LİMONLU PELTE
Minik, sinsi mikrop ordusu taarruza geçti... Bedenimin dört bir tarafını kuşatmış durumdalar. Beynimin kırılma anını bekliyorlarmış demek ki... Her şeyin devre dışı kaldığı, bütün ezberlerin bozulma anını. Mezar hırsızları, afet talancıları gibi hücuma hazır bekliyorlarmış... Tüm gücümle karşı koymaya çalışıyorum, ama nafile... Sistemim çöktü, verilere ulaşamıyorum.
Hasta bedenime sadece anne şefkatinin iyi geleceğini düşünerek, kucağımda 11 aylık kızımla iki saatlik yazlık evin yolunu tuttuğumda otobüste beynime gönderdiğim emre ihtiyacım var...
"Şu andan itibaren düşman kuvvetlerini püskürtüp bir daha da yanına yaklaştırmıyorsun. Sen ateşlenemezsin, senin başın ağrıyamaz... Yatmak yok... Yatmak yok... Yatmak yok."
Ense kökümdeki ağrıyla kıvranırken babaannemin beni o zaman çok güldüren benzetmesi geliyor aklıma:
"Beynimden çaylar geçiyor kızım"
Evet, doğru söylüyormuş, beynimden çaylar geçiyor! Ama bu bildiğiniz çay değil, bildiğimiz şırıl şırıl su değil, yanardağ lavlarıyla fokur fokur kaynayarak akıyor... Hiç durmadan devridaim yapıyor...
Neredeyse bütün akşamı hayalle gerçek arasında geçirmenin sersemliği var üzerimde... Şimdi bile çok net emin değilim, bu parmaklar benim mi? Uyanmak istemeyeceğim rüyalara ya da nefes nefese kabuslara girip çıktım saatlerce.
Gördüğüm bir düş'ün hep aynı sahnesi dönüp duruyor gözlerimin önünde...
Tıpkı çizgi filmlerdeki gibi pencereden süzülen bir dumanın peşine takılıyorum koklaya koklaya... Mutfakta bir masanın başında buluyorum kendimi... Masada bir kasede limonlu pelte var. Pelteye iştahla bakarken omuzuma bir el dokunuyor... İrkiliyorum!
"Sırçammm, bademimin içiiiii"
Babaannem börülce çiçeği gözleri dolu dolu gülümsüyor, "Korkma, ye hadi pelteni, senin için yaptım." deyip sırtımı sıvazlıyor...
Bir saat önce o güzel börülce çiçeği gözlerden aldığım kuvvetle yatakta doğruldum, ayaklarımı sürüye sürüye mutfağın yolunu tuttum... Dolaptan bir tencere çıkarıp; beş su bardağı suya beş dolu kaşık nişasta koydum. İçine bir limonu da sıkıp şekerini ekledim. Kaynayınca kaselere doldurdum. Üzerlerine bolca tarçın gezdirdim.
Tıpkı eski günlerdeki gibi o pelteyi bana babanemin getirdiğini hayal edip, içi şefkat dolu tabağı gözlerimden yaşlar aka aka kaşıkladım...
Tamam sistem devrede... Yatmak yok... Yatmak yok... Yatmak yok!
-
1
5 Yorum
Önerilen Yorumlar