Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kutu

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Kutu tarafından postalanan herşey

  1. benim Tanrım'ın, yani inanan ve inanmayan herkesin Tanrı'sının "zeustan farkı" diye bir durum söz konusu değildir. zeus hayali, yaratılan zaman içersinde, ayrıca meydana getirilmiş bir üründür. Tanrı, evrenin ve başka ortamlar varsa oraların her yerinde olduğundan, herşeyi kapsadığından zamandan bağımsızdır. Zamanı da o yaratmıştır. Bilim yaparken "zaman"ı kullanmak zorundasınız, daha doğrusu zamanın içersinde bilim yaparsınız, zamanın referansına bakmak istediğinizde (yani başlangıcına, dayanağına) bilim felsefesinden çıkmak zorunda kalırsınız. O yüzden "maddesel olarak Tanrı'yı ispatlamak çok mu gereklidir, bilemiyorum" demiştim. daha özet ifadeyle, maddeler zamanın içindedir, en nihayetinde zamandan dahi bağımsız bir gerçek olmalı ki, zamanın aracılığında maddeyi bize benimsetmiş olmalı diye inanıyorum. Zaman yaratılmıştır, ben onu yaratanı istiyorum ve seviyorum, içindekilere olan sevgimde ona olan sevgimden gelmiyorsa anlamsız. . İrrasyonel sayılar bile gözümün önünde öylece dururken, sonsuzluğu basitçe görüyorum. bing bang veya evrimin antitezleri kuran'da açıklanmamış olsa da önemi yok. (bu, üzerinde çalışmanın ve bu konular hakkında bilgi edinmenin gereksiz olduğunu düşündüğüm anlamına gelmiyor) Maddeden ve maddeyi işleyen bilimden çıkarımlar yaparak Tanrı'yı düşünmek güzel birşey ama tamamen maddeyle Tanrı'yı açıklama gereksinimini anlayamıyorum. Bu, basit bir bessel eşitsizliği veya newton prensibi değil ki onu %100 maddesel göreyim. öyle olsaydı, doğa bilimlerinde uzman tüm akademisyenler Tanrı'ya inanırlardı. Bu hislerle ve kara vermeyle (iradeyle) de ilgili birşey. aslında -inanış, ispat ne derseniz deyin- felsefem çok basit. herşeyi başlatan, (bildiğimiz tüm sistemin, yani madde ve enerjinin başlatanı) ve her şeyin var edilmesini sağlamış bir irade var, o zaman o irade var etmeyi de var etmiştir. O zaman eksiksiz bir iradedir. zeusun hayalini de yarattığının hayal gücüyle var eden Tanrımdır, Tanrımızdır o, diye düşünüyorum, daha güzeli inanıyorum.
  2. zeus vardır, zeus olmayan birşey değildir. insanların sahip oldukları bilgilerle, kafalarında, yazı ve resimlerinde, farklı kavram ve nesnelerin bir kompozisyonu olarak oluşturdukları bir hayal ürünüdür. düşünceme göre, varlık ve yokluk üzerine düşünmek için en güzel yol, insanın kendisini düşünmesidir. ben yok olduğum bir zaman bilmiyorum... ayrıca Tanrı'nın fiziksel, bilimsel, enerjisel, güçsel tanımını veya ispatını yapmak çok elzem birşey midir bilemiyorum. ama benim için felsefi tanımı çok basit.. zaman, zamanın yaradılışı. aklımla da görebilirim ama her yönden her aracı kullanmak varken neden ruhumu ve kendimi sınırlandırıp herşeye maddesel bakayım bilemiyorum.. bilim tamamiyle maddeseldir.. herşey yine de apaçıktır ama daha da açık olsaydı ve insanların akılları için herşeyi ortaya seren yaratıcı, insanların duygulanmalarını da (özellikle kibir) ilahi olarak sağlasaydı, insanların inanıp inanmama gibi bir tercihleri olmazdı, "tercih" diye birşey söz konusu olmazdı..
  3. sevgili arkadaşlar merhaba, yazılarınızı merakla okudum. ben sohbetlerinizde bahsettiğiniz babadan kalma müslümanlardan biriydim. ve bir zaman geldi, (2 sene öncesi) bu yaptığımın samimiyetsizlik olduğunu düşünüp içimdeki inancı sorgulamaya başladım. bunun için aklımı kullandım. bu dönem boyunca tarlabaşı'nın bahsettiği gibi o kadar büyük bir yaratıcının neden bizim ibadetimize ve iyi davranışlarımıza ihtiyacı olduğunu düşündüm. biz oyuncak mıydık? sonra o kadar büyük bir yaratıcı aslında yok mu dedim kendi kendime? yaratıcı yok mu dedim? varsa neden aç insanlar var haksızlık var dedim? tarlabaşının bu sohbetlerde yönelttiği hemen her soruyu sordum kendime... (hepsini açıklayamayacağım şimdi ama zamanla belki...) sonra bir zaman, "zaman"a taktım kafayı.(zamana iki kere taktım kafayı) 1.takış: eskilere gittim, yoktu insan yeryüzünde. daha eski ye gittim, canlı yoktu. daha da... toz ve gaz bulutu ettim dünyayı.. daha daha dünya yok oldu... ve çok daha fazla, büyük patlama yaşandı. derken daha... bir yere dayanmalıydı bu zaman. bilimle nasıl açıklanır diye düşündüm.. ama bilim yapmak için de zamana ihtiyaç vardı.. zamansız bilim mi olur? zamanın içinde olan, zamanın getirisi olan, zaman olmadığı zaman olmayacak olan bir kavramla, bir metodla, bir felsefeyle zamanın başlamasını nasıl açıklayabilirdim ki? olan aslında burada oldu. sonra sufileri düşündüm. Tanrı her yerde, içimizde, dışımızda evrenin her atomunda zerresinde diyenleri... Tanrı'nın her yerde olduğunu düşündüm. Bu düşünce Tanrı'yı zamandan bağımsız kılıyordu (her yerde olan herşeyi görebilir, bir maddenin görüntüsünü oluşturan ışıklardan daha güçlü birşey bu, yani onları heryerde, her zamanda algılayabilecek bir şey). Zamanı da zaten zamandan bağımsız birşey yaratabilirdi. Ve sonra inandım ve hissettim ki Tanrı vardı. Zamanı yaratmıştı. Zamanı yaratandı Allah. zamanı yaratabilmek için her koşulda varolan birşey olmalıydı.. koşulsuz olmalıydı.. hiç bir değişkene bağımlı olmamalıydı.. doğurulmamış ve yaratılmamış olmalıydı.. 2.takış: öncem ve sonram... doğumumu düşünmeye çalıştım.. beyhudedir ama yine de denedim işte.. bunu yaparken farkettim ki benim için bir başlangıç yoktu, yani şöyle yoktu: ben kendimi bildim bileli vardım. olmadığımı düşünmeye çalıştım. düşünmeye çalışmak bile kendi varlığımı ispatlıyordu. doğmadan önce yoktum fiziksel olarak, ama ben hiç olmadığım bir zaman hatırlamıyorum. o zaman öldükten sonra da olacağım. cismini veya cisimden bağımsızlığını bilemiyorum varlığımın ama bu varlık ve herkesin varlığı vardır ve yok olmaz. (bunun düşüncesine dalmanızı isterdim, yok olduğunuzun düşüncesine) bu düşünce, kabul, inanış ne denilirse... bana sonsuzluğu açıkladı. yani ikinci hayatlarımızı.. sonra bunlarla birlikte tekrar düşündüm ki özgür irade, bilim, tüm ideolojiler... zamanın içersinde yaratılmış ve akıl sahibi yaratıkların forma soktukları kavramlar. sadece araçlar... sonra inandım ki herşeyi görebildiklerimle ve en dahimizin bile görebildikleriyle açıklamak imkansız. çünkü sonsuzu açıklayamayız. ama kendimizi ve evrenimizi tanımamız için muhteşem araçlar bunlar.. yetersiz ve muhteşem araçlar.. öğrenme duygumuzu tatmin etmeye çalışabileceğimiz "şey"ler. tüm bunları düşünürken.. annemi de düşündüm.. vücuttaki kimyasallarla, metabolizma olaylarıyla açıklanamayacak gülüşünü hissettim annemin yüzüme. bilimsel olarak nasıl açıklansa da hiçbir zaman umrumda olmayacakları... beni güldürüp ağlatanları... şunca miktar çikolata aşkla aynı kimyasalı salgılıyor dediler ama ben hep sevgilimin elini tutarken hissettim en güzel duyguları... bu sadece kibir sahibi olunmadığında kavranabilinecek bir duygu. aklını kullana kullana sonunda sevgiyi bulmak bu. buldum diyemiyorum. yaratanımı her zerrmede hissedemiyorum ne yazık ki.. ama var olmak çok güzel birşey ve yarattığı zamanın içersinde benim de benliğimin olmasını isteyen Allah' a teşekkür ediyorum. ve görüyorum ki o bizi kendisine dost olsun diye yarattı.. bize ihtiyacı yoktu.. çünkü herşeydi.. ama o bizi sırf bizim iyiliğimiz için, sırf kendi güzelliğinden yarattı.. bize benliklerimizi verdi.. ve seçme şansımızı.. düşüncemizi de verdi hislerimizi de.. kendisi nasıl denge içersinde var etti bu evreni.. biz de onun verdiklerini denge içersinde kullanmalıyız... tarlabaşı'nın dediği gibi önyargılarımızdan kurtulup her yönüyle değerlendirmeliyiz herşeyi.. benim için bunun en basit örneği aklı, vücudu, iradeyi, içgüdüleri, tutkuları ve tüm yetilerimizi uyum içersinde kullanmak ve doğruyu dengenin rehberliğinde bulmaktır. daha da yazmayı isterim ama ben zamandan bağımsız değilim ve o yüzden sonlu oluyor yaptıklarım, ve bir nokta oluyor sonda, sevgiler.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.