sardunyam tarafından postalanan herşey
-
İçindeki nakaratı yaz...
evet yoksa sanadamı dedi... yoksa yoksa sanadamı dedi bu üçkağıtçı romio... gerçek aşkın savaşçısı değilmiymiş, figüranmıymış... ama ne rol kesmişti be...
-
en son ne zaman..........
aynen katılıyorum derim... yuvarlanalım gitsin... ben zaten yuvarlanmaya başladım... ben pes ediyorum koşmayacağım artık dünyanın peşinden koşmak isteyene bol şanslar...
-
İçindeki nakaratı yaz...
ama ama olmazki şimdi onu herkes tanıycek... bikerem o süslerin arasından çıkmıyor, kar yağıyordu sislerin arasından çıkıyordu... dediki gerçek aşkın savaşçısıyım tanıştığımıza memnun oldum...
-
İçindeki nakaratı yaz...
bende juliet memnun oldum peki siz kimsiniz? romiodan söz etmem gisli top secret... kavga etmez romio, çok efendidir...
-
en son ne zaman..........
az önce... bir aklım diyor dünyanın düzeni böyle... o yüzden diyorum ki... bu dünyanın çivisi çıkmışsa onu yerine çakacak kimsede kalmamış demektir...
-
İçindeki nakaratı yaz...
Gece ayazından sabah ezanına Akıştayız yine rakı beyazına Yazık ediyorsun, Niye geliyorsun sen bu kızın gazına.. O da özeniyor ama çözemiyor Ayranı yok içmeye pastadan söz ediyor Ee haksız da değil o da Sahip olmak istiyor marka imtiyazına..
-
en son ne zaman..........
en son sevgiyle gülümsediğimde hindi gibi duruşum olmuştu... en son ne zaman sinirlendin?
-
İçindeki nakaratı yaz...
Yani değerini bilemeyen aşkın Güm güm başını vuracak elbet şaşkın Bırak da bir kire pasa iyice bulaşsın Bu alem adamı yutar anında Dünya dönüyor bunun etrafında Deme ki gel etme güzelsin özelsin Çarpa çarpa kendisi öğrensin
-
en son ne zaman..........
geçen ay saat 00.15 sularında falan frozenim en son seni dövmek istedim ama artık istemiyorum...
-
İçindeki nakaratı yaz...
romio romio romio
-
en son ne zaman..........
saçımı taramayı bıraktım, çok oldu çok rahatım... öyle dopdolaşık dolanıyom işte üzerinize afiyet biraz pasaklıyımdırda... köpek balığı elinden kaymadımı? Diloşum en son dün akşam kırmışım gerdanı elimde kaldı... en son ne zaman şaşırdın?
-
en son ne zaman..........
henüz şişirmedim birazdan bir kurbağa şişiricem derim... en son ne zaman sörf yaptın?
-
İçindeki nakaratı yaz...
kim ne derse desin... hade hade hadeeeeeeeeeeeeee
-
en son ne zaman..........
yok birbirimizden farkımız derim... hatta osmanlı bankasıydık bir zamanlar derim... allam çoluğun çocuğun ayarını bozmayalım derken benim ayar büsbütün bozuldu derim...
-
en son ne zaman..........
biz zıvanaya hiç girmedik ki derim... bu iki delüye eşlik edebilirmisiniz derim kanımda bişey dersin... (diloş) frozen ben onada bişey derim deyimmi? çoluk çocuğun ayarını bozmayalım ne dersin derim?
-
en son ne zaman..........
pek bi itinalı nasıl katledicen derim... esas sen buna ne diyebilicen?
-
en son ne zaman..........
beni nasıl katledebilirsin derim? sen buna ne diycen?
-
İçindeki nakaratı yaz...
hakkını verelimmi aşkın namusunu kurtaralımmı?
-
en son ne zaman..........
az önce ve hatta bir yandan hala atıyorum... aklından şuan ne geçiyor?
-
en son ne zaman..........
bugün seni ve frozenimi buldum çok mutluyum... en son hangi şarkıyı dinledin?
-
diloş...
biliyom zati kıyamazsın sen bana... senide unutmak mümkün değil... sen benim İğdemsin...
-
AYŞEGÜL
geldim ve bende seni özledim... kocaman kocaman kucakladım seni...
-
İşte Halk Muhtırası
Para, para, para... Paranın iradesi... Gücün iradesi... Akp nin ampulü ile Amerikanın özgürlük anıtının benzerliğine bakınız... Amerika, emperyalizm ve Akp kazanmış... Not: Egemenlik milletindir, partilerin değil... (geniş açılımlı bir yazıyı daha sonra paylaşacağım)
-
İşte Halk Muhtırası
Fikrimizi ve bu karşı takım galibiyeti gibi algılanan sevince olan eleştirimizi hoşgöremeyecek çok insan var biliyorum... Evet Akp'yi icraatlarından ve bu galibiyetinden ötürü kutluyoruz... Ne büyük başarı!!! Peki sormak lazım bu başarı neyin başarısı? Ve kimin başarısı? Halkın iradesimi? Geçiniz!!!
-
hayatı en iyi ne anlatır?
İhtimal... Yıldızların o ihtişamlı parıltılarını seyrederken iç geçirdim elimde olmadan... Hiç birine ulaşma imkanımız olmaması ne kötü... Oysa hep gözümüzün önündelerken... Gözünün önünde ama imkansız... Bakıyorsun ama dokunamıyorsun... Görüyorsun ama hissedemiyorsun... Bunları düşünürken bir ihtimal vardı ve o gülümsetti beni... Gözümün değdiği yıldıza, gözünün değmiş olma ihtimali... Şimdi gecenin bir yarısı ve ben radyoda çalan parçalardan fal tutuyorum kendime... Tabi malum elimde sigara... Şuan gözümün önündeki en parlak yıldıza bakıyorum... Belki diyorum sende balkonundan aynı yıldıza bakıyorsundur... Kimbilir? Biliyorum çok düşük bir ihtimal ama beni gülümsetiyor... Ulaşamayacağımız o yıldızlar belki bakışları buluşturuyordur... Kimbilir? Sonsuz saadet diye birşey yokmuş bu dünyada artık çok iyi anladım... Sonsuz iyilik olmadığı gibi... Hepimiz hayatın acılarından nasibimizi alıyoruz... Mutluluklar bir an sürüyor, acılar bir ömür boyu... İyilikler kıymetli madenler gibi hep çok derinlerde ve hep az miktarda... Oysa kötülük heryerde... Çöplükler gibi yığınlarca... Pis kokularıyla burnumuzun dibinde... Malesef... Mutlu olmayı mutluluğu bulmayı umuyoruz hep... Bugün olmadı belki yarın diyerek... Hep umut ederek ama çoğu kez bu ümidi yitirerek... Dün ellerimin arasından akıp gitti su gibi... Bugünde akıyor ve tutamıyorum... Hep yarınlara kalıyor mutluluk ve ihtimaller... Yarınlara ne çok anlam yüklemişiz ne tuhaf... Ne beklediğimizi bilmeden bizi mutlu edecek o bilinmezi bekliyoruz... Bulursak mutlu olurmuyuz ya da ne kadar sürer bilmeden... Sıcak bir Haziran gecesi... Dünleri ve yarınları hangi ruh halinde değerlendirebilirim ki! Elbette biraz melankolik... Hele hele ruhun yüzmeyi öğrenmeden okyanusa düşmüşse ve sen çırpındıkça batacağını biliyorsan... İşte öyle karmaşık bir düşünce biçimi... Tıpkı beni değerlendirdikleri gibi çelişkili... Hemde çokça... Biraz içim acıyarak, biraz korkarak, biraz ümit ederek ve boğulma ihtimalini düşünerek... Düşünüyor ve belkide çok anlamsız şeyler yazıyorum... Hoşgörüye sığınarak... Rüzgar esiyor hissediyorum, yıldızlar parlıyor görüyorum... Kaleme dokunuyor, kağıda yazıyorum... Peki yaşıyormuyum? Yoksa hepsi bir rüyamı? Yalan dünyada olabildiğince gerçekmi herşey...? Tek kazancımızın "gerçek sevgi" olduğunu biliyorum, bu yüzden soyutluyorum kendimi sevgisizlikten... Kendimi ve herkesi affederek... Yanlışlarımın envanterini çıkararak... Koskoca okyanusta küçücük bir damlayım, okyanusunda farkındamıyım? Düşündükçe ufalıyorum... Bir söz var insan suya düştüğü için boğulmaz, çıkamadığı için boğulur... Gelde çık içinden çıkabilirsen...? Hiç kimseyle kavga etmek istemiyorum, sadece okyanusun ve içinde olmanın tadını çıkartmak istiyorum... Bu ihtimal bile bir küçük mutluluk yaşatıyor, keyfine varıyorum... Başkalarının düşüncelerine göre yaşanmıyor bu hayat... Kendimizi kandırıyoruz... Birini yargılarken yada biri bizi yargılarken elimize hiç birşey geçmediğini anlayamıyoruz... En büyük hakim içimizdeki vicdan... Onun sesine kulak vermeye çalışıyor ve çoğunluğun yorumlarından uzak duruyorum... Anladım ki akıntıya karşı kürek çekilmiyor... Bırak nereye akacaksa aksın... Suyun yönünü değiştirmek hiç kolay değil... Razıyım ben vicdanımın yargısına... Ne istediğimi ve ne istemediğimi biliyorum... Ve bundan fazlasınıda bilmiyorum... Bu nehirde karşılaşacaklarımdır benim kaderim... Buradan başka bir yerde akamam, damlamarıma karışanlarla büyümek işte en büyük kazanç... Benden çok şey alıp götürdü bir çok damla ama bende bıraktıkları daha fazla... Su gibi şeffaf olmaya çalıştım... Ve onun kadar kirlenmeye müsait... Temizlerken kirlenip, kirlendikçe temizlenip o son noktaya varana kadar gidiyorum... Gidiyorum damlalarımla beraber... Benimle beraber akan aynı nehrin bütün damlalarına selam olsun... 22,06,2007 SARDUNYAM