-
allah ayetini günceledi
Slm Hanif arkadaşım, doçent arkadaş sadece fikrini ve idrakini belirtmiş tabiki bu düşünce ve sualini tavazzu içinde cevaba ve sonuca ulaştırmak adına, gerek mantık, gerek yorum veyahut ilmi yada dini örneklendirme ile izaha kavuşturmak değilmidir, cevaba esas olan mahsus. Tabiki kuya taş atanlarda olacaktır tabiki kuyudan su çekenlerde,su içenlerde.. Sabır ve tahhammül ile okuyacağımız izaha kavuşma amacı ile aktarılan bilgiler mutlak bizleri de aydınlatacaktır. Açıklamalarınız için şimdiden teşekkür ederim. Konuya dair genel bir örneklendirme aktarmak istiyorum. (Kuyu dedinizde..)zevkle okunacaktır umarım. İmam-i Malik Hazretlerine tabiatçıların (tabiiyyunların) büyüklerinden imtihan ve tartışmak için geliyorlar. Yani Dünyayı Allah'u Teâlâ yaratmadı, kendi kendine oldu diye iddia ediyorlar. İmam-i Malik Hz. bunların iddialarını bildiği, onların iddialarını çürütüp, acizliklerini kendilerine bildirmek için (misâfir odasına) yanlarına inmiyor. Bunlar: - Vakit geçiyor, gelsin konuşacaklarımız var, diyorlar. - Beklesinler geliyorum, diyor. Tekrar tekrar haber gönderiyorlar. En son İmam-ı Malik Hazretleri yanlarına geliyor. - Nerede kaldın, niçin gelmedin, diyorlar. İmam-ı Malik Hazretleri: - Ben bir ırmağın karşı tarafında idim. Irmakta köprü yoktu, su geçit vermiyordu, yüzme de bilmiyordum, çaresiz kaldım. Nasıl geçeceğim derken, suyun yüzünde bir kütük geldi. Kendi kendine biçildi, tahta oldu. çivi geldi, çekiç geldi kendi kendine çakıldı. Bir kayık oldu. Bu kayığın yapılmasını bekledim. Onun için geç kaldım. Soru soracakların en büyüğü, en akıllısı dedi ki: - Kalkın gidelim. Arkadaşları: - Biz buraya bununla imtihan olacaktık, konuşmadan nereye gidelim. O dedi ki: - Konuşacak bir şey kalmadı. Dışarı çıktılar. Yine kendisine sordular: - Neden konuşmadın? - Kendi kendine bir kayık yapıldı, kütük kendi geldi; tahta kendi kendine oldu, çivi, çekiç geldi, kayık kendi kendine çakıldı, oldu diyor. Bunun yalan söylediği belli. Biz; hiç kendi kendine kayık olur mu? dersek, diyecek ki!!! “Siz dünyanın kendi kendine olduğuna inanıyorsunuz, bir kayığın kendi kendine olduğunu gözümle gördüm, şimdi oldu diyorum inanamıyorsunuz da hiç kimse görmeden dünyanın kendi kendine olduğuna nasıl inanıyorsunuz?” diyecek. Bizi mat etti, susturdu. Bizim için söylenecek söz kalmadı, diyor.
-
allah ayetini günceledi
EN’AM - Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet’e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır. Daha önceki yorumda belirtiğim gibi aklımın hükmettiği bir ayetin diğer bir ayete bağlı olması hatta birbirini izaha tutan bir açıklama olduğundan yana.Sizin belirtimiş olduğunuz ayet ile yukardakini birleştirdiğinizde bakın nasıl bir sonuç çıkıyor ortaya.. saygılar
-
allah ayetini günceledi
DİYANET VAKFI AHZAB 4. Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhâr" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. Diyanet İşleri AHZAB 33/4. Allah insanın içine iki kalp koymamıştır. Allah, zıhar yapmanız suretiyle eşlerinizi, anneleriniz gibi yaratmamıştır; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir, doğru yola O eriştirir. Yaşar Nuri Öztürk AHZAB 4.Allah, bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. Zıhar yaptığınız eşlerinizi sizin anneniz yapmamıştır, evlatlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmamıştır. Bu konularda söylediğiniz sözler, ağızlarınızın bir lakırdısıdır. Allah, hakkı söyler ve O, gerçek yola kılavuzlar. SLM arkadaşlar malüm konu yorumları biraz kopyala yapıştır ile cevaplanmış gerçek yorum ve düşünceleri ihtiva etmediğinden ötürü konuyu detaylandırmak biraz güç olacaktır. Tevsir anlam ve mealini kavrayabilmek için edebiyat ilmini birbirinden ayırmamak gerekiyor.Mecazi anlamlarda ki anlatımlar tabiki kişinin anladığına göre anlam değişikliğine uğrayacağından,hal şudur ki ayet i tek başına ele aldığınızda başı bir yerde sonu bir yerde kalacaktır.Dolayısı ile bir bütün olarak yoruma tabi tutmak akıllara daha fazla nakşedecektir kanaatindeyim.Kuran-ı anlamak için bir bütün olarak idrak edip sonrasında cümleyi anlamını yorumlamak daha mantıklıdır.Kaldı ki tevsirini yapan ilim önderlerininde yorum ve maili bu doğrultudadır. Saygılar
-
Ateistler Ne Zaman Doğruyu Bulur
Nasıl ki kolmuzdaki saattin nizami bir şekilde işleyişini ve hattasız bir şekilde hizmetini tanzim ediyorsa bir usta,dünyayı ve evreni yaratan bir usta da elbette ki vardır.Konu şudur ki bir çok Ataist düşüncedeki dostlarımıza dualar ile ciddi hastalıkların tedavisine şahit tuttuk. Nasıl oldu? doktorun elim ve vahim sonuçlarını al getir!!daha sonra ne zaman dualara başlayacağımıza sen karar ver ve sakın deme ki bir tesadüf oldu.!! Dualar onların belirlediği zaman dilimi içinde başladı.!! sonuç nedir derseniz.?? 1.si- ms hastalığı tedavisi ilerlememesi için tıp müdahalesi ile hastalık ancak yerinde durdurulabiliyor- sonuç olarak filimlerde %70 lik gerileme gözlendi. 2.si- tıp olarak ömrü belirlenen kanserli hasta için hastalığı körükleyen enzimler %99 gerileme ile hastalık zıt yönde gelişme sergiledi. sonuç olarak enzimler %1 lere düştü. Kişilerin kendi zaman dilimi içinde yapılan bu tertibler onları nasıl etkildi bilinmez ama bu aralar sesleri çıkmıyor olanlara karşılık. Yerin ve göğün dualar ile hatta ve hatta her derde ayrı bir şifa ayeti olduğuna dair ispat ve görselliğine ilim yandaşları hazır ken ataist düşüncesindeki arkadaşlar sadece teori konuşmalarını devam ettirmektedir. İslam dininde vede hiç bir dinde zorlama yoktur,her insan kendi iradesinden mükellef tutulmuştur.Her keze ayrı saygı ile bakmak düşmezmi bizede,, Saygılarla SAKLIBAHÇE
-
KILAVUZU KARGA OLANIN......
çok güzel bir anlatım olmuş eline sağlık, Nedendir veya ne içindir sorularının cevabını pek açmasanda aslında çok daha farklı pencerelerden bu konuyu görmek ve işin seyrine yön veren bazı adımları ve bu adımlar ile yolun nerelere gidebildiğini görmek hiçde kaçınılmaz değildir.İnsan nefsi ile haket eden bir varlıktır.Hal şudur ki Allah dahi seçimlerimiz konusunda bizi nefsimiz ile başbaşa bırakmıştır ve akibeti konusunda iyi yada kötü olarak bizleri bu konuda mükellef kılmıştır.Ben şuan ki gidiş hattını aslında yaşam şeklini ilk insanlık tarhinin başladığı döneme benzetiyorum,yani yaşamak için öldür taktiği baş göstermektedir.Cüzdanlar ile vicdanların aynı cepte taşındığı bir ortamda,insanlık vede anlayış adına yapılması gerekenler unutuldukça bununla birlikte bizler için çok önemli olan inaç ve yaşam amaçlarımızda yok olmaktadır.Menfaatlerin önn plana çıktığı hatta gemisini kurtaran kaptandır seyrinde yol alan insanımız zor yaşam koşulları ve hayatta kalma mücadelesi çerçevesinde,gerek se inanç gerekse şahsiyet temel direklerimizi kollamak korumak yerine menfi dugular ile kişiler arkasından koşmayı tercih etmektedir.Ne kadar falza uğraşacak sorun var ise insanda bir okadar peşinden koşacağı şeyleri fazlalaştırmaktadır.Düşünün ki bundan 50-60 yıl geriye gidelim,bir düşünün yaşam şekillerini!!Domates eken yan komşusuna verir ekmek yapan diğer yan komşusuna vermezmiydi..Veya ev gezmelerine karanlık patika yollardan elllerine gaz ile yanan gemici fenerleri ile gitmezlermiydi.Düşün ki şuan ki yaşam şekli ile asıl olan amaçlar ne hale dönüştü.Bağ bahçe evlerinde sedir/kirevitlerde bir çay içmek zevki ile yeni koltuğunu alan birinin ev eşyaları arsında ki teşhir düşünceleri arasındaki yaşam farklılıklarına bir bakın. Dolaysı ile iyi niyetler ve sadece düşünce ve duyguular yerini günümüzde hırs menfaat ve çıkarcılık ile baş gösteren bir yaşam şekli yer almakta.Her şeyi madde peşinde koşamak olarak amaç edinen insanımız dini dahi bir tarafa koyarak inanç ahlak ve sorumluluklarını göz ardı ederek farklı bir sitil yaratarak eski bağ evleri yada müstakil evlerin yerine kendi krallıklarını ve villalarını yapma amaç ve hedefinde.Acıma duygularını kaybederek bencilliklerinin esiri olmuş bir toplumda kişiler açı yada toku bilmeden yaşarken Allahı ve Emirlerini göz ardı eden bir çok kişi örneğinde görürüz ki bir dönem sonra işe başladığı noktanın daha da kötü şekli ile hayatlarına devam etmekle yüz yüze kalmakta,kim bilir belki buda Allahın adaletinin ve müdehalesinin bir tecellisidir.Sosyalalejik yaşam şeklindeki ciddi farklılıklar malesefki inanç çerçevisi dışında yaşamalar oluşturmakta.VE son olarak şünun söylemek isterim ki vicdanlar ile cüzdanlar aynı cepte taşındığı sürece inançlarımız azalmaya devam edecektir vede Allahın adaleti ve gücü her daim tecelli etmeye sürat ile devam edecektir.