A.T. tarafından postalanan herşey
-
PAGANİZM VE HIRİSTİYANLIK / İSLAM'A SORU...
Adem ve Havva nın çocukları ensest bir ilişki içinde miydi? Sanırım torunları da idiot, down sendromlu ya da bedensel özürlü olmalı? Sonra ''mantık dini'' diye geliyorsunuz... Çelişerek mantıksız açıklamalarla cebelleşiyorsunuz. Pardon siz çelişiyor musunuz?
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Kaçma....inancınla gelme,,,,kanıtlarınla gel...sana söyledim...kanıtların yoksa fazla da iddialaşma.....görüldüğü gibi, tahminim doğru.....kanıtların yok....tek dayanağın inancın ve rastlantısallığı saçma bulan sağduyun...herkes gördü işte....evrimin kanıtlarını çürütmeyi boşver sen, kendi kanıtlarını göster......hadi sağlıcakla......hiç bilimsel olmayan bir tartışmanın içinde hissettim kendimi....din felsefesi başlığına yakışacak iletiler yazıyorsun.....
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Bakın sizin anlayamadığınız birşey var. Ben burada tanrının varlığını ya da yokluğunu tartışmıyorum. Ben burada tesadüfü tartışıyorum. Siz buraya evrim teorisini soktuğunuz için dolayısıyla bunu da tartışıyorum. Yani tanrının varolması için illa Ademle Havvanın varolmasımı gerekiyor, buna cevap verin. İkincisi tanrıya inanmak dine mensup olmak mıdır?, buna cevap verin. Ayrıca Kuranın tanrı tarafından gönderildiğine inandığınız için mi evrim teorisine karşı geliyorsunuz yoksa gerçekten elinizde yaratılış hikayesi için mantıklı kanıtlar var mı? Dediğim gibi kanıtlarınız yok. Sadece evrim teorisini eleştiriyorsunuz, teorinin içinden çıkan hataları gösteriyorsunuz.....kendi düşüncenizi inancınızdan başka destekleyen hiçbirşey sunamıyorsunuz......Ve siz diyorsunuz ki teorinin mantıklısı da birdir mantıksızı da.....Bence yanlış bir düşünce. Çünkü teori mantıklı olmasa hala teori olmaz, çünkü o aşamaya gelemeden elenir. Ayrıca bana evrimin sunduğu kanıtlardan daha mantıklı kanıtlar sunun yaratılış için, inanayım-gerçeklere saygım var ama somut gerçeklere.....varsayımlarla gelmeyin, kanıtlarla gelin. Ayrıca canlı organizmaların türemesi için uygun ortamın kendiliğinden oluşması neden sizi bu kadar gergin hale getiriyor? Niye bu kadar şaşırtıyor....Biliyorum heyecan verici ama, birazcık da saldırganlaştırıyor galiba. Tekrar söylüyorum, bana yaratılış için kanıtlarla gelin. Bakın siz istediniz kanıtlar, ben bunun üzerinde çalışıyorum.....Burada hepsini sunacağım, ama karşılık bekliyorum, ben de kanıtlar istiyorum sizden..(aynı zaman da teorinin eksik ya da mantıksız yanlarını da suynacağım, objektif olmak için önemli).. Bahsettiğiniz tesadüfün hangi güçler tarafından meydana getirildiğini tartışmıyorum, tesadüfün kendisini tartışıyorum. İddia ediyorum ki o hep karşı çıktığınız milyonda bir tesadüfler çok güzel gerçekleşir.... Aksi taktirde bilimselden çıkıp metafiziksele gireriz, forumun konusuna uygun düşmez. Bekliyorum kanıtlarınızı sayın kralx-hem de sabırsızlıkla-............ayrıca terbiyeli olmamı lütfen terbiyesi olanlar tavsiye etsin, aksi taktirde pek ikna edici olmuyor..... Alaycı tavrınıza bir tepkiydi söylediklerim......
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Bütün bunları inancınızla söylüyorsunuz, kanıtlarla değil. İlk insanın adem olduğunu kanıtlayan hiçbir veri yoktur kutsal kitaplarda yazılanlardan başka. Ne doğal afetlerinden falan bahsediyorsunuz k siz? İnsan mağarada yaşamak zorundaydı, çünkü buzul çağından yeni çıkılmıştı ve tarımsal faaliyetin gerçekleşmesi için ortada uygun koşullar yoktu. Bahsettiğim dinsel temel, evet tarihsel bir teoridir ama aksini ispat edemezsiziniz. ''TEORİ'' dedik benimkisine, ya sizin iddialarınız neler. Tamamen temelsiz varsayımlar. Evet bu mağara resimlerini yapan insanlar hala var, çünkü onlar kapalı bir yaşam tarzı sürdüler ve coğrafi ve iklimsel koşullar yüzünden, gitgide büyüyen medeniyete uzak kaldılar....Bu yüzden ilkelliklerini korudular. Bkın ne kadar mantıklı bu şeyler. Peki Adem mevzusu? Peki diyelim insanoğlu Adem ve Havva'dan türedi....Nasıl peki? Adem ve havvanın çocukları ister istemez ensest bir ilişki yaşamak zorunda kalırlar ve kromozom uyuşmazlığından 21. kromozomu eksik çocuklar doğar. Üstelik bunlada kalınmıyor bu olaya Ademden sonra bir de Nuh'ta yaşanıyor. Yani sen diyorsun bilim bunları bulur falan...EEE bunlar bilimi tamamen reddetti şimdi? Sonuç ne yani? Ne kadar eksik olursa olsun, evrim teorisi bu ilkel safsatalardan daha mantıklıdır. Çünkü eksikte olsa kanıtlar vardır elinde....Adem'in elinde kanıt yok. Şu tesadüf olayında da üstün zekanızla yine yanlış anlamışsınız sayın laftan çok kekeleyen. Şöyle örnek vereyim ben herkesin anlayabilmesi için; şimdi ben bir zar attım ve 3-2 geldi. Bu tesadüftür değilmi, nam-ı diğer şans....ama ben ortamdaki zara etki eden bütün doğal şartları açıklasaydım ( basınç, atış açısı, sürtünme, vs. vs. vs.) kaç gelebileceğini tahmin edebilirdim. Yani senin bilgisayarın yapımını bilmemen, senin bilgisizliğindir, bilenler yapmış işte, demek ki tesadüf değil.
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
''Tesadüf'' kelimesini nasıl tanımlıyorsunuz bilmiyorum ama bana göre ''bir olaya temel oluşturan bütün etkenler açıklanamazsa'' yani nedenler tam olarak belirgin değilse ya da eksikse bu durum bir tesadüftür. Ben size ''tanrı yoktur'' diye birşey dedim mi? Demedim. Sadece bilimin tanrıyı bulamayacağını söyledim....Ki hala inanıyorum bulamaz. Eğer bulsa bile bu diğer bilimsel keşifler gibi belli bir birikim tabakası oluştuğunda ortaya çıkar. Yani o an bulunmak zorundadır ve bulunur. Görelilik ya da kaos teorisi gibi....ya da newton determenizmi ya da kuantum....bilim böyle ilerler, birikerek. Dinin insanlığın bebeklik ürünü olduğunu söyledim. İnsanların değil bakın insanların dedim. Mecaz oldu biraz, anlayabildiğinize(!) sevindim. Bunu da şuna dayanarak söyledim; ilk dinsel düşünce ''Paleolitik'' dönemde ortaya çıkmıştır. Son buzul çağı yeni yeni bitmeye başlıyordur ve insanlar o sıralarda mağara ve ağaç kovuklarında yaşıyorlardı. Toplayıcılık ve avcılıkla yaşamlarını sürdürdükleri için sürekli yer değiştirmek zorunda kalıyorlardı.(Paleolitik dönem GÖ. 500.000 li yıllarda başlar(anadolu'da) ).........Bu insanların yaşam şartları çok sertti. Soğuk iklim şartlarından dolayı avlamak zorunda kaldıkları hayvanlar da hiç de küçük değildi. Kısacası onlar doğaya karşı savaşmak zorunda kalıyorlardı. Ellerinde bulunan silahlar çakmak taşı ve obsidyenden yapılan kaba el aletleriydi. Ne ok ne mızrak ne de kılıç balta vardı. Yani o güçlü ve hızlı hayvanları yakalamak için zaten 20-25 kişilik klanlarından en az 10 kişiyi feda etmek zorunda kalıyorlardı. Onlar da ne yaptılar? Mağara duvarlarına çizdikleri boğa vs. resimleriyle ya da av tasvirleriyle ya da mağaranın baş köşesine koydukları ayı başlarıyla bir tür sihir geliştirdiler. İkincisi onlar anne karnında gördükleri cenini ölen insanları aynı o şekilde gömerek bir tarz ''yeniden doğum'' ya da ''yaşayan ruhlar- atalar- kültü yarattılar. Bkın dikkat edin bu totemizmin en basit safhalarıdır. Avusturalya yerlilerinde hala aynı inançlara rastlanır. Her neyse; Mezolitik dönem falan derken insanlır Neolitik döneme geldi. Bu dönemde ilk yerleşik yaşam ve tarımsal faaliyetler başladı. Çatalhöyük çok iyi bir örnektir. İnsanlar tarıma geçince inançları da o yönde değişti. Onlar bir ana tanrıça yarattılar. O tahtta oturan koca göbekli koca göğüslü tanrıça aslında bereketi ve doğurganlığı simgeliyordu. N'oldu böylece? İnançlar gelişmeye, evrimleşmeye başladı...Burada da karşımıza doğaya karşı bir mücadele olgusu ortaya çıktı... Bu sırada insanların bilgi birikimi gelişimini sürdürüyordu ve iş ihtiyacın dışına çıktığı anda insanlar başka şeyleri de düşünmeye başladılar. Gözlerinin önünde ölen yakınları, varolan savaşları, hastalıkları açıklamak için düşünmeye başladılar. Bu olaylar belki bir kuş için ya da bir aslan için birşey ifade etmeyebilirdi belki ancak iç güdülerinin yanında bir de duyguları ve gelişmiş bir bellek sistemi olan insan için bu akıl almaz bir durumdu. İnsanlar önce kötü olayları açıklamaya başladılar. Çünkü iyi zaten anlamlıydı, iyi mutluluk vericiydi. Şimdi biraz daha ileri gidelim, Tunç çağının başlarına, yukarı Nil vadisine. Orada gelişmeye başlayan bir toplum vardı; Mısırlılar. Bulundukları kapalı alan ve yanıbaşlarındaki Nilin onlara bahşettiği topraklar yüksek bir uygarlık geliştirmek için dörtdörtlüktü. Onlar tarım yapmaya başladılar. Ancak doğa yine durduğu yerde durmuyordu. Nilin taşması herşeyi bozuyordu...Sınırlar dağılıyor, yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan ''özel mülkiyet'' kavramı bir türlü yerine oturmuyordu. Yıldızlara bakıp zamanı bilen ve biraz kafalarını çalıştırıp geometri bilen insanları lider seçtiler. Onlara ''tanrı'' ünvanını verdiler. Çünkü onlar doğayı yenebildiler. Büyüyen uygarlık, yüksek uygarlığa dönüşürken onların bilgi birikimleri inançlarını da evrimleştirdi. Örneğin en büyük inançları İsis-Osiris aslında mevsimsel döngüyü anlatan bir efsanedir. Osiris'in parçalanması, İsis'in onu birleştirmesi..... Allahkahretsin yine doğa yine doğa!!! Nedir bu bitmek bilmez çilemiz! Neyse onlar da diğerleri gibi bir ''diğer dünya'' inancına sahipti. ''Ölüler Kitabı'' bunun en büyük kanıtı, tabi mumya olayı falan da var....Ölüler kitabı çok önemli, çünkü bu kitap dünyanın ilk ahlak kitabıdır ve daha sonra tevratın temelini temsil edecek olan kitaptır!!!! Mezopotamya'da da farklı bir durum yoktu. Onlar da panteist bir dine sahipti. Onlarında tanrıları ve tanrıçaları vardı. Ve onların dini-ahlaki sistemleri çok gelişmişti. Marduk, Hepat, Elil gibi büyük tanrıları vardı. Güneş tanrısı hep baş roldeydi. Neden çünkü insan karanlıktan korkar. Karanlık tehlikelidir, karanlık belirsizdir, karanlıkta gelen sesler cinlerin sesidir, karanlıkta hırsızlar ortaya çıkar, belirsizliğin içinde kötü ruhlar vardır, onlar korkuturlar..........Ve güneş bu karanlığı süpürüverir, o adalettir, o herşeyi görendir........Ya yine doğa var !! Ha bir de belirsizlik tabi!! Neyse doğa olayından biraz çıkalım...Şimdi ölüm korkusuna gelelim. Hepimiz düşünmüşüzdür, öldükten sonra ne olacak diye! İşte burada bir belirsizlik, belirsizliğin içinde de bir kaygı başlar. İşte ''din'' bunun ilacıdır....Her din bunu yapmaz mı? Ölümden sonra bir yaşam! Tüm dinlerin ortak noktası budur. Bu nedir biliyor musunuz? İnsanların ölümsüzlük isteğinin tarihsel bir kanıtıdır. Bir de tek tanrılı dinler var değil mi? Hani hep musevilikle başladığını sandığımız? Hayır aslında. Sistematik bir tek-tanrıcılık, Mısır'da başlamıştı. Akhenaton dini tek tanrı inancını tasvir ediyordu.... Hıristiyanlık gnostik bir yapıda ortaya çıkmıştı ve kurtuluşu müjdeliyordu. Şu anki kanıtlar gerçekten yaşamış bir İsa'yı çok iyi sorgulayabiliyor. Muhammed bundan farklı birşey yapmadı. Kendisinin gnostik bir din olan Sabilik içinde olduğunu biliyoruz. Yaşadığı ortamda yahudiler hıristiyanlar, zerdüştler, sabiiler, putperestler vardı..........ve o çok iyi bir gölemciydi. Arap Yarımadasında yaşanan karışıklık ve ahlaki çöküntü, bir dinin doğmasını gerektirdi ve Muhammed buna öncülük etti. Yukarıda verdiğim örneklerde insanın doğaya karşı savaşma ve onu açıklama zorunluluğunun dinin oluşmasına neden olduğunu göstermeye çalıştım. Yani söylemek istediğim şu; din önemsiz değildir. O geçmişte bir çok yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Birçok şeye açıklık getirmiş ve düzene koymuştur. Ancak şimdi açıklama işini bilim dinin eelinden almıştır. Çünkü gelişen ve yükselen medeniyet ''din'' i arkaya itmeye başlamıştır. İnsanların görüşleri gelişmiş, düşünceler büyümüş, dünyayı anlama çabamız tüm uzaya yön çevirmiştir. Artık toprak altından filizlenen tohumu Hades tarafından kaçırılan Persephone'nin 6 ay annesi Demeter'in yanında 6 ay yer altında Hades in yanında kalmasıyla açıklamıyoruz. Çünkü bilimnsel düşünce dinsel düşüncenin önüne geçti. Yani insanlık ergenliğe adım attı... Ama itiraf etmeliyim ki özellikle doğu ülkelerinde dinin ahlak sisteminin çökmemesinde büyük önemi var. Bunun sebebi de eğitimsizlik ve dinsiz olmanın ahlaksız olmayla aynı olduğunu sanmamızdır. Ama bunu da aşar insanlık ve herkes tarihi geçmiş ve korkuya dayanan ahlak felsefesini(dini) bırakır, kendi felsefesine güvenir... Böylece son tortular da temizlenir. Son olarak o daralan evrenle ilgili söylediğim şey geçmişe bakarak bir öngörme olayıydı. Şimdi bigbangin öncesine bakıyoruz bir büzülen evren var....demek ki daha önce bu evren şişiyordu, yani bir büyük patlama daha önce de vardı...Ozaman bir daha olması büyük bir olasılık. Evrenin şişme hızının artması çok doğal. Çünkü alan büyüdükçe kütle çekimin etki ettiği alan da büyüyor. Aynı kuantum etkisi, daha önceki evren gibi bizi de büzülmeye yöneltir.... Neyse öyle işte...Ayrıca küçükken dinle ilgili- pardon ilgili olmayan- masallarla büyüdüm, çoğu türk çocuğu gibi...ama la fonteine de okudum.... saygılar...
-
Evrim neden rahatsiz eder?
Tamam ben bir hafta içinde tüm rasyonel kayıtları burada göstereceğim ancak ondan önce bir soru sormak istiyorum. Kutsal kitaplarda yazan ''yaradılış'' olgusu için sizin elinizde ne gibi bir delil var? Yani nedir bu yaradılış. Siz de bütün bu iddiaları ortaya koyun. Mümkünse aşırı inanç unsurları girmesin içine. Yanlış anlamayın, bir hafta istiyorum, çünkü düzenli olmasını istiyorum. Tamam ben de istiyorum bu yaradılışın somut kanıtlarını...
-
SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?
Konuya çok ortadan gireceğim için öncelikle özürdilerim. Yukarıda bahsedildiği Bilim-Teknik haziran 2006 sayısında Pnsylvania Eyalet Üniversitesindeki araştırmacıların büyük patlama öncesi için matematiksel bir anahtar buldukları hakkında küçük bir yazı var... Patlamanın arkasında büzülen bir evren olduğunu söylüyorlar. Demekki şuan genişleyen evren de belli bir süre genişledikten sonra daralacak. Sonra tekrar sıfıra yakın bir nokta ve tekrar patlama.sonra tekrar ve tekrar......yani bir döngüsellik var burada. Şimdi kimse bize yoktan var edildi demesin bu evreni. Birşey söyleyebilirim bu konu hakkında; insan her zaman daha öncesine gitmek ister ve hep daha önce daha önce daha önce......eminim ve iddidalıyım; hiçbir zaman tanrının varlığına ya da yokluğuna dair bilimsel bir kanıt bulunamayacak.Neden? Çünkü; o bu evren içinde metafizik krallığında, hayali tahtında, gerçek bir dünyaya bakıyor..oldukça gerçek ve fizik kurallarının tam olarak geçerli olduğu bir dünya......anlatmak istediğim neden tanrıya bir kanıt aranıyor ki? Dinle başlayan bilim neden dinle ilerlemek zorunda ki? Ayrı ayrı yapılamıyor mu bunların ikisi de? Niye bir taraf tanrıyı yalanlamaya çalışırken diğeri de onun varlığını savunuyor. Din insanların bebeklik mahsuludür. O zaman o kadarı çıkmış..yanlış anlaşılmasın; harika şeyler var orada....ama bence tanrı varlığını tartışmak artık çok mantıksız bir mesele...yokluğunu da öyle....
-
Evrim neden rahatsiz eder?
Evrimle ilgili son derece rasyonel kanıtlar var elimizde. Şimdi bu kanıtları alıp ateşli savunmalar yapmamıza hiç gerek yok. Oturup beklemek yeterli.. Ateşli savunma yapılan bir konu mutlaka eksiktir ( bahsettiğim eksik temeldendir) Evrimin varlığı kesin, sadece içinin biraz daha dolması gerek.... Dinin din içinde, bilimin bilim içinde yaşandığı bir dünya dileğiyle...
-
Başörtüsü Allahın emri mi yoksa ruhbanların sömürü aracı mı?
Kusura bakmayın kinayeyi anlayamadığım için. Biliyorsunuz insanlar bu konularda hassas oluyorlar, ben tepki görmeye çok alıştım Açıklama yapmaya da alıştım. O yüzden böyle telaşlı davranıyorum bu konularda.... Önemli olmadığını söylediğiniz şey galiba açtığınız başlıktaydı da okadar da önemli değil...sadece bir temelin de siyaset ve bilim üzerine kurulmasının çok yararlı olması gerektiğini söyledim. Neyse ben bu konu hakkında bir daha yazmamaya karar verdim siz devam edin ama.biliyorsunuz boş bırakılmaya gelmeyen bir konu..hoşçakalın
-
Başörtüsü Allahın emri mi yoksa ruhbanların sömürü aracı mı?
hayır hayır...şuanki başörtüsü takmayan kadınlara sesinlikle böyle bir yakıştırma yapılamaz..7. yy. da yaşamıyoruz ..ben sadece bu durumun islamdaki yerini belirttim. bir statü farkı olduğunu gösterdim. Ayrıca bu tartışmanın önemsiz olduğunu söylemişsin açtığın diğer konuda. Gayet önemli. Şimdi var diyen de çok yok diyen de çok demekle bitmiyor işte. Tartışmadan gerçekler bulunsa herkes daha mutlu olurdu eminim ama ne yazık ki olmuyor...bence de isteyen istediği şekilde baş örtüsü taksın.zaten diğer yazılarımda da bunun üzerinde çok durdum..ama başörtüsünü takan insan ''bunu islam emrediyor'' derse o zaman dinin çarpıtılmış bir formunu yaşarız. Bunlar tartışmaların durdurulmasında çok önemli....bilimsel verilerle bu tartışmaları dindirmek için konuya destek yapılabilir. Ayrıca evet türban bir siyasi simge haline geldi.....bunu türbanı kullananlar değil, onları temsil ettiğini düşünen malum insanlar bu hale getirdi....Sadece onların suçu değil, Atatürk'ü temsil ettiğini söyleyenler, demokratlar, sosyalistlerde suçlu.... Eğer cumhuriyet döneminin başlarında, o an için çok gerekli olan kuralları, sadece Atatürk'ün fikri diye bu zamana kadar devam ettirmeseydik herşey çok normal olabilirdi. Olumsuz telkinler insanın bu telkinlere zıt davranmasını sağlar. Biraz iyimserlik gerekiyor...herkes için....
-
ATEİSTLERE SORU
bu cevap konuyu açana mıydı? yoksa bana mı? ......eğer banaysa.ben aşağıda tanrının varlığını falan tartışmadım......sadece din hakkında bir açıklama getirdim......bana değilse bu msjı umursama...
-
Başörtüsü Allahın emri mi yoksa ruhbanların sömürü aracı mı?
Hayır hayır. kesinlikle öyle birşey söylemek istemedim. Sadece başörtüsünün o dönemde bir statü göstergesi olduğunu belirttim. Şu anki koşullar içerisinde tabiki başı açık kadınlarımız onlara benzemiyor. Çünkü herşey modernize oluyor. Ben sadece ''kutsal'' sayılan birşeyin aslında bir ayrımın çarpıtılmış devamı olduğunu göstermek istedim. Sonuçta tarihsel bir inceleme yaptık yukarıda ve bu tarihsel gerçekleri o günün şartları altında inceledik. Yani bugüne katmadık o durumu. Üzülme yani Öyle olsa ben de üzülürdüm...
-
ALLAHIN SIFATLARINI YOK SAYANLAR
Sanırım bu konuda biraz materyalist düşünüyorum ancak, sonucuna ulaşılamayacak birşeyin olduğuna pek ihtimal vermiyorum. Benim düşüncem; tanrının varlığının ya da yokluğunun matematiksel olarak ıspatlanabileceği ki bu onu bir cisim olarak tasvir ettiğimi gösteriyor. Zaten o nirengi sonuca ulaşırsak ve olmadığını görürsek ezelden beri varolan bir varlığı kabul etmemiz zorlaşır. Ben soyut matematiğe inanıyorum. Zaten tanrı fikrini ister istemez - gerek cisim olsun gerekse olmasın- soyut düşünmemiz gerekir. Çünkü algımız haricinde bir varlığın somutluğundan her zaman şüphe etmeliyiz. Burada belirtilmesi gereken bir konu var......algılayamadığımız herşey soyut değildir.....örneğin kuantum iplikçileri -evreni bir arada tutar- ya da algı ötesi ışınlar. Çok hassas bir durum. Gözden kaçırılan bir ihtimal herşeyin yanlış olmasına sebep olur.
- ANLAM NE?
-
AĞAÇLAR BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM DİYOR
evvvvetttt.söyle bakalım benim tanrıyı inkar ettiğimi nereden biliyorsun bu birincisi....ikincisi kimin ------ yapıyormuş bu inkar edenler.
-
Başörtüsü Allahın emri mi yoksa ruhbanların sömürü aracı mı?
Şimdi yazdıkların güzel falan....iyi de bunlar insan psikolojisini hiçe sayan, ayaklar altında ezen yazılar. Bak şimdi demişsin ki ya da demişler ki bir kadının, bir erkeğin korumasına ihtiyacı vardır. Hayır efendim yoktur. Yine dünle bugünü karııştırıyorlar. Bak ne diyorum, artık bizim yasalarımız var efendi. Bu ülkede şeriat işlemiyor. ''''Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var. "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar." Ahzâb Sûresi: 33:59.''' diye yazılmış....... o zaman yazılmış, şimdi durum farklı. Eğer bunları ortadan kaldırmak istiyorsak, insan eğitmeliyiz, insan kapatmamalıyız. 7. yy da yaşamıyoruz artık.. Türban siyasallaştırılamaz diyorsun,,,,,,,peki yapılan ne? Bu siyasallaştırma değilmi? Koz olarak kullanıyorlar. Daha önce de dediğim gibi; türban bir ibadet unsuru değil bir simge olmuş.......Varolan ataerkillik kadının üzerine çökmüş gölge olmuş. Bak bu bir toplumsal savunma mekanizmasıdır. Yasaklar sert, telkinler olumsuz oldukça, insanlar sığdırıldıkları kalıpları kırmak için uğraşacaklar. Bunun örnekleri tarihte de var. Örneğin büyük suçlar sayılmasına rağmen, sübiyancılık, oğlancılık, eşcinsellik gibi şeyler Osmanlı'da bir hayli yaygındı. Peki oradaki kadınlar da başlarını örtüyorlardı, hem de fazlasıyla...ancak tecavüz oranı İstanbul'un anadolu yakasında yani müslümanların yoğunlukta olduğu bölgede daha fazlaymış.. Demek ki türban falan kar etmiyor, insan akıllı olmadıkça... Kelime oyunu dediğin şeyler, gerçekçilik taşıyor. Arkadaşım, risaleye değil, kurana bak.birinci elden kaynak değil mi bu? Asıl şuanda gerçekler çeviriliyor, kırpılıyor, yapıştırılıyor.
-
ATEİSTLERE SORU
Dinin işlevselliğinin olmadığının söylenebileceğini pek zannetmiyorum. Ben de herhangi bir dine mensup değilim ama benim aradığım anlamı bir ''din'' kendi müritlerine verebiliyor. Önemli olan da bu zaten. İnsan hayatını kendi anlamlandırır. Eğer bir gerçek bulmak isteniyorsa, bu gerçekliğin yapılandırılmasında din de kullanılmalıdır. Eğer kullanılmazsa, olabilecek tüm varsayımları gözden geçirmiş olamayız ve birçok yanlışla karşı karşıya kalırız. İnsanın hayal gücünü yabana atmak ise mekanik bir doğrunun peşinden koşmak demektir ve gerçekleşen bu durum, gerçeğin her yüzünü görmemizi engeller. İnsan duyguları ve içgüdüleri de en az insan düşüncesi kada ele alınmalı, kullanılmalı ve sorgulanmalıdır. Durumu her yönüyle görmemiz için her türlü etkeni gözden geçirmemiz gerekir. O yüzden kavramlarla, saf mantıkla, tarihte yaşananları anlayamayız. Bir tarihçi olarak daha doğrusu hiç değilse bu yolda giden bir insan olarak söyleyebilirim. Bir kişiyi ya da bir olayı anlamak, onu okumak ya da seyirci olmakla gerçekleşmez. Kişinin ya da olayın içindeki bireylerin hissettiklerini, düşündüklerini düşünmek gerek. İşte bu da tarihin deneyselliğidir. Son olarak bir sözle kapatmak istiyorum ''Hayal gücü bilgiden daha değerlidir...'' Albert Einstein
-
ALLAHIN SIFATLARINI YOK SAYANLAR
Evet cevap bekliyorum ben. Hangi sonuca çıkacağız buradan??
-
TANRIYI BULMAK VE YA ANLAMAK İÇİN YÖNTEMSEL BİR SAV
Haklısın aslında. Din bir şekilde nasihatler bütünüdür. Her din kendi içinde gerçeği bulma, doğruyu görme ve iyi yaşamayı vadeder. Bence biz İslam dini değil de biraz Osmanlı dini içinde büyüdük. Tabi kötü oldu bu durum. Birçok şeyi anlayamadık. Gerk hırisyiyanlık, gerek paganizm, gerekse yahudilik bize yalan ve yanlış olarak öğretildi. Ama hepsinin temeli ve sonucu aynıydı. İnsan ihtiyaçları ve bu ihtiyaçları karşılamak. Üzücü bu durum. Dinin güzelliği her geçen gün maske değiştiriyor, çirkinleşiyor, daha doğrusu çirkinleştiriliyor.... Sağolun cevabınız için
-
TANRIYI BULMAK VE YA ANLAMAK İÇİN YÖNTEMSEL BİR SAV
Arkadaşlar, bu forumda dinve inançla ilgili birçok mevzuyu konuşuyoruz. Ben çoğunlukla ''Tanrı'' ile ilgili olan konulara girmiyorum daha çok din içinde kalıorum. Çünkü tanrı hakkında değil de onu sorgulamak hakkında bazı çekincelerim var. Burada bunun için düşündüğüm bir yöntem ileri süreceğim. Bununla ilgili görüşlerinizi belirtirseniz ve içinizden geldiği gibi iyi ya da kötü yönde eleştirirseniz beni çok mutlu edersiniz.....teşekkürler (((( NOT: İnsanın doğal ihtiyacı olan ''inanmak''tan kimsenin şikayet ettiğini henüz görmedim. İnanmanın iyi birşey olduğunu daha doğrusu inanabilmenin halkulade birşey olduğuu bu konuda bazı aksaklıklar yaşayan çoğu kişi bilir. Amacım kimseye ''inan'' ya da ''inanma'' demek değil. Ancak burada bahsettiklerimin, kendisini ''gerçek'' i bulma amacına adamış kişiler için yöntemsel bir kolayluk ya da bir telafi olduğunu idda edebilirim. ))))) Kimse kimsye tanrısal bir olguyu açıklamak zorunda değildir. ''Tanrı'' kavramı üzerinde varolan tartışmalar ''ya varsa'' ya da ''ya yoksa'' lardan ileri gidemez. Tanrı cisim midir yoksa bir boşluk mu? Tnrı eril midir yoksa dişi mi? Bu önemsiz sorular varoluşun temeline inmek için büyük bir engel teşkil etmektedir... Etrafımızda bulunan, varolan tüm olguları açıklayamadan, bir tanrı varoluşunu nasıl açıklayabiliriz? Açıklamak kanımca çok büyük bir yanılgıdır. Sebebi ise resmin parçalarının eksik ya da boyalarının karışmış olmasıdır. Olguların çevrelediği bir durumu, o duruma yapışık olgularla birlikte göremezsek, sonsuza doğru giden bir olasılıklar silsilesiyle uğraşmak zorunda kalırız. Yaptığımız yargılar hiç bir yapıcılığı olmayan ucuz tahminlerden ileriye gidemez. Bir gerçekliğe temelinden başlayarak belirgin adımlarla akılcı bir şekilde ulaşmak, bizi birçok varsayımdan ve onunla birlikte süregelen birçok yanlıştan kurtaracaktır. ''Tanrı vardır'' ya da ''Tanrı yoktur'' demek idda ediyorum ki hatalı bir önyargıdan başka birşey değildir. Eğer tanrıyı en üst gerçeklik olarak düşünüyorsak önce diğer gerçeklewri anlamalıyız, yani evrendeki bütün olguları doğru bir şekilde açıklamalıyız. Yoksa varsayımımızın çok büyük bir hata olmadığını nasıl söyleyebiliriz? Değinmek istediğim bir diğer şey ise; dini sorgulamakla tanrıyı sorgulamanın aynı kefe içinde bulundurulmaması gerektiğidir. Buradaki fark iyi anlaşılmalıdır. Dinsel bir olgunun tanrısallıkla birleştirilmesi genel bir ''DİN'' olgusu içine girer. Ancak tanrısal bir kudretin varoluşunu bir tekillikle birlikte düşünürsek bu ister istemez metafizik bir varsayımı gerektirir. Bu yüzden ''din''e sosyolojik, tanrıya ise metafizik bir durum olarak bakmak gerekir. Aksi takdirde ne din ne de tanrı tam anlamıyla sorgulanabilir. Özet olarak bir tanrının varlığını tartışacaksak, ''var'' ya da ''yok'' gibi kesin kanıları ve buna bağlı düşünceleri son noktaya saklamalıyız. Gerçek denilen kanıya ulaşmak için, ona bağlı tüm gerçekleri öyle ya da böyle, birşekilde kavramalıyız. Bunu yaparken de önyargılarımızı köreltmeliyiz. Dini tanrısal bir armağan değil, insani bir olgu olarak düşünmeliyiz.
-
ALLAHIN SIFATLARINI YOK SAYANLAR
Evet kendime göre cisimim.....yani?
-
Başörtüsü Allahın emri mi yoksa ruhbanların sömürü aracı mı?
Yok bir hata etmedin. Ama bir sorun var burada; şimdi sen tanrısal bir iradeyi işin içine sokarsan konuşma başta biter. Çünkü bu sana göre tartışılmaz hükümlerdir ve herhangi bir yorum yapmak zorlaşır, ama ben yine de cevap vermeye çalışacağım. Öncelikle Muhammed 'e ''Muhammed'' demem benim tercihimdir. Benim bu söylediğime karışmadıkları sürece ona ''Hz. Muhammed'' ya da ''Muhammed peygamber'' demelerine hiç bir şekilde karışmam. Bana göre denilmesi gereksiz. Bunun nedeni de sıfatların herhangi bir saygı ifadesi olduğuna inanmamamdır. Onlar çoğunlukla bazı sözcüklerin karışmaması için ya da anlatımı kolaylaştırmak için kullanılan kelimelerdir. O yüzden ''Hz.'' sıfatı benim için hiçbir şeydir. Eğer sen bana bunu söylemem gerektiğini söylersen ben de bir ton saygı duyulacak adam yazarım ve bunlara ''Hz.'' denmesini isteyebilirim. Herzaman söylerim ben; başörtüsüne karşı değilim. Ancak, başörtüsünün de tecavüz ya da taciz olayını engelleyeceğinden de şüpheliyim. Müslüman çoğu ülkede tecavüzün az olması, adaletle alakası olmayan bir şeriatın orada bulunmasıyla alakalı. Sonradan müslümanlığı seçen insanların da başını kapatması, din kisvesi altında bunun onlara dayatılması ve farz gibi gösterilmesiyle ilgilidir. 5000 yıl önce de kadınlar ibadet yaparken başörtüsü takıyorlardı ancak bu dini bir arma değil tanrı karşısındaki saflığın göstergesi oluyordu. Şimdi hem dini hem de siyasi bir arma oluyor ki bu aslında en büyük zorbalık. Ayrıca yapılan birkaç araştırmanın, tesettürlü kadınların erkeklerin cinsel arzularını daha da arttırdığını biliyor musun? Peki bunun sebebinin de ''gizem'' in insanı mahveden çekiciliği olduğunu biliyor musun? Zorbalığın sona ermesi insanların eğitimi ve onların ruh sağlığının korunabilmesiyle gerçekleşebilir. Yni anlayacağın başörtüsü islama göre -hiç değilse toplumsal islama göre- sadece statü farkı gösteren bir uygulamaydı( taaa o zamanlar ) Ancak insanın kendi inancı, inandığıyla kendisi arasında olduğu için ve bu konu insani özele girdiği için hiç bir eleştiri yapamam. Ayrıca ben insanın kendisinde olan özellikleri tam olarak kullanabilmesi taraftarıyım. Artık bırakında rahat dolaşsın şu bayanlar. İstedikleri gibi giyinip, istediği şekilde davranabilsinler. Böyle şeyleri görünce kendimi ortaçağda hissediyorum. Kimin kulu kimin torunu olduğumu bilmiyorum ama kendime inanmam gerektiğini biliyorum. Ayrıca dogmatik söylevlerin katılığı karşısında hassasiyetimin arttığını ve insan olduğumu daha fazla anladığımı da biliyorum. Hiç değilse islam'a mantık dini diyip sonra kendimizle çelişmeyelim. Güzelim dini bir siyaset olarak uygularsak ortada ne güzellik kalır, ne zorbalık kalır ne de DİN kalır. AYrıca doğallığını inkar eden insanlar için tanrı değil ama yalanlar yaktı cehennemin ateşini. Ne kadar kandırabilecek bakalım insanlık kendini ve din ne kadar doyurabilecek onun dolmayan midesini. O zaman gurur duysun sözde islam alemi kendisinden. Kana buladılar ülkeyi....
-
AĞAÇLAR BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM DİYOR
Eğer bu forumda yer alıyorsam ilgilendirir. Sonuçta ''din felsefesi'' başlığıyla ayrılmış bir bölüme tamamı misyonerlik kokan bir hikayeyle gelirsen karışabilirim. Dediğim gibi yorum yapılacak birşey göremiyorum.(sadece kendi adıma konuşuyorum.) Demek istediğim şu; verimliliğin artması için formata uysak iyi olur...
-
DÜŞÜNÜLEN TANRI...
Kendini bilse bizim gibi onu sorgulayıp şekilden şekile sokan tipler yaratırmıydı? Bence o sırada biraz ''güzel'' olmuştu... Hurma şarabından olsa gerek Ama baya güzel bee!!1
-
AĞAÇLAR BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM DİYOR
Sonuç olarak? Ya biz çok gereksiz işlerle uğraşıyoruz. Burada devrim yapmaya çalışmıyoruz ''ziakıl''.... tartışıyoruz... Bu tür yazılarımız için forumumuzun başka odaları ve başlıkları var. Bu bir tartışma konusu değil.