ben kimim ki nasıl ispatlıyacam polisimiyim ben
benim demek istediğim bir alakanın olduğu.. öyle yada böyle iki olayın bir alakası var.. arada kısa bir süre var bu resmen kontra gibi.. teröristlerin öcümüzü aldık gibisinden çemkirmeleri filan bu iki olayın bir bağı olduğunu gösterir. ama ben demiyorum ki başbağlardakiler sivasta ki ölenlerin yakınlarıydı çevresiydi örgütüydü diye.. birbirleriyle öle yada böyle bağlantılı olaylar.. benim merak ettiğim başbağlar iiçin gösterilcekmi acaba bu duyarlılık..
birde sivas olayıyla ilgili başka forumdan bi arkadaşım yazmış;
sivas katliamı ya da hepimizin televizyonları karşısında "film gibi"seyrettiği konuyla ilgili haberlerden bir demet. ne olmuştur gerçekte sivas'ta o gün? bu benim için düne kadar, eh işte az çok basından edinilmiş bilgi birikimi ama çoğunlukla da "alevi-sünni" tartışmalarının kan dökülmüş haliydi. iki gün önce tam o gün tam da o noktada bulunan ve olayları açık seçik ve "hepimiz öleceğiz, niye yalan söyleyeyim" diye anlatan biriyle konuştum. işte, bilmem kaç yıl sonra size farklı bir bakış açısı:
sivas'ta din konusunda takıntılı iki grup vardır: aleviler ve aşırı tutucu sünniler. işin garibi, o güne kadar pir sultan abdal şenlikleri hep kutlandığı yerde kutlanmıştır ve bu iki grup pek sevişmeseler de o güne kadar pek olay da çıkarmamışlardır. pir sultan abdal şenlikleri o cuma başlayacaktır. pir sultan'ın bir de heykeli hazırlanmıştır, onun da açılışı yapılacaktır.
sünni cemaat cuma namazına girmek için toplanır. namaz başlar. tam da o sırada dışarıda davullu zurnalı sazlı sözlü bir şenlik başlar. cumaya giden cemaatin namaz kıldığı cami ile pir sultan abdal'ın heykelinin açıldığı kültür merkezi birbirlerinin karşısında ve komşudur. cemaat cuma'yı kılar. namaz boyunca bütün o gürültü de devam eder.
cemaat namaz sonrası dağılmaz. önce valiliğe yürürler, sonra emniyet müdürlüğüne. kimse bu kitleyi kaale almaz. koca kentte alevi şenliğinin cuma namazı saatinde devam ettiği duyulur. zaten birbirine karşı pek de sevgi beslemeyen kitleler için fitil böylece ateşlenir. sünniler toplanırlar, olayı protesto etmeye başlarlar. pir sultan abdal kutlamaları için toplananlar da karşılık verirler. sonuçta iş madımak otelinde kilitlenir. cuma namazı sırasında çalınıp oynanmasıyla olayların patlak vermesi arasında 2-2,5 saat vardır ve merkezi biz şehir çocuklarının hayal edemeyeceği kadar sınırlı olan sivas'ta kimse bu şikayetçi kitlelerin derdine çare bulamamıştır. valilik topu emniyet müdürlüğüne, emniyet müdürlüğü valiliğe atar. asker de vardır orada ama sivil idarenin işine karışmaz.
bütün o kamera çekimlerine yansıyan "polisin elini bile kaldırmaması"nın ardında yatan gerçek ise farklıdır: polis bir süre önce oynanan sivasspor-gümüşhanespor maçında çıkan olaylara yetkisi dahilinde ancak emir almadan müdahale etmiştir. bu gelişme üzerine pek çok polis memuru ciddi soruşturmaya uğrar. işte sivas'ta tam da 2 temmuz 1993'te olaylar patladığında, polis (nihayetinde o da devlete bağlı memurdur) başına bir şey gelmemesi için "birilerinden" emir beklemeye başlar. valilik mezarlık kadar sessizdir. sivas emniyet müdürlüğü'nde herkes gelişmeleri izlemekte ama emir veren kimse çıkmamaktadır. polis ise madımak oteli ve civarında "mecburen" emir beklemektedir.
o emir gelmez. derken madımak oteli ateşe verilir. talihsizlik bu ya, sivas o gün pek rastlanmayan rüzgarlı günlerinden birini yaşamaktadır. bu da yangının iyice büyümesine neden olur. itfaiye gelir, ancak o yangını başlatanlar, itfaiye araçlarının geçeceği yola oturarak yolu etten duvar halinde keserler. itfaiye çakıldığı yerde kalır. polis, malum "emir gelmeden kimseye dokunma" saçmalığı yüzünden beklemek zorunda kalır. otel yangını iyice ilerledikten sonra ve sivillerden hareket gelmeyeceği kesinleştikten sonra olay yerindeki asker polislerle birlikte itfaiye araçlarının önüne oturan, yol kesen kalabalığı dağıtmak üzere silaha davranıp havaşa ateş açar. o panikle yol kesenler sokak aralarına kaçıp ortadan kaybolur, itfaiye, o dakikadan sonra otelin önüne gidip yangına müdahale edebilir. diğer bir deyişle, o güruhu itfaiye araçlarının önünden kaldırma "yetkisi" kimsede yoktur. asker sivillerin işine burnunu sokarak, polis de "emir almadan müdahale etmeyin" emrini çiğneyerek belki daha çok insanın ölmesini engeller.
ölümlerin sayısını azaltan bir diğer etken de bbp'nin binasıdır. madımak oteli ile sırt sırta bulunan binada yer alan bbp merkezi, olayların büyümesi karşısında tetikte beklemektedir. madımak oteli'nin sakinleri, bbp'lilerle temas kurar ve "bizi öldürecekler, kurtarın" derler. sivas'ın üzerine sanki ölü toprağı serpilmiştir o gün. bbp merkezindekiler, ankara'ya telefon açıp, muhsin yazıcıoğlu'nu bulur ve "böyle böyle, ne yapalım?" diye danışır. yazıcıoğlu, "alın içeri, onlar da insan." der; ki sivas katliamının bbp'yi ve yazıcıoğlu'nu ilgilendiren kısmı geçen günlerde tv'de bizzat yazıcıoğlu'nun kendisi tarafından anlatılmıştır.
sivas katliamının arkasında ilginç şeyler de vardır sanki. birbirlerini sevmeseler, geçmişte defalarca boğaz boğaza gelmiş olsalarda sivaslı "ibadet" sınırında birbirine pek de müdahale etmemiştir. nedense tam da o gün, cuma namazı gibi cemaatin topluca ve camide namaz kıldığı bir vakitte pir sultan abdal kültür merkezi'nin açılışı yapılır. dahası var: zamanın kültür bakanı fikri sağlar, davetli listesinin başındadır ve olaydan sadece 1 hafta önce derneğe "gelemeyeceğini" açıklar. emniyet müdürlüğünün ve valiliğin suskunluğundan ise kimse söz bile etmez ve yüzlerce polis, orada ve o dakikada, yani olaylar büyürken, itfaiye araçlarının önü kesilirken, içeride insanlar cayır cayır yanarken, ahmak bir futbol karşılaşmasında çıkan olaylara "izin almadan" müdahale ettikleri için cezalandırılmış ve / veya cezalandırılmaktan korkar halde beklemede bırakılırlar.
kimse o polislere ne olduğunu bile merak etmez. ben söyleyeyim: yarısı rize'ye yarısı istanbul'a apar topar tayin edilirler. tayin yerleri ise bu memurlar için "sürgün" niteliğindedir.
aziz nesin'in itfaiye görevlisi ile ilgili söyledikleri ise rahmetlinin hayal gücünün göstergesidir. çünkü o itfaiye memuru, hem kimi kurtardığını gayet iyi bilmektedir hem de kilolu yapıdaki aziz nesin'i kurtarabilmek için normalin iki katı çaba sarfetmiştir.
bütün bunları 10 haziran 2007'de, sivas katliamı yaşanırken tam da orada bulunan birinden ve objektif bakış açısına sahip ismi bende saklı birinden dinledim. üzerinde düşünmeye değer bulduğum için de sizlerle paylaşmak istedim.