Misafir YARASA Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2008 Aşağıda bir mektup yer almaktadır. Bu mektup, Jeoloji Biliminin dünya düzeyindeki duayenlerinden Prof. Celal Şengör'ün kendisini YÖK üyeliğine aday gösteren Üniversitelerarası Kurul'un 219 üyesine gönderdiği mektuptur. 'Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükafat olduğunu arzetmiştim. Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamda cesaret ve haysiyetle yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır. Bunu yakından izlemekteyim. Bizim açımızdan, üniversitelere dini bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin, kamuoyunda öne çıkartıldığı kadar belirleyici olduğunu sanmıyorum, çünkü hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. Baştan kabul edilen aksiyomlara bağlıdır. Bu açıdan hukukun rölativist bir temeli vardır ve bu temel onu bazı durumlarda pek tehlikeli bir tahakküm aracı yapabilir. Bunun en meşhur misalleri Katolik Engizisyon Mahkemeleri olmakla beraber, onu aratmayacak güncel örnekleri, Sovyetler Birliğinden Nazi Almanyasına, Çin Halk Cumhuriyetinden Amerika Birleşik Devletlerine kadar değişen çok geniş bir yelpazede görülmüş, pek çok insanın en feci şartlarda katledilmesine, toplumların sefalet ve felaketine neden olmuştur. Halbuki üniversitede dinin 'şakırdatılması', bizzat üniversite kavramıyla çelişir. Dünyada katolik, protestan veya islami üniversitelerin olması veya üniversitelerin Orta Çağ'da dinsel kurumlardan türemiş olması bu gerçeği değiştiremez. Din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve yanılmaz olduğu iddia edilen bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan dogmalarından vaz geçemez. Bilim ise sürekli olarak gerçeği arayan ve gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. Bilim, bitmeyen bir deneme-yanılma süreci içerisinde daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaşır. Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir. Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Adem masalına inanmak mümkündür. ´Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir. Bu nedenle coğrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde Aristo fiziği öğretmeye kalkan hocalara izin verilemez. Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız ? Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız ? Böyle kişilere, öğrettiğimiz bilimi öğrendiklerine itimad ederek nasıl not veya diploma vereceğiz ? Günün birinde öğrendiklerini, aklı ve bilimi ve dolayısıyla insan uygarlığını boğmak için kullanmayacaklarına nasıl güvenebileceğiz ? Bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç sistemlerini işlevine temel yapmayı reddeder. Onları bilimsel olarak inceler, ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez. Militan dogmatiklerin üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni budur. Kimse bize bu açıdan ´ bilimperestlik yapıyorsunuz ' diye bir eleştiri yöneltemez, zira büyük felsefeci Lord Bertrand Russell'ın dediği gibi, insanlığın gerçekten bildiği fakat bilimin bulmuş olmadığı hiçbir şey yoktur. Bir başka deyişle, bilim dışında insanlığın hiçbir bilgi kaynağı yoktur. Türban yasağının kaldırılmasını temelde yalnızca bu nedenle kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuda ne karşımıza çıkarılacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir (sui-misal, misal olamaz). Bizim düşüncemizin ve faaliyetimizin temeli eleştirel akılcılıktır. Aklı ve eleştiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite kapısından içeri alamayız. İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir. Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim.' Celal ŞENGÖR Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Yukardaki yazıdan benim anladığım, eğer üniversite okumak istiyorsanız her türlü dinden vazgeçeceksiniz. Bırakın giyinmeyi filan, üniversiteli dine de inanamaz zira din dogmadır ve üniversite doğmadan aridir...Üniversite okumak istiyorsanız dini atın... Din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve yanılmaz olduğu iddia edilen bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan dogmalarından vaz geçemez. Bilim ise sürekli olarak gerçeği arayan ve gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. Bilim, bitmeyen bir deneme-yanılma süreci içerisinde daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaşır. Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir. Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Adem masalına inanmak mümkündür. ´Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir. Bu nedenle coğrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde Aristo fiziği öğretmeye kalkan hocalara izin verilemez. Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız ? Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız ? Yani ki, artık yeni bir sınav yapılmalıdır üniversiteye öğrenci alırken. Dindar olup olmadığını belirlemek üzerine kurulu. Dindarsa alma, değilse ateistse üniversite okuyabilir. Vay canına... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Çok aşırı bir görüş ve derin bölünmeler doğurur... Bence bu toplumsal barışı ve kamu düzenini zedeler niteliktedir... Hak edenlere saygılar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Celal Şengör çok değerli ve saygın bir bilimcimizdir. Sözleri de son derece dikkate değer. Eğitim kurumları, başka herhangi bir kamu kurumundan çok daha fazla dini simgelere kapalı yerlerdir. Bir vergi memuru bile dini simge kullansa kimseyi pek ırgalamaz ama, kenarda kalmış bir lisede bile dini simgelere kesinlikle izin verilmemelidir. Çünkü laikliğin beşiği eğitimdir. Batıda katolik din eğitim fakülteleri, bizde medreseler bugünkü çağdaş eğitimin çekirdeğini, kaynağını oluşturmaktadır. Bu kurumların laikleşmesi, laik sistemin özünü oluşturmaktadır. Laikliğin kaynağı bilimdir. Bilim laik olmazsa devlet laik olamaz. Daha doğrusu laik olmayan bilimden söz edilemez, bilim olmaktan çıkmış olur çünkü. Bilimin odağı da üniversitedir. Laiklik karşıtları, bunu iyi bildiklerinden "sadece üniversitelere, sadece kızlar başörtülü giriversin yaaa, noooluuurr!" yaygarasına hız veriyorlar. Bunu kabul etmek en büyük aymazlık olur... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Üniversitelerde bilim öğretilir bilimsel araştırma yaptırılır elbette inanç bütün bunların dışında tutulmalıdır... Birilerine göre İslam tek doğrudur, ötekine göre hristiyanlık, birine göre hiç biri... Üniversiteler misyonerlik yapılacak, dini reklam yapacak yerler değil, zaten inancın dıştan gösterilmesi ne kadar mümkün ki? Ne gördüğümüz işin özünü ve doğrusunu bize ispat edermi? Gelişmiş ülkeler bilime inanç karıştırmıyorlar, gelişmemiş olanlar dine bilim karıştırmıyorlar... E tabi bilime sahip çıkanlar yürüyüp gidiyor, dine sahip olanlar oldukları yerde duruyor... Oysa insan ikisine birden sahip olabilir yeterki işin manasını kavrasın bu dünyaya neden geldiğini, kim olduğunu, ne yapması gerektiğini anlamanın yolları sürekli öğrenmeden geçiyor, öğrenemeyenler ya da tabularını yıkamayanlar aynı tekerlemeleri söyleyip duruyor... Dünya için çok üzücü ve insanlık için acınası durumlar... Türkiye'de bilime ve bilimadamına değer verilmediği malum oysa bütün imamlar ve din adamları koşulsuz ve tartışmasız itibar görür... Birde nerede olduğumuza bakınca söyleyecek söz kalmıyor fazla... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Yani ki, artık yeni bir sınav yapılmalıdır üniversiteye öğrenci alırken. Dindar olup olmadığını belirlemek üzerine kurulu. Dindarsa alma, değilse ateistse üniversite okuyabilir. Bu yazıdan böylesine dar görüşlü bir sonuç çıkarmak zor bir iş olsa gerek... Tebrikler! Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Bu yazıdan böylesine dar görüşlü bir sonuç çıkarmak zor bir iş olsa gerek... Tebrikler! Alıntılanan kırmızı yere bakacaksınız, Sardumyamın ve Demirefe'nin yazısını okuyup bana cevap vermeyeceksiniz...Biraz da izan olacak, bakın bakalım ortaya ne çıkıyor... Selamlar ile... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Alıntılanan kırmızı yere bakacaksınız, Ben kırmızıyı da okurum siyahı da okurum atlamadan, merak etmeyiniz... Sardumyamın ve Demirefe'nin yazısını okuyup bana cevap vermeyeceksiniz... Bu nedemek şimdi? Bunu nereden çıkardınız? Tahrik edici laflarda bulunmayın... Alıntıladığınız kırmızı yeri tartışalım isterseniz... Zihniniz ve düşünceleriniz daha da aydınlanır ve okuduğunuzu daha iyi algılamanıza yardımcı olur... Ne demiş yazıda? "Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız ?" Birileri üniversiteye alınmıyormuş. Kimmiş onlar? "Bu davranışın temsilcileri". Hangi davranışın temsilcileri? Şimdi bunu iyi değerlendirin! "Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız ?" Hangi davranışın temsilcileriymiş? Dini sembollerden inatla vazgeçmeyenlermiş... Peki neden? Bu inatçılar, bilimi öğrenmeye geldiğinde... Hangi bilimi? Dinin dogmalarını rededen bilimi... Ne oluyormuş? Ortaya samimiyetsilik çıkarmış. Anlaşıldımı arkadaşım? Burada eleştirilen şey: dinin sembollerinden vazgeçemeyen insanların bilim öğrenmeye gelmesi! Sen kalkıp bunlara nasıl evrimi anlatacaksın? Nasıl dünyanın oluşumunu anlatacaksın? Hi,ç bir fikrin var mı? Peki burda senin eleştirdiğin gibi, dinsizler mi çağrılıyor okumaya? HAYIR! Dini sembollerinden bile vazgeçemeyecek kadar körü körüne inanan insanlardan bahsediyor! Umarım anlaşılmıştır! Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Ben kırmızıyı da okurum siyahı da okurum atlamadan, merak etmeyiniz... Bu nedemek şimdi? Bunu nereden çıkardınız? Tahrik edici laflarda bulunmayın... Alıntıladığınız kırmızı yeri tartışalım isterseniz... Zihniniz ve düşünceleriniz daha da aydınlanır ve okuduğunuzu daha iyi algılamanıza yardımcı olur... Ne demiş yazıda? "Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız ?" Birileri üniversiteye alınmıyormuş. Kimmiş onlar? "Bu davranışın temsilcileri". Hangi davranışın temsilcileri? Şimdi bunu iyi değerlendirin! "Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız ?" Hangi davranışın temsilcileriymiş? Dini sembollerden inatla vazgeçmeyenlermiş... Peki neden? Bu inatçılar, bilimi öğrenmeye geldiğinde... Hangi bilimi? Dinin dogmalarını rededen bilimi... Ne oluyormuş? Ortaya samimiyetsilik çıkarmış. Anlaşıldımı arkadaşım? Burada eleştirilen şey: dinin sembollerinden vazgeçemeyen insanların bilim öğrenmeye gelmesi! Sen kalkıp bunlara nasıl evrimi anlatacaksın? Nasıl dünyanın oluşumunu anlatacaksın? Hi,ç bir fikrin var mı? Peki burda senin eleştirdiğin gibi, dinsizler mi çağrılıyor okumaya? HAYIR! Dini sembollerinden bile vazgeçemeyecek kadar körü körüne inanan insanlardan bahsediyor! Umarım anlaşılmıştır! Bir üstteki kendi iletinize bakarsanız tahrik edici lafı görürsünüz. Belki de görmezsiniz...Birine "dar görüşlü bir sonuç çıkarmak"la dar görüşlü demek anlam olarak sadece bir anlık ve sürekli olmayı değiştirir ama nihayetinde bir kişi bir kere dar görüşlülük yaptıysa sürekli yapabilir. Demek ki neymiş; dar görüşlülük süreklilik arzedermiş ve birine dar görüşlü bir sonuç çıkarmışınız demekle siz dar görüşlüsünüz demek arasında sadece güzelleştirilmiş bir söylem farkı varmış... Kırmızı yazının üzerinde "o dogmalara bağlı olma sembolünden " diye bir ifade var. Hangi dogmalara bağlı olma. Burada bahsi geçen dogma kelimesinin üzerinde durmakta fayda var mı? Şüphesiz ancak değerli hocamızın belirtmek istediği "İslam" gerisi teferruat. Yaniki, dine bağlı olmanın sembolü. Bu davranışın temsilcileri ifadesi neyi anlatıyor şimdi...Dindarlığı mı, müslüman olunmayı mı? Veya müslümanlığın görünür kılınmasını mı? Pekiyi akla açık ihanet olan ne...Dogma...Din...Yukardan itibaren yazıyı bir daha okuduğunuzda bir kıyas olduğunu göreceksiniz. Ne kıyası: din-bilim kıyası...İbre bilimden yana...Bu kıyas'ta niye yapılıyor? Kısa keseyim de aydın havası olsun... Kıyas sonucu şu söyleniyor: Bu insanlar dine inanıyor o halde bilime inanmaları mümkün değildir, bilime inanmayanların da üniversitede okumaları mümkün değildir. Yani ki, ya dine inanırsınız veya bilime...İkisi bir arada mümkün değildir...Hadi oradan...Türban konusunda bir bu yaklaşım eksikti o da oldu tam oldu...Hitler dahi bu kadar zıvanadan çıkmamıştı... Dini sembollerden vazgeçmeyen körü körüne inananlara değinilmiyor, dine inanmaktan bahsediyor...İyici okuyun...Anlaşılması gereken anlaşılmıştır... Selamlar ile... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Hitler dahi bu kadar zıvanadan çıkmamıştı... Dünyaca ünlü bir bilim adamımızı bu şekilde eleştirmek... Değeri kaybedilince anlaşılacaktır her zamanki gibi! Dini sembollerden vazgeçmeyen körü körüne inananlara değinilmiyor, dine inanmaktan bahsediyor... Size açık açık, uzun uzun neyin belirtildiğini yazdım. Yine de bunu söylüyorsanız ne diyebilirim ki? Siz inanmak istediğiniz ve görmek istediğinizi görüyorsunuz. Peki bu bilim adamı, türban yasağından önce üniversiteye bilim öğrenmeye gelen insanların inançsız olduğunu mu sanıyordu da, türban yasağının kalkmasından sonra inançlıların geleceğini düşünüp, sizin sandığınız şekliyle bir görüş belirtti? Bu adam bilmiyor mu, üniversiteye gelenlerin neredeyse tamamı inançlı insanlar? Bu adam, afedersiniz bu kadar kör mü? Bu adam yazdığı yazının ne anlama geleceğini ve bu şekilde bir eleştiriyle karşılaşacağını bilemez mi? Bu adam böyle bir savda (sizin sandığınız şekliyle) bulunmuş olsa, ne kadar gerçekçilikten uzak olacağını önceden kestiremez mi? Savınız buraya çıkar! Tekrar değerlendirin derim yazıyı. Dar görüşlü sonuç çıkarıyor deyince alınırsınız bir de... Bence alınmayın ve görüşünüzü tekrar değerlendirin! Saygılar efendim... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 ---Size açık açık, uzun uzun neyin belirtildiğini yazdım--- Hayır, neyin belirtildiğini değil, ne anladığınızı yazdınız... Kestiremeyebiliyorlar maalesef... eee, bir de meselenin sosyal ve hukuki açısı var. toprağı incelemekle toplumu incelemek bir olmuyor maalesef... Zira hızlarını alamayıp, türbanlıların notlarını kırmakla, anayasa değişse dahi okula almamakla alakalı cümleler edenler oldu.. . Benimkisi sav değil, yazıdan anlaşılan...İsterseniz siz bir daha değerlendirin...Veya farketmez isterseniz ikimiz de artık değerlendirmeyelim...Ben üç defa okudum ilgili yazıyı farklı birşey anlayamadım...Farklı birşey anlatılmak istenseydi, bilim-dogma kıyaslaması yapılmasına gerek yoktu. Nuh Tufanına, Adem ve Havva masalına, dünyanın yuvarlaklığına değinilmesine gerek yoktu. Bunları konunun içerisini alırsanız ve Üniversitelerde bu dogmanın bulunması üniversitenin ruhuna aykırıdır derseniz dini üniversite dışında görmek istersiniz... Her ne ise; siz öyle anlıyorsunuz ben böyle anlıyorum...Hocanın mail adresi varsa mail atalım ve bu cümlelerine bir açıklama isteyelim...En uygunu budur sanırım... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Hitler dahi bu kadar zıvanadan çıkmamıştı... Asıl zıvanadan çıkan din çığırtkanlığı... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Her ne ise; siz öyle anlıyorsunuz ben böyle anlıyorum...Hocanın mail adresi varsa mail atalım ve bu cümlelerine bir açıklama isteyelim...En uygunu budur sanırım... Google'dan ulaşabilirsin... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 google'dan arıyorum merak etmeyin...Ancak, benden önce o metne soru soranlar olmuş...Bir tanesi de Milliyet'ten Taha Akyol...İki sayı halinde çıkmış yazı... Üniversite, bilim ve din CELAL Şengör, ÜAK tarafından YÖK üyeliğine seçildi. Bu elbette bir tavırdır! Çünkü, çok değerli bir jeoloji bilgini olan Prof. Şengör, felsefi ve siyasi fikirleriyle çok radikal bir 'taraf'tır! Prof. Şengör'ün ÜAK üyelerine gönderdiği mektubu, önceki gün görüştüğüm iki rektörden öğrenmiştim. Dün İsmet Berkan "Vahim Bir Mektup" başlığıyla bu mektubu Radikal'de yayımladı. Gerçekten "vahim!" bir mektup. Önce şunu belirteyim: Prof. Şengör benim iyi bir dostumdur! Tanrı, din, metafizik, tercih özgürlüğü gibi konuları aramızda tartışırız ama anlaşamayız. Ben kendi yetki alanımda Sayın Şengör'e hiç yasak uygulamadım. "Bilim ve Yanılgı" adlı kitabımda kendisinden geniş alıntılar yaptım; CNN TÜRK'te kendisiyle deprem jeolojisi, küresel ısınma gibi konularda programlar da yaptım. Öbür yanda, biliyorum ki, Şengör'e "Taha Akyol gibi biriyle nasıl dost olursun, nasıl onun programlarına çıkarsın?!" diyen bağnaz-pozitivist bir 'cemaat' var. Başörtülü kızların üniversitede okumasına karşı 'pozitivizm cihadı'nı açan cemaat... Şengör'ün mektubu bu cemaatin 'aforoz', yani dışlama bildirisi gibidir. Bilimi öğretmek? Sayın Şengör özetle, "Üniversitelerde de yasaklar olur... mesela kimse dünyanın düz olduğunu öğretemez" diyor. Tamam ama bu kızlar üniversitede sizin öğrenciniz olduğunda siz onlara dünyanın düz olduğunu, Aristo fiziğini mi öğreteceksiniz?! Bırakın onlar da herkesin öğrendiği bilimsel bilgileri öğrensin! Sayın Şengör, "üniversitede bilim öğretme" görevi ile "öğrenme" hakkını karıştırıyor! "Bilimi öğretme" adına "öğrenme yasağı"nı savunuyor! Sayın Şengör'ün felsefi itikadı onu totaliter bir bakışa yöneltiyor; kafasındaki "bilim" anlayışı totaliter olduğu için, her alanı kapsıyor, öğrenim hakkı, hukuk, demokrasi gibi kavramların üzerinden silindir gibi geçiyor. "Hukuk rölatiftir" diyerek hukuku bir kenara itebiliyor. Aynı anlayışı savunmak için Russel'ın şu sözlerini aktarıyor: "Bilim dışında insanlığın hiçbir bilgi kaynağı yoktur!" Burada da Sayın Şengör, "bilim" ile "değer"i karıştırıyor, aynı totaliter bilim anlayışı yüzünden! Bilim ve değer Evet, "bilimsel bilgi"nin bilim dışında hiçbir kaynağı yoktur. Fakat bir de insanlığın "değerler" dünyası ve bu "değerler hakkında bilgi" alanımız vardır. Din, felsefe, estetik, hatta hukuk ve siyasi doktrinler bu alandır. Duygularımız, sezgilerimiz vardır. Bilimin cevap veremediği alanlarda aklımıza takılan sorular vardır. Kaldı ki, rölatiflik ve indeterminizm bilim alanına bile girmiştir. Bilimin belirleyici vasfı olan "deney, gözlem ve sınama" metotlarını her alanda geçerli kılmaya kalkmak, totaliter bir bilim anlayışıdır. Bilimin "deney, gözlem ve sınama" metotlarıyla mesela "güzellik, iyilik, dürüstlük, merhamet" gibi değerler oluşturulamaz. Özgürlüklerimiz de "deney, gözlem ve sınama"dan değil, sübjektif dünyalarımızın kaynağı olan bu "değerler" alanındaki tercihlerimizden oluşur. Biliyorum ki, Şengör'ün mümin Hıristiyan ve mümin Musevi bilim adamı dostları vardır; Batı üniversitelerinde ders veriyorlar! Bırakın ders vermeyi, Şengör, başörtülü kızların bilim öğrenmesine bile karşı çıkıyor! Sevgili Şengör; size jeoloji ve fizik kitaplarında rastlamadığınız bir 'değer'i hatırlatmak istiyorum: "İnsaf!" Siyaset biliminde buna "demokrasi" diyorlar. Radikal-İsmet Berkan -31.01.2008 Bu mektuba ne diyeceğimi gerçekten ben de bilmiyorum. Nutkum tutuldu, desem yeridir. Sadece şunu söylememe izin verin: Eğer üniversite, Celal Şengör'ün dediği gibi, sadece dini dogmaları reddettiğine kendini inandırmış insanları mezun etmiş olsaydı, bugün gerek bilimsel ve gerekse teknolojik olarak çok geride bir noktada olurduk, çünkü üniversiteler bırakın mezun edecek öğrenci bulmayı, bilim yapacak bilimci bulmakta bile ciddi sıkıntı çekerdi. Bu sadece Türkiye'de değil, dünya çapında böyle olurdu. Bilim-din çelişkisi veya çatışması zaman zaman bu köşede de konu edilmiş bir şey olmakla birlikte, dindarlığın, hatta inanç sahibi olmanın 'geri' olmaya yeterli bir şart olduğunu söylemek çoğu ateistin bile söylemekte zorluk çekeceği bir fikir olsa gerek. Hukuk yoluyla baskı rejimi kurmanın mümkün olduğu doğru olmakla birlikte, eğer hepimiz, hukuk sisteminin sadece bizim açımızdan 'doğru' bölümlerini uygulayıp geri kalanını uygulamasaydık nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk acaba? Bu dünyada 'demokrasi' ve bilimsel olanlar dahil 'özgürlükler rejimi' nasıl mümkün olabilirdi? 'Türban serbest olursa üniversiteyi kapatmak' bir şaka herhalde. Radikal-İsmet BERKAN-02.02.2008 Benim okumama göre Prof. Şengör şöyle bir Aristo mantığı yürütüyor: Türbanlılar dindar insanlardır. Dindar insanlar dogmalara inanırlar. Dogmalarla bilim bir arada yaşayamaz. Dogmalara inananlar bilim yapamazlar. O halde türbanlılar bilimi öğrenemezler. O halde türbanlılar üniversiteye girmemelidir. Adım adım gidelim: Türbanlılar büyük olasılıkla dindar insanlardır. Dindar insanlar mutlaka dogmalara inanırlar, en azından Allahın varlığına inanırlar. Dogmalarla pozitif bilim bir arada yaşayamaz. Ama dogmalara inananlar sahiden pozitif bilim yapamazlar mı? Devam edelim mi? Bir tek ben mi yanlış anlamışım yoksa ortada gerçekten yanlış anlaşılacak bir metin mi var...Veya sadece gaza gelinerek kaleme alınmış bir metin mi var? Söylediğim ve yazdıklarımı daha etraflı söyleyip yazmam gerekirdi: Prof.Dr. Celal Şengör-Milliyet-Taha Akyol'a aynı konuyla ilgili mesajı Pekala din çığırkanlığı da zıvanadan çıkabilir. Her ikisi de saçmalamak olur. Din çığırkanlarının karşısına daha beter bir savunma ile çıkarsanız hem inandırıcılığınızı kaybedersiniz hem de irtifa... Celal Şengör'ün mail adresini şimdilik bulamadım, bulduğumda bir açıklama talep edeceğim...Cevap verme şerefine bizi erdirir mi bilmiyorum lakin biz deneyelim değil mi? Biliyorsanız e-mail adresini bildirirseniz ayrıca memnun olurum... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Celal Şengör'den neyin açıklamasını isteyeceğinizi anlayamadım. "Çaktırmadan hele şu bilimi bir öğreneyim, sonra mezun olunca bilimi dine, dini de siyasete, siyaseti de kişisel menfaatlerime alet ederim" niyetiyle üniversiteye geleni ayıklayacak bir alet icat edip üniversitelerin kapılarına koymayı öneriyor olacak değil! Gayet açık söylüyor: Dogmatik düşünce ile bilim yapılmaz. Kafanın içi dogmatik şartlanmışsa da, bunu ne giyiminle açık edebilirsin, ne deney yaparken nedensellikleri tanrıya bağlayarak açıklamada bulunabilirsin, ne de nedenini bulamadığın olguları "vardır tanrının bir hikmeti" ile açıklayabilirsin. Tüm bunları üniversitede yapamazsın, çünkü bilim böyle yapılmaz. Böyle ancak filim yapılır. "Ben efsaneyim" diye filim yapar, insanları vampire çeviren virüsü yenen aşıyı tanrının bahşettiğini söylersin, biz de izleriz. Ya da "Semum" filmi yapar, cinlerin semum adı verilen bir özden yaratıldığının bilimsel bir gerçek(!) olduğunu iddia edersin. Millet de yer, sinema salonlarını doldurur. Filim yapacaksan Yeşilçam'a ya da becerebilirsen Hollywood'a gidersin, bilim yapacaksan üniversiteye devam edersin. Sayın Şengör bunu söylüyor. Anlaşılmayacak da bir yanı yok... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2008 Prof. Şengör, üniversitelerde yalnız başörtülüye değil, itikat sahibi, dindar bütün insanlara da kırmızı kart gösterilmesinden yana. Bir başka deyişle: Allah'a inandın mı yandın, ilim irfandan yoksun kalacaksın, bilimle zinhar uğraşmayacaksın! Hasan Cemal-Milliyet/ Kim veya ne oldukları önemli değil, mesajı nasıl anladıkları önemli... Örneğin; Prof. Celal Şengör isimli bir profesör çıkıp şunu diyebiliyor: “Türban dinsel bir giysidir ve bunu takan kişi şeriatçıdır. Şeriatçı, evrim teorisine inanmaz. Dolayısıyla bu teoriye inanmayan kişiler üniversiteye giremez. Girerse kapıya kilit vururum..” Evet, “Mumsöndü” ibaresinin tanımını haklı olarak sözlükte değiştiren TDK'ye bir çağrım var. TDK, tez elden “insan” sözcüğünün tanımını yeniden yapmalıdır ve demelidir ki: “Memeliler sınıfının insangiller familyasından, iki ayağı üzerinde duran ve yürüyen, arada bir Anıtkabir'e de yürüyen, çenesi düşük, omzu kalabalık, burnu büyük, gerdanı kırık, ensesi kalın, dili uzun, gözleri perdeli, göbeğini asla ve kat'a kaşımayan, papyonlu tek yaratık..” TDK'ye bir de “türbanlı insan” maddesi eklenmeli ve yukarıdaki tanıma uyanları çok sevindirecek bir tanım getirilmeli; o tanım da şu olmalıdır: “İnsan yerine konulmayan bir endoplazmik retikulum..” Yeni Şafak-Fikri Akyüz 02.02.2008 Ahmet Hakan'ın da bir yazısı varmış bu mektupla ilgili ama bir türlü bulamadım...Kimler yanlış anlamış bu mektubu kimler...Ama sanırım sadece bazı rektörler yanlış anlamamış...Onlardan bu konuda bir açıklama yok... Eyyy aziz google, sen nelere kadirsin...Neler var daha neler...Neyse bu kadar yeter sanırım...Mail atmaktan da vazgeçtim...Hani nerdeyse ben zıvanadan çıkacağım... Sayın Şengör'ün ne söylediğini bırakın yazdığı metne bakarak ben çıkartayım...Filmler konusunda da bana ders vermeye de kalkmayın...Filmi de düzgün yazın. Millet onların bilimsel gerçekliği için filme de gitmemektedir bana da ironi yapmayın... Celal Şengör'den neyin açıklanmasının istenileceği 1. mesajımda gizlidir. Onu okuduğunuzda, arkasından yok Şengör öyle demek istememiş böyle demiştir denildiğinde görülecektir. Eeee, şimdi hala Şengör'den neyin sorulacağını çıkartamadıysanız benim buna herhangi bir çözümüm olabileceğini sanmıyorum...Lakin yukarda belirttiğim gibi vazgeçtim mail atmaktan... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.