Son sözümdü, bir alacakaranlık vakti söylenen.
Dinlemedin, dinleyemedin!
Sen de Ben de tükenmiştik... tıkamıştık kulaklarımızı, ne duyabilirdik ki?
Hiç… koca bir hiç!
Umutlar, umutlarımız vardı bizim. Onlar bir pencereden girip öbür pencereden kaçamak yapıyordu, yakalayamadık umutlarımızın cereyanını...
Sen izin vermedin...
Yalvarmıştım Sana, hatırlar mısın?
Hadi hatırla !
Tut, tut onları, hadi sevgilim!
Tutamadın! Bıraktın, üstelik tam da yakalamıştın ensesinden..
U
Biliyorum şaşıracaksın
Son sözler gibi gelecek kulağına
Yoo yanılmıyorsun.
Son sözler bunlar.
Bu uzaklığı kaldırmak için ortadan
Sadece bir ufacık his'tik, sen bana ben sana
İki satır lâf, iki mısralık şiirdik
Bir gülücüktük
Bir soru isareti
Oysa daha fazlasını istemek bencillik mi?
Anla artık!
Sözler var ama satırlar yetersiz
Düşünceler var ama sayfalar yetersiz.
Duygular var ama mısralar yetersiz.
Anla artık biliyorum bir sen var, bir de ben
Uzak uzak yerlerde ayr
Günlerdir nefesim bile boğazımı tıkıyor. Nefes almak ta bazen zor gelirmiş insana.. Sessiz çığlıklarım, gülümseyen gözyaşlarım var. Kırıldım artık, dargınım hayata da..
Herkesi görüp te dokunamamak, kimselere anlatamamak içimden geçenleri.. Soyutlanmış bir zaman diliminde sıkışıp kalmışçasına.. Bunca kalabalığın arasında yalnız, yapayalnız hissetmek kendini.. Herşey o kadar sessizce oluyor ki, sesimin yankısı kırıyor tüm bedenimi.
Ben bu kadar yalnız, bu kadar ıssız değildim...
Bazen
Unutmayacağım ve hayata inat ağlayacağım sana….
Seni kalbimde taşıyacağım… yarınlarımda saklayacağım…
Savrulup gittiğinde ömrüm
Son nefesimde seni sayıklayacağım….
Unutmayacağım…. Hayata inat seni….
Yıllar bendeki beni çürütse de …ben kalbimi ayrı tutacağım
Çünkü seni taşıyacağım orada….
Rüzgarlara inat, güneşte bakacağım kalbimdeki sana…
Anılarımıza inat bugünümde hissedeceğim aldığım her nefeste
Sana dokunamadığımda.. kalbinin atışlarını duyacağım kulağımda
Sen benden uzakt
Güzel bir film tadındaydı yaşadıklarımız. Ve bu film üç bölümden oluşuyordu.
Birinci ve ikinci bölümün ardından üçüncü yani son bölümü oynuyoruz
birlikte. Başrol oyuncuları ise sen ve ben.
Defalarca bulup kaybettim seni. Ve artık yorgunum. Seninle bu oyunu daha
fazla sürdüremeyeceğim. Her yaşadığımız anda ben bu anı yaşadım demek
istemiyorum. Çünkü hep aynı şeyleri yaşatıyorsun bana. Önce geliyorsun
hiçbir şey olmamış gibi hayatımın tam ortasında duruyor sonra yine hiçbir
şey olmamı
Güzel yürekli insanlar...Buraya tam olarak ne yazılır bilmiyorum ama yinede elimden geldiğince bişeyler yazmaya çalışacağım.Ne yazılması gerektiği konusunda fikirleriniz varsa benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
Daha ne kadar derin yaralara ev sahipliği yapacak kalbim bilemiyorum.
Kokunu özleyeceğim en çok biliyorum.....
Bir tek kokudur geçmeyen zamanla
Her duyulduğunda biraz daha keskinleşen.....
Hala burnumda seni düşündükçe içimi yakan kokun...
Birde gözlerin, güneş açınca deniz rengini alan gözlerin, Sen bilmezsin bakmaya doyamazdım gözlerine,
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin
Bu yaşlar utangaç boynumun kolyesi olsun...
Bana sarıldığında vücudumu saran sıcaklığın yer
yitik öyküdür, tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan, iki yürekte durmadan kanayan
seyduna ile şahrud
yüreklerinin akarken bıraktığı izi birbirlerinin gözlerinde aradılar, yoktu
iki iklim farkıydılar...
ne zaman gözgöze gelseler yangın çıkmayacak denli uzaktılar
yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı üçüncü bir kente düşmüş suretleri.
şahrud gökyüzü geliniydi, yüzüne bulut inse donardı masal gözleri
bir solukluk rüzgarda bile kanardı usul usul gelincik bed
Neden?
Neden olacak, korkuyorum!
Korkuyor musun?
Evet ya, korkuyorum.
Cunku seni seversem hemen huyun suyun degisecek.
Sende sevdigim seyler farklilasacak.
Simaracaksin. Begenmez olacaksin artik beni.
Cunku ben artik muhtac olmus olacagim sana, senin
gozunde.
Oyle degil mi?
Bilmez misin?
Muhtac olmak acizliktir.
Simdi seni sevdigim icin cezalandiracaksin beni
biliyorum!
Hor goreceksin.
Bekleteceksin.
Aramayacaksin.
Menfaatlerin on plana cikacak.
Sayet menfaatlerinide sevm
Çiçeklere su vermeyi unutma demiştin Bugün ilk kez papatyalara su vermedim Gözler değil sözler değil Söylenmeyendir yaralayan Kuru dalda kalan son yaprak gibi bekledim Geldiğindeyse mevsim kıştı Kuru bir soğuktu bahar Papatyaları soldurdun sen Gittikçe uzaklaşıyor gözlerin gözlerimden Ya bu gözler senin değil, ya bu dünya yalan Kimin gözleri bu gök ırmaklardan boşalan Beni ağlattın sen Yurtsuz bir gemisin açık denizlerde biliyorum zor İnsanlar soruyor seni benden ağrıma gidiyor Hangi denizler
oynamak hayatın cilveleriyleriyle...yorgun düşen yürekler,kovalamaktan mı yorulur yoksa yakalayamamak mı yorar?
Başalayan herşey dedik ya,belkide başlamamıştır bile kalp çarpıntıları...Kalp öyle bir şeydirki bir defa çarpmaya görsün,ıssız kumsallarda esen hırçın rüzgarlar gibidir...
Ağaçların gövdelerini sarar,yapraklarından damlatır yaşlarını...Fırtınalar koparır bir damla kumsalda.Beyaz tanecikleri birbirine katar adeta.Sahilleri dövdürür kızgın dalgalara...Hani hep hayellerimizde ol
Eger mükemmellik;
Senin aramamana karsilik gurur yapip aramamaksa,
Kizdigim anda icimden sana sarilmak gelse de ders vermek icin soguk davranmaksa,
En özledigim anda çok sabirli ve dayanikli oldugumu göstermek istercesine belli etmemekse,
Eski asklarini deli gibi kiskanirken cok anlayisli oldugumu ispatlamak icin susmaksa,
Saatlerce sadece seni düsünüp,sana aglayip biri sordugunda ''Yok canim onu düsünmüyorum'' diyip güçlü görünmeye calismaksa,
Ben mükemmel olmak istemiyorum!!Çünkü seni sa
1902’de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir dahageriye dönmeyi sevmemüç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettimon dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliğikırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğuve on dördümden beri şairlik ederimkimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilirben ayrılıklarınkimi insan ezbere sayar yıldızların adınıben hasretlerin… NAZIM HİKMET.
Sevdanın denizlerinde rotasız bir gemiydim.
Sana yolculuğa çıkmadan önce,
Bütün aşklarımı, acılarımı, sevinçlerimi bir kenara koyup,
Azıksız birtek yüreğimle baş koymuştum bu yola.
Yolum uzundu, karmaşıktı ve tehlikeliydi...
Tüm bunları biliyor, bile bile lades dercesine
İstiyordum bu sefere çıkmayı...
Ancak ben sana ulaşmaya çalıştıkça sen kaçıyordun.
Senin yanında olmak, sesini duymak için
Sarfettiğim bu çaba öylesine güzeldi ki...
Bir gün ışığın göründü uzaktan, işte ordaydın!
Arka
Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk
seninle
içinde güvensizlik ağaçları,
küstüm otları
kendini saklama çiçekleri
Özlem kirlibir kan gibi yüreklerimizi boğmasın
yalnızlık karanllık bir orman gibi
çökmesin içimize diye
biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle
Önümüzde dokunuşlardan uzak,
İnsafsız ve çok uzun bir kış var diye
koca bir yaz kendini saklama çiçeklerini
suladık durduk yalnızca
Biz aşk bahçemizi küçük
çok küçük tuttuk seninle...
Cezmi ERSÖZ
KEMALİZM İDDİA EDİLDİĞİ VE PASLAŞILDIĞI ÜZERE BİR SOSYALİZM OLMASA DA BİR KAPİTALİZM VEYA BİR LİBERALİZM HİÇ DEĞİLDİR.... KEMALİZM EMPERYALİZME AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE KARŞI DURUR... ONU YIPRATMAYA ÇALIŞANLAR VE DEJENERE ETMEYE ÇALIŞANLAR HEP KAPİTALİSTLER VE LİBERALLER OLMUŞTUR... SANILDIĞI GİBİ VEYA İDDİA EDİLDİĞİ, YAKIŞTIRILDIĞI GİBİ SOSYALİZM KEMALİZMİ YIPRATMADIĞI GİBİ DESTEKLEMİŞ VE KENDİ AMAÇLARINA KARDEŞ EDİNMİŞTİR... YILLARCA BU GERÇEK SALDIRGAN KAPİTALİST VE LİBERALLER TARAFINDAN MENŞ
Hiçbir şeye yetemediğin anLar vardır.
Yaşadığın her şeyin sabun köpüğü oLduğunu anLadığın,
BaLoncukLar teker teker patLarken,
Her şeyi kaybettiğinin farkında oLup da, hiçbir şey yapamadığın.
BinLerce cevapsız soru içinde, hayata cevapsız kaLdığın,
KimseyLe konuşmak istemeyip, kendine çağrıLarını biLe meşguLe aLdığın.
"Ben güçLüyüm" yaLanını her söyLediğinde aynaya,
Yüzün kızarır böyLe zamanLarda.
Hayat güçLüdür.
Gerçeği biLmek kimseye bir şey kazandırmayacağından,
Herke
Bir yolum vardı. Bilmem kaç sapak koydum üstüne? Her yol ayrımında bir rengini bırakıp yüreğimin, öyle adımladım yolumu. Yoruldum, yürürken. Yüreğim renk değiştirirken gün geceye döndü. Güneş benimle yürümüyordu. Payıma hep gece yolculukları düştü bu bahar. İlk zamanlar önümü görebilmek için iyice açtım gözlerimi. Sonra vazgeçtim. Gözümü kapatacak, dümdüz yürüyecektim. Sona yaklaştıkça, kaçmak için çoğalttığım sapaklara bakmadan, dümdüz... Yürüyecektim. Sadece yürüyecektim.
Hangimiz dö
Seni " sende" bulmadan, karanlığın içinde senin gözlerinle aydınlanmadan ne acılar akıttım damarlarımdan. Yılları hüzünle eleyip yüreğimde ne anarşist sevdalara yataklık etmişim meğer. Sevda cümlelerini bile geçmiş zaman kipiyle kuruyorum artık. Delice sevmişim ve seviliyor zannetmişim ! Meğer seviyorken ayrılıklara hüküm giymişim...
Umuda gülümserken yenik düşmüştüm uçurum gölgelerinde. Sesini yitirmiş rüzgar gibi kilit vurdum dudaklarıma. Zamanı ayrılığın durgun anılarına kurup her sabah
gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın
gittiğin yer bir uçurum kadar uzak
herkes yeniden yazgısına kanacak
gittiğin yer kalbimde hep kan kadar sıcak
gittiğin yeri anlamak
gittiğin yeri ağlamak
bir çerçevede yarım bir gülüş
ve yalnız bir fotoğraf bırakarak
yine bahar açacak, güvercinler uçacak
gittiğin yerlerde sana kimler bakacak?
gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın
gittiğin yer bir uçurum kadar uzak
seni benden zaman, seni ölüm alırdı ancak
sesini duyduğunuz anda avuçlarınız terlemeye kalbiniz deli gibi
çarpmaya
başlıyorsa... Bu aşk değil HOŞLANMAKTIR
Ellerinizi ondan çekemiyor sürekli dokunmak sarılmak
istiyorsanız ..
Bu aşk değil ARZULAMAKTIR
Yanınızda bir tek o olduğu için onu istiyorsanız.... Bu aşk değil
YALNIZLIKTIR
Herkes onunla olmanızı beklediği için onunlaysanız... Bu aşk değil
SADAKATTİR
Size sıcak , yakın davrandığı için onunlaysanız... Bu aşk değil
KENDİNE GÜVENSİZLİKTİR
Üzülmesini isteme
En çok gözlerim özledi seni…
Daha göz bebeklerine bakmadan, içinde kaybolmayı özledi
Ve gözlerimizin sarmaşık misali birbirine kenetlenip öylece kalmayı.
Uçsuz bucaksız uçurumlara sonunu bilmeden beraber atlamayı
En çok gözlerim özledi seni,
Bakışlarına değdiğinde çocuksu bir gülüşle, ürpermeyi özledim en çok,
Derinlerindeki gizli kalmış yanmalarını, sayıklamalarını çözmeyi,
Bir labirentin içinden geçip sana ulaşmayı özledi.
En çok gözlerim özledi seni.
Sancılı bekleyişle
Deprem değil kapitalizm öldürür!Deprem sözcüğünün bu ülkedeki algılanışı hemen herkes için benzer. 17 Ağustos’u bizzat yaşayanlar için de, evlerinde televizyon karşısında izleyenler için de bu sözcük ürkütücü bir ölümü çağrıştırıyor. Hiç kimse oturduğu eve güvenmiyor. Öyle ya bu ülkede Zümrüt apartmanları depremsiz sarsıntısız yıkılıveriyor. Depremlerin artçıları azaldıkça korkularımız da silikleşiyor fakat her yeni sarsıntıda yeniden gün yüzüne çıkıyor. Her depremin ardından benzer konuşmalar y