Saat sabahın beş buçuğu...Vampirella geldi...
Niye kendime bu eziyeti yaptığımı merak ediyor olabilirsiniz, tabii bilmiyorsunuz; ben kafamın içinde hiç durmadan çan çan öten bir sürü sesle uyumaya çalıştığım zaman eziyetlerin en büyüğünü yapıyorum kendime...
Hani huylu huyundan vazgeçmez ya, hani can çıkar da huy çıkmaz ya, bu sözlerin doğruluğunu kendi üstümde iyice test edip onayladım artık. Evet, insanlar yıllar geçtikçe türlü deneyimlerle olgunlaşıp gelişirler, ama ÖZ'de bazı şeyler
Çok sevdiğim bir kardeşim Yabancı Sinema bölümünde "Bay Evet" filminin altına şöle bir yorum yapmış:
"Bu zaman da EVET demek pek doğru gelmiyor bana"
Ne kadar üzücü değil mi,yani zamanın böyle olması,insanların birbirine hiç güven beslememesi,inanmaması...
Peki ya hiç düşündünüz mü kimler bu zamanı bu hale getirdi?
Komşuların birbiriyle selamlaşmadığı apartmanlarda yaşıyoruz gitgide.Her geçen gün biraz daha soğuyoruz çevremize...Robotlaşıyoruz!İçimizdeki insancıl duyguları korkuları
Ergenliğin en belirgin özelliği İNATLAŞMAKTIR! Ergenliğe giren kişi, var olduğunu ve varlığının ”olanların içinde” bir değeri olduğunu ”hem kendisine hem de başkalarına” ispatlamak adına, KARŞI olunacak bir şeyler bulur. Karşı olunacak bir şey bulmak, ergenlik çağından hiç çıkamamış gibi davranan bireylerle dolu bir toplumda o kadar da güç değildir )) Zira en normal işler bile çatışmaya dönüştürülerek yürür… Az önce senin söylediğin bir fikir, beş dakika sonra sana ”senin kafan sanki buna basmı
biliyorum
sen bir meleksin
bana yardım için gönderildin
biliyorum sen bir melek sin
zor günlerimde çıkageldin
yüzümü güldürdün
başımı döndürdün
acımı dindirdin
yolumdan çevirdin
eğlendirdin
sakinleştirdin
ehlileştirdin
ve daha birsürü şey
canım mısın sen
benim misin
her şeyim misin sen
hoş geldin melek
sefalar getirdin
ya gelmeseydin
yetişemeseydin
beni bulamasaydın ne yapardım
yarım kalırdım melek
biliyorum sen bir meleksin
son gün
Pavarotti - Ave Maria - Schubert
2uYrmYXsujI
müziğin sihirli küçük perileri
size sığınıyorum
sabahın ilk ışıkları gibi sarın etrafımı
kulağımdan girin usul usul
tertemiz bir nefes gibi dolun ciğerlerime
kalbimdeki çiçekleri sulayın damla damla
sakinleştirin ruhumu en derinlere işleyip
arındırın tazeleyin tüm bedenimi...
öbek öbek bulutlara yatırın,cennetin tınılarıyla tarayın saçlarımı
sadece sonsuz yeşilin ve mavinin olduğu bir kapıdan geçirin beni
5-6 ay evvelsi hastanede bir evrak doldururken tarihi “2019” attım. Alp atıldı “anne napıyorsun “2018” deyiz ya!” diye. “Hadi ordan daha yılları bilmiyorsun” dedim payladım bide paşamı. 😂 Üzerinden bi zaman geçti gazete okurken şöyle bi tarihe ilişti gözüm. Ben şok 😱 hakkaten de 2018 miş. Siz artık ister alık😀 deyin, ister Leyla. Bana sorarsanız meczup’um. 😇 Çünkü ne gün umrumda, ne yıl. Hep an’ dayım çok şükür..🙏 Günler geçer yıllar geçer. Sağlığınız, mutluluğunuz, huzurunuz daim olsun, çok ols
Ne şehrin, ne de kendimin tutup gidemediği zamanlardı. Ölüm duygusunu yaşatan, koyu bir karamsarlık içinde, dönenip duruyordum. Kapılar yüzüme kapalıydı, hem de sımsıkı. Kolumdan tutup beni sarsacak, kendine getirecek, çimdikleyecek birileri olmalıydı. Kimseyi istemiyordum, beklemiyordum aslında. Kendimin kapılarını açacak anahtarım olmalıydı oysa. Yoksa…
Yoksa biri ben miydim?
Yağmurlu şehrin adamı / kadını. Bütün bu soruları sorduran sebep kendime bir türlü rahat vermeyiş
Bugün sabaha karşı yatağa girdiğimde bütün hücrelerim" uyu uyuuu" diye bağırıyordu amma velakin beynim vıdı vıdıcı bir kadın gibi hala çan çan ötüyordu.Ya sus be kadın.. Ah o anda bir çıktı alabilsem beynimden neler dökülecek neler kağıda...Ama yok takadim yok bugünlerde..
Bu içsel çığlıklarımla yatakta boğuşurken nereden geldiğini anlamadığım bir türtükle yataktan kalkıp mutfağa koştum,derin dondurucudan gece çıkardığım eti koydum önüme...Sonra kenara ittim.Bir kase çıkardım dolaptan bu sef
Büyük bir savaşta yenik düşmüş tarafım ben."Yenilgiyi kabul etmek bir erdemdir"diye bir söz vardı değil mi? Yaa, yok demeyin bak,gerçi öle bir söz olsa da, ben kabul ettim, olmasa da kabul ettim...
Sizin hiç geçici sağırlık yaşamak istediğiniz oldu mu?Ben çoğu zaman bunu istiyorum da! Horlama sesi yeryüzünde ki en kötü ses olmalı! Uykum varsa sorun yok,duymuyorum bile.Ama biraz uykusuzluğa meyilliysem yandım Allahhh.Ne sarsmak,ne tekmelek ne de uyandırmak işe yaramıyor.Saniye de aynen devam
Minik, sinsi mikrop ordusu taarruza geçti... Bedenimin dört bir tarafını kuşatmış durumdalar. Beynimin kırılma anını bekliyorlarmış demek ki... Her şeyin devre dışı kaldığı, bütün ezberlerin bozulma anını. Mezar hırsızları, afet talancıları gibi hücuma hazır bekliyorlarmış... Tüm gücümle karşı koymaya çalışıyorum, ama nafile... Sistemim çöktü, verilere ulaşamıyorum.
Hasta bedenime sadece anne şefkatinin iyi geleceğini düşünerek, kucağımda 11 aylık kızımla iki saatlik yazlık evin yolunu tuttu
YER:Doğançay Mahallesi,Özgürlük Ve Barış Anıtı,Karşıyaka
Güzel İzmir'imizin kurtuluşunun kutlamalarındayız.
Öyle güzel bir yer ki;
Bütün İzmir ayağımızın altında,tepenin yamaçları ağaçlarla dolu,etrafta piknik masaları var.
Birçok yer de gözünüze çarpan tabelada şu uyarıda bulunulmuş!
MANGAL YAKMAK YASAKTIR!(Eh tabi piknik masası gördü mü dayanabilir mi yurdum insanı!Uyarmak lazım.Çok da dikkate alırlar ya! Neyse o da ayrı bir mevzu...)
Daha yukarıya çıkarken havai fişekl
KUŞ KADIN
Bazen, günlük yaşantımda, sanki hiçbir yere ait değilmiş gibi görünen, fakat çok yetenekli ve zarafet dolu oldukları için hayatıma giren insanlarla karşılaşırım. Birkaç ay önce, Los Angeles ‘da çevre mahallelerde küçük bir yürüyüşe çıkmışken, sahip olduğu azimle beni derinden etkileyen bir kadınla karşılaştım.
Çok yaşlı, ufak tefek bir kadındı, önümde yürüyor ve bir pazar arabasını itiyordu. Onun yıpranmış, rengi atmış, kırmızı paltosuna bakarak evsiz insanlardan biri olduğunu
Budi Gölü üzerinde kuğu avlıyorlardı. Hem de gaddarcasına. Kayıklarla gizli gizli yaklaşıyor, sonra birden son hızla küreğe asılıyorlardı. Kuğular tıpkı albatroslar gibi, uçuş durumuna kolayca geçemezler; önce, su yüzeyinde kaya kaya uçmak zorundadırlar. Uçuşun başlangıcında koca kanatlarını çok zor kaldırabilirler. Böylece hemen yakalanır ve kalın sopalarla da işleri oracıkta bitirilir.
Bana öyle bir kuğu getirdiler ki, canlıdan çok ölüye benziyordu. Dünyada eşi bulunmayan bu kuş türü
Hz.Aişe, Peygamberimizle yeni evlenmişti.
Eşinin kendisini sevip sevmedigini merak etmekteydi,
ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini...
Hz.Aişe bu düşüncesini Peygamber Efendimizle konuşmadan edemedi.
Ey Allah ın Resulü,beni seviyor musun?
Evet, Ya Aişe tabi seviyorum!
Aişe dahasını da merak ediyordu,acaba nasıl seviyordu? Hemen sordu:
Beni nasıl seviyorsun
Peygamberimiz sevgi şeklini tanımladı eşine;
KÖRDÜĞÜM GİBİ
bu cevap Hz. Aişe yi cok sevindirdi,çünkü kördügüm açıl
Ben o konsere, paşalar gibi biletimi alıp giderdim sen bunu çok iyi biliyorsun.
Ama ben sen götür istedim işte.Hoşlanmasan da hoşlanıyor-muş- gibi yap istedim.
Tıpkı benim yıllardır yaptığım gibi.Senin olmaktan hoşnut olduğun yerlerde, senin yanında olup da yaptığım gibi...
Her yıl olduğu gibi bu yıl da sana Sezen'in İzmir'de konseri olduğunu coşkuyla söyledim.Ve sen yine oralı olmadın,kayıtsız kaldın.Beni mutlu eden herşeye kayıtsız kaldığın gibi.
Sabah başucuma sürpriz olarak k
Bu akşam sinemaya giderken Radyo'da çalan şarkının solistini çok sevdiğim halde hatırlayamadım.Film başlayana kadar neydi neydi diye yırtındım yok! Uçup gitmiş sanki beynimden.
Kızım "anne sen o filme yalnız gitme diye" tembihlemişti.Neymiş, ben çok ağlarmışım.Eskiden ağlamazdım ki ben, şimdi şimdi ağlıyorum filmlere.Yaşlanıyorum galiba bilmiyorum.
Filmin 2. yarısında kızımında tahmin ettiği gibi epey ağladım.Film bitti ama benim ağlamam kesilmiyordu.Sinemadan çıktım arabaya doğru yürürken bir
Nereden başlıyacağımı bilmiyorum..uzun zamandır yazasım var ama zaman problemi çekiyorum bu aralar,şu zaman denen şey bir yerlerden satın alınıyor olsa hiç kıymayacağım paraya,kendimden bir kaç tane daha klonlamakta bir çözüm olabilir belki...Neyse çabuk çabuk yazmaya çalışayım ben..böyle zamana karşı yarışırken anlatmak istediklerimi anlatabilirim umarım.
Okullar açıldığından beri içimde büyük bir endişe var...Belki de endişemi yersiz ve ukalaca bulacaksınız..Ama beni yargılarken bir anne o
Hani yabancı filmlerde izleriz ya..Cenazelerde merhumun yakınları tek tek kürsüye çıkıp az da olsa, zor da olsa merhum hakkında konuşurlar. Benim her zaman hoşuma gitmiştir bu vedalaşma şekli. Ben şahsen kendi cenazemde bunun yapılmasını istiyorum. Hiç olmazsa bir veda defteri açılmalı. Yoksa insanın birşeyler kursağında kalıyor çünkü...(Bunları yazarken izlediğim bir film geldi aklıma ki mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Son veda(Departures)..Bir japon filmidir, izlediğim en en naif filmdir.)
/
damarlarımdan
çalımlı ırmakların gökyüzüne değdiği yerde
vaz geçtim.
bi’bahar sabahıydı (anımsıyorum)
kumruların sustuğu bi’sabahtı.
çalımlı ırmaklar gökyüzüne boşalıyordu. gördüm. utandım.
damarlarıma baktım
aynı tonda akıştılar. gökyüzü gibiydi içim.
aynı ıslaklıktılar aynı genişlik
biri birine karışıyorlardı
da ben kaçırıyordum aklımı.
kuşların kanatları vardı. herkes bilir bunu. ama ben içimdekileri diyorum:
kanatsızdılar. gördüm. kıskandım.
geriye doğruydu her şey.
su
Dilek ağacına bağlanan kumaş parçaları gibi
dudaklarımdan dökülen bir umut türküsü eşliğinde
havaya asıyorum kelimelerimi...
Ellerimi başımın arasına alıp anlaşılmasını dilediğim
gizli bir dil yazıyorum kağıda,
-cümleleri hep (keşke) ile başlayan-
Ağladığımda savurduğum küfürleri
gidip, denizin en kıyısındaki kumsala yazıyorum ki;
çabucak kaybolsunlar!...Kayboluyorlar da...
Afacan bir çocuk görüyorum düşlerimde
Hani kapı kapalı olsa zili çalıp kaçacak ci
Masada önüne sürülen kahve fincanını görünce yüzünü buruşturup "yine miiii" dedi kadın... Genç kız, "yine yine yinee" deyip şirinlik yapıyordu karşısında... Çok da zor değildi aslında geçiştirmek; "sana haber var, yolun var, bir de balık gibi kısmetin var" dedin mi tamam. Ancak ağzından çıkacakları sabırsızlıkla ve heyecanla bekleyen tazecik yeni pırpır etmeye başlamış bir yürekse iş değişir, diye düşünüp sıkıntıyla kıpırdandı...
O, düşlerinin gerçekleşeceğini müjdeleyen masalsı bir fal b
8iNWtH50zwc
Bu şarkıyı dinlerken her seferinde içim eziliyor ama dinlemekten de alamıyorum kendimi...Gözlerimi kapıyorum vee... Eski,perdeleri sımsıkı kapalı bir evde buluyorum kendimi...Evet evet şarkının içine giriyorum,şarkının hikayesine...
Büyükçe bir salondayım,güneş adeta yasaklanmış eve...Sadece irili ufaklı mumlar yanıyor her yerde.Sanki hergün bir dilek tutulmuş ve adak yakılmış mumlardan.Acının kokusu dolduruyor ciğerlerimi, sonsuz hüzün eşyalara bile sinmiş sanki...
Ö
Sizce şu yukarıda ki afacan napıyor?
UYUYOR MU???
HAYIRRRRRR
Bizim evde yazın sonuna yaklaştıkça bir gerginliktir başladı...Okul açılacak ya!
Bazen kendi kendime düşünüyorum acaba bu oğlan aşçımı olacak diye.Çünkü Alp'in en keyif aldığı şey ben yemek yaparken beni izlemek.
Ben ocağın başına geçtiğim an,bangonun üstünde yerini alıyor.Tencerede ki yemeği karıştırmak istiyor,yumurtaları o kırsın istiyor,kek çırparken mikseri tutmak istiyor.Bir keresinde kendi başına makarna bi
Dün Pia'yı kaybettik.Hayata tutunabilmesi için ona yetemedim.Onun kendi annesine ihtiyacı vardı çünkü.Oğlum dün ilk kez ölümle yüzleşti.Ölümle ilgili beni çok zora sokan sorular soruyordu.Çok üzüleceğini bildiğim halde ondan saklamamaya karar verdim.Cocuklarımı pembe yalanlarla büyütmek istemiyorum, hayatın getirdiği herşeyi olgunlukla karşılamayı öğrensinler istiyorum.Yaren, Alp ve ben birbirimize sarılıp ağladıktan sonra Pia'yı bahçaye indirdik.Ben ufak bir çukur kazdım,Piayı koyup kapadık.Alp
Kremalı Kek ve Gazoz
Küçük çocuk Tanrı ile buluşmak istedi. Tanrı'nın yaşadığı yere ulaşmak için uzun bir yolculuk yapacağını bildiğinden, çantasının içine kremalı kek ve gazoz şişelerini doldurdu ve yola koyuldu.
Üç blok ilerledikten sonra yaşlıca bir adama rastladı. Adam bankta oturmuş güvercinleri besliyordu. Çocuk yaşlı adamın yanına oturdu ve çantasını açtı. Çantadan içeceğini almak üzere iken adamın da aç olabileceğini düşünerek ona kremalı kekinden verdi.
Adam teşekkürle ka