Zıplanacak içerik
Blog gönderen: Gece Yağmuru - Şurada: Genel
  • Başlık

    228
  • Yorum

    118
  • Görüntü

    264.435

Bu blog hakkında

Vur Şanlı Silahınla Gönül Mülküm Düzelsin...

Bu blogdaki başlıklar

Sana şiirler okuyacağım, gitme Güneşler doğacak yalnızlığımdan sana bir ışık getireceğim Büyük aydınlığımdan   Sana bir dolu umut getireceğim Küçük ellerine sığmayacak Sana Afrika gecelerini getireceğim Sımsıcak   Sana çiçekler getireceğim Bozulmuş güz bahçelerinden Sana bir serinlik getireceğim Yağmur tanelerinden   Sana avuç avuç yıldız getireceğim Güneşimden başka Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim Köpük köpük dalga dalga   Sana bir rüzgar getirec
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa Bil ki seni düşünüyorum Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, açıl Örtün karanlıkları masmavi denizlerde Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde Bil ki seni bekliyorum Bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak Dökülsün
Kaç gece yatağımda uykusuz, Bir oyana bir bu yana dönüp durdum. Görmek için düşümde hayalimde, Duymak için sesini. Kaç kere ellerim uzandı telefona. Aşkı oyun bilirdin sen,aklıma geldi. VAZGEÇTİM...   Gezip durdum perişan halde, Kah sahillerde,kah cadde boylarında. Hayal kurup sen diye, Ağaçlara dağlara taşlara sarıldım. Elleri güldürecektim halime, İhanetin aklıma geldi. VAZGEÇTİM...   Kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin, Acılardan zevk alır hale getirmiştin. Yine de görmek
Sen bu satırları okurken ben cok uzaklarda olacağım... Böyle başlardı bütün bildiğimiz mektuplar, Biliyormusun? Bu ikimizin hikayesi, Şu anda nerdesin, ne yapmaktasın; Bildiğim yerlerdemisin yoksa hiç görmediğim bir evin penceresinde mi, Sevdiklerin özlemi sardımı nicedir kalbini, Pişman mısın başlamadıkların için, iç cekiyorsundur şimdi Düşünüpte yazmadığın yazıpta yollamadığın mektupları saklıyormusun hala, Kafanda hep aynı cümle biliyorum ne olacak halim, Ah, biriktirdiğimiz
Yağmur yağıyor. Mutfak camındayım. Nasıl üşüdüğümü bilemezsin. Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne. Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…   Şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki. Hep aynı cümleler; “Babamlar nasıl, ilacını aldın mı?” Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde. Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. Bazen mutfakta dalıp giderdin yemek yaparken, tahta kaşıkla tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba? Özlemek çok fena anne. Anlamak seni; d
Sana bir çiçek çizdim; Asla solmasın diye... Senden başkası bakmasın; hiç kimse görmesin, Koklamasın diye... Gözyaşlarımla sulayıp büyüttüm, Ölmesin,her zaman hatırlansın diye... Sana bir çiçek gönderiyorum, Artık büyütemiyorum; Ölmesin diye, Ben unutuyorum, Sen,asla unutma Artık sen büyüt diye...     Gitme diyemedim sana hiç Gözlerim gözlerinde kaldı Susus çicek büyür mü hiç? Su sende, çicek bende kaldı...
Anlat bana yüreğim anlat, Sensin benim deli yarim...   Anlat bana, Oydu gecen, Ilık rüzgar gibi esen Anlat bana yüreğim anlat Gözüm değince gözüne Fırtınaydı kopan   Aşk buydu,Deli gönlüme akan   Kapıldım şavkına,Takıldım aşkına Düştüm peşine,Deli yarim   Ah bir sarılsam,Adarım canımı Duysa feryadımı,Deli Yarim...   Ben ağlarım hep, Ağlarım... Can çekişte rüyalarım, Ben ağlarım hep, Ağlarım... Dinmek bilmez, Gözyaşlarım....   Söz geçmez ,Yoldan çıkmış aşkıma   Baktı
Uçurumun kenarındayım Hızır , Bir dilber kal'asının burcunda , Muhteşem belaya nazır , Topuklarım boşluğun avucunda Koca yâr adım çağırır Kaldım parmaklarımın ucunda , Bir gamzelik rüzgar yetecek , Ha itti beni ha itecek ... Uçurumun kenarındayım Hızır, Civan hazır, Divan hazır, Ferman hazır, Kurban hazır, Güzelliğin zülme çaldığı sınır... Uçurumun kenarındayım Hızır , Ben fakir,En hakir , Bin taksir , Ateşten ,Kalleşten , Mızrakla gürzdan , Dabbet-ül arz dan , Yedi dü
Gönlüne düşerse bir imkansız aşk, Kaçarken vurulmuş ceylan gibi yüreğin, Ağlarsan ırmak olup, Gözyaşların boşa, Kendini tanıyamazsın, Aşıksan yarımsın....   Ah ettim tükendim, gün günden soldum, Perişan ruhumu ismin ile avuttum, Ağlarsın ırmak olup, Gözyaşların boşa, Kendini tanıyamazsın, Aşıksan yarımsın...   Yıkamam kumdan kalemi, Aldatamam kendimi, Açamam mühürlü kalbimi, Anlatamam kendimi...   Gel ellerimi tut diyemem, Gözlerinin içine bakamam...
Öfkem volkan lavlarım güneş boyu, Deniz dediğin de ne bir ufak kuyu, Şu deli yüreğimi söndürmez suyu.. Buzullar tutamaz bu ateşi, Kestim işi koydum başı, Bir oldu beş duyu, hepsi de ateş duyu...   Çıkma önüme koca dağ yıkıl git, Budur benim tufan olup yağdığım vakit, Hangi güç vurabilir bana kilit... Yusuf idim davut oldum, Bulut oldum, barut oldum, Bir oldu beş duyu, hepsi de ateş duyu...   Sildim dünyayı,Kara sevdayı Kuru sevdayı,Koptu deli yüreğim Koptu kıyamet...
Nice na'mert ava çıksa Tuzak kursa, kurşun atsa Yiğidi çökertmez kahır... Bir dem yar hüzünle baksa Bir gönül gözüyle baksa Yiğidi gül aglatır gam öldürür Öldürür, öldürür...   Düşman yılan olup soksa Dokuz kavim taşa tutsa Yiğidi çökertmez kahır Bir dem yar hüzünle baksa Bir gönül gözüyle baksa Yiğidi gül aglatır, gam öldürür Öldürür, öldürür...
Leyla sevmek hoştur amma Mecnun olmak başkadır başka... Sarap içmek hoştur amma Ayık olmak başkadır başka...   Yare varmak hoştur amma Yaren olmak başkadır başka... Ates olmak hoştur amma Yanık olmak başkadır başka...   Talip olmak hostur amma Dengin bulmak başkadır başka... Aşık olmak hoştur amma Sadık olmak başkadır başka...
Oğul ; İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler! Unutmaki dünya sandığın kadar büyük değildir. İki paralık güneşe aldanıp sonra da karda, ayazda kavrulup gitme! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin!     Ama ; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, Sabah rüzgarında savrulup gidersin. Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.     Azminden dönme! Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil! Her işin gereğini vaktind
Kör kuyulara atılan Yusuf misali, Sabrını sonuna kadar diremelisin, Elbet o sabrın sonunda Rabbim selametini gösterecek... Ateşlere atılan İbrahim misali, İnandığından vazgeçmeyeceksin, Bu ateşlere atan Rabbim, Gün olur sana güller yağdırır... Güllerin içindeyken bile vazgeçme... Firavunun öfkesinden ve kibirinden, Bitmek bilmeyen gazabından ve şerrinden, Allah'a sığınan H.Z Musa misali, Etrafında dolanan insan kılığındaki yılanlardan, Allah'a sığınmaktan korkma.... Yolunu şaşırıp ş
Son duraktan bineceksin arkadaş sevda gemisine, Öyle senden önce benden sonrası olmayacak... Almayacaksın başka limandan yolcu, Tabiri caizse süt liman olacaksın... Yelkenlerini hep sevda rüzgarlarına bırakacaksın, Rotaya falan gerek yok yani, Karşına çıkan buz dağlarında , Öyle dümeni sağa sola kıvırmayacaksın boşa, Tam yol ileri giderken.... Batmaz demeyip sıkı sıkı sarılacaksın, Güçlü dalgalar vurduğunda gemini, Fare kılığında saklanmayacaksın, İlk sen terk etmeyeceksin bu gemiyi.
Eski bir tarih kitabının sayfalarından çaldım seni, Usulca ve sesizce okudum... Derinlerde bir hüzün satırı buldum, Ve hiç kimseye göstermeden akıttım gözyaşlarımı... Okudukça anladığım,anladıkça paylaştığım, Paylaşmaktan sakındığım bir hikayeydi bu... Gökkuşağının ipiyle salıncak yapıp, Düşler ülkesinde gökyüzüne varana kadar, Seni sorunsuzca yüceltmek istedim... Belki yosun kokan ırmaklarda sandal yapıp, Seni mavinin derinliğine indirmek istedim... Gül fideleri dikmeliydim, toprak k
Neresinden tutsam zamanın tam ortasında kalıyorum, Ne bir fazla ileri nede bir fazla geri... Seslenişlerin içinde yankılanıyorum sadece, Boşlukta çarpıp yüzüme vuruyor namelerim... Dilimde tarifsiz bir nakarat, Hep benim sonumu anlatan hazin notalar... Gölgesine düşmüşüm tan yerinin, Bir ıslak bakışlardaki kahrolmuşluğumun.. Hoyratsız akşamlarda yağmurlardan nasibini almış, Sahibi meçhul bir sebepsiz besteyim... Vakitsiz ayrılıkların kadınıyım ben, Tıpkı nedensiz sevmelerim gibi... G
Görünen o ki sende değerim kalmamış, Zaten hiç yoktu ya, neyse.. Senin değerinde bende yerle bir olmuş, Anlamazsın ya , neyse... Kuru bir gürültünün peşinde savrulmuş, Anlamsız sevdanın yolunda kahrolmuşum ya, neyse... Hatır , gönül nedir bilmek Hiç işine gelmemiş, Bir tek kelamına aldanmışım ya, neyse... Güzel söz,bir çift göz senin için yalanmış, Bense sevda yollarında yaya kalmışım ya, neyse... Aşk , sevgi bir günde değişirmiş, Değişmeyen sevgiliyi aramışım sende ya, neyse... Bin
Yağan yağmurlarda ıslanmanın O vazgeçilmez tadı vardır ya, Hani sorsan anlatmanın da bir tarifi yoktur aslında Insanı başka bir mutlu kılar sanki, Bambaşka birşeydir işte, Gördün mü anlatamıyorum Tıpkı seninle olabilmenin, Mutluluğunu anlatamadığım gibi... Yağmur sonrası gökkuşağı, Hani belli belirsiz görünür de Doyamazsın bakmaya, Renkleriyle hayale dalarsın, Hiç sonu gelmeyen rengarenk hayallere.. Türlü efsaneler gelir aklına hani, Bir anda o efsaneler canlanır gözünde, Gördün
Güneş salına salına gelmiş pencereme, Tatlı bir tebessümle uyandırıyor beni, Bilmiyorki gözüme hiç uyku girmeyen geceden Ne çok kelamım var … Yalnız geçen geceler bitmek bilmiyor , Bir de üstüne hatıralar beni boğuyur ya İşte o zaman geceye inat kapamıyorum gözlerimi Sırf sana inat geceye yenilmiyorum.. Kalkıp bir sigara yakıyorum salonun ortasında Derin bir nefes çekiyorum gecenin karanlığında Sigaranın ateşi gözlerini andırıyor Işıl ışıl yanıyor.. İşte sırf buna inat söndürüyorum
Geçmişin izlerini taşıyan sen Yaranı deşip üzen ben Bir merhem olursa bu sözlerim Deşdiğim yarayı temizlerse yüreğim Gözlerime bak hasret dolu sevdiğim     Hasretine umut bağladığım yarenim Aşk yarası dille açılır Yürekle kapanır Yüreği yananın halini bir tek sevdası anlar Sevgi ile yıkanan rüyalar da Bir tek yareni damlar     Su ile sönen yangının ardın da külleri kalır Alır seni başka rüyalara daldırır Sen benim acıyı bilmediğimi mi Yüreğimin hiç yanmadığını mı sanırsın Bi
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu; Baş tarafı geniş, ayak ucu dar. Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu, Yarın kendileri dolduracaklar.   Her yandan küçülen bir oda gibi, Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış. Sanki bir taş bebek kutuda gibi, Hayalim, içinde uzanmış kalmış.   Cılız vücuduma tam görünse de, İçim, bu dar yere sığılmaz diyor. Geride kalanlar hep dövünse de, İnsan birer birer yine giriyor.   Ölenler yeniden doğarmış; gerçek! Tabut değildir bu, bir tahta kundak. Bu ağır hediye
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünüyorsunuz; Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim: Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim Yalandır kaygısız olduğum yal
Sen küsüp giderken bir çift sözüme, Sessizce karşıma çıktı yalnızlık... Pişmanlık hissiyle yanan yüzüme, Beter ol der gibi baktı yalnızlık..   Dilimden düşünce o çirkin hece, Kapımı sen açtın bu zalim güce. Dört yanım karlı dağ oldu her gece Çığ gibi üstüme çöktü yalnızlık..   Ne kadar hasretsem bir tebessüme, O kadar muhtacım son nefesime. Ruhumda beliren her hevesime, Bir hüsran perdesi çekti yalnızlık..   Bu nasıl bir garez,bu nasıl bir kin? Serviler şehrini gösterir her gün?
Karlı bir akşamdı Ankara'da; Son kez elele yürümüştük, Bitmesin istediğimiz yola. Kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık. Yazarsın bana demiştin. Bende yazarım sana sık sık. Ağlıyordum.... Sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı. Elimi daha sıkı tuttun, Anlıyordun.... Bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim, Öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin, Kelebekleri kitap arasında kurutma, Sık sık fotoğraf çektir, yolla bana, Kitaplarım sana emanet, İncitme kimsey

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.