VAKANA tarafından postalanan herşey
-
"BABAM VE OĞLUM" Bir fiyaskonun getirdikleri.
valla bu uslübe ankarada bentderesi ağzı derler......en amiyane tabirle oha diyorum.............
- Çağrışım
-
MEHMET ALİ ERBİL VE YAPTIKLARINA DAİR..........
"Var olmak görünmektir" diyen "Gösteri tanrısı" Mehmet Ali Erbil'i yarattı Küheylan'dan yarış atına... Çocukluk mirası bir sevgisizliğin bedelini gündelik değiştirdiği sevgililerine mi ödetiyor? Şımarıklık yüzünden kesilen birkaç maaşının acısını, şımarıklığa boğduğu bizlerden mi çıkarıyor? İdealist olamamışlığını, idealistlere kara çalarak mı telafi ediyor? Bugün gibi gözümün önünde: 13 yaşındaydım. Şımşık giyinip Ankara'nın gösterişli Büyük Tiyatro'suna "Küheylan"ı izlemeye gittik. Salonun ortalarında bir yerde oturuyordum. Oyun, ruhsal sorunları olan bir genci anlatıyordu. Sahnedeki iki adam resmen büyülemişti beni: Birisi Kerim Afşar'dı. Diğeri 17 yaşında bir genç: Adının Mehmet Ali Erbil olduğunu, Cüneyt Gökçer'den ders aldığını fuayede öğrenecektik. Başının iki yanına geçirdiği at şeklindeki masklarla sahnenin ortasında öyle şahlanıyor, çığlık çığlığa, haykıra haykıra öyle muhteşem bir oyun sergiliyordu ki, değil birkaç yıl, ömür boyu unutmadım o performansı... Nitekim o yıl en iyi oyuncu ödülü almıştı. Bana o yaştan tiyatroyu sevdiren iki adamdan Kerim Afşar'ı yıllar yılı izledim aynı sahnede... "Küheylan"ı ise bir daha hiç sahnede görmedim. "Ruhsal sorunları olan o genç", 20'li yaşlarının başında, eşsiz sahne yeteneğini, yükselen gösteri dünyasının emrine verdi. Kurnaz sezgisiyle, Ankara'da maaşlı sanatçı olma kaderinden, İstanbul'da o maaşı bir gecede kazanacağı müzikal yıldızlığına koştu dört nala... Kararını yıllar sonra "Hiçbir zaman idealist olmadım. Ne yani, aç mı kalsaydım?" diye savundu. O karar, 25 yılda "Küheylan"ı gösteri sirkinin yarış atına çevirmişti. Şimdilerde sabun köpüğü iki sömestr filminde kendisiyle yarışarak tatil çocuklarını eğlendiriyor ya... Mutsuz bir çocukluk geçirdiğini anlatmıştı bir tarihte... Sevgisiz çocukluk Bir Nakşi Kürt şeyhinin torunuymuş. Babası Sadettin Erbil, klasik Osmanlı terbiyesi gereği oğlunu kucağına alıp sevememiş. Annesi o 4 yaşındayken boşanmış ve bir subayla evlenmiş. Lise çağına geldiğinde üvey baba yanında daha fazla kalamayacağı anlaşılınca konservatuvarın tiyatro bölümüne yatılı verilmiş. Sonradan girdiği Ankara Devlet Tiyatrosu'nda şımarıklıktan birkaç kez maaşı kesilmiş. O da şımarıklığını kabullenecek, hatta sevip ödüllendirecek bir şehre, ortama göçmüş. "Var olmak görünmektir" O günden beri, o şımarık çocuğu her gece karşımıza, başımıza çıkarıyor Erbil: Yarışma programlarında, kumarhane masalarında, paparazzi bültenlerinde, sinema perdelerinde, magazin dergilerinde, promosyon gecelerinde... Her gece... Her yerde... Sanki "Var olmak görünmektir" diyen bir gösteri tanrısına taparmış gibi, 24 saat kamera önünde yaşarmış gibi, bir gece görünmeyiverse ortadan kalkarmış gibi adeta püskürüyor ekrandan... İşaret parmağını kıvıra kıvıra, "birazcık yardım" dilenen müşterilerinin aczinden kudret bulan bir edayla, engellileri, obezleri aşağılaya aşağılaya, konuklarıyla güreş tutup üstlerinde hoplaya zıplaya gülüyor, eğleniyor. Kazara açık kalmış bir mikrofondan oğlu için hediye dilenen bir seyircisine "Senin oğlunun ... koyim" diye küfretmesi, aşk ya da kumar meselesinden kurşun yemesi, kendi yaşında bir kayınvalide edinmesi, kendisini eleştiren meslektaşımıza "Soyadı Türk değil" diye ırkçı bir cevap verdiği için Basın Konseyi'nce kınanması bile kazib şöhretini törpülemedi. Sadece son bir haftadaki performansına bakın: "Keloğlan Karaprens'e Karşı" filmini beğenmeyen sinema eleştirmeni Atilla Dorsay'a "Beyni sulanmış, ne yazdığını bilmiyor" dedi. Kurban Bayramı'nda kadınlara "Kuş gribine yakalanmak istemiyorsanız, kuşlara dokunmayın" diyerek espride seviye tanımadığını kanıtladı. Camda tırnak etkisi Bu arsız tarz, kimimizde cama sürtülen bir tırnak etkisi yaratsa da halkımızın kahir çoğunluğu tarafından pek beğeniliyor ve coşkulu kahkahalarla karşılanıyor. Pop çağının kızgın tavasına düşen starcıklar, patlamış mısır taneleri gibi bir görünüp bir yok olurken o, yıllardır çok görünmenin yıpratıcı etkisine dayanabiliyor. Bunun sırrını halkımızın kendini aşağılayana tapan mazoşizminde mi aramalı; Mehmet Ali Erbil'in çocukluktan gelen ve şımarıklığa gömülse de inatla direnen yeteneğinde mi? Çocukluk mirası bir sevgisizliğin bedelini gündelik değiştirdiği sevgililerine mi ödetiyor Erbil? Şımarıklık yüzünden kesilen birkaç maaşının acısını, şımarıklığa boğduğu bizlerden mi çıkarıyor? İdealist olamamışlığını, idealistlere kara çalarak mı telafi ediyor? "Lay lay lom" Belki hepsi birden... Geçenlerde Haftalık dergisine "Sıkıldım bu lay lay lom işlerinden" dedi. 10-15 yıl sonra tiyatro yapmak ya da anchorman olmak istediğini söyledi. Sistem, "lay lay lom" işine para dökse de, yetenekli gençleri sanattan koparıp ekranda eğlence makinesine çevirse de, 30 yıl önceki Küheylan'ın itibarını veremiyor işte... O yüzden de onca gişe gelirine rağmen, o "beyni sulanmış"ların iki satır övgüsünü alamayınca küstahlaşıyor. Küheylan'ı tiyatroda yeniden izleyebilsek keşke... Gösteri sirkinin Yılkı Atı'na dönüşmeden... CAN DÜNDAR HALA BÜYÜK BİR DEĞER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORMUSUNUZ .................
-
NİKAHTA KERAMET var mıdır.....?
GALİBA YOKKİ EVLENEN HER ON KİŞİDEN DÖRDÜ BOŞANIYOR...................
-
kurtlar vadisi
BEN DAHADA İLERİYE GİDECEĞİM NE YAZIKKİ...BEN BU FİLMİN AMERİKA TARAFINDAN FİNANSE EDİLDİĞİNE DAİR GAYET CİDDİ ŞÜPHELERİM VAR............ ZEYNOYADA AYNEN KATILIYORUM........
-
MEHMET ALİ ERBİL VE YAPTIKLARINA DAİR..........
"Mehmet Ali Erbil medya palyaçosu!" Atilla Dorsay'dan "Beyni sulanmış" lafına cevap geldi. Mehmet Ali Erbil, atv’de yayınlanan programında, "Keloğlan Kara Prens’e Karşı" filmini beğenmeyen sinema eleştirmenlerine, özellikle de Atilla Dorsay’a ağır suçlamada bulunmuştu. Tartışma büyüyor. Erbil, "O kişinin beyni sulanmış, ne yazdığını bilmiyor. Amerikan filmi hayranı. Türk filmlerini desteklemiyor. Onun dediği filmlere ancak 500 kişi gider. Gidin dediği filmlere gitmeyin" dedi. M. Ali Erbil’in sözlerine, ünlü sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’ın yanıtı ise ağır oldu: "Ben M. Ali Erbil’in program yaptığı halkın düzeyine inemem. Ortalama bir zeka düzeyine inen Erbil’in seviyesine inmem. Bir medya palyaçosunun, kişiliğimize, zekamıza uluorta hakaret etmesine de izin vermem. Şüphesi olmasın onu mahkemeye vereceğim..." ARKADAŞLAR MEDYADA VEDE SİNEMADA BİR MEHMET ALİ ERBİL FURYASIDIR GİDİYOR VEDE EĞLENCE ADINA YAPILAN SIĞ VEDE SEVİYESİZ PROGRAMLARIN BAŞINI ŞU ANDA ERBİL ÇEKİYOR......SİNEMADA DA DURUM FARKLI DEİL......SIRF PARA UĞRUNA HABABAM SINIFININ ANISI HAYASIZCA ÇİĞNENİYOR VEDE BUNU ELEŞTİRİMEYE KALKANLAR BİLE NERDEYSE VATAN HAİNLİĞİYLE SUÇLANIYOR............. BU KONULARDA BİR FİKRİNİZ VARSA EĞER BUYRUN.............................
-
"BABAM VE OĞLUM" Bir fiyaskonun getirdikleri.
şu tarzınla ben seni hiçbir bayan oyuncuya benzetemedim...BIRAK OYUNCUYU BİR BAYANADA BENZETEMEDİM KUSURA KALMA.....daha çok horoz nuri diye biri vardır türk sinemasında bilirmisin bilmem;ona benzettim tarzını..... HA UNUTMADAN SALYALAR DİYORUM HALA AKIYOR...
-
KAÇAN KOVALANMAMILI SİZCE...
CEVAP SORUDA SAKLI ZATEN................... BİRİSİNİN KAÇMASI İÇİN KOVALAYANI OLMASI LAZIMDIR......... BENCE YERİNDE DUR....KAÇMAK İÇİN SEBEBİ ORTADAN KALKSIN.............
-
GÜNÜN ŞİİRİ
daha önce kesin birisi bu şiiri göndermiştir ama........çok seviyorum ne yapayım........... Tanırdık ilk vurulanı O gün hiç ağlamadık Hayır ağlamadık Çıldırdık o gün çıldırasıya Adını çocuklarımıza verdik onun Çoğaldı Mezarlar çoğaldı o günden sonra Yetişmedi bize ÖLDÜRÜLECEK KADAR BÜYÜMÜŞTÜK Öyle demişlerdi Ve hayat öylece akıp durdu işte Akıp duruyor Kimilerinin bakışlarına yine Karlar yağmış Saçları dumanlı bir geçit sanki Dudakları lal KİTAP YAKANLAR EKSİLMİYOR, Şu uçuşup duran kırlangıç ölülerini Görüyor musun kentin üstünde Sen dostumdun benim Gülünce güneşler açan Bulutlara,rüzgara asarım suretini Her akşam Her akşam bir mektup yazarım Dağlar kadar Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi Üşüyorsun UNUTMA DOSTUMSUN SEN Nerdeysen orda ölmek isterim Kasabada bir hüzün çökerdi söyledigin türkülere Meşeler göğerir,kalbim rehin kalırdı Ve akşam soframıza ağarken bir yayla bulutu Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin öylesine mahsun Efkar da yakışırdı sana İlk kadeh kekik kokardı Kısa pantolonlu resimlerimiz sararmadı daha İlk sigarasını bölüşen iki okul kaçağı İki haylaz Hiçkimseler anlamıyor muydu o günlerde İlk sevgilileriyle denizaşırı yolculuk düşleri kuran bizi VE NE ÇOK YALNIZDIK SİNEMALAR OLMASA, Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları Kar aydınlığında yürüdüğümüz yolları unutalım mı Artık çok geç İşçiler seni soruyor ve ötekileri Her karşılaşmamızda sizi konuşuyoruz uzun uzun Anımsar mısın odamızın talan edilişini Her katta yaralı bir kardeşin çığlığını sonra Kantinde kitaplar yırtılıyordu Delik deşikti duvarlar Mosmor bir çığlıktı gözleri Malatyalı kızın Kimilerine göre ancak ölümü güzelleştirirdik biz Birer çılgın mıydık gerçekten Serseri bir rüzgar mıydık Göğermiş meşeler kadar yakın mıydık bulutlara VE TARİH UPUZUN BİR HİKAYEMİYDİ Öyle diyorlardı Bir işçi kıza söyledim bunları Yalandı Anlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerde Yazdığım şiirlere yabancıyım Sokaklara yabancıyım Taşı delemiyor bir çığlık Ve apansız bir su oluyorum ipince Kendime sızıyorum DÜNYA YETMİYOR BAZEN, Bırakıp gidebilir miyim Ve hayat öylece akıp durdu işte Akıp duruyor Kentler karıncalanmış birer namlu gibi Upuzun yatıyorlar dizlerimde Ama sımsıcak Meşeler göğermiş diyorsun Varsın göğersin Sen dostumdun gülünce güneşler açan Bulutlara,rüzgara asarım suretini Her akşam Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun Varsın göğersin Unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözlerini ----- Su çürüdü Yetmişiki gündür Bir dolapta kilitliyim Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor Ve ölü bir ışık sızıyor içeri Yalnızlık hiç de tanrısal değil Görkemli değil O yalnızca geçmişle gelecek Ölümle yaşam arasında Kocaman bir karanlık Geçmişi ve geleceği olmayan Ölümle yaşam arasında İrinli bir leke yalnızlık denilen Şimdi ne varsa anahtar deliğinden sızan Havayla ışıkta Farkına varsalar kapatırlar mıydı Bütün belleğimdekileri yok ettim Elektrikli bir aygıtla yaktım Jiletle kazıdım Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini Kül edip savurdU ADIMDAN GAYRISINI BİLMİYORUM Zamanı yiyip bitirdi karanlık Gece yokoldu Güneş çoktan kömürleşmiş Ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü Yabanıl sesler geliyordu derinlerden Ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu Şaklayan bir kırbaç gibi Acı duvarını aşan bu sesler Madeni bir gürültüye dönüyor Ve yerkabuğunu zorluyordu Sesim yoktu Karanlığın karnında yitirdim sesimi Kör bir kuyuda unutulan yusuftum belki Ama durmadan soruyorlardı Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyi Peygamberler büsbütün hain çıkmışlardı Ama yine de soruyorlar soruyorlar soruyorlardı Adımdan gayrısını bilmiyorum İki şeyi bilmek istiyorum Belki aynı şeyi iki kere bilmek istiyorum Duvarların rengi ne Derimin rengi ne Dokunuyorum duvarlara Parmak uçlarımla Avuçlarımla,dilimle dokunuyorum Duvarların bir rengi vardı Ama hiç bir duvarcının Hiç bir ressamın bu rengi bildiğini sanmam Adı yoktu bu rengin Kimyası yoktu Belki renksizliğin rengiydi bu Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi Adımdan gayrısını bilmiyorum Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum Bedenimde Anahtar deliğinden sızan ölü ışıkta Ellerime bakıyorum Ellerime Sanki bir kadının memelerini hiç okşamamış Sıcaklığını duymamış Ellerim Her dizesi çığlık olan şiirleri yaratmamış sanki Ne beyaz tenliyim artık,ne esmer,ne de kara Cüzzamlının,vebalının bir rengi vardır İrinin bir rengi Ölünün bile bir rengi vardı Ama derimin rengi yoktu Belki çürüyen bir kentin rengi Çürüyen bir dünyanın Adımdan gayrısını bilmiyorum Ayakları üzerinde duramayan kıllı bir yaratıktım Soyumun neye benzediğini unuttum İnsana benziyor diye duymuştum bir vakitler Demekki şimdi maymun halkasında insanlık Adımdan gayrısını bilmiyorum Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum Böcek sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda Oysa kuru bir yaprağı bile Dalından düşürecek gibi değil Bu kör esinti Belki çöle dönmüş toprağa Tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca Çamur gibi bir yağmur damlası Ama toprak bu damlayla çatlatacak Bağrındaki tohumu Çöl bütün vahalarını bu damlayla yeşertecek Genzim yanıyor İnce bir kan şeridi sızıyor dudaklarımdan Kirli Sıcak Ve simsiyah Adımdan gayrısını bilmiyorum Suyum bir litrelik karton süt kutusu içinde Yetmişiki gündür sakındığım Ve hergün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim Dilimi bir köpek gibi değdirdim Dilin suya dokunuşu Bir süngerin denizi yutuşu yani Bir çölün seraba kesilmesi bir an için Hergün ancak birkere değdiriyorum dudaklarımı suya Dilimi kaçırıyorum artık Sünger bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna Kutuda kalan son bir yudum su Bu bile değildi artık Küstü Öldürdü kendini su SU ÇÜRÜDÜ ADIMDAN GAYRISINI BİLMİYORUM.....
-
İSLAMIN GİRDİĞİ YERDE "ARAPLAŞMA" MI? BAŞLAR...
evet başlar.......ama bu kaçınılmazdır...amerikanın girdiği yerde nasıl amerikalaşma başlıyorsa eğer.............
-
OKULLARIMIZDA ZORBALIK TERÖRÜ... (Her 7 Öğrenciden biri şiddede uğruyor...)
michael moore un "BENİM CİCİ SİLAHIM" belgeselini izleyin.............................. LÜTFEN......................
-
HEY ÜSTTEKİ SENİ.....................GÖRDÜM BUGÜN.
fişşek gibi gördüm kardeşimi..........
-
SEN BU FORUMUN......
sende bidenesi......
-
SEN BU FORUMUN......
bu forumun beni sevmiyeni o.....
-
AZ SONRA...........
adsl kesilmiş...o yüzden yandaki cafeden giriyorum................ okkalı bir küfür sallayacağım............
-
"BABAM VE OĞLUM" Bir fiyaskonun getirdikleri.
ben kötü bir film demiyorum,berbat bir film diyorum..........
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
arman ve erbay ikinizede çok teşekkürler..............
-
HEY ÜSTTEKİ SENİ.....................GÖRDÜM BUGÜN.
şu sıralar değil cevabına istinaden................ gardı düşmüş gördüm seni...........
-
HEY ÜSTTEKİ SENİ.....................GÖRDÜM BUGÜN.
pek hevesli gördüm azizil seni...........
-
"BABAM VE OĞLUM" Bir fiyaskonun getirdikleri.
bakıyorum yine salyalarını akıta akıta yazmışsın herşeyi....... hade canım neşene bak sen ........... sen istediğin filme git...ben istediğim filme......
-
ne ***** şeyler sevgiler
made ne diyeyim sana daha......................... ağzına sağlık................
-
"BABAM VE OĞLUM" Bir fiyaskonun getirdikleri.
ben filmi niçin beğenmediğime kanıtlar sunarken,keşke sende niçin beğendiğine dair birşeyler söyleseydin, çağan ırmağa hayran olduğun kadar keşke sinemayada hayran olsaydın.....konuşmanın başında kullandığın salak tabiride netür filmleri beğendiğin vede onlardan nasıl dersler aldığına dair güzel bir ipucu sadece;o yüzden sana BEHÇET NACAR ın filmlerini tavsiye ediyorum...eminim beğenirsin...jargonuna pek uygundur filmleri...bir araştır istersen....
-
Üstündekinin ihtiyacı...
saol erbay.....beni güldürdünya sabah sabah,allahta seni güldürsün.........
-
ne ***** şeyler sevgiler
çok doğru söylemişsin...aynen katılıyorum sana ben annemide,kendimide,vatanımıda severim vede bu benim bakış açımdır......... "Karşınızda sevgiden bıkmış hayatında olan tüm kadınlardan sıkılmış, tamamen doyuma gelmiş bir insan var.Şimdi soruyorum yaşamın neresindeyim ve ne yapmalıyım. 1 yıldan fazla oldu hayatıma kadın sokmuyorum ben kaçtıkca onlar daha da sıkmaya başladı beni içimde sevgi yok. Bi anlık şeyler paylaşıyorum ve sevdiğimi sandığım insandan inanılmaz soğuyorum.bu soğuma tiksinti boyutuna ulaşıyor bazen.Sevgi olmayınca hiçbir şeyin anlamı olmuyor giderek narsistleşiyorum.hayatında bi şeyler eksik olmalı bence ki onu aramak için yıllarını harca ve amacın olsun ama ben herşeyi erken tükettim şimdi ne istediğimi bilmiyorum...ne yapmalıyım???" ] yukarıdaki yazı sana tanıdık geldimi biryerlerden................ sevgi dilenen **********dan olmadığım içinde çok mutluyum.....üstünede alınma asabi kardeş.....netteki beyin ölümlerine dahil olmak istemiyorsan sür atını rahvan....
-
ne ***** şeyler sevgiler
bu kadar ****** olmuyorsun en azından................... o yüzden anneni sevmekle başla mesela........onuda sevemiyorsan eğer kendini sev biraz........ya oda olmuyorsa eğer......işte böyle ****** oluyor insan.........