İSTİHBARAT tarafından postalanan herşey
-
Şehit'e KÜRTÇE AĞIT...
Başkale'nin Koçdağı Köyü Ottepe Mevkii'nde PKK'lıların yola döşediği mayının uzaktan kumandayla patlaması sonucu şehit olan üç asker dün kışladan uğurlanırken, acı içinde bekleyen aileleri ise Kürtçe ağıtlar yaktı. Üç asker için Van Asayiş Komutanlığı'nda tören düzenlendi. Jandarma er Ferhat Ekici'nin cenazesi Elazığ'a, Mustafa Demir'in cenazesi Diyarbakır'a, uzman çavuş Ramazan Kurumeydan'ın cenazesi ise Adana'ya gönderildi. Ramazan Kurumeydan'ın Hacıbeyli beldesindeki evinden ağıtlar yükseldi. Anne Müzeyyen Kurumeydan, Kürtçe ağıtlar yakarak teröre lanet okudu. Elazığ'ın Kırklar semtinde oturan Ekici ailesi de acı haberle yıkıldı. Şehit erin ağabeyi Cemal Ekici, kendilerinin de Kürt olduğunu vurgulayarak, "Bu neyin davasıdır" diye konuştu. Kurumeydan ve Ekici'nin cenazesi bugün toprağa verilecek. Mustafa Demir'in cenazesi ise dün Diyarbakır'da toprağa verildi. Demir'in annesi Rahime Demir, cenaze töreninde Kürtçe ağıtlar yakarak gözyaşı döktü. (Radikal)
-
Şemdinli Susurluk Olur mu ?
Mustafa Güngör cinayetini araştıran komisyon üyelerine cinayet hakkında doğru dürüst bilgi vermeyen Çakıcı, Şemdinli olayları söz konusu olunca bülbül kesildi. 18 Kasım 2005 09:14 TBMM lojmanlarında işlenen Mustafa Güngör cinayetini araştıran komisyon üyeleri, dün Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde Alaaddin Çakıcı’yla görüştü. Vekillere, cinayetle ilgili tatmin edici bilgi vermeyen Çakıcı, Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari’de yaşanan olayları yorumladı. Edinilen bilgiye göre Çakıcı, olaylara resmî görevlilerin karışmış olması iddialarına temas ederken geçmişte kendisinin de yasadışı işler yaptığını belirtti. Türkiye üzerinde oyunlar oynandığına işaret eden Alaaaddin Çakıcı, başta hükümet olmak üzere herkesin çok dikkatli olmasını istedi. Türkiye’de her şeyin kanunlara göre yapılması gerektiğini vurgulayan Çakıcı, şunları kaydetti: “Türkiye bir hukuk devleti. Her şey kanunlara göre yapılıyor, yönetiliyor. Biz de zamanında hukuk ve kanunlara aykırı işler yaptık. Ben şimdi cezaevinde yaptıklarımın cezasını çekiyorum. Kanunlara aykırı işler yapanların da bu işin cezasını çekmesi lazım.” Alaaddin Çakıcı, Mustafa Güngör cinayetiyle ilgili bilgileri ise Erol Evcil’den aldığını aktardı. Evcil’in de bu duyumları kendi uçağında seyahat eden ANAP’lı bakan ve milletvekillerinden elde ettiğini söyledi. Cinayetle ilgili kendisine dayandırılan haberleri yalanlayan Çakıcı, “Bulgaristan’dan gelen bir kişinin cinayet işlediği bilgileri bana atfen basında yer aldı, bu doğru değil. Ben Arnavut birinin işlediğini söylemiştim.” dedi. Cezaevi koşullarına değinen Çakıcı, sürekli doktor olmamasından şikayet etti. Çakıcı, “3-5 cezaevini dolaşan bir doktor var, arada sırada uğruyor. Devamlı bir bakıma ihtiyacımız var. Sürekli bir doktor olursa iyi olur.” ifadelerini kullandı.
-
Sincan F tipi SSSKKKAAANNNDDDAAALLLIII!
Mizah dergilerinin 'müstehcen' bulunduğu Sincan F Tipi Cezaevi'nde ***** yayın yapıldığı ortaya çıktı Daha önce mizah yayınlarının "müstehcen" bulunduğu, mahkumlara itirazlarına rağmen Hıristiyanlık propagandasının yapıldığı "God TV"nin izlettirildiği Sincan F Tipi Cezaevi'nde, bu kez de ***** skandalı yaşandı. Cezaevinde Ramazanda 3 gün boyunca ***** yayın izlettirildiği belirlendi. Olay, Sincan F Tipi Cezaevi'nde kalan mahkumlardan Ercan Akpınar'ın avukatı Kazım Bayraktar'a gönderdiği mektupla ortaya çıktı. Akpınar, cezaevinde, Ramazan ortasında cuma, cumartesi ve pazar günleri ***** yayın yapan bir kanalın izlettirildiğini, itiraza rağmen ertesi haftalarda da aynı günler yayına devam edildiğini bildirdi. ***** için ortalığı yıktılar Terör suçlarından tutuklu ve hükümlülerin yayınlara itiraz etmeleri üzerine cezaevi idaresinin, yayının bazı adli tutuklu ve hükümlülerin talebi üzerine yapıldığı yanıtını verdiği kaydedildi. Yönetimin ayrıca bu yayının yapılması için bazı tutuklu ve hükümlülerin "ortalığı yıktıkları" yanıtını verdiği ifade edildi. Konuyla ilgili ANKA'ya açıklamalarda bulunan Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Kenan İpek, olayı araştıracağını söyledi. F Tipi cezaevindeki mahkumlar, paralarını kendileri ödemek suretiyle bulundukları odalara televizyon alabiliyor. Yayın, cezaevindeki uydu antenden, cezaevi idaresinin belirlediği kanallardan veriliyor. Mahkumlar, F tipi cezaevlerinde mizah dergilerini ise ancak izinle okuyabiliyor. Kitapları da izin verilenler arasından sınırlı sayıda alabiliyor. http://www.milliyet.com.tr/2005/11/18/yasam/yas04.html
-
ORHAN PAMUK: ''Eğer MİLLİYETÇİLİK ARTARSA GİDERİM.'' dedi...
Türkiye’de aşırı milliyetçilik ve İslamcılığın artması halinde ya da askeri müdahale durumunda yurtdışına kaçacağını itiraf eden Pamuk, Ermeni katliamı tartışmasının Türkiye’de hâlâ siyasi bir tabu olduğunu yineledi. Bunlar seçilmiş kelimeler; -Milliyetçiliği artıran sen ve senin gibiler. -İslamcılığın bu konuyla ilgisini pek anlamadım doğrusu. -Askeri müdahale'de nerede çıktı. -Ermeni Sorunu konusundaki görüşlerini zaten biliyoruz. Sırf birilerine yamanmak amacıyla bu şekilde konuşuyorsun.Sana bu ülkede yediğin ekmekler haramdır emin ol! Şunca Şehidin, tüysüz yetimin ve en kötüsü de Atatürk'ün mezarda kemiğini sızlattın. Yazıklar olsun sana, lanet olsun! Bu ülkede MİLLİYETÇİLİK bitmez. Onun için şimdiden bavulunu topla ve git...
-
JANDARMA RAPORU İHANETİ BELGELİDİ...
YYÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın hakkında hazırlanan iddianamede, dokuz ayrı suçtan 2 bin 142 yıl gibi rekor bir hapis cezası istendi. Savcı, Aşkın’ın, ‘kişisel verileri hukuka aykırı toplamak’ ve ‘özel hayatı ihlalden’ iddianamede adları tek tek gösterilen 418 mağdur için ayrı ayrı cezalandırılmasını talep etti. Bu arada YYÜ Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı’nın intiharının ardından rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Aşkın’ın hayati tehlikeyi atlattığı bildirildi. ------------------------------ Hani arasıra duyardık da, "Canım kitabına uydurarak, prosedürü ne ise, onu yerine getirerek bazı usulsüzlükler olabilir. Biz tasvip etmesek de, sonuçta Türkiye henüz tam bir hukuk devleti olamadı. Henüz tam şeffaflık sağlanamadı" diyerek mazur görmeye çalışırdık. Ama samimiyetle söylüyorum bu kadar açık, bu kadar pervasız bir usulsüzlük mümkün değil tahmin etmiyordum. "Ne mi yapılmış?", anlatayım.. Üniversiteye bir "okutman" lazım. Hangi ders ile ilgili ise, o konu ile ilgili fakülte mezunu olmak, kaliteli birisi aranıyorsa ayrıca yüksek lisans yapmış olma şartı aranabilir. Bunlar makul şeyler. Üniversitemiz ne yapıyor peki?. Hukuk Fakültesi mezunu olmak, ayrıca savcılık deneyimi şartı aranıyor? Niçin? Çünkü savcılık yapıp istifa eden bir tanıdık var. O kadroya o şahıs düşünülüyor da onun için! Dolayısı ile okutman kadrosuna müracaat edebilecek Hukuk Fakültesi mezunu 100 aday varsa, "Savcılık deneyimi yapmış olma" şartı da işe eklenince, aday sayısı iniyor bire. Ve düşünülen zât kadroya alınıyor! "Canım olabilir!" mi dediniz. Peki daha da ilginçlerini aktarayım. Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü'ne araştırma görevlisi alınacakmış! Bu tür işlerle hiç ilginiz olmasa da, basit olarak düşündüğünüzde, kimlerin bu kadroya müracaat edebileceğini hemen söylersiniz; "Herhalde aynı bölümden mezun olanlar" dersiniz. Makul olanı da bu! Peki Rektör ne yapmış? Fakülte mezuniyetine bir şart eklemiş, "yüksek lisans yapmış olmak!" Canım özel kasıt niye arıyorsunuz ki, meslekle ilgili yüksek lisans şartında ne kötülük olabilir diyeceksiniz! Tabii ki böyle bir şartda kötülük aranmaz. Ama siz o kadroya almayı planladığınız kişinin yüksek lisans tez konusunu şart olarak koşarsanız, "Süs bitkileri yetiştiriciliği konusunda yüksek lisans yapmış olmak" derseniz, o kadroya ancak bir kişi müracaat edebilir! O da atanır! Aynı fakülteyi bitirmiş yüksek lisans da yapmış, ama tez konusu "Süs bitkileri yetiştiriciliği" değil de, "Süs bitkileri üretimi" olan bir aday çıkarsa, "Kusura bakmayın sizin şartlarınız bize uymuyor" diye kapıyı gösterecekler! Plan bu. Planı da aynen uygulamışlar zaten. Amaçladıkları zâtı kadroya almışlar! Bu örneği de mi yeterli görmediniz? Daha kabaları da var. Bu sefer, rektör beyin kadroya almak istediği zât, herhangi bir dalda yüksek lisans tezi de vermemiş! O zaman ne yapılacak? "Herhalde, genel bir şart, yani ilgili fakülte mezunu olmakla yetinilecektir" diyeceksiniz! Havanızı alırsınız! Var mı öyle, düşünülen zâtın dışında, o kadroyu gerçekten hakkeden birisinin atanması! Bırakın atanmasını, müracaat etmesinin bile önüne geçmek gerekir! O zaman ne yapmak gerekir? Düşünülen zât yüksek lisansı bitirmemiş ama, yüksek lisansa devam ediyormuş! Tamam, güzel işte. Buna da "yüksek lisansa devam ediyor" olma şartı koyarız, olur biter. Aynen de öyle yapıyorlar ve düşünülen zâtı tek aday olarak atıyorlar yine. Oysa "Tarım ekonomisi dalında Yüksek Lisans yapıyor olmak" diyeceklerine, adı Sinan, soyadı Ağar olmak deseler, daha kolay olacak! Nasıl olsa söyledikleri şartları taşıyarak bu kadroya da müracaat eden tek kişi Sinan Ağar!
-
TSK'dan AÇIKLAMA
TSK geçen günlerde rozet değişimi yaptı ve yapılan rozet değişikliği neden olmuştu. Bunun hakkında açıklama yapıldı. http://www.tsk.mil.tr/bashalk/basac/2005/a05.htm
-
İŞTE MÜZAKERE BELGESİ..OKUYUN YORUM SIZIN
İşte size AB müzakere belgesi. Gerçekler burada. Yorum sizin... http://www.hurriyet.com.tr/avrupabirligi/3347629.asp
-
AMERİKANIN TÜRBAN ANLAYIŞI
Kavakçı?nın türbanı ABD Senatosu?nda sergileniyor Salih ZEKİ/WASHINGTON, (DHA) Eski Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı?nın 1999 yılında TBMM?de büyük tartışmalara neden olan türbanı, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu?nun katkılarıyla ABD Senato binasında düzenlenen ?İnancın vücudu? adlı sergide yer aldı. Türkiye?deki türban yasağının vurgulandığı serginin afişlerinde Merve Kavakçı?nın gözü yaşlı bir resmi ve Türk polisinin bir kızın türbanını çıkarırken çekilmiş bir resim ile trafik kazasında ölen bir Türk kızının türbanına da yer verildi. Sergi davetiyesinde, ?Biz vücudumuzu kapatan semboller ve kıyafetlerle inancımızı ortaya koyuyoruz. Ancak pek çok ülke şimdi kamu binalarında ya da okullarda inancın gösterilmesini yasaklıyor. Hatta bazıları işyerlerinde de yasaklıyor? ifadeleri göze çarpıyor. Merve Kavakçı?nın, 2 Mayıs 1999?da TBMM?de giydiği türbanı daha sonra hiçbir yerde takmadığı ve sergi için sandıktan çıkardığı belirtildi. Russell Senato binasının ana giriş kapısının hemen ardındaki geniş salonda açılan sergi perşembe gününe kadar açık kalacak. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/3439642.asp?m=1&gid=69
-
ÜNLÜ GAZİNOCULAR KRALI FAHRETTİN ASLAN VEFAT ETTİ!
Gazino erbabının babası olarak bilinen GAZİNOCULAR KRALI ''FAHRETTİN ASLAN'' vefat etmiştir. Ailesinin,sevenlerinin ve sanat camiasının başı sağ olsun... http://www.sabah.com.tr/gun93.html
-
KÜRDİSTAN KURULURSA CANINI FEDA EDERMİSİNİZ
Onlara sadece şu söylenir:''Çanakkaleyi hatırlasınlar ve akıllarını başlarına alsınlar.Yoksa GÜNEYDOĞUYU bitiririz...''
-
SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR.....
Güney doğuda yıllar önce başlayan ve bugün bile süren sınır ötesi operasyonlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevaplarınızı aldıktan sonra bende kendi düşüncemi söyleyeceğim ama önce siz yorum yaparsanız sevinirim........ TÜRK TMİ
-
DEHAP NEREYE KOŞUYOR!
DEHAP bir çok şekilde faaliyet göstermekte. Bunlardan biride geçmişten bugüne gelen TERÖR desteği. Bunun yanı sıra bir çok faaliyeti var. Mesala; kürt sorunu çıkartmak. TERÖR olayında devletin bir hatası yok ama bu kürt sorunu çıkartılmasında var. Ben bunu GÜNEYDOĞUDA yetişmiş bir çok insanla konuşarak anlamaya çalıştım. Neden DEVLET burada suçlu? Cevabı hazır. Çünkü; DEVLET GÜNEYDOĞU'DA KOCAMAN BİR KARANLIK ODA. Burada hem DEVLET'e hemde POLİS'e görev düşüyor. Nasıl mı? Polis GÜNEYDOĞU'DAKİ halka iyi davranmalı. Bence iyi davranıyor ama biraz daha iyi davranmalı. Aynen GAFFAR OKKAN gibi... Yani ; onun gibi bir BABA atamalı. Ve oraya gönderilen EMNİYET MENSUPLARINI seçmeli. Ve orada tekrar himayeyi kurmalı. Ben GAFFAR OKKAN'a GÜNEYDOĞULU HALKIN DEDİĞİ gibi ''GAFFAR BABA'' diyeceğim. Gaffar Baba gibisi gelemez diyor konuştuğum insanlar. Bencede gelemez ama onun izinden giden biri gelmeli GÜNEYDOĞUYA. Ve o zaman her şeyin çözüleceğine inanıyorum. Neyse; nereden nereye geldim. Aslında bununla alakalı. Ama neyse. DEHAP TÜRKİYE'de değil sadece GÜNEYDOĞUDA etkili ve GÜNEYDOĞUDA bizim VATANIMIZIN bir parçası. Nasıl bazı DEHAP ve bazı KÜRT halkı TERÖRÜ destekliyorsa bizde bu vatanın bölünmezliğini destekliyoruz. Ben bu vatan için canımı vermeye hazırım. Ve EMİNİM Kİ BENİM GİBİLERİ ÇOKTUR GAFFAR BABA RAHAT UYU... BU VATAN SENİ UNUTMAZ...
-
Semra hanımın oğlu ATA ölmüş?
Öncelikle ALLAH'TAN RAHMET DİLİYORUM... Herşey güzel tamam. Öldü ve bu hepimizin test edildiği fani dünyadan gitti AMA bu işte bir ama var çünkü; ahiret hayatına gitmekten gitmeye fark var. Ben bu işi biraz irdeleyeceğim. Semra Hanım diyor ki;''BU ÜLKEDE BU KADAR ŞEHİT VERİLİYOR BENİMDE ŞEHİT VERMEM GEREKİYORDU VERDİM.'' Semra hanım bu sözle; öncelikle ŞEHİT AİLELERİNİ daha sonra DİN ADAMLARINI daha sonrada HALKI AYAKLANDIRDI. Ben bu konuda Semra Hanım'ı kınayanların yanındayım. Diğer yandan içkili ve hap almış şekilde ölmesi. İşte önemli olan noktalardan biride burası. Yukardada dediğim gibi ölmekten ölmeye fark var. Belki; askerde ŞEHİT OLSA İDİ tamam semra hanım bu konuda haklı idi. Ama askerde değil otel odasında öldü. Ben gene biraz semra hanımı anlıyorum. Üzüntüyü kapatmak istiyor. AMA BU HİÇ DOĞRU BİR ŞEY DEĞİL... BU KELİME HİÇ DOĞRU BİR ŞEY DEĞİL... Tekrar bütün sevenlerine ve ailesine baş sağlığı diliyorum. ATA RAHAT UYU...