VAKANA tarafından postalanan herşey
-
Üstündekinin ihtiyacı...
daha ne istiyorsun ilbey.....herkese nasip etsin öle bir kaynana.............. kabullenmeye ihtiyacı var........
-
MEHMET ALİ AĞCA SERBEST BIRAKILDI
hukuk devleti olduğumuzu söyleyenlere ithaf olunur.................... keşke herife türkiyeye geldiğinde bi yolunu bulup baklava çaldırsalardı... en azından hala içerde olurdu.........
-
yaşam felsefesine dair.......
Yaşam Felsefesinin İlkeleri Richard Wilkins © İngiltere'de piyasaya çıkan "Mental Tonic" (Zihin Açıcı) adlı kitabında yaşam felsefesinden süzdüğü ilkeleri sıralıyor. İşte onlardan birkaçı : Gerçek değişim kimi eski şeyleri farklı görmeye başlamaktır. Pencerenizin camı kirliyse, dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır. Eğer siz kendinizi sevmiyorsanız, başkası neden sevsin. Ana babanız doğumunuzdan sorumludur, yaşamınızdan değil. Eğer kendinize yön arıyorsanız, yolunu kaybetmiş birisine sormayın. Dostluk, ayrı oldukları zaman insanları birlikte tutar. Geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil. Birçok insan hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için heba eder. İlerlemenizin önündeki en büyük engel, kendinize güvensizliğinizdir. Acı, mutluluğa göre daha çok şarkı bestelemiştir. Her davranışında başkalarının onayını arayan kimseler, hayatın birçok güzelliğini ıskalar. Yüzeyde hazine bulamazsınız. Kahkaha ruhun dansıdır. Mucize, enerjinizi korkularınıza değil rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar. Karşınızdakini dinliyor musunuz, yoksa konuşmak için sıra mı bekliyorsunuz? İkiyüzlülük sadece sahibi tarafından görülemez. Hayatınızı bir para kazanma denemesi olarak kullanmayın. Cennete gitmenin iki yolu vardır : 1) Gerçekten öldüğünüz zaman 2) Gerçekten yaşadığınız zaman. Gerçek zenginlik; vaktini insanlara vermektir, para karşılığı satmak değil. Müziği, notaların arasındaki sessizlik yaratır.
-
ABD, Iran'ı Gerçekten vurur mu ?
arkadaşlar bende kısa bir yanıtla katılmak isterim tartışmaya............ ortadoğuda sınırları cetvelle çizilmemiş bir tek ülke vardır oda iran..vede iranında bizler gibi ikibin yıllık bir devlet geleneği vardır ki buda hiçte yabana atılacak birşey değildir....bazen rakamlar çok şey ifade edebilir ama ikibin yıllık bir devlet geleneğinin olduğu bir ülkeye girmek ve o ülkeyi bölmek herkesin harcı değildir....lütfen bunu gözardı etmeyin..
-
Media Forum Cafe
sayman bende var bir bira ...gel paylaşalım............. hocam sucuklu kaşarlı bi tost.....kaşar çift olsun.........
-
Anlaşıldı..
Armanın önceki yazdıklarını tanianın yazdıklarına bakarak ancak görebilDİM,silmiş sanırım seninkine benzer bir olayı bende üç dört ay önce yaşamıştım,herşey çok güzel giderken birdenbire hala eski sevgilisiyle msn de konuştuğunu öğrenmiş ve aşağıdaki yazıyı yazmıştım.Daha sonra da bunu bir forumada göndermiştim , forumun başlığıda ikili ilişkiler gibi birşeydi...en başta bir sorun var senin arman ne soğutur diye buyur kardeşim;gerçi başta yazılanları anlamakta güçlük çekebilirsiniz çünkü benim özelimle ilintili birazda.... İnsanoğlu nerede bir güzelliği,bir ideali,bir değeri mutlaklaştırırsa,hemen orda o değerin tam tersinin doğmasına neden olur.Vatanın kutsallaştırıldığı yerlerde vatan hainleri,"tamamen özgürsünüz "denildiği anda zorbalığın ve vahşetin en kötüsü,"herşeyimle sana güveniyorum" denildiği anda da sırttan bıçaklamalar gelir."ömrünüzün sonuna kadar birbirinize sadık kalacaksını"şeklinde kesinleştirilmiş evliliklerden yada ilişkilerden sonunda çıksa çıksa aldatma çıkar.Bir değeri öldürmenin en kolay ve çabuk yolu onu "mutlaka" haline getirmektir."vatanı her ne pahasına olursa olsun böldürmeyeceksiniz."Böyle bir vatanın bölünme şansı;bu şekilde mutlaklaştırmayanladan bölünme şansından daha yüksektir.Klasik evlilikler ve ilişkilerde çiftleri öyle bir cendereye almıştır ki aldatmamak mümkün değildir.Bence aldatmayı ve aldatılmayı peşinen kabul etmeyenlerin evlenmemesi gerekir.Şunu sakın unutmayın sevgilin yada karın yada kocan sana nasıl gelmişse,sendende öyle gidecektir.Bir başkasının yatağından sana geleni,günü gelir,sen başkasının yatağında bulursun.Ama erkeklerin arasında en şerefsizce yapılan ihanette hiç şüphesiz iş arkadaşlarının yada dostlarının karılarıyla olanlardır.Onları derhal aforoz edin.Çünkü onlar erkekler arasında ilk ve en temel konu olan"AV KONTRATINI"İHLAL ETMİŞTİR.bU bir milyon yıllık kontrata göre,başarılı bir av için birlikte çalışmaya ve yaşamaya mecbur ve muhtaç olan erkekler,geride bırakılan arkadaş karılarını aradan sıvışarak gizlice düzmezler.Erkeklerin "acaba geride neler oluyor" diye düşünüp şüphelenmesi,sürek avını güçleştirir ve avcıların avı değil birbirlerini kovalamarına sebep olur.En büyük yalancılar,her şeyi ile sana bağımlı,bütün mutluluk ve varoluş sebebini sana yülkemişve seni herşeyden çok seven ve yaşamak için sevmeye mecbur olanlar arasından çıkarÇünkü doğruluk ve dürüstlükle tehlikeye atılan onlar için hayatın tüm anlamıdır."SEN BENİM HERŞEYİM OLMASAN,SENİ BUKADAR SEVMESEM YAHUT,SANA HİÇ YALAN SÖYLERMİYDİM SEVGİLİM?"ve böylece kaybetme korkusu ilk yalanı söyletir.VE BEYAZ YALANLAR KARALARIN HABERCİSİDİR.Korkuyla söylenmiş o masum ve affedilir yalan,zamanla ihanetlerin en acı verenine dönüşür.Sevdiğinin tüm mutluluğunu,bir yalan kurmaya çalıştığını setrederek aldatmaya devam etmek,gözünün içine bakarak bile bile yalan söylemek düpedüz alçaklıktır.Yalanı söylemek başka yalanı sürdürmek başkadır.GERÇEK İHANET ORDA BAŞLAR.ne garip araba çalmak hapislik suçturda,birbirinin yıllarını çalmak suç değildir.NEDEN?????????çünkü yasaları aşıklar değilde mülk sahipleri koymuştur.Sevgilinin yalanları üzerine inşa edilmiş bir yaşam,ne kadar parıltılı sahnelerle ve cicilikleriyle dolu olursa olsun neticede enayice yaşanmıştır.yalanların ortaya çıkmasıyla bir büyük yangının fotoğraf albümlerinin üstünden geçmesi gibi insanın seneleri uçup gider.Hayatın birden bire içi boşalır.Anlam kaybolur ve kaset geriye doğru silinmeye başlar,leke yayılır.Yalanın ortaya çıkmasında ,bilmek ve sezmek aynı kapıya çıkar.Sezgi kanıt istemezve güven;bilerek veya sezerek bir kere kaybolursa,hayal gücü çalışmaya başlar.Şüphe insanı kemirir.Ondan sonrası........eleştiri,şikayet,dırdır ve bitmek tükenmek bilmeyen ima,dokunduruş ve sitemlerdir.Biten aşkın arkasından sevgi ve saygıda zamanla yok olup gider.Herkes yalanın kolaycılığını,dürüstlüğün zorluklarına tercih eder.Üstelik tatlı yalanlar,acı gerçeklerden her zaman daha inandırıcılardır.Ve birşeyler sezen sevgilinin yada eşin çırpınışları umursanmaz. SONRA NE Mİ OLUR..... SİZCE?.................SAYGIYLA...............
-
söylemek isteyipte söyleyemedikleriniz varsa buraya
berbat bir yalancı vede kendine yetemeyen aciz bir insandın................ o yüzden ayrıldık annadınmı.....................oh beeeeeeeeeeeeeeee............
-
Üstündekinin ihtiyacı...
azime ihtiyacı var.... bir iki seferdir denk geliyorum sanırım ders çalışmayı erteliyor......
-
AZ SONRA...........
doruuuu beğendiğe pizza yemeye........üfffffff...........
-
SEN BU FORUMUN......
sana reis diyebilirmiyim?
-
SEN BU FORUMUN......
İLBEY HOŞGELDİN.......... NE DİYEYİM SANA ŞİMDİ SENDE YÜREKLİSİN BE KARDEŞİM.......
-
SEN BU FORUMUN......
GÜZEL BİR İNSANI..............(FİSKİ NE KADARDI ?YARIM ŞİŞE Mİ?)
-
SEN BU FORUMUN......
SANKİ EN NAİFİ........
-
benden de bi öneri
Küçük kız babası ile ormanda yürüyüş yaparken, ayağı takılıp yere düşüyor. Can acısıyla "Ahhh" diye bağırınca ilerideki dağın tepesinden "Ahhh" diye bir ses duyuyor ve küçük kız , dağın tepesinde başka birinin olduğunu sanıp bu kez de "SEN KIMSIN?" diye bağırıyor. Aldığı yanıt "SEN KIMSIN" oluyor. Küçük kız bu yanıta iyice sinirlenip "SEN BIR KORKAKSIN, NEDEN SAKLANIYORSUN?" diye haykırıyor. Dağdan gelen ses"SEN BİR KORKAKSIN..." diye cevap veriyor. Sonunda babasına soruyor "BABA NE OLUYOR BÖYLE?" "DINLE VE ÖĞREN" diyor adam, bu kez kendisi dağa doğru "SANA HAYRANIM" diye bağırıyor. Gelen cevap "SANA HAYRANIM" oluyor. Baba tekrar bağırıyor, "SEN MUHTEŞEMSİN" gelen cevap "SEN MUHTEŞEMSİN. Küçük kız çok şaşırıyor ama halen ne olduğunu anlayamıyor. Adam, küçük kızına hayatın sırrını anlatmaya başlıyor. "Buna "YANKI" denir. Ama aslında bu "YAŞAM"dır. Yaşam daima sana, senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev. Daha fazla şevkat istediğinde, daha şevkatli ol. Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Çünkü yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın aynadan bir yansımasıdır. Hayat sana ancak, senin ona verdiklerini geri verir, bunu unutma......................... TAMAM BURASI OLSUN......BENCEDE İYİ BİR TEKLİF..................
-
FOTOĞRAFÇI.........................
fotoğrafçı İki yıldır evliydiler. Erkek edebiyatı ve şiiri seviyordu. Yazılarını internet sitelerine gönderiyor, şiirlerini dergilere postalıyordu. Fakat kimse dönüp bakmıyor, okuyan ve beğenen çıkmıyordu. İyi bir fotoğrafçıydı. Ama edebiyat ve şiir merakı yüzünden fotoğrafçılığı bir kenara bırakmıştı. Kendi düğünlerinin deki fotoğrafların büyük bir çoğunluğunu da o çekmişti. Karısını çok seviyordu. Karısı da onu seviyordu. Kızın biraz sabırsız bir karakteri vardı, zaman zaman kızıp bağırır, küserdi. Erkek daha sabırlıydı, her zaman hoşgörür, affedici olmaya çalışırdı. Erkeğin başı edebiyat ve şiirle hoş olduğu için, evin geçimini karısı sağlıyordu şimdilik. Çok satan bir yazar oluncaya kadar… Kızın naz günüydü bugün. Yine kocasından sevmediği bir şeyi yapmasını istiyordu. Kız: arkadaşımın düğün fotoğraflarını neden sen çekmiyorsun? Üstelik karşılığını fazlasıyla ödeyeceğini söyledi Erkek: bugün vaktim yok Kız: ‘offff yine mi?’ şu roman yazma işini biraz kenara bıraksan, pekala vaktin olacak. Erkek: bir gün herkes benim yazdıklarımın kıymetini anlayacak Kız: ben anlamam. Arkadaşımın düğün fotoğraflarını çekeceksin Erkek: hayır Kız: Ne olur sadece bir kez Erkek: hayır dedim Diyalog burada koptu. Kız son uyarısını yaptı: ‘Ya üç gün içinde bunu kabul edersin ya da…’ İlk günün sonunda, kocasına mutfağı, banyoyu, bilgisayarı, buzdolabını, televizyonu ve müzik setini yasakladı. Yasaklardan yatağı hariç tuttu, sadece her şeye rağmen sevdiğini göstermek için. Erkek aldırış etmedi. Derken 2. gün başka yasaklar ve bunu 3. deki başka yasaklar takip etti… Ve 3. gece… Yine aynı yatağı paylaşıyorlardı. Ancak sırtları birbirine dönüktü. Erkek: konuşmamız lazım Kız: fotoğraf çekimi dışında konuşacak bir şeyimiz yok! Erkek: çok önemli bir konu Kız sessiz kaldı Erkek. Ayrılalım mı? Ne dersin? Kız kulaklarına inanamadı Erkek: bir kızla tanıştım Kız kızgınlığını ve şaşkınlığını saklayamadı. Gözleri çoktan nemlenmiş ve yüzünde göstermemeye çalıştığı iki damla gözyaşı süzüldü. Erkek pijamasının içinden bir fotoğraf çıkardı. Tam kalbinin üzerinde saklıyordu. Erkek: hoş bir kız! Kızın gözyaşları çoğaldı Erkek: anlaşabileceğim biri! Beni çok seviyor ve beni yapmak istemediğim şeyleri yapmak için zorlamayacağından eminim. Ayrıca iyi bir yazar olmam içinde bana destek verecek. Kızın kıskançlığı iyice arttı çünkü bir zamanlar bütün bu sözleri kendisi de vermişti… Erkek: fotoğrafını çektim. Sende bakmak istermisin? Kız sadece sustu Erkek fotoğrafı bakması için kıza uzattı ama kız karşı konulmaz bir öfkeyle erkeğin elini itti. Ve kız ağlamaya başladı. Erkek fotoğrafı tekrar koynuna koydu. Işığı söndürdü ve uyumaya başladı. Kız ışığı yaktı ve oturdu, erkek uyuyordu ama kızın uykusu kaçmıştı. Bir zamanlar kendisi de diğer kız gibi davranmıştı ona… Ne çabuk unutulmuştu iyilikleri, desteği, sevgisi… Tekrar ağladı: Onu uyandırmak istiyordu. Aşklarının hatırasını yeniden kalbine kazmak istiyordu. Erkeğin pijamasının açık yakasından fotoğrafın arka yüzü görünüyordu. Merak duygusu kıskançlığını ve öfkesini yendi. Kaybedeceği bir şeysi yoktu nasılsa. Elini uzatıp yavaşça aldı fotoğrafı. Baktı Ağlamak istedi doyasıya. Güzel çekilmiş bir fotoğraftı. Kızda güzeldi. Kendi fotoğrafıydı. Bir ara kendisinden habersiz çekilmiş olmalıydı. Eğildi kocasının yanağından öptü. Erkek tebessüm etti Uyuyormuş gibi yapıyordu…
-
SEVİLMEK İÇİN RANDEVU....................
Uykusunun baldan tatlı olduğu sabahlarda, melek öpüşlerle > uyandırılmaz olur. Anne bağırır: > "Çabuk ol servisi kaçıracaksın!" > Baba kükrer: > "Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!" > Sabahları günesin doğusunu bilmez çocuk. Hiç aydınlanmadan kalkar > içi. Taze bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman. > Her sabah adına yuva denen, adına kreş denen o yere bırakılır. > Başkalarının annesinde, kendi annesinin hasretini çeker günboyu. > Sabahın köründe ?benim annem ne zaman gelecek" diye gözyaşları eker > solgun yüzüne dizi dizi. > Akşam ne uzundur. Yuva nice gürültülü. > Sevgilerini konuşurlar efkarlı saatlerde. > > ?Benim babam beni çok seviyor." > ?Hayır, benim babam beni daha çok seviyor." > ?Hadi ordan, beni hem babam hem annem daha çok seviyor." > Başkalarının babası kendi çocuklarını çok severse, sanki kendi > babalarının sevgisi azalacakmış gibi kavga ederler. En çok sevilen > olmaktır tutkuları. Her pazartesi ne kadar sevildiklerinin ispatını > yapmaya koyulurlar. > ?Benim babam beni hamburger yemeye götürdü." > ?Biz hem hamburger yemeye gittik, hem de Luna parka gittik." > ?N`apalım. Benim annem beni sinemaya götürdü. Arslan Kral filminde > ağladık annemle birlikte." > ?Kızlar ağlar zaten. Ağlamanın neresi eğlenceli?" > ?Biz babamla maç ettiğimiz zaman çok eğleniyoruz." > ?Benim babam benimle değil, arkadaşlarıyla maç etmeye gidiyor." > ?Bak demek ki benim babam beni daha çok seviyor. Bi kere biz ikimiz, > yani babamla ben, maç ediyoruz." > Pazartesileri hep böyle geçer. > Herkes kendi babasının en sevgili baba olduğunu ispat etmeye > çalışır. Öteki çocuklar yeni sevgi ispatlarını ortaya koydukça içini > bir ürperti kaplar. Başkalarının babası çocuklarını daha çok mu > seviyordur acaba? O reklam gelir aklına. Kahrolası reklam. ?Evinizi > seviyorsunuz, arabanızı seviyorsunuz... Beni sevmiyor musunuz?" > İnanmak üzeredir onu sevmediklerine. Arka koltuğa gazoz döktü diye > ne çok bağırmıştı babası. Ama olsun, arkadaşlarına bunu anlatmazsa > eğer, babasının arabasını kendisinden çok sevdiğini nereden bilecekler. > Keşke her Pazartesi en sevilen evlat oyununu oynamak zorunda > kalmasaydı. Bunun için Pazartesileri hep hasta numarası yapması. > Uyanamaması. En sevilen çocuk olmak yarışması bilseniz ne kadar zor > diyebilse bir gün, her şey ne kadar kolay olacak. > Oyunu değiştirebilirdi. Bu oyunun mağlubu olduğunu arkadasları > öğrenecek diye her Pazartesi karanlık bir kuyu olmazdı o zaman. > Herkesin annesinin ve babasının ne kadar iyi anne baba olduğu, çünkü > onlara ne çok pahalı oyuncak aldıklarının konuşuldukları bir sıra > ?beni anneannem çok sever" diye bağırıverdi. Sustu arkadaşları. > Söyleyebilecek bir şey bulamadılar bir an. > Akın boynunu büküp ?benim anneannem yok" dedi. > Üzüldü o zaman. Ama geri dönemezdi. ?benim anneannem beni çok sever. > Masal anlatır bana. Yaramazlık yapınca `dayın da böyleydi` der gülerek." > Arkadaşları ne kadar dinliyor diye sustu birden. Kendisine doğru > yönelmiş meraklı bakışları keyifle seyretti. > Ağızları açık ?Ee sonra?" diyorlardı. > ?Sever beni. Masal anlatır. Hiç susturmaz beni. Ben konuştukca > güler. Hay çocuk der. Sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün, der." > Herkes bir masal büyüsü ile dinlerken onu, anneannesini öteki > çocuklarla paylaştığını düşünüp susuverdi. > Üsteledi arkadaşları. ?Hadi anlatsana!" dediler. > Top havuzuna doğru koşup ?Herkesin anneannesi kendine" diye bagırdı. > Akın itiraz etti. Hiç olmazsa arkadaşının anneannesinde tatmadığı > bir duyguyu tadacağını düşünürken ne diye oyunbozanlık yapıyordu. > Kızdı. ?`Herkesin babasi kendisine` demiyordun ama!" > Duymazlığa geldi. Anneannesini hiç kimselerle yarıştırmak > istemiyordu, işte o kadar. > Akşam çabuk oldu. Bu oyunu kazanmıştı. Muzaffer bir komutan edasında > dolaştı bütün gün. Artık annesine neden Pazartesileri yuvaya gitmek > istemediğini anlatabilirdi. Yorganın altına saklanmazdı bundan > böyle. Her Pazartesi anneannesinden bir demet yapıp götürürdü. > Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı: ?Anne biliyormusun bugün > yuvada ne oldu?" > ?Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum." > Hiç kimsenin sevdigi şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, > babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz > konusu olduğunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç > yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi? > Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. > Koşarak yanına gitti. > ?Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak. Annesi > manalı manalı baktı. > ?Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. > Çok yorgunum zaten." > Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya > daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır ?Nasıl yorulmuş > yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir > öpücük konduruverirdi. > Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi > kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu. > ?Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem > öyle söylüyor." > ?Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum." > Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle > yorgun yorgunken... > ?Anneciğim sen yorulma diye..." > ?Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene > kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz." > ?Hani siz yoruluyorsunuz ya..." > ?Eeee...." > ?Ben de oynamaktan yoruluyorum." > ?Ne yapayım?" > ?Bilmem..." > Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri > hiç bilmiyorlardı. > Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. ?Mum da > yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı. > Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının > ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki > aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini > birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası > yaptı. ?bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen > arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine > hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun > düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. > Kolu yavaşça kanepeden asağı sarktı. > Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti > birden. Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek > uykuya dalmıştı. > Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir > pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir > öpücük kondurdu. Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına ?İşin > bitince beni sever misin anne?" dedi. > Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı >
-
AŞK SESSİZ.........SEVGİ DİLSİZDİR.........
AŞAĞIDA OKUYACAĞINIZ YAZIYA BİR İNTERNET SİTESİNDE RASTLADIM........................... 97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık alacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: "Biliyorum" dedi. İzmir’e kar yağdığı gün, yani bir ay önce,evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim. - A. - R. - K. - A. - S. - I. - N. Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. inanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden su sözler çıktı: "14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum..." 2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor simdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor... Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; aşk sessiz, sevgi dilsizdir...
-
HEY ÜSTTEKİ SENİ.....................GÖRDÜM BUGÜN.
anlamaz gördüm seni .................. hızlıyı birazdaha bilimselleştirdik sadece..........
-
SEN BU FORUMUN......
hoppala........... seninki niye............
-
SEN BU FORUMUN......
buna iyi bişi derdim ya........ adminle aramız limoni şu aralar dua et.....
-
SEN BU FORUMUN......
yüreği geniş olanı.........
-
HEY ÜSTTEKİ SENİ.....................GÖRDÜM BUGÜN.
pek bi aktif gördüm seni....bakıyorum herbir yere yetişmişiz.........
-
AZ SONRA...........
birazsona nemi yapacam....nüfus idaresi kapalı ki......
-
SEN BU FORUMUN......
anlaştık sen şerefi duyakoy.............. buzdolabı nerde kardeş...
-
AZ SONRA...........
oha diyorum azizil 56 çokmu geç bir yaş ya.......