı Yüce Tanrı'nın birbirine kıyan canlılar, musibet ve yıkımlarla dolu bir dünyayı yaratmış olması nasıl açıklanabilir?
Kimi ilkel inançlarda, dünyanın iyilik ruhuyla kötülük ruhunun, Tanrı ile Şeytan'ın çekişme alanı sayılması, pek de yabana atılacak bir bakış değil, anlaşılan!