Keske sunu gorseydin: konusan sen degil beynine girmis olan devlettir, yapan ve dusunen sen degil, beynini isgal etmis olan devlettir. Devlet senin araciliginla yasiyor. Sen sadece bir kabuksun.
gayet net ve açıklayıcı siyaset meydanında siyaset yapmış bozo avdan dostum...
Kürtlerin ne istediğini bilmek zor değildir.Ama pekala bunları bilmediğimize eminim.. Kürt vatandaşları ne istediklerini yıllardır söyleyip yazmakta... Bu ülkede yaşayıp da bunu bilmemek için dünyadan pek habersiz biri olmak gerekir.işte bu yüzden bilmiyoruz...işte bu yüzden bu kadar eminim...
Neyse sorumuzu cevaplayalım,''hiç bilmeyerek'' ya da ''bildiğimiz ölçüde''....Kürt vatandaşlarımız,dostlarım ''biz hak ve özgürlük istiyoruz. Her onurlu, özgür insan ve halk gibi dilimizi ve kültürümüzü özgürce kullanmak, geliştirmek istiyoruz. Her onurlu ve özgür halk gibi kendi anadilimizle eğitim görmek, dilimizi hem özel hem de kamu yaşamında, sosyal ve siyasal her alanda, basın-yayında özgürce kullanmak istiyoruz.
Her özgür insan ve halk gibi, yöneticilerimizi kendimiz seçmek istiyoruz. Kendi durumumuz ve geleceğimizle ilgili olarak kendimiz karar vermek istiyoruz.
Her özgür halk gibi kendi ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından kendimiz yararlanmak istiyoruz. Ülkemizi geliştirmek, çağdaş, demokratik bir yaşam kurmak istiyoruz.
Bu özgürlük ve demokrasidir. bütün bunlar Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ve diğer ilgili uluslararası sözleşmelerin insanlara ve halklara tanıdığı, doğuştan gelen, temel, vazgeçilmez hak ve özgürlüklerdir.
Oysa şu anda Türkiye sınırları içinde yaşayan 20 milyonu aşkın Kürt (bunların çoğu, yaklaşık 13-14 milyonu aslında kendi ülkesinde, Kuzey Kürdistan’da yaşıyor) bu hakların hiçbirine sahip değil. Türk devleti bize vere vere, dilenciye sadaka verir gibi, haftada yarım saat televizyon yayını ile birkaç özel kurs layık gördü, o da binbir kayıt ve şarta bağlanmış olarak... Bu bizimle ve dünyayla alay etmektir. Dilimiz yine kamu alanında ve siyasal alanda yasak. Kürtçe radyo ve televizyon yine yasak. Kürtçe eğitim yine yasak. Bize gerekli olan, hakkımız olan, kısıtsız, tam gün radyo ve televizyon yayınıdır, ilkokuldan üniversiteye kadar kendi anadilimizle eğitimdir. Çağımızda, anadil eğitimi bir yana, yabancı dil eğitimi bile normal okullarda veriliyor.
Bu ülkede, artık lafta Kürt var dense de kimliğimiz yine yasak. Ülke nüfusunun ve yüzölçümünün üçte birini oluşturduğumuz halde (20 milyonu aşkın nüfus ve yirmiyi aşkın il) kimliğimiz anayasada tanınmıyor. Dilimiz resmi dil değil. Hiçbir ulusal, hatta yerel kurumda, parlamentoda, hükümette, yönetim aygıtında ve yargıda Kürtler kendi kimlikleriyle temsil edilmiyor.
Bizi özgürlükten yoksun bırakan, Türkiye’yi dünden bugüne yönetenlerdir, TC’dir. Bu rejim kaynaklarımıza da el koymuştur. Petrolümüzü ve öteki yeraltı yerüstü ürünlerimizi talan edip götürmüştür ve bu durum günümüzde de devam ediyor. Özgürlük istediğimiz zaman da bize „vatanı ve milleti bölmek istiyorlar“ deyip dünyanın zulmünü uygulamıştır, birçok kez etnik arındırma ve soykırım yapmıştır.
Bu, bağımlılık ilişkisinden de öte, bir sömürgeci-sömürge, ya da köle-efendi ilişkisidir.
Bu yüzden yoksul kaldık, bilgisiz kaldık,başıboş kaldık...
Biz ne Türkiye’yi ne de başka bir ülkeyi bölmek istemiyoruz, böyle bir düşüncemiz yok. Aksine, bizim ülkemiz dört devlet arasında bölünmüş ve en büyük parçasına da Türk devleti el koymuştur. Biz ülke parçalayan değiliz, ülkesi parçalananız. Ülke parçalayan bir suçlu arıyorsan adresi başkadır.. Biz Kürtlerin çabası ve isteği ise kendi ülkemizde özgür yaşamaktır, o kadar. Buna hakkımız yok mu...?''
diyorlar....
peki cevaplar ne oluyor...''biz bilmeyiz...''