Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Doğuş Rektörü'nden "komplo" iması


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

03.12.2007 10:38 - Mynet Haber

Isparta'da düşen uçakta ölenler arasında bulunan 8 kişinin cenazesi, dün İstanbul ve İzmir'de gözyaşları arasında son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze töreninde konuşan Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mithat Uysal, "Komplo teorilerinde gerçeklik payı var" dedi.

 

Isparta'daki uçak kazasında hayatını kaybeden Doğuş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Şenel Boydağ'ın cenaze törenine katılan ve oldukça üzgün olduğu görülen Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mithat Uysal, gazetecilerin "komplo teorileri"ne ilişkin sorularını yanıtladı. Uysal, "Komplo teorilerinde gerçeklik payı var. ASELSAN'da üç mühendis gencin başına gelen olay ve sonucu hepimiz biliyoruz. Onlar Türkiye için çalışan, önemli proje gerçekleştirmek üzere olan mühendislerdi. Kaybettiğimiz 6 bilimi insanı da Türkiye için önemli bir proje için çalışıyorlardı" diye konuştu.

 

Kişisel yorumum: Kararlı ve çalışkansak, üçü altısı gider otuzu altmışı gelir. Projeler kişilere bağımlı değil, kurumsaldır. Komplo filan vız gelir. Değilsek, elimiz böğrümüzde kalır, kimin komplosuna kurban gittiğimizi tartışır dururuz...

 

Bir ülke halkı, hükümeti, emniyeti, ordusu ile bir bütündür, bir sistemdir. Sistemde çatlaklar varsa her şey sızabilir. Büyütedurun çatlakları... Üfürükten sorunlar icat ededurun. Başörtüsü sorunu! Kürt sorunu! Ne sorunuysa, kimin sorunuysa bunlar! Değerlerimiz de ya kaçsın, ** *****. Güzel gidişat, bravo...

 

Toryum geleceğin nükleeridir ve ülkemizde bolca var. Bu bilimciler toryum üzerine çalışıyorlardı. Üç Aselsan mühendisi de yapımı bize verilen ama sistem yazılımı ve sistem kodları verilmeyen uçak sistemleri üzerine...

 

Fazla söze hacet yok!

Gönderi tarihi:

Bir ülke halkı, hükümeti, emniyeti, ordusu ile bir bütündür, bir sistemdir. Sistemde çatlaklar varsa her şey sızabilir. Büyütedurun çatlakları... Üfürükten sorunlar icat ededurun. Başörtüsü sorunu! Kürt sorunu! Ne sorunuysa, kimin sorunuysa bunlar! Değerlerimiz de ya kaçsın, ** *****. Güzel gidişat, bravo...

 

Bence bu sorunları bu kadar küçümsemek daha doğrusu yadsımak pek doğrun değil arkadaşım.Bunlar gerçekten bu ülkenin yıllardır uğraştığı sorunların başında gelmektedir.Dediğiniz gibi bu sistemde çatlaklar dahası yanlışlar var ve bize düşen bu yanlışı hak ve hukuk çerçevesinde çözüme katkıda bulunmak.Uçak kazası komplo mu değilmi bilomiyorum ama gerçekten yazık oldu tüm canlara.Allah sabır versin ailelerine...Saygılar!

Gönderi tarihi:

Son bilgilere göre uçak beş dakika önce inmek için rotasından çıkmış. Böyle bir şeye inanılır mı, bilmiyorum. En korkunç olanı buna inanıp inanamayacağını bilememek. Normalde böyle bir şeye inanılmaz. Hiç bir pilot böyle bir aymazlığı yapmaz, yapamaz. Ama niye "normalde" kaydını koyuyorum?

 

Ya millet, biz "normal" bir ülkede mi yaşıyoruz allahaşkına ya? Adam gözümün önünde yolunu bir saniye yahu, bir saniye kısaltmak için yeşil çimene basıp gidiyor, güzelim canım yeşillik geçile geçile yol olmuş, kel kel sırıtmış.

 

Bu ülkede ben hiç bir şeye "olamaz" diyemiyorum artık!

 

Belki de komplonun büyüğü kendimiziz! Biz varken bize, başka düşman gerekmez vesselam...

Gönderi tarihi:

Bir ülkede hemşericilik ayağından yapılan atamalarla belli kilit karakollara belli etnititeye sahip amirlerin yerleştirildiği ve bu karakol amirlerinin aynı etnitite kökeninden gelen kişilerin yine aynı etnititeden getirdikleri çocuklara kapkaç yaptırmalarına göz yumduğu iddia edilirse...

 

Bu iddialar somut olarak kapkaçın artış ve azalışının görev değişikliğine uyum gösterdiği gözlenerek sanki doğrulanırsa...

 

İnan mı, inanma mı? Böyle bir şeye inanılır mı yahu, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey nasıl olur? Böyle bir şeye yine "normalde" inanmamak gerekiyor. Hiç bir "normalize" standardı, böyle bir şeye izin vermez! Sen bu işin başında ol, böyle bir şey yapıldığını bil, yine de "hemşerim, toprağım, vaay aslanım" ayaklarından git! Bunun olmaması gerekiyor. Fakat zor olan, olmaması gerektiğine inanmak değil, olmayacağından emin olamamak!

Gönderi tarihi:

bence böyle uç komplo teorileri aramak yerine.

 

Özel havayolu firmalarının "rekabeti kızıştırmak" gayesiyle işin suyunu çıkarıp uçuş güvenliği, personel eğitim destek programı gibi alanlarda maliyet düşürme yarışına girmelerine odaklanmak gerekiyor.

 

Hava-iş iki yıldır özel firmaların uçuş maliyetini düşürmek için uçuş güvenliğinden feragat ettiğinden bahsediyordu. Bunun ne gibi sonuçları olacağının altını çiziyordu.

 

Her kazadan sonra, terörist saldırımıydı, sabotaj mıydı gibi komplo teorileri üretmek yerine, Güney Kıbrıs gibi küçücük bir devletin sivil havacılık dairesinden bile daha az personele sahip havacılık dairemize , uçuş güvenliği ve personel destek programlarından kesinti yaparak maliyeti düşüren havayolu firmalarına odaklanmak gerek.

 

Şahsen 20 ytl ye bilet satan bir firmayla hayatta uçmam. Çünkü bilirimki 20 ytl bilet satmak için o firmanın kesinti yaptığı kalemler hayatidir.

Gönderi tarihi:

LÜTFEN DAHA DUYARLI OLALIM!!!.. UÇAĞIMIZ DÜŞTÜ MÜ ?

 

Savaş ucaklarımızın arasıra düsmelerini kanıksadık da, yaklasık olarak beş yıldır görülmeyen yolcu uçagı düsüslerine ne yazık ki bir yenisi daha eklendi. Bugüne kadar ucup duran bir ucak düsmek için 6 nükleer fizikcimizin binmesini mi bekliyordu? Hem de "Nükleer yasası"nın köskten cıkmasının hemen ardından???...

gündemi istedikleri gibi ellerinde tutanlar gökyüzünde hangi sinyalleri dolastırıyorlar? Tepemizde neler dönüyor?

Ucaklarımız "Eceli geldigi" icin mi düsüyor???

Faydalı olacagı umuduyla bu yazıyı dikkatlere sunuyorum!…

"Akıllı insan zehrin zararını içerek öğrenmez. Zehirlenenlerin çektikleri ızdırap ona ders vermek için yeter de artar bile."(Torlakon öğretisi)

1982 Yılında İsrail - Lübnan savaşı'nın dördüncü gününde, yaklaşık olarak üç saat süren ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gerçekleşen en büyük hava savaşı yaşandı. Bekaa Vadisi üzerinde gerçekleşen bu hava muharebesinde 90 (Doksan) MİG uçağı ve 2 saldırı helikopteri düşürülen Suriye, hava gücünün yaklaşık üçte birini kaybetmişti.

Buna karşılık İsrail'in kaybı da sadece 4 savaş uçağı olarak açıklanmıştı. Böylesine bir sonuç, beli kırılan Suriye'ye ders olmaya yetti...

Suriye'li mühendislere; "Neden böyle oldu?.. Oysa sizin uçaklarınız da pek öyle uyduruk filan değildi... Yoksa bu, pilotlarınızın tecrübesizliği mi; cesaretsizliği yüzünden mi?.." diye sorduğumda, şu cevabı aldım:

"Sinyalizasyon karıştı. Pilotlarımızın haberleşmesi kesildi. Kimin dost, kimin düşman olduğunu kestiremedikleri için, saliselerin hayati önem taşıdığı o anlarda telef oldular..." Bu konuya örnek olması açısından (KAVGANIN ORTASINDA DÜŞÜNÜLMEZ http

Lütfen, daha bilinçli ve duyarlı olalım!!!... Vatanı için canını hiçe sayan Mehmetçiklerimizi ve pilotlarımızı enayi yerine koydurtmayalım. Düşmekte olan uçağını "Millet malıdır" diyerek terketmeyen ve bu arada yerdeki canlara zarar gelmesin diye boş arazilere yönlendirerek yanıp can veren kahramanlarımızı unutmayalım! Yoksul halkımızın alın terleriyle oluşturulan değerlerimizi telef ettirmeyelim ! Ordumuzu, kendi silahlarımızla donatalım! Tam bağımsız olalım!!!

Bu uğurda her Türk vatandaşı elinden geleni ardına koymamalıdır!!!...

Küresel Haydut ABD ve yandaşları bizi de bölüp parçalamadan, aklımızı başımıza almamız ve dostu-düşmanı iyi tanımamız dileğiyle,

ESEN KALINIZ… (Entürk Alperhan TORLAKON)

http:

(Çok önemli bilgilerin yer aldığı alttaki eski tarihli makale, Aytekin ZİYLAN paşanın feryadını dile getiriyor. Okuyalım, okutalım…)

ASELSAN ABD'NİN AMBARGOSU ALTINDA

 

Ordu için yazılım ve üretim yapan Aselsan, ABD'li firmaların ambargosu altında. ABD'li firmalar MSB'yi tehdit ederek, Aselsan'ı bitirmek istiyorlar. İşte iddialar...

 

ASELSAN'a on yıl danışmanlık yapan emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan, Aksiyon Dergisi'ne çarpıcı açıklamalarda bulundu... Ziylan, savunma sanayiinde tasarımı ve teknolojisi bize ait olmayan projelerin Türkiye'ye bir fayda sağlamayacağı inancını taşıyor.

 

Savunma sanayii, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD'nin silah ambargosu ile karşılaştığımız zaman aklımıza gelmişti. Aradan geçen 30 yıla rağmen bu alanda zaman zaman kayda değer gelişmeler sağlanmış olsa da bugün gelinen nokta kimseyi tatmin etmiyor. Savunma sanayii sektörü, Murat Bayer'in müsteşar olmasıyla yeni bir yapılanmaya girdi. Bazı projeler iptal edilirken bazıları yeniden ele alınıyor. Gelen mesajlar tasarıma ağırlık verileceği yönünde... Dünya devlerinin kıyasıya mücadele ettiği savunma pazarında Türkiye'nin etkili olup olmayacağını zaman gösterecek. 1990-2000 yılları arasında ASELSAN'a danışmanlık yapan emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan, ASELSAN dışında ele gelir bir savunma firmamız olmadığı görüşünde. Ziylan Paşa'ya göre savunma sektöründe bize özgü tasarım yapmadan ve teknoloji geliştirmeden uluslararası pastadan pay kapmak mümkün değil.

 

-Türk savunma sanayiinde bugüne kadar sağlanan ilerleme tatmin edici mi?

 

Bernard Lewis, "Türkler Avrupalılardan bir şey öğrenmeyi ilk kez İkinci Viyana Kuşatması'ndaki başarısızlıktan sonra düşündü" diyor. O zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu en büyüktü. Bu yenilgi üzerine "Avrupalılardan bir şey öğrenelim" diyorlar. İşe ordudan başlıyorlar. Avrupa'nın silah sistemlerini almaya karar veriyorlar. Ancak ya silahı alıyorlar ya da o silahı yapan ustaları. "Avrupalılar bu silahı yapma yeteneğini nasıl kazandı, biz de bilimsel araştırma yapalım, teknoloji geliştirelim" demiyorlar. Hazır teknolojiyi alıp üretim yapıyorlar. Bir şeyi kullanmaya başladığımızda onun teknolojisine sahip olduğumuzu zannediyoruz. TÜRKSAT uydularımız oldu, uydu teknolojisine sahip olduğumuzu zannettik. Halbuki sadece kullanıcıyız. Ne zaman mühendislerimizin geliştirdiği bir uyduyu uzaya göndereceğiz, işte o zaman uydu teknolojisine sahip olacağız. Hiç unutmam, Süleyman Demirel, Türkiye'de ortak üretim yapacak bir Japon otomobil fabrikasının açılışında ne kadar önemli bir teknolojiye sahip olduğumuzu anlatıyordu. Aslında Demirel de biliyordu ki orada yapılacak olan sadece üretim. Teknoloji geliştirme falan yok. Ülkemizdeki yabancı yatırımın çoğu böyle. Hatta son zamanlarda üretim alanlarından hizmet alanlarına doğru kaymış durumda.

 

-Savunma sektöründe de öyle mi?

 

Savunma sektöründe de durum farklı değil. Savunma sanayiinde bugün ASELSAN dışında araştırma geliştirmeye dayalı ürünü olan başka önemli bir şirket yok. Zaten geçmişteki büyük projelere baktığımızda önemli bir kaynağın "ortak üretim" yoluyla yabancı şirketlere gittiği görülüyor. Bunların çoğundan geriye dört duvar kaldı. İşte 1683'te de yapılan o değil miydi?

 

-1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra bir gelişme olmadı mı?

 

ASELSAN dışında olmadı. Var olanlar ise münferit şeyler. Zaten olsaydı, hâlâ ordumuzun ihtiyaçlarının yüzde 80'ini dışarıdan karşılıyor olmazdık. Türkiye'nin yapması gereken savunma harcamaları var. Bu harcamalar ulusal bir savunma sanayiinin kurulmasını zorunlu kılıyor. Türk savunma sanayii kendi ordusunun ihtiyaçlarının yarısını karşılayabilecek konuma gelse -ki bu yaklaşık 2,5-3 milyar dolarlık bir ciro demek- o zaman uluslararası düzeyde de rekabet gücüne kavuşur.

 

-Kimi zaman FNSS gibi firmaların yurtdışına zırhlı araç sattığına yönelik haberler çıkıyor...

 

Olumlu. Ama yetersiz buluyorum. FNSS yabancı ortaklı bir şirket. Platform üretiyor ve Türkiye'de platform üretim işçiliği çok ucuz. Bu nedenle özel bir projede hakikaten iyi bir potansiyel yakaladılar. Ancak ihracatın bu tip bazı özel projelerden bağımsız olarak, sürekli olabilmesi gerekiyor. Bunun için de özgün ürün ve teknoloji geliştirmek şart. Yoksa çok fazla katma değer oluşturamıyoruz.

 

-Ülkemizdeki teknoloji geliştirmeye yönelik Araştırma- Geliştirme (Ar-Ge) projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Gelişmiş ülkeler gayri safi milli hasılalarının yüzde 2-3'ünü Ar-Ge'ye ayırıyor. Türkiye'de bu binde 6. Bunu yüzde 1'e çıkarmak hedefleniyor. Ancak o da şüpheli. Şahsen bu oranın yükseltilmesini de yeterli bulmuyorum. Aynı zamanda, gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi teknolojiyi geliştirecek şirketlerimizi kamu alımlarıyla desteklememiz şart.

-Hava Kuvvetleri Komutanlığı için uçak ihtiyacı doğdu. Bu ihtiyaç milli menfaatlere uygun olarak nasıl karşılanmalı? Avrupa ülkeleri nasıl bir yöntem izliyor?

 

Uçak bir ana silah sistemidir. Ana savunma sistemlerini ayırmak lazım. Avrupa ülkelerinde gemiler, uçaklar, elektronik ve kara araçları için birer milli ana yüklenici vardır. Her ana sistemin bir tane firması vardır. Bazen iki tane olabilir. Dolayısıyla Avrupa ülkelerinde savunma sanayiinin alt sektörlerinde ana yükleniciler dört beş tanedir. Herhangi bir sisteme ihtiyaç duyulduğu zaman savunma bakanlığı ihtiyaç duyulan sistemin ana yüklenicisini çağırır.

 

-Ana yüklenicinin milli firma olması şart mı?

 

Şart. Teknik açıdan, idari açıdan, gizlilik ve güvenlik açısından şart. Avrupa'da, ABD'de ve İsrail'de de öyle. Genel olarak sanayinin, özelde savunma sanayiinin gücü, ulusal teknoloji yeteneğinin düzeyine bağımlıdır.

 

-Avrupa'da bunu yasalar mı öngörüyor?

 

Yasalar öngörmüyor, izin veriyor. Çünkü başka yolu yok. Savunma sistemleri ticaretinde serbest ticaret kuralları geçerli değil. Ülkeler savunma sistemlerini istedikleri şirketten alabilir. Aslında ülkeler; teknolojik düzeylerini yükseltmek için savunma sanayini bir araç olarak kullanıyor. Savunma sanayii dışındaki sanayii kollarında serbest ticaret kuralları geçerli olduğu için bir hükümet kendi milli şirketini destekleyemez veya desteklemekte zorluk çekebilir.

 

-Bir savaş uçağı için gerekli yazılım ihtiyacını günün teknolojisine göre karşılayacak bir ana yüklenici firma var mı Türkiye'de?

 

Bu soruya yalnızca "evet" veya "hayır" diye cevap vermek zorunda olsaydım, büyük bir gönül rahatlığıyla evet derdim. Diğer Türk yazılım şirketlerinin başarılarını basından takip ediyorum ama ASELSAN'ı içinden tanıyorum. Bu şirketimizin sahip olduğu yazılım mühendisliği gücünü biliyorum. Bu nedenle "teknik potansiyel" açısından rahatlıkla "evet" cevabını verirdim. Ama bu kadar basit değil. Şimdi bir savaş uçağı çok farklı düzeylerde ve karmaşıklıkta yazılım gruplarından oluşuyor. Örneğin uçağın manevra kontrol yazılımı ile uçağın donanım teknolojisi ve tasarımı iç içe girmiş durumda. Yani o yazılımı yazmak veya değiştirmek için uçağın tasarımcısı kadar bilginiz olması gerekiyor. Benzer şekilde uçağın yapacağı görevlerin kontrolünü sağlayan bilgisayar üzerindeki yazılımlar da aynı özelliğe sahip. Uçağınızın üzerinde bir kamera veya bir elektronik harp cihazı varsa bunların içinde de ayrıca kendi yazılımları var. Bu nedenle uçak örneğinde tek bir yazılımdan ve tek bir yazılım firmasından bahsedemeyiz.

 

Ancak, şu olabilir: En üstte, sistem entegrasyonu düzeyinde, uçak donanımı tasarımcısıyla çalışacak bir ana entegratör firma ve bunların altında, alt fonksiyonlara ilişkin yazılımları geliştirecek alt yükleniciler olabilir. Görev bilgisayarı ayrı bir firmada olabilir. Faydalı yük dediğimiz, uçağa bağlanacak diğer cihaz ve sistemlere ilişkin yazılımlar elbette ilgili firmalarda geliştirilecektir. Bu alanlarda firmalar ülkemizde mevcut. Teknolojik yetenek veya yazılım geliştirme disiplini açısından yeterli birçok firma var; ama ülkenin bunlara verdiği özgün geliştirme projesi yok veya çok çok az. Özgün proje olmayınca bilgi birikimi de olmuyor. Bu firmalar beş sene güdümlü projelerle desteklenseler, bilgi birikimi için bu firmalara fırsat verilse, ben eminim altıncı senede ihracata başlayacaklar. Görebildiğim kadarıyla elektronik alanında Türkiye'de bu süreçten geçmiş ASELSAN'dan başka büyük sayılabilecek şirket yok. ASELSAN şu andaki deneyim ve bilgi birikimi ile birçok sistemi yapabilecek seviyede.

 

-İhtiyaçlar nasıl belirleniyor?

 

Milli Savunma Bakanlığı, ASELSAN'ı çağırıp ihtiyacı anlatır. Bunun nasıl karşılanacağı konuşulur. ASELSAN'dan 2000'de ayrıldım. Saydık 115 ürün yapılmış, 95'i Türk mühendisinin tasarımı. Bunların hepsi ileri teknoloji ürünleri. Bir yabancı firma ufak ve hafif elektronik harp kestirme cihazı aramak için Kore'ye gitmiş. Koreliler o firmaya "Bunlar için ASELSAN'a git bak" demiş. Aslında ASELSAN, bizim bu işi başarabileceğimizin en güzel örneği.

 

-Sizin söylemleriniz serbest piyasa ekonomisine aykırı olarak anlaşılmıyor mu?

 

Türkiye'yi toplumsal refahı yüksek bir ülke haline getirmek istiyorsak, bilim ve teknolojiye yatırım yapmak lazım. Araştırma geliştirmeye önem vermek gerekir. Devlet milli şirketlerden alım yaparak da destekler ulusal sanayiini. Ulusal sanayi, ulusal teknoloji ile gelişir ancak. Bütün sanayileşmiş ülkeler kendi ulusal şirketlerini desteklemişlerdir. Gümrüklerle onları korumuşlardır. Ancak sanayileştikten sonra "gelişme için serbest rekabet şarttır" sözünü söylemeye başlamışlardır.

 

-Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi Belgesi'nde yerli firmalar konusunda bir ayrıcalık tanınması öngörülmüyor mu?

 

Bazı somut tedbirler ilk defa o dokümana girdi; ama uygulanmıyor. O dokümanda savunma sistemleri üçe ayrılıyor. Birincisi gizli olması gereken sistemler, bu sistemleri mutlaka kendin yapacaksın. İkincisi kritik teknoloji ve sistemler. Bunları şimdilik ortak üretebilirsin. Ancak orta ve uzun vadede sen yapacaksın. Üçüncüsü diğer sistemler. Bu yapıldı doğru; ama "gizli ve kritik teknolojiler" hangileridir, Milli Savunma Bakanlığı her yıl yayınlamalıdır. Şunlar gizli bunlar kritiktir denilmeli ki belge çalışsın. Bu denmediği için belge uygulanmıyor.

 

-Neden ilan edilmiyor?

 

Yabancı şirketler bastırıyor. Siz bunu yaparsanız, biz malımızı kime satacağız. MSB'yi korkutmuşlar. Mesela ATAK helikopterinin görev bilgisayarının yazılımı gizli olması gereken bir sistemdir. Uçakların içinde radar ikaz almaçları var. Bu, uçağa yönelmiş bir füzeyi pilota haber verir. Kendisi otomatikman tedbir alır. Şimdi bu radar ikaz almacını yapan yabancı bir firma onun içine küçük bir virüs koyabilir. O virüsü yalnız o bilir ve onu da bulmak imkansız derecede zordur. O virüsü ileride kendisi bir kod göndererek aktif hale getirirse senin o radar ikaz almacın çalışmaz. Gelen füzeyi haber vermez. Dolayısıyla bu sistemin ve bu sisteme ait teknolojilerin gizli olması gereken sistem olarak beyan edilmesi lazım.

 

İngiltere, Falkland Savaşı'nın ilk günlerinde çok sayıda uçak kaybetti. Araştırıp baktılar ki İngiliz uçaklarının radar ikaz almaçları sadece Sovyet bloku ülkelerinin füzelerini düşman olarak algılıyor. Arjantin'in elinde ise batı füzeleri var. Uçaklar, Arjantin füzelerini dost görüp tedbir almayınca kolayca düşürülüyordu. İngilizler 14 günde sistemlerinde gerekli değişikliği yaptı. Ondan sonra uçak zayiatları azaldı. Birinci Körfez Savaşı'nda Saddam'ın elinde çok güzel silahlar vardı. Çok iyi hava savunma sistemleri vardı. Hiçbirini çalıştıramadı. Bir tek uçak düşüremedi. Çünkü Batı'dan aldığı sistemleri Batılılar körletti. Dolayısıyla ilk Körfez Savaşı'nda Saddam'ın uçaksavar sistemleri, elektronik atış kontrol sistemlerini kullanamadı. Radarla değil, görerek ateş etmeye kalktı. Radarları açtıkları an radar ikazını alan uçak, "radara giden füzeyi" yolluyor, uçaksavar mevziini yok ediyordu.

 

Amerikan Kongresi'nde yapılan konuşmalar var. Diyorlar ki, "Biz kredilerle başka ülkelere sattığımız silahların yazılımları içine birer tane virüs koyalım. İleride onlar bu silahları bizim amacımızın dışında kullanamasınlar". Ben ABD'nin istemediği bir ülkeye karşı uçağımı kullanmak istersem, ABD buna karşı geleceği için bir kod göndererek o silahı çalıştırmayabilir. Yazar Alvin Toffler "Savaş ve Savaş Karşıtı" kitabında ABD'de konuştuğu generallerin kendisine "Biz herhangi bir uçağı herhangi bir boylamı geçmesi halinde düşecek şekilde önceden ayarlayabiliriz" dediğini yazıyor. Dolayısıyla yazılımı kendimiz yapmamız lazım. Mesela ATAK Projesi'nde görev bilgisayarını TÜBİTAK'taki bir ekip yapacaktı. Ben onları tanıyorum. Fakat ABD "Hayır vermiyoruz, hazır alacaksınız" diye dayattı.

 

-Savunma sanayii projelerinde yerli, yabancı şirket ayrımının yapılması gerektiğini düşünüyor musunuz?

 

Bana göre ayrılmalı, ama ayırmıyorlar. "Türk Kanunları ile kurulmuş her şirket Türk şirketidir, milli-yabancı diye ayrılmaz" diyorlar. Aslında 20 Haziran 1998 tarihli "Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi" dokümanının ilk taslağında ayrılmıştı. Sonra itirazlarla milli kelimeleri çıkarıldı. Gizli olması gereken sistemler, "milli şirketlerce yapılır" denmiyor da, "uygun milli gizlilik dereceli tesis güvenlik belgesi" olan şirketlerce yapılır deniyor.

 

EMEKLİ TUĞGENERAL AYTEKİN ZİYLAN KİMDİR?

 

1984'de Tuğgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı MEBS Daire Başkanlığı görevi yapan Aytekin Ziylan, emekli olduğu 1990'dan beri ASELSAN'da danışman ve Askeri Uzmanlar Birimi Başkanı olarak çalıştı. 2000'de ASELSAN'dan emekli olan Ziylan, halen Uluslararası Muhabere Elektronik Derneği'nin Türkiye Başkanı. Bilim Teknoloji Politikaları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan Ziylan, aynı zamanda Ulusal Strateji Dergisi Yayın Kurulu'nda görev yapıyor.

 

"Akıllı insan zehrin zararını içerek öğrenmez. Zehirlenenlerin çektikleri ızdırap ona ders vermek için yeter de artar bile."(Torlakon öğretisi)

 

..............................

Alintiliyan :shuriken:

Gönderi tarihi:

Illede komplo vardir diye dayatmasak bile,yinede bu ihtimali gözümüzden kacirmamamiz gerekiyor,Fabrikalarin casuslari vardir,bu fabrikada üretilen bir ürünün projelerini baska bir fabrikaya aktarir,neden komplo olmasin,olmadigini kanitlayan bir bilgimiz varmi?Hayir.Ozaman komploda dahil bütün ihtimalleri düsünmeliyiz.

Aselsanda calisip intihar ettikleri ileri sürülen 3 mühendis hangi önemli konu üzerinde calisiyordular?Bunu bilenimiz biliyor zaten,eger bilmeyenler var ise ben sadece kisaca deginecegim;Türkiyede üretilen F-16 ucaklarinin *AVIYONIK*denilen sistemini Amerika Türkiyeye vermemistir.*AVIYONIK*denilen sistem savas ucaklarinin ucusu sirasinda karsidan gelen baska bir ucagin dost veya düsman ucagi oldugunu tespit edebilen bir sistemdir,Iste intihar etti denilen *Eger gizli arastirma yapiliyorsa bilemem.*3 Türk mühendis bu sistem üzerinde calismakta ve hemen hemende basariya ulasmis durumdaydilar.Belki gercekten intihar etmislerdir,ben ihtimal vermiyorum cünkü tesadüfler bu kadar tesadüfü olmaz.Atlas havayollarina ait ucagin icindeki 6 bilim adamimiz basarili fizik alimleriydiler,ve bunlardan biriside gelecegin uranyumu TORYAN üzerinde calismalar yapiyordu ki bu Toryan Türkiyenin yeralti zenginliklerinden birisisir.Belki gercekten pilot hatasidir o ucagin düsmesi ama icinde önemli kisiler olan bir ucagin böyle basit bir pilot hatasiyla düsmesinde her denklem arastirilmalidir.

Türkiye'nin degerlerinin böyle basit nedenlerle ortadan yok olmalarini ucuz ucak biletine baglayamayiz,muhakkakki o konuda ciddi bir konudur ve gereken teknik hizmetler yerine getirilmelidir.

Bu anlamda,ben UGUR MUMCU'nun,ESREF BITLIS'in,NECIP HABLEMITOGLU'nun ve daha bircok aydinin ortadan kaldirilmalarinin nedenleri arasinda 3 Aselsan mühendisinin intiharini ve 6 FIZIKCININ basit bir pilotaj hatasiyla ölmelerini ayni kategoride degerlendiriyorum.

Esref Bitlis ile Ugur Mumcu olayinin arasi iki haftadir.Esref Bitlis Güneydoguda Celik Güce karsi mücadle veriyor ve Amerikanin o bölgede celik gücle PKK ya verdigi destegi ortaya cikarmis Amerikanin o bölgedeki faaliyetlerini büyük ölcüde baltalamis bir Generaldi,Ugur Mumcu ise Israil'le Barzani arasindaki iliskileri ortaya cikarmis hatta bu konuda yazilar yazmis MOSSAD'in o bölgedeki faaliyetlerini bir bir aciklamayabaslamistiki kahpece katledildi,ve ne ilgincki hemen Iran suclu olarak gösterildi.

Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanmaktadir,hickimsenin bu oyunlari yokmus gibi gösterip Türk ulusunu paranoya ile suclama hakki yoktur.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Atlasjet'in Isparta'da düşen uçağı, Türkiye'nin çok az bilinmeyen bir zenginliğini ortaya çıkardı. Uçakta bulunan Fizik Profesörü Engin Arık, dünyanın gözünün üzerinde olduğu, Türkiye içinde çok önemli olan 'toryum' projesi üzerinde çalışıyordu. Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mithat Uysal, çok değerli fizikçilerin cenaze töreninde yaptığı konuşmada komplo imasında bulundu. Uysal, "Komplo teorilerinde gerçeklik payı var. ASELSAN'da üç mühendis gencin başına gelen olay ve sonucu hepimiz biliyoruz. Onlar Türkiye için çalışan, önemli proje gerçekleştirmek üzere olan mühendislerdi. Kaybettiğimiz 6 bilimi insanı da Türkiye için önemli bir proje için çalışıyorlardı" diye konuştu.

TÜRKİYE'NİN 120 TRİLYONLUK SERVETİ

Peki Toryum nedir kaç kişi bilir ki? Ama toryum, geleceğin enerji kaynağı. Nükleer santrallerinin en temiz yakıtı. Çevreye zararı yok. Ülkemiz ise dünyanın toryum zengini... Ama "servetin üstünde oturuyoruz ama haberimiz yok". İşte Prof Engin Arık'ın 120 trilyon dolarlık servetimiz hakkında söyledikleri...

Toryum... Tabiattaki 110 kadar elementten biri. Saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde olan toryum, geleceğin nükleer santrallerinde yakıt olarak kullanılacak. Konunun bizi ilgilendiren tarafı, araştırmalara göre dünya toryum rezervlerinin yarıdan fazlasının Türkiye'de olması. Türkiye'de Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören'in yanısıra Malatya ve Sivas'ta da toryum izine rastlandı. Anadolu'da toryumun çıktığı yerde ot bitmediği söylenir.

SONSUZ ENERJİ KAYNAĞI

'Servetin üstünde oturuyoruz da haberimiz yok' hesabını yapan kişi, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Engin Arık. Türkiye'nin sayılı toryum uzmanlarından biri olan Prof. Arık, Türkiye'nin sahip olduğu düşünülen toryum rezervinin enerji üretimi açısından, 120 trilyon dolarlık petrole eşdeğer olduğunu söyledi. 120 trilyon dolar, ABD'nin 2001 yılı milli gelirinin 12 katına eşdeğer. Engin Arık, Türkiye için sonsuz bir enerji kaynağı anlamına gelen toryumun, Türkiye'ye bir servet kazandırabileceğine de dikkat çekiyor. Arık, "Türkiye'nin 2005'e kadar toryumlu nükleer santral araştırması için 40-50 milyon dolara ihtiyacı var" diyor. 2006-2010 yılları arasında deneme reaktörü kurulması için ise 1 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğinde ısrarlı. 100 bin kişiye iş imkanı...

TORYUM GERÇEKLERİ

* Toryum, Türkiye'deki enerji sorununu tamamen çözecek bir element. Çünkü Türkiye kendine ebediyen yetecek bir toryum rezervine sahip.

* Dünya toryum rezervi toplam bin 200 ton. Bunun 789 bin tonu Türkiye'de.

* Toryumun, yeni tip enerji üretiminde kullanılması nedeniyle 21. yüzyılın en stratejik elementleri arasında kabul ediliyor.

* Toryumun nükleer santrallarda uranyumun yerini alabileceği bundan yaklaşık 10 yıl önce kanıtlandı.

* Toryumun kesinlikle patlama tehlikesi yok. Yani, Çernobil gibi bir felaketin tekrarlanması olası

Toryum atıklarını radyoaktif olmayan elementlere dönüştürmek mümkün. Yani doğayla dost bir alternatif enerji kaynağı.

* Dünyada toryumla çalışan bir nükleer santral henüz yok. Sadece bir takım prototipler var. Avrupa'nın, toryumla çalışan ilk prototip nükleer santralini 2005'te tamamlaması bekleniyor.

* Protonun toryum çekirdeğiyle çarpıştırılması sonucu çok büyük enerji ortaya çıkar. Bu ısı enerjisi, elektrik enerjisine çevrilebileceği gibi büyük bir şehrin ısıtılmasında da kullanılabilir.

(mynet haber)

Gönderi tarihi:

Ve,yine Toryumla ilgili cok özel bir haber bu haber tamda Türkiye'lik bir haber olmasi bakimindan da cok önemli;

...Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizikokimya Anabilim dali baskani Prof.Dr.Abdullah Coban;Türkiyenin bircok bölgesinde bol miltarda bulunan Toryuma sahip cikamadigimizi ve Karayollarinin Toryum madenini calillardan silmeden yollara MICIR olarak döktügünü ve üstüne asfalt celidigini söyledi.

Prof.COBAN ayrica, BOR gibi yüksek degerde olan Toryum'un arastirilmasininda engellendigini sözlerine ilave etti.

 

 

www.Haberodasi.com

Türkiye hangi oyunlara getirilmektedir,bu ufacik ama cok önemli haberdende anlasilmaktadir.Böyle yönetimlerle biz nereye kadar gidebiliriz dersiniz?

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Eşref Bitlis'in uçağının düşmesi olayına dönelim. Ne dendi? Buzlanma nedeniyle düştü. Buzlanmaya karşı alkolle yıkanması gereken uçak, yıkanmamış.

 

Aynı şey... Komplo mu, ünlü Türk umursamazlığı ve kural ihlal etme düşkünlüğü, "bize bir şey olmaz, Allah korur" mantığı mı, gel de çık işin içinden! Komploya öyle yatkın bir yapımız var ki, böyle durumlarda gerçekten mi komplo, yoksa kendi vurdumduymazlığımız mı, yoksa ikisi birden mi anlamak zor oluyor.

 

ABD genelkurmay başkanının uçağı alkolle yıkanmayıp buzlansın da bir düşsün bakayım, neler oluyor? Böyle bir şey olur mu ya? Nerde bu yıkama ile görevli yer personeli, niye yıkamadınız diye sorulmuş mu, ne cevap vermişler, ne ceza almışlar? Hiç bu olaydan yargılanan personel duydunuz mu, ceza alıp almadıklarını, ne ceza aldıklarını bilen var mı? Hiç medya bu işi kovalamış mı, haber yapmış mı?

 

Akşama kadar cinci, medyum, tedavici, şifreci, akşam dizi, gece yine hoca, medyum, cinci, şifreci... Medyanın yaptığı iş bu! Uyutuluyor muyuz, yoksa hakkaten zeka düzeyi ile ilgili bir sorun mu var belli değil! Bir kaç yılda bir bilimsel bir konu ele alınacak sanırsın, bir bakarsın şarlatanın biri yakıtsız uçak uçurur! Yahu bu topluma komplo kurmaya ne hacet, komplonun kendisi biziz!

 

Bir projede çalışan üç mühendis intihar eder mi millet! Kimin dikkatini çekti, kim ilgilendi, kim araştırıp kim soruşturdu bu işi? Adlarını sanlarını, uğraştıkları projeyi bilen, ilgilenen var mı? NASA'da üç mühendis bir intihar etsin bakayım, neler oluyor? Bütün ABD ayağa kalkmaz mı? Biz ne olduk, uyuştuk mu, ölüyor muyuz, kanımız mı çekildi?

 

Uçak düşmüş. Biri şu an dünyanın en önemli bilimsel araştırmasında bizzat çalışan yeri doldurulması çok zor bir bilimci olmak üzere bilimcilerimiz hayatını kaybetmiş. Hava şartları uygun, arıza yok, pilotlarda alkol yok, açık telefon yok, acil durum sinyali bile vermeden uçak ansızın çakılıyor!

 

Niye düşmüş? Rotasından çıkmış. Bu pilot alkol almadığına göre aklını mı kaçırmış, cinnet mi geçirmiş? Konya ovası değil burası, tepeler var. Hangi kaçık pilot rotasından çıkar? Bu gülünçtür. Böyle şey olmaz. Bu söylenen zekaya hakarettir.

 

Şartlar uygun: Vakit gece. Alanda otomatik iniş sistemi yok. Bu uçağa yerden navigasyon aletlerini bozan sinyal gönderilmiş, ben başka açıklama getiremiyorum. Pilotlar rotada gidiyoruz sanırlarken aletler yanlış göstermiş. Buna başka açıklama olamaz. O dağlık arazide hiç bir pilot aklı başındayken bilerek, gece vakti üstelik, rotadan çıkmaz. Konya ovası olsa aklım erer. Orada olmaz kardeşim! Buna saftan başka kimse inanmaz!

Gönderi tarihi:

Klişe olu artık ama; "uyutuluyoruz"...

Ve kimsenin uyanmaya niyeti yok...

Türbandı, PKK harekatıydı derken, diziler maçlar derken uyuyusun Türkiyem...

Uyanmasın aman...

 

:angry:

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Aselsan'ın silah sistemlerinde görevliyken 7 Ağustos 2006'da Pursaklar-Ayancık Yolu'nda ölü bulunan Hüseyin Başbilen'in ölümüyle ilgili rapor tamamlandı. Rapor uzmanları ikiye böldü.

 

Başbilen aracının içinde baş ve boyunundaki kesikler ile bulunmuştu. Başbilen'in ölüm sebebi boynunun sol tarafındaki 20 cm'lik ve el bileğindeki 8 cm'lik kesiklerden kaynaklı dış kanama olarak raporlara geçti.

 

10 kişilik Adli Tıp uzmanları intihar görüşünde oy çokluğu sağlarken 3 uzman buna itiraz etti. Cinayet üzerinde duran uzmanlar Başbilen'in intihar etmesi durumunda elinde kan izi bulunmasi gerektiği üzerinde ısrarla durdu. Elinde kan izi bulunmayan Başbilen'in vücudundaki kesiklerin kendisi tarafından yapılmasının mümkün olmayacağını belirttiler.

 

Mynet haber 24 12 2007

Gönderi tarihi:

Intihar etti diye saibeli bir rapor verilen ASELSAN mühendisi ile ilgili cok yeni ve carpici bulgulara ulasildi.

Intihar mektubu diye bildirilen mektubun,mühendisin ise gitmedigi gün calisma ofisinde bilgisayarda yazilmis oldugu ortaya cikarildi ve bu mektubu kimin yazdigi ile ilgili arastirma ve sorusturma baslatildi.Polisin intihardan cok cinayet üzerinde durmasi ile olay tamamen farkli bir mecraya kaydi.Aselsan mühendisinin avukati dava acmaya hazirlaniyor.

Umarizki gercekler ortaya cikarilsin eger bir cinayet oldugu gerceklesirse o zaman diger uzmanlarimizinda evet komploya kurban gittikleri anlasilacaktir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Sadece bu kadar değil, mühendisin ölü bulunduğu otomobilde yanından hiç ayırmadığı dosyalarının da bulunamadığı ve bu dosyaların kayıp olduğu söyleniyor.

 

Aklıma şu geliyor: Dünyada üzerinde bu kadar oyun oynanan... Bu oyunları farketmeden horul horul uyuyan... Buna rağmen yıkılıp gitmeyen... En enteresanı da bu! Neden-sonuç ilişkisine bu kadar aykırı duran enteresan bir ulus daha var mı ola?

 

Ama buna sevinmek de olası değil. Bu ülkenin potansiyeline göre bulunduğu düzeyin korkunç bir tezat olduğunu dünya alem biliyor. Bir biz bilmeyip payımıza düşene razı oluyoruz. Ve ne oluyor biliyor musunuz? "Ne olsunlar, ne ölsünler" politikası gereğince bir düzeyde besleniyor, o düzeyin üzerine izin verilmiyoruz. Olay bu!

 

Türkiye üerindeki politika hep bu olmuştur, yine öyle. Hayır, doğal da bu yani, "komplolar, dış mihraklar" diye sızlanmanın âlemi yok. Kim başkasının biti kanlansın ister? Herkesin bitini ayıklamak kendisinin işidir. İki el bir baş içinmiş... Tırnağın varsa başını kaşı... Herkesin işi kendinden biter. Elin oğlu sana durduk yerden hayır okumaz...

 

Bu kilit toprakları belli güçte bir Türkiye'nin tutması, ama çok da efelenip racon kesmemesi gerek. Mahallenin dayısı olsun yeter, kentin külhanı olursa iş açar. Yok ama her işte de bir hayır vardır. Türkiye şimdi yine yok panislamizm yok pantürkizm yok din sancaktarlığı filan diye ortaya atılırsa bana inanın üçüncü dünya savaşı çıkar. Dünya tekrar birbirine girer. Bu kilit yarımada dünyanın gerçekten kilididir, bunu benmerkezci şoven bir anlayışla filan söylemiyorum. Realite bu. Eski CİA başkanlarından birisi ne zaman dünya haritasına baksa gözünün Türkiye'ye takıldığını emekli olduktan sonra itiraf etmişti.

 

Bu bizi ne onurlandırır, ne kaygılandırır. Ama başlangıç olarak biraz gözümüzü açsak. Radikal İslam, ırkçı Turancı, ayrı etnitite etkilerini sıfırlayıp laik çizgide karar kılmak ve bu eksende gelişmek zorundayız. Tüm çaba bizi bu eksenden çıkarmak. Fahri Korütürk'ün hayatında yaptığı en önemli tespit buydu. "Eksantrik eğilim"lerden söz etmişti. Böyle çok göze batmayan bir cumhurbaşkanının böyle en önemli noktaya parmak basmış olması enteresandır. Laik çizgi ekseninden uzak her türlü balans sapmaları, yalpalamalara yol açar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.