Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

angelflower

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.164
  • Katılım

  • Son Ziyaret

angelflower tarafından postalanan herşey

  1. ben bu odalara bayıldım
  2. diyecek eklime bulamıyorumm
  3. müthiş resimler güzelim bunlar bende okulumdaki çevre gönüllüsü öğrencilere atık malzemelerle ne yaptırsam diyordum bunları yaptırayım bari
  4. Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim. Tanrı "Hayır. Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin bırakabileceğin bir şeydir." dedi. Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim. Tanrı "Hayır. Onun ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, o geçici bir şeydir." dedi. Tanrıdan bana sabır vermesini istedim. Tanrı "Hayır. Sabır büyük acılar çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir. Sabır verilmez, hak edilir." dedi. Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim. Tanrı, "Hayır. Ben sadece nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı."dedi. Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim. Tanrı "Hayır. Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar."dedi. Tanrıdan ruhumu olgunlaştırmasını istedim. Tanrı "Hayır. Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin." dedi. Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim. Tanrı, "Hayır. Ben sana hayatı vereceğim, böylece hayata dair her şeye sahip olabilirsin." dedi. Tanrıdan, tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim. tanrı şöyle dedi: "Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin." Ruhu olgunlaşmamış bir kul tanrıya hep "ver bana..." ile biten dualar eder, olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla..." diye bitirir dualarını... *Steve Goodier'ın "Bir Dakika Hayatınızı Değiştirebilir" adlı kitabından alınmıştır.*
  5. ACELE KARAR VERMEYİN.... >Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış >"Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan >dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, >at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, >bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala >satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. >Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... > >İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. >"Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. >Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. >Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? >Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. >Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." > >Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. >Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş... >Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. >Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. >Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler. >"Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının >kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu >oldu senin için, şimdi bir at sürün var.." > >"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" >demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. >Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini >henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. >Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz >kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" > >Köylüler bu defa açıkçn ihtiyarla dalga geçmemişler >ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler... >Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan >ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. >Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman >yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. >"Bir kez daha haklı çıktın" demişler. > >"Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre >kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. >Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" >demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme >hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. > >"O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. >Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba >ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde >gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez." > >Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu >ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan >bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, >ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri >askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın >kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya >öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. > >Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı >olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık >ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, >belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının >kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..." > >"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, >ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez. >Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, >sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, >hangisinin şnssızlık olduğunu sadece Allah biliyor." > > > >Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış: > >"Acele karar vermeyin. >Hayatın küçük bir dilimine bakıp >tamamı hakkında karar vermekten kaçının. >Karar; aklın durması halidir. >Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, >dolayısı ile gelişmeyi durdurur. >Buna rağmen akıl, >insanı daima karara zorlar. >Çünkü gelişme halinde olmak >tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. >Oysa gezi asla sona ermez. >Bir yol biterken yenisi başlar. >Bir kapı kapanırken, başkası açılır. >Bir hedefe ulaşırsınız ve >daha yüksek bir hedefin hemen >oracıkta olduğunu görürsünüz."
  6. GERÇEK BİR ÖYKÜ >Çoğu insan eksik düşündüğü yönlerini göstermek istemez. Eksikliklerini herkesten saklamanın daha büyük bir eksiklik olduğunu anlamaz. Aşağıdaki hikayeyi okuduğunuzda bir eksikliğin üstünlüğe nasıl dönüştüğünü göreceksiniz. > >9 yasındaki bir Japon çocuğun en büyük hayali günün birinde çok iyi bir judocu olmaktır. Fakat talihsiz bir trafik kazası sonucu sol kolunu tamamıyla kaybeder. Hem çocuk hem de ailesi yıkılır. Ailesi sırf çocuk oyalansın diye, Japonların en unlu hocalarından birini tutarlar. > >Hoca kolları sıvar, çocuğa tek kolla yapabileceği yegane fırlatma hareketini öğretir. Gece gündüz çocukla beraber bu hareketi çalışırlar. Bir müddet sonra çocuk hareketi gayet iyi ve hızlı bir şekilde yapmaya baslar, fakat hocası çocuğa her gün saatler boyu ayni hareketi adeta ezberletir. Çocuk bu hareketten sikilir ve yeni hareketler öğrenmek istedikçe hocası bu hareketi dünyada en hızlı sen yapana dek çalışmasını ve başka hareket öğretmeyeceğini söyler. Bir müddet sonra çocuk bu hareketi yıldırım hızıyla yapmaya alışır. Bunun üzerine hoca çocuğa artık bir turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler. Olacak şey değildir. Tek kollu bir judocu tek hareketle turnuvaya katılacak. Çocuk itiraz ettikçe hocası "Evlat; sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme" diye öğütte bulunur. > >1. tur 2. tur derken çocuk turlar? gayet rahat geçer. En nihayet finale gelir. tek hareket bilgisi ile finale kadar gelen çocuğun finaldeki rakibi bölgenin en iyi judocusudur. Çocuk dev cüsseli rakibini görünce korkar. Hocası yine sakindir, "evlat sen bu harekette dünyada teksin, kendi oyununu yap yeter" der. Çocuk rakibine kendi hareketini simsek hızıyla uygular, rakip kalktıkça ayni hareketi yineler. İnanılır gibi değildir, çocuk tek kolla tek hareket sayesinde şampiyon olmuştur. > >Çocuk dayanamaz ve hocasına sorar "hocam inanamıyorum,ben nasıl şampiyon oldum?" der.Hocası yine sakin ifade ile söyle cevaplar, "Bu zaferin iki sırrı var oğlum.Birincisi judonun en güç hareketlerinden birini çok iyi yapabilmendir. İkincisi bu harekete karsı tek bir savunma vardır.O da hareketi yapanın sol kolunu tutmak!...
  7. SEVGİNİN SADECE SÖZÜNÜ EDENLERLE, ONU YAŞAYANLAR ARASINDA NE FARK VARDIR Sormuşlar ermişlerden birine; "Sevginin sadece sözünü >edenlerle, onu yasayanlar arasında ne fark vardır?" >"Bakın göstereyim" demiş ermiş. >Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar icinde >sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. >Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. >"Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. >Bunun üzerine "şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." >Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıltılı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. >"Buyurun" deyince her biri uzun boylu kasıklarını çorbaya daldırıp, sonra karsısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerlerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. >"İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymamış düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz bunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman..."
  8. emanetine iyi bakarım merak etme
  9. Doğum Tarihinize Göre Hangi Otsunuz? ________________________________________ Ocak 1 - 9 --- Isırgan otu Ocak 10 - 24 --- Ebemgümeci Ocak 25 - 31 ---Dereotu Şubat 1 - 5 --- Bildiğimiz ot $ubat 6 - 14 ---Çimen $ubat 5 - 21 --- Maydanoz $ubat 22 - 28 --- Kıvırcık Mart 1 - 12 --- Sarmaşık Mart 13 - 15 ---Dereotu Mart 16 - 23 ---Ebemgümeci Mart 24 - 31 --- Bildiğimiz ot Nisan 1 - 3 --- Isırgan otu Nisan 4 - 14 ---Kıvırcık Nisan 15 - 26 ---Ebemgümeci Nisan 27 - 30 --- Maydanoz Mayıs 1 - 13 --- Sarmaşık Mayıs 14 - 21 ---Çimen Mayıs 22 - 31 ---Dereotu Haziran 1 - 3 --- Ebemgümeci Haziran 4 - 14 ---Maydanoz Haziran 15 - 20 --- Isırgan otu Haziran 21 -24 ---Sarmaşık Haziran 25 - 30 --- Bildiğimiz ot Temmuz 1 - 9 ---Ebemgümeci Temmuz 10 - 15 --- Isırgan otu Temmuz 16 - 26 ---Çimen Temmuz 27 - 31 --- Bildiğimiz ot Agustos 1 - 15 --- Sarmaşık Agustos 16 - 25 ---Ebemgümeci Agustos 26 - 31 --- Maydanoz Eylul 1 - 14 ---Çimen Eylul 15 - 27--- Bildiğimiz ot Eylul 28 - 30--- Isırgan otu Ekim 1 - 15 ---Sarmaşık Ekim 16 - 27 --- Maydanoz Ekim 28 - 31 ---Kıvırcık Kasim 1 - 16 --- Dereotu Kasim 17 -30 ---Bildiğimiz ot Aralik 1 - 16 ---Isırgan otu Aralik 17 - 25 --- Sarmaşık Aralik 26 - 31 ---Çimen Isırgan otu Cekici ve populersiniz.. Kolayca arkadaş edinebiliyorsunuz.. Kendinden emin tavirlarinizla grup icinde liderlige yakışıyorsunuz. Eğer sizin liderliğinizi kabul etmiyorlarsa uygun bir yöntemle kabul ettiriyosunuz, yine olmazsa ısırıyosunuz... Bildiğimiz ot Utangac ve sevimlisiniz. Tanimadiginiz insanlarla konuşmayi sevmez ama arkadaşlarınızla herşeyi paylaşabilirsiniz. Arkadaş seçiminde oldukça dikkatlisiniz. Sevilen birisiniz. Doğayı çok seversiniz öylesine bir otsunuz Sarmaşık Yerinde duramayan birisiniz. Durmadan ona buna sarılıp duruyosunuz Cok arkadaşınız var ve sosyal yaşamınız cok renkli. Dedikoduyu biraz seviyorsunuz. Sizi taniyan sizin gibi biri daha olmadigini duşünüyor. Dikkat cekmeyi cok seviyorsunuz. Kıvırcık Esrarengiz birisiniz. Ne zaman nasil davranacaginiz pek belli olmuyor. Bazen herşeye salata oluyosunuz. Cogu şeyden ilk sizin haberiniz oluyor bu yuzden cok ilgi görüyorsunuz. Ebemgümeci Sessiz sakin ama cok zekisiniz. Dost canlisi, sevilmeyi bekleyen tavirlariniz ilgi cekiyor. Her yerde olmayan insan sağlığına yararlı bir kişiliğe sahipsiniz Kucuk bir arkadaş grubu size yetiyor. Fazla populer olmasaniz da yakinlarinin el ustunde tuttugu birisiniz Dereotu Siz lider olmak icin dogmuşsunuz. Ama yapacak bişey yok bazı organizasyonlarda sadece değişik tad bırakıyorsunuz o kadar. Sözünü dinleten, dediğini yaptiran birisiniz. Kararli tavirlariniz cevrenizdekileri etkiliyor. Insanlarin arkadaş olmak isteyebiliceği birisiniz. Maydanoz Uyumlu, herşeye maydanoz olmak burdan gelir sıcakkanlı birisiniz. Size nasil davranilmasini istiyorsaniz siz de herkese oyle davraniyorsunuz. Sadık ve dürüstsünüz, yapmacık Çimen Cok hassas ve narinsiniz. (çimlere basmayın ) Kolay aşık oluyorsunuz. Ne cok utangac ne cok girişkensiniz. Arkadaş
  10. bilmiyorum ki
  11. Tamamen gercek bir olay!!!!!!!!!!!!Yasanmis bir is basvuru hikâyesi Yeni Safak Gazetesi yazari Mustafa Ozel'in kosesine tasidigi,yasanmis cok ilginc bir is basvurusu hikâyesi: Alttaki isbasvuru formunu dolduran Mehmet Tartar'in basvuru formuna yazdigi cevaplar: 1. Adiniz Soyadiniz: Mehmet Tartar 2.Yasiniz: Yirmi sekiz. 3) Sirketimizdeki hangi pozisyon icin Basvuruyorsunuz? Mumkunse yatay bir pozisyon icin. Eger daha ciddi bir cevap istiyorsaniz, ne is olsa yaparim. Sart one surebilecek durumda olsaydim, burada bu formu dolduruyor olmazdim. 4. Dusundugunuz ucret: Aylik 5.000 YTL maas arti yillik kârdan yuzde 10 hisse! Eger bu mumkun degilse, siz bir ucret Onerin, ben size evet yahut hayir derim. 5. Egitiminiz? Idare eder 6. Son isiniz. Sadist bir sefin deneme tahtasi olmak. 7. Son ucretiniz: Hak ettigimin cok altinda. 8. Onemli basarilariniz: Arakladigim kalemlerden muhtesem bir kolleksiyonum var; evde sergiliyorum. 9. Isten ayrilma sebebiniz: Bkz. Cevap 6. 10. Size ulasabilecegimiz saatler: Banka atm'si gibiyim: 7/24. 11. Calismak istediginiz saatler: Pazartesi, Sali ve Persembe 13.00-15.00 arasi. 13. Simdiki isvereninizle gorusebilir miyiz? Isverenim olsa burada olmazdim. 14. Fizik durumunuz 20 kilogramdan fazla tasimaniza engelMI? Belli olmaz, ne tasidigima bagli. 15. Otomobiliniz var mi? Evet, ama soru yanlis sorulmus. "Calisir durumda bir otomobiliniz var mi?" diye sorsaydiniz, cevabim farkli olurdu. 16. Daha once bir yarisma veya madalya kazandiniz mi? Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum. 17. Sigara iciyor musunuz? Otlanacak bir enayi bulabilirsem. 18. Bes yil sonra ne yapmayi hayal ediyorsunuz? Bana tutkun zengin bir fotomodelle Bahama Adalari'nda yasamayi. Bir yolunu biliyorsaniz bunu bes yil beklemeden de yapabilirim. 19. Yukaridaki bilgilerin dogrulugunu taahhut ediyor musunuz? Hayir, ama sIkiyorsa aksini iddia edin. 20. Sizi bu basvuruyu yapmaya iten gercek sebep nedir? Birbiriyle tutarlilik derecesini kestiremedigim iki cevabim var: a) Insan sevgisi ve tuketicilerin iyi beslenmesine katkida bulunma arzum. Girtlagima kadar borca batmis olmam.. Sonuc: Mehmet Tartar ise alindi
  12. Tamamen gercek bir olay!!!!!!!!!!!!Yasanmis bir is basvuru hikâyesi Yeni Safak Gazetesi yazari Mustafa Ozel'in kosesine tasidigi,yasanmis cok ilginc bir is basvurusu hikâyesi: Alttaki isbasvuru formunu dolduran Mehmet Tartar'in basvuru formuna yazdigi cevaplar: 1. Adiniz Soyadiniz: Mehmet Tartar 2.Yasiniz: Yirmi sekiz. 3) Sirketimizdeki hangi pozisyon icin Basvuruyorsunuz? Mumkunse yatay bir pozisyon icin. Eger daha ciddi bir cevap istiyorsaniz, ne is olsa yaparim. Sart one surebilecek durumda olsaydim, burada bu formu dolduruyor olmazdim. 4. Dusundugunuz ucret: Aylik 5.000 YTL maas arti yillik kârdan yuzde 10 hisse! Eger bu mumkun degilse, siz bir ucret Onerin, ben size evet yahut hayir derim. 5. Egitiminiz? Idare eder 6. Son isiniz. Sadist bir sefin deneme tahtasi olmak. 7. Son ucretiniz: Hak ettigimin cok altinda. 8. Onemli basarilariniz: Arakladigim kalemlerden muhtesem bir kolleksiyonum var; evde sergiliyorum. 9. Isten ayrilma sebebiniz: Bkz. Cevap 6. 10. Size ulasabilecegimiz saatler: Banka atm'si gibiyim: 7/24. 11. Calismak istediginiz saatler: Pazartesi, Sali ve Persembe 13.00-15.00 arasi. 13. Simdiki isvereninizle gorusebilir miyiz? Isverenim olsa burada olmazdim. 14. Fizik durumunuz 20 kilogramdan fazla tasimaniza engelMI? Belli olmaz, ne tasidigima bagli. 15. Otomobiliniz var mi? Evet, ama soru yanlis sorulmus. "Calisir durumda bir otomobiliniz var mi?" diye sorsaydiniz, cevabim farkli olurdu. 16. Daha once bir yarisma veya madalya kazandiniz mi? Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum. 17. Sigara iciyor musunuz? Otlanacak bir enayi bulabilirsem. 18. Bes yil sonra ne yapmayi hayal ediyorsunuz? Bana tutkun zengin bir fotomodelle Bahama Adalari'nda yasamayi. Bir yolunu biliyorsaniz bunu bes yil beklemeden de yapabilirim. 19. Yukaridaki bilgilerin dogrulugunu taahhut ediyor musunuz? Hayir, ama sIkiyorsa aksini iddia edin. 20. Sizi bu basvuruyu yapmaya iten gercek sebep nedir? Birbiriyle tutarlilik derecesini kestiremedigim iki cevabim var: a) Insan sevgisi ve tuketicilerin iyi beslenmesine katkida bulunma arzum. Girtlagima kadar borca batmis olmam.. Sonuc: Mehmet Tartar ise alindi
  13. Baba erenler bir gün hamama gitmiş. Güzelce yıkanmış, temizlenmiş, göbek taşına uzanıp keyif çatmaya başlamış. Derken, gözü hamamın içinde dolaşan,milletin ayakları altında ezilen hamam böceklerine takılmış. Bektaşi ister istemez düşünmüş ve içinden Allah'a seslenmiş: - Yüce Allah'ım, hikmetinden sual olunmaz, lakin ne diye şu hamam böceklerini yarattın ? Zavallı hayvanlar, hepsi de kara kuru, çirkin, hiçbir işe yaramaz. Bir de böyle hamam köşelerinde ordan oraya koştururlar, çile çekerler, ayak altında ezilirler. Bektaşi biraz daha fikredip hamam sefasını tamamlamış ve evine dönmüş. Aradan haftalar geçmiş. Bir gün baba erenlerin kaba etinde bir kaşınma başlamış. Ama ne kaşınma ! Önce tatlı tatlı kaşınırken, bektaşi artık dayanamaz olmuş. Kaşındıkça kaşınmış, kaba etleri yara bere içindekalmış. İş zevk vermekten çıkıp adeta bir işkenceye dönüşmüş. Erenler artık sırtüstü yatamaz, oturamaz olmuş. Tanıdığı ne kadar doktor varsa hepsine kaba etlerini göstermiş, bir çare bulamamışlar. Bektaşi canı acıya acıya kaba etlerini ovalıyor, resmen şakır şakır kan akıyormuş. Sonunda, al canımı ya Allah diye dualar etmiş. Nihayet baba erenlere şifalı otlar kullanarak her hastalığı iyileştiren bir kocakarıyı tavsiye etmişler. Erenler, çaresiz, kadını çağırmış, cılk yara olan kaba etini ona da göstermiş. Kadın, Bektaşiye, derhal uşağını hamama gönder. Bulabildiği kadar hamam böceği toplasın, demiş. Söylediğini yapmışlar. Şifacı kadın getirilen böcekleri bir tokaçla güzelce ezmiş. İçine çeşitli otlar katmış, macun kıvamında bir merhem hazırlamış, bektaşinin kaba etlerine sürmüş. Bu merhemi iki hafta boyunca düzenli kullanırsanız hiçbir şeyiniz kalmaz demiş ve gitmiş. Hakikaten birkaç hafta sonra bektaşi tamamen iyileşmiş. İyileştikten sonra bektaşi bir iş gereği deniz yolculuğuna çıkmış. Gemi güzel güzel ilerlerken birden fırtına kopmuş. Dev gibi dalgalar gemiyi sanki bir fındık kabuğu gibi ordan oraya savurmaya başlamış. Kaptan duruma bakmış, yolcuları çağırmış ve onlara seslenmiş: Bu fırtınaya dayanamayız. İşimiz Allah'a kaldı ! Herkes dua etsin, belki yüce Allah halimize acır, fırtınayı uzaklaştırır. Bunun üzerine yolcular bildikleri bütün duaları okumuşlar. Kimisi adaklar adıyor, kimisi eğer kurtulursa yüzlerce fakiri doyuracağını falan söylüyormuş. İçlerinde sadece baba erenler, diğer yolculara aldırmadan piposunu yakmış fırtınayı seyrediyormuş. Bunu gören kaptan, bektaşiyi azarlamış: - Bre zındık, herkes dualar ediyor, sen niye bize katılmıyorsun ? O zaman erenler cevabı yapıştırmış: - Bak, kaptan efendi, ben cenab-ı Allah'ın işine bir defa karıştım, aylarca oturamadım ! Bundan sonra asla işine karışmam. Gemi onun, ister batırır, ister çıkarır.
  14. kuzenim selim
  15. angelflower

    Çağrışım

    ne desem ki buna hmmm bi düşiiim beyazıt öztürk
  16. küsmeeeeeeeeeeeeeeeeeee
  17. nie bana küstün sen yaaaaaa küsme canım küsme
  18. 2 yaşına bilem gelmişsin tebriklerrrrrrrr mutlu yıllara
  19. ben yeni geldiiim için şimdi kuluyorum nice mutlu yıllaraaaaaaaaaaa
  20. ya ben bilgisayarım bozuldu şindi kutlasam olur mu doğum günlerini buzlu rakı sen 38 misin ? maşallah nice mutlu yıllara
  21. mutlu yıllar
  22. teşekkür ederim focal
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.