sardunyam tarafından postalanan herşey
-
diloş...
insan sarrafı maşallah nasılda şıp diye anladı beni... bakarmısınız şu masumiyete fırlamazlar onlar alışkın öyle fıldır fıldır dönmeye... ne desem ki acaba? ne olursa... piyasasına göre yani...
-
İçindeki nakaratı yaz...
Yetinmeyi bilir misin? Sana verdiği kadarıyla hayatın Hoş Bilsen de bilmesen de Yara bere içinde bu yollardan geçeceksin Kazanmayı isterdim kaybetmeyi değil Ama olmadı yar Kendini kayırıyor her insan önce Bu yüzden aşka kıyar Giderim alışığım gitmelere Direndi bu can ne bitmelere Giderim alışığım gitmelere Gerek yok isyan etmelere Diloşuma... Frozenime... Leylama...
-
hangi şarkıyı dinliyorsun?
Ebru Gündeş/ Gitme Gülüm
-
diloş...
sayın külyutmaz çok teessüf ederim bende hak yiyecek göz varmı allasen tazminatınız bankamızın güvencesi altında mirak etmeyinis pek yakında sizi zengin edeceğim... yatırımcıyım zahir...
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
ben 5. mevsim kızı olmak istiyorum... aceba mümkünmü?
-
Frozen......
haklısın Diloşum voltran yalana bağladı... birimiz geliyor diğerimiz gidiyor... ayrık otun şuan siesta yapıyor...
-
diloş...
Seninle biran ömre bedel Geçtiğin yollara gönlümü serdim ara sıra gel Gözüne kurban sözüne hayran Gözgöze geldiğim herseferinde eridi bu can Hayranım kaşına gözüne maşallah Razıyım çilene derdine eyvallah Çarpıldım boyuna posuna bismillah Razıyım çilene derdine ah Bazen uğra bize yok hiç kötü niyetim Bir çift tatlı söze yaralı gönlümü mest edeyim Bazen uğra bize yok hiç kötü niyetim Tatlı sohbetinle yaralı gönlümü mest edeyim... Bu aralar bu şarkıyı sık dinliyorum ve çok hoşuma gidiyor... sana armağanım olsun... tazminat işini daha sonra konuşuruz...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
hani bana şiir?
-
diloş...
daha maaş vermedimdi ama yakında ikramiye verecektim... vazcaydım... canım benim iyiki geldin...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
hoşgeldin... buradayım... seni bekliyordum...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Hayat Kavgası... Bir insan ortalama 70 yıllık bir ömür yaşıyor ve her yeni güne girerken takvimlerdeki günler öyle akıp giderken, herşey değişime yenik düşüyorken insanın tek değişmeyeni ruhu oluyor galiba... Rahmetli dedemi 90 yaşında kaybetmiştik... Ve ona sorardım dede, bunca yıl yaşadın peki hayattan ne anladın diye... Dedem bana hep aynı şeyi söylerdi, kızım; gönül kocamaz... İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın kendini, ruhunu hep genç sanar... Ama beden ruha ayak uyduramaz... Ebru Gündeş'in şarkısında ki bu sözlerde olduğu gibi... Bir hikaye daha bitti bitiyor Göz göre göre kaçıp gidiyor elden Ne hazindir hayat eksiliyor sabrederken Git gide imkansızlaşıyor Tende vakit geç, canda erken Her insan diyerine benziyor kaybederken Acı günler var önümüzde Kurudu yaşlar gözümüz de Duramadık ki sözümüzde Tarih tekrar ediyor Hayatta başarılar diliyorum Hayatta başarılar diliyorum Laf olsun diye değil samimiyim İyiliğini istiyorum... Hayatta başarılar diliyoruz ya birbirimize... Başarının ölçüsü nedir ben bilmiyorum... Çok kazanmakmıdır, zengin olmakmıdır, en iyi yüksek okulları en iyi derecelerle bitirmekmidir, star olmakmıdır... Nedir? Başarı nedir, ölçüsü nedir, insanlık başarısı kariyerle ölçülebilir mi? Her neyse, çokta umurumda değil... Ruh yaşlanmıyor, eskiyen kalıbına artık sığamasada, gözleri artık bir ihtiyar gibi baksada... İçerideki duygular daima genç kalıyor... Ama o genç ruhuna sahip çıkabilende pek kimse yok... Genelde yine toplumun birey üzerindeki baskısı ağır geliyor... Koskocaman kadın, yaşını başını almış adam yaşına başına, koskocamanlığına göre bir kenarda beklemeli... Son günlerini kendine yaraşır (!) biçimde geçirmeli... Onların artık eğlenmeye, gönüllerinden geçeni yapmaya hakları yokmuş gibi değerlendiriliyor... Bu hiç değişmiyor... Bir zamanlar genç olduğunu unutan ve hoşgörüsünü yitirmiş bir sürüde yaşlı insan tanıyorum... Empati yeteneği olmayan bir toplumuz galiba... Henüz o yaşlara gelmedim ama gelirsem ne hissederim tahmin ediyorum... Sanırım alışılagelmiş yaşlı insan tipine pek uymayacağım... Tabi o kadar yaşamak nasip olursa...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
çok teşekkür ederim sevgili Boşig... umarım kısmet olur ve görüşürüz... ve İzmir'e gelmeyi çok istiyorum, orada Yumotemide ziyaret edeceğim... ve yaz bitmeden gelmeyi ümit ediyorum... görüşmek üzere... selamlar...
-
en son ne zaman..........
nerde kaldı bu şöfer
-
diloş...
evet Diloş hanım neredesiniz bakalım mesaiye gelmediniz... keseceğim maaşınızdan...
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
canımsın sen... ne diyem ben sana... ancak kocaman öpmek isterdim o güzel yanaklarından öptüm farzet...
-
İşte Halk Muhtırası
hava çok sıcak mümkünse buzlu olsun iyi gelir...
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
Hoşbuldum Redblack... nasılsın güzel kız...
-
İşte Halk Muhtırası
Her galibiyet haklı galibiyet değildir çoğunluğun aldığı kararda her zaman doğru demek değil... Bizler endişelerimizi dile getiriyoruz, yinede söyleyeceğiz... bundan rahatsız olanlar varsa onlarada hazmetmeleri için şurup önerelim... biz bu seçimin sonucunu hazmettik... bir Chp'li olarak bu sonuçtan Baykalı sorumlu tutuyorum... ve bende istifa etmesini bekliyorum... işte bir farkta budur... Akp'li olduğu halde Akp'yi ve genel başkanını eleştirebilecek biri varmı? Olamaz... Neden olamaz... Çünkü zihniyet eleştiriye kapalı... Tekrar vatana hayırlı olmasını diliyorum... inşallah tahminlerimizde yanılırız... inşallah biz haksız çıkarız... Ama bu işlerin inşallahla olmayacağını da ne yazık ki biliyorum... sayın dream1907 evet sonuçlardan dolayı üzgünüz ama bu demek değilki biz haksızız... selamlar...
-
İşte Halk Muhtırası
Mesut Yılmaz ve Kamer Genç yeniden vekil... Özellikle Mesut Yılmaz'ın yüce divanda yargılanmış bir eski başbakan olmasına karşın kendi bölgesinde 40.000 oyla bağımsız olarak seçilmesi, Kamer Genç'in millet vekilliği yaptığı dönemde bu milletin yararına ne gibi faaliyetlerde bulunduğu düşünülünce bu seçimde vatandaşın hangi düşünce ile oy verdiğini anlamak gerçekten zor...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Efsane Wimbledon tenis oyuncusu Arthur Ashe AIDS'den ölmekteydi. Dünyanın her kösesindeki hayranlarından mektuplar yagmaktaydı. Bunlardan bir tanesi söyle soruyordu: "Neden Tanrı böylesine kötü bir hastalık için seni seçti?" Arthur Ashe buna su cevabı verdi: "Tüm dünyada… 50 milyon çocuk tenis oynamaya baslar, 5 milyon tenis oynamayı ögrenir, 500,000 profesyonel tenisi ögrenir, 50,000 yarısmalara girer, 5,000 büyük turnuvalara erisir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır. Elimde sampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya "Neden ben?" diye hiç sormadım. Ve bugün sancı çekerken, Tanrı'ya "Niye ben?" mi demeliyim? Mutluluk insanı tatlı yapar Zorluklar güçlü yapar, Hüzün ise insan yapar, Yenilgi mütevazı yapar, Basarı insanı ısıldatır
-
İşte Halk Muhtırası
Bekleyelim ve görelim... Zamansız sevinç gösterileri yapanlar bütün bu yazıp çizdiklerimiz burada kayıtlı ilerleyen zamanlarda Türkiye'nin nereye gideceğini hepbirlikte göreceğiz...
-
Ağaçlar içten çürür ve ayakta ölür...
İnsan yapımı mekanların hiç birinde bulamadım aradığım iç huzuru... (kitaplar dışında) Allah'ın yarattığı ve insanlığın ilham aldığı doğada buldum... Her güzellikte bir miktar... Denizlerin tuzlu suyunda, rengarek açan yediveren güllerinde, sıcacık sevgisini esirgemeyen annemizde, bize kol kanat geren babamızda, dünyaya geldiği anda kucağımıza ve sevgimize muhtaç çocuklarımızda... Hepsinde bir tutam huzur vardı... Bir malta eriği var komşumuzun bahçesinde dalları ise bizim bahçemize uzanıyor... Bu yıl öyle çok mevye vermişti ki... Ona bakınca düşünmeden edemedim... Bir ağaç kadar faydası olan ve bir ağaç gibi karşılıksız emeğini size veren kaç kişi var etrafımızda... Yada biz kaç kişiye sunabildik emeklerimizle yoğurduğumuz katıksız sevgiyi... Verebildik mi? Büyük şehirlerde beton yığınları içerisinde doğadan gittikçe uzaklaşırken, bizi yüzyılın hastalığı stres ve depresyon esir alıyorken... Aradığımızın huzur olduğunu bile çoğu kez unuttuk... Ve onu nerede bulacağımızı baktığımızı göremeyerek es geçtik... Kaçtık kendimizden bile... Emeksiz ve çabasız hiç bir şey kazanılmıyor... Hangi emek olursa olsun ondada ruh yoksa birşey ifade etmiyor maddiyattan başka... Ağaçlar... Bir zamanlar, bir çekirdekken şimdi gölgesinde serinlediğimiz, dallarında taşıyamayacağından çok meyvası olan ağaçlar... Bizi duyduklarından eminim onların... Ve bizler pazarda, markette satın alırken kaç ağacın ve kaç insanın emeği olduğunu düşünmeden onları hoyratça tüketiyorken hiç düşünmedik ve onlara hiç teşekkür etmedik... Bodrumda binlerce hektar orman kül olurken, Türkbükünde tatiline devam eden ve kılını kıpırdatmayan insancıklar... Bir ağacın ne demek olduğunu bilmeyen insancıklar... Yanan, yok olan bizim geleceğimizdi... Ağaçlar kül olurken köpeklerini kurtarmak için ölen yaşlı bir insan vardı Bodrumda... Ama gazetelerin pek çok sayfasında Türkbükünün bikinili kadınları yer aldı... O kadın köpeklerini kurtarmak için sessizce can verdi... Ama hiç birimiz Eda Taşpınar kadar ve sezon bikinileri kadar duymadık adını... İşte budur günümüzün gerçeği... İşte o yüzden çoğunluğun ne dediği umurumda bile değil... İşte o yüzden aradığım huzuru bulduğum doğanın yok olmasından daha kötüsünü düşünemiyorum... SARDUNYAM
-
en son ne zaman..........
çok yorgunuz... durdurun dünyayı inecek var... şşşş şöfer bey sana diyom...
-
İçindeki nakaratı yaz...
vah hanzo vay seni farketmeden öylece geçip gittimi? kör göze şimşir tarak... neyse gidiyom gidemiyom az doldur içemiyom hem burdayım hemide yokum öpüldünüz hanımlar... ahanda Romio çıktı tv de...
-
İçindeki nakaratı yaz...
gene başıma sardın demi süslerin arasından geçip gittimi