Smyrna

Batı yarımkürede son 35 yılda bulunan ilk etobur olan hayvana “olinguito” adı verildi. Şirinliğiyle dikkat çeken olinguito, “ev kedisiyle yavru ayı karışımı” olarak tanımlandı. Yeni memeli türünün bulunması, yaklaşık 10 yıl süren bir arayışın ürünü. MÜZEDE BAŞLAYAN KEŞİF Zoolog Kristofer Helgen, 10 yıl önce Chicago’daki bir müzede bulduğu kemiklerin bilinmeyen bir canlı türüne ait olduğunu tahmin etti. Bunun üzerine Smithsonian Enstitüsü’nen araştırmacılar, bu yeni memeli türünü aramaya başladı. Hayvan sonunda Ekvador ve Kolombiya’daki dağlık bölgede bulundu. Bilim insanları, yeni memelinin bulunmasını “21’inci yüzyılın en heyecan verici keşiflerinden biri” olarak niteledi. Yeni türün bulunmasına öncülük eden Kristofer Helgen da, “Bu keşif bize keşifler çağının hâlâ tamamlanmadığını gösteriyor” dedi. Etobur olmasına rağmen meyve ağırlıklı beslenen sevimli hayvan, genelde geceleri yiyecek bulmaya çıkıyor ve fazla sosyal değil. 1960’TA ABD'DE GÖRÜLDÜ Uzmanlara göre bir olinguito, 1960’lı yıllarda bir dönem ABD’deki hayvanat bahçesinde bakılmıştı, ancak o dönem hayvanı kayıtlara geçmemiş bir canlı türü olduğu anlaşılamamıştı. Hürriyet

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından İznik’in tarihi kültürel mirasının havadan görüntülenmesi esnasında fark edilen tarihi yapının bazı kaynaklarda bulunan ama izine rastlanmayan Aziz Peteres Kilisesi olabileceği tahmin ediliyor. Tarih boyunca üç medeniyete ev sahipliği yapan İznik’te, bir tarih daha ortaya çıkıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından tarihi İznik kentinin havadan görüntüsünün çekimi esnasında İnciraltı bölgesi ve balıkçı barınağı yakınlarında, halk plajının 25 metre açığında bir kilise görüntülendi. Kilisenin bölgede yapılacak olan bilimsel çalışmalar için önemli bir rehber olacağı öğrenilirken, tarihi yapının ortaya çıkarılması için Büyükşehir Belediyesi çalışma başlattı. Tarihi kalıntının bu kadar bariz görüntülenmesinde İznik Gölü’nde suların ilk kez yıllar sonra 10 metre geriye çekilmesinin etkili olduğu da öğrenildi. İznik’te uzun yıllar yapılan arkeolojik kazıları yürüten Uludağ Üniversitesi emekli Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bedri Yalman, sözü geçen bölgede balıkçıların ve gölde yüzen birçok kişinin bu tür ihbarlar yaptığını dile getirerek, İznik’te su altında herhangi bir çalışmanın yapılmadığını söyledi. Özellikle göl suyunun çekildiği dönemlerde bu tür ihbarların yoğunlaştığını anlatan Yalman, bugüne kadar bu bölgede böyle bir kilisenin varlığının bilinmediğini ifade etti. Su altı arkeologlarının yapacağı çalışmanın ardından kilise ile ilgili daha net bilgilerin ortaya çıkacağın bildiren akademisyenler, video ve fotoğraflara bakıldığında kalın istinat duvarlarının sınırladığı sahada bazilikal tipli, doğu batı doğrultusunda bir kilisenin görüldüğünü belirttiler. Akademisyenler, göl altındaki kilisenin Ayasofya Kilisesi’nden daha büyük olduğunu da sözlerine eklediler. 727-729 yılları arasında bölgeyi ziyaret eden İngiliz Willibald’ın yazdıkları bilgilerde ve 1291 tarihli bir yazıta atfen C. Mango ve A.M. Schneider’in yazdıkları kitaplarda Aziz Peteres Kilisesi’nden bahsedilirken, bugüne kadar tarihi yapıyla ilgili herhangi bir ize rastlanmadı. Bugüne kadar 7 kilisenin bulunduğu İznik’te göl suları altında kalan bu kilise ile sayının 8’e çıktığı bildirildi. Sular altında kalan kilisenin 1. Konsil’in yapıldığı sarayın üzerine kurulan Aziz Peteres Kilisesi olup olmadığı araştırmalar sonucunda netlik kazanacak. Milliyet