Bir Shapeshifter Hikayesi
İçimde bir yazma, kağıda dökme ve olanı biteni ölümsüzleştirme ihtiyacı var. Gözümün önünde harfler uçuşuyor, bir araya geliyor sonra kelimeleri oluşturuyor, daha sonra onlardan da anlamlı cümleler meydana geliyor… Ve ben şu an sadece gördüklerimi yazıyorum. Yazdığım hiçbir şeyden mesul değilim yani… Gördüğüm her şeyden mesulüm de diyemeyeceğim çünkü şu an gördüklerimi yaratan ben değilim… Başka bir şey o, Belki Tanrı, belki anı, belki o, belki bu, her neyse işte takılmıyorum zaten ben o kısma… Bir sigara yakalım önce, mis kokan şu kahveyle yudumlayalım.. Kahve ve sigara… Bir de Oruç Aruoba olsa fena gitmez sanki…
Ancak arada bir gerçekten yaşayacaksın :
duygusal olarak "unutulmaz bir an" denen
yaşam aralıklarından birinde, tam kendin olarak,
tam kendisiyle yüz yüze geldiğin bir başka kişiyle
birlikte, bir şey yaşadığında (bir sevinç, bir acı...)
-- o zaman gerçekten yaşarsın.
ama bu "an"ları son derece seyrek yaşarsın
(kimi insanlar --çoğunluk?-- bunları hiç yaşamaz
belki); son derece de kısa... gene de, bunların sağladığı
anlam yoğunluğu, yaşamının bütün geriye kalan
çölünü yeşertmeye yetecek.
de ki işte / yaşam(ki) 22 (s. 60)
“Ancak arada bir gerçekten yaşayacaksın…” tek başına bile yeterli aslında bu “şu anki ben”i ifade etmeye… Yani yaşadığın her şeyi gerçek sanacaksın ama sonra öyle bir an gelecek ki hepsini yalan edecek ve sen sadece o anın gerçek olduğunu fark edeceksin… Diyeceksin ki mesela; bu an için yaratılmış, bu an için yaşamışım. Hımmm, başarılı…
Peki insan tek başına insan mıdır, yani ben mesela sadece bir insan mıyım? Yoksa ben ben miyim? Arada bir, balığa, kuşa, suya, çiçeğe, böceğe dönüşür müyüm? Ya da aynı anda bunların hepsi olur muyum? Daha da ileri gidiyorum hepsinden bir ben olur muyum? Neden ve nasıl ve kimle ve nerede ve ne zaman ve saire ve saire ve saire… Yormayayım kafanızı cevaplayayım en iyisi; Olurum, balık olurum, kuş olurum, kaplan olurum, börtü böcek olurum, çiçek olurum, ben olurum, insan olurum, o anın Tanrısına bir kul olurum, köle olurum hatta sonra tanrıça olurum, olmuşken bir de Ömer Hayyam olurum (Onu da es geçmek istemedim şimdi), şarap dahi olurum, sigara olurum, kahve olurum, bir kahve yudumu olurum, damağından süzülürüm, zattırı zutturu… Oldum yani, oldum ama bir daha olur muyum bilemem, sen olabilir misin? Onu da bilemem… Ama önce
“duygusal olarak "unutulmaz bir an" denen
yaşam aralıklarından birinde, tam kendin olarak,
tam kendisiyle yüz yüze geldiğin bir başka kişiyle
birlikte, bir şey…” yaşamalısın. Ardından bilincin yok etmelisin, çünkü sen sen olarak, sana sahip olan ya da ne bileyim işte senin sahip olduğun normal bilincinle bunu başaramıyorsun… Bilincini yok ettiğin o anda dönüşümün başlıyor… Ben önce balık oldum mesela… Ardından bir kuş, sonra bir kaplan sonra bir sürü başka bir şey… Özgür oldum sonunda… Bilinçsiz ama özgür… Her şeyin formu değişti, gözümün gördükleri bu dünyanın gösterdiklerinden farklı artık… Atladım sanki, yüksek sivri, tehlikeli ama tanıdık bir kayalıktan önce koca bir boşluğa ve sonra o boşluğu bitiren diğer yüksek ve sivri, tehlikeli ama tanınmadık başka bir kayalığa doğru… Bana artık bir şey olmaz… Yani daha da bir şey olmaz… Bir daha olmaz…
Ama biliyordum, eninde sonunda kendimi o diğer kayalığın tepesinde bulacağımı… Sadece izlemem gereken yolu bilmiyordum, ben olarak oraya nasıl ulaşılacağını bilmiyordum.. Zaten “ben” olarak ulaşamazmışım oraya, bir “şekil değiştiren” olmalıymışım…
Her neyse siz bu yazdıklarımdan ne anladınız bilemem ama ben “şu anki ben”i tüm bu yazdıklarımla ölümsüzleştirdim aslında …
Hem demiştim zaten size en başında “yazdığım hiçbir şeyden mesul değilim” ben diye… Aynısını yaşadığınızda anlarsınız galiba… O halde sizlere “bilmukabele” diyor ve cümlelerimi burada bitiriyorum… Sağlıcakla kalın…
-
1
5 Yorum
Önerilen Yorumlar