Zıplanacak içerik

s__ozhan

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

s__ozhan tarafından postalanan herşey

  1. http://hubblesite.org/gallery/wallpaper/pr...a/800_wallpaper (Samanyolu Galaksisi) "Gök yarılıp da kırmızı gül renginde bir yağ eriyine dönüştüğü zaman" "Peki Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz" Rahman Suresi 37-38
  2. Ne o bu aralar kedilere mi merak saldın??
  3. Kur'an a karşı bu tutumun neden ileri geliyor çok merak ediyorum.Yani forumdaki tüm yazılara bakınca şunu anlıyorum ki tüm vaktini Kur'an ı çürütmek için harcıyorsun."Ayetler yıldızlar gibidir ahmaklar ona taş atıp düşürmek isterler ama başaramazlar"Hz. Peygambar (asm)Zaten bunca yıldır sadece sinek gibi vızıldayabilmişsiniz. Buun sebebi ne?Tamam inanmıyorsan inanmıyorsun.Olmaması gereken bir şekilde inançlı insanlardan da zarar görmüş olabilirsin ama bunca hücumu yapmanın mantığı ne.Nedir içindeki bu nefret veya adına her verdiysen duygu.Yoksa sağlıklı insanları gereksizce zehirleyen bir doktorun aldığı yılansı bir zevk mi alıyorsun??
  4. İslam dininde bir hüküm verirken, bir içtihad yaparken 4 şeye dikkat edilir.İnsanların din hakkında bilgileri yok sanki müçtehidmiş gibi kafalarına, hissiyatlarına, kendi beğendiği düşünce tarzına göre hüküm veriyorlar."Cehennem e en yakın olanınız en çok fetva vereninizdir"buyuruyor Hz. peyamber (asm) Bu dört şey ise 1-Kitap(Kur'an) 2-Sünnet 3-İcma-ı ümmet(bütün ümmetin!! birleştiği hüküm) 4-Kıyas-ı fukaha(İslam fıkıh alimlerinin yaptığı içtihadlar) Bunlara bakılır.Yeni bir fikir ve ibadet tarzı bunlara göre şekillenir.Konuyu çok ince araştırmak lazımdır.Ben hiç bir müçtehidin herkes ezanı kendi dilinde okuyabilir diye fetva verdiğini duymadım.Bu konuda hiçbir ayet veya hadis bilmiyorum.Ayrıca tüm ümmet ingiliz,alman,rus vs. bugüne kadar hep ezanı arapça okumuştur. Dinde yenilik bunlara vabestedir.Eğer bunlara uyuyorsa kabul edilir ve uygulanır, uymuyorsa bid'attır reddedilir. Burada benim yorumum ise ezan sadece insanları ibadete çağıran basit bir davet değildir.Aynı zamanda birleştirici bir rolü de vardır.İslam dinindeki milliyetçilik anlayışı müslüman olan herkesi içerir.Herkes kendi milliyetçilik(özellikle kendi milletinin aşırı sevgisiyle beslenen ve diğerlerini dışlayan) anlayışına göre hüküm verirse islam dininin temeli olan islam birliği ve kardeşliği tar u mar olur.
  5. Bak ben sana bu konuda bir hadis ve onun bir tefsirini yazayım. Ahirzaman da Allah Allah diyecek kalmaz. Bu hadisin manasını japon başkumandanı 1908 yılında darul hikmetil islamiye kuruluşuna sormuş.Onlardan bunu ancak Bedizzaman tefsir eder demiş ve o da daha 1908 yılında bu hadisi şöyle yorumlamış:(Buradan itibaren alıntıdır)" Rivayette var ki: "Âhirzamanda, Allah Allah diyecek kalmaz." (Orjinal Sayfa:460) لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّهُ(la yeglamul gaybe illellah-gaybı ancak allah bilir) bunun bir tevili(bir manası) şu olmak gerektir ki: "Allah!. Allah!. Allah!. deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeairde(islam sombollerinde) ismullah(Allah'ın ismi) yerine başka isim konulacak" demektir. Yoksa umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünki Allah'ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah'ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfâtında hata ediyorlar. Meselâ, rivayette vardır ki: "Bir zaman gelecek, Allah Allah diyen kalmayacak." Yani, zikirhaneler kapanacak ve Türkçe ezan ve kamet okunacak demektir." Bak olay olmadan kaç yıl önce ezan ve kametin türkçe okunmasının,hadisten esinlenerek belki velayet gözüyle keşif-kerametvari görerek, ahirzaman alameti olduğunu yazmış.Ezan ve kamet islam işaretidir yani bir yerde ezan okunuyorsa bu o yerin isllam mekanı olduğunu gösterir.Hem ezan ve kametin arapça okunması kıyafet gibi değildir ki değiştirilsin belki derisi gibidir değiştirilmez, et ve tırnak nasıl birbirine girdiyse ezanın arapça okunması da öyledir.
  6. Allah mutlaka vardır ve bizler de her türlü konuda ona muhtacız.Bir bak sana tabiatın eliyle verdiği nimetlere bugün dikkat ettin mi hangi ağaçda yaprak var, meyve var?? Allah sorgulanır ama tanınmak için o işleri niçin yaptığının anlaşılması için Yoksa suçlamak için veya aklımıza sığıştıramadığımız hikmetleri anlamayıp da onu (milyarca kez haşa!) yetersiz, değersiz ve adaletsiz görmek için değil.O bize kendini her yönüyle mucize olan kur'an ile tanıtmıştır.Ve en yönüyle saf ve hiçbir şekilde bozulmamış bir vicdanı tatmin edecek vasıflara sahiptir.Ve her türlü kemalatta en ileri seviyededir.Ben onun bir çok işini anlayamıyorum ama benim anlayamam onun olmamasına delil olamaz.Sadece varlığı o kadar çok açık olduğu için anlayamadığım zaman o işlere burnumu sokmuyorum ve anlayabileceğim bir kabiliyet istiyorum ondan.Ona başkaldırıp asilerin yeri olan cehenneme gitmektense buyruklarına inkiyad edip onun kendini övdüğü gibi olduğunu söylüyorum.Çünkü bir damlanın bütün bir güneşi yansıtmaya gücü yetmez.
  7. s__ozhan şurada cevap verdi: ..::uslu_cocuk::.. başlık Bilim Dünyası
    Madde ile ruhu birbirinden ayıramazsın.İnsanın ruhsal durumu direk olarak maddeyi etkiler ve zamanla onda değişiklikler getirir.Mesela en basit örneği stresdir.ve bir de Allah'ın dediği gibi yaşayan ve ruhunu ona göre ayarlayan insanlara dikkat et yüzleri ay gibi parlar.Bu da ruhun madde üzerindeki etkisini gösterir.Aynı şekilde madde de ruhu etkiler mesela rahat bir koltuk veya beslenme şekli vesaire onun için ruhu ve maddeyi ayrı ayrı ele almak bizi yanlış sonuçlara götürür. İnsanın ruhu olduğu gibi evrenin de ruhu vardır.(Fizik bilgim çok azdır sadece bir varsayım)Bildiğim kadarıyla madde birbirne temas etmeyen atomlardan oluşuyor.Atom da kendi altında parçacıklardan.O parçacıklar da nötrino denen ve tam anlayamadığım nur gibi latif bir maddeden oluşuyor.Bu latif nötrino dediğimiz şey ise bilinçli bir şekilde madde olarak örülüyor.Bu ise maddenin ruhudur.Maddenin ruhu Allah'ın isimlerinden gelir.Yani o maddeye Allah bu şekilde ruh vermiştir...
  8. s__ozhan şurada cevap verdi: ..::uslu_cocuk::.. başlık Bilim Dünyası
    Kardeş sistem kurup öyle bırakmamıştır.Biz Allah'ı bize kendini bildirmesiyle tanıyoruz.Kayyum ismi de her şeyi devam ettirdiğini gösterir.Yani o bu sistemi kurmuştur ve atomları döndürür, parçacıkları yönlendirir, nesnelere şekil verir, ve ihtiyacı olan her nesnenin kullanacağı cihazatı verir, insan hasta olduğunda ihtiyaç varsa ve hikmeti öyle yapmayı gerektiriyorsa şiddetli hastalıklarda kandaki akyuvarların sayısını artırır, vs...
  9. "İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin îmanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünki, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüzbin, yahut birkaç milyon kişinin -adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beşyüz bin demişti. Belki daha ziyade-îmanını kurtarmağa vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım, fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar îmanın kurtulmasına hizmet ettim. Allaha bin kere hamdolsun." Kardeş gözündeki gözlük ne renkse sana dışarıdaki nesneler o renkte görünür.Bek "vesile oldu","hizmet ettim" diyor.Ben krtardım demiyor.Hz. Peygamber(a.s.m.) dahi hizmet etmiştir.Bütün islam alimleri bugün bizim imanımızın ayakta durmasına hizmet etmiştir.Ya tefsir yazmış, ya Kur'an çoğaltmış yada güncel ilimi takp ederek insanlara hizmet ederek VESİLE olmuşlardır.Bediüzzaman'ın yaptığı da budur...Yani vesile olmaktır...
  10. s__ozhan şurada cevap verdi: ..::uslu_cocuk::.. başlık Bilim Dünyası
    Gözden kaçırdığınız olaylar var yaratılışla sabit bir fikre yönelmeniz doğru deyil, yaratılışı ve evrimi manyatik kombinasyonlarla ele almalısınız. Bir örnek vereyim manyatik alanını kaybetmiş olan mars da, evrimcinin evrimciside,? allahın allahıda yaratılış için hiç bir eylem yapamaz Lena Bu senin dediğin adetullah kanunlarına göre.O kanunlara hükmeden zat iradesi ve hikmeti böyle gerektirdiği sürece bir eylem yapmaz.Onun gücü her şeye yeter.Ol dediğinde nasıl bir ince kök ,taşı delmek gibi bir eylem gösterebiliyorsa o mars a ol derse mars bir anda cennet veya cehennem veya akla gelebilen herhangi bir şey olabilir..
  11. -Bana ızdırab veren yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz.. çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da, îman kalesinin istikbali selâmette olsa! -Yüzbinlerce îmanlı talebeleriniz size âtî için ümid ve teselli vermiyor mu? -Evet, büsbütün ümidsiz değilim. ........................................................................................... Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir taûn felâketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müdhiş sârî illete karşı, İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze îman esaslariyle mi? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız îman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum. Risale-i Nur'u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolâstik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müsbet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hattâ bu hususta bazı eserler te'lif eyledim. Fakat ben, öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur'ânın tesis ettiği tevhid ve îman esası üzerinde işliyorum ki İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cem'iyet yoktur. Bana, "Sen şuna buna niçin sataştın?" diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müdhiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, îmanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müdhiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler! Dar görüşler! Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harblerde, bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti. Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle meneder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut idam sehpasına götürür.. hiç ehemmiyeti yoktur. -Nitekim öyle oldu.- Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa dayanabilseydi Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı. İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin îmanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünki, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüzbin, yahut birkaç milyon kişinin -adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beşyüz bin demişti. Belki daha ziyade- îmanını kurtarmağa vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım, fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar îmanın kurtulmasına hizmet ettim. Allaha bin kere hamdolsun. Sonra, ben cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur. Bediüzzaman
  12. Merhaba, Din olgusu hayatın olmazsa olmazlarındandır.Bir insan Allah'a inanmazsa yaşayamaz.Dünya nüfusunun %95-97 bir yaratıcı güç olduğuna inanır.Ve kainattaki nizama ve olan olayları, insanların inandıkları dinlere bakılırsa ve ön yargısız bir irdelemeyle islamiyet araştırılırsa Allah 'ın varlığı mutlaka kabul edilir. Fakat bazı insanlar ya dünyadaki çıkarlarına ters düştüğü için, ya akılları almadığı için, ya da islamiyeti anlamadan önce bağlandığı bazı fikir akımlarının taassubundan dolayı gerçekleri kabul etmez istemezler.İsbat edersiniz rahatsız olurlar gözünün içine sokarsınız saldıngınlaşırlar.İlk olarak taassubdan kurtulmak gerektir. Ben Allah'a inanıyorum, çünkü düşündüm ve Bu kadar harika olayların bir yapıcısı olması gerektiğinin kararına vardım ve araştırmaya başladım.Ve ön yargısızı bir nazar beni sarsılmaz bir imana götürdü. Burada birbiriyle kısmen ilişkili üç şeyden bahsetmek istiyorum.Din nasihattır.Biz akla kapı açarız, siz taassubunuzdan kurtulabilirseniz girersiniz.1. şıkta Allah'ın varlığının ispatı,2. şıkta Güzel bir temsille teslimiyet 3. şıkta ise sizin boğuldunuz konuda bir yorum. Yorumunuza mukabil yazılan yazıların hiç birini zamanım olmadığı için okumadım.Kısır fikir ve sönük lisanımla aklıma gelen ve mezkur şıkları içeren bir kaç şey yazmak istiyorum.. 1. şık: Kainatta Allah'ın varlığını isbat eden 3 çeşit delil vardır.1- Kainatın kendisi, 2-Hz Peygamber(a.s.m.), 3-Kur'an Kerim.Kur'dan bir kaç ispatla ispat meselesini halletmeye çalışacağım. Kur'an'ın bir çok mucizelerinden biri de gaybden haber vermesidir.Gayb görünmeyen hazırda olmayan alemdir.Kur'an da 3 çeşit gaybden bahseder.1- geçmiş zaman 2- Gelecek zaman 3- Kainatta olan ilmi olaylardır. Geçmiş zaman ise;Kur'an geçmiş zamandan bahsederken Hz Adem'in(as) yaratılışından başla kıyametin kopmasına kadar bir çok şeyden bahseder.Bundan incil ve tevrat da bahseder.Kur'an geçmiş zamandan bahsederken incil ve tevratın ittifak ettiği noktalarda tasdik edicidir, ihtilafa düştükleri bahislerde ise onların ayrılığa düştüğü meseleleri düzeltir.Ve buna bugüne kadar hiç bir kimse karşı çıkamamıştır. Kainatta olan ilim ise;Kur'an bir çok ayette bugün yeni keşfeden olayları zikretmiştir:Misal olarak bir kaç tane: 37. Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. 38. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah'ın takdiridir. 39. Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner. 40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler. 41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir.(yasin suresi) Bugün bilim bu noktaya ulaşmıştır.41. ayette geçen dopdolu bir gemi temsili çok manidardır.Adeta uzay hadsiz bir denizdir dünya ise onların yani insanların zürriyetleriyle dolu bir gemidir ve o hadsiz uzay gemisinde yüzer. -Tabi bir de Kp. kusto nun karışmayan suyu bulması olayı çok meşhur olduğu için fazla derinlemesine anlatmak abes olur. Gelecek zaman ise;Kur'an gelecek zamandan bahseder.En açıklarından birini şöyle anlatayım. Rum suresinde rumların sasanilere karşı galip geleceği haber edilmiştir.O vakitte sasaniler ateşperest ve dünyanın en güçlü devleti rumlar ise gariban kendi zor geçiniyor.Bu ayetten geldikten sonra Ebu Cehil ,Hz Ebubekir'e diyor ki;"İşte şimdi (haşa!) Muhammed hapı yuttu.Rumlar bu perian haliyle nasıl sasanileri yenerler".Tabi Kaya gibi imanı olan Hz Ebubekir ,Sıddık namına yakışır bir edayla "Muhammed söylüyorsa doğrudur." der.Ve on deveye iddia ya girerler.Hz Ebubekir bu olayı Hz Peygamber(a.s.m.) anlatır ve O ise kısa bir tebessümden sonra deve sayısını 100 çıkarmasını söyler.Ebu cehil bu haber duyunca ağzı kulaklarına varır.Ve "Şu işe bak 100 deve kazanmakla birlikte Muhammed'in (Haşa!) yalanı çıkınca onun yalancı olduğunun ortaya çıkması beni çok sevinderecek"der. Ve sonuç olarak 4 gözle beklenen savaşı tabi ki de Kur'an'ın haber verdiği gibi rumlar kazanır. bir kaç tane farklı örnek: Şu geniş sahrada vahşî ve âdetlerine çok bağlı ve inadçı bir çok kav mi, ne çabuk âdet ve vahşiyane rezil ahlaklarını 23 sene gibi kısa bir zamanda kaldırarak bütün güzel ahlak ile techiz edip bütün âleme muallim ve medenî kavimlere üstad eyledi. Bak! Değil zâhirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri fetih ve teshir ediyor. Kalplerin sevgilisi,akılların muallimi, nefislerin terbiyecisi,ruhların sultanı oldu.Bu dini zamanındaki insanlara öyle bir kabul ettirdi ki;o insanlar bu din için annelerinden, babalarından,kardeşlerinden hatta mallarından daha da fazlası canlarından bile vazgeçtiler.Acaba bu insanlar çok mu ahmak(haşa milyarlarca haşa!!!) daha bunun gibi çok örnekler vardır.Fakat Kur'an hak olduğunu şu gelen paragraf güneş gibi ispat eder: İşte pekçok itirazat ve tenkidata maruz ve en küçük bir hatâsından dolayı dâvasını kaybedecek bir Zâtın lisanından böyle tereddüdsüz, tam ciddiyetle ve emniyetle ve kuvvetli bir imanı gösterir bir tarzda böyle gaybi haberler, kat'iyen gösterir ki; o Zât, Ezeli Üstad'ından(cc) ders alıyor, sonra söylüyor. Hatta bu hakikatler bugün bile çürütülememiştir... 2-Kur'an-ı kerim'in hak olduğu ispat olundu.Şimdi ise teslimiyet kısmına girişeceğiz. İslamiyet yüz bin belki daha çok kapılı bir saray gibidir.Her kapısının bir anahtarı vardır fakat herkes tüm kapıların anahtarını bulamaz çünkü insanın aklı fikri kısadır herkes sahib olduğu ilim ve yorum gücüne göre daha fazla kapının anahatırını bulabilir.Hiç olmazsa herkes en az yüz tane kapının anahtarını bulsa ve saraya girse iman etmesi için kafidir.Diğer kapıların anahtarını bulamamış olabiliriz fakat bulduğumuz anahtarlar yeter.geri kalanın da anahatarları vardır fakat bizim kısır fikrimiz bu kadarını çıkarmıştır diyerek teslim olmak gerektir.1. şık da bu anahtarlardan bir kaç numune bahsettik.Misalleri çoğaltsak kitaplara sığmaz. 3. şık ise: Kur'an bir bütündür.Her bir ayetin birbiriyle ilişkisi vardır.Bazen bi tane ayeti başka bir ayet, bazen on ayet bazen de yüz belki daha fazla ayet açıklar.O ayeti islamdakader.cjb sitesi anlamamış olabilir.Zira Kur'an-ı kerim'in ilmi okyanus gibidir.Bizler ayaklarımızı topuklarımıza kadar anca sokabildiğimiz için o ayetleri yorumlayamayız.Teslimiyetle kabul ederiz.Allah böyle diyorsa böyledir deriz.Fakat o okyanusun derinlerinde yüzenler bu ayetleri kitaplarında açıklamıştır.Fakat bizim aklımız halen daha kısır olduğu için onların kitaplarında bahsettiklerini de anlaymıyoruz.Zira küçük yaşlardan itibaren ilim öğrenen ve ilim denizinde yüzün ve Kur'an'dan aldığı dersle insaların kalbini fetheden ateş gibi zekası olan ve mucizelere bizzat şahit olan yüzmilyonlarca evliya asfiya ve alimler;ve mucizelere bizzat şahit olan sahabeler bu hakikatlara canı gibi inanmışlardır. Bu 3 şık birbirinden ayrı olmakla beraber hepsi birbirine bakar ve insaflı bir insanın iman etmesi için yeter.Biz akla kapı açtık.Allah hidayet versin.Amin Biraz tartışmalarınıza göz attım.Cüz'i konular sizi içinde bulunduğunuz karmaşadan kurtarmaz.Yukarıda ki delillere göre bir daha değerlendirmeniz daha faydalı olacaktır..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.