adına hilal diyorlarmış
bu gece karşılaştım kendileriyle
gecenin koynunu yırtmış gibi
sıyrılmış tam ortasında
öyle bağımsız
öyle parlak
günaha davet eder gibi
çık gel diyordu
kabuğundan
kır gel
ne kadar zincir varsa
boynunda...
hiçbirşeye ihtiyacım yok,
kışkırtılmak yeterli benim için
neron motivasyonunu bana borçlu
kolay değil yakmak,
kıyısına seni getiren gemileri...
kumsal hayaliyle açılanlardan olmadık denize
fırtınaları da göze aldık
kayalıkları da
boğulup gitmek de yazılacak tarihe
vurup karanın koynuna
hayatta kalmak da
günün sonunda...
sanki musa yararken denizi ikiye
arasına girdiğinde korkmamış gibi boğulmaktan
isa gerileceği çarmığı sırtında taşırken
öleceğini bilmiyormuş gibi
muhammed sığındığında o mağaraya
macera yaşamamış gibi
ben attığımda kendimi
kayalıklara
daha mı az kutsal?
tercih ederken yaşamaya..
sırtıma dünyayı yükledim
arşa yürüyorum
yorulduğum yer
dizlerimin üzerinde
soluklandığım
yeniden ayaklansam
isyan çıkacak
hem roma
hem konstantinople yanacak
küllerinden doğmayacak yeni bir şehir
bir çağ açılmayacak
kapanacak ne varsa üzerine
karanlığın içinde bir hilal
yırtıp arasından görünmeyecek
ilham gelmeyecek
yazılmayacak bundan sonra
ne aşkın kafiyesi
ne karaya vurmuş balina
ağıtlara konu edilmez
isa çarmıhta
musa denizde
muhammed mağarada
tek başlarına
ben kayalıklarında
kızıl denizin
hangimiz daha kutsal
sorgulanmayacak...
unutulacak insan olduğumuz
oysa hepimiz sevmiştik
ben daha çok seni
bu yüzden mi kıskandı tanrım beni
silindi adım
kimse tarafından
hatırlanmadım
senden başka...