Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Bütün Eylemler

Bu akış otomatik olarak güncellenir

  1. Geçen saat
  2. Bugün
  3. Bence Kongre tarafından kabul edilen yasada, Adalet Bakanlığı'nın 19 Aralık'a kadar materyallerin %1'inden daha azını yayınlaması gerektiği belirtilmiyordu.
  4. Biz Müslümanlar Allah’ın bizlerden ne istediğini, neleri yasaklayıp neleri tavsiye ettiğini, bizleri sorumlu tutacağı Kur’an’dan öğrenme çabasında olmayıp, sorgusuz ardı sıra gittiğimiz mezheplerin kabul ettiği rivayet hadislerinden, cemaat ve tarikat şeyhlerinden öğrenmeye çalıştığımızdan, yanlış anladık ama Kur’an ile öğrendiklerimizi sorgulama gereği bile duymadık. Onun içinde ALLAH İLE ALDATILDIK bunun sonucunda bölündük parçalandık, birbirimize düşman olduğumuz yetmiyormuş gibi, Allah’ın hükümlerinin neredeyse tam tersini, Allah’ın dini diye yaşadığımızın farkında bile olamadık. Ben Müslümanım diyen bir insan, imanını mutlaka Allah’ın sorumlu olduğumuza hükmettiği Kur’an’dan yaşamalı ve her söyleneni anlatanı, Kur’an’ın onayından geçirmelidir. Bunu yapmadığımız takdirde, farkında olmadan Allah’a ve onun kitabına ŞİRK koşarak yaşarız, ama inanın farkında bile olamayız. «ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR.» (Yusuf 106) Çünkü Allah Kur’an’da bizleri uyarıyor ve SAKIN SİZLERİ ALLAH İLE ALDATMASINLAR DİYOR. Bu makalemde verdiğim örnekler üzerinde, lütfen Kur’an merkezli düşünelim ama Nahl suresi 98. ayetinde, Allah’ın uyardığı gibi, önce kafamızdaki tüm batıl ve hurafeden kurtulup, daha sonra yalnız Allah’a onun kitabına güvenerek, KUR’AN’I OKUMAYA ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Rabbimiz biz kullarına, Kur’an’da yasakladığı konularda uyarırken, genelde iki uyarı şeklini kullandığını görüyoruz. Birincisi kesinlikle yapmamızı istemediği ve toplumu ilgilendiren konularda uyarı yaparken, özellikle HARAM kelimesini kullanarak uyarır bizleri. Örnek vermek gerekirse RİBA, ZİNA YAPMAK, ADAM ÖLDÜRMEK HARAMDIR DER. Yani evli olmadığın halde kadın erkek asla birlikte olamaz, haklı bir neden olmadan hiç kimseyi öldüremez, birbirinize verdiğiniz borcu geri alırken, kat kat artırarak geri almanın da haram olduğunun bilgisini verir. Yenmemesi gerekleri tek tek sayar bunlar HARAMDIR der ve bunların dışında her temiz şeyin bizlere helal olduğu bilgisini verir. Birbirinize borç verdiğinizde, zor durumda bırakacak şekilde sakın geri almayın yani kat kat artırılmış RİBA yemeyin, HARAMDIR diyerek uyarıyor. Kimlerle evlenilemeyeceği konusunda detaylı bir liste verip, bunlarla evlenmenin HARAM olduğu uyarısını yapar. Çok daha ilginç olan, aynı anne babadan doğmadığı halde aynı annenin sütünü emen SÜTKARDEŞLERİN bile, birbiriyle evlenemeyeceği bilgisini verirken, evlenmeleri HARAMDIR der. Bizlerin düşünmeden yaptığımız büyük bir hatamız konusunda da uyarır ve Enam 151. Ayetinde diyor ki Rabbimiz. BANA ORTAK KOŞMANIZDA HARAMDIR. Yazdığım bu uyarı ayetlere yani özellikle Allah’ın HARAM diyerek uyardığı ayetlere baktığımızda, özellikle TOPLUMU VE DÜZENİN KORUNMASINI İSTEDİĞİ KONULARDA YASAKLAR KOYARKEN, HARAM KELİMESİNİ ALLAH ÖZELLİKLE KULLANIR. Haram kelimesi, Allah’ın kesin yapmayın diye uyardığı, büyük günahlardır. Hatırlayınız Allah bir ayetinde büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örterim diye bilgi verir. Çok önemli bir konuda da Allah HARAM kelimesini kullanır, ama bizlere bu ayet ne yazık ki hatırlatılmaz, hatta farklı bir şekle dönüştürülerek anlatılarak görmezden gelinir. Ayeti hatırlayalım. Araf 33: DE Kİ: RABBİM ANCAK AÇIK VE GİZLİ KÖTÜLÜKLERİ, GÜNAHI VE HAKSIZ YERE SINIRI AŞMAYI, HAKKINDA HİÇBİR DELİL İNDİRMEDİĞİ BİR ŞEYİ, ALLAH’A ORTAK KOŞMANIZI VE ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ HARAM KILMIŞTIR. (Diyanet vakfı) Bakın toplumun huzurunu ilgilendiren, günümüzde bizlerin görmezden geldiğimiz bir konuda da HARAM uyarısını yapıyor Allah ve diyor ki; Açık ya da gizli birbirinize kötülükler yapmayın, haksız yere ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARI AŞMAYIN. Çok önemli bir uyarı. Bizler Allah’ın Kur’an’da koyduğu sınırların yeterli olmadığını, çünkü Kur’an’da her bilgi detaylı olmadığına inanmadık mı? Bunu bile söylememiz, Allah katında HARAM olduğu çok açık. Çok daha önemlisi hakkında Kur’an’da hiçbir delil kanıt indirmediği halde, bunlar Kur’an’da yok ama Resulü bizlere bildirdi, bunlarda DİNİN ALLAH’IN EMRİ DEDİĞİMİZ ŞEYLERİNDE, HARAM OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Sanırım bizler günümüzde bırakın Allah’ın sınırlarını tanımayı, dinde mezheplere, cemaat ve tarikatlara bölünerek, asla Allah’ın emri olmayan konuları dinin içinde göstererek, HARAMI TIKA BASA YEDİĞİMİZİN HALA FARKINA VARAMADIK. Hâlbuki Allah Nahl suresi 116. Ayetinde bu konuda bizleri uyarıyor ve ne diyordu? “DİLLERİNİZİN UYDURDUĞU YALANA DAYANARAK, “BU HELÂLDİR, ŞU DA HARAMDIR” DEMEYİN! ÇÜNKÜ ALLAH’A KARŞI YALAN UYDURMUŞ OLURSUNUZ. ŞÜPHESİZ ALLAH’A KARŞI YALAN UYDURANLAR KURTULUŞA EREMEZLER.” (Nahl 116) Allah’ın Kur’an’da biz kullarını uyardığı, ikinci yola yöntemine bakalım şimdide. Bu uyarılar topluma değil BİZZAT O KİŞİYİ, YA DA AİLESİNİ İLGİLENDİREN KONULAR. Gelelim Allah’ın özellikle, nefsi konularda yaptığı uyarılarını, ikazlarını ve bizleri doğru yola davet etme yöntemini hatırlayalım. Bakara 219: “SANA SARHOŞLUK VEREN ŞEYLER VE ŞANS OYUNLARI HAKKINDA SORUYORLAR. DE Kİ: “ONLARIN HER İKİSİNDE DE İNSANLAR İÇİN BÜYÜK BİR KÖTÜLÜK/ZARARI VE BİR TAKIM MENFAATLER VARDIR. HER İKİSİNİN YOL AÇTIKLARI KÖTÜLÜK, SAĞLADIKLARI MENFAATTEN ÇOK DAHA BÜYÜKTÜR.” ( Mustafa İslamoğlu) Maide 91: ŞEYTAN, İÇKİ VE KUMAR YOLUYLA ARANIZA YALNIZCA DÜŞMANLIK VE KİN SOKMAK, (DAHASI), SİZİ ALLAH’I HATIRLAMAKTAN VE SALÂT’TAN (İBADETTEN) ALIKOYMAK İSTER. (ARTIK BUNLARDAN) VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ? (Mehmet Okuyan) İçki ve kumar konusunda Allah uyarırken, dikkat ettiyseniz asla HARAM kelimesini özellikle kullanmıyor. Peki, bu kelimeyi kullanmaması, serbest anlamında mıdır? Kesinlikle hayır. Bizler Allah’ın bu konuda ne anlatmaya çalıştığını, bu illetten vazgeçirme yöntemini anlamak yerine, bizlere öğretilenleri ayetlere ilave etmeye, haşa Allah’ın eksikliğini tamamlamaya çalışırcasına, bu ayetlerde geçen içki kumara direk HARAM demekte bir sakınca görmemişiz. Hatta Bakara suresi 219. Ayetin tercümelerine bakın, genel çoğunluğunda, kötülük, zarar vardır sözlerini GÜNAH olarak tercüme ederler. Hâlbuki devamında bir takım faydaları da vardır diyorsa, günahın hiçbir faydası olmayacağına göre, demek ki bu kelimenin tersi ZARARI VARDIR diyor ayette. Neden şu soruyu kendimize sormuyoruz. ALLAH DİĞER KONULARDA ÖZELLİKLE HARAM DEDİĞİ GİBİ, BU KONUDA ZARARI OLDUĞU HALDE NEDEN HARAM DEMEMİŞTİR? Onu anlamaya çalışmamız için, önce ön yargılarımızdan kurtulup, Kur’an ayetleri üzerinde dikkatle düşünmemiz gerekir, sanırım bu zor gelmiş bizlere. Bu konu üzerinde özellikle tekrar düşünelim, sizce Allah’ın hiç tavsiye etmediği içki ve kumar konusunu, bu şekliyle Allah neden uyarı da bulunuyor da, direk HARAM demiyor? İŞTE BU ALLAH’IN KULLARININ, YARADILIŞ ÖZELLİKLERİ DOĞRULTUSUNDA ONLARA GÖSTERDİĞİ ŞEFKATİ VE KOLAYLIĞIDIR. Allah Kur’an’da kullarının özelliklerinden bahsederken neler söylüyordu hatırlayalım. 1-TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. 2-ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR 3-ZAYIF YARATILMIŞTIR. Elbette tüm bu zaaflarının üstesinden gelebilmesi içinde Allah bizlere, HİÇ BİR CANLIYA VERMEDİĞİ ÖZGÜR İRADE VE HALA SINIRLARINI KEŞFEDEMEDİĞİMİZ AKLI VERMİŞTİR. Sanırım bizleri yaratan Yüce Rabbimizin, bizlere bu konuda neden farklı yaklaştığını anlamışsınızdır. Çünkü Allah biliyor ki, nefsine yenik düşmüş kulumu ben tekrar kazanabilmem için, onun bizzat kendisine yaptığı bu zarardan onu, ancak yavaş yavaş sakinleştirerek yani kendine getirip düşünmesine yardımcı olarak, adeta TERAPİYLE bu illetten vaz geçirebilirim. Alkol ve kumar adeta bağımlılık hastalığıdır bundan kurtulmanın yolu, baskıyla değil tedaviyle onu sakinleştirerek olur. Psikologlar bakın bu konuda nasıl bir yol izliyorlar ve ne diyorlar ona bakalım. “Kumar, alkol bağımlılığı tedavisi mümkün olan bir RAHATSIZLIKTIR. Öncelikle bu tedavi belirli bir süreci gerektirir. Kişi ilk önce bağımlı olduğunu kabul etmelidir. Daha sonra kişi ailesinden ve uzman bir hekimden destek almalıdır. Tutum ve davranışlarını kontrol etmekte güçlük çeken kişinin, içinde bulunduğu durum ailenin yardımıyla kontrol edilebilir. Aile, bağımlı kişinin maddi ilişkilerini kontrol altında tutmaya çalışır. Kişinin kumar, alkol bağımlılığından kurtulması için, gerekli desteği sağlar. Patolojik olarak görülen kumar, içki bağımlılığının tedavisinde genellikle madde bağımlılığı tedavi modeli uygulanmaktadır. Bu yüzden kumar, alkol bağımlısı HASTALAR madde bağımlılığı tedavi bölümlerine yönlendirilmelidir. Kişiye göre düzenlenen program ile bu bağımlılıktan kurtulmak mümkün hale gelebilir.” Allah kullarının bu durumda olduğunu biliyor ve bu illete bağımlı olan kullarını Rabbimiz, kendi huzuruna ibadete durmayı dahi yasaklamadan, salata duracağınız zaman sakın kendinizi bilmez durumda sarhoş olmayın, diye uyarıyor. Bizler eğer HARAM diyerek bu bağımlı kişileri tedirgin edersek, İslam dairesi dışına ellerimizle onları itmiş oluruz. Amaç dışlamak değil bu bağımlıları kendisine ve ailesine yaptığı zarardan kurtarmak ve onları kazanmaktır. Alkol ve kumar alışkanlığı, zayıf nefislerin sonucudur. ALLAH’TA ÖYLE YAPIYOR VE ALKOL VE KUMAR BAĞIMLILARINI UYARIP, BU İLLET SİZLERİ BENDEN UZAKLAŞTIRIP, ŞEYTANIN OYUNCAĞI YAPAR DİYOR. Bizlerde aynı yöntemi, bu kişiler üzerinde kullanarak onları dışlamak ve HARAMDIR demek yerine, onlara ALKOL VE KUMAR BAĞIMLILIĞI SİZİ ALLAH’TAN UZAKLAŞTIRIP, ŞEYTANA VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA YAKLAŞTIRIR, BÖYLECE SENİ HARAMA SÜRÜKLER KURTULAMAZSIN diye ikaz etmeliyiz. Yine Allah’ın Kur’an’da haram demeden uyardığı, ama hiç tavsiye etmediği bir konuya bakalım. ÇOK EŞLİLİK. Çok eşlilik konusu sanırım biz erkeklerin nefsine hoş geldiği için, bu konudaki Allah’ın uyarısını alkol ve kumar gibi anlamak istemeyip, işimize geldiğinden olsa gerek, Allah çok eşliliği yasaklamamış düzene sokmuştur diyebiliyoruz. Yasaklamadığı kesin, gerektiğinde gerekli olabileceğini bilen Allah, özellikle HARAM dememiş ama hiç tavsiye etmemiştir. Çok eşlilik Kur’an’ın indirildiği dönemde, toplumun neredeyse hepsinde yaşanan bir gerçekti. Onun için Allah Alkol ve kumarda olduğu gibi, bu yanlıştan toplumu vazgeçirmeye çalışmıştır Allah, indirdiği ayetlerle. Nisa suresi 129. Ayetinde, çok eşli aileler için nasıl bir uyarıda bulunuyordu hatırlayalım. “NE KADAR UĞRAŞIRSANIZ UĞRAŞIN, KADINLAR ARASINDA ADALETİ YERİNE GETİREMEZSİNİZ.” Sizce Allah adaletin asla sağlanamadığı, çok eşliliği normal karşılarda, bu şekilde de olsa evlenin der mi? Elbette hayır. Rabbimiz adaleti ayakta tutan kullar olun diyor bizlere. Nisa suresi 3. Ayette de yetim çocuklar konusuna açıklık getirirken, Nisa suresi 129. Ayetinde uyardığı gibi ne diyor bakın. “EĞER ADALETLİ DAVRANMAYACAĞINIZDAN KORKARSANIZ, O TAKDİRDE BİR TANE ALIN.” Allah daha önceki ayetlerinde zaten, çok eşler arasında asla adaleti sağlayamazsınız diyordu, bu ayette de Allah’ın tavsiyesi, önerisi TEK EŞLE EVLENİN DİYOR. Allah’ın uyardığı ve önermediği içki, kumar ve çok eşlilik konuları, özellikle kişileri ve aileleri ilgilendiren konular olduğunu görüyoruz. Bunların düzeltilmesi bizzat kişinin kendisine ve ailesine kalıyor. İçki, kumar ve asla adaletin sağlanmadığı çok eşlilikten uzak duran, bu dünyada HUZURU BULUR, ŞEYTAN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDAN UZAK ALLAH’IN YOLUNDA, EMİN ADIMLARLA İMTİHANINI YAŞAR. Bizler nefsimizin arzu ettiği konuları, ne yazık ki adaletsiz bile olsa kendimize göre düzenlemiş ve ALLAH İZİN VERİYOR demişiz. Söyleyecek anlatacak o kadar yanlışlarımız var ki, hangisini ele alsak elimizde kalıyor. DİLERİM BU HATALARIMIZI BATIL VE HURAFEDEN KURTULUP, KUR’AN AYETLERİ İLE DÜZENE SOKAR, TOPLUMDA HUZUR BULURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  5. Bu tek bir Wi-Fi ayarı, akıllı televizyonunuzun takılmasının nedeni olabilir Akıllı televizyonunuzun performansı düşükse ve sürekli olarak daha düşük kalitede yayınlar, sık sık takılmalar, kesintiler ve yavaş ağın diğer belirtileriyle karşılaşıyorsanız, televizyonunuzun yanlış ağa bağlı olma olasılığı yüksektir. Akıllı televizyonunuz neden yanlış Wi-Fi ağına bağlanıyor? Bilmiyorsanız, çoğu modern Wi-Fi yönlendirici ve akıllı televizyon "çift bantlı"dır; bu da veri gönderirken veya alırken iki farklı frekans bandı kullanabilecekleri anlamına gelir. Birincisi, duvarlardan ve diğer nesnelerden geçmek veya daha uzun mesafelerde iyi bir bağlantı sağlamak için harika olan 2,4 GHz'dir, ancak bant genişliği oldukça sınırlıdır. İkincisi, bol miktarda bant genişliğine sahip ancak kolayca engellenebilen ve çok fazla menzile sahip olmayan 5 GHz kanalıdır. Bunun yayın akışı için yarattığı sorunlar Çoğu durumda, yönlendiriciniz veya televizyonunuz, bağlantının daha kararlı olduğuna karar verirse 2,4 GHz'e geçecektir. Sorun şu ki, 2,4 GHz bandı radyo parazitine çok daha duyarlıdır ve en iyi koşullarda bile bant genişliği sınırlı olduğundan, yüksek kaliteli 4K içeriği yayınlamak zorlaşır. Sonuç olarak daha kötü görüntü kalitesi ve can sıkıcı kesintiler ortaya çıkar. Akıllı özellikler ve güncellemeleri nasıl etkiliyor? Akıllı televizyonlarımızı sadece yayın içeriği izlemek için kullanmıyoruz. İnsanlar internette gezinmek ve üretkenlik ve eğlence için çeşitli uygulamalar kullanmak için de kullanıyorlar. Bu nedenle, yavaş bir bağlantı, televizyonunuzda yaptığınız her şeyi etkileyebilir. İster bulut tabanlı bir resim slayt gösterisi görüntüleyen bir uygulama olsun, ister televizyonunuzun zaman zaman ihtiyaç duyduğu çeşitli sistem ve uygulama güncellemeleri olsun, yavaşlamalar, zaman aşımı veya indirme hataları yaşayabilirsiniz. Televizyonunuzu doğru banda nasıl kilitleyebilirsiniz? Televizyonunuzun yalnızca belirli bir bandı kullanmasını sağlamak, kullandığınız donanıma bağlı olarak karmaşık olabilir. Her iki ağı da ayrı SSID'ler kullanarak sunan bir Wi-Fi yönlendiriciniz varsa, bunlara farklı adlar vermek ve televizyonunuzun yalnızca 5 GHz ağının şifresini bilmesini sağlamak kadar basittir. Ancak daha modern Wi-Fi sistemleri bu şekilde çalışmaz. Örneğin, farklı bantlarda ayrı ağlar olarak görünmeyen bir TP-Link Deco mesh sistemi kullanıyorum. Tek bir ağ var ve çeşitli mesh üniteleri, bantları ve hangi cihazın mesh ağının hangi bölümüne bağlanacağını sorunsuz bir şekilde yönetiyor; üniteler arasında da bir arka bağlantı sistemi bulunuyor. Burada, mesh yönlendiricisinin uygulamasına girip ağdaki televizyonumu veya diğer cihazımı belirlemem ve ardından manuel olarak bir bandı veya diğerini kullanmaya zorlamam gerekiyor. Televizyonunuzun kendisi de size yalnızca belirli bir Wi-Fi bandını kullanma seçeneği sunabilir, ancak bu, cihazınızda bu seçenek varsa bile son çare olmalıdır. Televizyonunuzu 5 GHz'de tutacak ağ tarafı çözümleri Televizyonunuzun doğru çalışması için yeterli sinyal gücüne sahip değilse, onu daha hızlı 5 GHz bandına kilitlemenin çok az anlamı vardır. Bu durumda, kilitleme işlemi işleri daha iyi değil, daha kötü hale getirecektir. Televizyonlarımızı genellikle sabit bir yere koyduğumuz için, daha iyi hızlar sağlamanın birkaç yolu vardır: Yönlendiricinizi televizyona daha yakına taşıyın veya engelleri ortadan kaldırın. Yönlendiricinizin ayarlarında iletim gücünü artırın. Bir mesh ağ sistemine geçin ve düğümleri en uygun şekilde konumlandırın. Diğer bir alternatif ise kablolu Ethernet bağlantısı kullanmaktır. Televizyonlar genellikle tek bir yerde sabit kaldığı için, televizyonunuzun Ethernet portundan yönlendiricinizin portlarından birine uzanan bir Ethernet kablosu döşemek mantıklıdır. Bu biraz zaman alabilir ve ne kadar gizlemek istediğinize bağlı olarak çatıya çıkmayı veya duvarları delmeyi gerektirebilir. Ayrıca, ağ verilerini doğrudan yönlendiricinizden akıllı televizyonunuza iletmek için bir powerline Ethernet adaptörü kullanmayı da düşünebilirsiniz. Bunu yıllarca yaptım ve harika çalıştı, ancak iyi kablolamaya sahip oldukça modern bir ev gerektiriyor. Şu anda hibrit bir yaklaşım kullanıyorum. Mesh ünitelerimin her birinde bir çift Ethernet portu var, bu yüzden birini televizyonlarımın hemen yanına yerleştiriyorum ve aralarına bir Ethernet kablosu çekiyorum. Bu, televizyonun yalnızca mesh ağının güçlü kablosuz arka bağlantısına güvendiği ve standart son mil Wi-Fi'ye bağlı olmadığı anlamına geliyor. Eğer televizyonunuz başka bir seçeneği desteklemediği için 2.4 GHz tek seçeneğiniz ise, yine de yönlendirici ayarlarınızı kullanarak bu bant içindeki daha az yoğun bir kanala geçerek durumu iyileştirebilirsiniz ve iletim gücünü artırmak da burada işe yarayacaktır. Akıllı televizyonunuz için performans veya görüntü kalitesinden ödün vermeden daha iyi ve daha güvenilir bir bağlantı elde etmenin birçok yolu var. Sadece birkaç şeyi denemeye istekli olmanız gerekiyor. Ayrıca, her zaman Apple TV gibi bir cihaz da satın alabilirsiniz! Kaynak: HowToGeek
  6. Sosyoloji profesörü, siber bir distopyaya doğru ilerlediğimizi ve çok geç olana kadar kimsenin bunu durduramayacağını söylüyor Herkes teknolojinin kullanımının kontrolden çıktığını biliyor. Elbette, teknoloji son birkaç on yılda hayatımıza ölçülemez miktarda iyilik getirdi, bunda şüphe yok. Ancak neredeyse herkes, bununla birlikte hepimizin farkında olması gereken bazı önemli tehlikeler ve diğer olumsuz yönler olduğu konusunda da hemfikir. Calgary Üniversitesi Sosyoloji profesörü Dean Curran, yakın zamanda The Conversation'da bu kavram hakkında bir yazı yazdı ve verilerin çok açık olduğunu söylüyor. Dünya bir siber distopyaya doğru ilerliyor ve ne yazık ki bu konuda çok az şey yapılıyor. Sorun şu olabilir ki, yüzeysel olarak bakıldığında çoğu teknolojik gelişme iyi şeylerdir. Örneğin Uber, yolculuk yapmayı ve insanların para kazanmasını daha kolay ve daha uygun fiyatlı hale getirdi. Sosyal medya platformları insanların iletişimde kalmasına yardımcı oldu. Kripto para birimi, bankacılığa erişimde zorluk çekenlerin finansal araçlara erişmesini her zamankinden daha kolay hale getirirken, aynı zamanda haksız hükümet düzenlemelerinden kaçınmalarını da sağladı. Aynı şey sayısız diğer gelişmeler için de söylenebilir. Ancak sorun şu ki, hepsine bir bütün olarak baktığımızda ve hayatlarımızı nasıl etkilediklerine baktığımızda, bazı ciddi sorunlar var. Örneğin sosyal medya, siber zorbalığı milyonlarca insanın sayısız ruh sağlığı sorunu yaşamasına neden olan büyük bir sorun haline getirdi. Çevrimiçi iletişimin kolaylığı, milyarlarca insanı dünyanın dört bir yanından gelen dolandırıcılık riskine maruz bıraktı. Bunun da ötesinde, tüm dünya neredeyse her şey için bu sistemlere tamamen bağımlı hale geldi. Sonunda, siber saldırılar, sistem arızaları, devlet destekli saldırılar veya sorunların birleşimi, bu sistemleri çökertecek ve yıkıcı sonuçlara yol açacak felaket bir soruna neden olacaktır. Herkes küresel teknolojik sistemlerin hepimizi riske attığını bilmesine rağmen, bu konuda çok az şey yapılıyor. Curran şöyle yazıyor: “…büyük bir toplum çapında kriz ortaya çıkana kadar bu riskler konusunda çok az şey yapılacağına inanmak için iyi nedenler var.” Öyleyse soru şu: Gerçekten dijital bir kriz riskiyle karşı karşıya mıyız? Curran bu soruyu da yanıtlıyor: “Sürekli siber saldırılar, fidye yazılımı saldırıları ve veri sızıntıları, bunun son derece kırılgan bir sistem olduğuna dair uyarı işaretleridir.” Geçmişte de birçok risk vardı, ancak yapay zeka sistemlerinin yaygınlaşmasıyla bu risk daha da artıyor: “Yapay zeka, bu güvenlik açıklarının çoğunu daha da kötüleştirirken, yapay zeka halüsinasyonları ve yanlış bilgilendirmedeki üstel büyüme gibi yeni riskler de ekliyor.” Eğer haklıysa, hiç kimse toplumu potansiyel bir dijital çöküşten korumak için gerekli kapsamlı değişiklikleri yapma isteğine sahip değil. Bireyler ve topluluklar kendi başlarına adımlar atabilirler, ancak bu, bir çöküşün sonuçlarından kendilerini korumak için daha çok bir önlem niteliğindedir, çöküşü tamamen önlemek için değil. Bu noktada, dijital bir çöküşün olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı sorusu gündemde. Kaynak: TS
  7. Epstein mağdurları, Adalet Bakanlığı'nın kayıtları yayınlamasıyla kendilerini haklı çıkarılmış hissettiklerini söylüyor Jeffrey Epstein'in istismarına maruz kalan bazı mağdurlar, kamuoyunun bilgi açıklanması taleplerini gösteren federal bir yasa sayesinde, davayla ilgili dosyaların yayınlanmasını Cuma günü memnuniyetle karşıladı. 1996 yılında Epstein hakkında FBI'ya yaptığı şikayetin dikkate alınmadığını söyleyen Maria Farmer, bu belgelerin yayınlanmasını "muhteşem" olarak nitelendirdi, ancak istismara uğrayan diğer kişiler için de üzüntü duyduğunu belirtti. “Bu muhteşem. Bana inandığınız için teşekkür ederim. Kendimi haklı çıkarılmış hissediyorum. Bu hayatımın en güzel günlerinden biri. Elbette, FBI görevini yapmadığı için zarar gören Virginia gibi diğer küçük kızlar için de çok üzgünüm,” dedi Farmer avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada. 1996 yılında Farmer, Miami FBI saha ofisine yaptığı şikayette, Epstein'in 12 ve 16 yaşındaki kız kardeşlerinin çektiği fotoğrafları çaldığını ve bu görüntülerin satıldığına inandığını iddia etmişti. Şikayette ayrıca Epstein'in yüzme havuzlarında genç kızların fotoğraflarının çekilmesini istediği de iddia ediliyordu. “İki nedenden dolayı ağlıyorum. Herkesin bilmesini istiyorum ki, kendim için sevinç gözyaşları döküyorum, ama aynı zamanda FBI'ın başarısız olduğu diğer tüm kurbanlar için de üzüntü gözyaşları döküyorum,” dedi Farmer Cuma günkü açıklamasında. Adalet Bakanlığı Cuma günü, finansçı ve hüküm giymiş cinsel suçlu Epstein'in Ağustos 2019'da Manhattan'daki bir hapishane hücresinde intihar etmesinden beş yıldan fazla bir süre sonra, Epstein ile ilgili binlerce sayfa belgeyi yayınladı. Epstein, federal cinsel ticaret suçlamalarıyla tutuklanmış ve hakkında iddianame hazırlanmıştı. Federal iddianame, Epstein'in 2008 yılında Florida'da 18 yaşından küçük bir kişiyi fuhuş için temin etmek ve fuhuşa teşvik suçlarından suçunu kabul etmesinden on yıldan fazla bir süre sonra geldi; bu anlaşma o zamandan beri çok hafif olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. Adalet Bakanlığı'nın açıklaması, Başkan Donald Trump'ın Epstein Dosyaları Şeffaflık Yasası'nı imzalamasından 30 gün sonra geldi. Bu yasa, Adalet Bakanlığı'nın Epstein ile ilgili "tüm gizli olmayan kayıtları" yayınlamasını gerektiren iki partili bir yasaydı. Yasa, kurbanları korumak da dahil olmak üzere sınırlı istisnalar içeriyordu. Kaynak: NBC NEWS
  8. Bilim İnsanları Kan Şekerini Düşürebilecek ve Diyabeti Önleyebilecek Bir Vitamin Buldu Yeni bir bilimsel analiz, prediyabeti olan kişilerin D vitamini almaları durumunda tip 2 diyabet geliştirme riskinin daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. Önceki araştırmalar da benzer bir bağlantı bulmuştu. Endokrinologlar ve diyetisyenler bu bağlantıyı açıklıyor. Amerikalı yetişkinlerin üçte birinden fazlasında, kan şekeri seviyelerinin normalden yüksek olduğu, ancak tip 2 diyabet teşhisi konacak kadar yüksek olmadığı bir durum olan prediyabet bulunmaktadır. Prediyabet ve tip 2 diyabet karmaşık durumlar olsa da, yeni araştırmalar D vitamini takviyesi almanın belirli gruplarda kan şekerini düşürmeye yardımcı olabileceğini öne sürüyor. Endokrinoloji Derneği Dergisi'nde yayınlanan çalışma, prediyabetli yaklaşık 4.500 kişiyi içeren 10 klinik çalışmadan elde edilen verileri analiz etti. Araştırmacılar, D vitamini alan çalışma katılımcılarının %18,5'inin normal kan şekeri seviyelerine ulaştığını, plasebo alanların ise %14'ünün normal seviyelere ulaştığını keşfetti. Tüm çalışmalarda, D vitamini alan prediyabetli kişilerin normal kan şekeri seviyelerine ulaşma olasılığının daha yüksek olduğu görüldü. D vitamini ile kan şekeri yönetimi arasındaki bağlantı rastgele gibi görünse de, doktorlar bunun bir anlamı olduğunu söylüyor. Ancak uzmanlar, bunun doktorunuzun önerdiği bir tedavi veya rejimi bir takviye lehine bırakmanız gerektiği anlamına gelmediği konusunda uyarıyor. İşte araştırmanın bulguları ve bunun ne anlama gelebileceği. D vitamini nedir? Ulusal Sağlık Enstitüleri'ne (NIH) göre D vitamini, yağda çözünen bir vitamindir. Kalsiferol olarak da bilinen bu vitamin, bağırsaklarınızın kalsiyum emilimine yardımcı olur. Yeterli D vitamininiz yoksa, kemikleriniz incelip kırılgan hale gelebilir. Ancak NIH'ye göre D vitamini, vücutta iltihabı azaltmak, bağışıklık fonksiyonunu desteklemek ve kan şekeri metabolizmasını desteklemek de dahil olmak üzere birçok rol oynar. "The Little Book of Game Changers" kitabının yazarı diyetisyen Jessica Cording'e göre, D vitamini cildiniz güneş ışınlarına maruz kaldığında vücudunuz tarafından üretilir ve ayrıca bazı yağlı balıklar, mantarlar ve takviye edilmiş süt ve tahıllar gibi bazı gıdalarda da bulunur. D vitamini kan şekeri yönetimine neden yardımcı olabilir? Bu hala araştırılıyor, ancak D vitamininin diyabet yönetimiyle ilişkilendirilmesi ilk kez değil. 2023 yılında Annals of Internal Medicine'de yayınlanan bilimsel bir analiz, prediyabetli kişilerde D vitamini takviyesinin etkisini inceleyen üç klinik çalışmayı analiz etti. Üç yıllık bir takip süresi boyunca, araştırmacılar D vitamini alan katılımcıların %22,7'sinin tip 2 diyabet geliştirdiğini, plasebo alanların ise %25'inin geliştirdiğini keşfetti. Farklılıklar çok büyük değil; yani D vitamini takviyesi almak, tip 2 diyabet geliştirme riskinden tamamen kaçınacağınızın garantisi değil, ancak birçok uzman bu konuda bir bağlantı olduğuna inanıyor. Bu bağlantının ardındaki teorilerden biri, D vitamininin glisemik kontrolü, yani vücudunuzun kan şekerini yönetme yeteneğini etkilemesidir, diyor Cording. "D vitamini aslında bir hormondur," diye belirtiyor Cording. Sağlıklı D vitamini seviyelerine sahip olmak, teorik olarak vücuttaki diğer hormonların düzenlenmesine yardımcı olabilir ve endokrin sisteminizin işlevini destekleyebilir. (Tip 2 diyabet, kandaki glikoz, yani kan şekeri seviyelerini düzenleyen endokrin sistemini etkiler, diye açıklıyor Cording.) D vitamini ayrıca, vücudun insülin hormonuna yanıt veremediği veya kullanamadığı durum olan insülin direnci riskinin azalmasıyla da ilişkilidir. İnsülin, şekeri hücrelerinize taşımaya yardımcı olur ve burada enerji için kullanılır. İnsülin direnci genellikle prediyabetin bir parçası ve tip 2 diyabetin öncüsü olarak görülür. "Ek olarak, D vitamininin anti-inflamatuar bir etkisi olabilir ve iltihaplanma, diyabet geliştirme için bilinen bir risk faktörüdür," diyor Rutgers, Robert Wood Johnson Tıp Fakültesi Endokrinoloji, Metabolizma ve Beslenme Bölümü'nde yardımcı doçent olan Dr. Ankit Shah. Ancak burada hala birçok bilinmeyen var. "D vitamininin tip 2 diyabet riskini azaltmadaki potansiyel faydalı etkilerinde yer alan mekanizmalar şu anda iyi tanımlanmamıştır," diyor Rutgers New Jersey Tıp Fakültesi'nde D vitamini araştırmacısı ve mikrobiyoloji profesörü olan Dr. Sylvia Christakos. Ancak, düşük D vitamini seviyelerine sahip kişilerin pankreas beta hücre fonksiyonlarında bozulma ve insülin direncine sahip olduklarını gösteren veriler olduğunu belirtiyor. Bunların her ikisi de tip 2 diyabetin gelişimiyle bağlantılıdır. Santa Monica, Kaliforniya'daki Providence Saint John's Sağlık Merkezi'nde aile hekimliği uzmanı olan Dr. David Cutler, bu bağlantıda hiçbir şey olmamasının da tamamen mümkün olduğunu söylüyor. "İlişkileri gösteren çalışmalar bulmak çok kolay," diyor. "Yapılan birçok çalışmanın hiçbir ilişki göstermediğini ve hiçbir zaman gün yüzüne çıkmadığını kabul etmelisiniz." Kan şekerini yönetmek için D vitamini kullanmalı mıyım? Şu anda, prediyabetli kişilerde kan şekerini yönetmek için D vitamini kullanımına dair resmi bir öneri bulunmamaktadır. Ancak Christakos, tip 2 diyabet geliştirme riski yüksek olan kişilerin D vitamini seviyelerini test ettirmelerini önermektedir. Seviyeleriniz düşükse, doktorunuz sadece kan şekeriniz için değil, sağlığınızın birçok alanı için D vitamini takviyesi almanızı önerebilir. Dr. Shah da aynı fikirde. "D vitamini eksikliği ve diyabet, farklı tedavi stratejilerine sahip iki ayrı sorun olsa da, bir sorunun tedavisinin diğerine olumlu etkileri olabileceği yönünde bir fayda olabilir," diyor. Çalışmanın ortak yazarı ve Tufts Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tıp profesörü olan Dr. Anastassios Pittas, doktorunuz D vitamini takviyesi almaktan fayda görebileceğinizi söylerse, bunun size ne gibi faydalar sağlayabileceği konusunda doğru beklentilere sahip olmanın önemli olduğunu söylüyor. "D vitamini, tek başına bir çözüm olarak değil, genel bir diyabet önleme planının bir parçası olarak görülmelidir," diyor. "D vitamini ve diyabet önleme çalışmalarında, katılımcılar günde ortalama yaklaşık 4000 IU D vitamini aldılar. Bu doz iyi bir başlangıç noktası olabilir." Bazı kişilerin yaşam tarzlarına ve vücut büyüklüklerine bağlı olarak biraz daha az veya daha fazla D vitaminine ihtiyaç duyabileceğini söylüyor. Yine de, rutininize bir takviye eklemeden önce doktorunuza danışmanız önemlidir. Ancak Cording, D vitamini konusunda aşırıya kaçmanın mümkün olduğunu akılda tutmanın önemli olduğunu söylüyor. Bu nedenle, önce bir sağlık uzmanıyla konuşmadan bu vitamini kullanmaya başlamamalısınız. "Çok fazla D vitamini almak D vitamini toksisitesine yol açabilir," diye belirtiyor. Bu, vücudunuzun çok fazla kalsiyum emmesine neden olarak böbrek taşı ve kabızlık riskini artırabilir. Aşırı durumlarda, NIH'ye göre kalp ritmi sorunlarına, böbrek yetmezliğine ve ölüme bile yol açabilir. Tip 2 diyabet riskini nasıl azaltabilirsiniz? Dr. Shah, prediyabet teşhisi konmuş olmanızın tip 2 diyabet geliştireceğiniz anlamına gelmediğini vurguluyor. "Prediyabet, açık tip 2 diyabet geliştirme riskinizi artırır, ancak bu kaçınılmaz bir sonuç olmak zorunda değil," diyor. "Çok sayıda bilinen stratejiyi uygulayarak bu ilerlemeyi önleyebilir veya en azından geciktirebilirsiniz." Dr. Cutler, bunun düşük glisemik indeksli bir diyet uygulamaya, kilonuzu yönetmeye (çünkü bu insülin direncini etkileyebilir) ve düzenli egzersiz yapmaya odaklanmak anlamına geldiğini söylüyor. "Bunların hepsi hem tip 2 diyabeti önlemede hem de kan şekeri kontrolüne yardımcı olmada kanıtlanmıştır," diyor. Dr. Shah ayrıca stres seviyenizi azaltmaya çalışmanızı ve gecede en az yedi saat uyumayı hedeflemenizi öneriyor. Sonuç olarak, prediyabet teşhisi konduysa, sağlık uzmanınızla konuşmanız önemlidir. Size sonraki adımlar konusunda kişiselleştirilmiş rehberlik sağlayabilirler. Kaynak: Prevention
  9. Son zamanlarda Google Haritalar'ın bu gizli özelliğini keşfettim ve artık her gün kullanıyorum. Bir yıl daha sona ermek üzere ve hala en çok güvendiğim uygulamaların bir listesini hazırlamadım. Ama eğer bir gün hazırlarsam, Google Haritalar kesinlikle o listede, belki de ilk beşte yer alacak. Son zamanlarda gizli yakınlaştırma özelliğini keşfettim ve bu, Google Haritalar'ı kullanma şeklimi değiştirdi. Bu özellik Google Haritalar'da gözümün önünde saklıydı ve uygulamayı yıllarca kullandıktan sonra buldum. Bunu bulduğuma sevindim çünkü bu özellik artık günlük navigasyon rutinimin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ayrıca Google Haritalar'ı yanlış kullandığımı da fark etmemi sağladı. İşte bu yüzden her gün kullanıyorum. Google Haritalar'da farkında olmadığım tek parmakla yakınlaştırma özelliği var Google Haritalar'ın tek parmakla yakınlaştırma özelliğini tesadüfen keşfettim ve bu şimdiye kadar oyun değiştirici oldu. Gizli tek parmak hareketini bulduktan sonra, sıkıştırma hareketleriyle yakınlaştırmanın ne kadar sakıncalı olduğunu fark ettim. Özellikle araba kullanırken sıkıştırma hareketlerini kullanmak riskliydi. Ayrıca, Google Haritalar'da tek elle yakınlaştırma yaparken o zamanki favori 6,67 inçlik OnePlus 7 Pro telefonumu düşürdüğümü de hatırlıyorum. Kavisli ekranı ve büyük boyutu nedeniyle tek elle kullanım sırasında elden kaymaya daha yatkındı. OnePlus 7 Pro'mun ekranını bu şekilde kırdım ve sigortam olmadığı için tamir ettirmek ucuz değildi. O zamandan beri iki kat daha dikkatli oldum ve telefonumu tek elle tutarken sıkıştırma hareketlerini kullanmayı bıraktım. Bunun yerine, yürümeyi bıraktım ve iki elimi kullandım: birini telefonu düzgünce tutmak için, diğerini ise yakınlaştırmak veya uzaklaştırmak için sıkıştırma hareketleri yapmak için. Tüm bunlar, Google Haritalar uygulamasındaki tek parmakla yakınlaştırma özelliği sayesinde artık geçmişte kaldı. Başparmak ve işaret parmağını kullanarak sıkıştırma hareketleri yapmak yerine, ekrana iki kez dokunuyorum, ikinci dokunuşta başparmağımı ekranda tutuyorum, ardından uzaklaştırmak için yukarı kaydırıyorum ve yakınlaştırmak için aşağı kaydırıyorum. Tek parmakla yakınlaştırma özelliğinin sevdiğim bir diğer yanı ise Android ile sınırlı olmaması. iPhone'da Google'ın navigasyon uygulamasını kullanmanın en az birkaç dezavantajı olsa da, iPhone 16e'mde Google Haritalar'ın yakınlaştırma özelliğini Android telefonumda kullandığım gibi kullanıyorum. Google Haritalar'ın tek parmakla yakınlaştırma özelliğini neden her gün kullanıyorum? Kelimenin tam anlamıyla her gün kullandığımı söylemek istemiyorum, çünkü her gün dışarı çıkmıyorum. Ama keşfettiğimden beri ihtiyaç duyduğum her an tek parmakla yakınlaştırma özelliğini kullanıyorum. Google Haritalar'ın tek parmakla yakınlaştırma özelliğini havalı göründüğü için değil, hareket halindeyken şeritleri görmem gerektiği durumlarda çok işe yaradığı için kullanıyorum. Alışmak kolay olmadı, çünkü dürüst olmak gerekirse, hareket etmediğiniz veya kalabalık bir yerde olmadığınız zamanlarda sıkıştırma hareketleri kadar basit ve kullanımı kolay olduğunu düşünmüyorum. Sıkıştırma hareketlerinin daha kolay kullanıldığı durumlar olsa da, düşük risk-ödül oranı nedeniyle onlara geri dönmeyeceğim. Tek parmakla yakınlaştırma özelliği, daha büyük bir "Pro" telefonda navigasyon kullanırken de işime yarayacak. Bu yüzden, benim için bu, bir sonraki adıma hazırlanmak için sağlam bir kas hafızası geliştirmek meselesi, çünkü gelecek yıl bir "Pro" amiral gemisi telefon almayı planlıyorum. Umarım yapay zeka patlaması onları satın alınamayacak kadar pahalı hale getirmez. Google Haritalar hayatınızı kolaylaştırabilir, ancak yalnızca nasıl kullanacağınızı biliyorsanız Google Haritalar çalışıyor, ancak nasıl kullanacağınızı bilmiyorsanız, tüm potansiyelinden yararlanamazsınız. Tek parmakla yakınlaştırma veya uzaklaştırma özelliği sadece bir örnek. Hayatınızı kolaylaştırabilecek birçok başka kullanışlı özellik de içeriyor. Ancak, bunların hepsine ihtiyacım yok çünkü yeni yerler keşfetmek günlük rutinim değil, ki bu çoğu insan için de geçerli. Ayrıca, Google Haritalar'dan en iyi şekilde yararlanmak için en iyi uygulamaları takip ediyorum. Bunlar, Google'ın uygulamaya getirdiği değişikliklere bağlı olarak zamanla değişebilir. Google'ın Google Haritalar'a eklediği yeni özelliklerden haberdar olmamamın bedelini uzun süre ağır bir şekilde ödedim. Bu yüzden, Google Haritalar navigasyonunu hızlandırmak için eski alışkanlıklarımı bıraktım. Ancak son zamanlarda kullanım alışkanlıklarımdaki tüm değişiklikler arasında, tek parmakla yakınlaştırma özelliği beni en çok etkileyen oldu. Bunun kas hafızasına dönüşmesinin uzun sürmemesine sevindim. Yakınlaştırmak veya uzaklaştırmak için sağ baş parmağımı kullanıyorum. Kaynak: AP
  10. New York Eyaleti, Trump'ın başkanlık kararnamesini hiçe sayarak yapay zeka güvenliği yasasını yürürlüğe koydu New York Valisi Kathy Hochul Cuma günü, yapay zeka şirketlerini düzenlemeyi ve güvenlik planları yazmalarını, yayınlamalarını ve uygulamalarını zorunlu kılan yeni bir yasayı imzaladı. 1 Ocak 2027'den itibaren, 500 milyon dolardan fazla geliri olan ve büyük bir yapay zeka sistemi geliştiren her şirket, yapay zeka modellerinden kaynaklanan kritik zararları önlemeyi amaçlayan protokolleri yayınlamak ve uygulamak ve ciddi ihlalleri bildirmek zorunda kalacak, aksi takdirde para cezalarıyla karşı karşıya kalacak. Yasa ayrıca, New York Eyaleti Mali Hizmetler Departmanı bünyesinde, uygulama, kural ve düzenlemeler çıkarma, ücretlendirme ve yapay zeka güvenliği konusunda yıllık rapor yayınlama görevlerini üstlenecek yeni bir ofis kuruyor. Yeni yasanın bazı unsurları, mevcut en iyi uygulamaları basitleştirecek ve kodlayacak. Sorumlu Yapay Zeka Güvenliği ve Eğitimi (Raise) Yasası olarak bilinen yasanın imzalanması, Başkan Trump'ın eyaletlerin yapay zekayı düzenlemesini engellemeyi amaçlayan bir başkanlık kararnamesini imzalamasından bir hafta sonra gerçekleşti. Manhattan'daki New York 73. Bölge Meclis Üyesi ve yasanın sponsoru Alex Bores, "Bunu reddettik" dedi. "Bunun federal düzeyde yapılmasının en iyisi olduğuna katılıyorum, ancak bunu gerçekten federal düzeyde yapmamız gerekiyor. Vatandaşlarını korumak için harekete geçen insanları durduramayız." Raise Yasası'nın nihai versiyonunun, bu yılın başlarında Vali Gavin Newsom tarafından imzalanan Kaliforniya'nın SB53 yasasını başlangıç noktası olarak kullandığını söyledi. Ancak bazı alanlarda daha katı, örneğin yapay zeka geliştiricilerinin güvenlik olaylarını açıklama süresi konusunda. Kaliforniya yasası 15 gün gerektirirken, New York 72 saat gerektiriyor. Bores, açıklama zaman çizelgesinin yasanın en tartışmalı alanlarından biri olduğunu ve bir yapay zeka laboratuvarının imzalanmasından üç saat önce değişiklik talebinde bulunmak için e-posta gönderdiğini ekledi. "Bu, bu alanda herhangi bir hareketi durdurmak ve Kaliforniya yasasını yeni tavan olarak belirlemek için son derece güçlü çıkarlar tarafından verilen gerçek bir mücadeleydi ve bu balon patladı," dedi. Kaynak: TWSJ
  11. Avatar filmleriyle ilgili kimsenin kabul etmek istemediği gerçek. Tarihin en çok hasılat yapan dört filminden üçünü yöneten adamın savunma pozisyonunda çok fazla zaman geçireceğini tahmin etmeyebilirsiniz. Ancak basın yeni Avatar filmi Ateş ve Kül'ü ilk kez görmeden önce, James Cameron bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak istedi. İlk gösterimlere yönelik bir video tanıtımında, tüm zamanların en başarılı yönetmeni hepimizin şunu bilmesini istedi: "Avatar filmleri bilgisayarlar tarafından yapılmıyor." İlk Avatar'dan bu yana 16 yıl geçti ve sayısız yazılı metin ve saatlerce süren videolar, izleyicileri, gazetecileri ve belki de en önemlisi Oscar seçmenlerini filmlerin yapım sürecine dair bilgilendirmek için harcandı. Yine de Cameron ve oyuncuları, katkılarının doğasını vurgulamak için hâlâ büyük çaba sarf ediyorlar. Na'vi rahibesi Ronal'ı canlandıran Kate Winslet, resmi belgesel Ateş ve Su: Avatar Filmlerinin Yapımı'nda, o video ön tanıtımında da yer alan bir klipte şöyle diyor: "İnsanların 'Ah, bunlar çizgi film' diye düşünebileceğini hayal edebiliyorum. Ama aslında o karakterlerin her birine hayat ve kan verenler o oyuncular... Herkes bunu gerçekten yapıyor, hayal edebileceğinizden çok daha fazla." Ateş ve Kül ile Cameron, filmin tamamen üretken yapay zeka kullanılmadan yapıldığına dair izleyicileri ikna etme yükünü de taşıyor. ("Üretken" kısmı önemli, çünkü Cameron'ın filmleri on yıllardır makine öğrenimi tekniklerini kullanıyor.) Ancak en uzun süredir devam eden şikayeti, insanların filmlerin devrim niteliğindeki yapım yöntemini tamamen farklı bir film türüyle karıştırması. Belgeselde, hem Suyun Yolu hem de Ateş ve Kül'de Sigourney Weaver'ın canlandırdığı genç uzaylı karakterine atıfta bulunarak, "İnsanların 'Ah, Kiri'yi Sigourney seslendirdi' demesi beni çıldırtıyor," diyor. "Bir animasyon filminde, bir kürsüde oturursunuz, bir karakteri seslendirmek bir gün, belki iki gün sürer. Sigourney bu filmlerde 18 ay çalıştı." Bir buçuk yıl, canlı çekim bir film için çok uzun bir çekim süresi, ancak Avatar filmlerinin yapımının en uzun kısmı bu değil. Cameron'a göre, hem The Way of Water hem de Fire and Ash'in çekimleri 2020 sonbaharında büyük ölçüde tamamlanmıştı, ancak ilkinin tamamlanması iki yıl, ikincisinin ise üç yıl daha sürdü; bu süre zarfında görsel efekt sanatçıları, filmlerin büyük bölümlerinde ekranda gördüğünüz neredeyse her şeyi yarattılar. Bu nedenle, film sektörünün en güçlü insanıyla tartışmaya girmek istemesem de, bu gerçek bizi tartışmalı ama kaçınılmaz bir sonuca götürüyor: Avatar bir animasyon filmidir. Bu ayrım, oyuncular için özellikle hassas bir konu. Stüdyolar, büyük miktarda görsel efekt içeren sahnelerin kamera arkası görüntülerini yayınlamaktan genellikle kaçınıyorlar, çünkü bu süreç biraz saçma görünmesine neden oluyor. (Örneğin, Tom Holland'ın Örümcek Adam kostümünün aslında bir saç filesi ve bej bir tayt olduğunu bilseydiniz, en son Marvel filmine kendinizi kaptırabilir miydiniz?) Ancak Avatar serisi, özellikle Fire and Ash ile karşılaştırmalı olarak zengin bir materyal sunuyor. Performans yakalama süreci üzerine resimli bir ders niteliğindeki bir tanıtım videosunda, savaşçı düşman Quaritch'i canlandıran Stephen Lang, geçen hafta yayınlanan bir videoda, önceki filmlerde Cameron'ın çok fazla şey açıklamaktan çekindiğini, tıpkı bir sihirbazın hilelerinin ardındaki tekniği gizlemesi gibi davrandığını söylüyor. Lang, "Gizem korundu, sihir muhafaza edildi," diye sonlandırıyor sözlerini. "Ancak ödenen bedel, anlayış ve takdir eksikliği oldu," diye ekliyor ve bunun kendisi için "hem yorucu hem de sinir bozucu" olduğunu itiraf ediyor. Ronal'ın görkemli bir tulkunun ölümü üzerine içten gelen feryatlarını izlemek ve Fire and Water sayesinde Winslet'in sahne partnerinin metal bir ızgaraya bağlanmış bir havuz makarnası olduğunu öğrenmek şaşırtıcı. İnsan tulkun avcılarının Pandora'nın denizlerinde teknelerini kullandığı görüntüler gibi tamamen gerçekçi görünen anlar bile, dijital gerçekliğin bir unsurunu içeriyor; Cameron'a göre, açık denizde tek bir sahne bile çekilmedi. (The Abyss ve Titanic'in yönetmeni derin denizi sevebilir, ancak orada başka bir film çekmemeyi öğrenmiş.) Bu nedenle, Cameron'ın bu oyuncuların ve kendisinin çabaları için tam kredi almasını istemesi anlaşılabilir. Avatar filmlerini çekerken, Fire and Ash'in izleyicilerine şunları söyledi: "Oyuncularla, herhangi bir canlı çekim filminde çalıştığım kadar yoğun bir şekilde çalışıyorum." James Cameron'ın düşüncesine göre, Avatar filmleri "temelde yeni bir sinema biçimi yarattı" ve ilk Avatar'dan önce veya sonra yapılan hiçbir filmin ona benzemediği doğru. (Teknik olarak, hareket yakalama ve sanal ortamlara bu kadar yoğun bir şekilde dayanan filmler yapma girişimleri oldu, ancak çoğu, The Polar Express veya Final Fantasy: The Spirits Within gibi, o kadar berbat ki unutulmaları daha iyi olur.) Bu nedenle belki de kendi kategorilerine aitler, ancak şu anda böyle bir kategori mevcut değil ve en azından biraz düşünmeden bu noktayı kabul etmenin akıllıca veya faydalı olup olmadığından emin değilim. Büyük bütçeli aksiyon filmleri düzenli olarak tamamen dijital efektlerle oluşturulmuş sahneler ve hatta tam sekanslar içerir, ancak bunlar çoğunlukla gerçek dünyada var olan şeylerden oluştuğu için yine de canlı çekim olarak kabul edilir. Gerçek bir kişinin gerçek bir araba sürdüğünü - veya en azından sürüyormuş gibi yaptığını - izliyorsunuz, pencerenin dışındaki manzara başka bir yerde çekilmiş olsa veya hiç çekilmemiş olsa bile. Maymunlar Gezegeni serisi bile maymun oyuncularını fiziksel setlerde ve gerçek mekanlarda çekiyor. Buna karşılık, animasyon filmlerinde baktığınız hiçbir şey gerçek değil. Örneğin, mistik bir K-pop yıldızının parlayan bir kılıçla dünya dışı iblislerle dolu bir odayı kesip biçtiğini izlerken bu açıkça ortada, ancak gerçek gibi görünen aslanların sanal bir savanada dolaştığını izlerken de aynı derecede geçerli. Disney'in fotogerçekçi dijital animasyon modunu "canlı çekim" olarak yeniden markalama girişimi basit bir gerçeği gizlemiyor: Baktığınız hiçbir şey asla var olmadı. Avatar serisinin süreci, çoğu dijital animasyonun yapılma biçiminden önemli ölçüde farklıdır. Ancak 90'ların ortalarında, gerçek animasyonun algoritmalarla uğraşmak değil, elle çizim yapmayı içerdiğini savunmaya istekli birçok insan bulabilirdiniz. Bazıları performans yakalama tekniğini, sıfırdan animasyonlu bir performans oluşturmanın ifade dolu pratiğiyle bir araya getirmeyi hakaret olarak görse de (sadece karakterin yüz ifadelerini değil, vücut dilini de ince ayarlamak, her an ne kadar doğal veya abartılı olacağına dair sayısız karar vermek), animatörler genellikle oyuncuların fiziksel performanslarından ilham almışlardır; ister hareketlerini kare kare takip ederek, ister kayıt stüdyosundaki çekimlerini inceleyerek olsun. Bu elbette, Cameron'ın Avatar'ın oyuncularının yüzlerine uyguladığı "dijital makyaj" olarak adlandırdığı şeyle aynı şey değil. Ancak Cameron ve oyuncuları, Sam Worthington'ın Fire and Water'da belirttiği gibi, "gördüğünüz hiçbir şey animasyon değil" diye ısrar etse de, yapım görüntüleri farklı bir hikaye anlatıyor. Weaver'ı Kiri'nin yanında veya Winslet'i Ronal'ın yanında izlediğinizde, tam olarak örtüşmüyorlar. İkinci karakter, onu canlandıran oyuncuya bile pek benzemiyor; The Way of Water'ı izlerken, Kate Winslet'in ne zaman ortaya çıkacağını merak ettim, ta ki onu zaten birkaç dakikadır izlediğimi fark edene kadar. Bu, Winslet'in performansı için övgüyü hak etmediği anlamına gelmiyor, ancak bu, ekranda gördüğümüz şeyi yaratan sanatçılarla bu övgüyü paylaştığı anlamına gelebilir. Pratik açıdan, Avatar'ı canlı çekim mi yoksa animasyon mu olarak düşündüğümüzün çok da önemi olmayabilir. Oscar ödülleri kesinlikle bunu dışarıda bırakmaktan memnun. İlk film yayınlanmadan önce bile, Akademi'nin animasyon bölümü, Robert Zemeckis'in Beowulf gibi filmleri kasıtlı olarak dışlamak için uygunluk kurallarını yeniden yazdı ve animasyon filmini "hareketin ve karakterlerin performanslarının kare kare tekniği kullanılarak oluşturulduğu" bir film olarak tanımladı. (Bu, Ratatouille'nin "yüzde 100 gerçek animasyon" ve "hareket yakalama veya başka herhangi bir performans kısayolu içermeyen" bir film olduğuna dair bir garantiyle yayınlandığı aynı yıldı.) Ayrıca, Richard Linklater'ın Waking Life ve Apollo 10 ½ filmlerinde kullanılan "enterpolasyonlu rotoskop" tekniğiyle de sorun yaşadılar; ikincisi, canlı çekim görüntülerine çok fazla dayanması nedeniyle başlangıçta reddedilmişti. Oscar ödülleri söz konusu olduğunda, bu tartışmalar estetik saflık meseleleriyle olduğu kadar, mevcut güç yapılarının ve açıkçası işlerin korunmasıyla da ilgilidir; bu nedenle ödül genellikle Hollywood sistemi içinde üretilen vasat bir stüdyo filmine, sistem dışında üretilen daha başarılı bir filme kıyasla daha sık verilmiştir. (2021'de Soul'un Wolfwalkers'ı yenmesine hala kızgın mıyım? Belki de.) Ve Avatar, bu yapılara bir meydan okuma teşkil ediyor; ancak astronomik bütçeleri göz önüne alındığında, kimsenin piyasayı taklit filmlerle doldurma tehlikesi yok. Ancak bu, sektörün üstesinden gelebileceği bir zorluk. 2025 yılının en çok hasılat yapan filmlerinden yedisinin beşi ya animasyon filmi ya da bunların canlı aksiyon uyarlamaları. Ancak açık ara en yüksek hasılatı elde eden film, çoğu Amerikalının adını bile duymadığı bir film: Ne Zha 2. Çin yapımı devam filmi şimdiden tüm zamanların en yüksek beşinci gişe hasılatını elde etti - Titanic'ten sadece 115.000 dolar daha az - ve 16. yüzyıl mitolojisinin tuhaf yeniden yorumu utanmazca komik olsa da (bolca osuruk şakasına yer var), aynı zamanda çoğu Amerikan animasyon stüdyosunun yumuşak kenarlı aile filmlerinden çok Yüzüklerin Efendisi'ne benzeyen destansı bir hikaye anlatımına sahip. Cameron ve Linklater gibi film yapımcılarının, animasyon olarak kabul edilen tekniklerin sınırlarını zorlamalarıyla aynı zamanda, bu medyumun anlatmasına izin verilen hikaye türlerini genişletmeleri tesadüf değil. Opalesan ışıkla parlayan dev balonlarla havada süzülen görkemli gemileri izlerken, kendinizi yalnızca Cameron'ın vizyoner hayal gücünün ve dünyanın en büyük görsel sanatçılarının yeteneklerinin birleşimiyle hayata geçirilebilecek bir dünyada buluyorsunuz - ve hiçbir zaman "Ah, bunlar çizgi film" diye düşünmüyorsunuz. James Cameron'ı harika bir animasyon yönetmeni olduğuna ikna edebilirsek, belki de kendisi de bunu kabul eder. Kaynak: Slate
  12. Uzun zamandır beklenen dosyalarda Bill Clinton ve Michael Jackson gibi tanınmış isimler yer alıyor. Habere Gitmek için Tıklayın
  13. Minnesota Timberwolves geçen senenin şampiyonu Oklahoma City Thunders'ı son saniye basketiyle 112 - 107 yendi Maçın son daikakaları
  14. ABD, Suriye'deki Amerikan güçlerine yönelik saldırıya misilleme olarak, IŞİD örgütüne karşı "büyük bir hava saldırısı" düzenlediğini açıkladı.Habere Gitmek için Tıklayın
  15. Bu oyuncakların artan popülaritesi, koleksiyonerlerin sayısının arttığı bir dönemde huzur ve iletişim arayan Çinli genç yetişkinlerin bu ürüne yöneldiklerini gösteriyor.Habere Gitmek için Tıklayın
  16. Bu oyuncakların artan popülaritesi, koleksiyonerlerin sayısının arttığı bir dönemde huzur ve iletişim arayan Çinli genç yetişkinlerin bu ürüne yöneldiklerini gösteriyor.Habere Gitmek için Tıklayın
  17. Kaitlin Lawrence'ın hayatı, 22 yaşında elit seviyede netbol oynarken geçirdiği ciddi bir kalp kriziyle bir anda değişti. Habere Gitmek için Tıklayın
  18. Kaitlin Lawrence'ın hayatı, 22 yaşında elit seviyede netbol oynarken geçirdiği ciddi bir kalp kriziyle bir anda değişti. Habere Gitmek için Tıklayın
  19. Avustralya Başbakanı'nın 14 Aralık'ta Bondi Plajı'nda meydana gelen saldırının "IŞİD ideolojisiyle bağlantılı göründüğünü" söylemesinin ardından tüm dünyanın dikkati yeniden Irak Şam İslam Devleti'ne yöneldi. Habere Gitmek için Tıklayın

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.