Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Ahirzaman arkadaş,

 

"şimdi bilimselci sen de tahmin edersinki yazdıklarının doğru olması cevap olduğu göstermez

örneğin deve etçilmidir otçulmudur sorusuna

devenin bir hayavan olduğunu yazarsan ve onun hakkında bir kaç bilgi verirsen bu senin cevabı verdiğin anlamına gelmez ki daha kötüsü durumdan haberdar olmayan birisi vayy deve hayvan yiyomuş gibi saçma fikirlere kapılabilir çünkü terapi kardeşimdden alıntı yapmışsın senin yazında onun yazdıklarına dair bir şey aranır öyledeğilmi"

 

Bu yazınla benim cevabımın "terapi" çağrılı vatandaşa cevap olmadığını ima etmek istiyorsun...

Yazılanların ne anlamda olduğunu, cevapların da ne anlama geldiğini anlayabilmek gerek...

"Materyalist bilim, mucizevî bir yaratılışa sahip olan şu âlemi, alışılmışlık perdesi altında saklayıp, sanki bir anlam taşımıyormuş gibi inceler. Meselâ, harika bir kudret mucizesi olan insanın yaratılışındaki anlama insanların dikkatini çekmek yerine, bunu anlam taşımayan, sıradan, maddî bir ceset olarak inceler. Fakat, insanın mükemmel yaradılış kuralının dışına çıkmış, üç ayaklı yahut iki başlı bir insanı, alışılmışın dışında, garip bir yaratık olarak insanların dikkatlerine teşhir eder."

 

Yukardaki "Terapi" çağrılı vatandaşımızın sözüm ona bilim ve ideoloji (inanç) hakkında yaptığı yanlış tanımlamayı,

Doğrusunu yazarak açıklamak başka nasıl olabilirdi...

Gerçekleri algılamak yerine, objektif davranmayıp, yanlışlara destek olmanın en güzel örneğini sergiliyorsun...

Bu davranışından dolayı seni tebrik(!) ediyorum...

 

Gelelim size sayın terapi,

 

Fikirlerin altyapılarında olan bilimsel yada ideolojik yapı,

değerlendirmelerin de yine ayni paralelde olmasını sağlamakta...

 

"Materyalist bilim" düşünce yapısını,

madde ve onun hareketinden, evriminden almakta,

Bilme, öğrenme ve açıklama tutkusuna dayanır…

Diyalektiktir...(kısaca; çelişkilerin mücadelesi ve yeni olgular.)

 

Diyalektik ve maddeci(materyalist) olmayan bilim gerçek bilim değildir...

Metafiziktir,İdeolojidir, inançtır, kurgudur...

 

İzahlarını TV makinası konusuna odaklamaya çalışmışın ama,

Oradada dünya görüşünden dolayı yanılgıya düşmüşsün...

 

Bilim bir olguyu incelerken bir bütün olarak inceler...

Somut olarak, objektif değerlerle, yanılmadan...

Bilim senin dediğin gibi insanı sadece ceset değil, kocaman bilim dalı olan Biyolojiyle...

Ruh (kişilik) yapısını, kocaman bilim dalı olan Psikoloji bilim dalıyla...

TV yayınını da, yine Fizik(elektronik) dalında inceler...

Tabiiki TV yayını sadece on-off düğmesi olarak değilde her şeyi ile incelenir..

Yazınızda, bilim tv konusunda sadece düğme ile ilgilenir diye çarpıtma var...

TV yayını, Radyo frekans sinyalleri onu yansıtan atmosferin durumu, Transistörler,

dirençler, kondansatörler, bant spektrumu, vs. bir bütünü içinde incelenir...

Düğmeye indirgediğiniz konu da koskocaman bir bilim dalı olmuş durumda...

 

Maddeci bilimi bilseniz,anlasanız, objektif olduğunu da bilirsiniz sayın terapi...

 

İyi dileklerimle...

  • Cevaplar 371
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Bu kadar ****** yeter artık...

 

1- "sizinde alıntı yapmış olduğunuz cümleyi Bilim ve Teknik derğisinden aldım. " diyerek resmen yalan söylediniz. Sayfa numarası isteyince bu sefer kıvırıp başka internet sitelerinden aldığınızı söylediniz. Ben hala o ifadenin Bilim ve Teknik Dergisi'nin ilgili sayısında olmadığı konusunda ısrarlıyım. Israrımın sebebi de derginin o sayısına ulaşabiliyor olmam. Eğer siz var olduğunu iddia ediyosanız buyrun sayfa numarası verin... Merak edenler Bilim ve Teknik Dergisi'nin internet sayfasından çok cüzi bir rakama üye olarak tüm sayılara ulaşabilirler... Hiç sıkılmadan sayfa numarası vermek yerine, olmadığını benim ıspatlamamı istediniz. Ispat edecek taraf sizdiniz sayın terapi. Madem olduğunu iddia ediyorsunuz, "şu sayfada" , hatta "falanca paragrafta" diyebilmelisiniz. Çocukca sataşmalara muhatap olacak değilim...

 

2- "Tüm ifadelerim bana aittir, ben alıntı yapmıyorum. Ispatlayın" dediniz... Size ifadelerinizin bire bir aynısı olan linki verdik, yine kıvırdınız bu sefer linkin H.Y'ye ait olmadığını söylediniz. İlgili ifademin uydurma olmadığını göstermek için H.Y nin aynı konuyu işlediği ilgili linki verdim, "uzaktan yakından alakası yok.." diyerek yine kıvırdınız... Sanki bu durum sizin "alıntı yapmıyorum" sahtekarlığınızı örtbas edecekmiş gibi...

 

3- "Yörünge ile uzaklık farklı şeylerdir" dediniz. Sonra size "yörüngeden sapma olduğunda uzaklık değişmez mi, 3 mm sapma kaç km uzaklık farkı yaratır, 3mm sapma kaç derece açı farkı yaratır?" sorularını yönelttim, cevabını alamadım... Çünkü cevabını siz de bilmiyorsunuz...

 

4- "Ispat" diye bir yığın laf kalabılığı yaptınız. O laf kalabalığının hiç bir şey ifade etmediğini göstermek için her paragrafın altında sorular sordum, cevap vermek yerine yine kıvırdınız, evelediniz, gevelediniz...

 

5- Size 5-6 ayet göstererek Kur'an'ın evren hakkında eski inançlar dışında hiç bir şey söylemediğini gösterdim. Siz hep ayetleri yanlış yorumladığımı ıspatladığınızı söylemeye kalktınız. Ispatınız neymiş? Yüzlerce fıkıh, kelam kitabı okumadan önümdeki Kur'an ayetlerini anlayamazmışmışım...

 

Kusura bakmayın sayın terapi... Kıvırmaktan başka yaptığınız bir şey yok... Yalanlarınızı (açık ve seçik yalan söylediniz) örtmek adına hep konuları çarpıtmaya kalktınız...

Gönderi tarihi:

GeceKuşu gene ithamlar ve önyargılardan başka bir şey yazmamış. Napsın yazacak başka bir şeyi yok ki.?

 

Bunlar önyargı ve itham değil ki, sizin davranış ve yaklaşımlarınızla insanların üzerinde bıraktığınız intibalar...

 

Ama böyle düşünmek işinize geliyor,kendinizi avutup başkalarını kandırmaya çalışıyorsunuz...

 

Tıpkı bilimsel tez bilimsel tez diyerek ismini vermiycem adamcağız rencide olmasın, dr X'in yazılarını bilmem ne sempozyumlarından buraya kopyalayıp taşıdıklarınızla iş yaptığınızı sanıp kendinizi havalara sokuyorsunuz...

Sanırım yazıları kopyaladığınız yerleri bildiğimi anladınız...

 

Yazacak bir şeyi yok demişsiniz bende orada bunu belirtiyorum zaten size boşyere yazmanın bir anlamı varmı?

 

Bunu anlatmaya çalışıyorum zaten, onlar bile, hatta bunları bile yazmak gereksiz...

 

Hani size sorulan hangi soruya işinize gelenleri yazmak dışında bir tek yanıt yazdınız ki...

 

Bakın şunu sormuştunuz..işte benim cevabımda budur diye bir tek örnek gösterebilirmisiniz...

 

Ama ben size yanıtlarını vermekten kaçtığınız yirmilerce soruyu buraya taşıyabilirim...

Gönderi tarihi:

Bu kadar izahtan sonra “yam yam” arkadaşın ayetleri nasıl yanlış yorumladığını sadece Bakara Suresi 29. ayeti tefsir ederek gözler önüne sereceğiz…Müsaade edin de inanan taraf olarak ayetleri bizler açıklayalım. Bi zahmet.

 

“Bakara Suresi 29. Ayet”

Risal-i Nur İşaretül İcaz’dan alınmıştır.

….

…..

"Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir." Bakara Sûresi, 2:29.

 

..

.

İkinci Mes'ele: (sümme) hakkındadır.

 

Ey arkadaş! Bu âyet, Arz'ın semadan evvel yaratılmış olduğuna delalet eder ve (Kader programı olarak)

 

(Sizi yaratmak mı daha zor, göğü mü? Allah onu bina etti.Boyunu yükseltti, düzene koydu.Gecesini kararttı, gündüzünü çıkardı.Ondan sonra yeri yayıp döşedi. Naziat Suresi27-30:)

 

Naziat Suresi 30. âyeti de semavatın Arz'dan evvel halkedildiğine dâlldir (Delildir.). (Madde aleminde vücuda getirme olarak)

 

11/7- O, hanginizin amelinin daha güzel olacagi konusunda sizi imtihan için, henüz arşi su üstünde iken gökleri ve yeri alti gün içinde (alti evrede) yaratandir. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz" desen, inkarcılar "Mutlaka bu apaçık bir büyüdür" derler.

 

13/2- Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, ....

 

2/29- O, yeryüzünde olanlarin hepsini sizin için yaratan, sonra göge yönelip onlari yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkiyla bilendir.

 

21/30- İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?

 

41/10- O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

 

41/11- Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. İkisi de, "İsteyerek geldik" dediler. 41/

 

12- Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.

 

 

Size Tevrat'ın Genesis bölümünü de gösterdim. İyi anlayabilmeniz (şüpheliyim) için tekrar gösteriyorum...

 

1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

 

2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.

 

3 Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu.

 

4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.

 

5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.

 

6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu.

 

7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.

 

8 Tanrı kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.

 

9 Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın ve kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu.

 

10 Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

 

11 Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar ve türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyurdu ve öyle oldu.

 

12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar ve tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

......................................................... (Düzenleme devam eder)

 

Gördüğünüz gibi tanrı başlangıçta yeri ve göğü ayırıyor. Yeryüzü boş, yeryüzü şekilleri yok. Sonra göğü şekillendiriyor ve sonra dönüp dünyayı düzenliyor. Sizin "işte dünyanın evrenden sonra yaratıldığının kanıtı" dediğiniz ayetin kaynağı bu... Boyunu yükselterek (dünyadan yukarıya) dünyadan ayırıyor.. Tevrat'da olduğu gibi. Sonra da dünyaya geri dönüp yeryüzünü düzenliyor. Siz de neyin ne olduğunu bilmeden

gelip bana ahkam kesiyorsunuz. Halbuki dünyanın göklerden önce düzenlendiği konusunda pek çok ayet varken, bu ayet Tevrat'a atfen bu şekilde yazılmış. Her halukarda dünya'nın evrenden sonra yaratılması söz konusu değil.

 

Ve ( "... bitişik iken Biz onları birbirinden koparıp ayırdık." Enbiyâ Sûresi, 21:30.) âyeti ise ikisinin bir maddeden beraber halkedilmiş ve sonra birbirinden ayırdedilmiş olduklarını gösteriyor.

 

(Burada yam yam salt kelimelere bakarak yanlış çıkarımlar yapıyor. Buradaki bitişiklikten maksat madde boyutundadır. Mesafe değil….? Ama yam yam burada Evren ile Dünyanın aynı anda yaratıldığı manasını çıkarıyor. Bu yam yam ın büyük bir hatası. Yok böyle bir şey….)

 

Yapma yaw... Madde boyutundaymışmış....

 

11/7- O, hanginizin amelinin daha güzel olacagi konusunda sizi imtihan için, henüz arşi su üstünde iken gökleri ve yeri alti gün içinde (alti evrede) yaratandir.

 

Hangi suymuş bu su? Tevrat'ın suyu olmasın sakın? Saydığın zırvalıklar saf insanları kandırmak içindir. Bizleri değil...

 

 

Artık kimse bir yerlerden ayetler kopyalayarak “büyük düşünür ve ilim sahibi unvanını kendisine layık görüp” “bize cahilliğini” dayatmasın.. Rica ediyoruz..

 

 

Rica ederim, o sizin zat-ı alinizin cahilliğinden...

 

Bu arada hala gökyüzünün dünyaya nasıl düşebileceğinden, gökyüzünün tavan-kubbe olmasından, dağların bir piyon gibi yerleştirilmesinden, yıldızlarla şeytan taşlanmasından, gökyüzünde çatlak oluşmasından falan bahsedemedik...

Gönderi tarihi:

1-) Esas duygu sömürüsünü siz yapıyorsunuz "yam yam"

 

Bir çok harun yahyaya ait olmayan internet sitesinde hatta diyanet.gov.tr'de dahi ki devletin bir kuruluşudur.

 

O alıntı var.

 

Siz buyrun Bilim ve Teknik dergisine ait kurumsal bir yazı ile olmadığını ispat edin. Tekzip yayınlayalım..

 

Yok diyen sizsiniz o zaman siz ispat edeceksiniz..

 

2-) Tüm ifadeler bana ait değil. Ben tüm ifadeler bana ait demedim ki. Kelime oyunları yapmayın..

 

Ben bizzat kendime ait yazdığım yazıları söyledim. Ve delil istedim..

 

"Yaratan Rabbinin adıyla oku"

 

"Sünnete Sarılmak"

 

"Rasulullaha itaat"

 

ve daha bir çok kişisel verdiğim cevaplar bana ait..(uzun uzun yazdım açıp bakın)

 

Ama yazmış olduğum tüm yazılar benim inan sistemime ve düşünce sistemime ait veriler.yani bu manasıyla bana ait...

 

Siz ortaya atılan söylemlere bakmıyorsunuz ki habire inkar edip bana saldırıyorsunuz.

 

İşinize öyle geliyor. Beni bırakın da dediklerimne kulak verin...Ortaya konan şeyleri acaba kim söylüyor nereden alıyora indirgeyerek dikkat saptırması yapıyorsunuz..?

3-) Sana bakara suresini tefsir ettim ve olayları nasıl çarpıttığı anlattım..Niye oraya bakmıyorsun? Bizzat oturup kendim yazdım.....Hiçbir yerden kopyada etmedim

 

Bak gece kuşu cevap verdik. Ama görmüyorsun. gözlerini aç....

 

 

4-) Yalanları söyleyen sizlersiniz ben değil.. Ben inanç sistemimi yazdım.

 

"Kainatta herşey anlamlıdır" dedim bir tez yazdım. tuttun HY'dan aldın dedin. adres verdin yalan söyedin.Hala kalkmış beni yalancılıkla suçluyorsun....Pes...

 

evet tez yazdım diyorum. Çünkü bu tez bizim inananların....Benimde içinde katkım var.

 

5-) Sayın gece kuşu sende benim yazdıklarımı HY dedin yalan söyledin.

 

Sonradan daha detaylı araştırmış ve bulmuşsun aferin tebrikler...Demek ki ilk ithamın yalanmış değil mi kabul et...

 

Yazmış olduğumuz tez gerçekten bir bilim adamına aittir.Bize ait. Bizim inancımıza ait. Bizim düşüncelerimiz.

 

Kendilerinide yakından tanıyorum. Diyaloğumda. Var. Değerli öğretim üyeleri şuan yurt dışında..

 

Kendisi Fizik doktorudur..

 

Eşide ilahiyat doktoru..

 

Demek ki bilimsel insanlar değil mi?

 

Bende o bilgilerden yararlanarak kendi fikirlerimide ekleyerek sizlere sundum....= benim=bizim tezimiz. ama siz bunu bile anlayamacaksınız ve gene beni yalan söylemekle suçlayacaksınız...O sizi bağlar...

 

Ben burada benden inanç sistemimi ifade ediyorum. Defalarca söyledim. İşte sizin yazılanlara bakmayıp önyargılı davrandığınızın bir ispatı bu..

 

 

 

Demek ki akademik insanlar bu fikirleri ortaya atan...

 

Sizlerin derdi belli, fikir tartışmasından kaçıyorsunuz..

 

Burada genelde ben ifadelerimde Biz derim. Yani bütün inananlar bizler böyle düşünüyoruz..

 

İşte sizin önyargılı kafalarınız bu olayları hep kişiselleştirerek karşındakine saldırmak....

 

 

Benden somut örnek istemişsin Egce kuşu yam yam ayetlerin açıklamasını istedi...

 

Cevap vermedik mi. Aç oku?

 

Sizin niyetiniz belli arkadaş. Biz inananların tezini ortaya koyduk siz konuyu benim üzerime taşıdınız.

 

Ortaya konanlara cevap verin bana değil...

 

Meydan okuyorum....

 

 

“Haydi, güneş ışığını alın; Yaratıcının koyduğu düzeni kullanmadan, meselâ ağaç yaprağını kullanmadan, ona besin ürettirin. Veya herhangi bir iş yaptırın. İsterseniz, yalnızca güneş ışığını değil, bütün sebepleri toplayın, bir sonuç çıkarın. Allah’ın koyduğu düzene tâbi olmadan; meselâ, bir sinek yumurtasını kullanmadan,-“madem sebepler yapıyor” diyorsunuz-bütün sebepleri toplayarak bir sinek de siz yapın.

 

 

Bana sadece bunun cevabını izah edin..Asla başka birşey yazmayın. Bunun cevabını verirseniz size cevap yazacagım. Yoksa artık ben diyeceğimi dedim...

 

 

Bu kadarıda fazla...

 

Terapi.

Gönderi tarihi:

 

materyalizm biliminin insanı yapısını incelemede yetersiz olcağını belirtmiş benim fikrimde o yönde

 

ama dediğimgibi yinede yazdıklarına teşekkür edirim

 

***

 

gece kuşu kardeşim senin yazdığın mesajı yazmanda çok garip geldi bana

 

Bir aksilik olmazda bu foruma bu manada yazdığım son mesajımdır...

 

Hepiniz sağlıcakla kalın.... demiş

 

yani zaten cevap yazmıyacak amabunu görmeyipte

 

1- Okuyacağını

2- Okusada anlayacağını

3- Anlasa da cevap yazacağını sanmıyorum

4- Cevap yazsa da bu yazdıklarının, sizin anlatmaya çalıştıklarınıza değil,

bambaşka şeylerden bahsederek saptırılmış şeyler olacağını adım gibi biliyorum...

 

demen çok garibime gitti ama ve görülüyorki terapi kardeşimi gene üzmüş ve agresif mesaj ayzmasını sağlamışsın

heralde yazmış isen kendine göre bir düşüncen vardır

 

 

Sevgili Ahir, Önce benimle ilgili olan bölümle başlamak istiyorum....Hiç garip gelmesin arkadaşım çünkü bunlar gerçek, gerçeklerin söylenmesindede bir gariplik göremiyorum...

 

Sen sana sorulan sorulara, kıvırtarak hiç kaçmaya çalıştın mı? Üstelikte ne yaptığını bile bile bilinçli olarak...Öyle yada böyle elinden geldiğince kendi görüşlerini efendice hep vermeye çalıştın...Haa..katıldıkmı katılmadık, sen bizim kilere katıldın mı hayır...Ama dürüstce davrandığımız bir şey vardı ne yaptık birbirimizin yazdıklarını çarpıtmaya çalışmadan, kendi doğru bildiklerimizi yazdık..kıvırttık mı? hayır?...kendimizi olduğumuzdan farklı göstermeye çalıştık mı?...hayır...

 

Peki neden senin ismin bu tür içeriği olan yazılarda geçmedi, öyle bir görünümün ve intiba yaratmadın da ondan...peki olursa ne olur...aynı şekilde deşifre olursun...ben de yaparsam bende deşifre olurum...gerçek diye bahsettiklerim işte bunlar...

 

Sen kendi kaygıların ve iç dünyanda yaşattıklarınla bunu böyle değerlendirip, uyarmak ihtiyacını duymuş olabilirsin ama bakman gereken doğru açı bu, aynı tarafta olma gözlüğü seni yanıltmış dostum...

 

Sende bu forumu katıldığın günden beri gayet ciddi takip eden bir forumdaşımızsın,

İzlediğin kadarıyla ve taraf olma gözlüğünü çıkararak cevap vermeye çalış, yalan mı hangi bir soruyu çarpıtmadan yada kaçmadan cevapladı? Bir tek örnek verebilirmisin?..Ama ben bir sürü görmemezlikten gelerek çevaplamaktan kaçtığı soruyu buraya getiebilirim...

 

İnsanların kendiğini olduğundan farklı gösterip kıvırtmadan dimdik durmak yerine bir de çingen üstü çıkıp karşısındaki insanları gerçek dışı suçlamalara girmesi hiçte hoş bir şey değil arkadaşım...aynı görüşte diye hataları savunmakta yada bunları dile getirenleri yermekte...Bence bütün bu gelişmeleri bugüne kadar fark edip onu özelinden uyarmış olman daha doğru olurdu...

 

Üstelik gözünü açıp yapılan duygu sömürülerini de farketmen gerekiyor...

Buraya kimse kendine bir takım payeler biçip uyarıcı yol gösterici misali kayıt yaptırmadı...En azından ben öyle değilim. Bu misyonu kendine biçip bu düşünceler içinde olması, tamam ben görevi mi tamamladım gidiyorum yaklaşımları zaten kendi içinde başlı başına safsata, aklı başın da hiç kimsenin başkalarının dayatamalarına ihtiyacı yok...Yapması gereken birilerine birşeyler vermek, karşılıklı olarak bilgi paylaşımın da bulunmak istiyorsa , önce almayı, karşısındakinin düşüncelerine saygılı olmayı, onları saf hiçbirşeyi anlayamayacak çocuk yerine koymadan ve dürüst olmayı, güven sağlamayı düşünmesi gerekli...Bu yaklaşım ve tavırlarıyla girdiği her ortamda sonuçlar bundan farklı olamayacaktır...kendisinin bileceği bir iş tabiki...

 

***

 

Sevgili Ahir;

 

Bilimselciye şunu sormuşsun, gerçi o açıklama yapmış, ama ben de o konuda bir soru sormak istiyorum...

Konunun dahada açılması her birimizin daha iyikavraması için açılması gerekiyor..Demişsin ki;

 

"materyalizm biliminin insanı yapısını incelemede yetersiz olcağını belirtmiş benim fikrimde o yönde"

 

Eğer cümleyi ele alır ve tek tek değerlendirirsek karşımıza şu çelişkiler çıkyor...

 

1-Materyalizim bilimi diye bir bilim yoktur...

 

2-Materyalizm: Dünyada, yalnızca maddenin varlığını kabul eden, Tanrı, ruh vb. manevi kavramları ret ve inkâr eden felsefi bir görüştür, bilim olarak ele alınamaz....

 

3-Bilim:Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi,

 

4-Bilim:Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.

 

5-Bilim:Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen,

deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilimdir.

 

 

Bütün bu ön bilgilerin yardımıyla yanıtlamamız gereken soru da şu !

 

insanın yapısını incelemede yetersiz kalmayan yaklaşım hangisidir?...

 

Materyalizm felsefesi mi? ...Bilim mi?...

 

Bu ikiside yetersiz kalıyorsa insanın yapısını incelemede yetersiz kalmayan yaklaşım nedir?...

 

Bu da yetmez!... soruyu bu haliyle cevaplamak yinede bir takım şeylerin havada kalmasına neden olur...

 

Niçin ...Çünkü; bilmemiz gereken, açılması gereken insanın yapısı var...

 

İnsanın hangi yapısını açıklamaya ve cevaplar bulmaya çalışıyoruz...

 

1_Fiziksel ve anatomik yapısımı...

 

2-Dogmatik inançlarını mı?

 

3-Pisikolojik, ruhsal durumlarının ve beyinsel işlevlerin nasıl olduğunu mu?

 

Bunların cevaplarını vermeniz ve vermemiz gerekiyor...

 

Ancak, amacımız bazı şeyleri açmaksa polemiğe kaçmadan,sorulara soru sorarak değil lütfen?

 

Saptırma ve çarpıtmalarla, varsayımlara dayalı yaklaşımlarla bir sonuca gidilemiyor çünkü....

 

 

not: Vermiş olduğunuz deve örneğinin ifadelerinizin art niyetsiz olduğu ön kabulüyle bazı art niyetli insanların yapmış olduğu yakışıksız benzetmelerden olmadığını düşünüyorum, yanılmıyorum değil mi?

Gönderi tarihi:

 

 

“Bakara Suresi 29. Ayet”

 

….

…..

"Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir." Bakara Sûresi, 2:29.

 

..

 

 

 

 

 

Görmekte olduğumuz manzume-i şemsiye (güneş sistemi) ile tabir edilen güneşle ona bağlı yıldızlar cemaatı, basit bir cevhere imiş; sonra bir nevi' buhara inkılab etmiştir (dönüşmüş); sonra o buhardan, mayi-i nârî (ateş halinde su veya buhar) hasıl olmuştur; sonra o mayi-i nârî bürudet (soğukluk,) ile tasallüb etmiş yani katılaşmış, sonra şiddet-i hareketiyle bazı büyük parçaları fırlatmıştır. O parçalar tekâsüf ederek (belli noktalarda birleşerek) seyyarat (gezegenler) olmuşlardır; şu Arz da onlardan biridir. (Yani dünya bunlardan biridir.)

 

(“yam yam” Allah’ın önce dünyayı sonra Evreni yarattığını nereden çıkarıyorsun. Bu ayetlerden böyle bir manayı nereden çıkarıyorsun…..Hayret doğrusu..??)

 

 

Bu izahata tevfikan (uygun olarak), şu iki meslek arasında mutabakat hasıl olabilir (uygunluk meydana gelir.) . Şöyle ki:

 

"İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" manasında olan ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile Arz (Güneş sistemi ile dünya) , dest-i kudretin madde-i esîriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esîriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir.

 

(Burada bitişik kelimesini bizim büyük üstad “yam yam” hangi manalara çekmişti biliyorsunuz…?)

 

Devam ediyoruz…

 

( Arşı su üzerindeyken..." Hûd Sûresi, 11:7.) âyeti, şu madde-i esîriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk'ın Arş'ı, su hükmünde olan şu esîr maddesi üzerinde imiş. Esîr maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni'in ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esîri halkettikten sonra, cevahir-i ferd'e (atomlara) kalbetmiştir (çevirmiştir). Sonra bir kısmını kesif (çok sıkı ve sert) kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır. Arz, bunlardandır. (Dünya bunlardandır)

 

 

 

(Evet yukarda apaçık görülüyor. Kaç kez ifade ettik. Kur’an-ı Kerim bir bütündür. Basit meal okumaları insanı çok büyük yanılgılara götürebilir…Takip ettiğiniz metod Tefsir usülüne tamamen zıttır. Artık anlayacak mısınız…?)

 

İlave olarak..

 

 

Birinci Makam: Nimetleri, ihsanları, merhametleri göstermekle delail-i zahiriyeyi (maddi delilleri) beyan etmekten ibarettir. Bu itibarla Arz, semavattan evveldir. (İlk planlama ve varoluşu tasarlama açısından, hayat açısından)

 

İkinci Makam: Azamet, izzet, kudret delillerini gösterir bir makamdır. Bu cihetle semavat (gökler) , Arz'dan evveldir. (Yaratılış serüveni olarak)

 

(Sümme) mâba'dinin (bundan sonrasının) mâkablinden bir zaman sonra vücuda geldiğine delalet eder ki, buna "terahi" (sonraya bırakılma) denilir. Demek burada Arz ile semavat arasında bir uzaklık vardır.

 

Bu uzaklık, Arz'ın semavattan evvel halkedildiğine göre zâtîdir (kendisine has özeldir). Aksi halde rütebî (rütbeye dair) ve tefekkürîdir (fikridir).

 

Sonuç olarak:

 

Yani semavatın hilkati birinci ise de, tefekkürce rütbesi ikincidir; (yani Evren dünyadan önce yaratılmışsa da vücut bulmuşsa da Allah’ın ilminde rütbesi Dünya’dan sonradır.)

 

Arz'ın hilkati ikinci ise de, tefekkürü birincidir.(Dünya Evrenden sonra yaratılmış olsa da Hayata zemin olması yönüyle rütbesi birincidir.)

 

Yani evvelâ Arz'ın tefekkürü, sonra semavatın tefekkürü lâzımdır.

 

 

 

 

Saygılar

 

Sevgiler…

 

Terapi

 

 

Yam yam dedin ki Allah'ın kur'an da önce dünyayı sonra evreni yarattım. Diyor.

 

bizde senin kur'an-ı yanlış anladığını bu konuda yeterli ilmin olmadığını yukarda tekrar anlattık..Biz diyoruz ki ayetler de Önce Evren sonra dünya yaratılmış diyor...Bilimde

Sen hala başka şeyleri alıntı yapıp inkar ediyorsun...

 

 

Tek bir ayeti bile açıklayarak senin yalanlarını ortaya koyduk...

 

Biz diyoruz ki biz buyuz sen hala yok siz bu değisiniz diye dayatıyorsun....

 

Neyse yam yam artık sizi inkarınızla başbaşa bırakıyorum....

 

Ben vazifemi yaptım....

 

 

Terapi

Gönderi tarihi:

Cevap vermedik mi. Aç oku?

 

Sizin niyetiniz belli arkadaş. Biz inananların tezini ortaya koyduk siz konuyu benim üzerime taşıdınız.

 

Ortaya konanlara cevap verin bana değil...

 

Meydan okuyorum....

 

“Haydi, güneş ışığını alın; Yaratıcının koyduğu düzeni kullanmadan, meselâ ağaç yaprağını kullanmadan, ona besin ürettirin. Veya herhangi bir iş yaptırın. İsterseniz, yalnızca güneş ışığını değil, bütün sebepleri toplayın, bir sonuç çıkarın. Allah’ın koyduğu düzene tâbi olmadan; meselâ, bir sinek yumurtasını kullanmadan,-“madem sebepler yapıyor” diyorsunuz-bütün sebepleri toplayarak bir sinek de siz yapın.

 

Bana sadece bunun cevabını izah edin..Asla başka birşey yazmayın. Bunun cevabını verirseniz size cevap yazacagım. Yoksa artık ben diyeceğimi dedim...

Bu kadarıda fazla...

 

 

Y E T E R***A R T I K *** Y E T E R

 

YETER BE KARDEŞİM YETER....

 

Önce sana sorulan sorulara cevap vereceksin vermesini bilmiyorsan burada yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali yeni bir soru sorup işin ,içinden sıyrılamazsın...

 

Senin her soruna cevap var merak etme ama önce sen sorumluluğunu üstlen...

ondan sonra cevap iste...kalkıpta bir de "Asla başka birşey yazmayın. Bunun cevabını verirseniz size cevap yazacagım." deyip yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali yaklaşma... Eğer artık ben diyeceğimi dedim diyorsan tamamdır bitti yeter artık başka kimseninde sana diyeceği bir şey yok zaten...Burada insanların senin safsatalarınla uğraşmaktan başka yapılacak işleri yok mu sanıyorsun...

Gönderi tarihi:

“Haydi, güneş ışığını alın; Yaratıcının koyduğu düzeni kullanmadan, meselâ ağaç yaprağını kullanmadan, ona besin ürettirin. Veya herhangi bir iş yaptırın. İsterseniz, yalnızca güneş ışığını değil, bütün sebepleri toplayın, bir sonuç çıkarın. Allah’ın koyduğu düzene tâbi olmadan; meselâ, bir sinek yumurtasını kullanmadan,-“madem sebepler yapıyor” diyorsunuz-bütün sebepleri toplayarak bir sinek de siz yapın.

 

buyrun....yapamıyorsanız susun

 

:::))))))

Gönderi tarihi:

Sevgili Ahir, Önce benimle ilgili olan bölümle başlamak istiyorum....Hiç garip gelmesin arkadaşım çünkü bunlar gerçek, gerçeklerin söylenmesindede bir gariplik göremiyorum...

***

 

Sevgili Ahir;

 

Bilimselciye şunu sormuşsun, gerçi o açıklama yapmış, ama ben de o konuda bir soru sormak istiyorum...

Konunun dahada açılması her birimizin daha iyikavraması için açılması gerekiyor..Demişsin ki;

 

"materyalizm biliminin insanı yapısını incelemede yetersiz olcağını belirtmiş benim fikrimde o yönde"

 

Eğer cümleyi ele alır ve tek tek değerlendirirsek karşımıza şu çelişkiler çıkyor...

 

1-Materyalizim bilimi diye bir bilim yoktur...

 

2-Materyalizm: Dünyada, yalnızca maddenin varlığını kabul eden, Tanrı, ruh vb. manevi kavramları ret ve inkâr eden felsefi bir görüştür, bilim olarak ele alınamaz....

 

3-Bilim:Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi,

 

4-Bilim:Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.

 

5-Bilim:Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen,

deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilimdir.

Bütün bu ön bilgilerin yardımıyla yanıtlamamız gereken soru da şu !

 

insanın yapısını incelemede yetersiz kalmayan yaklaşım hangisidir?...

 

Materyalizm felsefesi mi? ...Bilim mi?...

 

Bu ikiside yetersiz kalıyorsa insanın yapısını incelemede yetersiz kalmayan yaklaşım nedir?...

 

Bu da yetmez!... soruyu bu haliyle cevaplamak yinede bir takım şeylerin havada kalmasına neden olur...

 

Niçin ...Çünkü; bilmemiz gereken, açılması gereken insanın yapısı var...

 

İnsanın hangi yapısını açıklamaya ve cevaplar bulmaya çalışıyoruz...

 

1_Fiziksel ve anatomik yapısımı...

 

2-Dogmatik inançlarını mı?

 

3-Pisikolojik, ruhsal durumlarının ve beyinsel işlevlerin nasıl olduğunu mu?

 

Bunların cevaplarını vermeniz ve vermemiz gerekiyor...

 

Ancak, amacımız bazı şeyleri açmaksa polemiğe kaçmadan,sorulara soru sorarak değil lütfen?

 

Saptırma ve çarpıtmalarla, varsayımlara dayalı yaklaşımlarla bir sonuca gidilemiyor çünkü....

not: Vermiş olduğunuz deve örneğinin ifadelerinizin art niyetsiz olduğu ön kabulüyle bazı art niyetli insanların yapmış olduğu yakışıksız benzetmelerden olmadığını düşünüyorum, yanılmıyorum değil mi?

 

gece kuşu kardeşim o konuda derin bir bilgim yok ki aranızda (terapi ve sen) kimin haklı olduğunu tayin etme gibi bir hakkım da yok.Yani şunu yaptı veya yapmadı diyemem ama varsayalımki terapi hakısız genede buna rağmen yazdığım yazzıdaki anlam değişmez belki bir daha göz gezdirirsen daha iyi anlarsın orda demek istediğim madem bu konuda daha yazmıyacak senin o maddelerlerle onu birdaha tetikleyip işin içine sürmenin bir anlamı yok.Özü bundan ibarettir.Ama zaten sürüldüğü için zannediyorum artık bir anlamı yok

 

Sonra bilimselci kardeşimle terapi arsında geçen materyalizim mevzusu bilimselcini yazdığı cevabıda okudum ancak ordada istediğim cevabı almadım bunun sebebi kendimi yanlış ifade ettiğimden kaynaklandığını düşünüyorum ve öyle düşünüyorumki terapi kardeşimde benim ifade etmek istediklerimi ifade etme niyetindeydi.

 

sonra benim kast ettiğim materyalizm felsefesi ancak yazılan mesajlarda adı böyle geçmiş bende o şekilde yazdım

 

sonra benim kast ettiğim mevzuya gelirsek insanın bütün yapısını yani her yönden sırrını çözmeyi materyalizm yetersiz kalır bu fikirdeyim mesela ruh mesela insanın canlı ile ölü arsındaki farkı neden ölünce et yığınınna dönüşüyoruz bunların materyalizm felsefesinin çare olacağını düşünmüyorum bir de işin içine maneviyat girerse bende yine sevmediğinizi tahmin ettiğim Bediüzzaman Said Nursi nin sözünü hatırlatırım

"Her şeyi made de arıyanların akılları gözünde dir göz ise maneviyatta gördür"

 

bu konularda pek bilgim yok ama elimde olduğunca eğer katılırsan sonuca gitmeye çalışırım (konu olarak)

 

sonra kardeşim verdiğim örneğe gelirsek kesinlikle sendende bütün okuyanlardanda art niyetimin olmadığımdan emin olmalarını isterim üstelik çok az görmeme rağmen en çok sevdiğim hayvan devedir nedenini açıklasam bile birbirimizi bu konuda anlayacağımızı sanmıyorum onun için bu kadarı zannedersem yeter.

Gönderi tarihi:

“Haydi, güneş ışığını alın; Yaratıcının koyduğu düzeni kullanmadan, meselâ ağaç yaprağını kullanmadan, ona besin ürettirin. Veya herhangi bir iş yaptırın. İsterseniz, yalnızca güneş ışığını değil, bütün sebepleri toplayın, bir sonuç çıkarın. Allah’ın koyduğu düzene tâbi olmadan; meselâ, bir sinek yumurtasını kullanmadan,-“madem sebepler yapıyor” diyorsunuz-bütün sebepleri toplayarak bir sinek de siz yapın.

 

buyrun....yapamıyorsanız susun

 

:::))))))

 

Tartışma usullerinden bihaber olan biri ile tartışmaya çalışıyoruz burada...

 

Benden böyle bir şey isteyebilmen için, önce bana o kuralları Allah'ın koyduğunu ıspatlaman gerekir. Madem Allah var, hadi güneşi batıdan doğurtsun da görelim...

Gönderi tarihi:

“Haydi, güneş ışığını alın; Yaratıcının koyduğu düzeni kullanmadan, meselâ ağaç yaprağını kullanmadan, ona besin ürettirin. Veya herhangi bir iş yaptırın. İsterseniz, yalnızca güneş ışığını değil, bütün sebepleri toplayın, bir sonuç çıkarın. Allah’ın koyduğu düzene tâbi olmadan; meselâ, bir sinek yumurtasını kullanmadan,-“madem sebepler yapıyor” diyorsunuz-bütün sebepleri toplayarak bir sinek de siz yapın.

 

buyrun....yapamıyorsanız susun

 

:::))))))

 

Sayın terapi,

 

Sizler gayb'a inanıyorsunuz...

Bilimin bu güne kadar çözdüğü şeyler, daha önce gaybtı sizlerde...

 

Sanki savaş kazanmış kahramanlar edasıyla sorduğunuz sorulara,

sizlerin"ol dedi oldu" mantığıyla cevap verilemez elbette...

Bu tür mantıklar sizin mantıklarınız...

Çözemediğiniz şeyleri "buyrun....yapamıyorsanız susun" mantığı...

 

Fotosentez yolu ile besin oluşturma konusunu bilim zaten açıklığa kavuşturmuş,

insanlığın bilgisine sunmuş bütün ayrıntılarıyla...

Bütün her şeyin, sihirli değnek mucizesi ile izahı yada yapımı mümkün değil ki !...

Bilim bunların da üstesinden gelecek, bekleyin görün...

 

Bilim yolu ile, bitki için üretilen suni gübreler azmı gelişmişlik...

Bu gelişme, yaratılışçılığın (!) eksikliğini tamamlamıyormu ?...

 

Gayb değiniz milyarlarca konuyu açıklığa kavuşturdu bilim dalları...

Bir o kadarıda geliyor...

 

buyrun....yapamıyorsanız susun

 

Bizler söylediğiniz gibi susmayacağız, üreteceğiz...

Yaratılışçılığın (!) eksikliliklerini gidermek için bilim,

Gecenin karanlığına aydınlıkla,

Kısır insanlara tüp bebekle, görmeyen gözlere, işitmeyen kulaklara çare olmadımı ?...

Bilim bütün gaybları bilinirliğe dönüştürecektir, hiç şüpheniz olmasın...

 

Bilim insanları, uzaya koloniler kurmakla kafa yoruyorlar...

Sizler de hala, bitkiye yapraksız besin oluşturabilirmisiniz çıkmazıyla, cinle, şeytanla,

hem kendinizi hem milletimizi avutun...

 

İyi uykular...

Gönderi tarihi:

Sevgili Bilimselci uzun bir iş seyahatine çıkmak zorundayım.

 

Cevaplarım bu yüzden gecikebilir.

 

Fakat benim söylemek istediğimiz siz yanlış anlamışsınız.

 

Size nasipse dönünce izah ederim.

 

Şimdilik diyebiliriz ki:

 

Bilim daha uzun yıllar insanlığa hizmet edecek. Bu da Allah'ın bir kanunu ,bu konuda sizinle farklı

 

görüşlerimiz yok ki. Bilimsel her çalışmanın ve gayretin arkasındayız..Çünkü bu bilimsel çalışmalar sayesinde biz Rabbimizin Kudretini daha çok anlabiliyor ve öğrenebiliyoruz. ( Zaten Allah bize ilk emir olarak "Yaratan Rabbinin Adıyla Oku" demiyor mu? dikkat edin sadece "oku" değil bu ayrımı iyi yapmak lazım... Bence birkezde tüm okuduklarımı birde O'nun adıyla okumayı denemek lazım. Birşey kaybetmeyiz... Denemek ve görmek bilimseldir bilirsiniz...)

 

Problem şurada. Din-Bilim ilişkisi.

 

Bizlerin bilime karşı olduğumuzu kesinlikle ifade etmeyin lütfen...İlim Müslümanın yitik malıdır. Diyor Efendimiz...(s.a.v)

 

Bizler bilim sayesinde elde edilen bilgilerin insanlığın yararına kullanıldığı kadar, insanların inanç sistemine karşı da bir itiraz malzemesi yapılmasından şikayetçiyiz..

 

Bu ayrıma dikkatinizi çekerim..

 

Ben diyorum ki Bilimsel bir gerçek kesin ispat edilmişse "teori" olmaktan çıkıp bir "kanun" halini almışsa evet buyrun dini referanlarla örtüşüp örtüşmediğini check edelim.

 

ama bunu bu konudaki ehil insanlar, liyakat sahibi insanlar yapsın..

 

Öyle herkes eline bir kaç bilgi alır hüküm çıkarırsa halimiz nice olur?

 

Bu arada şunu ifade edebilirim.

 

Yukarda söylediğim yöntem zaten takip edilen bir yöntemdir. Eğer bu güne kadar bilimsel gelişmelerin ışığında Kur'an-ı Kerim'i tekzip edecek, yalanlayacak bir netice elde edilmiş olsaydı,, (Tutarlı ve kesinkez herkes tarafından kabul edilen, içinde kaçamaklar ve önyargılar olmayan)

 

Hiç kuşkunuz olmasın bu flaş haber olarak tüm dünyaya duyurulur ve kabul görürdü.. Bunu isteyen ve sırf ömrünü bu ideale ayıran birçok insanın varlığı hepimizin farkında olduğumuz bir durumdur.

 

Bence biz bu "gayb" konusuna eğilelim bu konuda önemli bir noktaya vurgu yapmışsınız...

 

Bize faydalı olabilir..

 

Biz daima uyanığız sevgili bilimselcii

 

Saygılar

 

Terapi

 

Bir ilave yapmış olayım..

 

Bilim halihazırda var olan sistemleri ve kanunları gözlemler araştırır ve buluşlar yapar...

 

 

Yani mevcut var olan materyalleri kullanır.

 

Ve mevcut var olan (Existing) düzeni kanunları kullanır...

 

Ben ise yokluktan bir şeyi getirmekten bahsediyorum..

 

Yani farklı bir kural sistemi yaratmak ve farklı materyallerle gene günümüzde ki faydalandığımız nimetleri sorunsuz vucuda getirmek...benzerleri yapabilmek

 

Umarım ifade edebilmişimdir.

Gönderi tarihi:

Bir ilave yapmış olayım..

 

Bilim halihazırda var olan sistemleri ve kanunları gözlemler araştırır ve buluşlar yapar...

Yani mevcut var olan materyalleri kullanır.

 

Ve mevcut var olan (Existing) düzeni kanunları kullanır...

 

Ben ise yokluktan bir şeyi getirmekten bahsediyorum..

 

Yani farklı bir kural sistemi yaratmak ve farklı materyallerle gene günümüzde ki faydalandığımız nimetleri sorunsuz vucuda getirmek...benzerleri yapabilmek

 

Umarım ifade edebilmişimdir.

 

Sayın terapi,

 

"Ben ise yokluktan bir şeyi getirmekten bahsediyorum.."

 

Sizin dogmacılığınız burada zaten sayın terapi...

İnaç, saf bir inanç...

Bütün fizik kurallarını alt üst edercesine saf...

Hiç yoktan var olurmu, edilirmi, kim inanır böyle şeylere...

Hayatında hiç fizik kuralları tanımamış tanımışsa bile anlamamış birisi...

Evet ancak öyle birisi inanır bu düşüncenize...

 

Çağlar öncesi bazı uyanıklar, efendim çamurdan, topraktan, ateşten, sudan, yaratıldık şeklinde,

kandırmışlar insanı ve öyle gidiyor işte...

 

Arkadaşımızın birisinin yazıları altında bir imzası var, çok hoşuma giden...

"GELENEKLERİ YIKMAK DAĞLARI YIKMAKTAN DAHA ZORDUR"

Ne kadar doğru...

 

GERÇEKLER ANCAK POZİTİF OLGULARDIR...

Gönderi tarihi:

 

Sayın terapi,

 

"Ben ise yokluktan bir şeyi getirmekten bahsediyorum.."

 

Sizin dogmacılığınız burada zaten sayın terapi...

İnaç, saf bir inanç...

Bütün fizik kurallarını alt üst edercesine saf...

Hiç yoktan var olurmu, edilirmi, kim inanır böyle şeylere...

Hayatında hiç fizik kuralları tanımamış tanımışsa bile anlamamış birisi...

Evet ancak öyle birisi inanır bu düşüncenize...

 

Çağlar öncesi bazı uyanıklar, efendim çamurdan, topraktan, ateşten, sudan, yaratıldık şeklinde,

kandırmışlar insanı ve öyle gidiyor işte...

 

Arkadaşımızın birisinin yazıları altında bir imzası var, çok hoşuma giden...

"GELENEKLERİ YIKMAK DAĞLARI YIKMAKTAN DAHA ZORDUR"

Ne kadar doğru...

 

GERÇEKLER ANCAK POZİTİF OLGULARDIR...

 

 

 

 

sayın bilimselci,genetik bilimin kurucusu da dınadamıdır..merak ediyorum,pozitif bilimlerle uğraşıp bilime katkıda bulunmuş inançlı insan çok var..peki bu doğayı araştırmış,gözlem ve deney sonucu varsayım ve kanunlara ulşamış insanlar geleneklere mi yenik düştüler :excl:

 

 

 

 

 

Johann Gregor Mendel 22 Temmuz 1822 Heinzendorf'da doğdu (bugünkü Hynčice, Vražné, Çek Cumhuriyeti), 6 Ocak 1884 Brünn'de öldü (bugünkü Brno, Çek Cumhuriyeti); genetik biliminin kurucusu, Avustralyalı botanik bilgini ve rahiptir.

Gönderi tarihi:

sayın bilimselci,genetik bilimin kurucusu da dınadamıdır..merak ediyorum,pozitif bilimlerle uğraşıp bilime katkıda bulunmuş inançlı insan çok var..peki bu doğayı araştırmış,gözlem ve deney sonucu varsayım ve kanunlara ulşamış insanlar geleneklere mi yenik düştüler :excl:

 

 

Sayın sadelina,

 

Bunları daha önce konuşmuştuk sanırım...

 

Ben, hasta olunca kendisini cinci hocaya okutan, tıp doktoru da tanıyorum...

 

Pozitif bilimlerle uğraşmak, bilimsel düşünüyo anlamına gelmiyor...

Hatta katkıda bulunsa bile...

 

Sabırla bir kez daha söylüyorum...

İki tür dünya görüşü var...

Metafizik(akılcı) ve Diyalektik bilimsel düşünce...

Bilmek, özümlemek, pratiğe geçirmek önemli...

Gönderi tarihi:

 

Sayın sadelina,

 

Bunları daha önce konuşmuştuk sanırım...

 

Ben, hasta olunca kendisini cinci hocaya okutan, tıp doktoru da tanıyorum...

 

Pozitif bilimlerle uğraşmak, bilimsel düşünüyo anlamına gelmiyor...

Hatta katkıda bulunsa bile...

 

Sabırla bir kez daha söylüyorum...

İki tür dünya görüşü var...

Metafizik(akılcı) ve Diyalektik bilimsel düşünce...

Bilmek, özümlemek, pratiğe geçirmek önemli...

 

bir insan hep bilime katkıda bulunup hem inançlı olabilir....inanmak bilimi geriletmez.

 

ben de bir kez daha söyluyorum..

 

bilim ayrıdır,ilim ayrıdır

 

bilimsel falıyetler yapan bir insan Allah' a da inanabilir

 

bunları konuşmuştuk dıyorsunuz,siz aynı noktaya gelince ben de cevap verıyorum.etkıye tepki

 

neden 2 tür dünya görüşü olsun ki,determınıst,yeni pozitivist,rasyonalıst ve sayamayacağım kadar çok dünya görüşü var..pozıtıvızmın bile birçok dalı var :)

 

neye göre genellıyorsunuz :excl:

Gönderi tarihi:

bir insan hep bilime katkıda bulunup hem inançlı olabilir....inanmak bilimi geriletmez.

 

ben de bir kez daha söyluyorum..

 

bilim ayrıdır,ilim ayrıdır

 

bilimsel falıyetler yapan bir insan Allah' a da inanabilir

 

bunları konuşmuştuk dıyorsunuz,siz aynı noktaya gelince ben de cevap verıyorum.etkıye tepki

 

neden 2 tür dünya görüşü olsun ki,determınıst,yeni pozitivist,rasyonalıst ve sayamayacağım kadar çok dünya görüşü var..pozıtıvızmın bile birçok dalı var :)

 

neye göre genellıyorsunuz :excl:

 

Sayın sedelina,

Hoş bir tartışmacısın...

Biraz daha açmak gerekecek galiba...

Genel olarak iki dünya görüşü vardır...

Bilim ve metafizik...

 

Bilim, diyalektiktir, materyalisttir...

Bilim=Diyalektik materyalizm...

 

Metafizik, akılcıdır, soyuttur...

Metafizik= soyut düşünce...

 

Diğer görüşlerin tümü, aslında bu iki temel görüşü temsil eder...

Bunlara göre eksiktir veya kendisini tamamlamaya çalışmaktadır...

Örneğin, pozivitizm bilimseldir ancak eksiktir....

Pozivitizme göre, gerçeklerin doğrulanması ancak doğa bilimleri ile olabilir...

Ona göre, insan bilgisi ile soyut olmalıdır, diyalektik bağı olamaz...

 

Bilim gerçek kimliğini, insan bilgisinin doğa bilimlerini yorumlamasıyla ve geliştirimiyle kazanır...

 

Bu durumda metafizik ve bilimin ne olduğunu anlayan ve kavrayan bir insan...

Metafizik görüşle bilimi, bilimsel görüşle metafiziği doğrulayamaz...

Bunu yapıyorsa eğer, sadece ilgilenmektedir...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

sevgili bilimselci

 

bu iki görüşü kesin ve değişmez yapan nedir ya da kimdir? bugün böyledir yarın değişebilir olan bilimsel değerler neyin kanıtı olabilir?

 

bunları varsayanlar insanlar değil mi? insanların düşünceleri ve bilgileri zaman içinde değişmez mi? değişken birşey nasıl olurda kati olabilir?

 

üstelik evrenin bazı sırlarını açıklamaktan aciz kalan bilim, asla sabit olamaz... çünkü her yeni buluş eskisinin hükmünü ortadan kaldırıyor... 100 yıl sonra daha başka görüşler tartışılacak. yeni fikirler ortaya çıkacak, tabiki biz onlara şahit olamayacağız ancak bugün bunları tartışabiliyoruz...

 

selamlar

Gönderi tarihi:

 

Sayın sedelina,

Hoş bir tartışmacısın...

Biraz daha açmak gerekecek galiba...

Genel olarak iki dünya görüşü vardır...

Bilim ve metafizik...

 

Bilim, diyalektiktir, materyalisttir...

Bilim=Diyalektik materyalizm...

 

Metafizik, akılcıdır, soyuttur...

Metafizik= soyut düşünce...

 

Diğer görüşlerin tümü, aslında bu iki temel görüşü temsil eder...

Bunlara göre eksiktir veya kendisini tamamlamaya çalışmaktadır...

Örneğin, pozivitizm bilimseldir ancak eksiktir....

Pozivitizme göre, gerçeklerin doğrulanması ancak doğa bilimleri ile olabilir...

Ona göre, insan bilgisi ile soyut olmalıdır, diyalektik bağı olamaz...

 

Bilim gerçek kimliğini, insan bilgisinin doğa bilimlerini yorumlamasıyla ve geliştirimiyle kazanır...

 

Bu durumda metafizik ve bilimin ne olduğunu anlayan ve kavrayan bir insan...

Metafizik görüşle bilimi, bilimsel görüşle metafiziği doğrulayamaz...

Bunu yapıyorsa eğer, sadece ilgilenmektedir...

 

İyi dileklerimle...

 

 

daha önce bır bahsınızde ,bilim adamında inancın olmayacağı,inançlıda da bilimsel bilgi olmayacağını söylemiştiniz.

 

şimdi ise sadece ilgelenmektedır dıyorsunuz

 

bu çelişki değil midir?fıkırlerınızde korelasyon göremıyorum :)

Gönderi tarihi:

daha önce bır bahsınızde ,bilim adamında inancın olmayacağı,inançlıda da bilimsel bilgi olmayacağını söylemiştiniz.

 

şimdi ise sadece ilgelenmektedır dıyorsunuz

 

bu çelişki değil midir?fıkırlerınızde korelasyon göremıyorum :)

Sayın sedelina,

 

Bende artık yalnızca tartışma için varsın kanaati uyanıyor...

Dedektifler gibi elinde mercek eleştirecek konu ve kelime aramaktasın...

Ama iyi de oluyo gerçek davranışlar ve fikirler ortaya çıkıyor...

 

Sağduyulu bir insan, iyi bir sosyolog uzlaşıcı olmalı...

Bir kucak bilimsel içerikli yazı yazıyorum...

Konunun iredeleneceği yerde sen kalkıyorsun,

tartışmayı kısırlaştıracak iddialar atıyorsun orta yere...

Attığın iddialar içinde ayrıca kaynak göstermiyorsun. Bu yazımda bile...

Lütfen biraz daha samimi olalım...

 

"Bilim gerçek kimliğini, insan bilgisinin doğa bilimlerini yorumlamasıyla ve geliştirimiyle kazanır..."

 

Sen gösteremiyorsun, ben göstereyim o halde...

Yukardaki sözümün neresinde bilim adamının metafizik inançları var demişim, söylermisin...

Veya hangi yazımda metefizik düşünende bilimsel bilgi olmaz demişim, kaynaklandırırmısın...

Sakın anlayamamış olmayasın "bilimi kavrayamamıştır" deyimini...

 

Sayın sedelina, geçmişten beri kişiliğine sempati duyuyorum, bunu bozmayalım lutfen...

Ne olursun, zaten var olan samimiyet çıtanı biraz daha yükseltiver...

Aslında kolay tepki göstermem ama beni tutarsızlıkla suçluyorsun...

İddialarını kaynaklandırırsan tutarsızlığım(!) için özür dileyeceğim...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

Sayın terapi,

 

"Ben ise yokluktan bir şeyi getirmekten bahsediyorum.."

 

Sizin dogmacılığınız burada zaten sayın terapi...

İnaç, saf bir inanç...

Bütün fizik kurallarını alt üst edercesine saf...

Hiç yoktan var olurmu, edilirmi, kim inanır böyle şeylere...

Hayatında hiç fizik kuralları tanımamış tanımışsa bile anlamamış birisi...

Evet ancak öyle birisi inanır bu düşüncenize...

 

Çağlar öncesi bazı uyanıklar, efendim çamurdan, topraktan, ateşten, sudan, yaratıldık şeklinde,

kandırmışlar insanı ve öyle gidiyor işte...

 

Arkadaşımızın birisinin yazıları altında bir imzası var, çok hoşuma giden...

"GELENEKLERİ YIKMAK DAĞLARI YIKMAKTAN DAHA ZORDUR"

Ne kadar doğru...

 

GERÇEKLER ANCAK POZİTİF OLGULARDIR...

 

Devam edelim nasipse ?

 

Bir alıntı...:

 

” Paul Davies’e göre: “Artık Evrenin başlangıcını tam bir yokluğa, tam bir hiçliğe komşu edebiliyoruz. Hiçbir bilimsel problem, her şeyin bu hiçlikten nasıl meydana geldiği sorusu kadar temel olabilir mi?

 

Davies, “Çağımızın en önemli keşfi, yaşadığımız Evrenin ezeliyyen var olmadığı gerçeğidir” der ve devam eder:

 

“ bilim, ‘Evren nasıl var oldu? Niye böyle, bu haliyle yaratıldı?’ gibi, bu zamana kadar karşılaşmadığı dev sorularla yüzyüze geldi. Asırlarca insanlık yokluktan hiçbir şey meydana gelemez sanmıştı. Ama bugün herşeyin bir hiçlikten meydana geldiğini biliyoruz. Big Bang, yalnızca ilâhî bir veri, sebep-sonuç zincirinin işlemediği bir olay olarak anlaşılabilir.”

 

“Sebep-sonuç zincirinin işlemediği bir olay.” Robert Jastrow, bu nokta üzerinde durup şu hükme varır: “Bu haliyle Big Bang, ‘Her sonucun, her neticenin bir sebebi vardır’ temel düsturuna ters düşüyor, uyuşmuyor. Ve şimdi, en büyük netice olan Evrenin doğuşu determinist modern bilimin bu düsturunu bozuyor, çürütüyor.” Davies’in ilâvesiyle, “Asırlık ‘Hiçten birşey yaratılmaz’ inancı da yıkılmıştır.”

 

 

Sevgili Bilimselci Evren Yaklaşık olarak 15 milyar yaşında. Pekala 16 milyar veyahut 30 milyar yıl önce Evren neredeydi?

 

 

Veyahut tam olarak yaşı hesaplandı diyelim...Eğer yaşı var ise doğumuda vardır değil mi? Doğmadan önce Evren neredeydi?

 

Veyahut 1965 doğumlusunuz diyelim......1960 yılında siz neredeydiniz ? Siz o zaman kimdiniz ?

Gönderi tarihi:

Ek: İlave olarak Paul'e ait açıklamalara aşağıdaki adresten ulaşılabilir...

 

-http://www.abc.net.au/science/bigquestions/s460625.htm-

 

" There is, however, a more serious problem, of a physical nature. There are many physical processes occurring in the universe that proceed at a finite rate, and are irreversible. For example, the formation and death of stars, and the emission of starlight into space. You can’t run these processes backwards. But if the universe is infinitely old, then these irreversible processes would have all run their course by now, and the entire universe would have reached its final state. But that hasn’t happened yet, so the universe can’t have existed for ever. We know there must have been an absolute beginning a finite time ago.

Sometimes people try to circumvent the problem of irreversible processes by conjecturing that the universe does indeed oscillate for ever, but that each individual cycle is somehow disconnected from the previous cycle. In other words, supposing when the universe went crunch, and bounced into a new big bang, that matter and energy were totally reprocessed in such a way that no memory of the previous phase could survive. """

 

 

Saygılar

Gönderi tarihi:

Bu tartışmalarda aylarca bilimsel örnekler verdik, elektronlardan-nötronlara, nötrünodan-stokrom-c ye atomlardan-galaksilere...

Artık ben ne yapsam karşı taraf değişmeyecek, o ne yapsa ben değişmeyeceğim, senin dinin sana, benim dinim banadır..

 

Bir kişide dürbün var diğer kişide telskop, her ikiside aya bakıyor....

Teleskopla bakan dürbünle bakandan daha yakın ve aşikar görmesi gerekirken...

Ne hazindir ki, hiç birşey göremiyor..

Acaba ;

Teleskopta mı sorun var..??

Gözde mi sorun var..??

İzanda mı sorun var..??

 

 

Teleskop yada gözde bir sorun varsa bir sözüm yok tamir ve tedavi gereklidir...

Fakat izanda bir sorun varsa, dünyanın en ünlü beyincisini, ruh bilimcisini, sosyoloğunu yada psikiyatrisini getirseniz çaresiz kalacaktır...

 

Bu, ayet-i kerimeyle sabittir..

 

 

Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.

 

8.

Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.

 

9.

Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.

 

10.

Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

 

11.

Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği halde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele. (Yâ Sîn.)

 

 

 

 

Saygılar-sevgiler..

Gönderi tarihi:

Var edilmek bir sürprizdir, kocaman bir sürpriz! Yokluğun koynunda yokluğundan bile habersiz silinip gitmek üzereyken, hatta silinmeye bile gerek duymayan siliklik içindeyken, var edildin.

 

 

Sen yoktun ve varlığın yokluğuna tercih edildi. Can verildi tenine, nefes verildi cesedine. Bir insan yüzüyle süzüldün âlemin eşiğinden içeriye. Hayat sahibi kılındın; hayat sofrasına buyur edildin. İnsan olman irade edildi. Sadece insanların çağrıldığı, insan olmayanın çağrılsa bile tadına varamayacağı eşsiz bir ziyafete buyur edildin.

 

Sürpriz! Varsın, hayattasın ve insansın.

 

"Senai Demirci"

 

Allah senai abimizden ebediyyen razı olsun....

 

Sevgiler..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.