-
ÖNEMLİ::Mustafa Kemal ATATÜRK öldürüldümü .?
merhaba. efendim komplo seneryoları daima olacaktır. bu geniş anlatımlı yazıda bu seneryoların bir kısmını içermektedir. ATATÜRK'ün devlet adamlığı çeşitli stratejistler tarafından daha ön planda tutulmaktadır. yaşamı ve hastalığı sır olmamakla birlikte tartışılabilir detaylarla doludur. bu detayların bir bölümü olan 'öldürüldümü?' görüşleride ilgilenilebilir bilgiler içermektedir. genel kültür olarak hafızamızda yer almasında tabiki bir sakınca olmamakla birlikte,devlet adamlığı bazındaki faaliyetleri ve milletine yaptığı katkıların günümüze yansımaları çok daha gerçekçidir. çalışmanızı kutlar saygılarımı sunarım. oğuz gölçik yazar...
-
kürt açılımını bir açalım!
kürt açılımını bir açalım! PKK nedir ne değildir öncelikle bir personel analizi yapalım bu örgüt hakkında. elimizdeki genel veriler şunlar öncelikle. ortalama 5500-6500 kişi olduğu tahmin ediliyor örgütün. bunların %30 civarında suriyeli teröristler. yine%12 si ıraklı kürtler. ve..%10 civarında iranlı terörist oldukları var. şimdi açılımın ana karakteri şöyle tanımlanıyor AKP tarafından. suça karışmamış olanlar affa uğrayacak! liderlerine avrupada barınma imkanı verilecek! peki geri kalan suriyeli iranlı ve ıraklı teröristleri ne yapacaklar? meçhul! yine PKK içerisindeki teröröristlerin yaklaşık %35 i 20 yılın üzerinde dağlarda yaşayan eski PKK lılar. bir çok katliamlara karışmış kimseler! bunları nasıl ayıracaksınız? demokratik olmak için eksikliklerden bahseden bu ayrılıkçılar ve meclisteki siyasi rehberleri bir söze girerken ilk cümleleri biz kürtler diye başlayan etnik ayırımcılığın faşizan göstergeleri tavan yaparken bunu nasıl değerlendirmeye tabi tutup diğer etnisitelerin aynı görüşlere kapılmayacağını nasıl garanti edersiniz? bakanların tv ce gazetekerde boy boy çıkıp kardeş kavgasına ve dökülen kana dur demek için attığımız adımların vatana ihanetle suçlaması muhalefetin ahlaksız bir yaklaşımdır demeleri ne kadar ahlak içeriyor? bir kaç tv ve üniversitelerde açmaya çalışılan kürsülerle PKK vayyy tamam siz artık beni düşünüyorsunuz deyipte silahı bırakacağına çocuklar bile inanmaz! kaldıki bu terör örgütü kendi içerisinde bile zor koşulları birbirlerine pas atarak geçiştirme yöntemine başvururken yine aynı örgüt içerisindeki diğer grupların etkinliğine boyun eğmezmi? demokrasinin gelişimi bir etnik aidiyeti ön plana çıkartan analiz ve yaklaşımlarla olmaz. bu çok tehlikeli açılımları geri çağırmakta geciktik ve artık geri dönüşü olmayanbir yola soktu bizi AKP. işte bir önceki GLADİO isimli makalemde AKP ve AB işbirliği dememin nedeni buydu. akil adamların ab raporunu incelerseniz ne demek istediğim daha kolay anlaşılacaktır. kürt açılımı hakkında seneryolaştırılmış bir sürü gerçek ve gerçek üstü analizler varken yukarıda çizdiğim tablo neticesinde ben akan kanın durmasına bu açılım hikayesinin uygun düşüp yerine oturacak açılımların olduğuna inanmıyorum. bu açılım hikayesi akan kanı hızlandıracak daha fazla etnik bir aidiyet duygusunun tetiklemesine yönlenmesine olanak verecektir.
-
gecelerimi seviyorum...
gecelerimi seviyorum... gecelerin yokluğuna kattığı eşliğe seviniyorum. seviyorum gecelerimi vefalarımda kucakladığı bedenimi hançerleyerek sarışını. seviyorum gecelerimi beni benle yanlız bırakışını. sessizliğini bozan herşeyi bozup sığınıyorum gecelerime. karanlık bir hayal sen bir hayal bense gerçek dokunuyorum sana ve geceye. seni düşlerime taşıyor prens yanında oraklı bir adam bazen. kimileri bir dokunuş sana düşlerden öte gerçek. gecelerimi seviyorum gündüzlerime inat. hem sen gece girmemişmiydin koynuma ilk aldatışın değilmiydi geceyle beni. sonra gündüz katıldı hayatımıza. işte sana inat gecelerimi seviyorum gözün aydın ikinizide birlikte sarıyorum. sen hayal gece tutulmaz. bense gerçek. lakin gece ve sen her zaman olacaksınız ya ben kimbilir ben bir hayalim... oğuz gölçik yazar...
-
hayat...
hayat... bir feryadın yarattığı mutlu acıların ürünüyüz. o feryada feryatla açtık gözlerimizi. korunmasız minik bedenimizi bir feryatla sığdırdık feryadın acının mutlu sahibinin sinesine. başımızda dikilip şaşkın bakan erkek yüreğini seçip anlayamadan. omuzlarından bastırdığımız yaşamlarını bilemeden gülümsedik kendilerine. benim anam benim babam. gözleri daima neden ıslaktı onların bakarken çakmak çakmak. ayaklarım üzerinde durmaya çalışırken titreyerek havada dans eden ellerini anlayamadım üzerimde. sendelediğimde ikili bir sarılış yaşadım sımsıkı. iki nefes arasında soluklara anlam veremedim. oysa onlar benim anam benim babammış. alfebeyi anlamaya çalışırken garip seslerine tanık oldum bilemedim. baaabbbaaaaaaaaaaaaa annneeeeeeeee! küçücük insanlar arasına karışıp çocuk gibi sesler çıkardıklarında okulumda arkadaşlarımdan sıkıldım zaman zaman bilemedim nedenini. onlar benim annem babammış. ateşlenip sızlandığım anlarda bir koşuşturma bir telaş. üzerimde dolaşan sıcacık eller. dudakların dansı yanaklarımda. yarı aralık içinden acı geçen gözleri bilememiştim. ayaklandığımda sağlıkla bir neşe bir bayram duygularını anlayamamıştım. bir feryada teslim oluşlarını hiç bilemedim. oysa onlar benim annem benim babammış. güneşin sarhoş olduğu kış zamanlarında rüzgarlara dur demelerini anlayamadım. sarıp sarmaladıkları küçücük bedenimi koklayıp bir gül edasıyla iç çekmelerini bilemedim. adamlığımı onlara kanıtlamak istediğimde neden çocuklaştıklarını bilemedim. bir arzu bir istek yaratıp gönüllerini o çağlarda alamadım. bir kadın bir adam arkamdan daima seslenişlerini yaşlarına verip umursayamadım. ben onları gerçekten çok sevmişim. lakin onların sevgilerini anlayamadım. benim annem benim babam. bir tas çorbaya bin tat katan eleştirilerini titizlik sandım. bir geceye bin titreyiş katıp kapımın neden sabaha dek açılıp kapandığını anlayamadım. benim neden hiç ince bir yorganım olmadığını anlayamadım. korku kuşkularının nedenini çözemedim. bir adam bir kadın! iki esir yaşam. neden neden? yolculuklarımda yanımda hiç götürmediğim kurabiyeleri niye yaptılar bilemedim. bir saltanat şehzadesi gibi yokluklarında bile taht kurup beni beni oturtmalarını anlayamadım. nerden bilecektimki? oysa onlar benim anam benim babamdı. ve adam yaşlandı! kar beyazı saçları kalın kaşlarına sert duruşuna engeller koydu hayat. zayıflatıp direncini azaltarak. gözlerinde bana bakışları bir dağ gibiydi asil keskin. içinde kımıldayan göz bebekleri feryatla gözümü açtığım günkü gibi şimdi o bakıyordu. masum ve çocukça. bir kadın ellerini sımsıkı kavramış gözlerinden süzülen yaşları onun dudaklarından içeri damlatarak yüreğine yolluyordu. şaşkındım neler oluyordu benim anneme benim babama. ve gözleri kapandı adamın usulca. akın akın insanlar geldiler gittiler evimize. bir kadın şimdi bana sarılmıyordu! anlayamıyordum yapayalnızdım! ben gidip sarıldım aklı hala o adamdaydı bana baban gibi kokuyorsun diyordu. sahi onlar benim annem benim babamdı. adamı beyaz patiskalara sardılar. bir tahta sandukaya koyup omuzlara aldılar. bir çukur kazıldı ve usulca içine yerleştirdiler. üzerini toprakla kapatmaya başladılar eyvaaaah babaaaaaaaaaaa... oğuz gölçik yazar...
-
sen mutlu ol...
SEN MUTLU OL ... Sümbülün kokusu sarmış dalları, Dallar yemyeşil sümbüle komşu... Bülbülü misafir etmişler, Onlara şarkılar söylemiş bülbül... Bütün tabiat çok mutlu olmuş. Çekememiş kara bulutlar bunu... İndirmişler şimşeklerini üzerlerine. Bir anda her şey yerle bir olmuş... Tekrar yeşermiş her yer. Sümbül yine açmış, kokular salmış... Ama bülbülü çook beklemişler, mahzun, Kara bulutlar terk etmiş oraları... Lakin bülbülsüz, Hiç kimse mutlu olamamış!.. oğuz gölçik yazar...
-
travmalar. oğuz gölçik yazar...
travmalar... Zındanlardaki idam mahkumlarının ölüm sessizliği vardı damarlarımda. Günlerce akan kanı hissetmedi yüreğim ayrılığımda. Soğuklar sıcaklar aşamadı tenimi, buz kesen yüreğime ulaşamadı, ısı farklılıkları yaşamın. Bir çingenenin özgürlüğüne adadığı, yokluklar çöreklendi hürriyetime. Ellerimi tanıyamadım, dudaklarımdaki ıslaklığının tadını silerken. Gecelerim senden arta kalan zamanlardaki hırçınlıklarımı kabus olarak yaşattı, rüyalarımda günlerce. Hafızam dolup dolup taştı, kahretsinki sevdamın yarattığı travmalarla. Mavi gözlerim görmez oldu, hayalinin önüne geçmesiyle, gerisinde parça parça bir hayatla kördüm... Sevdamı utandım anlatmaya, acze düşmüş benliğim, kişiliğimi silip yok ederken. Neredeydin? Neredeydin sen? Soluklarını yüreğime gönderip, beni tek yürekle ödüllendirip, biriz artık derken şimdi nerdesin? Haklısın sevgilim, biz tek yürektik. Ve o tek yürek sende kaldı... oğuz gölçik yazar...
-
amazon. oğuz gölçik yazar...
Nefesine yetişmeye çalışan kalp atışlarım, martıların çığlıkları gibi göğsümde yırtınıyor. Sevdama kucak açmış beyaz bir kağıt ve kara kaleme dost diyeli,kimbilir nice yıllar oldu. Sıraladığım duygu nağmelerini, içimde şöyle bir çevirip kelimelere dökeli,kimbilir nice yıllar oldu. Ayrılıkların hayatımı kanatarak tırmaladığı, kimbilir nice yıllar oldu... Nedense bir tek senin nefesine yetişmek için çabaladığımı hatırlıyorum. Hatırlıyorumda soluklarımın bir başka sevgilinin ciğerlerinde hayat bulmasını kıskanan sendin,beni ve soluklarımı hapsederek yıllara. Baharları sevdim,canların ve renklerin üretkenliğine katkısından. Kışları sevdim,hapsolduğum pencere ardında,seninle daha uzun zaman geçirmekten. Ben seninle hapisliği sevdim,sevda özgürlüğümü ellerine teslim ederken. Nefesine yetişmeye çalışan yüreğim, şimdi seni terk etti, yoruldu daima birşeylere yetişmeye çalışmaktan. Şimdi ben bir köşede bekliyorum. Kimbilir yaşayan bir tek ama bir tek kadın varmı? İlişkiye başlarken,sevdasının nefesine uyum sağlayacak,yola çıkacak kadar, amazon yürekli savaşçı bekliyorum... yazar oğuz gölçik...
-
kadınım. oğuz gölçik yazar...
KADINIM Bir sevda kasırgası estiriyorsun yürekli bedenlerde, kimliğimi sorguluyorsun kimsesiz yüreklerde, acıların zevke dönüştüğü o müthiş gecelerde. Benliğin benliğime kilitleniyor. Kadınca sarmaladığın erkeğini, artık bırakmıyorsun yalnızlıklarda. Gözlerin rengarenk bakmıyor artık, tek vücut, tek nefes ve tek renk yarınlarımıza yemyeşil. Solukların endişeli değil öncekiler gibi. Kendini kaybetmekten korkmuyorsun, düşlerinde hiç kıpırdamadan. Yarınlara daha kararlı, daha yürekli gidiyorsun yanımda. Başı dik ve sevdalı. Ürkekliğini çok fazla gözlemlemiyorum. Artık hayat yolunda, birlikte inançla. Çok fazla sıkıldığın söylenemez, son zamanlarda ısrarcılığıma. Ben sana, sen bana alıştık aşk zamanlarında. Ben aşkına mecburum derken, ben de diye atıldığını görüyorum. Ben sana mecburum bir tanem! Senin yanımda olmak zorundasın dediğin gibi... Kimsenin benzerliğine benzemeyen, sevdanın yalın dürüstlüğüne sığınmış, çıplak yüreklerin elbette yarını aydınlık olmak zorunda!.. Olmak mecburiyetinde. Çünkü bu kadının masumiyeti gizli, hayali gizli, geleceği gizli bu sevda da!Olmak mecburiyetinde; çünkü bu adamın kişiliği gizli, sevdası gizli, şerefi gizli. Anlatmak, mümkün mü hayatı dört sıra yazı ile anlatmak? Mümkün mü iki insanın hayallerini, özlemlerini umutlarla yoğurmak? Kadını, kadın yapan öğeleri önceden bilmek hiç kolay değil. Bir tanem, sevdiklerini sevmek, arzularını bilmek, ümitlerini gerçekleştirmek, duygularını doyurmak, sana göre biri olmak seni istemeyince kesinlikle mümkün değil. Birbirimizi mutlu edebiliyorsak, birbirimize sahip olabilmek için harcadığımız çabanın meyvesi mutluluğumuz. Temenniler sabun köpüğü gibidir, Gerçek sadece davranışlarımızda gizli. Yalnızca yaşadıklarımız gerçek yaşayacaklarımızda. İnşallah; yaşadıklarımızda ki kadar cesurca olur. Ben kesinlikle inanıyorum. Seninle hayat daha cesur yaşanıyor. Bu sevdanın içinde. Yarınlarında bu sevdanın; mutluluk gizli, dürüstlük gizli, aşk gizli, bir de bebek gizli geleceğinde. En önemlisi, sana verilecek koskocaman bir dünya gizli. Bir de benim hasretim, senin yazdıklarına hasret. GİZLİ... GİZLİ.... oğuz gölçik yazar...
-
türbanlı anılarım. oğuz gölçik yazar...
merhaba. türbanlı anılarım. yıl 1967. ıstanbulun yedi tepesinden biri olan zeyrekte oturuyoruz. fatihin ahşap konakları ile ünlü mahallesinin en büyük konağı (60 odalı) doğanzadelerde. hoş sonradan yakılan bu muhteşem yapının, özelliklerinden bahsetmeyeceğim. mahallemize yeni taşınan bir aile vardı. sanırım dört kardeş idiler ben bu ailenin iki kardeşini tanıdım. merhum metin yüksel-ağabeyi edip yüksel. o sıralarda vefa lisesi orta birinci sınıfa başlamıştım. metin yükselde o dönemlerde hepimiz gibi futbola çok meraklı bir çocuktu ağabeyi edip yükselle. iyi ve samimi arkadaştık bu iki kardeşle. babasının imam olduğu söylensede, görmez tanımaz sadece duyardık. uzatmayayım metinle ve ediple arkadaşlığımız artmaya gelişmeye başladıkça bana ve mahalledeki arkadaşlara dini görüş ve uygulamalar hakkında kitaplar hediye ederlerdi.sanırım benden bir yaş küçüktü metin yüksel heyecanlı dinamik ve zeki bir çocuktu. ağabeyi edip yükselden daha girişken mert ve ataktı. mahalledeki herkes bu ailenin çok dindar insanlar olduğunu herkese kitap dini yayınlar vererek bunu pekiştirdiklerini söylerlerdi. o yıllarda babamsa arkadaşlığımı devam ettirirken ailesi ile pek görüşmemi istemezdi. zaman geçti büyüdük delikanlı olduk konak eskiyip bizim aileyi barındıramaz duruma gelince fatihin başka bir mahallesine taşındık. selamet partisinin akıncılar grubunda lider olmuş çift silahla gezen bir metin yüksel vardı vitrinlerde. görüşlerimiz taban tabana zıt olması nedeniyle hiç görüşmüyorduk farklı kulvarlarda ve siyasi arenalarda siyaset yapıyorduk. işte o çocukluk arkadaşım metini birgün fatih camii avlusunda vurdular silahla öldü. cenazesine katılabilmek için bıyıklarımı kısalttım, elbiselerimi değiştirdim tanınmamak ve çocukluk arkadaşıma son görevimi yapmak için. başka türlü katılamazdım cenazeye, aralarına almazdı o dönemde beni cenazeye katılan binlerce yandaşı selamet partisinin. ağabeyi edip yüksel 1980 darbesinden sonra kaçtığı amerikada kendini şeyhül islam ilan edecekti. bizi bölen parçalayan politikalar üretenler sil baştan 1967 lere geri döndürsünler. döndürdüklerinde içlerindeki çocukluğu hatırlasınlar. kasımpaşalı, fatihli, metin ve tayyipler. not: 1967 radikal islamın yerleşik düzene müdahalesi ile gelişen siyasi eğitim süreci devam ediyor 2008. oğuz gölçik yazar...
-
cumhuriyet ilkeleri. oğuz gölçik yazar...
merhaba. kendi kişisel yorumlarını ve siyasi görüşlerini tekrarlaya tekrarlaya,inandığı, karşısındakinide inandırmaya çalışan,siyasi paranoyakların varlığı malumunuzdur. savundukları özgürlük, demokrasi, laiklik anlayışının, kendilerinin tanımı olduğunu, gerçeğini bilmekten sadece aralarından seçilmiş paragraflarla idare eden arkadaşlarımız var. geçmişteki kısır siyasi tek taraflı görüşlerini, dede korkut masallarına döndürmüş, bu arkadaşlarımız edebiyat olgusundanda yoksundur. gazete başlıkları, tv haber ve yorumlarından nemalanan, birkaç yandaş köşe yazarının, çığırtkanlığı ile, geçmişten geleceğe ders vermeye kalkıp, günümüzü esir almaya kalkışmaktadırlar. CUMHURİYET-DEMOKRASİ-LAİKLİK tanımlarını özgürlük insan hakları, ekonomi adı altında, birlikte pişirip, kafaları şişirmeye karıştırmaya,yönelik tavırları, söylemleri, bizim kuşak pek itibara değer bulmaz. ya bu deneyimleri yaşamayan yeni kuşaklar. ATATÜRK ilkeleri, türk tarihinden kaynaklanır, türk milletinin yaşam bilincine göre şekillenir. bu ilkeler, türk ulusunca benimsenmiş, ulusal kültüre dayalı, ulusal birliği amaçlayan, temel kurallardır. ATATÜRK çü ilkeler, bir bütünün parçalarıdır. CUMHURİYETÇİLİK- MİLLİYETÇİLİK-LAİKLİK-HALKÇILIK-DEVRİMCİLİK- İNKİLAPÇILIK. cumhuriyetçilik ulusal tarihimizden, alınan derslerin, kurtuluş savaşımızın, kuvai milliye ile bütünleşen, (özgüvenin)hukuksal eseridir. cumhuriyet iktidarların, el değiştirmelerine önem veren bir yöntemdir. babadan oğula geçen bir sistemin üzerine gelmiştir. onun içindirki kendinden başka hiç bir siyasi görüş, dinamizmine dayanamayanlara ithaf olunur. cumhuriyetin diğer bir özelliğide, fikre dayanması, sosyal ve siyasal kurumlarla donatılmış olmasıdır. tam bağımsızlık, millet olma, beraberlik, barışseverlik, milletin egemenliği, vatandaşlık, kadın hakları, laiklik gibi, uzatırsak teknoloji, tarım gibi öncülük yaptığı başlangıç startlarıda vardır. işte bu cumhuriyet demokrasi esasına göre düzenlenmiştir. bunun yanlızca insan hakları kısmına değinicem kısaca. araştırma gelişme, makaleler, yorumlar(medya)konuşma, siyaset yapma, ibadet yapma özgürlüğü tanır ve dahası var tabii, ama değinmeyeceğim, sendikal haklar konut dokunulmazlığı seçimler gibi. demokrasi halk tarafından, halk için kurulmuş, bir yönetim biçimidir. eşitlik özgürlük,milli iradeye dayalıdır.(iyi teleffuz ediniz)halkın olaylara bilince ilgi duyup, değerlendirmeler yapmasısiyasal ve dinsel sömürülerden uzaklaşıp, iradesini kullanmasını öngörür. sizlere laikliğin tanımı olarak, 14 yy da ortaya atılmış, rönesans ile gelişmitir. lakin ilk tohumları ibraniler tarafından atılmıştır önceleri. tabiki asıl amacı ortaya çıktığı yıllarda, din adamlarının, tutuculuk, sömürücülüğüne karşı tavır olarak doğmuştur. dünya ve devlet işlerini, dinsel görüşten ayırıp, bağımsız hale getirmektir. diğer tanımı şöyledir.dikkat buyurunuz... ALLAH ile kulları arasına girenlerin, kişisel çıkarlarını, halka baskılarını yok etmek, inançlarını, vicdanları doğrultusunda, halkın özgürce kullanmasıdır. inançların tartışılmazlığı genel bir kuraldır. ve yerindedir. cumhuriyet ve demokrasiler bu kurala bağlıdırlar. dünyanın bu sistemlere yönlenmiş idare biçimleride, bunu uygularlar ve anlayış gösterirler. biz inançlara tarih bağı ile bağlı bir milletiz. halkçılık. bu cumhuriyet kılıçların, kalemlerin, devrimlerin, savunumu ile gelişecektir. bu savunumu halka yapmayınız. problemlerin müsebbiblerini iyi tespit ediniz. aklınıza gelen her düşünceyi, duyduğunuz her siyasi terimi yazmayınız. sorumluluklarınızın bilincini, iyi analiz edilemeyen ortamlarda kullanınız. teşekkür ederim . oğuz gölçik yazar...
-
yazar. oğuz gölçik.
Merhaba! Bizler toplumun gözünde gerçekçi,duygusal, serseri,araştırmacı, hayalperest, ayyaş, tembel, başarılı başarısız bir çok tanımlara hedef insan topluluğuyuz.En güzel yanımız,o güzel zengin,köklü edebi Türkçe yi kullanma tanıtma,yayma ve uygulama tarafımız.Yani edebimiz edebiyatımız.Konuları ele alırken, duygularımızı ifade ederken,hep bu zenginliğimizi öne çıkarırız.Bunun içindir ki her ne şekilde ve tarzda olursa olsun,edebi yazımın dışına çıkılmadığı sürece,yazanlara arka çıkanlara ufuklar açanlara da yazalım. Bütün yazımlarımız şiir tadında olsun. Yazdıklarımız ve okuduklarımız,bizleri bir arada tutan yaşadıklarımız değil mi? Bu cennet vatanın o güzel dilini,o dilin anlatımını ve sorumluluğunu hoyratça kullanmayalım.Ben şahsım adına yazdıklarımdan bir paye beklemiyorum.yazarken mutlu oluyorum,yazdıkça kendimi tanıyorum,insanları tanıyorum,hayatın ve ülkemin şifrelerini çözüyorum. Yazdıklarımı paylaşabilmek ve beğeni alması, gururumu okşuyor,yazım zenginliğimi geliştiriyor.Aldığım keyfi yazarak iade etmeye özen gösteriyorum. Yıllar boyudur bir şeyler karalarım, yayınlanır yayınlanmaz. Romanlar, şiirler, hikayeler, masallar durmaksızın yazarım.Sevinirim üzülürüm, aşık olurum, hastalanırım, beni bir şey durduramaz.Biliyor musunuz? Bazen yazarken üşürüm titrerim parçalanırım. Ne zaman mı?Bu canım vatanın ve bayrağın içinde barındırıp, ona can veren,yurt veren,döl vermesine döşek hazırlayan kutsallığına riya eden hainlerin aldıkları canları yazarken ağlarım.Ağlarımda onların geleceklerine de ağlarım.Bilirim ki uğruna dökülecek kanlarımız,yüreklerimizden pompalanırken, bu bayrak uğruna toprakla buluşmak için bedenimize isyan etmektedir. Ve yine bilirim ki bir gün bedenimize söz geçiremezsek,boşalacak kanlarımızda çırpınarak boğulacaklar.BUNU BİLİRİM VE O ACINASI RİYAKARLARA İNSANA BENZEYEMEDİKLERİ İÇİN AĞLARIM İNSANLIK ADINA…Yazmak her şeyi barındırır içinde, iki şey çok çarpıcıdır.VATAN ve AŞK. Ben her ikisiyim… Oğuz Gölçik… (yazar)
oğuz gölçik yazar...
Φ Üyeler
-
Katılım
-
Son Ziyaret