Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

cemyaren

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2
  • Katılım

  • Son Ziyaret

cemyaren Hakkında

  • Doğum Günü 09-04-1971

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    KIRIM

En Son Profil Ziyaretçileri

2.853 profil görüntüsü

cemyaren - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  2. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  3. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  4. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  5. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  6. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  7. cemyaren doğum gününüz kutlu olsun!

  8. SERİ KATİLLERE ÖLDÜRTEMEDİLER, “GÖZALTI”NA ALDIRDILAR Şehir dışındaydım, internetle pek işim olmadı daha doğrusu olamadı. Ankara’ya döndükten sonra öğrendim ki Siyasi Ekonomik, Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (Sesar) Başkanı İsmail YILDIZ gözaltına alınmış. Hem de Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından; sonra da İstanbul’a gönderilmiş. Bilmeyenler veya duymayanlar www.sesar.com. tr sitesine girip bakabilirler. SESAR’ın ne kadar terörle irtibatlı olduğunu dosyaları okudukça anlayacaklardı r(!). Aslında SESAR gerçekten terörist bir kuruluştur; çünkü ömrü, hainlerle, ********, ********, yol kenarı çocukları ile uğraşmakla geçmiştir. Milletin içinden geçip de soramadığı soruları, SESAR sormuştur. Bunun da bir bedeli olması gerekir değil mi? İsmail YILDIZ, her zaman için tanımaktan “onur” duyduğum bir yol arkadaşım ve hatta örnek aldığım bir büyüğümdür. Soyu, sopu, mezhebi, meşrebi, menşei bellidir. Ömrünü bu vatana, bu millete ve bu devlete adamıştır. Sadece o mu, babası da, ailesi de öyledir. Nesli, Türk Kurtuluş Savaşı’nın içinde yer almış ve bütün varlığını bu yolda harcamıştır. İsmail YILDIZ’ın dedesi ya da babası HÜSNÜYADİS olmadığından; HÜSNÜYADİS’lerle kıran kırana mücadele ettiği için “gözaltına alınmıştır”. Talimatın geldiği yer bellidir. “Karşı Devrimci Deyyuslar Organizasyonu” ndan… İsmail YILDIZ ile Hayrullah MAHMUT geçen Ramazan Bayramı’nda “ÖLDÜRTÜLECEKLERDİ”. Eğer onlar öldürülebilseydi sonra sırada BBP Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU vardı. Nasıl mı? Bildiğiniz gibi, son Ramazan Bayramını kana bulayan iki seri katil ellerini kollarını sallayarak karayollarında “fink” atıyorlardı. İkisi de, ruhsal açıdan tama anlamıyla rahatsız kişiliklerdi. Aslında, ikisinin derdi kimseleri öldürmek falan değildi. Ancak, onlarla görüşen bazı “muteber” görünümlü “*******”; onlara “*******” cinayet işlemelerini salık vermişti. Hatta, bir de “merak etmeyin kimse sizleri yakalayamayacak” da demişlerdi. İşe Bursa’dan başladılar, İzmit, Hendek, Mersin, Ankara Gölbaşı’nda 4 gün içinde acımasızca 7 kişiyi öldürdüler. Güya Emniyet Genel Müdürlüğü “Alarm” vaziyetindeydi ama nedense (!) seri katiller bir türlü yakalanamıyorlardı . Kendilerine “verilen söz” yerine getiriliyordu. Sonunda işi Jandarma Genel Komutanlığı’nın ekipleri bozdu. Ankara Kızılcahamam’da kendilerine verilen son adreslere gitmek üzereyken yolda “paket” edildiler. Eğer, Jandarma Genel Komutanlığı ekipleri onları paket etmeselerdi, ilk durakları Tunus Caddesi’ndeki SESAR, sonra da Tuna Caddesi’ndeki BBP Genel Merkezi olacaktı. Çünkü onlara birileri (!) SESAR Başkanı İsmail YILDIZ ile gazeteci Hayrullah MAHMUT’u öldürme görevini vermişlerdi. Türkiye’nin yetiştirdiği her iki seçkin evladı, ruh hastası ********** öldürtülecek ve böylelikle “*** bir cinayet” süsü verilecekti. İki vatansever, iki uyuza boğdurulacaktı . Eğer bu iki cinayeti işleyebilselerdi sırada BBP Genel başkanı Muhsin YAZICIOĞLU olacaktı…Başaramadılar, engellendiler. Oyun bozuldu. Oyunu bozan Jandarma Genel Komutanlığı’nın vatansever evlatları oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü ekiplerinin bir türlü yakalayamadığı bu iki *******, Jandarma Genel Komutanlığı ekipleri tarafından durduruldu. ÖLDÜRTEMEDİLER AMA “GÖZALTI”NA ALDIRDILAR Türkiye Cumhuriyeti Devleti neredeyse beş yıldır Fettoş ve Tayyoş özel örgütleri tarafından idare edilir vaziyette. Her iki ***** yapılanma, işine gelmeyen kim ve ne olursa olsun, saldırıyor, saldırtıyor, boğuyor, boğdurtuyor. Ama, onlar, Allah’ın takdirini aşamıyor. Mezhebi, meşrebi, menşei şaibeli bu *******, uzun süreden beri bütün oyunlarını bozan İsmail YILDIZ’a ve Hayrullah MAHMUT’a kafayı takmışlardı. Öldürtmek istediler başaramadılar, karalamak istediler yapamadılar, maddi sıkıntı içinde boğmak istediler “kav çaktılar”; sonunda Terörle Mücadele ekiplerine tutuklattılar. ***** hainlerin pek çoğunun “makam arabaları” ile fink attığı, hainlerin semirdiği, münafıkların obezleştiği Türkiye’de hedefe VATANSEVER Türk evlatları oturtuldu. Şimdi sormak zamanı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne kimler nasıl talimat verdiler? Emniyet Genel Müdürlüğü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mi yoksa başkalarının mı hizmetinde. Efendiler, bir gün gelecek değil İsmail YILDIZ’a, onun “sümüğüne” bile muhtaç olacaksınız. Onun, tek damla “tükürüğü”ne bile muhtaç olacaksınız. Çünkü, İsmail YILDIZ’ın tek suçu tertemiz bir vatan evladı olması, tıpkı babası, dedesi gibi…. İsmail YILDIZ’ın tek suçu, sülalesinde HÜSNÜYADİS’lerin yokluğu… Hasan Hüseyin MEMİŞ
  9. DENİZ BAYKAL’IN “İPLİKÇİ NEDİM’İ “ DE SEÇİLEMEDİ “VEFA” İSTANBULDA BİR SEMT ADIYMIŞ… Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz BAYKAL, manikürcüsünden kuaförüne kadar “canının istedikleri”ni seçilecek yerlere yerleştirdi. Nasılsa, bu millet “gaza gelmiş”ti; CHP, DSP ile “ittifak” yapınca barajı da aşacaktı, hatta rüzgar iyi de esiyordu; belki de “birinci parti” bile olabilirdi. Öyleyse, yaz manikürcünü 3ncü sıraya, masözünü 2nci sıraya, simitçini 1nci sıraya… Deniz BAYKAL’ın hanendeleri ve sazendeleri seçilmişti ama CHP de DSP sayesinde sadece yüzde 20’leri görebilmişti. Sonrası, Rodos’a yüzerken boğulup, boğulmayacağı iddialarına kaldı. Şu anda boğulacak diyenler 1’e 3 alacak; boğulmayacak diyenler malı götürecek iddia 1’e 31 veriyor… Temmuz 2007 seçimlerinde Türk Siyasi Yaşamı’nın Pop-Star BAYHAN’ı RTE’nin partisi birinci gelmiş, hem de bütün muhalefete teker teker tur da bindirmişti. Her şey ortaya çıktığında görüldü ki, Deniz BAYKAL’ın “İplikçi Nedim”i Mahmut YILDIZ seçilememiş… Halbuki Mahmut YILDIZ bu durumu daha baştan görmüş ve Deniz BAYKAL’a adeta yalvarmıştı; “Ankara’dan-İstanbul’dan koy beni” diye… Hayır demişti Deniz BAYKAL, “Git Şanlıurfa’dan seçil. Senin için İbrahim TATLISES’i bile bağımsız adaylıktan el çektirdik” Kimdir bu Mahmut YILDIZ? İsterseniz Mahmut YILDIZ’ın kim olduğundan önce Deniz BAYKAL’a ne kadar yakındı onun cevabını verelim. Deniz BAYKAL CHP’den dışlanmıştı, sabah sporuna çıkıyor ve kendisi ile birlikte hareket edenler, ona eşlik ediyorlardı. Sabah kahvaltılarını da genellikle Turan Güneş Bulvarı Angora Pastahanesi’nde yapıyorlardı. Herkes eteğini silkitip kalkıyor, milletin kahvaltı masrafını bile Mahmut YILDIZ ödüyordu. Deniz BAYKAL o günlerde cebinden neredeyse “tek kör kuruş” bile harcamamıştı. Her konuya Mahmut YILDIZ yetişiyor ve Deniz BAYKAL’a kimsenin vermediği, veremediği, veremeyeceği desteği veriyordu… Gün geldi Deniz BAYKAL CHP’ye döndürüldü, Mahmut YILDIZ da CHP Genel Saymanı oldu. CHP’nin ve Deniz BAYKAL’ın finansmanını sağladı. Deniz BAYKAL o günlerde Mahmut YILDIZ’a bir tek gün bile “bu değirmenin suyu nereden geliyor?” demedi, sormadı, merak etmedi. Önemli olan finansmandı, paranın kaynağı ise hiç önemli değildi. 2002 seçimlerinde Mahmut YILDIZ, Şanlıurfa’dan DYP ve MHP barajı aşamadıkları için TBMM’ne geldi. Ama 2007, çok çetin geçti. 2007’de Mahmut YILDIZ’ın bütün direnmelerine rağmen Deniz BAYKAL onu istediği bir ilden değil, özellikle seçilemeyeceği yerden aday gösterdi. Mahmut YILDIZ da seçilemedi. CHP’nin “politbürosu” adı verilen mekanizma işlemiş ve Mahmut YILDIZ’ı “ham” yapmıştı, Mahmut YILDIZ’ın kalemi kırılmıştı. Acaba neden? Peki, “VEFA” gerçekten sadece İstanbul’daki bir semtin adı mıydı? Ya da sadece bir semt olarak mı anılmalıydı? Deniz BAYKAL, “İplikçi Nedim”e TBMM’ni çok görmüş, kuaförünü ondan daha çok önemsemişti. Neden? Mahmut YILDIZ’a neden VEFA göstermemişti? Mahmut YILDIZ, harcanacak adam mıydı? “AHIMI, HİCRANIMI…” Açık söylemem gerekirse Mahmut YILDIZ’ı sevmem, çünkü bu konuda haklı ve geçerli sebeplerim var. Ama, Mahmut YILDIZ’a reva görülen bu durumu Mahmut YILDIZ şahsen hiç hak etmemişti. Mahmut YILDIZ şimdi kendi kendine mırıldanıyor; “Ahımı, hicranımı….” Mahmut YILDIZ’ı çok çetin davalar bekliyor. Mahmut YILDIZ’ı yargı bekliyor. Mahmut YILDIZ da “VEFA” bekliyor… Şekerine gelince “kıtır kıtır” yiyenler, bibere gelince “meeee! “deyiverdiler ve Mahmut YILDIZ’ı kaderine ter ettiler… Aslında buna “İlahi Adalet” demek daha doğru olabilir. Neden mi? Bu ayrıntıları da yarına bırakalım… Hasan Hüseyin MEMİŞ
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.