Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Şehr-i Hüzün

  • başlık
    48
  • yorum
    202
  • görüntü
    27.180

AŞK-I HAKİKİ


87577.jpg

 

Yusuf'u kuyuda ,odada ve zindanda yalnız bırakmayanın adıyla...

 

-elif-lam-ra-

 

 

Kalbim esir düşmüşken beşeri kalıpların acımasız ve hiçleştirici zindanlarında,

Hislerin kalbi değil ,kalıbi yaşandığı bir ışık(sızlık) zuhur etmişken cihanda,

 

"Gömleğini gönder Yusuf! " nidasıyla,

Bir yakarış dağildı boşluğa.

 

Ve bulduğum sen oldun ey!...

Yusuf'un gömleğinin aydınlığında.

Artık kayıtsız değildi yüreğim;gözlerin görmediği, yürekleri kamaştıran ışığına...

 

Bilesin Ey Yar !

 

Didarının nuruyla kamaşan yüreğimi hafifçe kısarak gelişini bekliyorum gönlüm yollarında,

 

Yalnızca beklemek,yarım kalmaktır bilirsin ya,

Beklemekle kalmıyor , düşüyorum çöllere senı bulmanın kaybetmenin ve yeniden bulmanın ... hülyasıyla.

 

Ve hasretinin hararetinden değil, vuslatının özlemınden kavrulan bir yürek taşıyorum sol yanımda...

Ey Yar-i Esrari!

 

Düştüğün çölde izini bulmak adına,

satır satır yazıyorum seni sadrıma...

 

Şimdi duyun ey kalıplar zindanının sahte gardiyanları !

 

Sizin,sahte davanızı kanıtlamak adına zavallı çırpınışlarla uydurduğunuz,ciltler dolusu kitaba benzemez...

Gönlümün sevdasının destanı!

 

Amma tek satırında cihana sığmayacak denli

ESRAR-I AŞK-I HAKİKİ saklı...

 

( EY AZAD !

Kuyunun asaleti içine düşene, güvenli / emin kılınmasındandır,

Şimdi, senın kuyuların bana emın bir sığınak kılınmışken,

Nasıl olur da senden gayrısını asil sayarım ben ?)

-alıntı-

1 Yorum


Önerilen Yorumlar

suheda_

Gönderi tarihi:

Yusuf; u kaybettim Kenan ilinde

Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz

Bu aklı fikr ile Leyla bulunmaz

Bu ne yaredir ki çare bulunmaz

 

Aşkın pazarında canlar satılır

Satarım canımı alan bulunmaz

Yunus öldüdeyu selan verirler

Ölen beden imiş, aşıklar ölmez

 

Yunus Emre

 

Âşık olunmaz Âşık doğulur

 

— Bilmiyorum dedi genç! Kız – Elimi tut. Dedi. –Tutamam dedi yılgın gözleriyle çocuk… Kız ani bir irkilmeyle kendine geldi, sarsıntıda ne kadar öylesine kalakalmıştı bilmiyordu. Birden koşmaya başladı, sokağın sonundaki köşeyi dönünce yerinden fırlayacakmış gibi atan kalbini duvara yasladı ve sordu: Hani seviyorum demişti, bitti mi yani?

 

Sevgi biter miydi, bilemedi düşünmek istemedi, işine öyle geldi devam etti yoluna…

 

Ve böylesine binlerce kırılış vardı hayatın içinde akıyordu sessiz akan ırmak gibi.”Seviyorum” derken acaba kendimizi mi kandırıyorduk karşımızdakini mi? Yoksa sevmekle tutkuyu mu karıştırmıştık da haberimiz olmamıştı. O halde seviyorum demek yerine sana tutkuluyum daha doğru bir kavram kullanımı olmaz mıydı?

 

Milattan önce Aristo evrenin beş elementten oluştuğunu söylemiş. Hava, toprak, ateş, su ve ESİR! Toprak, hava, su ve ateşi biliyoruz ancak peki ya esir? Esir bu dört elementi bir arada tutan görünmeyen bir element. Yani evrenin bünyesinde her daim sabit olarak kaybolmadan duran –belki şekil değiştiren- ama asla kaybolmayan bir element; EVRENSEL SEVGİ!

 

Hepimiz biliriz, Yaratıcı sevgiyle bir nur yarattı. Bu nur Yaratıcısından öylesine etkilendi ki, O’na “la ilahe illallah” dedi, Yaratıcı ondan hoşnut oldu ve bu cümleye “Muhammed un resulullah “ diyerek lütufla karşılık verdi. Böylece yaratılan ilk nur o güzeller güzelinin ruhu oldu… Sonrasında Yaratıcı diğer ruhları yarattı ve onlara sordu “elestü bi Rabbikum?”Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Ve ruhlar cevaben “Kalu bela” dediler. İşte ruhlar o anda orada sevgiyle donatıldılar… Sevgiyle yaratılan, sevgiyle yoğrulan bu ruhlar bedene büründüklerinde zaten sevgi istidadıyla doğdular… Kimisi keşfetti bu istidadı asıl sahibine teslim etti; Yunus oldu, Hallaç oldu, Mevlana oldu… Kimisi açmadan sandukasını göçüp gitti… Kimisi sandukayı nahoş mekânlara açtı da helak oldu… Sır da onlarla kayboldu…

 

O büyük sır aşktı da insanlar zamanla bunu tutkuyla karıştırır oldu... Tutkunum demek yerine daha hoş diye aşığım dediler. Oysa aşk sarmaşık manasındaki” ışk” tan gelirdi. Nasıl ki ışk yapıştığı duvarı nemli olsa da bırakmazsa aşk da öyle bırakmazdı sevdiğini… Sevgi bitmezdi, tutku biterdi…

 

Âşık olunmazdı, Âşık doğulurdu…

 

Kız durdu ve düşündü… Devam edemedi yoluna kafasındaki yığınla soruyla… Gidecek bir yer bulamadığından kalbine döndü… Evine! Dost’un evine!.. Gördü Sırrı ve sustu… Gülümsedi geleceğine, Güneş doğdu geçmişine… Gördü kız; Aşk ona gülümserken hiçbir şey kaybetmeden yerli yerinde… Ve sessizce fısıldadı yanındaki güle: Allah’ı bulan neyi kaybeder, Allah’ını kaybetmişsen halin zaten derbeder!

 

alıntı

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.