Zıplanacak içerik

Dedektif Clouseau

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Dedektif Clouseau tarafından postalanan herşey

  1. Sanırım bu tür fetvalarla sık sık karşılaşıyoruz. - Fettullah Gülen dayak yiyen kadınlara tekvando öğrenme fetvası vermişti 2008'de: "Kocasının karısını dövmesi zalimce bir davranıştır. Kadını dövme bir suçtur, buna karşı koymak nefsi müdafaadır. Koca dayağı yiyen kadınlar, eğer ortada çocukları olmasa boşansınlar derdim. Kocanın karısını dövmesinin 'kuvvetli zayıfı her zaman ezer' zalim felsefesinden ne farkı var? Siz bana siyerde Efendimiz (sas)'in, hanımlarına bir tek fiske attığını gösterebilir misiniz? Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi cahiliyenin içinden çıkmış insanların hanımlarına attıkları bir tek tokat var mı? Demek Müslümanlıklarıyla cahiliyeye ait her şeylerini terk etmişler. Hatta kocası tarafından dövülen kadınlar judo, karate, tekvando kurslarına gitse. Kocası bir tokat vuruyorsa, o da iki tokatla karşılık verse. Dövme haksız yere yapılan fiili bir saldırıdır ve suçtur. Bu saldırıya karşı nefsi müdafaa meşrudur. Hatta müdafa etmeme ayrı bir suçtur denebilir." -Diyanet İşleri Başkanlığı da teknolojiye ayak uydurdu ve 'Flashbelleğe dua ve ayet yükleyip muska yerine kullanabileceği yönünde fetva verdi. Diyanet'in fetvası ilginç bir tartışmayı gündeme getirdi. Bilgisayarlarda kullanılmaya başlanan 'flashbelleklerin', genelde kağıt üzerine yazılı ayet ve duaların, naylon, metal kaplama gibi koruyucuya sarılarak boyuna asılması ya da üzerinde bulundurulmasıyla kullanılan muskanın yerine geçip geçmeyeceği konusuna açıklık getiren Diyanet İşleri Başkanlığı, muskanın İslamiyet'te yeri olmadığını ancak buna inananların flashbelleği de bu amaçla kullanabileceğini savundu. Diyanet Fetva Hattı'nın 'Flashbelleğe de ayet, dua yüklenirse ve sadece bu amaç için kullanılırsa yerine geçer mi?' şeklindeki soruya karşılık yaptığı değerlendirme şöyle: 'Kuran'ı, ayetleri, flashbelleğe yükleyip yanınızda taşımanın mahzuru yoktur. Önemli olan niyettir. Sadece Kuran'ı bir yerlere yazmakla, yüklemekle olmaz. Kağıda ayetleri yazıp taşımakla flashbelleğe yükleyip taşımak da aynı anlama gelir. Ama böyle bir uygulama yok. Bunun bir manası yok. O manayı kendi zihninizde taşır, gereğini yaparsanız Allah zaten sizi korur. Muska birinci derecede sizi koruyan bir şey değildir. Kuran'ın içeriği sizi korur. Dünyevi bir meselede önce gerekli olan tedbirleri yapmak sonra işi Allah'a havele edip O'nun koruyuculuğuna sığınılmalıdır, 'Yarabbi ben elimden geleni yaptım sana sığınıyorum' denilmelidir. Kuran'ı bilinçle taşırsanız bir faydası olur. Ama o bilinç olmadan sadece üzerinizde olmasıyla fayda olmaz.'
  2. Dedektif Clouseau şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    İHH Gazze’ye gitmek üzere kiralık gemi bulamayınca gemi satın alma yoluna gitmiş, Mart ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş.’den (İDO) 1 milyon 800 bin TL’ye satın aldığı Mavi Marmara gemisini, satın alma işleminin hemen ardından Komor Adaları bandırasına geçirmişti. Değişiklik olmasaydı? Peki ne anlama geliyor bu değişiklik? Eğer gemi Türk bandırası olarak kalsaydı, uluslararası sularda gemiye yapılan bir saldırı, uluslararası hukuk uyarınca Türkiye topraklarına yapılmış sayılacaktı. Bu durum, sadece duygusal bir öneme sahip değil. Türkiye, bir NATO üyesi. NATO’nun ünlü 5. Madde’si gereği askeri bloğa üye olan devletlerden birisinin topraklarına başka bir ülke tarafından yapılan saldırıda, blok üyeleri yapılan saldırıya topluca yanıt veriyor. Bandıranın değiştirilmesiyle Türkiye, bir saldırı durumunda uluslararası hukuğun sunacağı yolları, hatta NATO müdahalesi ihtimalini dahi sınırlamış görünüyor.
  3. Denize çıplak girmeli, zaten sıcak, mayo iz yapıyor benekli bir ten berbat duruyor. Aklı başında belli bir seviyeye gelmiş insanların girdiği bir plajda kimse kimseyi görmez bile. Çıplaklık hayat kadar doğal. Ama yasaklanan her şeye olduğu gibi ilgi çekip fantezilere konu olması da mümkün bu durumun. Yasakları çiğnerken hissedilen adrenaline bağlı duygular, sanırım seksin heyecanını da arttırıyor. Çıplaklar kampında kısa bir süre sonra alışıp kimseye bakmayacağınıza eminim ben. Yeter ki ilk utanma ve şaşkınlık duygularını üzerinizden atabilin.
  4. Dedektif Clouseau şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    İsrail, Türkiye'ye 13 Ocak 2010 saat 17.45'te (UTC) mektup göndererek elçiye yapılan tavırdan ötürü özür diledi. Saat 22.38'de (UTC) İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon açıklama yaptı. Ancak Türk Dışişleri bakanlığı yetersiz buldu. 14 Ocak 2010 saat 09.30'da (UTC) ise İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, açıklama yaptı. Açıklamada İsrail Başbakanı, Ayalon’un özür dilemesinden memnuniyet duymaktadır... dedi. Bu haber çoğu medya kuruluşunca özür olarak nitelendirildi. Saat 12.46'ya (UTC) geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir açıklma yaptı. Açıklamasında, Akşama kadar yaparlar yaparlar, yapmazlarsa Büyükelçi yarın ilk uçakla Türkiye’ye gelir, istişarelere başlar... dedi. 16.55'de (UTC) ise İsrail Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye'nin İsrail büyükelçisi Oğuz Çelikkol'un Türkiye'ye geri döneceği belirtildi. Saat 17.45'te (UTC) İsrail, Türkiye'ye özür mektubunu gönderdiğini belirtti. 18.30'da (UTC) ise Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı açıklamada ise tatmin edici ifadeler yer aldığını belirtti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'te açıklama yaparak Bu aşamada mesele bizim için çözülmüştür dedi. Ayrıca 17 tane İsrailli milletvekili, Ayalon'un tavrından dolayı özür diledi. Ancak Danny Ayalon, 17 Aralık 2009'da bir televizyon programında yaptığı açıklamada İsrail’e saldırı varsa elçilerin sınırdışı edilmesi dahil her türlü seçeneği masada tutarız. Türk dizilerinde bu sahnelerin tekrarlanması halinde belki elçilerini sınırdışı ederiz dedi. İsrail'de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesi gelişmeler ile ilgili olarak Olay yüzünden Dışişleri Bakanlığı uluslararası alanda rezil duruma düştü... dedi. Türkiye-İsrail ilişkileri 2009 yılında Davos kentinde Recep Tayyip Erdoğan'ın oturumu terketmesi, iki ülke arasındaki çeşitli sorunları başlatmıştı. Vatan gazetesinde özürle ilgili link İŞTE ÖZÜR MEKTUBU İSRAİL Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon, Büyükelçi Çelikkol’a yazdığı özür mektubu şöyle: “Şahsınıza ve Türk halkına saygılarımı iletir ve çeşitli konularda farklı görüşlere sahip olmamıza rağmen, sizi temin ederim ki, bunların hükümetlerimiz arasında açık, karşılıklı ve saygıya dayalı diplomatik kanallardan ele alınması ve çözümlenmesi gerekir. Sizi küçük düşürmek gibi bir niyetim hiçbir şekilde yoktu. Girişimimin yapılış biçimi ve algılanışı nedeniyle özür dilerim. Lütfen bunu büyük saygı duyduğumuz Türk halkına iletiniz.”
  5. Dedektif Clouseau şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Türkiye-İsrail ilişkileri 28 Mart 1949 tarihinde Türkiye'nin İsrail'in bağımsızlığını tanımasıyla başladı. Böylece Türkiye İsrail'i tanıyan halkının çoğunluğu Müslüman olan ilk ülke oluyordu. Türkiye'nin Yahudi bir ülke olarak kurulan İsrail'le ilişkilerini Türk topraklarında Yahudilerin varlığının bir parçası olarak düşünürsek bu tarihi çok daha öncelere (15. yüzyıl) götürmek mümkündür. 1491 yılında 200.000'den fazla Yahudi Engizisyon tarafından İspanya'dan sınır dışı edildiğinde Osmanlı Devleti bu insanları topraklarında yerleşmeye davet eden tek ülke olmuştu. Bu tarihten sonra Yahudiler Osmanlı tarihinde çok önemli bir rol oynadılar. Özellikle 16. yüzyılda Yahudiler Osmanlı sarayında hekim, banker, diplomat görevlerini üstlendiler. Bu tarihten sonra saraydaki etkileri azaldıysa da Osmanlı tarihi boyunca ticaret, sanayi ve bankacılık dallarında her zaman ön planda kaldılar. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da Türk-Yahudi ilişkileri dostluk düzeyinde gelişmeye devam etti. Bazı çevreler tarafından Türkiye-İsrail ilşkileri Türk hükümetlerinin laikliğini test etmek için bir gösterge olarak görülmektedir. Günümüzdeki ilişkiler Günümüzde Türkiye ve İsrail devletleri askeri, stratejik ve diplomatik açıdan çok sıkı bir ilişki içindediler. 1999 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakanarak Türkiye'ye getirilmesinde İsrail gizli servisi Mossad'ın etkin olduğu bilinmektedir. 2007 yılının Kasım ayında Türkiye'ye 3 günlük bir ziyarette bulunan İsrail devlet başkanı Şimon Perez TBMM'de bir konuşma yaptı. Bu konuşma İsrailli bir devlet başkanının tarihte halkının çoğunluğu Müslüman bir ülkenin parlamentosunda yaptığı ilk konuşma idi. Türkiye'nin İsrail'le olan ilişkileri zaman zaman Arap-İsrail Sorunundan dolayı olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Türkiye'de 2002 yılında işbaşına geçen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Arap ülkelere yakınlaşma siyaseti Türkiye-İsrail ilişkilerine olumsuz etki yapmıştır. Örneğin16 Şubat 2006 tarihinde Filistin'deki Hamas partisinin liderlerinden Halid Meşal'ın Türkiye'ye yaptığı ziyaret, İsrail yetkilileri tarafından eleştiri konusu oldu. 2009 Gazze savaşından sonra 11 Ekim 2009'da Türkiye'deki Anadolu Kartalı askeri manevralarına İsrail'in katılması engellenince ilişkiler daha da gerginleşti. Hava manevralarına Türkiye, İsrail, ABD ve İtalya katılacaktı. Türkiye İsrail'in katılmasına izin vermeyi redetti. Buna tepki olarak ABD manevralardan çekildi.2008 yılında Türkiye'nin İsrail ile Arap ülkeleri arasında arabuluculuk rölünü üstlendiği gözlendi. Doğrudan görüşmeyi kabul etmeyen İsrail, Suriye ve Filistin Ulusal Yönetimi ayrı ayrı Türkiye'ye gelerek Türkiye aracılığıyla görüşmeler yaptılar. 2008 yılının Aralık ayında bu görüşmelerin sonuç vermesi beklenirken ansızın 2008-2009 İsrail-Gazze çatışması patlak verdi ve görüşmeler birden koptu. İsrail'in bombardımanı sonucu Gazze'de 1300 civarında Filistinli yaşamını kaybetti. İsrail'in Türkiye aracılığıyla süren görüşmeleri aniden kesmesi ve Gazze'deki harekatın çok sayıda sivil halkın ölümü ile sonuçlanması Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri olumsuz bir şekilde etkiledi. 30 Ocak 2009 tarihinde İsviçre'nin Davos kasabasında toplanan Dünya Ekonomik Forumu sırasında İsrail devlet başkanı Şimon Perez ile Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında dünyanın gözleri önünde sert bir tartışma yaşandı. Erdoğan'ın toplantıyı terketmesiyle sonuçlanan bu tartışmadan sonra Türkiye-İsrail ilişkilerinde büyük bir gerilim yaşandı. Bu gerilim Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail devletinin görüşmeleri sonucunda tatlıya bağlandı. Ekim 2009'da Türkiyenin resmî televizyon kanallarından TRT 1'de Ayrılık dizisinin başlamasıyla ilişkiler daha da bozuldu. Bir öykü olan dizide İsrailli askerlerin Filistinli çocukları vurması ve yaşlı Arapları taciz ettiği gösterilmekteydi. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman programı eleştirip medya önünde payladı. Lieberman, Türkiye'nin sefirini geri çekme tehdidi üzerine özür dilemiştir. İsrail-Türkiye Krizi 2010 İsrail politikacıları ve medya organları popüler TV dizisi Kurtlar Vadisi'nde konu gereği İsrail istihbarat kuruluşu Mossad'ın Türkiye içinde casusluk yaptığını ve Türk bebekleri kaçırdığını göstermesini kınadılar. Dizide ayrıca Tel Aviv'deki Türk Konsolosluğu'una Mossad'ın saldırdığı ve Türkiye elçisi ve ailesini rehin aldığı gösterilmekteydi. 11 Ocak 2010'da İsrailDışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, Türkiye Elçisi Ahmet Oğuz Çelikkol'u bir toplantıya çağırdı. Toplantı başlamadan kameraların önünde, "önemli olan, onun aşağıda bizim yukarıda oturduğumuzu, masada tek bir bayrak (İsrail bayrağı) olduğunu ve bizim gülümsemediğimizi görmenizdir" demiştir. Danny Ayalon'un bu tutumu, Türkiye hükümetinin yanı sıra, İsrail basını ve siyasetçileri tarafından da eleştirildi. Olayı izleyen hafta içinde Ayalon Türkiye Dışişleri Bakanlığı'na bir özür mektubu yolladı, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın da Anıtkabir'i ziyaret edip Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmesi sonucu bu diplomatik kriz çözüldü. Ve geldik bugünkü krize...
  6. Dedektif Clouseau şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Section IV : Areas of naval warfare 10. Subject to other applicable rules of the law of armed conflict at sea contained in this document or elsewhere, hostile actions by naval forces may be conducted in, on or over: (a) the territorial sea and internal waters, the land territories, the exclusive economic zone and continental shelf and, where applicable, the archipelagic waters, of belligerent States; ( the high seas; and © subject to paragraphs 34 and 35, the exclusive economic zone and the continental shelf of neutral States. 11. The parties to the conflict are encouraged to agree that no hostile actions will be conducted in marine areas containing: (a) rare or fragile ecosystems; or ( the habitat of depleted, threatened or endangered species or other forms of marine life. 12. In carrying out operations in areas where neutral States enjoy sovereign rights, jurisdiction, or other rights under general international law, belligerents shall have due regard for the legitimate rights and duties of those neutral States. Demek ki neymiş, aynı kaynağa göre o müdahele hakkı savaş hali yoksa uluslararası sularda değilmiş, yani uluslararası sularda saldırma hakkı yokmuş.
  7. Dedektif Clouseau şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Uzmanlar, insani yardım gemilerindeki sivillere uluslararası sularda ateş açılmasının savaş hukukunu bile aştığını belirtti. Müdahele karadan 75 deniz mili uzakta yapıldı. İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere yönelik operasyonu uluslararası hukuk’un ihlali olarak değerlendirildi. Uluslararası İlişkiler ve Ortadoğu uzmanları ile hukukçulara göre, İsrail’in uluslararası sularda başka bir ülkenin gemilerine bu şekilde müdahalesi ‘yasadışı’.Zirve Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Bacık, TC bandrollü bir gemiye uluslararası sularda müdahale edildiğini belirterek, bunun bir suç olduğunu kaydetti. USAK Su ve Deniz Hukuku Araştırmalar Merkezi Başkanı Doç. Dr. Yücel Acar da, "İçinde sivillerin bulunduğu yardım taşıyan bir gemiye silahlı bir müdahalede bulunup silahsız kişilerin öldürülmesi bir suç teşkil ediyor. Savaş esnasında bile, elinizde ciddi deliller yoksa, sivil nitelik gösteren mekanlara herhangi bir askeri operasyon yapmamanız gerekir" diye konuşuyor. Türkiye'nin meşru müdafaa hakkı bulunduğuna dikkat çeken Acar, "Bu, BM Antlaşması'nın 51. maddesinde tanınmış bir haktır, Türkiye saldırıya uğrayan bu gemisini kurtarmak yani kendisini savunmak için askeri bir operasyon düzenleyebilir" diyor. Bundan sonra Ortadoğu'da dengelerin eskisi gibi olmayacağını ifade eden Uluslararası İlişkiler Uzmanı Soli Özel ise, "İsrail'in yeryüzünde bir meşrutiyeti yok zaten. Şimdi yaptıklarıyla bu daha fazla tartışılacak"diye konuşuyor. İsveçli uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Ove Bring de uluslararası karasularda gemilere ancak savaş zamanlarında müdahale edilebileceğini söylerken, "Şu anda böyle bir savaş hali yok. İsrail'in yaptığı açıkça uluslararası hukuku ihlal" şeklinde konuşuyor. İşte çeşitli basın-yayın organlarına bu konudaki görüşlerini açıklayan uzmanların değerlendirmeleri: Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Hukuk Uzmanı Nilüfer Oral: İsrail’in yaptğı, uluslararası hukuk kurallarının açık ihlali. Türkiye’nin yaptığı doğru. Yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin toplantıya çağırmak. Aslında oradan bir kararın çıkması en doğru yaklaşımdır. Kınama veya devletlerarası bir yaptırım uygulanmalı. Tabbi BM’nin ne kadar etkili olduğu tartışılabilir ama en önemlisi, bütün ülkelerin hemfikir olup uluslararası hukuka aykırı bu hareketi kınamaları ve yaptırımda bulunmalarıdır. Geminin limana girmesine müdahale ederdi veya bloke ederdi. Böyle bir saldırı gerçekten yapılacak iş değil. Bu sonuç olarak yolcu gemisi. Prof. Dr. Turgut Tarhanlı: Uluslararası hukuka göre, açık deniz sahasında bir kıyı devletinin bir gemiye müdahale etmesinin şu şartları var: ‘Deniz haydutluğu, terör, uyuşturucu ve köle ticareti.’ Bunlar istisna durum olarak kabul ediliyor. Bunun dışında bayrağı farklı bir gemiye müdahale hukuk dışı. Gemideki malzemelerin Türkiye’nin gümrüğünden geçirilmiş. Yani gemiler Türk hukukuna uygun çıkış yapmış. Bu durumda İsrail’in gemiye müdahale yetkisi yok. Ayrıca gemiye müdahale biçimi hukuk dışı. Gelen bilgilere göre gemi hız kesmeye başlamış. Bu da ‘deniz hukuk’unda geminin temasa geçebileceği olarak yorumlanıyor. Gemidekiler sivil, müdahale edenlerse asker. Uluslararası Starejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Uluslararası Hukuk Uzmanı Doç. Dr. İbharim Kaya: İsrail, sivilleri vurarak savaş suçu işledi. Sivillere ateş edildiği için savaş hukukunu aşmıştır. Olaya BM müdahil olacaktır. Tüm uluslararası hukuku ilgilendirir. USAK Ortadoğu Uzmanı Yrd. Doç. Güner Özkan: İsrail’in durumunu devlet terörü olarak nitelendirmek mümkün. Bir Hamas yetkilisine Dubai’de suikast yaptı. Uluslararası hukuku dikkate almadığını gösteriyor. Takas anlaşmasına tepki olduğu belli. ORSAM İsrail - Filistin Uzmanı Yrd. Doç. Veysel Ayhan: İsrail, Gazze için ‘Benim toprağım’ diyor, temel bir dış politikası var. Her sorunu askeri yöntemle çözmeye çalışıyor. Kurulduğu günden bu yana aynı yöntemi izliyor. İsrail bölgede şiddetten besleniyor. ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. İhsan Dağı: Gemiler tamamen insani yardımla yüklüydü ve her ülkeden insan vardı. İsrail ‘Bize sopa ile saldırıldı’ iddiası ile komik duruma düştü. Bu operasyonu meşrulaştırmak için her türlü komployu yapabilirler. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Köni: İnsani yardım taşıyan gemiye ateş açmak suçtur. Bir de insanlığa karşı bir suç söz konusu. Zaten bunun üçüncü devresi de soykırım. Devlet görevlilerinin hepsi, uluslararası ceza hukuku açısından sorumlu.
  8. Baykal istifa etmiş, duyduk üzüldük! Ayrıca Raif arkadaşımız Baykaldan uzaylılara nasıl varmış ben de anlamadım. Haklısın. Baykal elbette dönecek geri, daha önce de Altan Öymen ve Hikmet Abi formülleri ardından yaptığı gibi. Demirelin rekorunu parti içinde egale etmeye çalışıyor sadece.
  9. Ben Karete Kid'le, Gloria konusunda ısrarcıyım. Birden buraya gelmeleri suçlunun dönüp olay yerini inceleme dürtüsüyle birebir uyuşuyor. Hele Gloria kriptolog olduğuna göre delilleri bertaraf etmekte de usta olmalı. Ciddi bir seri suçlu olabilir. Aklını kullanarak bizi aldatacağını sansa da her suçlu mutlaka bir ipucu bırakır. Clouseau kül yutmaz!
  10. Burada bir suçlu psikolojisi algılıyorum olay saatinde neredeydiniz itiraf etmesiz de olur ya hoş işte. İletilerden maktülle aynı yer ve saatte bulunduğunuz saati saatine açık. Kapıdaki görevliler tevkif edin arkadaşı, özel sorgu odamda devam edelim bakalım daha neler bulacağız görelim.
  11. Ortalık memur kaynıyor ama bir tane suçlu yok. Bu gidişle kuru ekmeğe talim edeceğiz. Acaba forumdaki katil kim?
  12. Ohooo, sen olmuşsun Müfettişim zaten saygılar.
  13. Ama, çok ağır konuştun Zehir Bey, Sonuç olarak olur mu, olmaz mı sen onu de. Oluru kaça yani?
  14. En sevdiğiniz ve tercih ettiğiniz idam tekniğini tartışalım o halde.
  15. Mr Kal (Bay Kal) uzaylıları biliyor mu acaba?
  16. Bizim uzaylılara ihtiyacımız varmış, Raif öyle açıklıyor durumu.
  17. Belçika da idam yok çok ilkel buldum Zehir Hafiye idam etmeni.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.